YENİ MEKTUPLAR
Dostlar, uzun süre uzak durdum ama, şimdi iki çok değerli tebliğ yüklüyorum. Birincisi uzun süre önce söz verdiğim SABIR VE GAYRET yazısı, sayfanın altına eklendi. YEMEK NASIL YENİR? şaşırtıcı yazımızı da siteye çıkardık. ŞEYTANA TAPANLAR sayfası yenilendi. Üçünü de beğeneceğinizden eminim. Bu arada bâzı sayfalardaki resimlerin çıkmadığını farkettim. Kusura bakmayın. Bir ara fırsat bulunca düzeltmeye çalışacağım. Birisi Ferhan Erkey'in celselerini yayınladığını bahâne ederek siteyi kurcalayıp duruyor! Derdi nedir, anlamadım.
Değerli okurlar,
MEKTUPLAR sayfamıza YENİ MEKTUPLAR ile devam ediyoruz. Ancak bu sefer en yeni mektup en üstte olacak. Böylece kendi yazdığınızı ve cevâbını tâ aşağılarda aramak mecburiyetinde kalmayacak, kolayca bulacaksınız.
Kuralımız değişmiyor. Mektubunuzu ve cevâbını BURADA bulacaksınız... Kişiye özel cevap yok!
Mektuplarınızı aynen, noktasına virgülüne bile dokunmadan yayınlıyoruz. Yani, imlâ hatâları bizden değildir. bizim kendi tape hatâlarımız ise affınızı bekliyor. Mektuplarınızdaki yayınlanmasını istemediğiniz kısımları belirtirseniz, İnternet'e çıkarmayız.
Zaman zaman eski mektuplardaki uzun anlatımları kesiyoruz, ama kaybolmuyorlar. Onları bütün olarak arşivimizde saklıyoruz.
Ancak bildiğiniz gibi bir süredir başka meşgûliyetlerimden dolayı site ile ilgilenemiyor,
Internet'ten de uzak duruyordum. Bu yüzden sizlere cevap veremedim, bağışlayın.
Şimdi 110 no.lu mektuptan başlayarak cevaplandırmaya çalışacağım.
126- Selam,
Haktan Akdoğan hakkında bilginiz ve değerlendirmeniz var mı?
Kendisi öyle şeyler anlatıyor ki, dinlerken şok oluyorum.
Ay’ın diğer yüzü aslında uzay gemisi.
Galaktik konfederasyon, Urmah ırkı, Alsiyon konseyi, Andromedalılar sürekli birbirleriyle
çatışma halindeler gibi şeylerden bahsediyor.
-
İyi günler.
Y.A. / 25.11.2025
CEVAP: Hakan Akdoğan'ı tanımıyorum. Dinlemedim. Ancak uzay gemisi, galaktik konfederasyondan bahsediyorsa "inanmayın" derim. Astronomi den bile haberi olmayanların böyle şeyler anlatması hayâl ve uydurmadan öteye geçemez. "Ben Sirus'ta generaldim" diyen biri var, Sirius kelimesinin "yakıcı, kavurucu"anlamına geldiğini, orada ısının 25.000derece santigrat olduğunu İnternet sayfalarından bile araştırıp öğrenmemiş!
---------------------------
125- Merhaba selman bey, umarım afiyettesinizdir. Üniversiteden sonunda mezun oldum :),
sorularımı cevaplamanızı rica edeceğim, sevgiler
Y.E.E. / 2.8.2025
Mezun olmana ve bir işe girmiş olmana sevindim. Şimdiki gençler iş beğenmiyor. Halbuki üniversite mezunu olup ta bilgisayar kulanabilen, ehliyeti olan, "her yerde çalışırım" diyen ve her işi kabul eden birinin işsiz kalması mümkün değil. Tahsilsiz biri için de çırak gibi işe başlayıp ustalaşma hevesinde olanlar da işsiz kalmaz.
Ruhî olayların hepsi medyumların, yâni hassas insanlardan çıkan enerji ile gerçekleşir. Masayı insan kaldırmaz, ama insandan çıkan ve bir ruhun kontrol ettiği enerji kaldırır. Bedensiz varlık bunu nasıl yapıyor, ancak biz de bedensiz olunca öğreneceğiz.
Eşcinsellik konusundaki soruna daha önce de cevap vermiştim. Mektuplar sayfasında ara bul, oku.
Daha önce de bir yerde belirttiğim gibi rüyâlar üç türlüdür. Biri dış etkenlerden oluşur. Sıcak bir yerde uyumuşsan, terliyorsan, kendini çölde görebilirsin. İkincisi, şuuraltındaki seni etkileyen bir olayın tuhaf şekillerde rüyâna girmesidir. Üçüncüsü de Hz. Yusuf'a olduğu gibi rahmânî, mânevî âlemden gelen mesajlardır.
------------------------------
124-Ruhi Selman Bey,
Öncelikle çalışmayan bir linki haber vereyim istedim. Bu kısmı sadece sizin için yazdım, yayınlamasanız da olur. Sayfaya bir katkım olsun diye yazdım.
Şu linkteki https://www.angelfire.com/ri2/ruhiselman/rse112.html TEKAMÜLE GİDEN YOL sayfanızda İlk paragraftaki KADIN linki çalışmıyor. "Aslında daha önce verdiğimiz KADIN Celsesi de bu gruba dâhildir ve çok daha ileri bir târihte.........)
Asıl sormak istediğim soru Refet Kayserilioğlu hakkında. Geçtiğimiz günlerde vefat eden RÜÇHAN ÇAMAY hakkında bir video izliyordum. Ben kendisini yaşım itibariyle veya cehaletimden dolayı tanımıyordum açıkçası ama kızı benim kuşağın daha yakınen tanıdığı bir isim olunca video ilgimi çekti. O videoda Refet Kayserilioğlunun Dünya Sevgi Birliği diye bir oluşum kurmuş olduğundan bahsediyor. Ben kendisini Bedri Ruhselmanla ilgili yazılardan tanıyordum açıkçası. O yüzden böyle bir oluşum kurması nedense biraz canımı sıktı. Sanki tarikatlaşma gibi hissettim.
İlhan İremi de çok sevdiğim, şarkılarındaki bazı sözleri çok kalbe dokunur bulduğum halde
evrensel sevgi planeti falan gibi oluşumlar içinde olduğunu öğrenince yine çok tedirgin olmuştum.
Ben kişilik yapısı olarak çok hassas ve kırılgan bir insanım. Bu dünya bana çok hoyrat geliyor ve İlhan
İremin de benim gibi hassas bir kalbi olduğu için bu kadar kırılgan olduğunu düşünmüştüm hep.
Bazı insanların buradaki yaşama diğerleri kadar kolay uyum sağlayamadığını bizzat yaşayarak
gördüğüm için kimseye de haksızlık etmek istemiyorum ama biraz tehlikeli buluyorum bu
gruplaşmaları. Sanki insanı realiteden uzaklaştırıyor gibi.
Refetoğlu ve İrem özelinden bakarak nasıl yorumlarsınız böyle gruplaşmaları merak ediyorum.
Teşekkürler
K. S / 23.7.2025
CEVAP:
Linki düzeltmeye çalıştık, inşaallah olmuştur.
Refet Kayberilioğlu, sonradan çıkan Bülent Çorak gibi Dünyâ'yı kurtaracak bir dernek kurmuş, ancak yürütememiş, yürümemişti. Kimse kendini kurtarmadan başkasını kurtaramaz. Kimse, kimseyi kendi istemeden kurtaramaz. Kendisini doğru yola döndüren kişi, ancak çevresindekilere: âilesine, komşularına, mahallesine, yardıma muhtaç kişilere destek olabilir, yol gösterebilir. Büyük tarikatlar, Mevlevîlik, Bektâşîlik dahi dar bir çevrenin dışına hâkim olamamıştır. Koca peygamberler dahi insanların tümünü etkileyememiştir. Bu yüzden tedingin olmanız yerindedir. Çünkü o tarz bir düşünce yanlış yola sapar, sapıtır.
--------------------------------
123- Tekrar merhabalar efendim.
Web sitenizdeki cevabi yazınızda Ferhan Erkey'in celse ses kayıtlarından örnekler yayınlayan siteye erişemediginizden bahsetmişsiniz. Sitenin linki vardır sanırım sizde de: ruhsalcelseler.substack.com Siteden beni haberdar eder bir tanıdığım da - ben de sorunsuz üye olduk. Yalnız o ilk sayfada belirtilen işlemleri aynı sırada ve harf atlamadan yapmanız gerekiyor - geçerli bir email kullanarak. O sitenin üzerinde yer aldığı Substack platformunun özelliği o şekilde. İsterseniz bilgisayar konusunda daha tecrübeli bir tanıdığınızdan yardım ricasında bulunun, o ilk üyelik aşaması için?
O sitede örnek ses kayıtları sayfa içine kayıtlı olarak verilmiş. Yani ayrıca dosya olarak indirip başkasına iletmek sanıyorum mümkün değil. En azından benim bilgim dışında. Ayrıca, site yayıncısının içeriğin başka ortamlara aktarılmaması konusunda uyarısı var. O nedenle etik olmaz.
Umarım siz de kayıt olup inceleyebilirsiniz. Çünkü ruhçuluk konusunda verilen içerik, sizin sitenizde olduğu gibi son derece gerçekçi. İnternette artık böyle içerik bulmak neredeyse imkansız.
Saygılarımla
Ş.H. / 22.6.2025
CEVAP: Meğer giremeyişimin sebebi ben değilmişim. Siteden bir mail-mektup gönderiliyormuş, o mektup bana haftalar sonra geldi. Yine uzun çabalar sonunda, pek çok gereksiz düğmeyi tıkladıktan sonra ses kayıtlarına ulaşabildim. Şimdilik bir tânesini dinledim, sayı 23'e çıkmış. Değerli bir çalışma...
Yalnız Can Derviş 524 celsenin tümünü nasıl dinlemiş, merak ettim. Silinen, üzerine kayıt yapılan celseleri de dâhil ederseniz, 600 celseyi geçer. Ama büyük bir emek, sabır ve sebat göstermiş Can Derviş Bey. Gönülden kutlarım.
---------------------------
122- Merhaba 26 Ağustos 2024 tarihinde annemi kaybettim. Herkes gibi bende boşluğa düştüm
sürekli araştırma halindeyim çalışmalarınız çok değerli şuan aktif olarak paylaşım yapıyormusunuz
bilmiyorum. Son olarak Metin Tanergünün Büyük Güç adlı kitabını okudum ama daha ilk sayfalarında
hayat kırıklığına uğradım, bu abimiz kardeşinin vefatı sonrasında uzaylılarla iletişime geçiyor ve Allah
bu kitabı yazdırıyor ona, sayfasını size gönderiyorum dönüş yapmanızı rica ediyorum. Saygılarımla iyi
çalışmalar.
S.K. / 6.6.2025
CEVAP:Evvel emirde başınız sağolsun. Ölüm dediğimiz hâdise kaçınılmaz. Ancak yok olmak değil. Yunus Emre'nin dediği gibi:
Ancak o gönderdiğiniz sayfayı söküp okuyamadım. İçeriğini gönderirseniz daha iyi bir değerlendirme yapabilirim. Ama şimdiden söyleyeceğim şudur ki, Uzaylılar, hele ALLAH kitap falan yazdırmaz, Peygamberler dışındaki insanlara...O görüştüğü sıradan bir Varlık'tır veya Cin'dir. Aklınızı karıştırdıysa kesinlikle Geri bir Varlık'tır. Bizim sayfalarımızda örnekleri var.
-----------------------------
121- Önce oluşturduğunuz web siteniz ve verdiğiniz emek için tebrik ederim. Ruhçuluk gibi hem toplumun geneline çok uzak, hem de günümüzün şaşkınlık – izansızlık ortamında tamamen yanlış ellere düşmüş bir konuda sapla-samanı ayırma doğrultusunda iyi bir referans oluşturmuş yazdıklarınız.
Yalnız müsadenizle bir noktada ufak bir eleştirim olacak; Ruhselman’ın "İlâhî Nizam ve Kâinat" kitabını (herhalde ilk çıktığı günlerde) epey yakışıksız bir şekilde anmışsınız. Sayfanızdaki “son Medyum'undan aldığı Tebliğler'e bir anlam verememiş, o Tebliğler'i topladığı kitabı yayınlamamış, "belki ilerde anlayan olur, kehânetler çıkar" diye götürüp notere teslim etmiştir” ifadeniz tamamen çirkin olmuş. Yani bu kitabın sadece vakti geldiğinde yayınlanması yukarıdan belirtilmiş bir talimat olamaz da, herhalde Bedri bey size “ben buna bir anlam veremedim – attım bir kenara” şeklinde özel olarak çıtlattı, öyle mi?
Ferhan Erkey’in Ankara’daki bir çok celsesine 20’li yaşlarda çıraklık döneminizde katıldığınızı belirtmişsiniz. Bu hesaba göre sanırım şu anda seksenli yaşlarda olmalısınız. Allah sıhhatli uzun ömür versin size.
Bakın size internette bir web sitesinde denk geldiğim Ferhan Erkey celselerinin ses kayıtlarından çok ilginç bir saptamadan bahsedeyim. Nâzirî adıyla kendini tanıtan bir varlık, ki sizde sitenizde bir yerde başka celsesinden bahsetmişsiniz. Ama şu bahsedilen detayın elinizdeki notlarda olmaması muhtemeldir. "İlâhî Nizam ve Kâinat" kitabında dünyada şu anda bir dönemin daha sonlanmasına epey yakın olduğumuzdan çok geniş detayda bahsedilir, malumunuz. İşte Ferhan Erkey’in iki farklı celsesinde Nâzirî (celse tarihinden) “yaklaşık 200 sene sonrasında” dünyanın tamamen ve bütünüyle bir değişimden geçeceğinin kendi bulunduğu ruhsal seviyeye kısmen sezdirildiğini belirtiyor. Ki Nâzirî’nin anlaşıldığı kadarıyla (daha önceki bir tarihte ve başka bir memlekette vefat ettiği için) ne Ruhselman’dan – ne de ona verilen tebliğlerden haberi var. Zaten 1960’larda malum, Ruhselman’ın o kitabının içeriğini henüz kimse bilmiyor. Ona rağmen, ana hatlarıyla çok örtüşen bu konudan bahsediyor Nâzirî.
Kıssadan naçizane hisse; ruhçulukta hoyratça ifadelerden daima ve mutlaka kaçınmak gerekir, değil mi efendim? Bizim o anki bilgi ve algılamamızın dışında gelen bir detay için bile kırıcı ifade kullanmamakta fayda var derim. Çünkü vakti zamanı gelince bizde o aleme döneceğiz. Hem oradakilerin yüzüne bakabilelim, hem de bizi de böyle hoyratça ananlar olmasın arkamızdan isterseniz.
Selametle,
Ş.H. / 11.5.2025
CEVAP: Önce ben sizden bir ricada bulunayım: Bir türlü o siteye girmeyi başarıp Ferhan Erkey'in celselerine ulaşamadım. Sizde varsa, bana onları gönderir misiniz?.. Yayınlandığına göre, bende olanları siteye çıkarmıyayım.
O ifâde bir çirkinlik kastıyla değil; gerçekten öyle düşündüğüm için kullanılmıştır. Ruhiyatçılar anlamadıkları veya kuşku duydukları celse zabıtlarını bir kenara ayırır, zaman zaman onları tekrar incelerler. İçinde gelecek için kehânetler bulunduğundan, "doğru mu, yanlış mı?" diyemediğinden Bedri Ruhselman'ın da öyle yaptığını ve o kitabı onun için notere teslim ettiğini düşünüyorum.
Îkaz ve değerlendirmeleriniz için teşekkür ederim.
-----------------------------
120- Estağfirullah selman bey, ne kırgınlığı.. ince düşünceniz için öncelikle teşekkür ederim. hayatın cilveleri, geçtiğimiz 3-4 sene biraz yoğundu, o sebeple aklımdan çıkmış, eğer cevap vermediysem benim hatam tamamen.. Lakin senelerin hatrına kalan 2 sorumu cevaplamanızı rica etsem? Çünkü çok merak ettiğim bir mevzu. :D sonuç olarak mezun sayılırız artık. Belki bana bi “kıyak” geçmek istersiniz :D y.e.e. / 8.3.2025
119- Bu sitede yer alan yazıların sahibi siz misiniz acaba? Bir de Ruhi Selman gerçek isminiz mi?
https://www.angelfire.com/ri2/ruhiselman/rs66.html
T.Y, / 27.2.2025
CEVAP: Şüpheniz mi van?..
--------------------------------------
118- Selamun aleyküm Selman Bey, afiyettesinizdir umarım. Blogunuzun hala açık olduğunu
görmek çok güzel. size 2021 senesinde 19-20 yaşlarındayken birkaç soru sormuştum, siz de bu
soruları bir tencereye koy, üniversite sınavını kazandıktan sonra gel cevaplayacağım demiştiniz.. :
D üniversiteye girdim, bitirmek üzereyim.. ayriyeten bir yazılım şirketinde tam zamanlı olarak
çalışıyorum, artık 23 yaşında delikanlı olduk :D blogunuz hala ara ara aklıma gelir, ne bileyim
üslubunuz insanı kendisine çekiyor, okutuyor.. artık bütün şartları sağladığıma göre umarım
sorularımı cevaplarsınız.
1. yazıların hepsini okumadığım için belki o kısmı kaçırmış olabilirim, affınıza sığınıyorum. bir kaç
yazıda masa oynatmaya vs. şahit olduğunuzu söylemiştiniz. ben ruhlarla irtibat konusunu, eğer
hipnotik şekilde oluyorsa tamamen telepatik şekilde gerçekleşiyor sanıyordum, ama eğer masa
oynatma gibi fiziksel etkili eylemler söz konusuysa ruhun o mekana bir ziyareti de mevcut. bedensiz
bir varlık bunu tam olarak nasıl yapabiliyor, bir de sizin maksimum gördüğünüz fiziksel hareket
nasıldı ruhlar tarafından yapılan, bunu merak ettim.
2. aslında bu konu dışı bir konu, siz de din adamı değilsiniz ama ben sözlerinize itimat ettiğim için
yılların tecrübesine dayanaraktan yöneltmek isterim. ben müslüman bir erkeğim, toplumdaki
erkeklerin %99'u gibi kadınlardan hoşlanıyorum. buraya kadar problem yok, ama çevremde bazı
eşcinsel tanıdıklarım var, bunlar da muslumanlar. şuanki bilimsel araştırmalara dayanaraktan bu
mevzunun doğuştan oldugunu söyleyebiliriz, sizin acaba dusunceniz nedir? ruhiyat açısından
eşcinselliğin sizce açıklaması nedir? farklı bir açıklaması yoksa bizi yaratan yüce Allah, bu insanları
neden böyle sınıyor?
3. ben rüyalara küçüklükten beri kafa yorarım. bir çok ekolün rüyalar hakkındaki yaklaşımını okudum,
ama hangisi daha doğru kararlaştıramadım. rüyalar hakkında siz ne düşünüyorsunuz, yani yaklaşımınız
freudian mı, yoksa pek kafaya takma rüyadır gibisinden mi? sitede bununla ilgili rüyalar başlığındaki
yazılarınızı okudum ama detayını merak ediyorum. beni bu konuda bilgilendirirseniz çok memnun
olurum. iyi günler
Y.E.E. / 4.2.2025
CEVAP: Genç arkadaşım,
Evvelâ yıllar sonra tekrar aradığın için son derece memnun olduğumu belirtmek isterim. Zîra, o târihte bir soru sormuştun, ben de cevap vermiştim. Cevâbım üzerine seninle irtibat koptu. Ben de seni rahatsız edecek birşeyler yazdığımı düşünerek çok üzülmüştüm.
İkinci soruna o mektubumda uzun ve tafsilâtlı bir cevap vermiştim. O cevâbı MEKTUPLAR sayfasında bulabilirsin. Tek ekleyebileceğim husus, biz kimseyi kusurlarından dolayı ayıplamayız, ıslah etmeye çalışır, kendimiz o kusur ve hatâlardan kaçınırız. Ancak kusur ve hatâların hepsi TEKÂMÜL içindir. Verdiği sıkıntı ve ızdıraplar insanı olgunlaştırır.
Diğer sorularını gene tencereye koy, rafa kaldır. Sen üniversiteden mezun olunca cevap vereceğim. Bu son senende kafanı meşgûl etmesinler.
-----------------------
117-Sevgili üstadım, var edene şükürler ile sizi en derin bir saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Her mektubumda olduğu gibi sizi seviyor olduğumu ifade etmek ile başlamak istiyorum. İyi ki varsınız... Son mektubunuzda bana, 6 yaşından beri yaşadığım parapsikolojik meseleleri sordunuz. Bir kısmını esasen evvelki mektuplarda yazmıştım ve fakat yine ve detaylı yazayim.
6 yaşında iken, Antakya’da, parselimiz yanında bir uçurum kenarında bri türbe gördüm. Şu an dün gibi hatırlıyorum. Yaklaşık 2 metr eni ve boyu olan, alt kısmı beyaz, kubbe kısmı yeşil ufak bir türbe idi. Sorun şu idi ki geometrik açıdan bir sorun vardı. Uçurum kenarında anlamsız bir şekilde dik duruyordu. Bu durumu 6 yaşında bile garipsemiştim. 1 sene sonra aynı yere gittim ve hâlâ çok iyi hatırladığım o türbeyi göremedim. Sevgili babacığıma sordum. Nereye gitti bu türbe? diye... Öyle bir türbenin hiç olmadığını öğrendim.
Birkaç sene sonra 9 yaşlarında falan, odamın ortasına yeşil bir ışık hüzmesi indi (dev bir fener ışığı gibi başladı, toparlandı/top hâlini aldı yere indi ve patladı) ve yerde patladı. Bir bomba sesi gibi yüksek bir ses çıktı ama o yaşta ben nedense hiç korkmadım. Sakince kalkıp durumu idrak etmek için babama ve anneme durumu sordum onları uykusundan uyandırıp. Hiçbir şey duymamışlardı. O ses benim duyduğum şekli ile duyulmuş olsa idi herkese şağa sola koşardı. Ama ben duyan kişi olarak neden 9 yaşında olmama rağmen hiç korkmamiştim?
14 yaşına geldiğimde kulağımın dibinde ezanla aynı fonetik duyuma sahip bir çocuk sesi duydun kulağımın dibinde uyumaya çalışırken. Güfte olarak ezan okunuyorsu kulağımda, ama söz yoktu, “na, na...” şeklinde okunuyordu. Deli gibi korkmam gerekirken, tebessüm etmiştim gözümü bile açmamıştım. Güven duygusu çok yüksek idi. Bu duyguları anlatmak çok zor. O rasyonel ses ile uyuyakaldım...
16 yaşında rüyamda Hz. Muhammed’i gördüm. Allah bizi onunla bir daha beraber kılsın. Rüyamda, gökyüzünün pembe olduğu bir gün ve ben bir mekandan çıkıp gökyüzünde, kalın ve mikrofonik sesini duyduğum, gölgeli görüntüsünü gördüğüm (sakalları uzun, yüzü/kafa tası sakallarına göre dar, gölge çizimi gibi bir silüet) bir görüntü ile karşılaşıyorum. Bu kimdir, diye soruyorum. Hz. Muhammed diyorlar. Allah'a Şükürler olsun...
20 yaşına geldiğimde az çok spiritüel meselelerden anlayan biri idim. Yaşadıklarımı arıyordum çünkü ısrarla deliremiyordum:) Yüzlerce şey yaptım, hiçbir işe yaramadı. Hiçbir şey yapmadığım bir gün (akabinde bir daha olacaktı) astral seyahat dedikleri (astral projeksiyon) resmen deneyimledim. Bu son kısmı başka zaman anlatacağım. Çünkü bu bambaşka bir kategori.
“Bunlar psikolojiktir” diyecek olanlar olabilir. Ben bir Klinik Psikologum. Bu durumun kendi psikolojik sebebimle ortaya çıkmış olabileceğine dair tahayyül bile edemeyeceğiniz analizler yaptım. Üzgünüm ama maalesef psikolojik bir sorunun tezahürü değil:) o hâlde bu nedir?
O sebeple bu sitedeyiz hepimiz. Psikoloji/psikiyatri bu meşhur bilimlerden haberim var! Bilimi tartışmaya hazırım. Çoğunluğa sesleniyorum: Hayır, o aklınıza gelen gibi değil...
İnanan var, bilen var...
Bilenlerden olmazsaniz, inanmak zorunda kalırsınız ki bu riskli bir alandır. Bilenlerden olmanız
dileğiyle...
Sordunuz açıkladım kıymetli mirim.
Son olarak... Hatay, bildiğiniz gibi. Bizi unutmayin. Devletin millet için olduğunu ve milletin hâlâ aç ve açıkta olduğunu unutmayın. Hatay’ı unutmayın!
Hoşça ve huzurla kalın.
G.G. /5.1.2024
Sevgili dostum,
Hepsini böyle toplu yazman iyi olmuş. "Yayınlamayın" demediğin için de değerlendirmesini
burada yapıyorum.
Bir defa şunu söyleyelim: Aslında insanın geldiği Âhıret Âlemi ile irtibatı, az veya çok, bulûğ çağına kadar sürer. Hani Âdem Aleyhisselâm ile Havva Anamız yasak meyveyi yiyince Cennet'ten kovuldular ya, insan da bulûğ çağına erince, Âhıret Âlemi ile irtibâtı tamâmen kesilir ve ancak özel durumlarda bu mümkün olur.
6 yaşında gördüğün türbe, bence o uçurumun kenarında muhterem bir zâtın kabrinin olduğuna işâret. Varlık sana göstermiş. Aklına geldikçe bir dua oku, yeter.
İkinci olaydaki yeşil ışığın ne olduğunu bilemem. Ama korkmaman ve korkutucu olmaması gene mânevî âlemden sana iyi bir işâret. O yaşta hayâtında ve âilende bir değişiklik, önemli bir olay olduysa, onun habercisidir.
"Gayipden ses duyma" psikologlar ve psikiyatristler tarafından herhalde kötüye yorumlanır ama, çoğu insanda olur. Bu da bedensiz Varlıklar ile kurulan düzensiz irtibatlarla ilgilidir. Korkmaman, korkutmaması iyi bir Varlığın, muhtemelen erken ölmüş bir çocuğun kurabildiği tek Dünya bağlantısına işârettir.
Peygamber'i, o olduğu söylenen bir Varlığı rüyâda görmek, sesini duymak gerçekten büyük bir lûtuf. Korkutucu, ürkütücü, rahatsız edici, ona yakışmayan bir yanı olmaması, aldatma ihtimâlini ortadan kaldırır.
Astral Prejeksiyonu ayrıca ele alırız.
Merak etme, senden önce bana "deli" derler... Baksana, askerî doktor Albay Prof. Dr. Mehmet
Kemâl Irmak'ı, "bâzı şizofreni hastaları aslında cin çarmıştır (obsesyon)" dediği için akademiden
ihraç etmişler... Bizim sitede böyle bir kaç obsesyon vak'ası var ki, hastaneye gitse "şizofreni" de
derlerdi, "deli" de!..
----------------------------------------
116- Merhaba Ruhi Selman Bey,
Sizinle en son şubat 2022de konuşmuştuk. Sabır ve gayret celsesini bekleyen okurunuzum ben.
Daha önce bana yazmış olduğunuz cevaplardan birinde
" Sıkıntılarla kendi kendine başa çıkmak durumundasınız. Dışardan yardım ancak âileden, dostlardan ve tabii en başta ALLAH'tan beklenir."
demiştiniz. Öyle bir acıyla sarsıldım ki ne ailem ne dostlarım gelemedi yanıma yardım için. Eşimi aniden kaybettim. Türkiye'de yaşamadığım için 1 Allahın kulu gelemedi yanıma, yangınımı söndürmeye, bana bir nebze olsun destek olmaya. Koskoca dünyada yapayalnız kaldım sanki. Tek başıma yerine getirdim tüm vazifeleri, ait bile hissedemediğim bir ülkede. Elbette Allah yanımdaydı ama ben bunun farkında mıydım bilmiyorum. Yani Ruhi Bey, ben bana kim yardım edecek diye aranıp duruyordum ya önceki mektuplarda, sanırım Allah bana bu şekilde cevap verdi, Ondan başkasına ihtiyacım olmadığını gösterdi belki de. Bu bilgiyi ne kadar içselleştirdiğim tartışılır. Çünkü hala savruluyor gibi hissediyorum bu dünya denen yerde, bir sağa bir sola doğru. Sabır gösteriyor muyum? Gayret ediyor muyum? Tahammül ile mi karıştırıyorum sabrı? Yoksa gayret değil hedefsiz ve amaçsızca çırpınıyor muyum boşa, inanın ben şu an bunun ayırdımını yapmaktan uzağım.
Celseyi dikkatlice okudum.
"Bütün bunlara SABIR ve SEBAT gösteren ve imtihandan başarıyla geçenler belki bu Dünyâ'da
kurtulup ferâha erecek, belki de Âhıret Âlemi'nde mükâfatını göreceklerdir. "
Sanırım bu dünyadan ümidim pek yok ama inşallah öte tarafta hayırlı bir alanda bulunmaya layık olurum .
Saygılarımla
K. S. / 30.12.2024
CEVAP: Değerli kardeşim,
Aslında siz hem SABIR, hem SEBAT göstermişsiniz. SABIR'la onca gün beklemiş, SEBAT'la da
siteyi tâkip etmiş, nihâyetinde aradığınızı bulmuşsunuz. Bildiğiniz gibi SEBAT, "bir işi sonuna kadar
götürme, kararından dönmeme" demektir.
Bir yabancı memlekette olmak, eşini kaybetmek, yalnız kalmak, her işi tek başına yapmak ve teselli edici kimseyi bulamamak gerçekten çok ağır. Ama Dünya hayâtı böyle!.. Herkese ihtiyâcına göre sıkıntı verir ALLAH. Bütün sıkıntılar da SABIR, SEBAT ve GAYRET gösterip tekâmül etmek, ruh olgunluğuna ulaşmak içindir.
Size de yardım etmiş. Daha da edecek. Biraz daha SABIR ve GAYRET!..
-------------------------------------
115- Tekrar Hürmetlerimle Efendim,
Sitenize göz atarken ilk mesajıma yer verdiğinizi şimdi farkettim. Bahsettiğim sitede ( ruhsalcelseler.substack.com ) Ferhan Erkey'in kaç celsesine yer verildiğini sormuşsunuz. O sitede birebir tek celse bazında değilde, konu bazında (genellikle birden çok celseden) ilgili ses kayıtları paylaşılıyor. Şu ana kadar gördüğüm kadarıyla 17 paylaşım yayınlanmış. Sitenin ilk sayfasında belirtildiği üzere, erişim site yayınlayıcısının başvuru üzerine vereceği onayla sağlanabiliyor. İlk sayfada belirtilen adımları takip ettiğimde benim erişim başvurum kısa sürede onaylanmıştı.
Çalışmalarınızda başarılar dileklerimle
D.E. / 30.11.2024
CEVAP: Bunca zaman sonra soruma cevap vermişsiniz,. sağolun. Ben o siteye girmeyi bir kere denedim. Uzun süreciyle uğraşamayıp aklım kaldığım hâlde vazgeçtim. Site yayınlayıcısı neden böyle bir yola başvurmuş, anlayamadım. İlerde tekrar teşebbüs edeceğim. Hangi celselerden alıntı yapmış merak ediyorum. Çoğuna benim de katılmış olmam lâzım.
Sağolun, vârolun
--------------------------------
114- Cok kıymetli üstadım, derin bir hasretle sevgi ve saygılarımı arz ediyorum. Sizler ile iletişim kurabiliyor olmak beni mutlu ediyor. Umarım bu uzun uzun sürebilir. Kadiri Mutlak Yaradan ruhu idrak etmek samimi gayesi vesile ile muhabbetimizi daim kılsın.
Uzun zaman sonra yazmış bulunuyorum. İnşallah iyisinizdir. Sizi seviyorum. Bugün zihnime takılan bir şeyler soracağım yine izninizle.
Murat Bardakçı ile Erol Sayan’ın ruh celseleri üzerine konuşulan programını izledim. Epeydir izlemem icap eden bir şeydi ama nedense izlemek içimden gelmiyordu. Sonuç olarak izledim ve neden içimden gelmediğini anladım. Biraz da latife ediyorum tabi. Yargılamak değil maksadım.
60’lı, 70’li yıllar. Ruh celselerine vakıf bir insan ve meseleler Ankara’da zuhur ediyor. Siz eminim Erol Bey’i çok iyi tanıyorsunuzdur. Çünkü her şey bu sitenin müdavimlerinin es geçemeyeceği kadar sizi hatırlatıyor. Allah biliyor ya acaba siz Erol Sayan mısınız diye de düşünmedim değil.:) Bilemem elbette o kadarını.
Konu şu üstadım. Benim yaşımdan fazla spritüel deneyimlere sahip insanlara bir eleştiri yapmak belki haddime değil ama zihnimde bir soru işareti kalmasın istiyorum. Haddimi aşarsam affediniz. Erol Bey, programın bir bölümünde reenkarnasyon sorununa mealen: “Reenkarnasyon olabilir ama olmak zorunda değildir.” Türevinde bir cevap veriyor ki naçizane bilinç seviyem benim de böyle düşünmemi gerektiriyor. Reenkarnasyon bana, muhakkak olmak zorunda olan bir durumdan ziyade şartlara bağlı olarak olması gereken bir hâl olarak geliyor. Hatta 3 boyutlu dünya planına reenkarne olmayacak kadar güçlü bir bilinç seviyesine ulaşabilmek gayesini tekamül etmek olarak idrak ediyorum. Bu noktada tekamül etmekten kasıt, bu boyutun deneyimlerine ihtiyaç duymayacak bilinç seviyesine gelebilmek mânasında kullanıyorum. Fakat Erol Bey hemen akabinde benzer bir soruya Kuran’dan örnek göstererek reenkarnasyon yoktur diyor. Bu durumda bence iki ihtimal vardır: Birincisi Erol Bey zihninde spiritüalizmi pek oturtmuş değil; ikincisi ise ana akım medyaya, genele konuşurken uzun uzun açıklamak zorunda olacağı işlere girmemek için manevra yapıyor. İki ihtimalde de Erol Bey’i bu konularda pek cesur bulmadığımı itiraf etmek zorundayım. Eğer mevzu ikinci seçenek ise ikisi birbirini tekzip eden cümleler kurmak yerine; genele hitap edilecek yere hiç çıkmamak şahsen daha tutarlı bulacağım bir iş olurdu.
Bir başka noktada (sanırım bu başka bir program) Erol Bey Atatürk’ü çağırdık ama ben sizin seviyenize inemem dedi mealinde bir şey söylüyor. Bu cümleyi kurabilmek için o seviyeye inmiş olması gerekmez mi? Hem oraya gelip hem oraya gelemem mi demiş yani? Küçük veya büyük ama tutarsızlıklar devam ediyor.
Başka bir yerde Bedri Ruhselman için (o dönem henüz yayınlanmamıştı) bir kitap var ama... Gibi alaycı bir üslup veriyor. Yani İlahi Nizam ve Kainat kitabının aslında olmadığını söylüyor. Sonraki yıllarda yayımlanınca tabii ne düşündüğünü ona şahsen sormak isterdim.
Ve son olarak Murat Bardakçı isimli şahıs, tanıdığım günden beri herkesi entelektüel olmamakla suçlayan ve fakat henüz entelektüel kelimesini yazmayı dahi beceremeyen bir dünyalı arkadaştır. İşlerin bu tuhaf kişi üzerinden dönmesi de ayrı bir tutarsızlık.
Gerekli veya değil; naçizane tepit ettiğim en az 5 tutarsız durum, ifade daha var. Maksadım programı analiz etmek değil. İdrak etmek istediğim husus şu kıymetli üstadım. Ben, 6 yaşımdan beri parapsikolojik deneyimler yaşayan (hiç tercih etmesem de) ; nihayetinde Klinik Psikolog olabilen bioenerji gibi uç bilim diyebileceğim işlerle meşgul olan ama şükürler olsun her zaman asla bilimden şaşmadan, spritüel meseleleri idrak peşinde ve insanlara sözüm, sesim, bilincim yettiğince psikolojik şifa sağlamaya çalışan ve şükürler olsun bunu yapabilen biri olarak (ana akım klasik dindar algısı ile, “onlara göre” neredeyse dinsiz sayilabilecek biri olarak) ; spritüel meselelerde üstad olduğuna inanmak istediğim insanların tutarsız, eksik, bilimsel okur yazarliktan uzak tavırları benim motivasyonumu düşürüyor. Daha çok öğrenmek isterken, daha çok öğrenmek istediğim insanlar beni hayal kırıklığına uğratıyor. Beni anladığınızı biliyorum ve bir ışıklı yol tavsiyenizi bekliyorum. Her zamanki gibi sevgili uastadım...
Tüm nezaketinizle Hatay’daki durumlardan haber et demiştiniz en son. Kalbi güzellikler için çarpan insanların sonuncusunun kalbi durmadan buralar cehenneme dönmeyecek. İnşallah biz cennet yapmaya çalışıyoruz buraları. Hem de aziz Türk devletini işgal edenlere rağmen. Durum bu işte.:) Şeklen berbat ve fakat manen huzur içindeyim ve tanıdığım herkesi bu duruma getirmeye çalışıyorum çok da mutluyum Allah’a şükürler olsun.
Sizleri sevgiyle, saygıyla her daim anımsıyorum. İyi ki varsınız. Hoşça kalın sevgili üstadım.
Hatay'dan kardeşiniz G. G.. Sevgiyle kalın kıymetli mirim.
G.G. / 14.11.2024
CEVAP: Sevgili dostum, bir celsesinde rahmetli Neyzen Tevfik
demişti, İstanbul, Kartal'daki mezar taşında yazılıdır. Şekil değil, Mânâ önemli... O yüzden sen şeklen berbat durumda olsan da, mâneviyâtını hep yüksek tut. Zâten tutuyorsun. Deprem yıkıntıları içinde insanlar için Cennetler inşa et!.. Ediyorsun.
Murat Bardakçı ile tanışmadım ama tâkip ederim. Erol Sayan'ı ve (hem müzik, hem Spiritualizm) hocası Recai Özdil'i şahsen tanıdım. Erol Bey benim bir celseme de katılmıştır, sitede var. Sorularına esas cevâbı onların İnternet'te anlattıklarını bir kere daha dinledikten sonra vereceğim. Ama şimdi Reinkarnasyon hakkındaki suali peşînen cevaplayayım.
Erol Bey mâdem Kur'an-ı Kerim'e bağlamış sözü, biz de oradan cevap verelim:
Aşağılara inmiş biri, nasıl yukarı çıkar?.. Yeni doğmuş çocuk gibi Ana Okulu'ndan, İlk Okul'dan Orta Okul'dan, Lise'den ve Üniversite'den geçerek... Tabii bu arada master (ustalık eğitimi) ve doktora (konunun felsefesine inme çalışması) mertebelerinden geçerek Profesör olanlar da vardır... Ha, biri bütün bu basamakları atlayarak en üste çıkabilir mi?.. ALLAH isterse olur da, herkese olmaz. Baksana ne büyük yemin etmiş!..
Diğer suallere cevâbı, hepsini dinledikten sonra vereceğim. Biraz gecikebilir.
Devam edelim cevaplara... Hernekadar "ruh çağırma" derlerse de, ismen ruh çağrılmaz. "Atatürk gelsin, Yunus Emre gelsin" denmez. "Bir muhterem ruhla görüşmek istiyoruz" denir. Gelen muhterem mi, değil mi, onu da bilemezsin. Söyledikleri ve yaptıklarıyla karar verirsin. Bu tıpkı telefonda rastgele bir numara çevirip karşına çıkanla konuşmaya benzer. Artık kime denk gelirsen...
Notere teslim edilmiş o kitap hakkında vaktiyle o kadar çok şey söylendi, yazıldı ki, "Sâhiden var mı?" diye şüphe duyanlar da oldu. Erol Bey onlardan biriymiş. "İlâhî Nizam ve Kâinat" kitabı ortaya çıkınca fikrini değiştirmiştir.
Murat Bardakçı eğitimli ve zengin bir âileden gelir. Kendisi de iyi eğitim almış, çok gezmiş bir gazetecidir. Bu yüzden tanıdığı çoktur, bilhassa medya çevresinde... fazlasiyle ortalıkta olması ondandır. Herkes gibi o da hatâ yapar, ama hatâsını farketse, gösterilse bile düzeltmez. En büyük kusuru budur.
Fırsat bulduğunda bana şu "6 yaşından beri geçirdiğin parapsikoljik deneyleri" yazarsan, incelerim ama sen istemedikçe yayınlamam. Bu arada neyi doğru buluyorsan, o yönde hareket et. Aklınla gönlünü birleştirirsen yanlış yapma ihtimâli azalır. Kusurlarını da zaman içinde hayat düzeltir, merak etme! SABIR ve GAYRET dilerim.
--------------------------
113- Ah sevgili üstadım, kıymetli ruh dostum. Dünya planında bir kere bile cismine vakıf
olmadığım ve fakat özüne muhabbet ile gark olduğum aziz mirim. Sizi sevdiğimi ifade etmekle
başlamak isterim bu alâlade mektubuma.
Binlerce soru var yine uzun süren, araya aralıklar giren; memleketin 81 vilayetinden 80’e düştüğüne
pratik karşılıkları ile maalesef ikna olduğum Hatay şehrinde geçirdiğim bunca zamanın sonunda.
Hiçbirini sormayacağım. Kalbim bugünün, o gün olmadığını söylüyor. Sadece kıymetinizi idrak
ettiğimi ifade etmek istediğim için yazıyorum. Evet, hâlâ konteynerda yaşıyorum. Ama naçizane
şikayetlerimi de şahsi sorunlarım sebebiyle söylediğimi sananlar beni bilmeyenlerdir ki bilmiyorlarsa
bilmemeleri gerektiğindendir, yoruma gerek yoktur. 73 yaşında babamdan; 2 yaşında yeğenime
kadar onları, binlercesini ki hâlâ sokaktalar, benden çok düşününsünler tavsiyem odur. Nitekim ben
de beni pek düşünmüyorum. Boşuna söylememişsinizdir son mektubunuzda yediğine, ictigine dikkat
et demiştiniz. Dikkat etmediğimi biliyor olduğunuzu anlıyorum. Maalesef kıymetli tavsiyenizr
uyamadığımı itiraf etmek zorundayım:) insanlara iyi geliyoruz. Kendimize değil. Hayırlara vesile olsun
inşallah...
6 Şubat 2023’ten bugüne dek Hatay’da değişen bir tek şey var o da benim ülkenin geleceğine dair
umutlarım. Türklük maalesef (kendini arap idrak eden bir Nusayri geleneği üzerine doğmama rağmen)
benim gibilerde kalmış. Ah, o aziz, o cesur Türkler, o kalbimin titreştiği manyetizma; o ulu yükseliş
duygusu, o Türk olmanın spiritüel idraki... Ah, nerede azizim, nerede... Bende, sizde ve muhakkak
binlercesinde ve biliyorum ki binlercesi milyonlara bedel. Ama bugün yoklar.
İslam’ı Şamanlarının aziz bilgileri ile yorumlayan ustad-ı azam gerçek Türkler, tarihte olduğu gibi
gelecekte de ve dahi sonsuza dek; insanlık,l ve onu halk eden ile BİR olana dek sürecektir. Bu umut
bizi hâlâ, unutulmuş bu şehirde umut ile tutmaktadır. Biz kötü insanlar değiliz. Biz çok masum aileler
tarafından büyütüldük. Yazıklar olsun Türk yurdunu işgal eden Arap sevicilere ki bizi unuttular.
Kendilerine gelsinler, sapkın yollarından dönsünler diye o kavme gark olan islam öğretimizi, araplara
eş tutanlar... Ve onların ülkemizdeki gölgeleri ve sarayda yaşayan ile aynı vergiyi veren, sokakta
yaşayan Klinik Psikolog G. G. Bu kaderin bir de manası var inşallah. Manasında idrakle görüşmek
üzere bunlar ile...
Velhasıl-ı kelam kıymetli mirim. Buralardayız. Memnuniyet ile devam ediyoruz. Bizi unutmayiniz.
Antakya güzel bir şehir idi. Herkesi idrak eden bir şehir idi. Biz hâlâ sokakta yaşıyoruz. Yaşadığınız
her hâl için şükür etmeyi de; bizi unutmayı da ihmal etmeyiniz. Sizin gibi aziz bir ruhun nezdinde
ekseriyetedir elbette naçizane feryadımız. Sizi zaten biliyoruz. Maddede bilmesek, mânada biliyoruz.
Sevgiyle, saygıyla, sonsuz yaratıcının aşkıyla an be an huzurla, sağlıkla kalınız. Sizi seviyorum kıymetli
üstadım. Sevgiler, selamlar.
G.G. /3.8.2024
CEVAP: Sevgili Dostum, çok önemli bir mevzuya temas etmişsin. Kimlik meselesi... Aslında çok basit ve eskiden "kafa kâğıdı" denilen kimlik kartına bağlı... Bugün herkesin kimliğini o sigara paketinden küçük kimlik kartı belirliyor. İster Arap ol, ister Acem, ister Bulgar ol, ister Boşnak, cebinde hangi ülkenin kartı varsa sen osun. Amerika'ya çalışmaya giden Türk, vatandaşlık alıp işe girmek istediğinde kendini Amerikalı diye sunmak durumunda. Kimlik kartın yoksa bir hiçsin, düzensiz göçmensin, vatansızsın!
Hiç unutmam, bir HDP milletvekilinden dinlemiştim. Bir yabancı ülkeye gitmiş. Girerken form doldurtuyorlar ya, o formdaki "milliyet" hânesine "Kürt" yazmış, gişedeki memur yeşil pasaportunu gösterip "Hayır" demiş, "Siz Türksünüz"... Adamın etnik özelliği Kürt ama, vatandaşlığı Türk. O kimlik kendisinin suyunu, elektriğini, doğal gazını, sağlık, eğitim ve ulaşım hizmetini sağlıyor. O kimlik kartına sâhip diğer vatandaşlarla aynı haklara sâhip olmak anlamına geliyor. Onlarla kaynaşmasını, birlikte hareket etmesini o kimlik kartı sağlıyor. Depremde yıkılan evini gene kişinin etnik özelliğine bakmadan Devlet yapıyor, ona veriyor. Kaynayan kazandan etnik özelliğine bakılmadan herkes aynı kepçeyle çorba alıyor. Buna karşılık Devlet te ondan sadakat ve hizmet bekliyor. Üstelik ona Türk adını kazandıran o kimlik kartı, onun etnik özelliklerine de halel getirmiyor. O yüzden ben hiç ayırım yapmam Alevi-Sünni, Türk-Kürt diye... T.C. Kimlik kartı varsa aslı ne oülursa olsun, o da benim gibi Türk'tür, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Türklüğünü korumak, Türklük'ten yâni o kartın imkânlarından yararlanmak ise ona kalmış!.
Hernekadar Orta Asya'da geçmişte kocaman bir Türkistan varsa da, biz de Anadolu'ya oradan gelmiş isek de, bence Türklük senin belirttiğin gibi bir kültür meselesidir. Bu, insan sevgisi ve hürmeti yüksek, kadınları el üstünde tutan yüce bir kültürdür. O yüzdendir ki, kendimiz büyük sıkıntılar içindeyken bile Gazze'ye en çok yardımı biz gönderiyoruz. O yüzden tahıl taşıma ve esir değişimi anlaşmaları bizim ülkemizde yapılıyor. Başka hiç bir millette bu samimiyet yok!
Sana tekrar sabır ve gayret diliyorum. Dediğin gibi kaderin diye yaşadığın her olayın bir mânâsı ve senin tekâmülünle ilgisi var ve seni HAKK'a ve hakikate yaklaştırıyor. O yüzden iyi bir gelecek için ümidini hiç kaybetme. ALLAH'tan ümit kesilmez!.. Sorularını da beklerim.
--------------------------------
112- Üstadım selamlar
Öncelikle emeğinize sağlık angelfire’de eklemiş olduğunuz deneyimler ve vurguladığınız
konular çok değerli ve önemli. Bir süredir kardeşimle beraber ruhsal konuları araştırıyoruz haliyle
bulanık noktalar vurguladığınız üzere çokça mevcut.
İlk olarak ilahi nizam ve kainat kitabını okuyup kendi aramızda tartışıyoruz haliyle yetmiyor
Bedri ruhselman’ın celselerinde değindiği “Kemal yolcusu.” İle ilgili 140 sayfalık bir pdf dosyası vardı
ancak indirilecek bir kaynak bulamadım, elinizde varsa Google Drive ya da WeTransfer sitelerine
yükleyip bana atabilir misiniz.?
Eğer aktif olarak devam ediyorsanız bilginiz ve tecrübelerinizden faydalanarak sorularımızla kapınızı
çalmak isteriz
Saygılarımla
S.Y. / 22.7.2024
CEVAP: Hayır, elimde böyle bir kaynak yok.
------------------------
111- Ahiretten Sİmlalar-1 ( Papaz Albert ile ilgili )
Burada celse sonlarında temas kuran bir Papaz Albert'ten bahsediliyor.dur. Saint Benoit'te görev aldığını belirten bu varlık için ya İtalyan klisesi, ya da Fransız klisesindedir demiştiniz.
Şu belgede adı Frer Albert olarak geçiyor (Frer kardeşler anlamında erkek papazlar için kullanılan
bir tabirmiş)
R.K. /22.6.2024
CEVAP: Belgeyi buraya alamadım. İlgilenip gönderdiğiniz için teşekkürler.
Evet,o zat, Papaz Albert olabilir, ama başka bir frer Albert de olabilir. Aynı isimde pek çok imam varsa, papaz da olabilir.
-----------------------------------
110- Merhaba Ruhi Bey. Nasilsiniz? Ben yillar once Talat Pasa hakkindaki yazinizdan etkilenip size mektup yazan okuyucunuz E. Aradan 7 yil gecmis. Hala sitenize girerim zaman zaman.
Dun tesadufen Ilahi Nizam ve Kainat adli eseri internette gordum ve en kisa zamanda okumaya baslayacagim. Kitap ve yazari hakkinda sizin sitenizde mutlaka bilgi vardir diye girdim ve gordum.
Ben yalniz bir soru daha sormak istiyorum. Bir Teblig baslikli yazinizda: “…Üçüncüsü, Reinkarnasyon gerçeğine inanırsınız. Bu hayatta fakir, sakat, çirkin, dertli biri iseniz; bundan sonraki hayâtınızda daha iyi şartlarda yaşayan biri olma ümidiniz olur. Zengin, tahsilli, sağlıklı, güzel biri iseniz; daha kötü şartlarda dünyâya gelmemek için şımarmamayı, kötü durumda olanları küçük görmemeyi, yardımsever ve hizmet eden biri olmayı öğrenebilirsiniz…” demissiniz. Ben hep dinimiz Islam’in Dunya’ya bir kereligine geldigimiz ve buradaki yasantimiza gore cennet veya cehenneme gidecegimize iman etmistim. Reenkarnasyon varsa cennet ve cehennem kavramlari neden varlar?
Yine ayni sekilde reenkarnasyonu kabul edersek nasil Talat Pasa’nin ruhu ile gorusuluyor? Kendisinin ruhu suan baska bir bedende olmasi gerekmiyor mu?
Sorularim size gore cok acemice olabilir ama en azindan arayista olmak iyidir diye dusunuyorum. Sabirla yanitlarsiniz insallah.
Sevgiler, saygilar…
E /21.6.2024
CEVAP: Değerli ve vefâkâr dostum, Talât Paşa henüz daha tekrar bedenlenmemiş olduğu için görüşebildik. Bâzı Varlıklar uzun süre kaldıktan sonra bedenlenir, bâzı Varlıklar da Dünyâ'nın sağladığı en üst tekâmül seviyesine ulaştıkları için tekrar bedenlenmezler.
Reinkarnasyon İslâm'a aykırı değildir. Kur'ân-ı Kerim'de muhtelif şekilde, ancak müteşâbih olarak ifâde edilir. Yâni, dîn dışı değildir. Cennet ve Cehennem de bu geliş-gidişlerin bir parçasıdır.
-------------------------------------
109- Ruhi Bey; Sormak istediğim bir konu daha var. Ahiretten Simalar-55 nolu sayfada Bedri Ruhselman'ın "Ruh ve Kainat" isimli kitabında yer alıp yüksek ruhlar tarafından, üstat diyebileceğimiz ruhlar tarafından verilen astronomi bilgilerinden bahsediyorsunuz. Ve sonradan bunların yanlışlandığını, 1940 lı yıllarda üstat diyebileceğimiz bu ruhların bu bilgileri tam amen insan o zamanın mevcut bilgisiyle insan zihninden aldığını, yani bir nevi bizleri kandırdığından bahsediyorsunuz.
Ruh dünyasına karşı temkinli tutumunuz, bu serinin en başından beri zaten anlaşılıyor ve ruhlara güvenmememiz konusunu sürekli dile getiriyorsunuz zaten. Aynı buna rağmen bu tür görüşmelerin işi sık dokuyarak ahiret alemini anlamamızda faydalı olacağını da ifade ediyorsunuz. Şimdi soruma geliyorum, anlaşılan bu alan epey MUĞLAK, epey gri bölgeleri olan bir alan. Bunun için de sizin yaptığınız gibi okumak araştırmak celse yapmak, ve bizzat bu işin önde giden diğer araştırmacı kişilere başvurmak önemli. Muğlak bir alanda ilerlerken, sizin de dediğiniz gibi KERTERİZ ALABİLECEĞİMİZ, bize ışık olabilecek MİHENK TAŞLARIMIZ olmalı ki, o muğlaklıkta birşeyler gri alanlardan kurtulup billurlaşsın. Net bir şekilde bir şeyler ortaya konsun. O mihenk taşımız da Allan Cardec gibi, Leon Denis gibi, Ruhselman gibi üstatların çalışmalarıdır. Bedri Bey, Ruh ve Kainat eserini bildiğim kadarıyla acemilik döneminde de yazmadı. Senelerini bu işe verdikten sonra olgunlaşan bir anlayışla bu eseri 1946'da yazdı. sorum şu ki Bedri Ruhselman bile, bu işin içinde yıllarca celse yapıp aldığı bilgilerde tutarsızlık buluyorsa, ÜSTATIMIZ DEDİĞİ, üstat bellediği ruhsal varlık tarafından yalan yanlış bilgiler aldığını anlamışsa... Demek ki artık elimizde kerteriz alabileceğimiz, mihenk taşı diyebileceğimiz bir zemin de yok. Çünkü ne Bedri Ruhselman herhangi biridir, ne onun ilgisine başvurup üstat diye nitelendirdiği varlıklar alelade herhangi bir varlıktır.
Ruhselman gibi bir kilometre taşı olmuş kişi, benim bilgim kerteriz alabileceğiniz sağlam bir
bilgi diyemiyorsa, Üstat dediği varlık tarafından da kandırılmışsa ( Ki Ruhselman bu bilgilerin nihai
olup olmadığını zaten sormuştur) ; o zaman bu alanda daha geri varlıklardan alabileceğimiz başka
bilgilere neden güvenelim? Kandırma amacı yok diyebilirsiniz ama, Ruhselman'ın irtibat kurduğu
varlıklar ÜSTAT değil miydi? Elbette her şeyi bilmek gibi bir yükümlülüğü yok. Doğru olan, güvenilir
olan, EMİN OLAN ruh, en azından, bunları bana niye soruyorsunuz, benim de bilgilerim astronomi
kitaplarınızda yer alan bilgilerle aynı, ve zaten nihai bilgi değil demesi ve yeni bir şeyler
söylüyormuş havasına girmemesi gerekmez miydi? Yeni bir şeyler söylüyormuş havasına girmek de
kandırmak değil midir? Doğruluğundan kuvvet alabileceğimiz bir zemin zaten kalmamış artık sanki.
Ve şimdiye kadar inmiş tüm spiritüel külliyat çöp olmuş gibi sanki... Üstat da bizi kandırmışsa,
Ruhselman bile yanılmışsa... O da yanlışmış, bu da yanlışmış demişse, bu kadar kaygan, bu kadar
kaypak bir zeminde, neyi doğru alacağız da ruhlardan gelen yeni bilgileri doğru kabul edeceğiz?
R.K. / 7.6.2024
CEVAP: Teşhisiniz doğru. Ruhlar Âlemi karanlık, tehlikeli ve mâceralı, aynı zamanda bilgi dolu bir ortamdır. O yüzden bilim adamı araştırmacı zihniyetiyle ve savaşçı cesâretiyle girilir. Bunu da nâdir nitelikteki insanlar yapabilir.
Unutmamak gerekir ki, Ruhlar bizim gibi insanların ruhlarıdır ve ancak kendi dönemlerindeki bilgiler ile donanımlıdırlar. Bunun en bâriz örneği İbni Sinâ celsesidir. "Mikropları tesbit ettiğini, ama kimseye gösteremediğini", anlatır. Bizim bu irtibatlardan en önemli kazancımız Âhıret Âlemi hakkında edindiğimiz bilgilerdir. Elimizdeki mihen taşı Kur'ân-ı Kerim ve ilgili bilim kitaplarıdır. Meselâ biz, hiç ilgimiz olmadığı hâlde "Uzaylı" palavralarını çürütmek için Astronomi'yi kullandık.
-----------------------------------
108-Ruhi Selman Bey;
İsminiz acaba takma isim mi, gerçek isminiz mi? Bedri Ruhselman'dan esinlenme bir isim gibi
geldiği için sordum. Takma ise, takma olmasında bir sorun yok elbet. Takma değil ise, bu kadar
tesadüf olur mu diye, dikkatimi celbetti. Merakıma mucip oldu, sormak istedim..
R.K. / 6.6.2024
----------------------------------------
107- Merhaba, sayfanızı büyük bir merakla okuyorum. Size şunu sormak istiyorum.
Ruhsal celselerle ilgileniyorum, özellikle sizin "geri" ve "vasat" diye tabir ettiğiniz varlıklara ait
yorum katılmamış HAM CELSE KAYITLARINA ulaşmak istiyorum. Katışıksız, yorumsuz, ham celse
kayıtlarına ulaşmama yardımcı olabilir misiniz? Veya geri veya vasat varlıklarla yapılmış, içinde
yorum olsa bile, çoğunlukla yine ham celse kayıtlarından oluşan kitap var mıdır? Eski basım
kitaplar da olabilir, sahaflardan bulurum. Bundan amaç, evren, kainat üstü uçuk kaçık bilgiler
veren varlıkları incelelemek değil; sizin sayfanızdaki gibi öbür tarafa geçmiş basit yapılı vasat
ve geri varlıkların ruhsal durumlarını, psikolojilerini anlamak.
(Not: Ruhselman'ın Ruhlar Arasında kitabını okudum, bunun dışında)
saygılarımla
E.E.18.4.2024
CEVAP: "Katışıksız, yorumsuz, ham celse kayıtlarına ulaşmama yardımcı olabilir misiniz?" ... El cevap: Olamam!.. "Geri" ve "vasat" diye tabir ettiğimiz Varlıklar'a âit celseleri özel olarak size veya bir başkasına veremem. Aslında böyle bir arşivi niçin istediğinizi belirtmeden size cevap bile vermem zor ama kibar talebinizi kıramadım.
Niçin özellikle Geri Varlık celseleri istiyorsunuz?.. Onlar bir nevi tedâvi ve tekâmül çalışmalarıdır. Onların sıkıntılarını azaltmak ve tekâmül etmelerine yardım içindir. Yüksek Varlıklar'ın celseleri de bizim tekâmülümüz içindir. Sizin için de olabilecekken, niye onlara ilgi göstermiyorsunuz?
-----------------------------
106- Kıymetli üstadım uzun bir zaman sonra size bir mektup daha yolluyorum. Saygı ve sevgilerimle başlayarak... Beni belki anımsarsınız bu siteye girip, bu spiritüalizm külliyatından saatlerce çıkamayan birçok insandan biriyim. Güzel nasihatleriniz olmuştu vaktiyle. Naçizane bir şikayetim de olmuştu son mektubumda. Her zamanki gibi tüm nezaketiniz ile cevaplamış ve benim neden siz istemeseniz de size üstadım dediğimi bir kere daha kanıtlamış idiniz. Sizi gönülden sevmek için sizin enerjinizi hissetmek yetiyor bana; şahsen tanımaya ne gerek ruhlar birbirini tanıdıktan sonra...
Bu süre zarfında küçük bir ameliyat süreci neticesinde birçok şeyden bir süre uzak kaldım ve bu sitedeki bilgilerden de bir zamandır istifade edemedim. Her zamanki gibi yeni, eski demeden tekrar dönüp sitedeki bilgileri görmek ve tekrar okuyup yeni şeyler anlamak çok güzel. İyi ki varsınız... Bu mektubumda naçizane bir açıklama yapacağım belki okuyana faydası dokunabilir diye. Açıklamam biraz uzun olacağı için şimdiden özür dilerim. Umarım kendimi doğru ifade edebilirim.
Uzun zaman sonra mektuplar sayfasını incelerken son gönderilen mektuplardan birinde ve diğer bazı mektuplarda da içerisinde bulunduğumuz çağın getirdiği bilgi kirliliğinden şikayet eden insanlar gördüm. O yüzden bu sitedeyiz hepimiz, onları çok iyi anlıyorum. Aynı zamanda bu mektuplardan birinde eleştirilen isimlerden biri için bir açıklama yapmam gerekiyor. O kişi de Refik Korkmaz. Kendisini hiç tanımıyorum. Hiç karşılaşmadım. Sadece onu tanıyan bazı tanıdıklarım var. Bir arkadaş mektubunda onun için, biraz da alaycı bir üslup ile, bilinçaltının dilini çözmüş diye bir ifade kullanmış. Ben şahsen, Refik Korkmaz isimli bu kişinin iyi bir insan mı, kötü bir insan mı olduğuna dair en ufak bir bilgi taşımıyorum. Dolayısıyla kendisini övüyor veya yeriyor değilim. Ve fakat o bahsedilen bilinçaltı sembol dilini biliyorum, klinik psikolog olmam sebebi ile bu bilgileri kullanabilme ve sonuçlarını görebilme şansım var. Bilinçaltı sembol dili adı altında kullanılan yöntemin amacı öncelikle kişiyi hipnotik transa almadan sorunların bilinçaltı zihindeki kökenini, bilinçli zihin frekansı olan Beta beyin dalgalarında iken dahi analiz edebilmek ve nihayetinde bunu kişinin iyileşme göstermesine yönelik değişimlere uğratmak.
Bu bahsedilen yöntem kesinlikle doğrudur ve tarafımdan yüzlerce deneme neticesinde aynı sonuçları vermiştir bunu naçizane ifade etmek isterim. Örneğin bu yöntemi, uzaylılar ile görüşüyorum diyenlerin anlatımları ile bir tutmamak gerekir. Benim bu yönteme dair naçizane tek eleştirim, sembolik bilinçaltı dilinin bahsi geçen Refik beyin iddia ettiği gibi kendisinin bulduğu bir yöntem olmadığı, bilakis binlerce yıldır bilinen bir şey olduğudur. Ben, öğrendiğim herhangi bir psikoterapötik yöntemi, tabii ki süpervizörlerin eşliğinde, yüzlerce kayıtlı deneme yapmadan ve o denemelerden rasyonel ve benzer sonuçlar elde etmeden kullanmıyorum ki aksi halde kullanamam da zaten.
Bu noktada, mektupların birinde bahis olmuş bir hususu mesleğimin getirdiği imkan gereği tecrübe edebilmiş olduğumdan paylaşmak ihtiyacı hissettim. Anlatmak istediğim tek şey bilgi çağı adı altında bilgilerin olabildiğince çarpıtıldığı bu çağda, tüm olumsuzlara rağmen herkesi aynı kefeye koymamak gerektiğidir. Kendimi doğru ifade etmek isterim ki niyetim asla bahsi geçen kişiyi savunmak değildir. Nitekim hiç tanımıyorum bile. Aynı zamanda hipnoz, bilinçaltı terapileri, bioenerji gibi yöntemlerin nasıl ve ne derece çarptırıldığını elbette ben de üzülerek görüyorum. Sadece ortada inanılmaz bir bilgi kirliliği var ise de kimseye derhal bir ön yargı ile bakılmaması gerektiği kanaatindeyim ve bilgiyi deneyimlemeden derhal reddedici bir tavır sergilememek gerektiğini düşünüyorum. Örneğin ben son yıllarda yoğun bir şekilde bioenerji seansları uyguluyorum ve hali hazırda biliyor olduğum yöntemlere ek olarak uyguladığım bu terapiler ile çok ciddi pozitif sonuçlar alıyorum ve bu çalışmaların bir sebebi de bu sitenin sahibi kıymetli Ruhi Selman’dır.
Değerli Ruhi Bey’in yayınladığı ruhsal celselerde usul olarak manyetik hipnoz tabirini görmem, hali hazirda hipnoz tekniğini kullanan biri olarak beni, bu tekniğin manyetizma ile birleşimi fikrini araştırmaya ve oradan da bioenerji eğitimine götürmüştü. Tabii bu arada iki saatlik bioenerji eğitimlerini kastetmiyorum. Benim eğitim 1 sene sürdü. Çıkış noktası Ruhi Selman üstadımdır onun haber olmasa bile. Bioenerji dedikleri de benim insan bedeni ile içinde titreşim gösterdiğim frekans olan Türk'ün şamanik şifa çalışmasından başka bir şey değil. Bizim ekolümüz bu, genetiğimiz bu. İslam'ı en iyi yorumlayan kültürün Türk kültürü olmasının sebebi bu (son yıllarda değiştirilmek istense de).
Sözü uzattım ama özet olarak demek istediğim şey, araştırmadan, bilmeden, mantık süzgecinden geçirmeden her duyduğumuza inanmamak gerektiği gibi; yanlış yapanların çoğunlukta olması bizi ön yargılı ve agresif bir noktaya da götürmemeli diye düşünüyorum. İfade etmek istediğim buydu.
Kıymetli üstadım, günlerdir yine eskiden olduğu gibi saatlerimi geçirdiğim sitenizde size soracak o kadar soru geldi ki yine aklıma. İzniniz olursa hepsini toparlayıp başka bir mektupta sormak isterim.
Hatay'dan herkese sevgi ve saygılarımla. Biz depremzedeleri unutmayınız.
Huzurla ve hoşça kalınız.
G.G. /8.4.2024
CEVAP: Hatırlamaz olur muyum?.. Daha önceki mektuplarına da hep cevap vermişimdir. Ancak bu uzun mektubu incelemem gerekiyor. Esas cevâbı sonra vereceğim. Hâlâ konteynerde misin, bilmek isterim. Ameliyatın için de "geçmiş olsun" derim gönülden. Artık kendine, yiyip içtiğine dikkat et.
CEVAP-2: "Bana arkadaşını söyle, senin kim olduğunu söyleyeyim" diye bir sözi var ya, onun gibi biz de ruhî, mânevî konularda işin içinde para olup olmadığına bakıp adamın yaptığını değerlendiririz. Para varsa, söylenen, yapılan doğru da olsa, bizce makbûl değildir. Ben de Refik Korkmaz'ı tanımam, ama hem bu metodu kullanırken para alması, hem de parayla öğretmenler yetiştirdiğini iddia etmesini hiç doğru bulmadım. Öyle 24 yıl çalışıp sonra 6 yılda 6.000 kişiyi eğitmek te biraz yüksekten atma olmuş. Desene Yaşam Koçu, Bilmemne Koçu'ndan sonra bir de Bilinçaltı Koçu çıkacak piyasaya...
Bu hususta merakın vardır, çalışabilirsin, ama senin mesleğin değil, parayla yapamazsın. Sen edebiyatçısın, Edebiyat öğret! Kitap yaz. Özel Edebiyat dersi ver. Bu da hobin olsun. Bak, Klinik Psikolog dostumuz da aynı metodu kullanıyormuş, ama senin gibi atıp tutmuyor! Biz de aynı metodu süjenin uykusunu derinleştirmek veya ruh hâlini tesbit etmek için kullanırız. Sitede var, "imaj" olarak geçer.
Sevgili dostum, sorular mektubunu bekliyorum. İhmâl etme!
---------------------
105- Merhabalar,
Sizinde sitenizde hayırla andığınız ve celselerinden metinler paylaştığınız Ferhan Erkey'in ruhsal celse ses kayıtlarından örnekler paylaşan bir siteye denk geldim: ruhsalcelseler.substack.com
Esenlikle
D.E. / 29.3.2024
CEVAP: Teşekkür ederim.İlk denemede giremedim, sonra tekrar bakacağım. Acaba kaç celse verebilmiş?
------------------------------------------------
104-Merhaba, konu başlığındaki celse ile alakalı bir sorum olacak müsaadenizle.
1 Şubat 1965 te medyum Esat ile yapılmış Mevlevî Hazret-i İshak ve Savti Dede celsesinde
daha Mevlana'ya çok yolumuz var derken akabinde ilettiğiniz 26 Ocak 1965 ve 28 Ocak 1965
celselerinde kendisiyle bizzat irtibat kurulduğunu okudum . Bahsettiğiniz olunmaz denilen
şeylerin oldurulabilirliği olduğunu mu düşüneyim?
M./ 25.3.2024
CEVAP: Biz buna "tedrîcen = derece derece, basamak basamak ilerleme" diyoruz. 1964 yılında medyumluk yapmaya başlayan rahmetli Esat Bey ilk önce kendini Hazret-i İshak diye tanıtan Varlık'la, sonra Yunus Emre ile,Savtî Dede'yle, daha sonra da Hz. Mevlâna ile irtibat kurmuştur. "Olmaz" kısmı bir celsede söylendiği gibi "Peygamberler'le ve Dört Halife ile görüşemezsiniz" şeklindedir. Her şeyin bir sınırı var.
------------------------------------
103- İyi günler sizin sitenizde yapmış olduğunuz açıklamayla ilgili bir sorum olacaktı. Diğer yazdığım bir mail daha vardı sanırım ona da cevap vermediniz aktif misiniz bilmiyorum ama yine de yazayım.
Şu sayfanızda;
https://www.angelfire.com/ri2/ruhiselman/rs68.html
söylediğiniz ifade:
Peki, niye TÜRKİYE'de TÜRK ve MÜSLÜMAN olarak doğmuş bulunan insanlar, kendi çevrelerinin
kültürünü, inancını, âdetlerini bırakıp; Hint, Tibet felsefelerine, hattâ Batı kültürüne ayak
uyduruyorlar?.. Çünkü Ruh'tan, Tekâmül'den falan bahsetmelerine rağmen; TÜRKİYE'de doğmuş
olmalarının esbâb-ı mûcibesi üzerinde durmuyorla! Eğer ihtiyaçları Hint felsefesi olsaydı,
Hindistan'da doğmuş olurlardı, bu basit gerçeği dahi düşünmüyorlar!.. Meditasyona ihtiyaçları
olsaydı, Tibet'te bir mâbette râhip olurlardı, KUR'AN yerine Vedalar'ı okumaları gerekirdi.
Bu hakikati dahi akıllarına getirmiyorlar.
Öncelikle benim yazdığınızla ilgili bir problemim yok yani Türkiye'de doğdum ve bende Müslüman'ım. Burada takıldığım nokta şu oldu; Eğer ihtiyaçları Hint felsefesi olsaydı, Hindistan'da doğmuş olurlardı, bu basit gerçeği dahi düşünmüyorlar!.. Meditasyona ihtiyaçları olsaydı, Tibet'te bir mâbette râhip olurlardı diyorsunuz. Kendi ağzınızla söylüyorsunuz. Bizde ülke olarak GökTürk inancına sahipmişiz ve Kur'an'da yazılanlarla neredeyse yorum olarak hepsi uyuyor.
Kur'an'ın sadece bir topluma yani Allah'a şirk koşan, putperest pagancılara, çok tanrılı inanca
sahip olan ve BÖLGESEL olarak sapkın hareket davranış sergileyenlere gönderildiği yazıyor.
Ataları dedeleri de Hz.ibrahim'den bu yana gelen bir toplum. Hz.isa gelmiş bu israiloğulları
yine lanet bir milletmiş. En sonda Peygamber geliyor işte. Yazdıklarınıza göre biz dini ibadet
ifadelerini Farstan almışız. Yani demek istediğim biz neden gidip bize gelmemiş olan bir dine
bizim Türk inancına benziyor diye içine giriyoruz ve kitaplarından bizde sorumlu oluyoruz?
Yani sizin de dediğiniz gibi Kur'an'dan sorumlu olsaydık Arap olurduk o halde? Kur'an'da bir
topluma gönderdik ifadesi çok geçiyor. Ayrıca "NAS" diye geçen bir grup insanmış. Yani
Peygamber tüm Dünya'ya gönderildi diye bir şey söyleniyor onun da aslı Sebe 28 ayette
geçiyor. Peygamber ve onunla yer alan herkese tabi ki de saygı duyup selam gönderiyorum.
Benim için de tüm Peygamberler eşit ve tek din var. Diğer inanç isimleri uydurma diye
düşünüyorum. Burada anlamaya çalıştığım şey herkes farklı yorumluyor örnek olarak siz başka
sayfalarda Türkler olarak bizleri alakadar ediyor imasıyla bazı ayetler vermişsiniz mesela sizin
de çıkarımınız bu oluyor. Biz nasıl hareket edip kendi hayatımızda iyi işler yapıp ahiret
hayatımızda en az kötü sorunla karşılaşıp cennet halini yaşayacağız? Burada bir problem var
gibi geliyor bana. Çarptırılmış gerçekler var gibi.
Y. / 1.2.2024
CEVAP: Bir defa haklısınız.
Kur'ân-ı Kerim'in bütün insanlara yol gösterecek tarzda indiğini belirler. O yüzdendir ki, 750 Talas Savaşı'ndan sonra Türkler kitleler hâlinde Müslüman olmuş, devletlerini İran-Horasan-Orta Asya-Hindistan bölgesinde kurmuş, Farslar'la sıkı münâsebetlerinden dolayı İslâm'ı Araplar'dan değil, Farslar'dan öğrenmişlerdir.
Bütün dinlerin aslı aynıdır. Müslümanlık Âdem'den beri gelen bir dindir. Zâten Müslüman "ALLAH'a teslim olan" demektir. Hz. Muhammed ile başlayan kısmına "İslâm" denir, gelişmiş hâlidir. . Hz. İbrâhim duasında Müslüman olmayı diler:
Ayrıca Hıristiyanlar'dan Yahudiler'den, diğer dinlerden kimlerin Müslüman sayılacağını da iki ayrı âyette belirtmiş: :
Bu âyetlerde size de rehberlik var. İyi işler yapın. Âhıret'te hesap verme durumuna düşmemeye çalışın.
"Türkler niye Gök Dini'ni bırakıp ta Müslüman oldu?" sorusunun cevâbı da Kur'ân-ı Kerim'de var. Araplar azıtıp Peygamber'e bile zorluk çıkarmaya başlayınca ALLAH uyarır:
Ve 1050 yılında Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey Bağdat'a girerek Halife'yi himâyesine almış, O târihten îtibâren Türkler İslâm'ın lideri ve koruyucusu olmuştur. Tâ 1924 yılına kadar. Türkler bu görev için müslüman olmuşlardır.
-------------------------------
102- Sevgili üstadım. Nasılsınız?
Uzun zaman geçti. Ben hâlâ Hatay'dayım. İnsanlara elimden geldiğince psikolojik destek
vermeye devam ediyorum. Benim için de zor oldu ama buraları bıraksam kendimi inkar
ederdim. Güç verdi sonsuz yaratıcı ve ben hâlâ buralarda elimden geleni yapıyorum şükürler
olsun. Aynı zamanda bir hususta son cevabınıza naçizane şikayet edeceğim. Kıymetli üstadım,
eğer bu karda kıyamette çadırda yaşamak sonuç olarak kaldırım taşı üstünde yaşamamak
anlamında iyi bir şey olarak görülecekse bilemem ama ben dahil binlerce Hataylı bugün
2024'ün Şubat'ında; depremin 1. Yılında çadırlarda kalıyoruz. İyi ihtimalle konteynerlarda.
Siz son mektubunuzda birkaç ay içinde sorunu ülkecek çözmüşüz gibi yazmıştınız. Avrupa'nın
ABD'nin felaketlerde bizim devletimiz kadar güçlü olmadığına; bizim kimseyi aç veya açıkta
bırakmadığınmıza emin misiniz? Sizi davet edebileceğim bir evim yok. Ama gelirseniz çadırımı
size verebilirim. Kendiniz görün bakalım büyük Türk devleti, milletinin nasıl da yanında imiş!..
Tabi gelirken aracınızla geliyorsanız şimdiden dönerken 4 lastiği de yenilemek zorunda
olduğunuzu da bilerek geliniz. Hatay'ın CHP'li belediyeleri veya Türkiye'nin AKP'li hükümeti,
aziz Atatürk'ün benim şahsi meselem dediği ve özgür iradesi ile anavatana katılan Hatay'ı ve
Hataylıları ne çok severmiş görmüş olduk. Buraya koşarak gelen milleti unutmayacağımız gibi;
hâlâ başımıza yıkılan, olmayan evimizden su faturası ücretlerini almaya çalışan belediyeleri de,
hâlâ bizi sokakta buz gibi soğukta çadırda yaşamaya mahkûm bırakan, kendj evimizi yapmaya
bile izin vermeyen devlet mekanizmasını işgal edenleri de unutmayağız. Sevgiyle kalın, hoşça
kalın...
G.G. / 30.1.2024
CEVAP: Değerli kardeşim,
Hem çadırda, hem soğukta yaşayıp hem de halka hizmet takdire şâyân bir davranış. Seni gönülden takdir ediyorum. Allah işini de hayâtını da kolay etsin!
Yazdıklarımdan "deprem bölgesinde her türlü müşgülü hallettiler" gibi bir mânâ çıkmaz sanırım. Deprem İngiltere büyüklüğünde bir bölgeyi, Yunanistan nüfusunda bir topluluğu etkiledi. Bunu gözünün önünde canlandır. Nereye yardım gitse, gitmeyen, gidemeyen daha çok bölge ve insan olması kaçınılmaz. Şikâyetini anlıyor ve hak veriyorum. Ama inan ki elden gelen yapılıyor. Daha hızlı ve çok olması mümkün değil.
Elbette haksızlık, beceriksizlik eden kurumlar kişiler var. Ama bu da kaçınılmaz. Her toplulukta böyle tekâmül etmemiş, Geri Varlıklar bulunur. ALLAH gücünü, sabrını artırsın!
---------------------------------
101- Merhaba, ben web sitenize denk geldim orada yazılı olanları okuyup bilgileniyorum tabi ki kendim ölçüp biçip bana yanlış gelenleri eleyip vs. o şekilde bir ilerleme yolu seçtim. Birkaç sorum varda
1- Web siteniz hala güncel mi yani hala yeni şeyler ekliyor musunuz?
2- 2023 ile başlayan bir uyanış var gibi siz bunları fark ediyor musunuz?
3- Son gelişmeler yani Erhan Kolbaşı son yazdığı kitap falan celse olaylarını okudunuz mu?
Ne söyleyebilirsiniz. Bu adam iyi gibi diğerlerine göre Arıkdalları falan bende çok sevmedim fakat biraz dinledim. En iyisi yine Bedri Ruh Selman.
Son zamanlarda bir uyanış var gibi yani ruhçuluk demek bana çok mantıklı gelmiyor.
Yaratıcı var ve tek, kutsal kitap belli, yaşam burada yani buna bir sürü terimle hitap etmeyi
sevmiyorum. O yüzden spiritüel falan o tarz terimler bana gereksiz geliyor. Yani bu hakikat ise
terimlere sığdırmakta gereksiz. Birçok kişi Astral Seyahat olayının da ölüm deneyimi gibi falan
olduğunu söylüyordu.
Y. / 22.1.2024
CEVAP; Web sitesi güncel de, ben çoğu zaman güncel değilim. Başka meşgalelerimden dolayı siteyle ilgllenemiyorum. Söz verdiğim Sabır ve Gayret celsesini bile siteye çıkaramadım.
En iyisi elbet rahmetli Bedri Ruhselman. Ondan sonra Ferhan Erkey gelir. Erhan Kolbaşı'nın kitaplarını okumadım. Vakit bulursam okumaya çalışırım. Ne var ki, ben bir uyanış falan görmüyorum. Hattâ Spiritualizm'in ömrünün tamamlandığı şüphesi var bende. Uzaylı, Melek çağırma palavralarını da aşağıdaki listede yazdım. İnsan kendi kültürünü, kendi dinini bilmeden bu tarz işlere kalkarsa, sonu hüsran olur.
-----------------------------
100- Mutlu Yıllar!
Saygılar
E.P. / 31.12.2023
CEVAP: Unutmadan her yıl yaptığınız kutlamaya teşekkür ederim. Ben de size, ve sizin arayıcılığınızla bütün okurlarıma huzurlu, mutlu, sağlıklı ve başarılı bir yıl dilerim.
-------------------
100- Hocam merhaba
Umarım afiyettesinizdir.benim sualim şu olacak anlayamadığım bir nokta var. Yeniden bedenlenme yahut reenkarnasyon mevcutsa ve ruhi irtibatla bu varlıklarla görüşülüyorsa varlık bu bedenlenmelerin hangisi ile cevap veriyor.
Diyelim ki bu varlık Ahmet,Hasan,Cemil vs bir çok bedenle tekamülünü devam ettirdi. Bu varlıkla görüşüldüğünde aslında bir çok kimlikle kimliklenmiş varlık celse de kendini ahmet olarak neden tanıtsın.Diğer kimliklerinden de bahsetmesi gerekmez mi? İkincisi çok önceki devirlerde yaşamış insanlarla ruhi bağlantı kuruluyor mesela bunlar yeniden bedenlenmedi mi ki eski zamandan bu yana yani varlıktaki bedenlenme sayısı göz önüne alındığında çoklu kimlik oluşmasına rağmen varlık kendine nasıl isim seçebilir? Bunu merak ettim.
Saygılar sevgiler...
M.K. / 7.12.2023
CEVAP: Dünyâ'da bile her olup biteni bilemediğimize göre, Âhıret'te olanları kesin bilmek mümkün değil. Ama umîmiyetle Ruhlar son bedendeki adları ile irtibat kurarlar. Çünkü en tâze hâfıza ve hâtıralar ondadır. Diğer kimliklerinden bahseden hiç bir ruha rastlamadım. Zirâ gerek yok. Tekâmül etmiş Varlıklar tekrar bedenlenmez. Tekâmül Etmemiş Varlıklar'ın bir kısmı da hayâtının muhasebesini yapmak için Âhıret'te uzun süre bekler.
-----------------------------------
99- Merhaba, kolay gelsin. Güzel bir sayfa hazırlamışsınız. Bir kaç tane yorumlu sorum olacaktı.
1-Medyumların bilinçaltında bir seyahat yapmadığınızdan emin misiniz?. Örneğin İngilizce bilen ingilizce bilen bir varlık ile karşılaşıyor. Ancak yabancı dil bilmeyen bir medyum şakır şakır yabancı dil konuşacak bir varlığı test etmiyor. Hasta olan bir medyum, kurtulamadığı hastalığı zamanlarında "kendisini bırakmak istemeyen" bir varlık ile karşılaşıyor. Yani aslında bu olaylar medyumun beyninin bir oyunu ise?, kurtulamadığı hastalığı bu şekilde imajine etmişse? . Olaya cinler karışıyor tarzı bir yaklaşım değil benim ki. Medyumun iç dünyasının yansımasını farklı varlıklar gibi bize sunup sunmadığının şüphesi.
2-Bu velselerin doğru olduğunu varsayarsak; Neden "yandaki oda da soru yazılmış kağıda cevap yaz" deniliyor da, "bir cümle yazdım onu okuyabilir misin" denmiyor. Tabi ki medyum asla o kağıdı okumamış olmalı.
3-Bütün bu görüşmelerde bir düzensizlik yok mu?. Yani isteyen "geri bir varlık" gelip görüşme yapabiliyor. "Zaman" gözetiyor. Qur'anda ilgili ayetlerde zaman kavramını yitirdiklerini görüyoruz. Oysa geri varlık bile "çok acı çektim burada" diyebiliyor. Hani yılda yaşamış, ölmüş söyleyebiliyor. Açıkçası biri de çıkıp "dinazorlar döneminde yaşadım" dememiş. Bu arada medyum hangi "zaman evresinde" görüşebiliyor varlık ile?. Zira, "Berzah" içinde bir zaman ölçüsü var mı?. Bu varlıklar berzah şartlarında ise ve hesabı henüz görülmemişse bu kadar rahat hareket edebiliyorlar mı?(istedikleri medyuma sıkıntı verecek kadar serbestler).
4-Reinkarnasyon çağrıştıracak hiç bir durumu okuduğum kısımlarda göremedim (hepsini bitirmedim, Antakya'da "daha önce şuydum" gibi olayları yeterli bulmadım. Velse içinde bu konu çok çarpıcı olarak karşımıza çıkmıyor). Örneğin Kösem Sultan görüşmesinde (yalancı biriydi veya 1.sorudaki şüpheme dönersek, medyumun b.altında ki tarih bilgisi bir felaketti) veya benzer konuşmalarda yazdığı kitaba kadar bağlananı var, ancak "bu şu kadar bedenlenmemden sadece biri, belki de en önemsizi" diyen yok. Kişi dünyasını değiştirmiş, reinkarnasyonu da hadi doğru kabul edelim, sadece bir hayatını hatırlıyor ve kitap peşine düşmüş. Fevkalade bir durumu (ölüp ahirete geçmek) sanki çok sıradan gibi yansıtan sahnelerin olması, hatta "dua edelim bu durumdan kurtulun" denilip "çamurlu adam" olayında olduğu gibi çamurdan kurtulmak!. Hangi "tekrar bedenlenmesinden" dolayı o çamura batmıştı?. Her bedenlenmesinin cezası veya o yaşadıkları yer nereyse artık, diğer bedenlenmelerindeki hataları ne oldu?. Beden değişken ancak varlık bu toplam bedenlerin sonucunu yaşaması gerekmiyor mu?.
Vaktinizin darlığında bu sorularıma cevap verebilirseniz sevinirim. Emeğiniz çok fazla.
Özellikle görüşmelerin içerklerine girip ek bilgiler vermeniz, kelime açıklamaları vb. çok
başarılı. Kolay gelsin.
CEVAP: Aslında şu aralar başka bir çalışma üzerinde olduğum içip vaktim çok az. Ama bu kadar meraklı bir okuru da cevapsız bırakmak istemem.
!- Medyumluk da seviye seviyedir. bâzı medyumlar çok kaabiliyetlidir, İngilizce bilmediği hâlde bir İngiliz'in ruhunun ağzından İngilizce konuşur. Bâzıları kelime değil, sâdece fikirleri telepatik olarak alır, kendi dilinde söyler.
Medyumların bilinç altına başka çalışmalarla inilir. Bunların misâlleri sitede vardır, herhalde dikkatinizden kaçmış. Rûhî irtibat esnâsında bilgiler şuurdan mı, şuuraltından mı, aldatıcı bir ruhtan mı, yoksa yüksek bir Varlık'tan mı geliyor, kolay anlaşılmaz. Bu çalışma celse sonrasında yapılır. Mümkün mertebe şuuraltı etki, vsâire ayıklanmaya çalışılır. Her zaman muvaffak olabilir miyiz?.. Hayır... Ama çoğu ayıklanır.
2- Çünkü okuma ile yazma iki ayrı maddî tezâhürdür. Okumak Medyum'un astral seyyahati ile de mümkündür. Ama yazmak telekinetik, yâni doğrudan ruhtan gelen bir tezâhür olacaktır.
3- Düzensizlik değil, aksine Dünyâ'da olmayan aksamaz bir düzen vardır. Bu da sitede uzun uzun anlatılmıştır. Dikkatten kaçmış.
Zaman bahsi çok derin. Bu yazıda ona girmeyeceğim. Aslında soruyla ilgili bölümler var sitede. Aramak lâzım.
4-Bu maddede pek çok soru var. Kösem Sultan celsesinin bir aldatma olduğunu zâten belirttik. Medyum'un şuuru mu, şuuraltı mı, biz bilemedik. Siz hemen teşhisi koymuşsunuz. Mühim olan verilen bilgilerin yanlış olması, çöpe atılmasıdır. Onu da yapmışız.
Diğer sorular ileriye kalsın. Siz okumaya, yazmaya devam edin.
--------------------------------------
98- Selam,
Öncelikle söyliyim benim bu spiritüel veya başka şeylerle hiç işim olmaz bilmemde merakım yoktur.
Bir arkadaşım yaklaşık 2 senedir bu koç denen kişiye gidiyor sonra baktımki etrafındaki çoğu kişide bunlara katılmış. Pek bilgi vermiyor bende üsteleyip soru dahi sormuyorum. En son kamplara gitmeye başladılar 4 günlük sonrasında bende araştırmaya başladım bu nedir napıyolar neyin nesidir diye. Ulaştığım bilgileri sizlerle paylaşıp bilmediğim bu tarikat mıdır dolandırıcımıdır medyumudur bilgi almak istiyorum. Sanırım ülkemizde bu prisma rainbow ve outlook ön ayak oluyor ve bir birlerine ortam hazırlıyorlar sonra gittikleri koçun eğitimlerini araştırdım ''crimsoncircle'' diye bir tarikat bana göre onlara ulaştım Geoffrey Hoppe diye biri sonra birde lee carol var bu insanlar eğitim verip buradada ufak ufak insanları topluyorlar 2 kişi ile başlanılan terapiler şu an 8 tanıdığımın gitmesiyle devam ediyor.
Bu işin gittiği radde nedir bu soylediğim isimler bana göre kesinlikle tarikat sizce nedir
neyi planlamaktadır. Türkiyede internette pek bilgi yok bunlar hakkında yada şikayetleri
hakkında ama REDDİT sayfalarında veya başka kurulan yurt dışı forumlarında ailesinden kaçanlar
karısının kaybolduğunu söyleyen insanlar var.
dcthijyen hijyen / 9.11.2023
CEVAP: Bütün bunları, benzer sapkın tarikat ve grupları aşağıdaki içindekiler listesinden seçerek okuyabilirsiniz. Hemen hepsi yurtdışı kaynaklıdır. Kendi kültürünü, kendi dinini bilmeyen, ancak çat-pat bildiği İngilizce ile "koç" olanlar; diplomalı ama zırcâhil kişileri kandırıp etraflarına topluyor, paralarını da çekiyorlar... ALLAH akıl fikir ve insaf versin!
---------------------
97- Hiç ilgili olmadığım konuları içeren bu siteye, bu bilgiler ve tebliglere nasıl ulaştığımı
hatırlamıyorum, ancak bu site için size teşekkür etmek istiyorum. İslam hakkında, tarihi kisiler
hakkında verilen bilgiler ve sizin günümüz hakkındaki gözlemleriniz ve bilgiler çok aydınlatıcı,
önce hızlıca okudum, şimdi sindire sindire tekrar okuyorum, kendimi çok ferahlamis
hissediyorum. Teşekkürler,
B.Ö. / 7.4.2023
CEVAP: Beğenmenize memnun oldum. Sindire sindire okurken takıldığınız noktalar olursa, hatâlar görürseniz lûtfen yazmayı unutmayın.
------------------------------------------
96- Değerli üstadım
Mektubunuz yeni okuyabildim yeniden sefere gitme hazırlıklarındayım bende Yunus Emre divanı kitabını sipariş ettim gitmeden gelir inşallah olmadı bir şekilde elime ulaşır illaki , sizlerden haber alınca çok sevindim uğraşılarınızda Allah yardımcınız olsun bizlere aktarabileceğiniz bilgiler bizim için çok değerli hele ki günümüzde bilgi kirliliğinin en üst seviyelerde olması ve özellikle insanlarımızın okuma konusunda hassasiyetsizliği had saffa da olunca araştırıp öğrenme ile hiç bir alakaları olmuyor buna malesef etrafımda ki en yakın insanlar da dahil gerçi herkes kendi tekamül seviyesinde ve yolculuğunda edindikleri yada edinecekleri ile yaşayacaklar. Mevlana nın dediği gibi benin sana anlatacaklarım ancak senin anlayacağın kadardır deyişi aklıma geliyor öğrenmek istemeyene anlatmanın anlamsızlığını hatırlıyorum. Diğer taraftan bu dünyada ki yaşamımızın manasını idrak edipte öğrenmek için açlık çekenlere de yol göstermek edinilen bilgileri gelecek nesillere aktarmanın misyonu ile bir şeyler yapmak ta lazım diye düşünüyorum. Hele ki sizler gibi spiritualizm konusunda üst düzey bilgilere sahip insanların neredeyse yok denecek kadar az olması bilgi peşinde olanların da çektiği yada yaşadığı en büyük zahmet.
Size bahsettiğim Prof. dr. Gazi Özdemir in özellikle Kuran üzerinde çalışması ve yaptığı yorumları yaşadığı deneyimin ardından böyle bir misyona sahip çıkmasını çok güzel buldum , size ondan dolayı bahsettim müsait bir zamanınızda you tube üzerinden söylemlerini izleyip Kuran için yaptığı açıklamalar hakkındaki yorumlarınızı almak isterim zira sizin sahip olduğunuz Kuran bilgisi ile yapacağınız değerlendirmeler çok makbule geçecek bizim için. Sefere çıkmadan evvel sizlere yazıp değerli tavsiyelerinizi alabilmek beni ihya ediyor ve her seferinde daha güzel bilgilere ulaşıyorum.
Ellerinizden öper sevgi ve saygılarımı iletirim
Saygılarımla Kaptan A. A. / 28.3.20
CEVAP: Prof. Dr. Gaazi Emir Bey'i You-Tube'da bulup sohbetlerini dinledim. Gerçekten faydalı bir çalışma yapmış. Büyük te bir kitap meydana getirmiş. Yalnız anlatış tarzı sıradan halkın anlayabileceği şekilde değil. Yâni Yaşar Nuri, Mustafa İslamoğlu, Mehmet Okuyan veya Bayraktar Bayraklı kadar dinleyicisi olduğunu sanmıyorum. Üslûbunu değiştirmeli.
Size tavsiye ettiğim Yunus Emre Divânı'nı İnternet'te idi; kitap değil. Çünkü hem şiirlerin aslını, hem de tercümesini veriyordu ki, okuması son derece zevkliydi.
Tahminince gene seferdesiniz. ALLAH yolunuzu açık etsin, kazadan belâdan korusun. İşiniz zor.
-----------------------------------
95- Merhabalar. Ben Hatay'dan kardeşiniz G. G.. Hatırlarsınız...
Felaket oldu üstadım. Yok oldu var sandığımız her şey. Evimiz, işimiz, hayatımız kayboldu.
Çok yorgunum. Garip bir ruh halindeyim. Üzgünüm. Üzgün olmadığım zamanları
hatırlayamıyorum. Bir naçizane şiir yazdım size göndermek istiyorum. Bu imkânlar dahilinde
seslendirmeye çalıştım. Huzurla kalın. Dua edin üstadım. Hoşça kalın.
G.G. / 3.2.2023
CEVAP: Geçmiş olsun dostum.Çok büyük bir felâket idi. İngiltere kadar bir sahada, 13,5 milyon insanı etkiledi. Deprem, ardından sel... Ne İngiltere, ne Amerika böyle bir felâketin altından bizim kalktığımız kadar kalkamazdı. 2005 yılında Katrina Kasırgası sonrası ne yapacaklarını bilememişler, halka yardım edilmediği gibi sigorta şirketleri de "Sen evini fırtınaya karşı sigortalatmışsın, ama evin selle yıkılmış, ödeme yapmam" deyip bir de sigorta paralarının üzerine yatmıştır. Çok şükür bizde 120.000 kilometre kare üzerinde olan yakım ve hasara rağmen,etkilenen 11 milyon insana ulaşılmış, kimse aç ve açıkta bırakılmamaya çalışılmış, üstelik maddî yardımda yapılmıştır.
Ruh hâlini anlıyorum. Ev de, iş de zamanla olur, hayâtınız düzene girer. Aşağıda kaptan dostuma söylediğim gibi bu bir imtihandır. Sabredecek, kendini toplayacak ve hayatını âilenle birlikte yeniden kuracaksın. Duaya gelince, ben her fırsatta bütün sıkıntıda olanlara dua ederim, hem de ayırmadan. ALLAH hiç bir zaman kullarına yardımdan vazgeçmez.
Bana her zaman yazabilirsin. Gelişmeleri merak ederim.
-----------------------------
94- Değerli üstadım sizlere yazmayalı yaklaşık 1 sene olmuş neredeyse gerçi son sefere çıktıktan 6 ay sonrasında dönebildim geleli de 2.5 3 ay olacak daha yeni bilgisayaraımı elime alabildim uzun bir süre evde olamayınca yapılması lazım gelen işler de birikmiş anca işlerimi toparlıyabildim gerçi hayırsızlığımızın mazereti olmaz onunda farkındayım.Gemide ki süreç baya zorlu geçti 2 farklı gemide geçirdik süreyi zira ilk gemimizde arızalar ve onlara bağlı sıkıntılar yaşandı seferlerimiz iptal olup tamir sürecinde kaldık işler uzayıncada o gemiden alınıp diğer gemiye yer değiştirdiler o gemimizde de sıkıntılı seferler le uğraşmak durumunda kaldık malesef , ama Allah a şükür kazasız belasız halletmeyi nasip etti Rabbim. Sizlere yazamasamda ara sıra siteden gelen mektuplara bakabildim sizden gelen cevapları gördükçe sizdende haber almış gibi sevindim.Tavsiyeniz üzere Ömer Mardin beyin Çedikçi süleyman varıdatı şerhi kitabının 3 cildini de okudum gemideki süreçten sebep götürdüğüm kitapların hepsini okuyamadım bile inşallah Arabi nin fütühatı mekkiye ciltlerine başlıyacağım.Bu arada inşallah deprem bölgesinden uzaktasınızdır ve emniyettesinizdir.Allah tüm depremzedelerimizin yardımcısı olsun hayatını kaybedenlere Rahmet eylesin Milletimize de bu günleri hayırlısıyla atlatabilecek güç kuvvet vermesini nasip etsin.Böyle zamanlarda maneviyata daha fazla ihtiyacı oluyor insanların keşke her daim o maneviyatı içlerinde yaşayabilse insanoğlu.Ama yaşam denilen süreç te kazayı da belayı da yaşayan yada maruz kalan ayrı şahid olan ayrı derslerini ediniyor. he diyeyim Rabbim bizlere ne yi yaşatacaksa onu yaşıyacağız. Çedikçi süleyman varıdatında çok güzel dualar vermiş muhterem gerçi sizin tavsiye ettiğiniz yada diğer okuduğum kitaplarda da bir çok güzel dualar buldum sürekli okuyorum onları en sıkıldığım anlarda bile rahatlatıyor Beni ki denizin ortasında sığınabileceğimiz en emniyetli yer yine Rabbidir insanın ve en güçlü silahıda edeceğin duadır gelecek olanı değiştirmek mümkün değil elbet ama her ne gelirse gelsin başımıza gelen herşey bizim tekamül yolculuğumuzda ruhun eksikliğini gidermek için kabul edip burada yaşadığı şeylerdir.
Değerli üstadım size yazmak için çok uzun bir süre beklediğim için kusuruma bakmayın. sizden haber alabilirsem sevineceğim zira sitenizde de uzun bir süredir bir sirkülasyon görmedim inşallah sağlığınız sıhhatiniz iyidir bir meşguliyet ile uğraştığınızı yazmışsınız umarım hayırlısı ile bitirebilirsiniz.
Birde ölüme yakın deneyimler ile bir araştırma yaptım bu süre içinde,Prof .Dr. Gazi Özdemir beyin cerrahı bir bey onun deneyimlerini anlattığı ve sonrasında kendisini Kuran araştırmasına verip yaptığı incelemeleri paylaşmaya başlamış you tube kanalından inceleme ve yorumlarını ilahiyatçı prof. lere de danışıp yorumlar yapmakta bir çok konuda güzel olduğunu düşündüğüm açıklamaları var siz ne dersiniz görüşleri ve açıklamaları hakkında, düşüncelerinizi öğrenmek isterim.müsait olduğunuzda.Özellikle ölüme yakın deneyim konusunda ki tecrübeler hakkında ne düşünüyorsunuz.Bu şekilde ilahi düzenin hiyerarşik sistemi insanoğluna ders alabileceğim mesaj veriyor diye düşünüyorum.Ve hocamızın da uğraşısını ve çabalarını edindiği bilgileri bu şekilde aktarması çok hoşuma gitti benim.
Üstadım ellerinizden öper çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim umarım süreyi bu kadar
uzun tutmamı mazur görürsünüz sitede gözden kaçaırdığım celselerde yenilikler var ise
bildirrirseniz sevinirim yeni celseleri de sabırsızlıkla bekliyoruz sizlere zahmet
vermeyeceksek Sağlıklı huzurlu günler dilerim
Saygılarımla Kaptan Alpay ARAS / 15.2.2023
CEVAP: Siteden uzak olduğum için yeni celse yok. Mektuplara ancak şimdi cevap verebiliyorum. Siz de epey sıkıntı atlatmışsınız. Bütün bu sıkıntılar birer imtihandır.
diyor ALLAH!.. Sabırla, tevekkülle çözüm ve çâre aramaktan ve o yardımı beklemekten başka yapabileceğimiz bir şey yoktur. Siz de maşaallah, zâten halletmişsiniz.
Prof. Gazi Özdemir'i tanımıyorum. Fırsat bulduğumda araştırırım. Ölüme yakın ve ölüm sonrası deneyimler gerçektir. Hemen her insanda bir şekilde olur.
Okumaya ve düşünmeye devam! Ancak Fütuhât-ı Mekkiye'den önce ben Yunus Emre Divânı'nı tavsiye ederim. Hiç duymadığınız çok güzel şiirler bulacaksınız. Hazırlayanın gönlüne sağlık.
---------------------------------------
93- https://www.angelfire.com/ri2/ruhiselman/ sitenize ulaştım. E-posta adresinizden
journalist.com adresine gittiğimde bir youtube videosu çıkıyor. Bu nedenle aktif olup
olmadığınızı anlamak için size ulaşmaya çalıştım. Konuları, hakikatı öğrenmek için çalışıyorum.
İyi çalışmalar.
cenk /3.2.2023
CEVAP: Posta da, site de aktif... En azından şimdilik... Merak etmeyin!
-----------------------------------------
92- https://youtu.be/VW7zDYNT0sw
Merhaba YouTube de dolaşırken bu videoya denk geldim yaş ve dönem olarak sizin olduğunuz
dönemde yaşamış ve o dönemde ruh celselerine katılmış sizin özellikle uyardığınız bir konu
"peygamberler ile görüşülmez" konusu ama burda gelen varlık peygamber imasın da
bulunmuş ayrıca dikkatimi çeken çok etkileyici bir tonlama ile konuşmuş baya bir vaatte
bulunmuş sanırım gruba varlık, daha sonra bişeyler olmuş ayrılmış gruptan.
Bide aklıma takılmışken sorayım celseler genelde akşam düzenleniyor bunun özel bir sebebimi
var acaba yoksa günün her saati yapılabiliyormu teşekkürler bilgiler için
bide çokmu oluyorum
ama mesela "Güncellemeler" isimli bir sayfa olsa buraya sayfalarda yapılan güncellemeler
yazılsa örneğin ahiretten simalar 37. Sayfanın alt kısmına ekleme yapılmıştır vs gibi en azından
geri dönüp sayfayı yeniden okuyabiliriz. Şimdiden teşekkürler sayfaların devamı dileğiyle
iyi çalışmalar.
Görev Görev / 20.11.2022
CEVAP: Çok yerinde bir talep... Onunla başlayalım. Ekleme yapılmış sayfalar:
Âhıret'ten Sîmâlar 1 , 4, 5, 6, 8, 11, Enteresan Rûhî Olaylar, Rüyâlar-2
Yalnız hemen belirteyim, bu sayfalara 2021'den sonra girdiyseniz, değişiklik yoktur. Bütün eklemeler 2021'den önce yapıldı.
Gelelim, diğer sorunuza... Celselerin umûmiyetle akşam-gece yapılmasının ilk sebebi katılanların gündüz çalışıyor olması... İkinci sebep gece ışıkları kapattınız mı, istediğiniz loşluk elde ediliyor. Gündüz perdeleri ne kadar çekseniz, dışarının aydınlığı gitmiyor, dikkat dağıtıyor. Loşluk istenmesi, sâdece dikkatin celseye yönelmesi için. Yoksa her saat celse yapılabilir. Tabii Varlıklar gelirse!..
-------------------------------------
91- Merhaba celseleri okurken dikkatimi çekti özellikle medyumun "Ali" olduğu celselerde
medyum genellikle alt tabaklardan üste doğru "hazır ol" vaziyetinde ve tüp bir tünelden
çıkarcasına yukarı çıktığını belirtmiştir. Haddim olmayarak bir yorumda bulunmak istiyorum
acaba özellikle kuantum fizik teorisyenlerinin bahsetmiş olduğu "uzay-mekan, uzay-zaman"
düzleminde "solucan deliği" olarak tabir edilen durumda zaman ve mekan ortadan kalkarak
bir nevi her yere her mekana ulaşılabiliyor. Yine bir fikir açısından ruhlar beden münasabetini
kaybettikten sonra farklı bir boyuta veya düzleme geçtiğinde oraya medyumun oluşturmuş
olduğu bir solucan deliği vasıtasıylamı ulaşılıyor. Bu şu durumuda açıklamış oluyor orda zaman
kavramı geçmiş ve gelecek aynı anda aynı yerde bu nedenle tünelin sonunda farklı kademe
veya durumdaki ruhlarla karşılaşılabiliyor. Yorumumda hata olabilir tamamen bir akıl yürütmedir.
Sayfaların devamının gelmesi dileğiyle iyi çalışmalar dilerim.
Görev Görev / 31.10.2022
CEVAP: Ben kuantum teorisini pek hazmedememiş biriyim. O yüzden doğru veya yanlış diyemem. Ancak Medyum'un yükselmesi bir huruç'tur, bedenden sıyrılmadır. Bu hurucun en ileri safhası ölümdür. Ama Medyum oralara gitmez, Mânâ Alemi'nde bir dolanır, sonra bedenine geri döner.
Sayfaların devâmı epey gecikecek. Diğer meşgûliyetlerim dolayısiyle gene bir süre İnternet'ten ve dosyalarımdan uzakta olacağım. O sebeple mektuplara bile cevap vermem gecikecek. Ama siz yazmaya devam edebilirsiniz.
"İnternet'ten, telefondan nasıl uzak kalınır?" demeyin. İnsan bir meşgaleye dalınca, diğer her şeyi unutuyor. Dikkati dağılmasın diye telefona bile cevap vermiyor.
--------------------------------------------------------
90- Selamlar, internet sitenizde bize yazın itirazlarınızı belirtin dediğiniz için size yazmaya
cesaret ettim.. İki gündür sayfanızı okuyorum benim düşüncelerimle örtüşen birçok şey
okudum fakat reenkarnasyon terimi ile İslam’ın bağdaştığına inanmışsınız. Şiddetli bir şekilde
meleklerden yardım istenmez deyip buna nasıl inandınız aklım almadı. Hangi ayetlerde
reenkarnasyonu ispatlarsınız? Şimdiden teşekkür ederim.
E. S. / 31.10.2022
CEVAP: Reinkarnasyon İslâm ile bağdaşır. Alevî Müslümanlar buna inandığı gibi, Prof. Dr. Süleyman Ateş ve Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk de inanır. Kur'ân-ı Kerim'de reinkarnasyona işaret eden müteşâbih âyetler vardır. Onları tefsir edemeyen din adamları, reddetmektedir. "Hangi âyetler?" derseniz, ben söylersem tadı olmaz. Siz arayıp bulacaksınız.
Îtirazlara ve yorumlara çok memnun oluyorum. Akıl akıldan üstündür. Bana yol gösteriyorlar.
-------------------------------------------------------
89- Efendim tekrar merhaba, cevaplarınız için teşekkür ederim. Spiritüalizm konusu benim için çok yeni bir alan, bilmediklerim ve aklıma takılanlar beni bu soruları sormaya sevk etmişti. İlk mailimden bu yana sayfanızdan istifade etmeye devam ettim ve tavsiye ettiğiniz üzere İbn-i Sina celsesini de okudum (aslında cevabınızdan önce okumuştum). Fazlasıyla merak uyandırıcı ve keyifli bir okuma oldu benim için. Celsenin yapıldığı tarih ile günümüz arasında gerçekleşen bilimsel keşiflerin boyutu bu vesileyle daha iyi idrak ediliyor. Astronomi, tıp, fizik ve diğer alanlarda eriştiğimiz bilgi seviyesine paralel olarak muhterem varlıklara çok daha farklı sorular yöneltilebilirdi diye düşünmeden edemedim.
İnternetteki tüm celse sayfalarını okuyabilmek ve arşivlemek için her ihtimale karşı bilgisayara
kopyaladım bu konuda bir mahzur varsa lütfen uyarın. Celselerde geçen anlamı bilinmeyen
kelimelerin günümüzdeki karşılıklarını vermeniz de gayet yararlı oluyor. Size yüce Allah'tan
afiyet ve bereketli bir ömür dilerim.
Saygılarımla.
Y. O. / 26.10.2022
88- Sayfalar ınızı teker teker okumaya başladım. Öncelikli olarak kişisel bikaç tavsiyem
olacak anasayfa tarzında bir giriş sayfası yapıp tüm sayfa linklerini buraya koyma imkanınız
olursa çok sevinirim. Sayfa arkaplan rengi özellikle kırmızı yazılarda göz almakta ve dikkati
dağıtmaktadır yeşil renk özel bir amaçla konulmadıysa beyaz yada daha açık bir tonda renkle
değiştirilirse çok makbüle geçer. Bilgi hazinenizden yararlanmak adına tavsiye edeceğiniz
yazar ve kitapları ayrı bir sayfada bğtün halinde yayınlama imkanınız olursa seviniriz.
Son tavsiyem eğer mümkünse daha fazla kitleye hitap etmeniz ve bilgi kirliliği yerine insanların
daha kolay bilgiye ulaşması adına "Ruhi Selman" veya farklı bir isimde YouTube kanalı açsanız
sadece ses ve arkaplan yazıları olsa yani kendi görüntünüzü koymak zorunda değilsiniz.
Haddimi aştıysam affola sağlıcakla kalın bilgilerin ve sayfanın devamlarının gelmesi dileğiyle
Allah'a emanet olun
Görev Görev / 18.10.2022
CEVAP: Eleştirileriniz için teşekkür ederim. Haklısınız. Lâkin yoğun çalışmalarımdan dolayı bahsettiğiniz düzeltmeleri yapmama imkân yok. ANA SAYFA'da bütün diğer sayfalar var... Bir "Kaynaklar" sayfası hazırlamaya çalışacağım, ama imkân bulunca... "You Tube"da kanal açmaya da vaktim yok. Ama güzel teklifleriniz için sağolun.
------------------------------------------------
87- Efendim merhaba, yüce Allah'ın rahmeti, bereketi, mağfireti üzerinize olsun. İsmim
Y. E. 34 yaşındayım. Sitenizi henüz yeni keşfetmeme rağmen size yazma ihtiyacı
hissettim. Tam bir inceleme yapamadığım için sorularımın cevaplarını ihtiva eden hususlara
rastlamamış olabilirim. Bu sebeple anlayışınızı istirham ediyorum.
Spiritualizm konusuyla amatör seviyede dahi olsa ilgim olduğunu söyleyemeyeceğim. Esasında
bir kaç haftadır farklı kaynaklardan evrendeki üst boyut varlıklar olarak sunulan andromedalılar,
orionlular, siriuslular ve galaktik konsey vb. hakkında araştırma yapıyordum. Piyasada herkesin
ulaşabileceği fakat ismini vermenin uygun olmayacağını düşündüğüm bir kitaba rastlamam
buna neden oldu. Kitabın müellifi hanım aynı zamanda sosyal medya mecralarında yayınlar da
yapmaktadır. Bu hanım dışında uzaylılarla bir şekilde temasta bulunduğunu iddia eden,
tecrübelerini anlatan ve zaman zaman televizyon programlarına davet edilen başka insanlarımız
olduğu da malumunuzdur. Merakım arttıkça Alex Collier, Billy Meier, David Icke gibi uzaylılarla
temasta bulunduğunu iddia eden insanların hayatları hakkında da bazı yüzeysel araştırmalarda
bulundum ve artık bu konularla ilgili hemen herkesin bildiği, isimlerini uzun uzadıya zikretmenin
gerekli olmadığı celseleri okudum. Açıkçası kafam çok karış(mış)tı. Dünya'nın farklı
bölgelerindeki insanların - birbiriyle tam olarak örtüşmese de- benzer şeyleri anlatıyor olmaları
sanırım bunun başlıca sebebiydi. Elhamdülillah müslüman olduğum için araştırmalarımda sürekli
olarak temel referans noktamı islam akaidi olarak belirlemeye çalıştım. Din konusuda asla
uzman olduğumu söyleyemem, belki de bu sebeple araştırmalarım derinleştikçe referans
noktamı kaybediyor gibi hissettim ve bu beni çok rahatsız etti. Celseler hakkındaki
eleştirilerinizi okuyunca bazı meseleler tabiri caizse rayına oturdu. Ayrıca sitenizdeki
reinkarnasyon ve ahiret ile ilgili birtakım bilgi ve celseleri de okuma fırsatım oldu. Müsadenizle
bir kaç hususta sorularımı ileteceğim.
-Efendim anladığım kadarıyla sizin uzaylılara bakış açınız 'şüphe'li. Yani varlıklarıyla ilgili kesin
bir şey söylemek zor. Şahsen, ülkemiz dahil olmak üzere dünyanın farklı yerlerinde
anlatılagelen ve tümüne kısaca 'galaktik konsey' diyeceğim bu hikayelerin uydurma olduğuna
iyice kanaat getirdim. Fakat böyle bir hikayeyi kim neden uydurdu? Nemalanan sahtekarlar
dışında insanların bu hikayeleri, temas ve tecrübelerini gerçek olduklarına tam bir iman ile
anlatmaları nasıl izah edilebilir? Belki haddimi aşarak söylüyorum fakat, astral seyahat ve
medyumluk faaliyetleri sırasında bu insanların kötü niyetli varlıkların ağına düştüklerini kabul
etsek dahi fiziki temasta bulunduğunu iddia edenlerin hikayelerini nereye koyabiliriz?
-Yine uzaylılardan devam edersek, gelecekte bir uzaylı yardımı/istilası senaryosu oynanarak
insanların başta dini inançları olmak üzere sosyal ve ekonomik diğer özgürlüklerinin
gasbedilmesi planının uygulamaya konulmasını mümkün görür müsünüz?
-Ruhların insanlar ile medyumlar aracılığıyla iletişime geçmesi gerçekten mümkün müdür?
Celseler sırasında iletişime geçen varlıkların cin değil de ruh olduğu bilimsel olarak nasıl ayırt
edilebilir?
-Reinkarnasyon dediğimiz şeyi her insanda bulunan ve hayatı boyunca o insandan ayrılmayan
cinni varlığın, insanın ölümüyle başka doğacak bir insana geçmesi, bir şekilde o insanın hafıza
merkezine tesir ederek daha önce yanında bulunduğu insanlardan edindiği hatıraları konak
olarak yerleştiği yeni insanlara aktarması olarak açıklamak mümkün müdür? Bu durum, sizin
de bazı celselerde belirttiğiniz gibi doğuma yakın hamileliklerde (ruh üflenmesinden çok daha
sonra gerçekleştiği iddia edilen) görülen reinkarnasyon vakalarını da açıklamış olmuyor mu?
Kıymetli zamanınız için tekrar teşekkür ederim. Sağlıcakla kalınız, yüce Allah'a emanet olun.
Saygılarımla.
Y.O. / 14.10.2022
CEVAP: Andromedalılar, Orionlular, Siriuslular ve Galaktik Konsey yazılarımızı okumuş ve
aynı sonuca varmışsınız... Yalnız şunu belirtmeliyim ki, "Uzay'da başka canlılar yok" demiyoruz,
mutlaka var, ve bizim dünyâmızla ilgilenenler bile olabilir. Ancak Uzaylılar'la görüştüğünü iddia
edenlerin hiç birinin Uzay cisimleri hakkında en ufak bir bilgisi yok!.. Ya Medyumlar'ın palavra
sıktıkları, ya da onları etkisi altına almış Geri Varlıklar'ın dinleyenleri aldattığı âşikâr...
Dünya'ya Uzaylılar gelirse iyi mi olur, kötü mü? .. Bilemem... Yalnız bu konuda bilgi veren
bir celsemiz var. İBN-İ SİNÂ... Ufkunuzu açabilir...
Aslında Ruhlar'la, Cinler'le alâkalı sorular ve cevapları daha önceki "Mektuplar" sayfasında
bulunmaktadır. Okumamışsınız. Ama bu konuda kuşkularınızı çok kibarca belirttiğiniz için size
burada kısa bir cevap vereyim. Görülüşen Varlığın kötü bir Cin mi, yoksa Üstün bir Ruh mi
olduğunu anlamanın tek yolu, tebliğin muhtevâsına bakmaktır. Üstün bilgiler, gönül açıcı
ifâdeler, menfaatten uzak imân güçlendirici tebliğler varsa; o Üstün bir Ruh'tur. Safsata varsa,
çelişki varsa, (ki öyle celseler de koydum, ibret için) o zaman Cin olmasından kuşkulanabilirsiniz.
---------------------------------------------------
88- Bizim Nasrettin Hocanın Mevlana tarafından öldürtülmesine çok şaşırdım????
Olaylara tek yanlı bakmak, bazen yanıltıcı olabildiği gibi, bazen de önemli detayların
gölgede kalmasını ve yaşanan olayların daha iyi anlaşılmasını engelleyebiliyor.
Nasreddin Hoca gerçeği de böyle bir şey. Hace Nasreddin, şimdiye dek tanıtıldığı gibi
sadece bir fıkra kahramanı değil, Anadolu'daki Moğol işgaline karşı rafine bir politika
uygulayarak onların kovulmasının teorisini kuran, Anadolu'daki yerleşik Türk ekonomisini ve
Türk mantalitesinin temellerini atan en önemli kişilerden biridir.
Bizlerin, Nasreddin Hoca diye bildiğimiz kişi, Ahi Teşkilatının kurucusu ‘’Ahi Evren Hace
Nasirü’d-din Mahmud’’ dir.
Ahi Teşkilatının baş mimarı olan, Ahi Evren Hace Nasirü’d-din Mahmud’un, Türk kültürünün
ünlü mizah ustası, halk filozofu Nasreddin Hoca olduğu birçok bilimsel yayında belirtilmiştir.
Bunun bilinmemesi, özellikle incelemeyi gerektirecek önemde... Neden bilinmez?!..
Anadolu'daki Türk ruhunu yok etmek için elinden geleni yapan Moğol uşağı Mevlana'nın bunca
yüceltilip Hace Nasreddin'in bunca küçültülmesi de -araştırmaya şayan başka bir "olay!".
Hace Nasreddin, bugünkü Anadolu Türk hakimiyetinin temellerini atmak çabasını, Mevlana'ya
karşı mücadele ederek yapıyor. Çünkü Moğolların yerel işbirlikçisi Mevlana Celaleddin Rumi,
Anadolu'yu İranlılaştırmaya çalışıyor ama başarılı olamıyor. Bu işlem sırasında yapılan mezalimin
haddi hesabı yok. Moğol İlhanlarının hizmetinde çalışan Mevlana ve Şems-i Tebrizi'ye karşı
mücadele eden Hace Nasreddin, verdiği mücadeleyi, ölümünden sonra kazanıyor...
Böyle önemli gerçekleri öğrenmek için, olaylara başka açılardan yaklaşmak çok yardımcı oluyor...
MEVLANA ve NASRETTİN HOCA SAVAŞI
Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Orta Çağ Tarihi Uzmanı Prof. Dr. Mikail
Bayram'ın Nüve Yayınları'ndan çıkan ‘Sosyal ve Siyasi Boyutlarıyla Ahi Evren- Mevlana Mücadelesi'
adlı kitabından..
Nasreddin Hoca'nın Türkmen asıllı iken Mevlana'nın İran sempatizanı olduğunu belirten
Prof. Dr. Bayram, dönemin iki alimi arasındaki gerginliğin temelinin Moğollar'a dayandığını
iddia etti. Mevlana'nın bir Moğol ajanı olduğunu savunan Prof. Dr. Bayram şunları söyledi:
“Mevlana Anadolu'yu işgal eden Moğollarla iyi geçinmeye çalışırdı. Hatta Moğollar sıcak tutumu
nedeniyle Mevlana'yı ‘Şehhü'ş- Şuyuh'ir Rum' ilan ettiler. Bu Anadolu'daki bütün şeyhlerin ve
ailelerin Mevlana'ya bağlanması mecburiyetini getirir. Ayrıca Moğollar Mevlana'ya bu görevinden
dolayı maaş bile bağladılar. Türkmen ailenin çocuğu olan Nasreddin Hoca ise Moğollar'ın
Anadolu'yu hakimiyet altına almalarına karşın yıllarca direnmiştir. Bu direnişin bedeli de çok
ağır olmuştur. Binlerce Türkmen ve Ahi, Moğollar tarafından öldürülür. Hatta Nasreddin
Hoca'nın eşi Fatma Bacı, Moğollarca esir alınır.'' Kitabında Mevlana ve Nasreddin Hoca arasında
Moğollar nedeniyle başlayan gerginliğin sürekli tırmandığını anlatan Prof.Dr. Bayram, her ikisinin
de birbirlerine karşı düşmanlığını beyitlerine taşıdığını savunuyor.
Prof.Dr. Bayram'ın iddiasına göre Mevlana bir beyitinde Nasreddin Hoca'ya ‘Ey eli ayağı
olan Hace (Hoca), kaza ve kederle
ayağın kırılmıştır. Sen çok gönüller kırdın, cezan karşına çıktı ve belanı buldun' derken,
Nasreddin Hoca ise Mevlana'ya ‘Eş ekşi suratlı. Arkamdan aleyhime kötü sözler demişsin.
Kerkesin ağzı daima necis kokar' karşılığını vermiş.
Nasreddin Hoca'yı Mevlana öldürttü iddiası
1261 yılında Ahilerin başında bulunan Nasreddin Hoca'nın Türkmenlerle birlikte Moğol yanlısı
Selçuklu yönetimine karşı isyan hareketi başlattığını anlatan Prof. Dr. Bayram, “Selçuklular isyanı
bastırmak için Moğol asıllı ve Mevlana'nın müridi olan komutan Cacaoğlu Nureddin'i
görevlendirdi. Cacaoğlu Nureddin, isyanı bastırmadan önce Mevlana'dan izin aldı.
Mevlana'da Nasreddin Hoca'nın öldürülmesine izin verdi. Sonuçta isyan bastırıldı. Ölenlerin
arasında 93 yaşındaki Nasreddin Hoca ile Mevlana'nın oğlu da vardı. Mevlana'nın bu ölüm
üzerine öfkesi dinmedi. Emir Nureddin Caca tarafından Konya'ya getirilen oğlunun cenaz
e namazını kılmadı. Nasreddin Hoca'nın ölümü üzerine, Mevlana 45 beyitlik bir manzume
yazdı'' dedi.
Prof. Dr. Mikail Bayram ‘Sosyal ve Siyasi Boyutlarıyla Ahi Evren- Mevlana Mücadelesi' adlı
kitabında Mevlana ve Nasreddin Hoca'ya ilişkin iddiaların arkasında olduğunu, eserin 30 yıllık
bir araştırmanın sonucunda ortaya çıktığını sözlerine ekledi.Alıntıdır...
CEVAP: Kardeşim, ben Ruhiyatçı'yım, Târihçi değil!.. Nasreddin Hoca efsânevî bir kişiliktir. Akşehir'de
yaşayıp orada öldüğü söylenirse de, hakkındaki bütün bilgiler tartışmalıdır. Sivrihisar'da da bir türbesi
vardır, ama hangi türbenin makam, hangisinin gerçek mezar olduğu bilinmez. Ünü Orta Asya'ya
kadar yansımıştır, orada "Molla Masreddin" diye bilinir, Semerkant'ta eşeğe ters binmiş bir
heykeli dahi vardır. Ben gidip görmüştüm. Özbekler onun kendi hocaları olduğunu öne sürerler.
Şimdi her şey bu kadar karışık iken, "Nasreddin Hoca'yı Mevlâna öldürttü" diye ortama
karışmak hiç benim uğraşacağım bir husus değildir... Size İslâm Ansiklopedisi'ndeki Nasreddin Hoca sayfasını
okumanızı tavsiye ederim.
----------------------------------------------------------
87- Ü.G. ye İkinci CEVAP: Daha önce de belirttiğim gibi uzun bir süre dosyalarımdan, hattâ İnternet'ten uzak idim.
Ancak bugün mektupları görebildim. Cevap ondan gecikti.
Yine daha önceki gibi dikkatinizden kaçmış!.. Ben "sizi en çok etkileyen 3-5 cümle yazın"
demiştim, siz bana tam 8 adet "Ra Bilgileri" göndermişsiniz. Bunlardan 1. Celse'yi zâten RA Tebliğleri sayfasında didiklemiştim. Diğerlerine bakmaya bile
lûzum görmedim. Elbette aralarında ipe sapa gelir bir kaç cümle vardır. Ama bir gram şeker
için bir çuval keçi boynuzu yenmez!.,. RA üzerine başka bir diyeceğim yok!
------------------------------------------------------
87- Merhabalar tekrar. Sayin Selman Bey. Celseler de sık sık uzaylılarla olan celseleri
kinadiginiz ve cogunlukla da ya yalan ya da negatif varliklar ya da vasat varliklar iste her ne ise
onlar olabilecegini vurguluyorsunuz. Dunya disi varliklarin ruhu yok mu? Onlar da gelebilir. İ
rtibat kurabilir celselerde. İllahi neden bedenli irtibat kursunlar ki? Telapati yoluyla da kurabilirler.
Siz diyorsunuz ki bir Velsenizin altindaki yorumunuzda,Uzayli varliklar hic Allah tan bahsetmez
Celselerde. Yooo.. bahsediyorlar ve nerdeyse her cumleletinde Yaradan,Tek yaradan,Yaratici,
Bir'e hizmet. Bir'e varmak.. Gibi. Hatta ruhlardan daha cok Allahtan bahsediyorlar. Celseletinizi.
Hepsini okudum. Yorumlarinizin da cogunlugunu. Yanli davraniyorsunuz bana göre. Biz
Muslumanlarinki dogru Celse,Hristiyankarin ki yanlis diyorsunuz.Benim okudugum Agartha biraz
sacma geldi Ama Ra Bilgilerinin uzerine Celse tanimam. Ayrica Kabir azabiyla ilgili yani ruhun
azab cekmesi Annita sanki biraz atti gibi. Ama Spatyom dedikleri yeti jastediyorsa dogru
olabilir. Orda Namaz kilmasi yine sacma geldi. Yani Hristiyankarda. İyi olanlar da namaz
kilmadan ust tabakada oluyor. İyice kafam karisti inanin. Ama benim inandigim bir gercek var.
O da su ki,insan kendine ve cevresine Allahin istedigi gibi iyi insan olur ya da olmaya
calisirsa,Hristiyan Musluman Yahudi Hindu farketmez herkes ust katlarda olur diye
düşünüyorum. Ki Allahin bizlerden istedigi de bu. Hic sormamisdiniz Celselerde,ibadet
etmezsek ne olur? Bunun cezasi var mi? Allaha inansak yani imanin sartlarini kabul etsek
ve iyi birer insan olsak yeterli degil mi? Bunlari sorsaydiniz cok iyi olurdu? Hepsini okudum
Velselerin. Asla sorulmamis. Siz ayetlerden v.s yorumlar yapmissiniz . Oyle degil. Keske
sorsaydiniz ve ruhlar yanit verseydi. Ama yine de sizi tebrik ediyorum. Emekletinize saglik.
CEVAP: Benim cevâbımı değerlendirmeden yeni sorular sıralamışsınız. Üç defa "dikkatinizden
kaçmış" dememe rağmen, üzerinde durmamışsınız. Üstelik yine dikkatinizden kaçmış olacak ki,
cevâbı "okudum" dediğiniz celselerde olan sualler yöneltmişsiniz. Heyecanınızı ve kafanızın karışıklığını anlıyorum
ama, bu durumda ne cevap versem boşa gidecek, yine değerlendirmeyeceksiniz.
Siz iyisi mi, "RA Bilgileri'nin üzerine celse tanımam" dediğiniz bilgilerden sizi en çok
etkileyen 3-5 cümle yazın, onlar üzerinde fikir teatisinde bulunalım.
Yalnız yarın İnternet'ten
uzak bir seyyahate çıkıyorum. Cevâbı ancak dönünce alırsınız.
-----------------------------------
86- Sayın Selman Bey,merhabalar. Netteki sayfanizdaki tüm celseleri ve eleştirilerinizi
okudum. Öncelikle açıklamalar ve arastirmalarınızla verdiginiz emek icin teşekkür ederiz.
Tüm ünlü diyebilecegim Celseleri okudum. Kainat ve Nizam,Ra bilgileri,Kasyopya v.s..Bunlar
sizde biliyorsunuz ki sayfalarca yazilmiş ve ben hepsini okudum. Okumalarim bittikten sonra
ne tesadufturki sayfaniz karsima cikti. Ne guzel bir tesaduf dedim. Üstelik bir coguna da
sacmalik demeniz ilgimi cekti ve tüm sayfanizi madde madde okudum.Dinsel yorumlarinizi
bir cogunu elstirerek okudum yalan degil. Ha bu arada tüm Tevrat,İncil ve Kuranin meallerine
de az cok hakimim. Arastirmak icin okudum hepsini. Yani siradan boş beles biri degilim.
O yuzden bunlari belirtiyorum. Gelelim kafama takilan seye. Ra bilgileri beni cok etkiledi.
Ve neden olmasin ki. Tarih bize ne kadar dogru anlatiliyor bu bir. Gelen varlik Kainat ve
Nizamdaki gibi,simdiki bilim adamlarinin bile aciklayamayacagi fizik,uzay zaman. Zaman uzay.
V.s bilgileti veriyor. Siz bunlara akil erdiremeyince zirva gibi yaklasiyorsunuz sanki. Ra yi ilk
vasta okurken ben de mi syonerlik amaci bu kitabin diye dusundum ama okumaya devam
edince ,idareci Ra ya" Dunya ya son gelen elci ya da rehber varlik kim" diye sordugunda
"Muhammed"dir . Diyor. Sizce bu varlik Misyoner mi? Bu bir. İkincisi neden uzaylilarla telapatik
temas olmasin? Siz neden bunu yadsiyorsunuz? Bunu bir de kesin bir dille yazmissiniz. Bunun
olmayacagini siz ispatlayabilir misiniz? Hayir. İspatlayamazsiniz. Bana gore akil ve mantik
suzgecinden gecen ve icinde ilim ve bilim olan her sey kuvvetle muhtemel olsidir.
Ra nin" Muhammed" soylemini yaziniza yani aciklamaniza eklememeniz de sayfanizin on yargili
oldugu izlenimini birakti bende. Gozunuzden kaçmak sta olabilir. Tekrar okuyup onu lutfen
belirtin. Bu arada fazla dinsel sayfaniz. İnsanlara bir imam gibi yonlendirmeler yapiyorsunuz.
Hoca misiniz spuritielist mi anlamadim. Yine d tarihi bilgilerle ilgili arastirmalara verdiginiz
emek icin sizi ayakta alkışlıyorum. Kolay gelsin.
CEVAP: Bana bâzı hususları açıklama fırsatı çıkardığı için, eleştirilerinizden dolayı size
teşekkür ederim. Ayrıca "tüm celseleri ve eleştirilerimi" okumuş olmanıza da son derece
memnun oldum. Tevrat, İncil ve Kur'ân-ı Kerim meâllerine "az cok hâkim" olmanızı da takdirle
karşıladm. Çünkü Spiritualizm, hem bu dünyâdaki insanla (beden+ruh), hem de Âhıret'teki
Ruh'la ilgilenir. Âhıret'le ilgilenen tek bilim de Teoloji, yâni Din Bilimi'dir. Bu yüzden
Spiritualizm'le uğraşan birinin Din'den haberi olmaması, bahsetmemesi düşünülemez. Ruhlar da
irtibat kurdukları topluluğun dinine yönelik aydınlatıcı bilgiler verirler.
Kaüldı ki Din bilgisi, sâdece sarıklı hocaların değil; her inançlı kişinin sâhip olması gereken
bir husustur. Rahmetli Atatürk, son derece yerinde bir tesbitle,
- "DİN vardır ve LÂZIMDIR!..
demiştir. Bu, şu demektir: İslâm'da, Hıristiyanlık'taki Papa-Kardinal-Papaz-Keşiş gibi dînî
görevler yoktur. Hacı-hoca-müezzin-şeyh-şıh gibi görev, makam yoktur. Herkes dinini eşit
seviyede öğrenmek durumundadır. Bu da okullarda doğru-dürüst din dersi verilerek yapılır.
İmam-Hatip okullarına ihtiyaç kalmaz... Bu bakımdan Kur'an meâli okumak, dinini öğrenmek
karşı tarafa bir lûtuf değil; her Müslüman'ın görevidir, hem de namaz kılmaktan, oruç tutmaktan
önceki sorumluluğudur. Çünkü ilk emir "İKRA-OKU!"dur... Çoğu kimse bunu yapmadığı için,
Celse Tetkikleri'nde dînî açıklamaları biraz geniş tutmuş olabilirim. Bu hususta sizin tesbit
ettiğiniz bir yanlış varsa, bildirin, düzeltmeye çalışalım.
RA konusuna gelince; îtiraf etmeliyim ki, ben RA kitaplarının hiç birini, RA tebliğlerinin
hemen hiç birini okumadım. Ben tenkitlerimi yazar Don Etkins, Jim Mc Carhty, Carla L.
Rueckertve Walter Roberts adlı kişilerin açıklamalarına dayandırdım. Neye istinâden?.. 57 yıllık
Spritualist ve 50 yıllık Operatörlük tecrübeme istinâden... Çünkü bu kişiler Celse yaptıklarını,
medyumları transa soktuklarını, bir takım Varlıklar ile irtibat kurduklarını, Fantomlar'la, yâni
hayâletlere görüştükşlerini, Dünya-dışı yaratıklardan tebliğ aldıklarını söylüyorlar.. Daha
doğrusu, öyle iddia ediyorlar. Aldıkları "tebliğ"ler ile de 5 kitap yazmışlar...
E, bu bilgi benim gibi bir Spiritualist'i, benim gibi bir Operatör'ü, yâni Celse İdârecisi'ni
ilgilendirmez mi?.. Sitedeki yazı o iddialar üzerine
binâ edilmiştir. "Celse böyle yapılmaz" diye eleştirdim. (Dikkatinizden kaçmış
herhâlde.) Ayrıca Geldiği iddia edilen Dünya-dışı Varlığın söyledikleri Târih ve Din bilgisi
açısından değerlendirilmiş, daha doğrusu, didiklenmiştir.
Sayfada açıkladığım gibi (anladığım kadarıyla dikkatinizden kaçmış) Fethullah, Adnan Hoca
benzeri çoğu aldatıcı Varlık da sözlerini bir kaç DOĞRU üzerine kurar, onun
etrâfına DOĞRU OLMAYANLAR'ı sarar. Meselâ bu RA denen Varlık, benim yazımda BİR üzerine
bir yapı kurmuş, ardından "titreşim aşamamız", "kutupların uyumu" , "karmaşıkların
basitleşmesi" gibi ne olduğu anlaşılmayan kavramlar ortaya atmış. Ardından hem "Biz BİR'iz" demiş,
hem de "amacımız budur" demiş... Amaç geleceğe mâtuf olduğuna göre, demek ki şu an
BİR değilsin. BİR'in ne olduğunu da açıklamamış. (Bu da dikkatinizden kaçmış herhâlde). Halbuki
biz açıklayabiliriz ama şimdi yeri değil.
RA'nın "Muhammed" adını vermesi DOĞRU'dur, ama yetmez. Ardından ne YANLIŞLAR geldi,
bilinmez. O"tebliğ"i bana gönderirseniz, açıklamaya çalışırım. Kaldı ki, bir Dünya-dışı yaratığın
Dünyâlılar'a RA ismini vererek putperestliği hatırlatması, MUHAMMED (s.a.v.) adıyla kazanmaya
çalıştığı güveni yıkar.
Netice îtibâriyle, "RA'ya pek bağlanmayın," derim.
-------------------------------
85- Çok kıymetli üstadım. Epeydir halinizi hatrınızı soramamış olmanın mahcubiyeti
içerisindeyim. Umarım iyisinizdir... İki seneden fazlaca süredir bir spiritüalizm külliyatı olan
bu nadide sitenizin bilgilerinden istifade ediyorum. Bende hakkınız çok büyük.
Lütfen hakkınızı helâl ediniz. Size basit kalbime ilham olan bir şiiri, hem yazısı hem de nâçiz
sesim ile amatör seslendirilişini gönderiyorum. Bir bayram hediyesi niyetiyle. Bize yazdırana
ve söyletene şükürler olsun. Sizi candan seviyorum. Sağlıcakla kalın. Hoşçakalın...
CEVAP: Sağolasın kardeşim. Ben de nice bayramlar e çalışmalarında başarılar dilerim.
Hakımm, varsa eğer, herkese helâl...
Şiirdeki bâzı kavramları anlayamadım. Şâirin ürettiği
kendini yansıtır, dokunulmaz ama, söylemeden edemiyeceğim bir tânesini "Yar ile ağyar"
olundu mu, Küllî'den cüz'iye gidilmiş demektir... Bir düşün.
Bu arada, bu vesile ile belirteyim, bir süredir siteye yazı çıkaramıyorum, çünkü çok yoğun
başka bir iş ile meşgûlüm. Yazı hazırlamak ta kendini vermeden olmaz. Sanırım bu, uzun
bir zaman devam edecek. Okurlarımdan özür dilerim.
Lâkin, irtibâtı kesmiş değilim. mektuplarınıza ve sorularınıza gecikmeli de olsa cevap
vereceğim.
Selâmlar
---------------------------------
84- Değerli üstadım mesajınızı okuduğumda ve özellikle tavsiye ettiğiniz kitapları
gördüğümde heyecanımı anlatamam zira konuyla ilgili özellikle celselerde bildirilen yüksek
seviye bildirimlerin her birinden ayrı ayrı haz alıp öncesinde edindiğim bilgileri doğrulamasını
buldukça edindiğim bilgilerle bu yaşam daha anlamlı bir hale geliyor ve yaşamaya devam
ettikçe daha neler görüp öğreneceğim diye merak ediyorum.Zira tekamül yolunda yürümemiz
gereken çok uzun bir yol olduğunu da idrak etmeye başladım.Hem bulunduğum düzeye
hayıflanıyorum hemde öğrendiklerimle kendime katabildiklerimle heyecanlanıyorum.tavsiyeniz
üzere Sayın Haluk ALPENDER in kitabını ve Enis Behiç KORYÜREK in VARIDAT I SÜLEYMAN
kitabını ayrıca aynı isimde Ömer Fevzi MARDİN in 3 ciltlik kitabını ve sayın KORYÜREK in miras
ve güneşin ölümü kitapları sipariş verdim.İlk kitabım Haluk beyin kitabı olacak sırasıyla
okudukça edindiğim bilgiler doğrultusunda sorularım olacak muhakkak her bir bilgi için tarifi
imkansız bir heyecanım var.
Elimde ki Fütühattı mekkiye ciltlerine malesef elim varmadı nedendir demekki oradaki
bilgiler için beklemem lazımmış diye düşünüyorum.ama muhakkak başlıyacağım sonuçta.
Sayın Enis beyin gemiciler şiirini okuyunca ki bu yaşıma kadar okumamıştım bu da benim
ayıbım ayrı mevzu, ama kendimde biraz şiir yazarım sizede iki tanesini mahsuru yok ise
gönderiyorum beğenirsiniz inşallah heyecanımı mazur görün tekrar ellerinizden öper saygı
ve sevgilerimi iletirim.
DENİZCİNİN VEDASI
Soğuk bir kış akşamı anlamsız bir ayrılığın başında
Ayrılık....... mecburen hüzün mecburen veda
Zamanı gelip palamar mola edildiğinde
Ve gemim dalıp gider mechule sislerin içinde
Uzaklaşan geminin ardından her sallanan bir el
KAPTANIN YÜREĞİNDEKİ FIRTINA
DELİCESİNE ESEN RÜZGARIN
FIRTINALARDA YAĞAN HERBİR YAĞMUR DAMLASI
KAPKARANLIK GECELERİN
RAB;SEVDAM DİYE SENİ NASİP ETTİĞİ GÜNDEN BERİ AŞKIM
KAPTAN A. A. /25.2.2022
CEVAP: Daha mektubun ve şiirlerin tadına varacak kadar üzerinde duramadım, ama
bir hususu mutlaka belirtmem gerekiyor: Vâridat-ı Süleyman ile Ömer Mardin'in şerhini birlikte
okuyun, belki sözlüğe ihtiyaç kalmaz. Ancak söylemem gerek, Ömer Şerif Mardin, Çedikçi
Süleyman Çelebi'yi, yâni Vâridat'ı veren Varlığı neredeyse Peygamber ilân eder. Tabii bunu
kabul edemeyiz. Süleyman Çelebi (Mevlut yazarı değil ama) sâdece bir veli, ermiş kişi olabilir.
Bu arada bizim ENİS BEHİÇ KORYÜREK sayfasını okuyun, iki bölüm hâlinde vermişiz.
İKİNCİ CEVAP: Nihâyet şiirleri dikkatle okuyacak vakti bulabildim... Ben daha ziyâde
vezinli-kaafiyeli şiirleri severim. Onlarda bir âheng olur. Sizin şiirlerinizde de yer yer kaafiye var.
İlk şiiri beğendim, ikinciyi pek anlayamadım. Kişiden başlayıp Rabb'e, ALLAH'a dönmüş gibi...
"Rabbim seni sevdam diye nasip ettiği günden beri, aşkım" olsaydı, daha kolay anlardım.
Bâzı yerlere virgül gerekli bence... Ama siz bilirsiniz.
---------------------------------
83-Sayın Ruhi Selman Bey,
Hem bizzat bana yazdığınız cevaplar, hem diğer bütün mektuplar, hem de sayfanızdaki
yazıların herbiri, benim dertlerime bir yerinden deva oluyor aslında. O yüzden serzenişimle
sizi üzmek asla istemem.
Daha önce sabır konusunda da konuşmuştuk sizinle. Ben belki zannettiğim kadar sabırlı
davranamıyor da olabilirim. Bazı bilgilerin, kelimelerin, kavramların tam anlamıyla içime nüfuz
etmesi için zaman ve tekrar gerekebileceğini kabul etmeliyim belki de.
"Çünkü herşey tekamül kurallarına göre yürüyor" demeniz bana çok büyük güç verdi
ilk okuduğum anda. Korkma dedim, bak herşey yolunda.
Kayayı delen suyun azmiymiş. Benim de o sabırla, azimle damlayan su gibi, kendime bu cümleyi
sık sık tekrar etmem doğru olacak gibi görünüyor. Ama bu defa acele etmeden, içime
sindirerek, aslında hep güvende olduğumu ve Allah'ın beni bırakmadığını her an kendime
hatırlatarak.
Sayfanızı büyük bir ilgiyle takip ediyorum.
Benim hala aynı konulardan dertlenmem verdiğiniz onca emeğin boşa gittiğini
düşündürtmesin size. En kısa zamanda yeniden haberleşmek dileğiyle.
Saygılarımla
K. S. / 25.2.2022
CEVAP: Çalışmayan linkler, ikazlar için teşekkür ederim. Çok dikkatlisiniz, bu da ender
rastlanan bir meziyet... Sağ olun... Hemen düzeltmelere başlıyorum.
--------------------------------
82- Sevgili Üstadım
sizlere uzun süredir yazamadım ama ara sıra sitenize girip yazılan mektupları okumaya
çalıştım gözden kaçırdığım bir kaç kısmı okumaya başladım öncelikle 3 islam alimi kısmını
belkide okumuştum ama hatırlayamıyorum.size en son mukadderat ve icabat kitabını
bitirmemden sonra yazmıştım,edindiğim bilgiler doğrultusunda düşünsel olarak edindiğim
bilgilerin hemen hemen tüm doğrulamalarını bulduktan sonra yaşamı anlayışım çok daha net
bir çerçeveye oturdu ve özellikle içinde bulunduğum bedenimde her ne yaşadı isem yada bana
yaşattırılmış her ne varsa gerek sebeplerini yada gerekçelerini anlıyabiliyorum ve hepsinden
evvel herşeyi olduğu gibi kabul edebiliyorum hemen hemen tüm geçmiş içsel veyahut
başkalarından sebep yaşanmışlıklar ile olan hesaplaşmalarımı tamamen ruhumdan uzaklaştırıp
onları bir daha bana zarar verecek şekilde yaşantıma dahil etmemeyi öğrendim.İllaki bu olumsuz
yaşanmışlıkları silip atamazsınız ama zaten silinip atılmak için değil ruhumuza bir şeyler katması
için yaşandı her ne yaşandıysa veyahut geçmiş yaşamların ödenmesi gereken bedelleri için.
Sitenizde birçok kişinin ruhi olarak yaşamakta olduğu sıkıntıları okuyorum nacizane düşüncem
yaşanmakta olan yada yaşanmış herşeyi oldukları gibi kabul etmekten ve hesaplaşmaları
kapatmaktan geçiyor.Edindiğim bir bilgide kişi önce kendisini affedebilmelidir der zira
kendisini affedemeyen başkalarınıda affetmekte zorlanacak dolayısı ile kısır döngülerin içinde
kalıp tüm yaşamını kısır bir döngüde heba edecektir.Bu yaşama geldiysek ruhumuzun bilinç
seviyesini arttırmak için gelmişiz demektir bu siteyi takip edenlerin bilinç seviyesi muhakkak
ki yaşamın manasını idrak etmek yolunda çaba harcayan insanlardan oluşuyor dolayısı ile bu
yaşama gelen bir ruh tekamülüne gelebildiği bilinç seviyesi mukabilinde devam etmek
yaşamda farklı acıları sevinçleri yaşayabildiği tüm deneyimleri yaşamak için geliyor o zaman
bunu idrak edebilmiş isek yaşantımızda başımıza gelen herşeyi olduğu gibi kabul etmemiz
gerektiğini ve hesaplaşmalardan uzak kalabilmeyi becerebilmemiz lazım.Yaşamına devam eden
bir ruhun bu dünyada işi bitmeden ayrılamayacağını biliyorsak o taktirde yaşadığımız müddetçe
tekamülümüz içinde gereken ya yaşanacakları yada edeneceğimiz bilgilere odaklanmamız
ve o yönde çaba sarfetmemiz gerekiyor.Bu şekilde yaşam daha katlanılabilir bir hal alır.Yaşamın
bize neler getirebileceğini bilmemize imkan yok attığımız adımların yada seçimlerin her şekilde
bir neticesi olacak olumlu yada olumsuz öncesinde olumsuzluklara yönelip olumsuzluğu
kendimiz arzu edersek bize gelecek olan negatifliğin yolunu kendimiz açıyoruz demektir.
Hadi siz kendinizi olumsuzluklara açmadınız olaki yinede geldi buldu bir dünya dert öncelikle
yaptığınız hatayı kabul edip faturayı başkalarına değil kendinize keserek başa geleni kabul
edip yaşantınıza devam etmeyi bilmek gerekiyor diye düşünüyorum.yani Mukadderat ve İcabat
kitabında ki Murakabeyi nefis uygulamasını yaşamın her dönemi için kullanmayı öğrenmek
lazım.Birde Kitaptan edindiğim bilgiye göre insanların başlarına gelen trajediler için ister
istemez ya önceki yaşamların da yaşattıklarının bedeli yahut ruhun kendi tekamülü için seçtiği
bir yol olduğunu düşündüğüm için çoğunda içim acısada bir kayıtsızlık halinde buluyorum
kendimi bu konu hakkında ne yapmam gerekir nasıl bir yol izlemeliyim sizce.Uzun bir süredir
bu konu hakkında düşündüm kendimce yaptığım çıkarımlar da var muhakkak ama sizin
düşünlerinizi de öğrenmek isterim.sözü gereksiz uzatmayayım diyorum her seferinde ama
beceremiyorum malesef.
Öncelikle sevgi ve saygı ile ellerinizden öper sizlerden gelecek bilgilendirici bilgileri hasretle
beklediğimizi bildirmek istiyorum.
Son bir soru Allah ve Mukadderat ve İcabat kitabından sonra hangi kitapları önerebilirsiniz
tavsiyenizi bekliyorum
Değerli Kaptan Dostum,
Yazdıklarınızı dikkatle okudum. "Mukadderat ve İcabat"ı, hem de ders çıkartarak okuyup
bitirmeniz takdire şâyân. Yaşadıklarınızı değerlendirmişsiniz. Bunu bu dünyâda yapmak büyük
bir başarıdır, çünkü zâten yapacaksınız, Âhıret'te biraz daha ağır oluyor...
"Kişi önce kendisini affedebilmelidir. Kendisini affedemeyen başkalarınıda affetmekte
zorlanacaktır" ifâdesi doğru, ancak kişi vicdan muhasebesini yapmadan, hatâlarını görüp onların
hesâbını vicdanında vermeden, tevbe etmeden kendini affedemez!.. Hani hacdan dönenler
"bütün günahlarım affoldu" sanıyor ya, öyle Kâbe'yi üç dolanmakla yeni, temiz, beyaz bir sayfa
açılmaz... Geceleri bütün hayâtını gözünün önünden geçirecek vicdan muhasebesi yapacaksın.
Arafat'ta vakfeye durmak, öyle ayakta dikilip durmak değildir, bütün günahlarına tövbe
edeceksin. Çevrendeki insanlara hürmek edeceksin, yardım edeceksin, öfkene hâkim olacaksın,
başkalarını itip kakarak tavaf yapmayacaksın ki, beyaz sayfa umudun olsun.
Kayıtsızlık dünya malına, mevki ve makamına ise iyidir, ama çevreye ve insanlara karşı ise
doğru değildir. Her şeyle ilgileneceksiniz. "Ben başkaları için ne işe yararım?" diye düşüneceksiniz.
Elinizden bir şey geliyorsa,yapacaksınız. Ayağa değen taşı kaldırmak, bir mâsuma gülerek sevgi
göstermek dahi büyük değer taşır.
Kitap tavsiyesi istemişsiniz. Aşağıdaki dostuma bâzı tavsiyelerde bulundum. Size ek olarak
bulabilirseniz O. Hâluk Alpender merhumun "Tekâmülün Altın Anahtarları" kitabını söyleyebilirim..
Rahmetli dostumdu, celselerimize katılmışlığı vardır, yayınladık. Gene bulabilirseniz Enis behiç
Koryürek'in "Vâridat-ı Süleyman" eserini tavsiye ederim. Ama sözlükle okumanız gerekecek.
Bu arada elinizde büyük masrafla aldığınız 18 ciltlik "Fütühat-ı Mekkiye" var, ağır ağır onu
okuyabilirsiniz.
-------------------------------------------
81- Sayın Ruhi Selman Bey,
Size bu satırları yazmamın sebebi işin içinden çıkamadığım bir konuda sizin tecrübenizden
yararlanmak ve benim gibi yolu bu sayfadan geçen kimseler varsa belki yalnız olmadıklarını
onlara da hissettirebilmektir. Kanımca bu tekamül yolculuğundaki en zor sınavlardan biri kişinin
kendini sevdiklerinin yanındayken bile yslnız hissetmesi olsa gerek. Sanki bu dünyaya yabancı
birisi gibi.
İnternet sitenizdeki pekçok sayfayı okudum. Hepsini diyemiyorum , belki gözden
kaçırdıklarım olmuştur diye. Bazı sayfalar çok ağır geldi, anlayamadım. Bazı sayfalar ise çok
tanıdık geldi, o sayfalarda yolumu daha rahat bulabildim.
Ben aslında spiritüalizmle, gizli ilimlerle, astral seyahatle falan ilgilenen bir kişi değildim.
Siz de bir mesajınızda belirtmiştiniz:
(*"Aynı şekilde herkesin Ruhiyat'la, Ruhlar'la, Uzay'la, hattâ Tekâmül'le uğraşması da
gerekmiyor... Yedi milyar insan nasıl yaşıyorsa, siz de öyle yaşayabilirsiniz.)"*
Kuran-ı Kerimi çok iyi bildiğim, anladığım ise hiç söylenemez. Klasik bir aile ortamı ve
okuldaki derslerde ne öğretildiyse o kadarının ötesini çok da araştırma güdüm olmadı.
Bugüne kadar kendime hayat yolunda hep vijdanımı rehber ettiğimi söyleyebilirim.
Hayat boyu, arada gençlik, tecrübesizlik, farklı sosyal ortamlarda bulunmak gibi nedenlerle
bu yoldan azıcık ayrılsam da, %99 oranında dedikodudan, beyaz yalan diye sevimli göstermeye
çalışılanlar da dahil yalandan, kul hakkından, haramdan, fitne ve fesattan uzak durdum.
Ama bunları cehennemde yanmaktan korktuğum için falan değil başka türlü davranınca
vijdanım bana huzur vermediğinden, ister istemez böyle davrandım. Bazan heves edip bazı
kötü alışkanlık dediğimiz şeylerin tadına baktıysam bile akşamında bedenim öyle tepki verdi ki
bir daha canım bile çekmedi. Yani bu tip şeylerden haram ya da günah diye korktuğumdan
değil, bilinçli bir şekilde tatları hoşuma gitmediği ve bünyeme iyi gelmediği için uzak durdum.
Ve çok şükür ki yaşım ilerledikçe aslında dini gerekleri çok iyi bilmiyor olduğumu düşünsem
bile, iyi bir insan olarak yaşamaya çalışınca zaten dini vecibeleri de farkında olmadan yerine
getirmiş olduğumu farkettim, en azından bazılarını.
Böyle kendi halimde yaşamaya uğraşırken beni çok şükür bu sayfaya da getiren , ama
daha önceki mektuplarımda bahsi geçen metotlardan çare aramaya da aynı şekilde yönelten
duygu durumları içinde kaldım.
Çünkü kendi halimde yaşayamadım. İyi bir insan olma gayretim, kimseye zarar vermeden
yaşamaya çalışmam varlığım için sanırım yeterli olmadı. Dış dünyada gördüğüm herşey beni
giderek insanlardan uzaklaştırdı. Böyle yazınca elimi eteğimi dünyevi işlerden çekip inzivaya
çekildiğim düşünülmesin. Hayat devam ediyordu ve ben aileme ve kendime karşı olan günlük
sorumluluklarımı tabi ki yerine getiriyordum. Ama büyük bir içsel acı, ızdırap, mutsuzluk,
huzursuzluk, depresyon, hayalkırıklığı gibi beni sürekli aşağıya çeken duygular içinde perişan
bir şekilde yaşıyordum. Kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyenler gibi bu hallerimi gizlemeye
çalışıyordum. Tam o sıralar yurtdışına yerleştiğim için yaşadıklarım kültür şokudur diye düşünüp
alışmaya çalışıyordum.
Ama zamanla gördüm ki sıkıntılarım tamamen fiziksel mekanla alakalı değil. Ben diğer insanların
yanında, ülkemdeyken de büyük bir acı ve ağır duygular hissediyordum. Onların nasıl bu kadar
kolay yalan söyleyebildiklerini, arkasından konuştukları birinin yüzüne nasıl sahtekarca
gülebildiklerini, kendi çıkarları için başkalarına nasıl manipülatif telkinlerde bulunabildiklerini
hayretler içinde izliyordum.
Günümüz dünyasında "başarı" olarak etiketlenen şeyler bana ızdırap veriyordu. İyi bir kariyer
için , sosyal statü için, saygınlık ve değerli görünmek için toplum tarafından çizilen resme
uyamıyordum. Köprüyü geçene dek kimseye dayı diyemiyordum.
Sonunda depresyon, sosyal fobi ve kaygı bozukluğum olduğunu kendime itiraf edebildim
ve konvansiyonel tıptan çok uzun süre destek aldım. Ne yazık ki bir adım bile ileri gidemedim
çünkü yaşadığım ülkede ruh kavramına yaklaşım oldukça mekanik ve ötealem diye bir kavram
bilimsel olarak yok sayılıyor.
İşte bu yüzden ben de işin ruhani kısmına kendi başıma yönelmeye karar verdim . Aynı sizin de
daha önce bana cevaben yazdığınız gibi bu sıkıntıların bedensel değil dünya hayatı
uygulamalarına bir şekilde uyamadığım için ızdırap çeken ruhumun bir işareti olduğunu kabul
ettim.
(*"Depresyon, bir imtihan olan Dünya Hayâtı'nın uygulamalarına tahammül edemeyen, sabır
göstermeyen, düzelmeye gayret etmeyen kişilerin içine duştuğu durumdur. Izdırap çeken
beden değil, Ruh'tur.)"*
İşler tam bu noktada benim için daha zorlayıcı bir hal aldı. Çünkü o güne dek
İyi, sıradan, basit birisi olarak, pekçok hırstan, maddecilikten, yüzeysel ilişkilerden uzak bir
hayat yaşadığım halde içsel olarak denge ve huzura erişememiştim. O yüzden de bu YENİÇAĞ
uygulamaları ilgimi çekmeye başladı. Çünkü bu uygulamalar insanı sadece robotik bir beden
değil bir ruh ve beden bütünü olarak kabul ediyordu. Sorun sadece beden ile alakalıysa
konvansiyonel tıpla çözülüyordu zaten. Ruhani kısımla ilgili sorunları bu yeniçağ akımları,
psikiyatrların aksine kabul ediyordu.
Çektiğimiz ruhani acıların şu sebeplerden olabileceğini söyleyip bunları ortadan kaldırmak
için binlerce teknik ve metot satıyorlar.
1. Geçmiş yaşamdan getirdiğimiz yükler
Kesin daha onlarcası vardır. Şu an aklıma gelenleri özetledim. Bunlardan ne kadarı
gerçekten ruhumuzun ızdırabına sebep oluyor bilemiyorum ama eğer yukarıdaki tek bir sebep
bile doğruysa ben beşer olarak ne yapabilirim ki? Orada hemen devreye binlerce liraya satılan
çeşit çeşit metot giriyor.
S iz bu yukarıdaki tüm maddeleri saçmalık olarak mı, çapıtılmış olarak mı, gerçeklik payı
var diye mi değerlendirirsiniz bilmiyorum. Ama sizin sayfanızda okuduğum bir musallat
celsesi, sanıyorum Medyum Ayşe konusuydu, bu konuda beni çok umutsuzlandırmıştı
şifalanmak konusunda.
*"Geri Varlıklar da pusudadırlar. Ama siz tedbirli, irâdeli ve inançlı olursanız, böyle bir
duruma düşmeniz için sebep yoktur." *
gerçi şu cümlenizde cevaptan biraz bahsetmişsiniz. Ama buna rağmen bu tip durumlara
düşen insanlar oluyor ve bu insanlar bunun bir obsesyon veya musallat vakası olduğunu
anlayamıyor. Hadi anladı diyelim kime yardım için başvuracaklarını bilemiyorlar. Zaten
piyasanın ne halde olduğu ortada. Aynı geri varlıkların pusuda beklediği gibi bu yeniçağ sözde
şifacıları ve kendilerini cinci hoca diye tanıtanlar da pusuda bekliyor, şan şöhret veya şehvet
takıntıları ile birlikte.
Çok uzun yazdım, zamanınızı aldım. Asıl sormak istediğim şeyi özetleyecek olursam,
ben bu dünyada yaşayan bir insan olarak ruhumun ızdırap çektiğini anlıyorum ve kabul
ediyorum. Anlaşılan dünya hayatına sabır göstermeyi , tahammül etmeyi başaramıyor ve
düzelmek için gerektiği kadar gayret etmiyorum. Ben bu satırları sizden alıntılayarak yazdım.
Ancak ben daha ne yapabileceğimi , nasıl daha iyi bir insan olup ruhumu bu ızdıraptan
kurtarabileceğimi bilemiyorum. Ben elbette kendi vijdanıma göre iyi kalmaya devam ediyorum
ama belli ki yetmiyor ve daha ne yapabileceğimi bulamıyorum.
*"Depresyon, bir imtihan olan Dünya Hayâtı'nın uygulamalarına tahammül edemeyen,
sabır göstermeyen, düzelmeye gayret etmeyen kişilerin içine duştuğu durumdur"*
*"Bu böyle uzar gider... Siz tasalanmayın... Eninde sonunda Hak gelir bâtıl gider!."*
Elbette bu dediğinize sımsıkı sarılmaya devam edeceğim.
Saygılar
K. S. / 22.2.2022
CEVAP: Sevgili Dostum,
Uzun yazmanın hiçbir mahzuru yok. Merakla ve ilgiyle okuyor, inceliyorum.
Aslında bu mektup gelmeden önce 2020'de gelmiş olan mektuplarınıza da bakmıştım.
Dert aynı dert... Uzun cevâbı bir kaç gün içinde vereceğim. Şimdilik şu kadarını söyliyeyim ki,
zâten Kur'an bize vicdanda olanları hatırlatır. Vicdanına uyan kişi, hatâlardan, yanlışlardan
sakınmaya çalışan kişi zâten Kur'an'a uuyuyor demektir. O yüzden müsterih ol!
UZUN CEVAP: Aslında bu şikâyetleri ilk 25.8.2020 tarihli mektubunuzda dile getirmişsiniz.
Bundan şu sonuç çıkıyor: O ve ondan sonraki mektuplarda bahsettiğiniz hususlar konusunda sizi
tatmin edememişim ki, iki yıl sonra aynı minval üzre serzenişte bulunuyorsunuz. Bu tabii benim
açımdan esef verici bir durum.
Hâlâ cevâbını bulamadığınız iki soru var:
1- Yaklaşmak istediğiniz kâlbi temiz kişilere ulaşmak için demir âsâ, demir çarık dervişler gibi
dolaşıp mürşit aramak, çağımızda pek mümkün değil... O yüzden âile büyüklerinden başlayarak
yakınımızdaki tecrübeli, derin vukuflu insanların sohbetine katılarak bu yönde bir adım atlabilir.
Fizîken yaklaşamadığınız bu
tars insanlara, onların eserlerini okuyarak mânen yaklaşabilirsiniz... Çoğunu biz yabana atmışız.
Ömer Seyfettin, Rıza
Tevfik Bölükbaşı, Neyzen Tevfik, Mehmet Âkif Ersoy, Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Mevlâna
Celâleddin-i Rûmî, Ömer Hayyam, Ahmet Râsim, Nâzım Hikmet... Dikkat ederseniz hiç ayırım
yapmıyorum. Mehmet Âkif'in "Safahat"'ı ile Nazım Hikmet'in "Kuva-yı Milliye", "Memleketim'den
İnsan Manzaraları" eserleri arasında fark yoktur. Hele "Şeyh Bedreddin Destânı" bir edebiyat
şâheseridir. Gurup vaktini anlatan
mısraları hiç aklımdan çıkmaz... Tevfik Fikret'in bir balıkçının ağzından dökülen
mısraları neredeyse insanın gözünden yaş getirir... Benim müktesebâtımın, yâni bilgi
dağarcığımın sâdece 4'de biri Ruh dostlardandır, 4'de üçünü böyle değerli şahsiyetlerin
eserlerine borçluyum. Okuduğunuz eserin yazarına yakınlaşırsınız. O sizin dostunuz olur,
yaranıza merhem çalar.
2- Sıkıntılarla kendi kendine başa çıkmak durumundasınız. Dışardan yardım ancak âileden,
dostlardan ve tabii en başta ALLAH'tan beklenir. Yardım tanımadıklarndan arayarak bulunamaz.
Denize düşen yılana sarılır ama, o yılanın sokmayacağından, sıkarak öldürmeyeceğinden emin
olamaz.
Huzursuzluğunuz için 2.6.2021 tarihli mektubunuza şu cevâbı vermişim, aynen tekrarlıyorum.
Mimâr Sinan'dan misâl vereyim: Rahmetli Şehzâde Camii'ni özene bezene beğenerek
yapmış... Sonra o yaptığını pek beğenmememiş, Süleymâniye Camii'ni yapmış, gene bütün
sanatını ortaya koyarak... Sonra onu da yeterli görmemiş, Edirne'de Selimiye Camii'ni yapmış...
Ve "Şehzâde Camii benim çıraklık, Süleymâniye Camii benim kalfalık, Selimiye Camii benim
ustalık eserimdir" demiş... Ne anladınız?
İnsan Tekâmül ettikçe Cennet gibi gördüğü hâl ona Cehennem gibi gelir. Daha iyisini ister...
Sizin hâliniz de öyle... Geçmişinizi Cehennem gibi görüyorsunuz, belki içinde bulunduğunuz
hâli de... ve ondan kurtulmak için Gayret sarfediyorsunuz. Bu işte Tekâmül dediğimiz şey!...
Dâima ileriye mâtuf!.. İlerleme kaydediyorsunuz ama, size kâfi gelmiyor. Bunun için
huzursuzsunuz. Bu da sizi daha hızlı ileriye gitmeye sevkedecek.
Şimdi gelelim son mektubunuzun cevâbına... Obsesyon ve musallat durumuna düşenler,
yardım istedikleri şifâcılar, üfürükçüler... Bunlar sizi üzüyor, kendinizi çâresiz görüyorsunuz.
Çünkü elinizden bir şey gelmiyor.
Biz bu insanların ilişkilerine; yâni adam öldürenle öldürülenin, obsede olan hasta ile onu obsede
edenin, yardıma muhtaç olanla "şifâcıyım" diye onu kandıranın, hasta ile onu iyi eden doktorun
ilişkilerine "mâşerî Tekâmül" deriz... MAŞERÎ , "insan topluluğuna âit, ins ve cin cemaatıne âit"
demektir. Biz "ortak Tekâmül, karşılıklı Tekâmül" diyebiliriz. Obsede olan kişinin meselâ irâde
gücü eksiktir, obsedör Varlık ona musallat olarak onun irâdesini güçlendirmesini sağlar. Bu arada
kendi de çabalarıyla Tekâmül eder. Bu arada hastanın çevresindekiler de olaydan etkilenir, onlar da
sabırlarıyla, gayretleriyle Tekâmül ederler. Bu bir nev'i simbiyosistir. Yâni, birlikte yaşama... Palyaço
balığı özel bir mukus salgısı sâyesinde anemonun dokunaçlarındaki zehirden etkilenmez
vediğer balıkların giremediği orada güvenli bir biçimde yaşar, büyük balıklara yem olmaktan
korunur. . Palyaço balığı da anemona hem besin artıklarını verir, hem de anemona av çeker.
O bahsettiğiniz hastalar sahte gurular, şifâcılar tarafından kandırılıyor, doğru... Ama siz
dışardan birşey yapamazsınız. O kandırılanların bir eksiği var, onu gidermeden akıllanmazlar.
Tıpkı binlerce telefon dolandırıcısının hikâyesi yayınlandı, hâlâ kandırılan kandırılana!.. Aralarında
profesörler bile var!.. Niye?.. Profesör meselâ kimya konusunda âlim ama, hayat konusunda
câhil... O ilkokul mezunu dolandırıcıdan öğrenecekleri var!.. Çevresindekilerin de, onu televizyonda
seyredenlerin de öğrenecekleri var!
Ben derim ki, dert etmeyin. Gördüğünüz yanlışı gücünüz yetiyorsa, elinizle düzeltin. Yetmiyorsa,
dilinizle îkaz edin. O da işe yaramıyorsa, gönlünüzden düzelmesini geçirin, dua edin. Yeterli!..
Çünkü her şey Tekâmül kurallarına göre yürüyor!..
------------------------------
80- Sayın Ruhi Selman Bey,
1. Fotoğraftaki linke tıklayınca malesef hala 2. fotoğraftaki hata mesajı geliyor.
Ben en alttaki linkten doğru sayfaya ulaşıyorum. Bazan güncellemeler zaman aldığı için belki
hata mesajı geliyordur. Birkaç güne düzelir diye düşünüyorum.
Sözümona gurular konusunda zaten sonuna kadar size katılıyorum. Ben bu kişilerin
bazılarını şikayet için de uğraştım ama prosedür çok zorlayıcı, bir muhattap bulmak imkansız.
Bu kişilerle iletişime geçince de agresif azarlamalar hatta tehditvari kelamlar ediyorlar.
Sizin sayfanız bir kişiyi dahi bu tuzaklardan kurtarsa bu bir kazanımdır diye düşünüyorum.
Sayfanızı büyük bir iç huzuru ile takibe devam ediyorum
Saygılar,
CEVAP. Onca zahmete girmişsiniz ama, fotoğrafları görünce hangisini kastettiğinizi
anlayıp hemen düzelttim. herhâlde artık bir sıkıntı olmaz... Sağolun.
Diğer konuyu yukardaki mektup ile birleştirip cevaplandıracağım.
-------------------------------------
79- Sayın Ruhi Selman Bey,
Mektuplar başlıklı sayfanızın en başındaki YENİ MEKTUPLAR linki çalışmıyor, ama sayfanın
en altındaki link çalışıyor. Başlangıçta bunu size söylemek istedim.
74 numaralı mesajıma yazdığınız cevaptan yola çıkarak başkalarına da bir faydası olması
dileğiyle internet ve youtube'da karşıma çıkan tuzaklardan bahsetmek istiyorum.
Kişilik yapısı depresyona veya birtakım psikolojik rahatsızlıklara daha açık olan insanlar ,
sanırım rahatsızlıklarından çok yoruldukları için bu tuzaklara daha kolay düşüyor, benim gibi.
Ruhumuz acaba bazan dünyadaki bu kötülüklere uyum sağlayamadığı için mi bu kadar
yoruluyoruz, bilemiyorum. Ama bu zorlanma itiyor bizi biraz da alternatif yollar aramaya.
Malesef o zaman da gözlerimiz net göremiyor yalanı, dolanı.
Genelde kendini "spiritüel guru" ilan edenlerin size attıkları ilk olta şu oluyor:
Yaşadığınız sıkıntı her ne ise (ilişki, para, sağlık sorunu, kilo gibi fiziksel sorunlar, depresyon vb)
siz hiç birşey yapmadan , sadece onların size şifa ve enerji vermesiyle (bunu da temasta
bulundukları göksel varlıklar (melekler-uzaylılar-enerjiler-Yüce Yaratan) yardımıyla
yaptıklarını ve şifaya sadece kanallık ettiklerini mutlaka ekliyorlar) sorununuzdan
kurtulacağınızı size vaad ediyorlar.
İkinci olta olarak ya bu şifadan faydalanıp hayatı 180derece değişen danışanların(müşteri)
yorumlarını kullanıyorlar, ya da bir grup içindeyseniz mutlaka orada bu gurunun müridleri
oluyor dakikasında şifalanan. Bu da eğer ki siz şifayı hissedemezseniz sorunun sizden kaynaklı
olduğunu hissettiriyor size. Herkes şifalandı, bir ben beceremedim diyorsunuz. (Zaten böyle
demeseniz bile başvuracağınız bir merci yok, şikayet etmek için. Seanslar bittikten sonra bu
gurular sizi azarlayarak grubun dışında bırakıyor zaten. O sevgi, ışık sözleri yerini direk
tehditlere, azarlamalara, suçlamalara bırakıyor. )
Ya henüz şifaya hazır değilsiniz , ya çakralarınız kapalı (onu da açıyorlar ) ya yüksek
alemlerdeki üst benliğiniz izin vermediği için şifayı alamıyorsunuz. Ama suç asla guruda değil.
O yüzden internetten size umut vaad eden her sayfadan uzak durun.
Toplu meditasyon, bilinçaltı, aura falan diyerek resmen zihnimizi bulamaça dönüştürüyorlar.
Bunu kötü kalplilikten mi, cehaletten mi yapıyorlar anlamak mümkün değil. Ama sorunumuz
ne olursa olsun çözüm bunlarda değil.
Son zamanlarda sanal alemde oldukça taraftar toplayarak öne çıkan bazı isimler dikkatimi
çekiyor. Daha fazla ilgi uyandıramasınlar diye isterseniz isimleri yazmayın. Ama ben bu kişilerin
insanlara faydadan çok zarar verebileceğini düşünüyorum.
Mavili Temizsoy
Can Arif,
Yasemin Derya metin,
Mira Burcu Hazer,
Refik korkmaz
Burak özdemirden aşağıda bir okuyucu zaten bahsetmiş. Gençlik yıllarında adnan oktar
tarikatında bulunmuş bir kişi.
Aynı Bülent Çorak gibi kendisini kraliçe ilan etmiş durumda. O da tasavvuftan olan
kavramlarla ilerliyor.
Farah yurdözü
Bunlar çok takipçisi olan kişiler ama bunlar dışında akaşik kayıtlarınızı okuduğunu iddia
eden, atalarınızdan getirdiğiniz yükü sileceğini söyleyen, geçmiş yaşamdan gelen karma
borcunuzdan kurtulamazsınız belinizi doğrultamayacağınızla sizi korkutan, çakralarınızı
temizleyen, auranızdaki yırtıkları onaran kimler kimler var.
Tarık arıkdal bile 3 sene süren bir kurs başlatmış mesela. Ruhla tekamülle ilgili sıfırdan
başlayarak , ilahi nizam ve kainatı baz alan bir kursmuş.
Bu ve benzeri kurslar o kadar kolay ulaşılır bir hale geldi ki, herkese el verilebiliyor
bu kursların sonunda. Herkesin, ruhlarla, üst benliği ile, meleklerler, uzaylılarla ve hatta
Allah ile kolayca iletişime geçeceği fikri pompalanıyor. 3.göz açma konusunda insanlara
yol gösteriliyor, astral seyahat teşvik ediliyor.
Sizin sayfalar dolusu yazdığınız, günlerinizi vererek deşifre ettiğiniz o celseleri herkesin
artık tekbaşına , evinin salonunda dahi yapabileceği düşüncesini yaygınlaştırıyorlar. Zaten bir
çıkmazda olan ve kafası çok karışmış insanlar da girmemeleri gereken yollara giriyorlar
neyle karşılaşacaklarını bilmeden.
Eskiden hocaların kapısına koşulan büyü ve muskaları şimdi kendinizin nasıl yapacağınızı anlatan onlarca video var internette.
Bunun sonu nasıl gelecek bilmiyorum. Işık işçileri, misyon, hasat, altınçağ, aydınlık ve
karanlık gibi kelimeler herkesin ağzında.
Yüce Allah'ın pekçok varlık ve boyut yarattığından elbette şüphe yok. Tekamülün ,
ileri doğru olması gerekliliği de şüphe götürmez. Ancak her açık kapıdan içeri dalmak
ne kadar tehlikelidir, bunun muhakemesini çok iyi yapabilmek lazım.
Burada sanıyorum ki en büyük sorun çoğumuzun bir yol göstericiye ihtiyacımız olduğunu
düşünmemiz. Dünya yaşamının yükü ile başetmekte zorlanınca, birisi elimizden tutup
bu bataklıktan çıkmamıza yardım etsin istiyoruz. Sorunumuzun elle tutulur dünyevi bir sebebi
yoksa , ruhani bir sebebi olması gerektiğine inanıyoruz. Ruhani sebepleri nasıl çözeceğimizi
de bilemiyoruz. Siz , biliyorum ki "İyi bir insan olmanız, kimseye zarar vermemeniz, işinizi
gereği gibi yapıp geçiminizi sağlamanız bu hayattaki varlığınız için yeterlidir." diyeceksiniz
. İnşallah öyle olur.
Umarım artık bu zırvalıklara hiç kimse düşmez ve hepimiz bu yolculuktan alnımızın akıyla
çıkarız.
Saygılar
CEVAP: Yine ilk mektubunuzda olduğunuz gibi haklısınız... Bu guruların, yaşam koçlarının,
medyum geçinenlerin, circi hocaların, büyü yaptığını, bozduğunu iddia edenlerin telefon
dolandırıcılarından farkı yok!.. Ha "Polisim, savcıyım, paraları getir" demiş, ha "Şakralarını
açıyorum, meleklerle konuşuyorum, şifa veriyorum, paraları getir" demiş, hiç fark yok!..
İlk sayfamızda yazdık, sonra da defalarca tekrarladık, "Mânevî konularda
SERVET-ŞEHVET-ŞÖHRET düşkünlüğü olmaz" diye!... Yazdığınız kişiler SERVET peşinde...
Cinci hocalar, uyduruk tarikat şeyhleri hem SERVET hem ŞEHVET peşinde... sözde astrolog,
yaşam koçu genç kızlar da hem SERVEThem ŞÖHRET peşinde...
"İsimleri yazmayın" demişsiniz ama, bilâkis, yazayım da, bana bulaşsınlar...
Ârif'im, târifim de bizim RA "Tebliğ"leri sayfamızdan habersiz... O sayfayı okusaydı,
bizim yazdıklarımızın RA'nın sözlerinden daha derin olduğunu görürdü.
Moralev'i tanırım. Yazışmışlığımız var. "Bu gibi konularda tartışmaya girmediğimi
ve asla girmeyeceğimi de biliyorsunuz" diyerek kapıyı kapatmıştı.
Bu böyle uzar gider... Siz tasalanmayın... Eninde sonunda Hak gelir bâtıl gider!..
"En büyük sorun çoğumuzun bir yol göstericiye ihtiyacımız olduğunu düşünmemiz"
demişsiniz, haklısınız.
Bu arada MEKTUPLAR sayfasındaki link de düzeldi sanıyorum.
-------------------------------
78- Yeni yılınızı gönülden kutlar, sağlık, başarı ve mutluluk dolu bir yıl geçirmenizi dilerim.
CEVAP: Eski bir dosttan Yeni Yıl tebriği... Demek ki hâlâ bizi unutmamış, siteyi tâkip
ediyor. Çok memnun oldum. Ben de kendisine aynı dilekleri gönülden bir tepsiyle sunarım.
Ve diğer bütün okurlarımızın Yeni Yıl'ını kutlama vesilesi olduğu için kendisine ayrıca teşekkür
ederim.
Herkese sağlıklı, huzurlu, mutlu ve umut dolu, başarılı bir yıl dilerim, bütün âile fertlerinizle
ve sevdiklerinizle berâber, daha nice yıllara!..
----------------------------
77- Saygıdeğer hocam,
Bazen mutlulukla bazen hüzün ile okudum çok seyi. Ne kadar teşekkür etsem size az
hocam. Çok değerli birisiniz. Ben bir spiritüel değilim. Bedri hocanın bazı eserlerini,
Yabancılardan ise birçok kişiyi okudum. Siz Bedri Hoca ve siz teşevvüş safhasına özenle
değinmişsiniz. Özellikle siz hak edilen menzillerde varlıkların durumunu o kadar detaylı
nakletmişsiniz ki, kokuları ve görüntüleriyle menzillerin isim bilgilerini bile vermektesiniz.
Özellikle bir celsede değişen renklerle medyumun yaşadığı şaşkınlığa iletişim kurduğu Varlığın
ruhunun Ukba’da oturdukları evler ve yerler olarak cevap vermesi zihnimde o renkleri
resmetmeme bile vesile oldu.. Varlıklar birçok celsede kul hakkına çok dikkat çekiyorlar.
Tekamül hakkında, şükür ve sabrın arasındaki o ince çizgi hakkında Fena'dakileri sıklıkla
uyarmaktalar. Kişiler ile tarih, coğrafya ,siyaset, felsefe gibi birçok konu hakkında sohbet
etme şansınız olmuş. Özellikle Fatih Sultan Mehmet, Abdülhamit, Yunus Emre, Kubilay öğretmen
bölümlerini zevkle okudum. Sizin bir celsenizde ruha gideceği menzilin gösterildiği ve
yüzünün bu nedenle bedenden ayrılışı öncesinde iyi ya da kötü olduğuna dair bilgiler yer
almaktaydı. Bir celsenizde ise bilincinin bulunduğu menzilde açıldığı anlatılmaktaydı. Kubilay
öğretmenle ilgili bir celsenizde ise Atatürk'ün onu 14 Kasım'da alnından öpmeye geldiği
yazmaktaydı. Bu bana iyi insanların kısa sürede kendilerini toparladıkları ya da teşevvüşe
gitmedikleri fikrini vermişti. Bu konuda sizi yormazsam size bazı şeyler sormak ve yine size
danışmak isteyecektim. Acaba ruhlar teşevvüşe girdiklerinde gidecekleri ana menzillerinde mi
oluyorlar? Yoksa teşevvüşten uyanmaları için belli bir süre kendi başına kendi imgeleri ile mi
kalıyorlar ve sonunda teşevvüş kalkınca mı ana menziline sevk ediliyorlar? Ölür ölmez
kendilerini ve etrafı izleyebiliyorlar mı? Bedri hocada, önce kendi varlığıyla izole olmuş şekilde
baş başa kalıp yaptıklarının muhakemesini yaptığını ve çok ıstırap çektiğini sonra hami varlıklar
tarafından uyandırıldığı geçmektedir. Acaba bu nasıl işlemektedir? Bu kısımdan kendi adım çok
korkuyorum L
Yabancı kaynaklarda ise ruhun bedenden ayrılır ayrılmaz tepeden kendi bedenini seyrettiği
ya da uzun bir ışık tünelinden kendi menziline ve bağlı olduğu ruh grubuna çıktığına
değinilmektedir. Özellikle bu yabancı kaynak olarak Michael Newton ve Dolores Canon hanımın
eserlerinde paralellik göstermektedir. Onlar orada var olan okullar, enerji rehabilite merkezleri,
bağlı olduğu ruh grupları, ruhların renkleri ve rehberlerinden bahsetmekte ve bir sonraki
yaşamın planlarının yine rehberleri ile nasıl yapıldığını anlatmakta ve sıklıkla Karma‘ya
değinmektedirler.
Heyecandan ne çok soru sordum ne olur bağışlayın.. Gazali'nin “artık sizin seçtiğiniz
herhangi bir medyuma hami bir varlık olarak yardım edeceğini” söylediği celseyi bulamadım,
sonradan çıkarılmış bir celseyi de okumuş olabilirim. İnanın bu kısmı okuduğuma eminim .
Gazali'nin bölümünü merakım onun Fena için "bundan güzel bir sistem olamazdı” sözüne
yöneliktir. Onun vasatını gerçekten merak etmekteyim.
Çok teşekkür ederim hem vakit ayırıp beni okuduğunuz için hem de bu kadar değerli
bir arşivi bizimle paylaştığınız için.. İyi ki varsınız..
Saygılarım ve İyilik dileklerimle
CEVAP: Bir defa celse zabıtlarını çok dikkatli okumuş ve iyi yararlanmışsınız.
Buna memnun oldum.
Yalnız gene tekrarlıyayım ki, Âhıret Âlemi algıları Varlık'tan Varlığa, Medyum'dan Medyum'a
değişir. Kimi orasını "menziller" diye vasıflandırır, kimi "katlar" der, kimi "plân" der.
Din elbette Dünya içindir. Âhıret'teki Varlıklar Dünyâ'daki yakınlarına kendi dinlerine
yönelik bilgiler verirler. Bu, hem kendilerinin hem de yardım ettiklerinin Tekâmül'ü içindir.
Ama iddia edildiği gibi, Âhıret'e intikâl eden birine "Dinin ne? Peygamberin kim?" diye sual
edildiğine rastlamadım. Menzil ve katlarda her dinden, ama aynı Tekâmül seviyesinden
Varlıklar'ın bir arada olduğunu müşâhede ettim, yâni şâhit oldum.
Tabii gerçekte orada ne olduğunu ALLAH bilir ama, benim tecrübelerime göre teşevvüş
safhası Muvakkat Menzil veya Âraf denilen yerde cereyan ediyor. iyi insanlar elbette Âhıret
Alemi'ne daha çabuk ve kolay intibak ederler.
Varlıklar'ın ölümden hemen sonra ne hissettikleri, ne gördükleri yine Varlık'tan Varlığa
değişir. Bir müddet bu âlemde, yakınlarının ve mezarının etrâfında dolananlar vardır.
Oradaki yakınlarıyla buluşanlar da vardır. Yabancı yazarların ve Medyumlar'ın yazdıkları sanki
herkeste aynı şey oluyormuş gibi ifâdeler taşır. Kendini gören de, ışık tünelinde geçen de vardır
ama, herkeste bu böyle olmaz.
Gazâlî'nin Celsesi'ni daha İnternet'e çıkarmadık. Çünkü nerede, hangi bantta, hangi
dosyada, biz de bilmiyoruz. Ama İbni Sinâ'yı çıkardık. Farâbî'den ifâdeler de yazdık. Sonra Üç Bilge
zâtı yazdık. Onlardan yararlanabilirsiniz.
Selâmınıza selâmler.... Bütün okurlara!..
-------------------------
76- Merhabalar Blogunuzda transandantal meditasyon ile ilgili bir yazı okudum.
Yaşadığım bir tecrübeyi aktarmak istiyorum. 2016 yılında okb rahatsızlığina yakalandım
ve bir çare ararken transandantal meditasyon ile tanıştım bize bir mantra öğretildi bunu
kimseyle paylaşmayacagimiza dair imza ve zamanın parasıyla 1000? rakam alındı fatura istedim
onu bile vermediler ve adrese yollanacagini söyleyip gondermediler. Ancak işin daha vahim
tarafı bu meditasyon benim hastalığımı daha da alevlendirdi beni bu hale dusurdugu için
Rabbe isyan ve intihar noktasına geldim. Ailecek çok zor günler geçirdik. Su an bir miktar
azalmakla birlikte halen sıkıntılarım sürüyor. Anlamlandırmadiğim diğer bir nokta ise benimle
birlikte bu eğitime katılanlar gayet memnun ve huzurlu idi sadece bende negatif etki yaptı.
Psikiyatri ve psikologlar a neden böyle olduğunu sordum bilemediler kem küm ettiler.
Diğer bir nokta 10 yıl kadar önce Levhi mahfuz diye bir kitapla tanıştım yazarı Burak Özdemir.
Kendisi Tanrı ile konuştuğunu ve mehdi olduğunu iddia ediyor kitabında belki ismini
duymuşsunuzdur. İsanin tekrar yeryüzüne geleceğini iddia ediyor ama 15 yıldır gelen giden
yok. Bu kitabı okuduktan sonra iki yakam bir araya gelmedi. Bu kitap hakkında düşüncelerinizi
öğrenmek istiyorum. Aynı şekilde daha sonra bu kitaptaki içeriğe cok benzeyen bir kitap daha
çıktı adı hakikat kitabı. Size özel sormak istediğim sorular var. Telefon numarası yazarsaniz
çok sevinirim. Şimdiden teşekkür ederim. Allaha emanet olun.
CEVAP: Önce cevap vermekte geciktiğim için özür diliyorum. Başka meşgalelerim beni
Site ile ilgilenmekten bir süre alıkoydu.
Sevgili kardeşim, aslında cevâbı sen bulmuşsun ama idrak edememişsin.
ALLAH, Mûsa Aleyhisselâm'dan başka kimseyle konuşmadı, bizim Peygamberimiz dâhil!..
Kalkıp o zibidiyle mi konuşacak?..
"İsâ Aleyhisselâm'ın tekrar Dünyâ'ya geleceği, Mehdi'nin arkasında namaz kılacağı" iddiası,
bâzı din adamlarımızın savunmasına rağmen; ilk devirlerde Müslüman olmuş Hıristiyan din
adamlarının İslâmiyet'e soktukları bir Hıristiyan inancıdır.
"Levh-i Mahfuz" diye bir KUR'AN tâbiri üzerine yazılmış, ne idüğü belirsiz kitabı okuyacağınıza,
Türkçe Kur'an okusaydınız, hem Levh-i Mahfuz'u kaynağından öğrenmiş olurdunuz, hem her
Müslüman'ın yapması gereken bir vazifeyi yerine getirmiş olurdunuz. Yâni, kendi dininin Kitab'ını
her kitaptan üstün tutmayı öğrenirdiniz!..
Şimdi dediklerimi yapın ve aklınıza takılanları tekrar yazın.
-------------------------------------
75- Merhabalar
Ben M. K.. 42 yaşındayım.İzmir'de yaşıyorum.
Websitenizi zevkle takip ediyorum ve yazıları okuyorum.Uzun senelerden beri Ruhçuluk
üzerine kitaplar okuyorum.Fakat bu konularla ilgili herhangi bir pratiğim olmadı.İzmir'de
temasa geçebileceğim bu konularda yetkili bana önerebileceğiniz bir Medyum varmı?
Bilgilendirmenizi rica ediyorum.
Saygı ve Sevgilerimle
CEVAP: Şu anda değil İzmir'de; Ankara veya İstanbul'da dahi tanıdığım gerçek bir Ruhiyatçı,
gerçek bir Medyum yok.
---------------------------------------
74- Sayın Ruhi Selman Bey,
Sitenizin kuruluş amacı dışında birşeyden mi bahsedeceğim yoksa benim bahsedeceğim
konu da kıyısından köşesinden bu siteye dahil olup 1 kişinin bile olsa yoluna ışık tutar mı
lütfen siz karar verin ve lüzumlu görmezsiniz yayınlamayın.
Sanki orjinal Ra bilgileri kitapları çok matahmış gibi, 6.boyuttan olduğunu iddia eden bir
"usta" neredeyse Ra bilgilerinin aynısı olan 2 de kitap yazmış, hatta kitabının önsözünü de
Ra bilgilerini alan medyum kadına yazdırmış. Zoom üzerinden eğitimler veriyor. Eğitime
katılanların bütün çakralarını "Yüce Yaratanın" sevgi ve ışığıyla arındırdığını iddia ediyor.
Bunun gibi pekçokları var piyasada. Sanırım kanunlardaki açığı da bulup ücret yerine
Bağış deyince, para kazanmaları da zor olmuyor.
Mevlana kardeşlik birliği yazınızı da okudum. Bu kadar umarsızca devam ediyolar
yaptıkları şeye. İnsanlar da bu tuzaklara düşmeye devam ediyor. Bilmiyorum böyle kişileri
ifşa etmek doğru olur mu yoksa çamura taş atınca üzerimize mi sıçrar, susup hiç ses etmemek
hoş görmek anlamına mı gelir hiç bilemiyorum.
Eğer hiç sayfaya uygun değilse zaten mektubum yayınlanmayınca anlarım.
Yok bu ifşalar işe yarar belki derseniz, bir iki kişi daha yazabilirim. Bu kişilerin hedef kitleleri
aslında sizin sanırım en başta sayfayı yaratırken düşündüğünüz genç spiritüalistler değil daha çok
içinden geçtiğimiz zor dönemde ne yapacağını biraz şaşırmış, bir nevi denize düşen yılana sarılır
hesabı her yolu çare sanan yorgun yolcular.
Saygılarımla
CEVAP: Son derece haklısınız. Zâten bu siteyi oluşturmamızın sebebi de bu saçmasapan,
sözde spiritüel, sahte Uzaylı zırvaları!... O bakımdan çekinmeden dilediğinizi yazabilirsiniz.
Cevap vermekte gecikmemin sebebi diğer meşgûliyetlerimdi, kusura bakmayın.
---------------------------------------------------
73- Esenlikler.Kundalini şeytani bir şey midir lütfen cevaplarmısınız teşekkürler.
Yılan gördüm benekli kafa tası kemiklerim çatırdadı da ondan sordum.
CEVAP: Elimizde olmayan sebeplerle daha önce cevap veremedim. Angelfire
sitesi bir haftadır çalışmıyordu. Sonra siteye girilemedi. Bâzı sayfaların numaratörünü
sildi, resimlerini kaldırdı. Hâlâ da tam düzelmiş değil...
Angelfire'da bir problem var ama, nedir, anlamadım.
Soruya gelince; daha detaylı anlatırsanız, belki tatmin edici bir cevap verebilirim.
-------------------------
71-72- Merhabalar. Sanırım doğru kişiyi bulduğumu umarak yazıyorum. Çünkü tecrübem,
birikimim birazdan anlatacağım rüyayı(!) kendime açıklamama yetersiz kalıyor. Kısaca ben
24 yaşındayım. Üniversite mezunuyum. Ortaokula giderken gördüğüm bir rüya üzerine
hala düşünüyorum. Çünkü bana orada anlatılmak istenen şeyi(bir şey anlatılmak istendiyse)
hala anlamış değilim. Ve bunun anlamının ömrümün geri kalanında yapmam gereken şey
için hala mühim olduğu kanaatindeyim. Bu kadar önemsememin, üstünde durmamın
nedeni budur.
Rüyaya geçmek gerekirse.
Düşüncelerim yoğunlaştıkça bu dehşetin açıklamasına(nedenine) olan ihtiyacım artıyordu.
Bir gece artık tanrıya, evrene, meleklere, 'beni duyan kim varsa' diyerek güçlü bir dua ettim
. Dua değil, adeta yalvarıp, yakarış. Tek istediğim beni bu dünyadaki amaçsız hissiyatımdan
kurtaracak bir ipucu, işaretti. Ya bilinçaltım böyle bir ihtiyaçtan dolayı bana görsel ve
hissiyatsal bir oyun oynadı. Ya da birileri sesimi duydu.
Rüya bir sokakta başladı. Oldukça kapalı, gündüz olmasına gün ışıklarının yere zor ulaştığı
bir hava vardı. Bir kaç kişi olduğumuzu fark ettim. Beş ya da altı kişi. Bir turist kafilesi gibi
aynı yerde bekliyorduk. Yağmur yağdığı için elimizde şemsiyelerimiz vardı. Ve başımızda
bir adam vardı. Hafif sakallı ve kapşonlu olduğunu hatırlıyorum. Şemsiyesi yoktu. Yağmur
altında ıslanırken bize şemsiyelerimizi atmamızı söyledi. İlk başta çekindim. Diğerleri hiç
oralı olmuyorken ben şemsiyemin bir anda yok olduğunu hatırlıyorum. İşte o an, üzerimize
yağan şeyin sadece yağmur değil, huzur-mutluluk hissiyatı olduğunu anladım. İstemsiz
şekilde gülmeye, kahkahalar atmaya başlamıştım.
Kollarımı yana açıp gökyüzüne ve o tarif edilemez huzura-mutluluğa bakarken gökyüzünde
iki ışık gördüm. Bulutların arkasından ilerliyorlardı, öndeki büyük geriden gelen küçük.
Onları gördüğümde hissettiğim his katlanarak arttı. Artık gülemiyordum bile, nefesim dahi
kesilmişti ama hiç rahatsız olmamıştım.
Sonra o rehber, eliyle bana ışıkları işaret edip "işte o! İşte o!" diye bağırmaya başladı.
O anın coşkusuyla koşmaya başladığımda rehberin de benimle beraber koşmaya başladığını
gördüm. Sokağın diğer ucuna doğru ilerliyorduk ki bir kafes görünce durdum. İçinde
insanlar olan büyük bir kafes vardı. O anda rüyanın coşku veren tarafı bitmişti sadece
kafesi ve içinde yardım dilemek için ellerini bana uzatmak isteyen insanları inceliyordum.
Çok kalabalıktı, sanki beni bekliyorlar gibilerdi. Bana tek kelime etmediler ama yardım
ihtiyaçlarını yüreğimde hissetmiştim. Onlara bakarken uyandım. Ve şu an size anlattım.
Ne anlama geliyor. Bilmiyordum o gün, hala bilmiyorum. Saygılarımla,
CEVAP: Aynı mektubu iki gün üst üste iki defa atmışsınız. Ortaokulda iken gördüğünüz
rüyâyı bunca sene sonra bu kadar canlı hatırlamanız da dikkate değer. Ben rüya tâbircisi
değilim ama, bir kaç şey söyleyebilirim.
"Hayırdır inşaallah" diyerek başlayalım... Dua ettiğiniz gece bu rüyâyı görmeniz önemli.
Demek ki, dualarınıza, sorularınıza cevap verilmiş...
Üniversitede ne tahsil ettiğinizi, mesleğinizin ne olduğunu, hangi tarz kitaplar okuduğunuzu,
inancınızın ne olduğunu, hayattaki gâyenizin ne olduğunu bilmiyorum ama; rüya size yol
göstermiş.
Birincisi, kendiniz engellemezseniz, önüne set çekmezseniz huzur ve mutluluk
size yağmur gibi yağacak. İkincisi, bu mutluluğa ulaşmak için size iki muhterem zat yol
gösterecek.
Biri Muhammed (s.a.v.) diğeri Ali... Onların yolu ise, dâima yoksulların, düşkünlerin, dertlilerin
dertleri ile ilgilenmek olmuştur. Yardıma muhtaç bunca insan varken, hepsi kafese tıkılmış
medet beklerken sizn tek başınıza mutlu olmanız, huzur içinde yaşamnız mümkün değildir.
Sizin de çevrenizden başlayarak elinizden geldiğince sıkıntıda olanlara koşmak, onlara
hizmet etmek, mesleğinizi icra ederken hileden, hurdadan
uzak durmak mutluluğunuzu artıracaktır... Öyle olur inşaallah.
-------------------
70- Üstan Merhaba Selamlar Sevgiler.
Bir süredir internet sitenizdeki yazılarınızı ilgi ile okumaktayım.Özellikle Hz İshak isimli
varlığın hikmet ve bilgelik dolu yorumları hakikaten çok güzel.Felsefe ile ilgilendiğimden
dolayı bu varlığın ifadelerindeki derinliği hemen sezebildim.
Aslında bu maili atmamın iki sebebi var sizdeki kayıtlardan celse notlarından bu gibi
hikmetleri yazmanız ilminizin icabıdır.Onun için "bir gün bu hikmetler yerine ulaşır" ümidiyle
yazılarınıza devam etmenizin bir hayır olduğuna inanıyorum.. Her ne kadar özellikle yorum
yaptığınız yerlerdeki her görüşe katılmıyorsam da çalışmanızın öneminin farkındayım.
Sitede ibni sina celsesi açılmıyor.Onu aktif etmenizi rica ediyorum.Özellikle Hz İshak
isimli varlığın celse kayıtlarından yayınlamadığınız varsa bunlarıda paylaşmanızı dilerim.
Allah ilminizi artırsın,çalışmalarınıza yardımcı olsun duası ile.....
Selamlar sevgiler. Saygılar
CEVAP: Daha önce de belirttiğim gibi, Mevlevî Hazret-i İshak'ın Medyum'u rahmetli Esat
Bey ile 42 Celse yapılmış, Medyum'un hem Hâmi hem de Rehber Ruhu olması dolayısiyle
bunların hepsinde Hazret-i İshak ile görüşülmüştür. Biz de hepsini yayınlamayı arzu ederiz
ama, herşey zamana ve zemine bağlı. Sonra bizim tek işimiz bu değil ki; başka
meşgûliyetlerimiz var. Celse bekleyen diğer kişiler de var. Bir dostumuz "Sabır ve Gayret"
Celsesi'ni bekler, bir okurum Gazali Celsesi'ni ister... Ben de dâhil herkese sabır tavsiye ederim.
Bu arada diğer Celseler'i inceleyebilirsiniz. Onlarda da nice hikmetler var.
Sanırım, İbni Sina sayfası düzeldi. Zâten "Âhıret'ten Simâlar -57" sayfasındaki 2. Celse'ye işâret eder.
Orada farkedilmez diye ayrı bir linkte tekrarladık... Felsefe'ye meraklı
olduğunuza göre, bizim "Üç İslâm Bilgesi" sayfamızı
da okumuş ve bu üç zâtın fikirlerini kıyaslamış olmalısınız.
Katılmadığınız noktaları da yazabilirsiniz. Aynen yayınlarız.
.
Ruhi Selman
selman@journalist.com
- BİR SPİRİTUALİSTİN
DÜNYASI - ANA SAYFA
Ü.G. / 20.8.2022
Ü.G. / 17.7.2022
Ü.G. / 13.8.2022
TÜRK MİLLETİ DAHA DİNDAR OLMALIDIR!.. Yâni, bütün sadeliği ile DİNDAR olmalıdır...
DİNİME, bizzat HAKİKATE NASIL İNANIYORSAM, BUNA DA ÖYLE İNANIYORUM!..
DİN LÛZUMLU BİR MÜESSESEDİR!.. DİNSİZ MİLLETLERİN DEVÂMINA İMKÂN YOKTUR!..
BİZDE RUHBANLIK YOKTUR!.. Hepimiz müsâviyiz ve dinimizin ahkâmını
mütesâviyen öğrenmeye mecburuz!.. Her fert dinini, diyânetini, imanını öğrenmek
için bir yere muhtaçtır ve orası da MEKTEP'tir!.. (31.1.1923)
Hatay'dan Psikolog kardeşiniz / 10.7.2022
ellleinin sıcaklığını benden alan yağmur
son vedanın hüzünlü öpüşlerinde.
yürüyüp giderken bedenim bakışlarım gözlerinde
ruhum terk etmiyor seni hala ellerim ellerinde
ancak ellerinin sıcaklığını benden alıyor ayrılık
avara edilir sevdanın kıyılarından
sevdalar yüklenmiş yüreklere yolculuk mechule
bir miço bakar köprüüstüne bakışlarında haykırır.......
ağırdan al kaptan az daha seyredelim sevdamızı bıraktığımız sahilleri
yolculuk uzun mechul bildiğin mechul işte.
geride bırakılan sevdaları yüreklere yüklenen sevdaları
harmanlar rüzgarlar denizin dalgalarına
gelir çarpar teknemin bedenine durmaksızın atan bir yüreğin atışı gibi.
hatırlanmak için kazınır bakışlara
denizcinin arkasındann edilen her veda
işlenir yağan yağmur damlacıklarına
ve ellerinin sıcaklığını benden alır yağan yağmur.
19.07.2018 2150 lt ADEN KÖRFEZİ....................KAPTAN A. A.
SÜRÜKLEYİP GETİRDİĞİ DALGALAR
RUHUMU ELE GEÇİRMEK İSTER GİBİ
SALDIRIRCASINA,ÇARPTIĞINDA PRUVADAN
FIRTINALARDA YİTİP GİTMİŞ
YAŞANAMAMIŞ AŞKLARININ ACISIYLA YÜKLÜ
ÖLÜMÜN KORKUSUYLA SARILMIŞ
GENCECİK DENİZCİLERİN RUHLARI GİBİ
TEKNEMİN ÜZERİME ÇÖKER DENİZİN SİSİ
DENİZİN ALIP GİTTİĞİ BİR DENİZCİNİN
ARDINDAN AĞLAYAN BELKİ ANASI
BELKİ SEVDALISININ
GÖZYAŞLARIDIR SANKİ
ÖYLESİNE İÇTEN DÖKÜLÜP GİDEN.
UÇSUZ BUCAKSIZ YANLIZLIĞINDA
TEKNEMİN BEDENİNE ÇARPIP
SALLARKEN HIRÇIN DENİZLER
YÜREĞİM ÖYLESİNE SAKİN
ÖYLESİNE SENİNLE DOPDOLU BİRTANEM
SADECE AŞKINLA YÜKLÜ YÜREĞİMDE
HASRETİN ŞİMŞEKLERİ ÇAKAR
SİMSİYAH GECEMDE BİR AN
SENİN HAYALİN AYDINLANIR KARANLIĞIN İÇİNDE
SONRA SEVDALARIN GÖZYAŞLARI GİBİ
YAĞMURLAR YAĞAR ARDI ARKASI KESİLMEYEN
DELİ DALGALARIN HIRÇINLIĞINDA
SÜRÜP GİDER BU HASRET HİÇ DİNMEYEN BİR FIRTINAYLA.
SENSİZ GEÇEN HER GECEM BÖYLE BİR FIRTINADIR YÜREĞİMDE.
24 MART 2011 PORTO ALEGRE BREZİLYA
Kaptan A.A. / 23.2.2022
2.Atalarımızdan getirdiğimiz yükler
3. Dünyaya doğmadan önce yaptığımız kontratlar yüzünden yaşadığımız olası sıkıntılar
4. Karma borcumuzun sebep olduğu sıkıntılar
5. Dünyaya geliş sebebimizi unutup yoldan çıktığımız için yaşadığımız sıkıntılar
6. Kollektife yardım için taşımaya gönüllü olduğumuz yükler
7. Şakralarımızın tıkalı olmasından kaynaklı yükler
8. Enerji bedenimizdeki negatif enerjilerden kaynaklanan yükler
9. Enerji bedenindeki yırtıklardan sızan negatif varlıklar
10. Yaşadığımız travmalar sonucu ruhumuzun bir parçasını kaybetmiş olmamız
1-Yaklaşabileceğimiz , o gerçekten saf sevgiyi kâlplerinde taşıyanlara nasıl ulaşacağız?..
2- Kendi kendimize başa çıkamıyorsak, nasıl bir yardım bizi hem bu tuzaklardan korur,
hem de o kısırdöngüden bir başımızı çıkarıp nefes almamıza yardımcı olur?
Kanını denize akıttılar
Bugün açız yine; lâkin yarın??? Ümid ederim,
Sular biraz daha sakinleşir... Ne çâre, kader!
K. S. /22.2.2922
Sirius ile iletişimde olduğunu iddia ediyor. Bir sürü takipçisi var şaka gibi.
Ra bilgisi uzmanı olmuş, kendini aydınlanmış üstat olarak adlandırıyor.
hem bütün meleklerle hem uzaylı varlıklarla iletişim halinde.
Moralev,
aslında yabancı dil bilgisi sayesinde sürekli ingilizce kanallıkları çevirip sayfasından sunarak
kitlesini oluşturmuş.
bilinçaltının dilini çözmüş. Bu adam daha çok Cenap Başman tarikatına benziyor.
O da hem metafizik varlıkları hem uzaylıları anlatıyor ama en azından, çok kurcalamayın,
uzak durun şeklinde nasihat veriyor.
K. S / 21.2.2022
Mavili mavişilim bizim "SİRİUS" sayfasını okumamış herhalde...
Sirius A'nın yüzeyinin 9.000 derece santigrat, Sirius B'nin 25.000 derece santigrat ısıda
olduğunun farkında değil!
Acep kimlerle irtibatta imiş, ateşten yaratılmış Cinler'le mi?
Ancak karşılaştığınız "yol gösterici"yi tartabilmek için bizde bir "temel bilgi"
birikimi olması lâzım. Bu da Dünyâ'ya geldiğimiz ülke ve ortama göre İslâm ve Kur'an...
Ben "Ne okuyayım?" diyenlere Süleyman Ateş'in tam günümüze uygun olarak yaptığı 6 ciltlik
Kur'an Tefsiri'ni tavsiye ediyorum.
Kur'an-ı Kerim'de 130 kadar "Yap-Yapma!" emri var. "Yalan
söyleme"den tutun da, "Annene babana 'ÖF!' bile deme!"ye kadar... İlk âyet "OKU!" emrinden,
"Eski-püsküleri değil, sevdiğin eşyalardan ver"e kadar... Sonra Peygamber kıssalarından çıkacak
dersler var!...
Böyle bir temel attıktan sonra sahte "yol göstericiler"le kolay başa çıkar insan!
E. P. / 31.12.2021
L Ara ara öte alemi aklımda resmetme şansına da sahip oldum. Menzillere
çıkarken değişen kokular, kaldıkları evlerin renkleri. Çamura batmış ve gövdesi üzerinde
sürünen varlıklar. Bazen Ahiret aleminde ettiği dua sayesinde katman değiştirip yükselen
varlıklar bana umut verdi. Ayrıca kişinin Fena'daki kapasitesi neyse Ukba'da da bundan fazlasının
orada olamayacağı buradaki son hayatımızın her konu üzerinde ne kadar belirleyici olduğunu
da anlamış oldum. Ayrıca çok radikal düşünceleri olan insanların Ukba'da bunu tam zıttı
bikirlere sahip olabildiklerini de öğrendim. Bir celsenizde Dünya'da çok radikal İslamcı olan
birinin Atatürk'ün yolunu çok beğendiğini söylemesi ve dinin sadece Fena için bir araç olduğunu
belirtmesi beni çok düşündürmüştü.
B.B. / 21.12.2021
Düşünen Adam / 16.1.2021
Gittiğin o Meditasyon Derneği de, okuduğun kitap ta zırvadan ibâret.
Senin zihnini allak bullak etmişler.
Diğer katılanların memnun ve huzurlu görünmeleri de geçicidir. Sözümona meditasyonda
ilerlediklerini zannedip bir miktar para daha ödediklerinde, sizin gibi kandırıldıklarını
anlayacaklar.
Adnan Hoca da Mehdi idi, inandınız mı?.. Mehdi'nin ne
olduğunu, kim olduğunu Ömer Seyfettin'in "Mehdi" hikâyesini okusaydınız anladınız.
İsâ Aleyhisselâm, İsâ olarak Dünyâ'ya
gelmez, gelmeyecektir. "Reinkarnasyon tâbi olarak gelir" derseniz, o peygamberdir,
gelmesine gerek kalmamıştır... Yine de doğrusunu ALLAH bilir.
M. K. / 11.11.2021
Siz okumaya devam edin ama, ne okuduğunuza da dikkat edin. Bizim
diğer sayfalarda tavsiye ettiğimiz kitaplardan şaşmayın. Öyle Ra-Ma okumayın!"
K. S. / 11.11.2021
H.O.Ç. / 11.8.2021
Ortaokul son sınıf öğrencisi iken hayatın anlamını sorgulayan birisiydim, bu bazen
psikolojik rahatsızlık gibi hissettirse de insanların geneline baktığımda bazen bir nimet
gibi geliyor. Hiç bir zaman yaşıtlarımla tam anlamıyla kaynaşamadım. Onlar gibi
davranamadım. Diğer herkes kendini gündelik olaylara(dersler, ödevler, sınavlar)
kaptırırken ben varoluş üzerine düşünüyordum. Ve düşündükçe dehşete kapılıyordum.
Yok olmak ne kadar dehşet veriyor olsa da, yok olmamak, sonsuza kadar var olmak da
bir o kadar dehşet vericiydi çünkü. Var oluş, sonu itibariyle bir dehşetti benim için.
E. A. / 7.8.2021
M. K. / 15.7.2021
- MEKTUPLAR
- BİR TEBLİĞ
- ÖLÜM VE SONRASI
- ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 1
- ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 2
- ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 3
- ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 4
- ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 5
- ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 6
- ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 7
- ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 8
- ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 9
- ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 10
- ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 11
- ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 12
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 13
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 14
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 15
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 16
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 17
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 18
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 19
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 20
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 21
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 22
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 23
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 24
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 25
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 26
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 27
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 28
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 29
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 30
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 31
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 32
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 33
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 34
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 35
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 36
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 37
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 38
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 39
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 40
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 41
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 42
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 43
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 44
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 45
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 46
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 47
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 48
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 49
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 50
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 51
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 52
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 53
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 54
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 55
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 56
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 57
- ÂHIRET'TEN SİMÂLAR - 58
- ÂHIRET'TEN SİMÂLAR - 59
- ÂHIRET'TEN SİMÂLAR - 60
- ÂHIRET'TEN SİMÂLAR - 61
- ÂHIRET'TEN SİMÂLAR - 62
- ÂHIRET'TEN SİMÂLAR - 63
- ÂHIRET'TEN SİMÂLAR - 64
- İBN-İ SİNÂ CELSESİ
- TEKÂMÜL'E GİDEN YOL
- SABIR VE GAYRET
- YEMEK NASIL YENİR?
- NEYZEN TEVFİK'TEN BİR ŞİİR
- KADIN HAKKINDA BİR
TEBLİĞ
- İMAJ VE İLK YÜKSELME
- EKMİNEZİ
- İLK YÜKSELME - İMAJLAR
- EKMİNEZİ ÇALIŞMALARI
- BİR OBSESYON VAK'ASI
- ÖTE ÂLEM'DEN ŞİİRLER - 1
- ÜÇ İSLÂM BİLGESİ
- "İÇ VARLIK"TAN ALINTILAR
- RÜYÂLAR - 1
- RÜYÂLAR - 2
- REİNKARNASYON
- ANADOLU'DA
REİNKARNASYON ŞİİRLERİ
- İRLANDALI ŞÂİR JAMES CLARENCE MANGAN ANADOLU'DA MI
YAŞADI?
- FİNCAN CELSELERİ - 1
- FİNCAN CELSELERİ - 2
- FİNCAN CELSELERİ - 3
- RÛHÎ FİLİMLER - 1
- ENTERESAN RÛHÎ
OLAYLAR
- ERGUN ARIKDAL
VE SÂDIKLAR PLÂNI'NI TENKİT
- BÜLENT ÇORAK VE
DÜNYA KARDEŞLİK BİRLİĞİ SAFSATASI
- CENAP BAŞMAN VE
MARON TARİKATI
- SAPKIN RAEL TARİKATI
- TRANSANDANTAL
MEDİTASYON KANDIRMACASI
- SİRİUS MİSYONU
ZIRVALARI
- MELEKLER'DEN MESAJ
ALDIĞINI SANAN ŞAŞKINLAR
- ŞEYTANA TAPAN
SATANİSTLER
- KRYON "TEBLİĞ"LERİ
VE LEE CARROLL'UN "MEDYUM"LUĞU
- J. Z. KNIGHT ADLI
KADIN RAMTHA "TEBLİĞ"LERİ
- SILVER BIRCH
TEBLİĞLERİ
- MEDYUM JANİ KİNG
VE VARLIK P'TAAH
- "SÜPER İNSANLIK"
DERNEĞİ VE UYDURUK "TEBLİĞ"LER
- ZIRVA RA-KA
TEBLİĞLERİ
- SÂDIKLAR PLÂNI'NI TENKİT - 2
- KASYOPYA
CELSELERİ'NDE ATMASYON, KITIRASYONLAR
- RA "TEBLİĞ"LERİ
- HAYÂLÎ ANDROMEDA
KONSEYİ
- VARMIŞ GİBİ
YUTTURULAN PLEİADES KONSEYİ
- HATHOR
GEZEGENİNDEN İNANDIRICI OLMAYAN MESAJLAR
- ÜSTAT KUTHUMİ'DEN
SAHTE İNCİLER
- ARKTURUSLULAR'DAN
ZIRVA MESAJLAR
- ATLANTİS'İN KRAL
RÂHİBİ THOTH'UN IVIR-ZIVIR SÖZLERİ
- BAŞMELEK
METATRON ÜFÜRMELERİ