BİR SPİRİTUALİSTİN DÜNYÂSI

RÛHÎ FİLMLER - 1

Spiritualistler!.. Ruhiyatçılar!.. Öte Âlem'le ilgilenenler!.. Gizli İlimler Meraklıları!..

Sağda solda "Ruhî Filmler, Reinkarnasyon Filmleri" gibi listeler görüyorum. Beni hiç tatmin etmiyor. Bende 1950'lerden itibâren yapılmış Ruhî filmlerden çoğunun listesi, o listedekilerin çoğunun kopyası var. Sizlerle paylaşayım, dedim.

Yalnız bir açıklamaya ihtiyaç var... Hernekadar başta kendimi "Spiritualist" olarak tanıttımsa da, Spiritualizm yerine benim tercih ettiğim tâbir Ruhiyat'tır. Ruh'tan bahsediyoruz. Ruh'un hem Dünyâ'daki, hem de Öteki Âlem'deki hâlini nazar-ı itibâra alınca, Psikoloji, Parapsikoloji, Reinkarnasyon, Ekminezi, Telepati, Ruhî Olaylar, Ruhun Özellikleri, Ruhun Kaabiliyeti, Ruhî Rahatsızlıklar, hepsi içine girmektedir.

"Çok okuyan değil, çok gezen bilir" derler... Doğrudur!.. Ama kitapların değeri yabana atılamaz. Buna bir de filmleri, belgeselleri, tiyatro eserlerini eklemek gerekir. 2000 yıllık Yunan "Antigone" trajedisi bugün için dahi öğreticidir. Filmler, belgeseller ayaklarınızla değil, gözlerinizle gezmenizi sağlar. Ben filmlerden çok şey öğrenmişimdir. Bu yüzden kitaplar kadar Beta, VHS, CD, DVD filmlere önem verdim. 30 yıldır bulduklarımı, beğendiklerimi arşivledim.

Böyle düşününce, iş büyüdü. İnternet'i tarayarak "Psikolojik Filmler" ve diğer bâzı filmleri ekledim. Çok uzun bir liste oldu. Konuları ve eleştirileri ile birlikte vermeye çalışacağım. Mümkün olduğu kadar da gruplandıracağım.

Ancak bir hususa temas etmeden geçemiyeceğim. Her filmde tekrar tekrar söyliyeceğim ama, bir kere de baştan ve toptan belirtmek istiyorum... Bâzı Ruhî filmler hernedense son derece abartılı yapılıyor. Bu yüzden önemli bir kısmı korku filmine dönüşüyor. Örnek olarak "Obsesyon" türü ŞEYTAN filmini verebiliriz... Pek çok Obsesyon vak'ası ile karşılaşmış olmama rağmen, hiçbirinde o filmdeki olağanüstü durumlara rastgelmedim.

İkinci hatırlatmam gereken husus ta, Batı ülkelerinde, çoğu Amerika'da yapılmış olan bu filimlere çarpık Hıristiyan inançlarının yansıtılmasıdır. Elbette ki, Hıristiyanlığın esâsı, temeli çarpık değildir. Çünkü bütün dinlerin esâsı aynıdır. Ne var ki, Hz. İsâ'dan sonra, zaman içinde dine râhipler, papazlar, ve bilhassa Papalar tarafından yapılan ilâvelerle, meselâ Şeytan, yenilmez bir Varlık hâline dönüşmüştür. Hemen hiçbir Batı filminde Şeytan'ı İnsanoğlu yenemez. Onlara göre, Şeytan'ın Dünya üzerindeki hükmü, Hz. İsâ tekrar Dünya'ya ininceye kadar sürecektir. ROSEMARY'S BABY (1968) bu tarz muhteviyâtına katılmadığımız, tümden yanlış bir mesaj vermektedir. Şeytan tiynetli insanlar doğabilir ama, bir kadından Şeytan doğmaz. Şeytan ve Cinler, insanları saptırma gayretinden vazgeçmezler, bunun için kötü ve Geri Ruhlar'la işbirliği yaparlar ama, asla inançlı, sağlam imanlı kâlpleri yoldan döndüremezler, onlara birşey yapamazlar.

Ayrıca bu artniyetli emperyalist Batılılar, bizlere, hatta kendi insanlarına MATRIX, YÜZÜKLERİN EFENDİSİ, HARRY POTTER gibi fililerle olmadık hayâller yaşatırlar, hevesler uyandıırlar. Üstelik bu duyguları perçinlemek için de filmi serî hâle getirirler. Hele MATRIX serisi bir Siyonist Dünya propogandasıdır. Avengelistler ve Yahudiler bu propogandayı ÇİZGİ FİLİMLER'e bile taşımışlar, çocuklarımızı zehirlemişlerdir... Neydi o TEK TANRI'ya, ALLAH'a inanan milletimizin çocuklarına "gölgelerin gücü adına!" dedirten HE-MAN serisi?..

Son bir husus; taklitçilik maalesef Tanzimat'tan bu yana (1839) toplulumuzda kötü bir alışkanlık hâline geldi, filimlere de bulaştı... Bizim kültürümüzde, inancımızda vampir yoktur, zombi yoktur, kurt adam yoktur! Buna rağmen bu tür filmler yapıldı. Aynı şekilde yine Batı'ya özenerek sözümona Perili Ev, Kötü Ruh, Huysuz Cin filimleri de yapıldı. Adlarını verip reklâm etmek istemiyorum. Bu tarz konuyu bile bilmeyen rejisörler, senaristler tarafından halkın önüne sürüldü. Onlar da beş para etmez! Hele bâzıları, sözümona İslâm propogandası yapar biçimde Reinkarnasyon, Ruhlarla İrtibat ve Hz. İsa hakkında iddia ve ithamlarda bulunuyor ki, son derece yanlış.

Artık "Ruhî Filmler Listemiz"i mümkün mertebe gruplandırarak sıralıyabiliriz. Bunların her biri hakkında kısa bir değerlendirme ve tenkit de ekliyeceğiz. Bulabildiklerimize de seyredebilmeniz için bağlantı hattı vereceğiz.

***

REİNKARNASYON FİLMLERİ

1 - THE REINCARTAION OF PETER PROUD - PETER PROUD KAÇ KERE YAŞADI? (1975) Elbetteki, ilk sırayı Peter Proud filmi alacaktır. Konusu kısaca şöyle:

California Üniversitesi profesörlerinden Peter Proud bir süredir aynı kâbusu tekrar tekrar görmekte görmektedir. Kâbusları hep bilmediği ama aynı mekânlarda geçer ve bir bölümü özellikle çok korkunçtur. Boğularak öldürülmekte olan bir adam vardır kâbusunda ve adam “Yapma Marcia!” diye bağırıp durmaktadır. Doktorlara falan görünse de, kimse Peter Proud’un derdine derman olamaz. Tâ ki, bir akşam evinde televizyon seyreden Peter Proud, rüyasında görüp durduğu mekânlara âit bir belgesele denk gelene kadar!

Bu film tekrar tekrar seyredilmeye ve arşive konmaya lâyık, abartısız tam bir Reİnkarnasyon filmidir... Bu konuyu 2016 yılında bir daha filme çektiler. Seyretmedim, ona da bakılabilir.

2- THE COLD ROOM (1984) - Carla adındaki kız Doğu Almanya'ya gelir ve kaldığı yerde genç bir kızın 1936 yılında yaşadıklarını hissetmeye başlar. Yandaki bir odaya yiyecek yığar... Bu filmde de bir abartı yok.

3 - CHANCES ARE (1989) - Louie Jeffries’in Corinne ile mutlu bir evliliği vardır. Birinci evlilik yıldönümlerinde Louie karşıdan karşıya geçerken bir kaza sonucu ölür. Louie, Alex Finch olarak yeniden dünyâya gelir. Ancak Öbür Âlem'de Dünyâ'ya gönderileceklerin hâfıza kaydı silinirken, nasıl olduysa bizim adamı atlarlar... ve 20 yıl sonra kader Alex ve Corinne'i, Louie’nin evinde bir araya getirir. Alex eski hayatını hatırlamaya başlar. Karısını ve ona âşık olan en yakın arkadaşını da... Bir de geçmiş hayattaki kızına âşık olma problemi ortaya çıkınca işler iyice karışır.

Bir Reinkarnasyon olayını tatlı bir komedi biçiminde vermesi, bu filmi zevkle seyredilir kılmaktadır. Ayrıca herkesin geçmiş hayâtını unutmadığına da işâret etmektedir. Filmde, "aşı" sahnesi dışında abartı yoktur.

4- İKİBİN YILIN SEVGİLİSİ (1973) - Refik Hâlit Karay'ın nefis mi nefis romanından uyarlanmış, Serdar Gökhan'ın Hülya Koçyiğit'le başrolünü paylaştığı bir Türk filmi... İki sevgili 2000 yıl boyunca üç ayrı devirde karşı karşıya gelir ve birbirlerine âşık olurlar.

Filmi seyredin. Ama kitabı mutlaka okuyun. Çünkü filim imkânsızlıklar sebebiyle geçmişteki devirleri kostüm ve olaylar ile gereği gibi verememiş... İki şahsın üç ayrı hayatta bir araya gelmesi ve birbirine âşık olması abartı gibi görünürse de, imkânsız değildir.

5- DE JAVU - Evli bir yazar 1930'larda Brook Aishley adlı meşhur bir balerinin filmini seyrettikten sonra, kadının hayâtıyla ilgilenmeye başlar. Kadının 25 yaşında öldüğünü öğrenince, araştırmasını derinleştirir ve kendisinin geçmiş hayatında bu balerinin sevgilisi olduğunu, ve bir yangında berâberce öldüklerini tesbit eder... Bilmediği, balerinin hırslı annesi Eleanor'un da tekrar bedenlendiği ve kendisine çok yakın olduğudur.

1980'lerde yapılmış olan bu enteresan Reinkarnasyon filmi, benim arşivimde var ama, koca İnternet'te bulamadım. I SPIT ON YOUR GRAVE - DE JAVU (1978) diye bir filim var, tecâvüze uğrayan bir kadının intikam alışını anlatıyor. Bir de 2006'da yapılmış uyduruk polisiye DE JAVU var. Niye benim bahsettiğim filmi atlamışlar, anlamadım.

6- AUDREY ROSE (1977) - Ivy Templeton, evli ve mutlu bir çiftin 10 yaşındaki kızıdır. Günün birinde bir adam çıkar ve onun kendi kızı Audrey'nin tekrar bedenlenmiş hâli olduğunu öne sürer . Acaba iddiası doğru mudur?.. İş mahkemeye intikâl eder... Film bir Reinkarnasyon filmi olmasına rağmen, bir dram ve korku filmi hâline döndürülmüş. Çocukları ve hassas kişileri uzak tutmak gerek!.. Ama yine de seyretmeye değer.

7- HEAVEN CAN WAIT - CENNET BEKLEYEBİLİR (1978) - Joe Pendleton (Warren Beatty) bir Amerikan futbolu oyuncusudur. Tam şampiyonluk maçına hazırlanırken bir trafik kazâsında ölür. Kendisini Cennet'te değil ama, Öbür Âlem'de karşılarlar. Görevliler bir de bakarlar ki, hatâ yapılmış, 2025 yılına kadar yaşaması gereken Joe, erken alınmış!.. Ona tekrar geri göndermek için yeni ölmüş birinin bedenini kullanırlar.

Tabii ki ALLAH'ın işinde hatâ olmaz... Ama bu hoş, duygusal filmde bu kısmı gözardı edebiliriz... Bir de duyuyoruz ki, bâzı Ruhlar ölümü kabullenmeyip, tekrar doğmayı beklemeyip, baygın veya komada olan birini iterek onun bedenine girip, o bedeni kullanmaktalar... Bu hususta kayda geçmiş vak'alar var... Biraz mübâlâğalı olsa da, meseleye böyle bakıp bu filmin tadını çıkarın...

Ha, bir de 1943 yapımı "Heaven Can Wait" var, ama konusu farklı... Günâhı bol Henry Van Cleve, Cennet'e değil de, Cehennem'e gitmesi gerektiğini düşünmektedir. Ayrı bir mevzu ama, güzel bir filimdir.

8- WHO IS JULIA? - JULIA KİM? (1986) - Bir çocuğu kurtarmak isterken trafik kazâsında parçalanarak ölen güzel sarışın bir kadının beynini (Julia'nın), yine aynı gün ölen Mary Beth adlı sıradan bir kadına naklederler. Kadın uyanınca acaba Julia mı, Mary Beth mi olacaktır?.. Her iki kadının kocası olayı nasıl karşılıyacaktır?..

Yıllar önce bir Celse'de, "beyin dâhil, bütün organları, uzuvları nakletmenin mümkün olacağı" söylenmişti. Yakın bir târihte (2013) yüz, kol, bacak nakli dahi yapıldı. Ama beyin nakli ile Ruh da nakloluyor mu?.. Şimdilik bilemiyoruz.

Reinkarnasyon değil de, bir "beden değiştirme" filmi olarak zihinlerde epey sorular, düşünceler uyandırıyor. Filmi bulursanız, seyredin. Ben çok beğendim.

9- AMEDEUS (1984) - Hârika Çocuk müzisyen Mozart'ın hayâtı (1756-1791) ...

Hârika çocuklar birer Reinkarnasyon vak'asıdır. Geçmiş hayatlarında öğrendiklerini çok küçükken ortaya koymaya başlarlar. Mozart üç yaşında klavsen çalar!.. Nasıl mı?.. Henüz üç yaşındayken, ablası Marie Anna'nın klavsen derslerine büyük ilgi gösterince, babası ona müzik dersleri vermeye başlamıştır. Dört yaşındayken klavsende üçlü aralıklarla beste denemeleri yaptığı söylenir. Babasından dersler alan Mozart, 15 ay gibi kısa bir sürede iyi bir klavsen çalıcısı olmuştur. Beş yaşında ilk "menuet"ini besteler. Dokuz yaşında senfonilerin sâhibidir. Ablası ile birlikte çeşitli yörelerde verdikleri konserler, herkesin büyük ilgisini çeker. Baba Leopold Mozart, çocuklarının müzik dehâlarını sergilemek üzere Avrupa'nın çeşitli merkezlerine geziler düzenler. Gezilerin ilk durağı Münih ve Viyana'dır. Sonra Fransa, İngiltere, Hollanda ve İtalya... Bütün bu merkezlerde Mozart değişik insanlar tanır, bestecilerle tanışır, o çevrenin müziğini dinler. Böylece ilerdeki uslûbunu oluştururken, bu ülkelerin stillerini biriktirip kendi süzgecinden geçirecektir. Mozart Türk musikîsine, mehter müziğine de meraklıdır. "Türk Marşı" ve "Saraydan Kız kaçırma" opereti Türkler'den etkilendiğini gösterir.

ESERLERİ:
OPERALAR: 24 tane operası yer almaktadır. Mozart'ın en ünlü operaları; Saraydan Kız Kaçırma (Osmanlı Devleti'nden etkilenmiştir), Kahire Kazı, Figaro'nun Düğünü, Don Giovanni, La Clemenza di Tito , Mozart Sihirli Flüt Operası
SENFONİLER: Mozart'ın 41 tane senfonisi vadır. No.31-Paris; no.35- Haffner; no.36.-Linz; no.38-Prag; no39; no.40; no.41-Jüpiter en tanınmış senfonileridir.
KORAL MÜZİK: 18 Missa-no.16"Coronation";no.18 do minör (bitmemiş); Requiem (bitmemiş); Exultate jubilate; oratoryalar ve kısa dinsel parçalar.
ODA ORKESTRASI İÇİN SERENADLAR: Seranata notturna, Haffner, Küçük Bir Gece Müziği, Bir Müzikal Şaka, Divertimento'lar, cassation'lar, danslar, marşlar.
KONÇERTOLAR: 12 Piyano Konçertosu: no.15, no.17, no.18, no.19, no.20, no.21, no.22, no.23, no.24, no.25, no.26, no.27
5 keman konçertosu; keman ve viyola için senfoni konsertant; fagot, flüt, obua, klarinet, flüt, arp için konçertoları.
ODA MÜZİĞİ: 23 yaylı çalgılar kuvarteti- "Haydn kuvartetleri" ; "Dissonans Kuvarteti"; "Prusya Kuvartetleri"; 6 yaylı çalgılar kenteti; klarinetli kentet; flütlü kuartetler; piyanolu kuvartetler ;pianolu triolar; yaylı çalgılar için triolar, piyano ve keman sonatları; üflemeli çalgılar için kentetler. VOKAL MÜZİK: Konser aryaları (orkestra ve şan için); şan ve piyano için şarkılar.-

Velhâsılı, inanılmaz bir muzisyendir, Mozart!.. Acaba bir önceki hayâtında kimdi, hangi müzisyendi?

***

RUHÎ HASTALIKLARLA İLGİLİ FİLMLER

Önce "Rûhî Hastalık"tan ne kastettiğimizi açıklamak gerekiyor... Ruh hasta olmaz!.. Ruh'un tek eksiği TEKÂMÜL, tek sıkıntısı TEKÂMÜLSÜZLÜK"tür. Aslında ALLAH, 'Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım. Artık onu düzenleyerek şeklini tamamlayıp, ona da Rûhum'dan üfürdüğüm zaman..." (Sâd Sûresi, 71-72. Âyetler) dediğine göre O'nun Ruhu'nda bir eksiklik olmaz. Eksiklik, "ALLAH, Âdem'e herşeyin ismini öğretti" (Bakara Sûresi, 31. Âyet) hükmü gereğince öğretilenlerin Dünya hayâtında unutulmasından ibârettir. Hastalık dediklerimiz ise, RUH'ta değil; RUH ve BEDEN münâsebetlerindeki aksaklıklardır. Bunu bilimde kabul eder, PSİKOLOJİ, PSİKİATRİ bilimleri PSİ-RUH üzerine binâ edilmiştir... Aşağıdaki filimler bu anlayışla seyredilmelidir.

"Psikiyatri" deyince, aklıma geldi. Acaba Psikiyatristler bu rahatsızlıklara nasıl bakıyor, nasıl değerlendiriyor?.. Eğer hasta Dünya ile ilgisini kesmemiş ise, onun bu hâline NEVROTİK diyorlar. Hasta sırf kendi dünyâsına kapanmış olursa, onun durumuna PSİKOTİK diyorlar. ALLAH ALLAH!.. Bunlar da ne demek?.. Kitaplar şöyle açıklıyor:

İlki daha çok PSİKONEVROZ olarak geçer. Bu rahatsızlık hem Rûhî, hem asabî; yâni sinir sistemine bağlı ârazlar gösteren, ancak bütün araştırmalara rağmen, bedenî ve fizikî bir sebep bulunamıyan, bedenî ve fizikî bir rahatsızlıktan kaynaklanmıyan TEPKİ hâlleridir... Bu durumda olan kişiye NEVROTİK denir.

Belirtileri itibâriyle PSİKOZ, Nevroz'a çok yakındır. Ancak sebeplerinin ayrı olduğu kabul edilir. Psikozlar'da "şahsiyet çözüntüsü" büyüktür. Gün geçtikçe artar. Hastanın iç dünyâsı çok defa dış dünyânın telâkkilerine aykırıdır. Gerçeklere aykırı bir çevre oluşur etrâfında... Fikir bağlantıları kesik kesik ve dağınıktır. Düşünme tarzı hayâlî, ve hezeyan doludur. Bu durumda olan bir kişiye PSİKOTİK denir.

HİSTERİ bir NEVROZ türüdür. Kesin bir târifi yoktur. Histeri hastalarında "kişilik değişimi" gözlenir. Kadınlarda oranı, erkeklere nazaran en az üç misli fazladır. Nefis kontrolü zayıf kimselerin düçâr olduğu rahatsızlıktır. Sükût-u hayâl, yâni hayâl kırıklığı, cinsî doyumsuzluk, hırslı çalışma, sürmenaj, yâni sürekli ve aşırı çalışmadan doğan yorgunluk, bitkinlik veya sürekli başarısızlık Histeri'ye yol açar. Tecrübesiz hekimler Histeri hastalarına "ŞİZOFRENİ başlangıcı" teşhisi koyabilirler. Halbuki, Şizofreniler'de "kişilik değişimi" Histerikler ile aynı biçimde tezâhür etmez... Ayrıca Histerik bir hastanın "kendine birşey yapılacağı korkusu" MÂNİK bir hâl zannedilebilir. Değildir. Ender olarak Histeri hastalarında "hayâl görme" hâli ve "geçici tiyatro artistliği"ne de rastlanır. Hipo seviyede, yâni ilerlemiş histeri vak'alarında hasta çeşitli çılgınlıklar yapabilir. Çok konuşma, konuşmayı kendi üstüne kurma, olay çıkarma, soyunma gibi... Histeri, şımarıklığın engellenmesi hâlinde KRİZ'e döner. Ayılır, bayılır, küser, korkutur, üzer... Ama, hasta bir deli, bir Psikotik değildir. Kendine her söyleneni hınzır gibi anlar, ama belli etmez!.. Histerikler "hayır" sözü bilmezler. Âilesi, çevresindekiler de onların her isteğini yerine getirerek hastalığın ilerlemesine yardımcı olurlar. Kol sinirlerinin, veya diğer sinirlerin, kısmen de olsa, kontrolsuzluğu; "hipo seviyede histerik kişilik belirtisi" sayılır... Histerik, bir tiyatro oyuncusudur. Başkası için, seyirci için oynar. Psikotik ise yalnız kendi için oynar. Aradaki fark budur Psikotikler'e müdâhale hemen hemen imkânsızdır. Çünkü dış dünyâ ile bağını tamâmen kesmiştir.

MANİ; çok konuşma, düşüncede düzensizlik, acâip davranışlar ile belirlenen PSİKOZ türüdür. Ancak bu özelliklerinden dolayı Histeri ile karıştırılır. Manik hasta yerinde duramaz. Her yere yazı yazar. Bağırır çağırır, şarkı söyler, çığlık atar.

Geldik en önemli kısma... Bu gibi rahatsızlıklarda ŞUUR ve ŞUURALTI arasındaki sınır kalkar!.. Halbuki, bu sınır kişiliği belirler. Sınır kalkınca ne olur?.. Kişilik kaybolur veya özelliğini kaybeder. Sınırın tamâmen kalkması PSİKOTİK bir hâldir, Dünya ile ilişkiyi koparır.

Bizim OBSESYON ve CİN ÇARPMASI dediğimiz olaylar işte bu ŞUUR ve ŞUURALTI arasındaki sınırın altında başlar. Obsedör Ruhlar bedene girmez, ŞUURALTI'na malzeme sağlar, hastanın kişiliğinin bozulmasına yol açarlar. Obsedör Varlık için BEDEN bir ihtiyaçtır, çünkü kendi bedenini gereği gibi kullanmamış, tekâmül etmek yerine büyük hatâlar yapmış, şimdi Âhıret'te onun azâbını çekmektedir. Etkilediği birinin vücudunu kullanmak, ondan yararlanmak ister. Şuuraltına tesir ettiği gibi, daha ileri giderek bedene hâkim olabilir. Hattâ Cinler'in yöneldikleri bedenleri kullandıkları, tecâvüz ettikleri, evlendikleri söylenir.

Doktorlar ve Psikiyatristler herkese bir kulp takarlar. Ama, "Hastayı iyi ederler mi?" diye sorarsanız; özellikle Rûhî Rahatsızlıklar'da hasta kendi kendini iyi eder.

Şimdi bu izahat ışığında aşağıdaki OBSESYON filmlerini daha iyi değerlendirebilirsiniz.

Artık filimlere geçelim. Bakalım, tesbit edebilecek misiniz hangi hastalıkla mâlûl bu kişiler?

1- JACK THE RIPPER - Karındeşen Jack 1988 - Mıchael Cane ve Jane Seymour'un başrollerini paylaştığı bu televizyon mini dizisi, oldukça iddialıdır. İçişleri Bakanlığı'nın izniyle 100 küsur yıl öncesine âit bu çözülememiş vak'anın polis kayıtlarına ulaştığını, uzman görüşlerini aldığını belirtir. Müdâhil olan kişilerin doğum ve ölüm târihlerini verir...

1888'de Londra'da korkunç cinâyetler işlenmekte, fâhişeler gece yarısı öldürülüp, parçalanıp sokaklara atılmaktadır. Polis bir türlü kaatili yakalayamaktadır. İşe Scotland Yard dâhil olur. Sarhoş biri olan Müfettiş Abberline bu vak'a ile görevlendirilir. İşe bir de medyum karışır. Kaatil hakkında bâzı vizyonlar gördüğünü belirtir. Araştırdıkça, çektikçe ipin ucu İngiliz Sarayı'na kadar uzanır. Kraliçe Viktorya'nın torunu Prens Edward Albert Victor'un adı esrârengiz bir şekilde geçmeye başlar. Bu arada kaatilin eğitimli biri olduğu ve insan anatomisi hakkında bilgi sâhibi, ancak Ruh hastası olduğu tesbit edilir.

2- FROM HELL - Cehennem'den Gelen 2001 - Aynı konuyu işleyen bir filim... Başka bir açıdan yaklaşmış. Meseleye Masonlar da karışıyor. Filmde Mason törenleri var... Müfettiş Abberline bu filmde sâdece sarhoş değil, afyonkeş olarak da gösterilmiş. Vizyonları gören de kendisi... Sonu farklı bitiyor. Haa, Müfettiş Johnny Depp...

Her iki filmi bir arada değerlendirerek İngiliz Kraliyet Hanedânı'nın nelere bulaştığını, temiz görünmek için ne haltlar yediğini daha iyi anlayabilirsiniz. Tek vak'a bu değil ki!.. Kut'ül Amâre'de OSMANLI'ya esir düşen bir Kral'ın damâdı, bir Kral'ın da eniştesi olan General Townshend'i unutturmak için yaptıkları numaraları, zibidi Prens Charles'den boşanan Lady Diana'yı nasıl dışladıkları hatırlardadır.

3- JACK THE RIPPER - Karındeşen Jack 1976 - Klaus Kinski, Şarlo'nun kızı Josephine Chaplin oynamış bu filmde. Bu da değişik bir açıdan yaklaşmış... Kaatilin Ruh hastası olduğu belli. Ama iş orada bitmiyor!.. Yukarda belirttik.

4- Tabii ilk "JACK THE RIPPER - Karındeşen Jack"filmini Alfred Hitchcock yapmış, "THE LODGER- A STORY OF LONDON FOG" - Pansiyoner - Bir Sisli Londra Hikâyesi" adıyla, hem de 1927 yılında, sessiz ve renksiz olarak... Ben parçasını buldum, isterseniz ona bir bakın, belki tümünü de bulabilirsiniz.

Aynı sayfada THE RULING CLASS - Egemen Sınıf (1972) filmi var. O da Peter O'Toole'un kendini "Karındeşen Jack" hisseden bir deli ile ilgili filmi... Gene bir Ruh hastası... Ben filmin parçasını buldum, isterseniz ona bir bakın, belki tümünü de bulabilirsiniz.

***

OBSESYON FİLMLERİ

Başlığa OBSESYON dedik ama bu gruba CİN ÇARPMASI da dâhil... Hıristiyanların "insanın içine Şeytan girmesi" gibi bir inançları da var. Filimlerini bu anlayışlar yaparlar. Aslında insanın içine Ruh da girmez, Cin de, Şeytan da... Bunlar kişinin şuuraltına malzeme verirler... Bir Ruhî Rahatsızlık'tan söz ediyoruz. Özelliğinden dolayı ayrı bir kategoride ele aldık. Kastımız, bir bedenin kendi Ruhuna ek olarak başka bir Ruh veya Bedensiz Varlık tarafından kontrole alınması ve kişiyi rahatsız etmesi, istemediği şeyleri, şuuraltına malzeme vererek yaptırmasıdır.

1- ENTITY KARABASAN (1982) - Doris Bither adlı kadının gerçek hikâyesine dayandığı söyleniyor... Bu kadın bir gece hırpalandığını ve bir Varlığın Tasallut'una ve tecâvüzüne mâruz kaldığını farkediyor. Dehşete kapılıyor. Konuyu öğrenen âilesi ve arkadaşları kadının delirdiğini sanıyor. Bunun üzerine kadın Parapsikologlar'ın yardımını istiyor. İşe bilim adamları karışıyor ve Varlığı laboratuvarda tesbite çalışıyorlar.

Bir tecavüz söz konusu olduğu için, bu Varlığın Cin olma ihtimâli daha kuvvetli... Bu konuda Prof. Dr. Mehmet Kemâl Irmak'ın Şizofreni hakkındaki değerlendirmesini gözden geçirmekte yarar var... Ruh'a inanmayanlar tarafından çok eleştirilen Prof. Irmak, bâzı Rûhî Rahatsızlıklar'a gerçek teşhisi koymuş bulunuyor. Şöyle ki, bütün Rûhî Rahatsızlıklar değil ama, önemli bir kısmı "Osesyon" vak'asıdır. Ancak hepsi "Cin Çarpması" değil, bir kısmı da "Geri Ruh Tasallutu"dur.

Filim abartılı olmasına rağmen, Obsesyon konusunda önemli bir fikir veriyor. Ürkütücü sahneleri var. Çocukların ve hassas tabiatlı kişilerin seyretmemesi gerekir.

2013 yılında aynı adla yapılan başka bir filmin bu konuyla hiç alâkası yok. O film, Sibirya'da esrârengiz şekilde öldürülen 34 kişiyle ilgili.

2- EXORCIST - ŞEYTAN (1973) - Film aslında gerçek bir olaya dayanıyor... Meşhur aktrist Shirley Mc Laine'nin kızı bir Obsesyon mağdurudur. Filmde bu, "ABD'de ünlü bir sinema oyuncusunun kızı Regen MacNeil Psikolojik Rahatsızlıkları" şeklinde gösteriliyor. Onun tedâvisi ile uğraşılıyor. Regen'in rahatsızlığı artarken doktorlar bunun tıptaki karşılığını bulamıyorlar ve anne Chris McNeill'e "Şeytan çıkarma âyini" öneriyorlar. Anne Peder Damian'dan yardım istiyor. Peder Damian ise kendi annesinin rahatsızlığı ile birlikte inancını sorgulamaktadır... Olaylar böyle gelişiyor.

Yalnız film çok abartılarak çekilmiş, bir korku filmine dönüşmüştür. Bu Varlığı Şeytan diye yorumlayanlar, film setinin ve kadrosunun başına gelenleri de Şeytan'a yordular. Filmin çekimleri sırasında iki kere set yanmış, ışıkçı ve görüntü asistanı ölmüş, üç figüran kalp krizi geçirmiş, başrol oyuncusu Regan'ı canlandıran Linda Blair yataktan düşerek kolunu kırmış ve kostümler çalınmıştı... Bizce Varlık ya çok Kötü bir Ruh idi, ya da Cin'di.

Tam etkisini hissedebilmek için, bütün Rûhî filmlerde olduğu gibi, dûblâjlı kopyayı değil, altyazılı seyredilmesini tavsiye deriz. Öte yandan, çok ürkütücü sahneler vardır. Çocukların ve hassas tabiatlı kişilerin seyretmemesi, kısık sesle seyredilmesi gerekir.

Tüm Dünyâ'da olumlu-olumsuz pek çok eleştiri alan bu filmden sonra, 1977'de Şeytan 2 , 1990'da Şeytan 3 , 2004'de Şeytan-Başlangıç ve 2005'de "Dominion: Prequel to the Exorcist", 2008'de "Şeytan Geri Döndü" filmleri çekildi. Bâzılarını seyrettim ama, yorumda bulunmak istemiyorum.

3- POSSESSED - 2000 - Başrollerini Henry Czarny, Jonathan Malon ve Christopher Plummer'in oynadığı bu filmi İnternet'te bulamadık. Hayret ettik, çünkü Amerika'da gizli tutulsa da, Katolik Kilisesi tarafından resmî bir destekle uygulanan ve kayıtlara geçmiş tek vak'a olan bu "Şeytan Çıkarma Âyini"ni anlatıyor.

Olaylar büyükannenin küçük yaştaki torunuyla Fincan tarzı Ruh Çağırma'sıyla başlıyor. Hep söyleriz, çocuklar bu işe karıştırılmaz. Bilir-bilmez kişilerle Fincan'a oturulmaz. Tedbirsiz Ruh çağrılmaz, alay edilmez, gayrıciddi davranışlardan kaçınılır diye!.. İşte bu kurallara uyulmadığı için çocuk sesler duymaya başlıyor, bir Varlığın etkisine giriyor. Etrâfına zarar vermeye başlıyor. Olaya önce II. Dünya Savaşı'nda Almanlar'la çarpışmış bir râhip müdâhale ediyor. Sonra ikinci bir râhip yardımcı olmaya başlıyor. Sorun büyüyünce, Katolik Başpiskopos'una başvurup zar zor "Şeytan Çıkarma" izni alıyorlar, ama gizli kalması şartıyla... Çalışmalar başarısız geçiyor. Hattâ Varlık râhiplerden birini etkisine alıyor. İkincisini öldürmeye kalkışıyor. Nihâyet son âyine üç râhip giriyor ve Varlığı kovuyorlar.

Artık tekrara lûzum yok ama, belirtelim, film son derece abartılı. Eşyâlar havalarda uçuşuyor. O yüzden vak'ayı "Poltergeist - Gürültücü Ruh" olayı olarak da değerlendiriyorlar. Çocukların ve hassas tabiatlı kişilerin seyretmemesi gerekir.

4- PSYCHO - SAPIK (1960) - Bir korku ve gerilim klâsiği olan Psycho, usta yönetmen Alfred Hitchcock’a âit... Bizce bir Obsesyon filmidir. Obsesyon olduğu filmin sonunda anlaşılır. Filmin ortasına kadar tekinsiz bir hava, seyircinin peşini bir türlü bırakmaz ve sürekli başka karakterlerle, ilginç diyaloglarla yalancı ipuçları vererek yanıltır. Esas konunun ne olduğu anlaşılana kadar Hitchcock, seyirciyle kedinin fareyle oynadığı gibi oynar... Ürkütücü, insanı yerinden hoplatıcı sahneler yüzünden çocuklar ve hassas tabiatlı kimselerin seyretmemesi gerekir.

Filmin tutması üzerine 1983'de PSYCHO 2 , 1986'da PSYCHO 3 , 1990'da PSYCHO 4 - THE BEGINNING çekildi. Ardından 2000 yılında benzer bir temayı işleyen AMERICAN PSYCHO geldi.

2013 Yılında ise "Bates Motel" adlı dizi yapılmış ve Norman Bates'le ilgili konu orada detaylı bir şekilde işlenmiştir.

5- THREE FACES OF EVE - ÜÇ RUHLU KADIN (1957) - Bir doktor "çoklu kişilik bozukluğu"ndan mustarip bir kadını tedâvi etmeye çalışmaktadır... Gerçek bir vak'adan beyazperdeye uyarlanan filmde, varlığından haberdar olmadığı üç farklı karakteriyle yaşamını sürdürmeye çalışan Eve White'ın başından geçenleri izliyoruz. Ancak bu üç kişiliğin, psikiatristlerin iddia ettiği gibi "çift kişilik, kişilik bölünmesi" mi olduğu, yoksa iki ayrı Varlığın Tasallut'unun sonucu mu olduğuna karar vermeyi, size bırakıyoruz. Biz iki veya üç Ruh tarafından Obsede edilmiş hastalar gördük. Şaşırtıcı değil.

6- SYBILL (1978) - 16 Değişik karakter tezâhürü gösteren bir kadın ve onun tedâvisi ile uğraşan doktorun mücadelesi yansıtılıyor... Film, Shirley Mason adlı kadının gerçek hikâyesine dayanıyor. Abartı var mı, bilemiyoruz. Yine bu karakterler "çoklu kişilik" mi, yoksa fırsatını bulan Geri Ruhlar'ın Obsesyonu mu, kararı size bırakıyoruz. Ancak şunu belirtelim, Obsesyon vak'aları hemen dâima zayıf ve hırpalanmış kişilerde ortaya çıkar. Bu kadının da çok kötü ve eziyetli bir çocukluk yaşamış olduğu anlaşılıyor. Öte yandan, filmde Psikolojik tedâvi gören hasta sonunda kurtuluyor, ama maalesef benzer tedâvi gören asıl hasta Shirley Mason ilaç bağımlısı olarak sürünüyor... Sally Field'ın oyunu müthiş!.. Yine dûblâjlı kopyasını değil de, altyazılı olanı tavsiye ederiz... 2007 Yılında konu tekrar filme çekildi. Ona da bakabilirsiniz.

7- DRESSED TO KILL - ÖLÜME KUŞANMAK (1980) - .Kate, New York'ta yaşayan bir kadındır, evliliğinde sorunları olan eşiyle arasında cinsel problemler vardır. Kadın aynı zamanda çocuk sâhibidir. Kadın özgür Ruh'lu bir kadındır. sonunda canına tak eder. Psikiyatristi Dr. Robert Elliot'a (Michael Caine) yaşadığı sorunlardan bahseoer. Bu psikriatristin hastaları esrârengiz sarışın bir kadın tarafından öldürülmektedir. Kaatil, sonunda kendini gören bir sosyete fâhişesinin peşine düşer. Film sürpriz bir sonuçla biter. Bizce, sarışın kaatil aslında Obsesyonlu biridir ve cinâyetleri o yüzden işlemektedir.

***

RÛHÎ KUDRET-KAABİLİYET TEZÂHÜRÜ İLE İLGİLİ FİLİMLER

Bundan kastımız, sıradan insanlarda görmediğimiz veya ortaya çıkmamış olan Şifâ, Telepati, geçmişi veya geleceği görme (Klervoyans), eşyaları etkileme (Telekinezi) gibi kaabiliyetleri olan insanlarla ilgili filmlerdir.

1- RESURRECTION (1980) - Bir trafik kazasında kocasını kaybeden, kendisi de felç olan bir kadının, sonradan iyileşmesi ve Şifâcı olması hikâye edilmektedir. Kadın sakat ve hasta insanlara ümit kaynağı olur. Onu bir peygamber gibi görenler dahi çıkar... Filmde bir de Öbür Dünya'ya gidiş ve dönüş sahnesi vardır ki, tekrar tekrar seyredilebilir. Bizce film duygusal, abartısız, klâsik sayılması gereken değerdedir.

Bu adda başka filimler de var, ama konuları değişik.

2- DEAD ZONE - ÖLÜM BÖLGESİ (1983) - Film Stephen King'in aynı adlı romanından uyarlanmıştır. David Cronenberg'in yönetmenliğini yaptığı filmde Christopher Walken, Tom Skerritt, Martin Sheen, Herbert Lom, Brooke Adams ve Colleen Dewhurst rol almıştır. Film, bir trafik kazası geçirip komaya giren ve yıllar sonra komadan uyanan Johnny Smith (C. Walken) adlı öğretmenin Rûhî Güçler'ini ortaya çıkmasını konu edinmektedir. Yol göstermek gibi olacak ama, Johnny önce geçmişi görür. Sonra kendinden uzakta ama o anda olmakta olan olayları sezmeye başlar. Sonra gelecekte olacakları görür. En sonunda da gördüğünü değerlendirerek geleceği değiştirmeye karar verir... Hernekadar efektler ile biraz gerilim havası verilmişse de, film bizce gerçekçidir, öğretici, düşündürücü ve etkileyicidir. Bir klâsiktir.

3- DREAMSCAPE (1984) - Alex Gardner 19 yaşında iken Rûhî Kaabiliyet'ini tesbit için ilim adamlarının nezâretinde laboratuvar çalışmalarına katılmıştır. Sonra ortadan kaybolur. Geleceği görme kaabiliyetini kullanarak at yarışlarında para kazanmaya başlar. Onun özelliğini farkeden gangsterlerin elinden kaçan Alex, iki bilim adamının kucağına düşer. Bunlar insanların uyku sorunlarını çözmeye çalışırken, Bob Blair adlı hükûmet ajanı, projeyi insanların rüyâsına girerek suikast yapmaya döndürmek ister. Kısacası, Amerikan Başkanı'nın hayâtı tehlikededir.

Filmde bâzı ürkütücü kâbus sahneleri olmasına ve bir ölçüde abartılı olmasına rağmen, bâzı tarikat ehli tarafından da kullanılan "rüyâya girme" fenomenini gâyet iyi vermektedir.

4- CARRIE (1976) GÜNAH TOHUMU - Stephen King'in ilk romanından uyarlanarak çekilen bir filmdir. Aslında bir korku filmidir. Bu listeye alınış sebebi, saf bir kızın birdenbire ortaya çıkan "eşyâya hükmetme" kudretidir. Film çok abartılı ve ürkütücüdür. Bu yüzden çocukların ve hassas kişilerin seyretmemesi gerekir...

2013'de konu yeniden filme çekildi. Ona da bakabilirsiniz ama, o filmde Sissy Spack'in oyun seviyesine çıkacak biri olduğunu sanmıyorum. Sissy Spack ilk filmdeki rolüyle ilk defa En İyi Kadın Oyuncu Oskarı'na aday olmuştu. Carrie de sinema târihinin en iyi 20 korku filminden biri olarak kabul edilir... Tekrar ediyoruz, bizi o tarafı ilgilendirmiyor.

5- JENNİFER (1978) Jennifer yılanlarla ilişki kurabilen, onlara hükmeden bir kızdır. Burs kazanıp gittiği okulda kendisiyle dalga geçen öğrencilerden bu gücünü kullanarak intikam alır... Aslında film bir "korku filmi", ama Rûhî Kudret açısından değerlendirerek listeye aldık. Mâlûm, bizde de "Yılancı Mâcit Hoca" vardı. Efsunladığı kişileri değil yılan-akrep, sivrisinek bile sokmazdı. Uğur Dündar onu TRT'ye çıkarmış, o da akrep zehirini nasıl konrol edip önlediğini, Uğur Dündar'ı bir akrebe sokturarak göstermişti. Bu bakımdan olayı mümkün görüyoruz, ancak film abartılı sayılabilir.

6- THE EMERALD FOREST - ZÜMRÜT ORMANI (1985) - Gerçek bir hikâyeden yola çıkılarak yapılan ve Brezilya'nın Amazon Ormanları'nda geçen nefis bir filim... Amerikalı Baraj Mühendisi Bill Markham'ı Power Boothe canlandırıyor... Görünmez insanlar olarak bilinen Amazon yerli kabilesine mensup biri, Markham'ın küçük oğlunu kaçırınca, Markham 10 yıl boyunca oğlunu arar. Sonunda bulur ve oğlunun sanki bir yerli kabile üyesi gibi büyümüş olduğunu farkeder. Markham oğlunu uygarlığa geri dönmeye ikna edebilecek mi?.. Baraj yapmak için ormanı tahrip eden beyaz adamlara karşı Amazon yerlilerinin mücâdelesi... ve onların sihirli kudretleri... Hem estetik, hem içerik bakımından muhteşem bir klâsik. Hele bir yerlinin ağaçları kesen "beyaz adamlar" için "Dünyâ'nın derisini yüzüyorlar" demesi tüylerimi diken diken etmişti.

7- EYES OF LORA MARS - LORA MARS'IN GÖZLERİ (1978) - Faye Dunaway'in canlandırdığı Lora Mars bir moda fotoğrafçısıdır, ancak fotoğraflarında şiddeti öne çıkarır. Bir gün yakınlarının ve meslektaşlarının öldürülüşünü, kaatilin gözünden olay ânında görmeye başlar. Kaatil sonunda onun da peşine düşer.

8- THE GIFT - ÜÇÜNCÜ GÖZ (2001) - Georgia'da yaşayan Annie adlı dul kalmış bir anne, gaaipten şeyler görmekte, insanların gelecekte yaşayacakları hakkında istemdışı olarak bilgi edinmektedir. Yörede yaşayan ve lise müdürüyle nişanlı olan bir genç kızın cinâyete kurban gitmesi sonucu, Annie'nin alışılmışın dışındaki yeteneklerinden soruşturma için yararlanılmasına karar verir. Civarda yaşayanların Annie'ye karşı takındıkları tavırlar farklıdır. Öyle ki, eşiyle arasında şiddetli geçimsizlik bulunan bir adam (Keanu Reeves), onu Şeytan'la işbirliği yapmakla suçlamaktadır. Zamanla, civarda yaşayanların hepsi cinâyet soruşturmasının zanlılarına dönüşüverir. Annie'nin sosyal hayâtı, soruşturma yüzünden bir karabasan hâlini alır...

Sam Raimi'nin yönettiği film, toplumsal bir dram niteliği taşıyan olayları gerilim ve doğaüstü unsurlarla harmanlayarak sunuyor. (Aslında hiçbir şey "doğaüstü" değildir. Hepsi tabiat kanunlarına, yâni ilâhî kanunlara uygun olarak cereyan eder. Ama çoğundan biz habersizizdir.)

***

RUHLARLA İRTİBAT FİLİMLERİ

1- The Mothman Prophecies - Gecenin Nefesi (2002) ...- İngilizce "moth" kelimesi "güve" demek... moth-man, "güve adam" oluyor... Filmde bu tarzda görünenler var...

Saygın bir gazeteci olan John Klein, eşi Mary ile birlikte yeni bir ev aldıktan sonra dönüş yolundadır. Arabayı kullanan eşi önünde anlam veremediği bir Varlık görür ve kontolü kaybeder. Ciddi şekilde yaralanan Mary birkaç gün sonra hastanede hayâta vedâ eder. Ölmeden önce gördüğü şeyin resimlerini yapmıştır.

Aradan iki yıl geçer. Eşinin ölüm acısını hâlâ üzerinden atamayan John, bir iş için şehir dışına çıkar ama kendini olması gerektiği yerden 600 km uzakta bir kasabada bulur. Burada bayan polis memuru Connie Parker ile tanışan John, çevrede bâzı insanların garip sesler duyduğunu ve anlam veremedikleri şeyler gördüğünü öğrenir. Böylece bu olayların eşinin ölümü ile ilgisi olduğunu düşünerek araştırmaya başlar. Bu arada felâket kehânetleri alınmaktadır... Yazar gelmekte olan bir felâketi önlemeye çalışır... Filmin, gerçek bir olaya dayandığı söylenmektedir.

2- A BAG OF BONES - Bir televizyon mini dizisi... Bir yazar karısını kaybeder. Karısına âit evde inzivâya çekilip roman yazmak isterken, bir şekilde karısıyla İrtibât'a geçer. Kâbuslar görmeye başlar. Sonra buna 1930'lu yıllarda meşhur olan bir zenci kadın şarkıcının ruhu da katılır. Ardından suda boğulmuş olan bir kız da İrtibat kurar. Kâbuslara hayâller eklenir.

Stephen King'in romanına dayanan bu uzun dizi, çok abartılıdır. Başında zâten seyirciler ürpertici sahneler konusunda uyarılmaktadır. Yine de zevkle ve ibretle seyredilebilir.

3- FINN 2013 - Bir Hollanda filmi... Bir marangozun oğludur Finn... Babası onu futbola yönlendirir ama o müzisyen olmak ister. Bir gün karşısına Luk diye bir adam çıkar ve ona bir keman verir. Finn de babasından gizli bu adamla keman çalışmaya başlar. Sonu sürpriz...

4- SCOOP 2006 - Bir Amerikalı gazetecilik okulu öğrencisi kız İngiltere'de gezideyken bir sihirbazın gösterisine katılır. Sihirbaz onu dolaba sokup kaybedecektir. Ancak kız dolaba girince, ölmüş bir gazetecinin hayâletiyle karşılaşır. Gazeteci ona bir seri cinâyetin izini sürmesini, kaatilin zengin bir lordun oğlu olduğunu söyler. Olaylar böyle gelişir ve bir sürprizle biter.

5- Aslında târihî bir film ama, JAN D'ARK'ın gaaibden bir ses duyarak kılıç kuşanıp Fransa'yı işgâl eden İngiliz ordusuna karşı çıkması bizce bir Rûhî İrtibat ve Medyumluk olayıdır. JAN d'ARK'ın 12 yaşındayken Aziz Catherine, Aziz Margearet ve Aziz Micheal'in Ruhlar'ı ile İletişim'e geçmeye başladığı söylenir. O yüzden listeye aldık. Jan d'Ark ses duyduğu sürece zaferleri sürer. Sonrasını seyredeceksiniz... Biz ne dedik, bir başka sayfada?.. "Rûhî İrtibatlar muayyen bir süre devam eder. Israr eder, zorlarsanız; sonu hüsran olur."

1948 yapımı, Ingrid Bergman'ın oynadığı bu renksiz film, sizi gerçekten duygulandıracaktır. Keşke orjinal, altyazılısını bulabilseydim!

1999 yapımı "THE MESSENGER" filmi de Jan d'Ark'ın hikâyesini anlatıyor. 2 saat 28 dakikalık uzun bir film...

Bir de 1928 yılında yapılmış renksiz ve sessiz JAN D'ARK'IN TUTKUSU filmi var ki, Jaen d'Ark'ın muhakeme sürecini anlatıyor. Meraklılara tavsiye ederim.

6- Jan d'Ark sesler duyuyor. HAMLET ise öldürülmüş babasının hayâletini görüp ondan bilgi alıyor. William Shakespeare'in bu muhteşem eseri de bir Rûhî İrtibat üzerine kurulmuş... Bu konuda ilk film 1948 yapımı.. Laurence Olivier baş rôlü oynuyor. Laurence Olivier filmi hem yazıp yönetmiş, hem de Hamlet rolünde oynamıştır. Film, anlatıcının "Bu kendi aklıyla barış sağlayamayan bir adamın trajedisidir" cümlesiyle açılıyor. Hareketlilik ise gözetleme kulesinde nöbet değişimi yapan iki muhafızın birbirlerine olağandışı bir şey görüp görmediklerini sormalarıyla başlıyor... Bir diğer nöbetçi olan Marcellus iki kez Kral Hamlet’in hayâletini gördüğünü iddia eder. Marcellus daha sonra Prens Hamlet’in arkadaşı Horatio ile çıkagelir. Âniden hayâlet üçüne birden görünür ve Horatio hayâletten konuşmasını ister... Film dört dalda Oscar ödülü kazanmıştır... Altyazılısını bulamadım.

1990 yapımı HAMLET'te Mel Gibson oynuyor. Seyrettim. İnternet'te Türkçe düblajlısını buldum. Vasattı. Ama benim bir huyum var. Jan d'Ark gibi, Hamlet gibi filmlerin bütün versiyonlarını seyredip değerlendirmeyi severim. Onun için diğer Hamlet filmlerini de listeme aldım.

1996 yapımı HAMLET orjinal altyazılı... Esere sâdık kalınmış. Kıyâfetler biraz modern, o kadar. Shakespeare'in şâirane ifâdeleri dikkat çekici... Bir de çok meşhur artistler küçük rollerde...

1980 yapımı HAMLET filminin ilânını gördüm ama seyredemedim.

1987 yapımı "Hamlet liikemaailmassa" filmi, Prens Hamlet'i iş dünyâsına taşıyan bir Finlandiya filmi. Olaylar aynı. Duygusal bir yönü yok.

2000 yapımı HAMLET filmi ABD, Manhattan'da geçiyor. Zamanımıza adapte edilmiş bir cinâyet filmi...

2009 yapımı HAMLET i... BBC yapımı Hamlet... Kıyâfetler yine modernleşmiş. Film altyazılı.

2015 yapımı HAMLET operası da var. Bu sâdece cenâze sahnesi ... İzlerseniz.

***

SAHTE MEDYUM FİLİMLERİ

1- RED LIGHTS - Medyum (2012) - Üniversitenin Psikoloji bölümünde öğretim üyesi olan Margaret Matheson ve asistanı Tom Buckley, Ruh Çağırma, Psişik Güçler, Telepati vb. Metafizik olarak tanımlanan olayları ülke çapında araştırarak, Sahte Medyumlar'ın ipliğini pazara çıkartmaktadırlar. İnsanları çeşitli, kurnaz yöntemlerle kandıran şarlatanlar çok büyük paralar kazanmakta, dahası, ciddi hastalıkları olan insanları tıbbî yöntemler yerine bu sahte güçleriyle tedavi ettiklerine inandırmaktadırlar. Bu Türkiye'de de yaygındır. Üstelik bu hacı-hoca-medyum takımı, bu yolla inandırdıkları kadınlara tecâvüz ederler.

Fakat ünlü Kör Medyum Simon Silver 30 yıl sonra yeniden gündeme gelip, gösterilere çıkmaya başlayınca Tom, Margaret'ın tüm ısrarlarına rağmen Silver'ın da peşine düşmek, bir yalancı olduğunu ispat etmek ister.

Başrollerini Robert De Niro, Elizabeth Olsen ve Sigourney Weaver'ın paylaştığı film bir sürprizle sona eriyor.

2- LEAP OF FAITH - Mûcize (1992) - Baş rolünü Steve Martin'in oynadığı sahte bir râhip ve Sahte bir Şifâcı Medyum filmi... Kasaba kasaba dolaşıp kurduğu çadır kilisesinde halkı kandırıyor. Tıpkı bizim Üfürükçü Sahte Hocalar gibi... Film bu tarz hilelerin nasıl yapıldığını da gösteriyor... Yalnız unuttuğu bir şey var Sahte Râhib'in... Şifâ için iki taraftan birinin, yani şifâ veren veya alanın, sâdece birinin inanması bile şifâ için yeterlidir... Film bir sürprizle sona eriyor... Komedi kategorisinde sayılmasına rağmen, bence çok ibret verici ve düşündürücü bir film.

Bu adda 2015 yılında çevrilmiş başka bir film daha var. Ama konusu değişik.

3- SAHTE RÛHÎ ŞİFÂ SEANSLARI - VİDYO - Bunda Sözde Şifâcı Râhip bir üfürmesiyle, itmesiyle, hatta ceketiyle vurmasıyla insanları bayıltıyor ve hepsi ayılınca şifâ buluyor!.. Yerseniz!.. Yalnız vidyo İngilizce, Türkçe'sini bulamadık.

4- SAHTE RÛHÎ ŞİFÂ SEANSLARI - VİDYO2 - Sahte Şifâcı Râhip ve Medyumlar'ın foyasını ortaya çıkaran bir başka vidyo... İlk herif çocuk felcini tedâvi ettiği söylerken, aksi ispatlanıyor. Ancak vidyo gene İngilizce...

5- SAHTE RÛHÎ ŞİFÂ SEANSLARI - VİDYO3 - Bunun adı SATILIK MÛCİZELER... Sahte Şifâcı Rahip-Medyumlar'ın foyasını ortaya çıkaran bir başka vidyo... Bu seferki herif sağırları, körleri tedâvi ettiğini iddia ediyor!.. Tabii İsâ adına... Din istismârı olmasa olmaz!.. Sonradan anlaşılıyor ki, "sağır" denilen tam sağır değil, az işiten biri.. "kör" denilen de tam kör değil... şekilleri, renkleri görebiliyor... Bu da İngilizce...

6- SAHTE RÛHÎ ŞİFÂ SEANSLARI - VİDYO4 - Bu da yılda 2 milyon dolar kazanan, adını meşhur komedyen Benny Hill'e benzetip "Benny Hinn" yapmış olan Sahte Râhip, Sahte Şifâcı Medyum hakkında... Adamları sahneye çıkacakları seçiyor, az sakat olanlar tedâvi olmuş gibi gösteriliyor. Ağır sakatlar ise uzak tutuluyor. Bu da İngilizce...

7- Bir de Chevy Chase'in oynadığı bir komedi filminde böyle Sahte Râhip, Sahte Şifâcı Medyum sahnesi vardı. Ama filmin adını hatırlamıyorum. Gören, bilen varsa, lûtfen bildirsin. Kayda alalım.

3- THE PRESTIGE - Prestij - Ünlü yönetmen Christopher Nolan’dan olan film. Viktorya devrinde 2 sihirbazın birbirlerine karşı olan mücâdelelerini anlatmakta... Bu iki kişi birbirlerine karşı muhteşem bir rekaabete giriyor. Bunun içinde tutku, bilim, ve herşey bulunmakta... Olaylar Londra'da geçiyor. Oradaki iki sihirbazın ün ve şöhret yolundaki mücadelesi, kendilerine güzel bir yol çizmeleri ile başlıyor. Onlar aslında iyi iki arkadaştır fakat bir gün yaptıkları show ters gitmiş ve ikisi bir anda çok büyük bir düşman olurlar. Aralarındaki rekaabet gitgide daha da büyür. Birbirlerine karşı çok güzel numaralarla karışılık verirler. Tâ ki, bir gün Nikola Tesla'nın bilimsel olayını işin içine katana dek!... Gerisini siz seyredin.

***

DİNÎ, TASAVVUFÎ, MÂNEVÎ FİLMLER

1- CIRCLE OF IRON (SILENT FLUTE) - SESSİZ FLÜT (1978) - Genç bir dövüş sanatçısı, Cord the Seeker, Zetan adında bir sihirbazın elinde bulunan "Her Şeyin Bilgisinin Kitabı"nı bulmak adına bir dövüşe katılır ve kaybeder. Ama yine de Zetan'ı aramak için yollara düşer. Yol boyunca, düşmanları ve dostları tarafından hazırlanan garip sınavlardan ve mücâdelelerden geçer ve genellikle hangi zorluğun hangi taraf tarafından hazırlandığını bir türlü anlayamaz. Sonunda kitaba ulaşır ama, kendisini bir sürpriz beklemektedir.

Bir savaş sanatları-döğüş filmi gibi görülen bu filmin senaryosu, Bruce Lee tarafından yazılmıştır. Aslında filmde kendisi oynamak istiyordu, ömrü vefâ etmedi. Bize sorarsanız, film tasavvufî mesajlar taşımaktadır. Ermeğe çalışan insanlar, bunun için türlü yollar deneyenler vardır. Zâten esas oğlan da bu arayış içindedir. Sonunda bulur... Film Türkiye'de "Sessiz Flüt" adıyla seyredildi ki, Bruce Lee, James Coburn ve Stirling Silliphant tarafından 1969'da konulan ilk adıdır... Filmin çöl çadırı sahnesinde çalınan parça Türk müziğidir. David Carradine, Roddy McDowall, Eli Wallach ve Christopher Lee filmin diğer meşhur oyuncularıdır. Tekrar tekrar seyredin. Her seferinde farklı anlıyacaksınız.

***

Peygamberlerle ve velilerle ilgili filimler de bizce "Rûhî Filmler" kategorisine girer. Çünkü onların hayatlarının hem maddî, hem de mânevî yönleri bizlere örnektir. Yalnız bu konuda Araplar'ın ve Acemler'in yaptıkları 10-15 DVD'lik filimler hem abartılı, hem de uydurma diyalog ve olaylarla şişirilmiş, sıkıcı hâle getirilmiş filmlerdir. Her Ramazan'da Türk kanallarında oynatılır. Bize en şişirme gelen de, KURAN-I KERİM'de 14 âyetle anlatılan ASHÂB-I KEHF- YEDİ UYUYANLAR kıssasının tam 14 DVD'de hikâye edilmesidir!.. Seyret seyret, bitmiyor!..

Böyle diyoruz diye, Hıristiyan Batı, özellikle Amerikan yapımı dinî filmlerin hepsini akladık, sanılmasın. Onların bâzılarında da ne zıpırlıklık var, yeri gelince yazarız.

Filmlere "link" vermeye uğraşıyoruz ama, iki engel var. Birincisi telif hakları yüzünden bâzı linkler duruyor, ama filmler kaldırılmış... Daha da kötüsü, herifin biri link veriyor ama, orada bizim aradığımız film yok, bir sürü ıvır zıvır film sokmuş sayfaya!.. Sanki ben onları görmeye gitmişim gibi!.. Ne diyelim, yuh olsun!..

2- THE MESSAGE - - ÇAĞRI - 1976 yılında Suriyeli yönetmen Mustafa Akkad'ın çektiği İslâm'ın doğuşunu ve Hz. Muhammed'in peygamberlik hayâtının bir bölümünü anlatan bu filminin müziklerini, Fransız müzisyen Maurice Jarre, İngiliz filarmoni orkestrası ile birlikte çölde bir çadırda tek başına 2 ay kalarak yapmıştır. Filimde Hz. Muhammed ve Hz. Ali gösterilmez. Hz. Ebubekir, Ömer, Osman ise hiç ortalıkta yoktur. Bir tek peygamberimiz'in amcası Hz. Hamza görünür... Bu arada Hz. Ali'nin Zülfikâr'ı da "resimlerde olduğu şekliyle" gösterilir. Halbuki, Konya'da özel Koyunoğlu Müzesi'ne gidip, ordaki Zülfikâr'ı görmüş olsalardı, filmde doğrusunu kullanabilirlerdi.

Bizce yapılmış en iyi dinî filimlerden biridir. Duygulu, eğitici, düşündürücü özellikler taşır.

3- THE BIBLE - PEYGAMBERLER TÂRİHİ - 1966 yapımı bir Amerikan filmidir. Tevrat'ın Çıkış Bölümü'nü kapsar. Hz. Âdem-Havva, Hz. Nuh, Tufan, Hz, İbrahim ve Hz. İshak ve Kurban, Hz. Lut, Sodom ve Gomore kıssalarını anlatır. Tabii, Hz. İsmail siliktir, Zemzem'in ortaya çıkışı, Kâbe'nin tâmiri yoktur. Hatta başlangıçta Melekler'in Hz. Âdem'e secde etmesi de yoktur. Ama o dönemler hakkında iyi bir fikir verir. Üç saatlik uzun bir filimdir.

Başlangıcındaki Kâinat'ın yaradılışı anlatırken, "7. Gün ALLAH dinlendi" kısmını KUR'AN şiddetle reddeder. ALLAH yorulmaz ki, dinlensin!.. Herşey O'na kolaydır. " 'OL!' der, oluverir!.." (Yâsin Sûresi, 92. Âyet) Sonradan Güneş de, Gezegenler de, Dünyâ da, Hayat ta, hepsi kendi içinde gelişir.

Biz filmini ararken bir de gördük ki, THE BIBLE - KİTÂB-I MUKADDES - dizisi çıkmış piyasaya... 2013 yılında yapılmış. Seyretmedik. Seyreden olur da, bize de bildirirse, seviniriz.

4- IN THE BEGINNING - BAŞLANGIÇ - 2000 yılında yapılmış bir film... Hz. İbrâhim ve Hz. Lut'un ayrılması ile başlar. Ama daha önce Hz. İbrâhim Kâinat'ın yaradılışını, Hz. Âdem'in yaradılışını anlatır. Kurban edilmeye götürülen Hz. İshak'tır ve koca bir delikanlıdır ki, bizim bildiğimiz İsmâil 7 yaşında bu tecrübeden geçmişti. Filimde Hz. Yakub'un, babası Hz. İshak'ı kandırdığı gibi bir sahne var. Doğrusunu ALLAH bilir. KUR'AN'da böyle veya aksi bir bölüm yok.

Devâmı IN THE BEGINNING II - BAŞLANGIÇ II, Hz. Yusuf'un Mısırlı kumandan tarafından satın alınmasıyla ve kumandanın karısı Züheyla'nın ona asılmasıyla başlıyor.

Bu "BAŞLANGIÇ" ifâdesi herhalde "Yahudiliğin başlangıcı"nı kastediyor. Çünkü Hz. İbrahim'le başlayıp, onun torunu İSRÂİL diye anılan Hz. Yakub'dan dolayı "İsrâiloğulları" diye, onun oğullarından YAHUDA'dan dolayı "Yahudî" diye bilinmeleri ve Hz. Yusuf'un dâveti üzerine gittikleri Mısır'da zamanla köleleşmeleri, sonunda Hz. Musa vâsıtasıyla kurtulmaları, ve Tur-u Sinâ'da ""ON EMİR"in alınmasıyla sona eriyor... Hz. Musa, aşağıdaki filimde daha iyi anlatılıyor.

Kur'an; Hz. İbrâhim için, "ne Yahudi, ne Hıristiyan'dı" diyor!.. Kendisi peygamberimiz Hz. Muhammed'in de atasıdır ve Hz İbrâhim de, Hz. Muhammed de Yahudi değildir. Yahudilik Hz. İbrâhim'in torunu Hz. Yakub ile başlar.

5- JOSEPH IN EGYPT - YUSUF ALEYHİSSELÂM MISIR'DA - Televizyon için yapılmış bu filmi de seyredebilirsiniz.

6- THE TEN COMMANDMENTS - ON EMİR - 1956 yılı Amerikan yapımı nefis bir dinî filimdir. Hz. Mûsa'yı Charlton Heston, Firavun'u Yul Brlnner canlandırmaktadır. Firavun kehânetten etkilenerek Yahudiler'in yeni doğan erkek çocuklarını öldürüyor. Bebek Mûsa'nın sepet içinde nehre bırakılması, Firavun'un kızkardeşinin onu alıp büyütmesi, özellikle "denizin yarılma" bölümü seyrine doyulmaz çekimlerdir.

Bu arada belirtelim, "Hz. Musa'nın mûcizesi" falan denir, icra eden Mûsa'dır ama, izni veren ALLAH'tır. Bütün mûcizeler aslında ALLAH'tandır. Tıpkı çocuğun doğması gibi anadan zannedilir. Zâten O'nun yarattığı herşey, her icraatı bir MÛCİZE'den ibârettir. Görmesini bilene!..

Bir de 2006 yılında yapılmış bir THE TEN COMMANDMENTS - ON EMİR dizisi var... Seyredebilirsiniz. O da Firavun'a ulaşan kehânetle başlıyor.

Sanırım bu THE TEN COMMANDMENTS ON EMİR dizisi 2007 yılında film haline getirilmiş. Onu da seyredebilirsiniz.

***

ŞEYTAN'IN KANDIRMACALARI İLE İLGİLİ FİLİMLER

1 - FAUST - 1926 yapımı bu filimde Şeytan, Faust adındaki bilgili, inançlı bir muhterem zâtı sapıttırıp Ruh'unu satın alacağına dâir bir Melek'le iddiaya girer.... Filim müzikli, lâkin sessiz ve renksiz... Ama izlenmeye değer.

FAUST aslında meşhur Alman şâir ve yazarı GOETHE'nin yine meşhur bir eseridir. Konu, daha önce de usta bir İngiliz yazarı olan Christopher Marlowe (1564-1593) tarafından "Doktor Faustus" adıyla işlenmiştir. Aynı konudan hareket etmelerine karşın iki oyunun olay örgüsü çok farklı biçimde gelişir ve sonuçlanır. Marlowe, Faust'u Şeytan'la girdiği anlaşmayı kaybeden biri olarak ele almıştır. Oysa Goethe, Faust karakterini Şeytan Mefistofeles'e yenilmeyen bir insan olarak incelemiştir. Goethe, Faust'unda her dönemde geçerli bir insan tragedyası ortaya koymuştur. Goethe'nin Faust'u, içeriğinin çok zengin felsefi derinliği nedeniyle pek çok farklı yorumla yüzlerce kez yeniden incelenmiş, Dünyâ'nın birçok ülkesinde çok farklı yorumlarla sahnelenmiştir.

Biz deriz ki, işin aslı KUR'AN-I KERİM'de anlatılır:

- "Bir zamanlar Rabb'in meleklere: 'Ben, yeryüzünde bir halife atayacağım,' demişti de
onlar şöyle konuşmuşlardı: 'Orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi atayacaksın?
Oysa ki bizler, Seni hamd ile tespih ediyoruz; Seni kutsayıp yüceltiyoruz.'
Allah, 'Şu bir gerçek ki Ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim,' dedi."

(Bakara Sûresi, 30. Âyet)

- (Allah) her şeyi güzel yaratan ve insanı başlangıçta çamurdan yaratandır."
(Secde Sûresi , 7. Âyet)

- "Rabbin o zaman meleklere demişti ki: 'Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım.
Artık onu düzenleyerek şeklini tamamlayıp, ona da Rûhum'dan üflediğim zaman,
kendisi için derhal secdeye kapanın,' (demişti.)"

(Sâd Sûresi, 71-72. Âyetler)

- "Allah, Âdem'e herşeyin ismini öğretti. Sonra onları meleklere sunup:
“Dedikleriniz doğruysa, haydi bu şeylerin isimlerini Bana söyleyin bakalım,' dedi."

- "Melekler, 'Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız! Bizim Senin öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur.
Her şeyi bilen ve hikmet sâhibi Sensin,' dediler."

- "Allah, 'Ey Âdem! Onlara isimlerini söyle!' dedi. Âdem onlara isimlerini söyleyince,
Allah, 'Ben, >göklerin ve yerin bütün gizliliklerini biliyorum;
sizin açıkladığınızı ve gizlemekte olduğunuzu da bilirim,< diye söylememiş miydim size?' dedi."

- “Biz 'Âem'e secde edin,' demiştik de, İblis dışında hepsi secde etmişlerdi.
O ise şiddetle kaçınmış, büyüklük taslamıştı ve kâfirlerden olmuştu."

(Bakara Sûresi, 31-34. Âyetler)

- "Allah: 'Ey İblis, iki elimle (bizzat kudretimle) yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir?
Kibirlenmek mi istedin? Yoksa yücelerden mi oldun?' buyurdu.
İblis, 'Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten, onu ise çamurdan yarattın," dedi."

(Sâd Sûresi, 75-76. Âyetler)

- "(Allah) buyurdu: 'Öyleyse oradan in! Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir.
Çık!.. Çünkü sen aşağılıklardansın!' (dedi.)"
- (Şeytan). '(Bâri) bana (insanların) tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver,' dedi."
- (Allah), 'Haydi, sen süre verilmişlerdensin,' buyurdu."
- "(Şeytan) 'Öyleyse,' dedi, 'beni azdırmana karşılık, and içerim ki,
ben de onlar(ı saptırmak) için Senin doğru yolunun üstüne oturacağım,' (dedi.)"
- "Sonra önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım
ve Sen, çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın."

(A'raf Sûresi, 13-17. Âyetler )

- "(Şeytan), 'Elbette senin kullarından belirli bir pay alacağım,
onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara sokacağım,
ve onlara emredeceğim de, hayvanların kulaklarını yaracaklar,
onlara emredeceğim de, Allah'ın yaratışını değiştirecekler,' dedi.
Kim Allah'ı bırakıp da Şeytan'ı dost edinirse,
şüphesiz o, apaçık bir ziyâna uğramış olur."

(A'raf Sûresi, 200. Âyet)

- (Allah), 'Haydi, sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık!
And olsun ki, onlardan sana kim uyarsa,
(bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) Cehennem'i dolduracağım,' buyurdu."
- "(Sonra Allah, '"Ey Âdem! Sen ve eşin Cennet'te durun, dilediğiniz yerden yeyin;
fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zâlimlerden olursunuz,' dedi."

(A'raf Sûresi, 18-19. Âyetler )

- Dedik ki: "Ey Âdem, sen ve eşin Cennet'te oturun,
ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin.
Fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zâlimlerden olursunuz."

(Bakara Sûresi, 35. Âyet)

- "Biz de 'Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis) sana ve eşine düşmandır.
Sakın sizi Cennet'ten çıkarmasın, sonra bedbaht olursun
(sıkıntı çeker, perişan olursun)' demiştik."

(Taha Sûresi, 117. Âyet)

Ama Kıyâmet'e kadar ALLAH'tan süre almış olan Şeytan boş durun mu?.. Hemen harekete geçer.
Önce Havva'yı, sonra Âdem'i kandırır.

- "Derken (Şeytan) onların, o zamana kadar farketmedikleri
avret yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı:
'Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil,
sırf ikiniz de birer melek, ya da ebedî kalıcılardan olursunuz diye
sizi şu ağaçtan men etti,' dedi."
- "Ve onlara, 'Elbette ben size öğüt verenlerdenim,' diye de yemin etti."
- "Artık onları bâtıl sözle aldattı. Vaktâ ki, ağaçtan tadıverdiler,
o kapalı avret yerleri kendilerine görünmeğe başladı.
Onların üzerine Cennet'in yapraklarından kat kat örtüverdiler.
Ve Rableri ise onlara nidâ etti ki: 'Sizi bu ağaçtan nehyetmiş değil miydim?
ve size> şüphe yok ki Şeytan, size apaçık bir düşmandır< dememiş miydim?' dedi."

(A'raf Sûresi, 20-22. Âyetler )

FAUST gibi Şeytan'ın musallat olduğu bir adamın durumu yine KUR'AN'da anlatılıyor:

- "Şeytan onlara vaad eder ve onları boş umutlarla oyalar.
Oysa Şeytan'ın onlara vaadi, aldatmadan başka bir şey değildir."

(Bakara Sûresi, 120. Âyet)

- "Onlara, kendisine âyetlerimizi sunduğumuz o adamın kıssasını da anlat;
âyetlerden sıyrılıp çıktı. Derken onu Şeytan arkasına taktı,
en sonunda da helâk olanlardan oldu."

(A'raf Sûresi, 175. Âyet)

ALLAH, "Şeytan'ın arkasına taktığı kişinin kıssasını anlat" diyor, anlatalım... Daha doğrusu, bu kıssayı çok güzel nakletmiş olan Mevlâna Celâleddin-i Rûmî'nin oğlu Sultan Veled'in "Maarif" adlı eserinden alıntı yapalım. Başka bir sayfada vermiştik, ama bir daha verelim.

Sultan Veled kıssaya şöyle başlıyor:

- "Bir kimse, kötülük yapsa, fisk u fücurla uğraşsa da yine Allah'ın seçkin kullarından olabilir.

Yâhut o kimse taât ve ibâdetle meşgul olsa bile, ALLAH'a isyân edenler zümresinden olabilir.
Çünkü gerçek, onun âmeline değil; sırrına bakar. ALLAH sûrete, hırkaya ve şekle bakmaz.
Gönle bakar. Senin için, gönle yol yoktur. Sûrete ve âmele nazar kıl. İnsanın âkıbetine bakılır.
Eğer sonu, öğülecek bir durumda olursa, ona göre hüküm verirler ve o kimseden bahsederler. İblis gibi..."
"İblis gökte ibâdet ve ilimle meşgûl ve meleklerin de üstâdı idi. Melekler onun sırrına vâkıf olmadıklarından
onun ilmine ve âmeline bakıp onu sevmiş ve kendilerine öncü bilmişlerdi.
Fakat ALLAH onun sırrına bakmıştı. Çünkü o,kâfirlerdendi."

"Hani meleklere, 'Âdem'e secde edin' demiştik de, İblis'ten başka bütün melekler secde etmişlerdi.
O, secde etmekten çekinmiş, ululanmak istemişti de kafirlerden olmuştu.*

Bakara Sûresi, 32. Âyet)

Sonra rahmetli Sultan Veled, Kur'an'da bahsi edilen Bersisa Kıssası'na geçer:

- "Bunun gibi, Bersisa, Beni İsrail arasında bir âbid ve zâhitti. Züht ve takvâsının şöhreti,
doğuya batıya yayılmıştı. Her nerede bir hasta olsa, hastanın içerek sağlık ve afiyet bulması amacıyla
Bersisa'ya üflemesi için su gönderirlerdi. Fakat kıskanç Kör Şeytan, pusuda kederinden
demir çiğniyor ve bir türlü çâre bulamıyordu!

"Bir gün yüzünü oğullarına çevirdi ve: 'İçinizden biri, beni bu gamdan kurtarabilir!' dedi.
Çocukların arasından biri, kalkarak: 'Bunu bana bırak ve benden bekle. Ben senin gönlünü,
ondan intikam alarak memnun ve mesut ederim' dedi. Şeytan da: 'Benim en sevgili oğlum
ve kör gözümün ışığı olursun.' cevâbını verdi."

"O şeytan yavrusu, mel'un hatırında bir dolaştı ve kendi kendine şöyle söyledi: 'İnsanlar için
genç kadınların yüzünden daha müessir bir tuzak olamaz. Çünkü altın ve yemek arzusu, tek taraflıdır.
Sen altına âşık olsan bile, altının canı olmadığından sana âşık olamaz. Lokmanın da canı yoktur;
seni arıyamaz ve seninle konuşamaz. Ama genç kadınların yüzünün âşkı iki taraflıdır. Sen onun âşığı
ve tâlibi olursun, o da senin âşığın ve tâlibin olur. Sen onu çalmak için hile yaparsın ve
o metaada kendisine yol bulup girmen, onu çalman için hilene ortak olur. Bir tarafından kazılan bir duvar,
her iki yanına oturup kazılandan daha çabuk delinmez. Gece yarısı, kapıyı açmak için dışarıda çâreler düşünen
ve evin içinde de kapıyı açacak bir arkadaşı bulunmayan hırsıza nazaran daha çabuk maksadına erişir."

"O Şeytan yavrusu, Dünyâ'yı dolaşıp zâhit için güzelliği, aklı ve soyu-sopu ile tanınmış güzel bir kadın aradı.
Arayan bulur. Aranılmaya değer bir şeyi arayan kimse, ne mutludur! Domuz avı gibi değersiz olmaz.
Domuz avcısı hem atı yorar, hem kendini; vakit boşa gider ve diğer güzel avları elden kaçırır. Nihâyet domuza atar,
tesir etmez! Domuzun ne eti, ne de postu bir işe yarar!.. Avcı pişmân olur ve: 'Böyle bir şey için vaktimi boşa geçirdim
ve okları ziyân ettim,' der."

Akıllı olan öyle şey arar ki, eğer bulamazsa; bulamadığı için utanmaz. Bulunca kendisiyle mücâdele etmez.
O anda gözü her gün daha çok aydınlanır. O güzelden zevki her gün daha çok artar. Ayrılık ve ölüm korkusu olmaz."

"O Şeytan yavrusu pek çok aradıktan sonra son derece güzel bir pâdişah kızı buldu.
Şeytan yavrusu, kızın beynine girip onu delirtti ve hasta etti. Pâdişah bütün doktorlarını ve filozoflarını topladı.
Hepsi de onu tedâi etmekten âciz kaldılar. Şeytan, bir zâhit elbisesi içinde geldi ve:
'Bu kızın bu dertten kurtulmasını isteriz, bunu Bersisa'ya götürünüz,' dedi. Onlar da başka çâre görmeyip,
Şeytan'ın sözünü dinlediler ve kızı Bersisa'ya götürdüler. Bersisa dua etti. Şeytan, kızı bıraktı,
kız sağlık bulunca kilisede bir müddet zâhitle yalnız kaldı... Eğer zâhit âlim-i Rabbanî olsaydı.
kızı halvete asla yalnız olarak kabul etmezdi. Meselâ, Zeliha'nın Dünyâ'da güzellikte eşi yoktu. Yusuf'a da âşıktı
ve dâima onunla bir arada bulunurlardı. Zeliha, Yusuf'u elde etmek için ne kadar çalıştıysa, başaramadı.
Çünkü Yusuf'da öyle bir nûr vardı ki, bir türlü aldanmadı ve ALLAH tarafını muhâfaza etti. "

"Peygamber şöyle buyurur: ' Eğer bir erkek, bir kadınla bir yerde yalnız kalırsa, orada üçüncü olarak bulunan şeytandır!
Nihayet, Bersisa kıza meyletti. Kızla sevişti; kız hâmile kaldı. Şeytan, insan şeklinde Bersisa'nın yanına geldi.
Bersisa'yı düşünceli görüp: 'Düşüncenin sebebi nedir?' diye sordu. Bersisa olup biteni ona anlattı.
Şeytan: 'Kızı öldürür ve sonra da: >Öldü, ben de gömdüm,< dersin.' dedi. Bersisa başka çare bulamayıp öyle yaptı."

"Şeytan başka bir adam şekline girdi ve 'Kız iyileşti, Gelip alınız' dedi. Pâdişâh'ın uşakları ve hâcibleri gelip
kızı istediler. Bersisa: 'Kız öldü ve onu gömdüm' dedi. Geri dönüp yas tuttular. Şeytan bu defa da
başka bir kılıkta Pâdişâh'ın yanına gitti ve: 'Kız nerededir?' diye sordu. Pâdişah: 'Bersisa'nın yanına göndermiştim,
orada ölmüş.' cevâbını verdi. Şeytan: 'Kim diyor?' dedi. Pâdişah: 'Bersisa' dedi. Şeytan: 'Yalan söylüyor.
O, kızla sevişmiş, kız hâmile kalmış ve sonra da kızı öldürmüştür. Falan yere gömmüştür, eğer inanmazsanız
orayı kazınca çıktığını görürsünüz.' dedi. Pâdişah kızgınlığının dehşetinden yedi defa yerinden kalkıp başka yere oturdu
ve tekrar perişân bir hâlde, başı ateşler içinde yanarak yerine oturdu. Bir müddet sonra sükûnet bulup,
bir toplulukla Bersisa'nın kilisesine doğru gitti. İçeri girdi ve ona, '"Kız nerede?' diye sordu. Bersisa, 'Öldü ve onu gömdüm.'
cevabını verdi. Pâdişah: 'Bana niçin haber vermedin?' dedi. Bersisa: 'Evradla meşgûldüm, vakit bulamadım.' dedi.
Pâdişah: 'Eğer bunun aksi çıkarsa nasıl olur.' dedi. Zâhit önce gitmek hususunda sertlik gösterdi.
Pâdişah, kızının gömülü olduğu yeri buldu ve açmalarını emretti. Kızı ölü olarak dışarı çıkardılar. Bersisa'nın ellerini bağladılar,
boynuna bir ip geçirdiler, birçok insanlar etrâfına toplandılar. Bersisa kendi kendine şöyle dedi: 'Ey uğursuz nefis!
Duâlarının kabul edilmiş olmasından, halkın gözünde ve gönlünde aziz ve büyük olmaktan memnundun. İnsanların
takdiriyle mutluydun ve sözlerinin insanlar tarafından kabul edilmemesinden korkuyordun.
Halbuki hakikatte onlar, bütün yılan ve akrep ve insanların kabûlü zehirli bir yılandır."

"Çâresiz onu asacaklardı. 'Ah!' çekti... Büyük bir darağacı kurdular ve ipi aşağı sarkıttılar.
Tam boynuna attıkları zaman, Şeytan hemen kendi kılığında göründü ve: 'Seninle bütün bunları ben yaptım
ve hâlâ, çâren elimdedir. Bana secde et, seni kurtarayım,' dedi. Bersisa, 'Burada secde edilir mi?' dedi.
Şeytan: 'Secde niyetiyle başınla bir işâret yap. Çünkü akıllı bir kimseye bir işâret kâfidir' dedi.
Bersisa, tatlı canına kıyılmaması için, Şeytan'ın dediğini yapınca, ip boğazına yerleşti.
Şeytan: 'Ben, senden uzağım' dedi."

"Şeytan insana, 'Görmezlikten gel (kâfir ol)' der, o da görmezlikten gelirse,
(Şeytan) bu kez şöyle demeye başlar: 'Benim seninle ilgim olmaz. Ben Varlıkların Sâhibi olan
ALLAH'tan korkarım.' -der-."
Haşr Sûresi, 16. Âyet)

"Bersisa sonunda imânını da verip, imansız öldü."

İşte böyle şeytan'ın kandırmacası!.. Peki, ne yapacağız, Şeytan içimize kuşku, vesvese, kötü telkin verirse?.. Onu da KUR'AN cevaplandırmış:

- "Eğer Şeytan'dan bir vesvese, bir gıcık gelirse, hemen Allah'a sığın!
Muhakkak ki, Allah hakkıyla işiten, kemâliyle bilendir."

(A'raf Sûresi, 200. Âyet)

Biz neden bahsediyorduk?.. Haa, Şeytan aldatması bir filmden... Esas önemli FAUST filmi, 1967 yapımı Richard Burton ve Elizabeth Taylor'un oynadığı filmdir. Linkini bulamadım. Arayın, tavsiye ederim.

İngiliz yazar Christopher Marlowe's Doctor Faustus bir tiyatro eseri olarak da hazırlanmış... İsterseniz seyredin.

FAUST konusunun 2011 yapımı bir filmi daha var... Ama ben seyretmedim.

2 - THE DEVIL'S ADVOCATE - Şeytanın Avukatı (1997) - Kevin Lomax, başarılı bir savunma avukatıdır. Dâvâların zorluk seviyesi ne kadar yüksek olursa olsun, Kevin, bir şekilde jüriyi tesiri altına almayı ve müvekkilini temize çıkarmayı başarır. Mutlu bir evlilik süren avukatın hayâtındaki her şey yolunda gibidir.

Bir gün, müvekkili bir tecavüzcü ve haksız olduğu halde kazanacağı bir dâvâ esnasında New York’taki çok büyük bir hukuk bürosundan müthiş bir teklif alır. Teklifi yapan Dünyâ'nın en büyük hukuk bürolarından birinin lideri olan John Milton’dur. Kevin’ın vereceği ‘evet’ cevâbı, hayâtını geri dönüşü olmayan bir şekilde değiştirecektir.

Film, sürpriz bir şekilde sona erer.

***

RUHİYAT KONULU BELGESELLER

1- PROPHECIES OF NOSTRADAMUS - NOSTRADAMUS'UN KEHÂNETLERİ (1979) - John Waters adlı sunucu, Nostradamus'un (1503-1566) hayâtı ve kehânetleri hakkında bilhassa 20. asra yönelik değerlendirmeler yapıyor. Bir yerinde Emperyalist Hıristiyan Batılılar'ın korkulu rüyâsı, Müslümanlar'ın eline nükleer silah geçmesinden bahsediyor, arkasından 1000 yıllık "Altın Çağ" vaadediyor Hıristiyanlar'a!..

2- THE MAN WHO SAW TOMORROW - YÂRINI GÖREN ADAM (1981) Nostradamus'un (1503-1566) hayâtı ve kehânetleri hakkında çok önemli bir belgesel. Orson Welles sunuyor. XVI. Lui'nin devrilmesi, Fransız İhtilâli, Napolyon'un yükselişi, Hitler'in ortaya çıkışı, John F. Kennedy'nin öldürülüşünün kehânetlerde yer aldığı öne sürülüyor. 1000 yıllık "Altın Çağ" vaadi bunda da var.

3- NASTRODAMUS (1994) Bir astronom ve eczâcı olan Nostradamus'un (1503-1566) hayâtı ve Orta Çağ zihniyeti ile, vebâ ile mücâdelesi, kehânetleri hakkında bir film. Bunu "Rûhî Kudretler" grubuna da koyabilirdik, ancak belgesel gibi bir filim olduğu için buraya aldık.

4- THE LOST BOOK OF NOSTRADAMUS - NOSTRADAMUS'UN KAYIP KİTABI (2007) - 1994 Yılında bir İtalyan gazeteci olan Enza Massa, İtalyan Millî Kütüphanesi'nde üzerinde "Nostradamus Vaticanica Code" yazan bir kitap bulur. Bir astronom ve eczâcı olan Nastrodamus'un (1503-1566) hakkında bu belgeseli yapar... Bağlantımız İngilizce... İnternet'te Türkçe olan kopyaları da var.

5 - NOSTRADAMUS - 2012 - END TIME PROPHECY 2012'de kıyâmet kopacağına yorulmuş söyledikleri ama, kopmadı... Kıyâmetin ne zaman kopacağını ALLAH'tan başkası bilemez!.. ALLAH, Peygamber'e bile şöyle hitap eder:

- "Sana o kıyâmeti soruyorlar,
ne zaman kopacak diye.
Sen nerdee, onu anlatmak nerde?..
Onun son ilmi Rabbine âittir."

(Nâzi'at Sûresi, 42-44. âyetler)

6- PREDICTIONS & NOSTRADAMUS PROPHECIES (2014) Bu filim de "Rûhî Kudretler" listesine de konulabilirdi. Ancak belgesel tarzında yapıldığı için buraya aldık. Bir astronom ve eczâcı olan Nastrodamus'un (1503-1566) kehânetleri ele alınıyor.

***

Daha çok var... Elimizde 400 küsûr filimden oluşan bir liste olduğunu söylemiştik. Ama tasnif gerek... Biraz bekliyeceksiniz..

Ruhi Selman

selman@journalist.com

***

  • Önemli Sayfalar:

    - BİR SPİRİTUALİSTİN DÜNYASI - ANA SAYFA
    - BİR TEBLİĞ
    - ÖLÜM VE SONRASI
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 1
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 2
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 3
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 4
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 5
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 6
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 7
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 8
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 9
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 10
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 11
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 12
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 13
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 14
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 15
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 16
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 17
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 18
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 19
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 20
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 21
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 22
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 23
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 24
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 25
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 50
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 51
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 52
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 53
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 54
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 55
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 56
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 57
    - ÂHIRET'TEN SİMÂLAR - 58
    - ÂHIRET'TEN SİMÂLAR - 59
    - ÂHIRET'TEN SİMÂLAR - 60
    - ÂHIRET'TEN SİMÂLAR - 61
    - ÂHIRET'TEN SİMÂLAR - 62
    - ÂHIRET'TEN SİMÂLAR - 63
    - ÂHIRET'TEN SİMÂLAR - 64
    - İBN-İ SİNÂ CELSESİ
    - TEKÂMÜL'E GİDEN YOL
    - NEYZEN TEVFİK'TEN BİR ŞİİR
    - BİR OBSESYON VAK'ASI
    - ÖTE ÂLEM'DEN ŞİİRLER - 1
    - RÜYÂLAR - 1
    - RÜYÂLAR - 2
    - REİNKARNASYON
    - ANADOLU'DA REİNKARNASYON ŞİİRLERİ
    - İRLANDALI ŞÂİR JAMES CLARENCE MANGAN ANADOLU'DA MI YAŞADI?
    - FİNCAN CELSELERİ - 1
    - FİNCAN CELSELERİ - 2
    - FİNCAN CELSELERİ - 3
    - EKMİNEZİ ÇALIŞMASI
    - ENTERESAN RÛHÎ OLAYLAR
    - ERGUN ARIKDAL VE SÂDIKLAR PLÂNI'NI TENKİT
    - BÜLENT ÇORAK VE DÜNYA KARDEŞLİK BİRLİĞİ SAFSATASI
    - CENAP BAŞMAN VE MARON TARİKATI
    - SAPKIN RAEL TARİKATI
    - TRANSANDANTAL MEDİTASYON KANDIRMACASI
    - MELEKLER'DEN MESAJ ALDIĞINI SANAN ŞAŞKINLAR
    - ŞEYTANA TAPAN SATANİSTLER
    - SİRİUS MİSYONU ZIRVALARI
    - KADIN HAKKINDA BİR TEBLİĞ
    - SILVER BIRCH TEBLİĞLERİ
    - MEDYUM JANİ KİNG VE VARLIK P'TAAH
    - "SÜPER İNSANLIK" DERNEĞİ VE UYDURUK "TEBLİĞ"LER
    - RA "TEBLİĞ"LERİ
    - HAYÂLÎ ANDROMEDA KONSEYİ
    - VARMIŞ GİBİ YUTTURULAN PLEİADES KONSEYİ
    - HATHOR GEZEGENİNDEN İNANDIRICI OLMAYAN MESAJLAR
    - ÜSTAT KUTHUMİ'DEN SAHTE İNCİLER
    - ARKTURUSLULAR'DAN ZIRVA MESAJLAR
    - MEKTUPLAR