BİR SPİRİTUALİSTİN DÜNYASI

ŞEYTAN'A TAPANLAR

Gördünüz olanları?..

İşi-gücü bırakıp, toplumu meşgûl eden şu sapık câniden bahsetmek durumunda kaldık. Önce olaya bir göz atalım.

İstanbul Fatih’te 19 yaşında olan ve kasap olduğu öğrenilen Semih Çelik önce Eyüpsultan’da eski kız arkadaşı 19 yaşındaki Ayşenur Halil’in boğazını keserek öldürdü. Bu olaydan yarım saat sonra Eyüpsultan’daki okul arkadaşı İkbal Uzuner’in evine giden Çelik burada genç kızı öldürdükten sonra Edirnekapı surlarına çıktı ve aşağı atladı.

Olayın ardından İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekipleri kaatil Semih Çelik'in evinde arama yaptı.

Bu arada belirtelim, "katil = öldürme" ile, "kaatil = öldüren" iki ayrı kelimedir, telâffuzu da farklıdır. Aynı yazıp farklı okuyabilen de çok azdır. Lûtfen imlâ işâretlerini kullanalım, kelimeleri okunması gerektiği gibi yazalım.

Semih'e dönersek, evinde yapılan aramada ele geçirilen objeler polisi bile şaşırttı. Hz. Îsâ heykeli, haç işâreti, Hristiyanlığı simgeleyen semboller gibi birçok objenin fotoğrafları ortaya çıktı. Fotoğraflarda odadaki haç figürlü resim, ilginç tablolar, parçalanmış insan vücudu çizimi, kitaplığında kemik sıyırma bıçağı, koli bandı, garip figürlü kolye, Psikoloji ve Felsefe kitapları dikkat çekti. Câninin yaşadığı mahallenin sâkinleri ise, Semih Çelik'in sessiz bir hayat sürdüğünü, selâm dahi vermediğini ancak olay günü fırına gidip, "Üstüm nasıl olmuş, iyi mi?" diye sorduğunu anlattı... Semih Çelik'in cenâze töreni yapılmadı.

Yine belirtelim: "dahi" kelimesi kısa okunur, "de-da" demektir, "dâhi" uzun okunur, "çok zeki, ve bilgili" anlamındadır. Hemen her yerde "dahi" yanlış kullanılıyor.

Adamın evinde bulunanları okuyunca aklıma birden yıllar önce Amerikalılar'a özenip kedi kesen, duvarına ters haç asan Şeytan'a Tapanlar geldi.

Yanlış anlaşılmasın; Maksadımız sâdece Melek Çağıranlar gibi Şeytan'a Tapanlar'ın da yanlış yolda olduklarını, Hıristiyan Emperyalizmi'nin oyununa geldiklerini, İslâm'dan ve Türk kültürü'nden uzaklaştıkça battıklarını göstermek... Yoksa zavallı, câhil, şaşkın bir sapıkla uğraşmak değil!.. .

Biz şimdi 1960'larda kurulmuş olan "Şeytan'ın Kilisesi" nden söz etmeyeceğiz. "Şeytan 'ın Tapınağı"ndan da bahsetmiyeceğiz. Ama "Şeytan'a Tapma"nın nasıl ortaya çıktığını, nasıl yapıldığını anlatmaya çalışacağız. Vaktiyle televizyonda dinlediğimiz "uzmanlar"ın anlattıkları, gazetelerde yazılanlar bizi hiç tatmin etmemişti, şimdi de etmiyor. Çünkü hiçbiri işin esâsına değinmedi.

Haa, niye mi beyaz sayfa seçtik?.. Şeytan'a Tapanlar beyazdan, sâfiyetten, temizlikten hoşlanmaz da ondan!..

Lâfı hiç uzatmayalım, işin kökü Paul adındaki bir Romalı'nın Hz. İsâ'ya inen dîni, çarpıtarak bugünkü Hıristiyanlığı kurmasına dayanır. Uzun hikâyedir, burada hiç girmeyelim. Ama bilelim ki, Hıristiyanlık Hz. Îsâ'ya dayanmaz; Kitâb-ı Mukaddes'teki İncil versiyonlarından daha fazla yer tutan Pavlus'un (Saul, Paul, Sen Pol) yazılarına, mektuplarına dayanır... O yüzdendir ki, "Sağ yanağına biri tokat atarsa ona karşılık verme, sol yanağını da ona çevir" (Matta İncili 5. Bâb 39 ; Luka İncili, 6. Bab/39) diyen Hz. İsâ'ya inandıklarını iddia eden Batı Avrupa devletleri ile A.B.D. hükûmetlerinin İsrâil'in saldırılarını nasıl destekleri ortada!.. Bu tutumun gerçek Hıristiyanlık'la bir münâsebeti olabilir mi?.. Asla!..

Pavlus'un görüşlerinden kaynaklanan Hıristiyanlık; ALLAH, İnsan ve Şeytan ilişkilerine İslâmiyet'ten farklı bakar.

Bilindiği gibi, İslâmiyet'te Şeytan'ın ALLAH'la bir problemi yoktur. Yâni, ALLAH'ı inkâr etmez. Tam tersine, "Âdem'e secde" noktasına gelinceye kadar meleklerin hocasıdır. TANRI'nın bütün emirlerine itaat eder. Diğer melekler gibi Âdem'e secde etmemesi de bir kıyas meselesine dayanır.

"Hani Rabbin meleklere 'Ben Yeryüzü'nde bir halife (idâreden sorumlu) görevlendireceğim' demişti.
Onlar 'Biz seni hamdinle (övgüyle) tesbih ediyor (yüceltiyor) ve kutsallıkla anıyorken,
Yeryüzü'nde bozgunculuk çıkarmakta ve kan dökmekte olanı (insanı) mı halife görevlendiriyorsun?' demişlerdi.
(Allah da onlara):'Şüphesiz ki sizin bilemeyeceğiniz şeyleri ben bilirim' demişti.
(Allah, yarattıktan sonra) Âdem'e bütün isimleri öğretmiş, sonra onları meleklere yöneltip
'(İddianızda) Doğruysanız şunların isimlerini bana bildirin' demişti.
Melekler, 'Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız!
Bizim senin öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur.
Her şeyi bilen ve hikmet sahibi sensin' dediler.
(Allah:) 'Ey Âdem! Onların isimlerini onlara (meleklere) bildir.' demiş,
(Âdem) isimlerini kendilerine bildirince
'Ben size, şüphesiz ki göklerin ve yerin gaybını (bilinemeyenini) bilirim;
açıkladıklarınızı da gizlemiş olduklarınızı da bilirim' dememiş miydim?' demişti.

Hani meleklere 'Âdem için (Allah'a) secde edin' demiştik; onlar da hemen secde etmişti.
İblis hâriç! O yüz çevirmiş, kibirlenmiş, kâfirlerden olmuştu."
(Bakara Sûresi, 30-34. Âyetler)

(Allah) "Ey İblis! İki elimle (kudretimle) yarattığım varlık için (bana) secde etmekten seni engelleyen neydi?
Kibirlendin öyle mi? Yoksa büyüklenenlerden mi oldun?" demişti.
(İblis) "Ben ondan hayırlıyım (üstünüm). Beni ateşten yarattın; onu çamurdan yarattın." demişti.*
(Allah da) "Çık oradan! Şüphesiz ki sen kovuldun*
"Ceza Günü'ne kadar lânetim senin üzerine olsun!" demişti:

(İblis) "Rabbim! ( İnsanların) diriltilecekleri güne kadar bana zaman ver." demişti.
(Allah) "Bilinen vaktin gününe kadar zaman verilenlerdensin." demişti.
(İblis) "Senin şânına yemin olsun ki içlerinden samimi kulların hariç hepsini azdıracağım!" demişti.*
(Sâd Sûresi, 75-83. Âyetler)

İşte İslâm ile Hıristiyanlık arasındaki fark bu noktada başlar. Şeytan kendine çok güvenir, ancak ALLAH insanların tümünü, has ve temiz kullarını yoldan çıkaramayacağını belirtir.

(İblis) 'Bana, (insanların) tekrar diriltilecekleri güne kadar zaman tanı' deyince,
(Allah da) '(Tamam), sen süre verilenlerdensin" demişti*
(İblis) 'Öyle ise beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki ben de onları saptırmak için
Senin doğru yolunun üstüne oturacağım.
"Sonra onlara elbette önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım
ve sen, onların çoğunu şükredenlerden bulamayacaksın' demişti.
(Allah) 'Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık!
Andolsun ki onlardan kim sana uyarsa, (seninle birlikte) hepinizi Cehennem'e dolduracağım' demişti.
(Âraf Sûresi, 14-18. Âyetler)

İnsanla Şeytan'ın başlamak üzere olan mücâdelesi bir başka bölümde şöyle anlatılır: '

"(İblis) 'Rabbim! Bâri beni (cezâmı) ertele.
Baas Günü'ne (diriltilecekleri güne) kadar bana mühlet ver' demişti.
(Allah) ' Hadi, sen ertelenmişlerdensin' buyurdu.
(İblis) şöyle demişti: 'Rabbim! Beni azdırmana karşılık ben de Yeryüzü'nde onlara (günahları) süsleyeceğim
ve hepsini mutlaka azdıracağım! İçlerindeki samimi kulların hâriç!
(Allah) şöyle demişti: 'İşte bana âit doğru yol budur.
Şüphesiz Benim kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin yoktur!
Azgınlardan sana uyan kimseler hâriç,
Muhakkak ki Cehennem, onların hepsine vaadolunan yerdir.'
(Hicr Sûresi, 35-43. Âyetler)

Böylece kovulan İblis (bundan sonraki adı Şeytan'dır) ilk önce Âdem ile Havva'yı kandırır, onların da Cennet'ten kovulmasına sebep olur. O târihten beri de Şeytan'ın soyu (ateşten yaratılmış Cinler) bütün insanları kandırmaya çalışır durur.

Dikkat edilirse, Şeytan'ın ALLAH'la boy ölçüşmesi, O'na kafa tutması asla söz konusu değildir. Şeytan'ın derdi insanlarladır. İnsanları TANRI'nın doğru yolundan çıkarma iddiasındadır. Ve hem ALLAH, hem de Şeytan gerçekten inanmış, iyiniyetli, temiz yürekli kulların aldatılamayacağını belirtirler.

Şeytan'ın en bâriz özelliği yalanla aldatmadır.

"(Şeytan) onlara söz verir ve onları ümitlendirir.
(Oysa) Şeytan, onlara aldanmadan başka bir şey vaad etmemektedir."
(Nisâ Sûresi, 120. Âyet)

Zâten Cennet'te cereyan eden olay, yâni Âdem'le Havva'nın yasak meyvayı yemesi, bir aldatmanın sonucudur.

Püvlus'un Hıristiyanlığına gelince; yorum çok farklıdır. TANRI insanları aydınlatmak için oğlunu (hâşâ!) göndermiştir, ama insanlar onun kıymetini bilmemiş ve Hz. İsâ bütün insanların günâhını yüklenerek ölüp gitmiş, sonra dirilmiştir. Îsâ'yı ALLAH'ın Oğlu kabul edenler kurtulur. Kabul etmeyenler mutlaka Cehennem'e gider.

Öte yandan Kıyâmet'e yakın Dünya çok kötü bir hâl alacak, armegedon (büyük savaş) olacak, Hz. İsê tekrar Yeryüzü'ne inerek kendi krallığını kuracak ve bin yıl Altın Çağ yaşanacak... Hz. Îsâ hem Tanrı'nın Oğlu, hem Kendisidir. Bu yüzden kurulan krallık aslında TANRI'NIN Krallığı'dır.

Peki, bu durumda Şeytan'ın rolü nedir?.. Hıristiyanlık, Îsa'nın Krallığı kurulacağı güne kadar Dünyâ'ya Şeytan'ın hâkim olduğunu kabul eder. Bu açıkça söylenmez, bir mesnedi dayanağı yoktur ama, o krallık kurulana kadar Şeytan'ın ALLAH'tan (hâşâ!) daha kudretli olduğu gibi bir düşünceye, şuunaltında böyle bir inanca yol açmıştır. Bunu "Rose Mary'nin Bebeği" gibi filimlerde görebilirsiniz. Çoğunda Şeytan kazanır.

Evet, inanması zor ama, Hıristiyanlar, Dünya hayâtında henüz Îsâ'nın Krallığı kurulmadığı için, Şeytan'ın hükmünün geçtiğini, o güne kadar Şeytan'ın dâima gaalip geleceğini düşünürler.

İkinci inanması güç husus ta, bir Hıristiyan'ın Hz. İsâ'nın TANRI'nın Oğlu olduğuna inandığı takdirde bütün günahlardan sıyrılacağıdır... Durum böyle olunca Batı'da niye suç oranının yüksek olduğu, Hıristiyanlar'ın geçmişte ve şimdi o inanılmaz vahşeti nasıl işledikleri kolayca anlaşılır. Çünkü bir Hıristiyan ne yaparsa yapsın, hangi büyük günâhı işlerse işlesin, İsâ'ya inandığı takdirde ceza görmeyeceğine inanır, çünkü Hz. Îsâ bütün günahları üstlenmiş ve onun için çarmıhta can vermiştir... Bâzı Müslümanlar da buna benzer bir inanç vardır ve aşağıdaki âyeti ""kâfirler için" diye yorumlar. Ne var ki; Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, bütün insanlar yanlış yaptıklarının cezâsını görecektir.

"Sizden oraya (Cehennem'e) girmeyecek kimse yoktur.
Bu, Rabbinin katında kesinleşmiş bir hükümdür.*
(Meryem Sûresi, 71. ^Ayet)

Ama bâzı Hıristiyanlar'ın İsâ'nın Krallığı'nı beklemeye tahammülü yoktur. Bunlar da ALLAH-İnsan-Şeytan ilişkisinden yola çıkarlar ama ters yönde!.. Şöyle düşünürler:

- "Mâdem Îsâ'nın Krallığı kuruluncaya kadar Dünyâ'ya ne TANRI, ne İsâ hâkim; mâdem ki o güne kadar Şeytan'ın hükmü geçiyor, ben niye ALLAH'a tâbi olayım? Dünyâ'ya hâkim Şeytan'a taparım, o da bana her türlü kudreti verir."

Faust ta böyle düşünmedi mi?.. Goethe'nin "Faust" adlı eseri, işte bu inancı vurgulayan son derece önemli bir klâsiktir. Başka bir çok Hıristiyan eserde bu ögeyi bulabilirsiniz.

İşte Batı'da "Satanist" diye bilinen Şeytan'a Tapanlar'ın hareket noktası budur... Ne var ki, Şeytan'ın öyle yüce bir kudreti, hele TANRI'ya kafa tutacak gücü falan yoktur Ama Peygamberler'i bile aldatmaya çalışır.

"(Yâ Muhammed!) Biz senden önce hiçbir elçi veya peygamber göndermedik ki,
o bir temennide bulunduğunda, Şeytan onun dileğine mutlaka (bir şeyler) katmaya kalkışmasın!
Ne var ki Allah, Şeytan'ın katacağı şeyi iptâl eder.
*Sonra Allah kendi âyetlerini sağlam olarak yerleştirir.
Allah bilendir, doğru hüküm verendir."
(Hac Sûresi, 52. Âyet)

Gördünüz mü?.. Şeytan, peygamberlere bile bulaşır, vahiylere fesat katmaya çalışırmış!.. Ama tabii başarılı olamazmış! ALLAH'la uğraşmak kimin haddine!.. O sâdece falcılık, büyücülük, kuruntu, moral bozma, endişe, hırs gibi şeyleri ön plâna çıkarabilir. İnsanları bunlarla doğru yoldan döndürür. ALLAH, başta Peygamberimiz (s.a.v.) olmak üzere, bütün insanlara böyle kötü telkinlerden kurtulmanın yolunu göstermiş:

"(Yâ Muhammed!) Eğer Şeytan'dan kötü bir düşünce seni dürtecek olursa,
hemen ALLAH'a sığın! O işitendir, bilendir."
(Fussilet Sûresi, 35. Âyet)

Bu noktada Hz. Mevlâna'nın oğlu Sultan Veled'in eseri "Maarif"ten bir kıssa ile ne kastettiğimizi daha iyi açıklayabiliriz sanıyorum.

- Bersisa İsrâil kavmi içinde âbid (çok ibâdet eden) ve zâhit (çok dindar) bir zat idi. Şanı, şöhreti, bilgisi doğuya ve batıya yayılmıştı. Her nerede bir hasta olsa, şifa için ona başvururdu. Şeytan onu kıskanıyor, yoldan çıkarmak istiyor, fakat bir türlü çâre bulamıyordu.

Şeytan'ın oğullarından biri, "Bu işi bana bırak" dedi, "İnsanlar için genç kadından daha etkili bir tuzak olmaz."

Bu Şeytan yavrusu pek çok aradıktan sonra, son derece güzel bir pâdişah kızı buldu. Kızın beynine girip onu hasta etti. Pâdişah bütün tabiplerini topladı. Çâre ararken Şeytan bir zâhit kılığına girip saraya geldi ve "Bu kızın kurtulmasını istiyorsanız, onu Bersisa'ya götürün" dedi.

Kızı Bersisa'ya götürdüler. Bersisa dua etti, Şeytan'ın yavrusu kızı bıraktı. Kız iyileşti. (Bersisa'nın ne yapması lâzım?.. Kızı hemen geri gördermeli değil miydi?) Ne var ki, oyalandı. Bir gün mâbedde Bersisa ile kız yalnız kaldılar. Peygamberimiz'in (s.a.v.) "Eğer bir erkekle bir kadın bir yerde yalnız kalırsa, orada üçüncü olarak bulunan Şeytan'dır" hadisi hakikat oldu. Bersisa'nın gönlü kıza meyletti. Onunla sevişti, kız hâmile kaldı!

Sonra Şeytan gene insan kılığında ne yapacağını, bu işten nasıl çıkacaını düşünüp duran Bersisa'nın yanına geldi. Derdini sordu. Bersisa kızın hâmile olduğunu anlatınca, "Kolayı var. Kızı öldürürsün. Sonra 'Öldü, ben de gömdüm' dersin" diye akıl verdi. Bersisa Şeytan'a uydu, kızı öldürüp gömdü. (Bak, ne hâllere düştü âlim Bersisa!)

Şeytan durur mu? Başka bir adam kılığında pâdişaha gelip "Kız iyileşti, gidip alınız" dedi. Pâdişâhın uşakları Bersisa'ya gittiler. Fakat o kızın öldüğünü söyledi. Olayı öğrenen pâdişâhın yakınları yas tutarken Şeytan gene başka bir kılıkta gelip pâdişâha kızı sordu. Pâdişah kızın öldüğünü belirtince, "Bersisa yalan söylüyor. Kızla sevişti, kız hâmile kaldı. Onu öldürdü, falanca yere gömdü. İnanmazsanız kazın orayı" dedi.

Pâdişah çok kızdı. Gittiler, kızın cesedini buldular. Hâmile olduğunu anladılar. Bersisa'yı bağlayıp darağacına götürdüler. Tam ipi boynuna geçireceklerken Şeytan kendi kılığında Bersisa'ya göründü ve dedi ki, "Bütün bunları sana ben yaptım. Ama kurtuluşun hâlâ benim elimdedir. Bana secde et, seni kurtarayım." Bu, Bersisa'nın TANRI'yı bırakıp Şeytan'ın kulluğunu kabul etmesi demekti. Çâresiz olduğuna inanan Bersisa kabul etti ama, "Bu hâlimle nasıl secde edeyim?" dedi. Şeytan, "Secde niyetine başını eğ, bir işâret kâfidir" dedi.

Zavallı Bersisa, o çok ibâdet eden, çok dindar, çok bilgili Bersisa tatlı canını kurtarmak için başını Şeytan'ın önünde eğince Şeytan, "TANRI şâhit, ben senden uzağım" deyip ayrıldı. Bersisa bunca günâha ilâve olarak bir de imansız ölüp gitti!

"Sizden kim dîninden döner ve kâfir olarak ölürse,
işte onların Dünyâ'da bütün (iyi) yaptıkları boşa çıkmıştır."
(Bakara Sûresi, 217. Âyet)

hükmüne tâbi oldu.

İşte Hıristiyanlık, Îsâ gelinceye kadar Şeytan'ın böyle nefislere hâkim olmasının önlenemiyeceğine inanır. Batı yapımı bütün Şeytan, büyü, vampir, kötü ruh filimleri bu ininaç üzerine binâ edilmiştir. Meselâ Drakula'yı asla yok edemezsiniz.

Şeytancılık, Satanizm işte bu anlayıştan doğmuştur. İslâmiyet'te asla böyle bir şey yoktur. Bizim kültürümüzde vampir, zombi, kurt adam da yoktur. Bazen Hortlak'tan bahsedilir ama, bizim insanımız mezarlıklarla içiçe yaşar. Ölülerden korkmaz. Ülkemizde Şeytan, vampir, cinler üzerine yapılmış bir kaç taklit korku filminden başkasına rastlanmaz.

Bütün Şeytan figürleri tamâmen Hıristiyan kültüründen alınmıştır. Şeytan'ın keçi boynuzlu olması da, İncil'deki bir bölümün yanlış yorumlanmasından dolayıdır. Şeytan'a Tapanlar'ın haçı ters tutması ise Îsâ'nın gelişini geciktirmek içindir.

Haa, bir de Şeytan'a Tapanlar'ın takıldığı "Black Metal" müziği var...

Efendim, müzik seslerden, sesler de titreşimlerden ibârettir. Her titreşim insanda farklı bir duygu yaratır. Meselâ, marşlar ile savaşma arzunuz artar. Yemen türküsü, Fırat türküsü ise sizi ağlatır. "Parmağında yüzükler, oy oy Emine'm" türküsünde isteseniz de ağlayamazsnız, kalkıp oynamak gelir içinizden. .

Film müzikleri bu dediğimizin ispâtıdır. Daha jenerik müziğinden bir filmin polisiye mi, komedi mi, korku filmi mi olduğu anlaşılır, hissedersiniz.

Son 50 yılın Heavy Metal, ve Rock türleri ve grup elemanlarının kıyâfetleri, tavırları, klipleri insanlarda iyi duygular yaratmamaktadır. Sözleri ne kadar barış, sevgi falan taşırsa taşısın, melodinin yarattığı titreşim ve çalanların görüntüleri bir taşkınlık, bir isyan, bir şiddet ve kötülük duygusu verir.

Bu yüzden saçı uzun, küpeli, siyah kıyâfetli, pis sakallı gençlerin kalkıp ta "Biz satanist değiliz, sâdece metal-rock müziğine hayranız" demeleri kendilerini kurtarmaz. Bu gençlerin o müziği yaparken, dinlerken mâruz kaldıkları titreşimler ve görüntülerin yarattığı ortam, insanlarda onların makbûl kişiler olmadığı hissini uyandırmaktadır.

Bizim inancımız odur ki, "Batı Medeniyeti" denen şey zâten vahşidir. Bu vahşilik inancını da, müziğini de berâberinde getirmektedir. Kapitalizm ve sömürgecilik zâlimleştikçe, o zâlim ortamda yetişenlerin müziği de azgınlaşmakta, sonuçta suç oranı ve şiddet artmaktadır... Şimdi Türkiye'de kadın cinâyetleri ve şiddetten şikâyet ediliyor, sanki başka hiçbir yerde yokmuş gibi... Hıristiyan Batı ülkelerinde daha fazla, bilhassa A.B.D.'de... Oralarda "medeniyet" ilerledikçe (hadi insanlarının çoğu demiyelim de) devletleri vahşileşmekte, zâlimleşmektedir.

Şeytan'a Tapanlar'a dönersek, bizde Semih Çelik gibileri 1-2 tâneyken Amerika'da 15-20'si az gelir. Şeytan'a Tapanlar, Şeytan'ın kendilerini başkalarına üstün kılacak kudretler vereceğine inanırlar. Rahman'ın yasakladığı öldürme, kan içme, zînâ, büyü, fal ile bu gücü elde edeceklerini sanırlar. Biz bu yolla bir kudrete ulaşan tek bir kişi ne gördük, ne de duyduk. Faust ve Bersisa gibileri hiçbir zaman iflâh olmamıştır.

Ama iş orada bitmez. Görünüşte ALLAH'a inanıp ta paraya tapanlar, mevkiye, şöhrete boyun eğenlerin de Satanistler'den farkı yoktur. Yâni, Dünyâ'da bir bilerek "Şeytan'a Tapanlar" vardır, bir de kendini makbûl sayıp bilmeden (veya domuz gibi bilip te aldırmayarak) davranışları ile ALLAH'ın o güzel yolundan çıkıp Şeytan'a Uyanlar vardır.

Onlar da adam öldürürler. Kadınlara eziyet eder, öldürürler. Bu tabancayla, bıçakla olabileceği gibi icraatla da olabilir. Meselâ, sattıkları esrarla, oynattıkları kumarla, kandırıp sürükledikleri fuhuşla, hakkında az ücret verip yarattıkları sefâletle insanları süründürerek öldürürler. Sonra da kalkar, Şeytan'ın Bersisa'dan istediği gibi dolar önünde baş eğerler.

ALLAH bizi esas bu tür Şeytan'a tapanlardan korusun!.. .

Ruhi Selman

selman@journalist.com


  • Önemli Sayfalar:

    - BİR SPİRİTUALİSTİN DÜNYASI - ANA SAYFA
    - BİR TEBLİĞ
    - ÖLÜM VE SONRASI
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 1
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 2
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 3
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 4
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 5
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 6
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 7
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 8
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 9
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 10
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 11
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 12
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 13
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 14
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 15
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 16
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 17
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 18
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 19
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 20
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 21
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 22
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 23
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 24
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 25
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 26
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 27
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 28
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 29
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 30
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 31
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 32
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 33
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 34
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 35
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 36
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 37
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 38
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 39
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 40
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 41
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 42
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 43
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 44
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 45
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 46
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 47
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 48
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 49
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 50
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 51
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 52
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 53
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 54
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 55
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 56
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 57
    - ÂHIRET'TEN SİMÂLAR - 58
    - ÂHIRET'TEN SİMÂLAR - 59
    - ÂHIRET'TEN SİMÂLAR - 60
    - SABIR VE GAYRET
    - NEYZEN TEVFİK'TEN BİR ŞİİR
    - BİR OBSESYON VAK'ASI
    - ÖTE ÂLEM'DEN ŞİİRLER - 1
    - RÜYÂLAR - 1
    - RÜYÂLAR - 2
    - REİNKARNASYON - 1
    - REİNKARNASYON - 2
    - YEMEK NASIL YENİR?
    -
    ANADOLU'DA REİNKARNASYON ŞİİRLERİ
    - İRLANDALI ŞÂİR JAMES CLARENCE MANGAN ANADOLU'DA MI YAŞADI?
    - KADIN HAKKINDA BİR TEBLİĞ
    - FİNCAN CELSELERİ - 1
    - FİNCAN CELSELERİ - 2
    - FİNCAN CELSELERİ - 3
    - EKMİNEZİ ÇALIŞMASI
    - RÛHÎ FİLİMLER - 1
    - ENTERESAN RÛHÎ OLAYLAR
    - ERGUN ARIKDAL VE SÂDIKLAR PLÂNI'NI TENKİT
    - BÜLENT ÇORAK VE DÜNYA KARDEŞLİK BİRLİĞİ SAFSATASI
    - CENAP BAŞMAN VE MARON TARİKATI
    - SAPKIN RAEL TARİKATI
    - TRANSANDANTAL MEDİTASYON KANDIRMACASI
    - SİRİUS MİSYONU ZIRVALARI
    - MELEKLER'DEN MESAJ ALDIĞINI SANAN ŞAŞKINLAR
    - KRYON "TEBLİĞ"LERİ VE LEE CARROLL'UN "MEDYUM"LUĞU
    - J. Z. KNIGHT ADLI KADIN RAMTHA "TEBLİĞ"LERİ
    - SILVER BIRCH TEBLİĞLERİ
    - MEDYUM JANİ KİNG VE VARLIK P'TAAH
    - "SÜPER İNSANLIK" DERNEĞİ VE UYDURUK "TEBLİĞ"LER
    - ZIRVA RA-KA TEBLİĞLERİ
    - SÂDIKLAR PLÂNI'NI TENKİT - 2
    - KASYOPYA CELSELERİ'NDE ATMASYON, KITIRASYONLAR
    - RA "TEBLİĞ"LERİ
    - HAYÂLÎ ANDROMEDA KONSEYİ
    - VARMIŞ GİBİ YUTTURULAN PLEİADES KONSEYİ
    - HATHOR GEZEGENİNDEN İNANDIRICI OLMAYAN MESAJLAR
    - ÜSTAT KUTHUMİ'DEN SAHTE İNCİLER
    - ARKTURUSLULAR'DAN ZIRVA MESAJLAR
    - ATLANTİS'İN KRAL RÂHİBİ THOTH'UN IVIR-ZIVIR MESAJLARI
    - BAŞMELEK METATRON ÜFÜRMELERİ