BİR SPİRİTUALİSTİN DÜNYASI

SİRİUS MİSYONU ZIRVALARI

Aslında bu sayfada vereceklerimizi ERGÜN ARIKDAL VE SÂDIKLAR PLÂNI'NI TENKİT sayfasında yazmıştık. Ama sonra düşündük ki, Sirius meraklıları vardır, bu başlıktan birşey anlamaz, onları bu bilgilerden mahrum etmeyelim, dedik.

Sirius dedik te... Aman ALLAH'ım!.. Nasıl başa çıkacağız şimdi?.. Önce Sirius Yıldızı'nı incele, sonra sağda soldaki "Sirius tebliğleri"ni didikle!.. Benim başka işim yok mu, be birâder?.. Şaka, şaka...

Yalnız şaka olmayan bir şey var... Ergun Candan adında biri Sirius hakkında şöyle buyurmuş:

- " Sirius'lular, bizim güneş sistemimiz gibi daha birçok güneş sisteminin içinde yaşayan Varlıklar'ı eğitmiş,
görüp, gözetmiş vazifeli bir sistem olarak fonksiyon gören Varlıklar'ın bulunduğu
kozmik yönetici bir mekanizma oldukları ve vahiy kanalıyla aktarılan ilâhî dinlerinde,
yine bu kanal aracılığıyla aktarıldığı söylenmektedir.
Muhammed Peygamber ve daha birçoklarının Siriuslu veya Dünyâ'ya doğmadan önce bir süreliğine
Sirius'ta bulunduğu söylenmektedir. Burada indirilecek bilgilerin son kez gözden geçirildiği
ve bâzı bilgilerin değiştirildiği, bâzılarının indirilmekten vazgeçildiği, ayrıca hangi kanal vasıtası ile
hangi sırada indirileceğinin belirlendiği belirtilmektedir.
Ve yine burda size Kur'an-ı Kerim'de Sirius Yıldızı'nın anıldığı bir âyeti hatırlatmak istiyorum:

- "Göğe ve gece ortaya çıkana and olsun!
Gece ortaya çıkanın ne olduğunu sen bilir misin?
O, ışığı ile karanlığı delen yıldızdır.
Üzerinde gözetici olmayan kimse yoktur."

(Târık Sûresi , 1-4 âyetler)

"Üzerinde 'gözetici varlıklar'ın yaşadığı açıkça ifade edilen bu yıldız 'Sirius Yıldızı'dır.
Bu yıldızın Sirius Yıldızı olduğu Sûre'nin isminden de kolaylıkla anlaşılmaktadır.
Çünkü bugünkü Astronomi Bilimi'nin 'Sirius Yıldızı' olarak isimlendirdiği yıldız,
o devirde 'Târık Yıldızı' olarak isimlendirilmişti."
("Son Üç Peygamber" kitabı Sayfa:258)

E, şimdi o öyle der de, Ergün Arıkdal ve Bülent Çorak Sirius Yıldızı'na bir misyon yüklemeden durabilir mi?.. Üstelik adam âyet bile belirtmiş!.. Bir daldın mı, kolay çıkamıyorsun işin içinden... Şimdi o âyetleri incelemesek, olmaz!!. Çünkü TÂRIK kelimesini Sirius yıldızı diye almışlar.

Târık Sûresi 1-6. âyetler: "Es semâi vet târık. Ve mâ edrâke mât târık. En necmus sâkıb.
İn kullu nefsin lemmâ aleyhâ hâfız. Felyanzuril insânu mimme hulıka. Hulika min mâin dâfikın
- And olsun gökyüzüne ve gece çakıp görünene!
O, gece çakıp görünen nedir, bilir misin? Karanlığı delen yıldızdır.
Hiç kimse yoktur ki, başında bir muhâfız, göz-kulak olanı bulunmasın!
Artık insan neden yaratıldığına baksın. Kuvvetle atılan bir sıvıdan yaratıldı."

TÂRIK , sözlükte "gece gelen, şiddetle vuran, çarpan" anlamlarına gelir.
HÂFIZ , "bir şeyi anlamadan ezberleyen kimse, Kur'an'ı bütünüyle ezbere bilen kimse, koruyan, saklayan, ezberleyen, özellikle Kuran-ı Kerim'i ezbere okuyan, esirgeyen, muhafaza eden, Hakiki ve mutlak koruyucu ALLAH'ın adı, muhafız" demektir.
Böylece ALLAH göklere ve gökte gece çakıp duran belki en parlak yıldıza, belki de bütün yıldızlara yemin ederek "Her kişinin önünde ve arkasında ALLAH'ın emriyle onu kayıt ve koruma altına alan takipçiler vardır, o yıldızın ne olduğunu bilmediğiniz gibi, bunu da bilmezsiniz" diyor... Târık'tan Sirius Yıldızı mânâsı çıkabilir ama, bu âyetten bizi koruyup gözetenlerin Sirius'ta olduğu anlamı çıkmaz!.. Çok zorlama olur!..

Târık, aslında "tark" kökünden ism-i fâildir. TARK, "bir ses işitilecek şekilde şiddetle vurmak, çarpmak"tır. Bu asıl mânâsından genişletilerek bunun gerektirdiği birçok mânâda kullanılmıştır. "Çekiç" ve "çomak" mânâsına "mıtraka" bu köktendir. Yol mânâsına gelen "tarîk" da bundan türetilmiştir. Çünkü yolcular ona ayak vururlar. Buna göre "târîk", esasen "tokmak vurur gibi şiddetle vuran" demek olduğu halde, sonra "ayak vurmak, yol tepmek" mânâsıyla lugat örfünde yola giden yolcuya isim olmuş ve bu mânâda yaygın şekilde kullanılmıştır. Sonra "gece gelen" mânâsında özelleşmiştir ki, "geceleyin gelip kapı çalan" ya da "gönül hoplatan ziyâretçi" mânâsını ifâde eder. Mastarı "tark" ve "turuk'tur. Sonra bu mânâdan genişletilerek her ne olursa olsun geceleyin ortaya çıkıp göze, gönle çarpan herşeye, hatta hayâlî görüntülere dahi "târık" denilmiştir.

Âyetteki Necm-i Sâkıb, "delik" mânâsına "sakb" kökünden yapılmıs tamlama "delen yıldız" demek olup, ışığının kuvvetinden dolayı karanlığı deliyor gibi görünen her parlak yıldıza denir. Nitekim aynı mânâ ile şihaplara, yâni kıvılcımlara, ya da akan yıldızlara da "sâkıb" denilir. Bir de sakb, "yükselme" mânâsına gelir ki bâzıları bu mânâyı göz önünde bulundurarak necm-i sâkıb'ın, "yüksek yıldız" demek olduğunu söylemişlerdir. Şu halde gece doğan herhangi bir parlak ya da yüksek yıldız, ya da sabah yıldızı ve İbn-i Abbas'tan bir rivâyete göre Cediy yıldızı. ya da Süreyya olmak ihtimâli de vardır.

Süreyya: Yaz sabahları güneşin doğmaya başladığı dakikalarda tüm yıldızlar kaybolduktan sonra görülebilen 7 yıldızdan oluşan küme. Tek bir yıldızdan bir sürü değişik ışık çıkıyormuş gibi göründüğü ve gün ağarsa da hemen sönmediği için bakmaya doyulmaz, sırf görebilmek için sabahlamaya değer bir yıldız kümesidir.

SÜREYYA

Hem iş orada bitmez. Bu yıldız Necm (yıldız) Sûresi'nin 49. âyetinde şu şekilde geçer:

- "Ve ennehu huve rabbuş şı'râ - Doğrusu Şi'râ yıldızının Rabbi de O'dur."

Şi'ra, yukarda da belirttik, Sirius Yıldızı'dır... Yâni, "o çok parlak gördüğünüz ve bir sürü anlamlar yüklediğiniz yıldız var ya, Şi'ra mı, Sirius mu diyorsunuz, o yıldızın Rabbi de ALLAH'tır" diyor âyet!.. Yine bitmedi...

Efendim, Yahudiler kendilerine göre bir takvim yapmışlar. Takvimin başlangıcı olarak önce bir dönem Mısır'dan çıkışı (M.Ö.1093), sonra bir dönem Bâbil sürgününe gidişi (M.Ö. 586), ardından bir dönem İkinci Mâbet inşaatını (M.Ö.520) almışlar. Nihâyet M.S. 4.Yüzyıl'da, HAHAM II. HİLEL, bu takvimin başlangıcını, yanlış olan, YARATILIŞ dediği yıla, M.Ö. 1 Tishri 3761 târihine taşımıştır. Yahudiler hâlâ o takvimi kullanırlar. 2018 Milâdî yılı onlara göre 5778'dir.

Bu takvime göre yaptıkları hasaplar Hz. İbrâhim'in M.Ö. 1800'lü yıllarda yaşadığını belirtir. Hz. İbrâhim'in zamanımızdan neredeyse 4.000 yıl önce ALLAH'ı nasıl bulduğu, KUR'AN'da şöyle anlatılır:

- "Gece karanlığı bastırınca bir yıldız gördü.
'İşte Rabbim' dedi. Yıldız batınca, 'Ben batanları sevmem,' dedi."

(En'am Sûresi , 76. Âyet)

Hz. İbrâhim'in gece karanlığı basınca ilk gördüğü yıldız, hangi yıldızdı?.. Elbette gökyüzündeki en parlak yıldız SİRİUS!.. Ama Hz. İbrâhim onun da battığını görünce, verdiği bütün anlamları sildi, "Ben batanları sevmem," diyerek Rabbini başka yerlerde aradı. O yıldıza misyon falan yüklemedi!..

Sonra bakın ne yaptı:

- "Ay'ı doğarken görünce de, 'İşte Rabbim!' dedi.
Ay da batınca, 'Andolsun ki, Rabbim bana doğru yolu göstermezse,
mutlaka ben de sapıklardan olurum,' dedi."

- "Derken, Güneş'in ışıklar saçarak doğduğunu görmüş,
'Rabbim bu' demişti, 'bu daha büyük.'
Fakat Güneş de batıp gidince.
'Ey kavim, benim, sizin şirk koştuğunuz şeylerle hiçbir ilgim yok!' demişti."

(En'am Sûresi , 77-786. Âyetler)

Yaa!.. Gördünüz mü?.. Değil, uzaktaki Sirius Yıldızı, yakındaki Ay'a, Güneş'e bile misyon yüklememiş, 4.000 yıl önce!.. Şimdi birileri Sirius'un Dünyâ'yı yönetecek kültüre sâhip olduğuna, birilerinin oradan bizleri gözetlediğine inanıyor!..

Ergün Arıkdal "Sâdıklar Plânı Tebliğleri"nin bittiği 1974 yılından 1982 yılına kadar "medyumluk" açısından boş mu durdu, bilmiyoruz... Ama 1982 yılının güzel bir Nisan günü birden açılır ve bu sefer Sirius Misyonu Plânı ile görüşmeye başlar. Tabii ki, kendi Trans'a girer, kendi kendini İdâre eder. Belki de Sorular'ı gene kendi hazırlar. Başkasını karıştırmaz, Denetim kabul etmez.

Plân: SİRİUS MİSYONU
Tarih : 8.4.1982
Usûl : kendi kendine Trans
Medyum : ERGÜN ARIKDAL
Hâzirûn : MEHMET SANCAR, GÜVEN ERER, AHMET HIZVEREN
CELSE :1

P: Burası Sirius Misyonu... Bizim yerimiz... Şu anda yayın yapan Sirius B'dir.
Tesir psişik boyuttan ulaştırılıyor...

Kendi insanlarımızı, kendimiz seçeriz. Bu bakımdan, dalgalar yoluyla yaptığımız taramalarda,
birçok hudut bekçilerini yeniden uyarıyoruz. Amaç, görkemli sabahın bekçilerini tanzim etmektir.
Uzun süredir, üstünü kapalı tuttuğumuz bilgi mekanizmasının örtüsü açılacaktır.
Yanlız sizlerin değil, üç galaksinin kültürü, Sirius'a bağlıdır. Bunların ancak kırıntılarını tadıyorsunuz.
Sürekli olarak, fakat en yoğun şeklinde, Muhammed'den başlayarak, pek çok Siriuslu'yu,
psişik boyuttan ulaştırarak Yeryüzü'ne memur ettik... Ne zaman emrolunan vakit geldiğinde,
biz, sizlere kendimizi açıkca tanıtırız.

Durmadan edemiyeceğim... Ne anlıyoruz?... Sirius Misyonu'nda birçok Varlık var, ama bedenli mi, bedensiz mi, belli değil!.. Öyle ya!.. Sirius B, (ilerde astronomik bilgi vereceğiz) bir yıldız olduğuna göre, maddî bir mekân olduğuna göre, oradan yayın yapıldığına göre, görüşen Varlığın "Bedenli" olması gerekmez mi?.. Aynı zamanda anlıyoruz ki, Medyum da Sirius A ve Sirius B yıldızlarından haberdar... Biraz okumuş... Ne kadar bilmiyoruz.

"Tesir, psişik boyuttan oluşturuluyor"muş!.. Tesir'den kasıt "rûhî irtibat" olsa gerek... O da rûhî boyuttan ulaşıyormuş... Ne demekse???

Bir takım "hudut bekçileri" varmış... Onları geçmişte uyarmışlar, yeniden uyarıyorlarmış... Kim bu bekçiler? Hangi hududu bekliyorlar?.. Kendi insanlarını kendileri seçtiğine göre, şimdi bu Celse'de bulunanlar seçilmiş, o anlaşılıyor da, onlar "hudut bekçileri" mi, o belli değil!.. "Görkemli Sabah" ne?.. Bizlerin Müslüman olarak ilerde bir Kiyâmet Günü beklentisi vardır, "Din Günü", "Hesap Günü" diye de bilinir... "Görkemli Sabah" hangi günün sabahı?.. "Bilgi Mekanizması"nın üstü açılacakmış!.. Sihirli kutu mubârek!..

MEKANİZMA çok anlamlı bir kelime... "Belli bir sonuca ulaşmak için karmaşık bir biçimde düzenlenmiş organ veya parçalar birleşimi, sistem, düzenek, organların işleyiş biçimi, ateşli silahların işlemesini sağlayan mekanik bölüm, tüfeğin kubuzu/gövdesi içinde ileri geri hareket ederek fişeği namluya yerleştiren, iğne ve kilidi bünyesinde bulunduran düzenek; oluş, ortaya çıkış, işleyiş; belirli sorunları çözmek ya da belirli sonuçları elde etmekte kullanılan, canlıda aşağı yukarı kökleşmiş davranış kalıpları" demek... Demek ki "belli bir sonuca ulaşmak için hazırlanmış bilgi düzeneği"nin üstü açılacak!.. Ama biz biliyoruz ki, bize rehber olarak son kitap KUR'AN indirildi, o da bizi bilime yöneltti. Yâni gözleyerek, araştırarak, lâboratuvarda deneyerek, fiîlen çalışarak bilgi edinmemizi, "ilim Çin'de ise" bile gidip almamızı istedi. Böyle tepeden hazır lokma ne bilgisi gelecekmiş?..

Şu Üç Galaksi hangileri imiş?.. Acaba ileriki Celseler'de saydı mı?.. Hz. MUHAMMED de Siriuslu imiş!.. Hâşâ!.. Gene aynı palavra... Bülent Çorak'ta da var... "Bu Dünyâ'nın insanları olgun olamaz, mutlaka Uzay'dan gelmiş olmalılar" iddiası!..

Ne var, biliyor musunuz?.. Ergün Arıkdal 1982 yılında, 1968'de yazdıklarını unutmuş!.. İnsan bâri Dernek'teki Ruh ve Madde dergisi, sayı 98 ile başlayan "Hz. Muhammed ve Müslümanlık" başlıklı kendi yazı dizisine bakar da, "medyum"ken verdikleri ile kıyaslar!.. Hz. MUHAMMED gökten, Sirius'tan zembille inmedi. Babası Abdullah, annesi Âmine idi... Her Dünyâlı gibi doğdu, süt emdi, büyüdü. Bu haddini bilmez, densiz Varlık Hz. MUHAMMED için "memur ettik" diyor... Bir halt bile edemezsin!.. Onu Peygamber eden ALLAH'tır!..

- "Ey Peygamber!
Seni bir şâhit, bir müjdeleyici, bir korkutucu olarak gönderdik"

(Ahzab Sûresi ,45. Âyet)

Burada "gönderdik" ifâdesine bakıp "işte o gönderen biziz" iddasında bulunuyorlarsa; Kur'an-ı Kerim'i de, bu âyeti de onlar indirmiş demektir ki, HÂŞÂ!.. KUR'AN-I KERİM'de ALLAH'ın Zât'ını kasteden yerlerde BEN kelimesi; ESMÂ'sının, yâni RAHMAN, RAHİM, HÂLİK, ALÎM gibi İsimlerinin Kâinat'a yansımasını anlatan yerlerde BİZ kelimesi geçer.

Hep "ilerde tanıtırız" derler ama, ya hiç tanıtmazlar, ya da Bülent Çorak ta olduğu gibi "Ben Beta Nova'da yaşayan ALLAH'ım!" (HÂŞÂ) der, çıkarlar!.

Devam edelim, bakalım, Ergün Arıkdal'ın Sirius Misyonu neler yumurtlamış:

- "Atlantis'in Uluları, bizim memurumuzdu.
Agra (Agarta) da bizim hükmümüz sürer.
Piramitler, bütünüyle Sirius Kültürü'nün eğitim yeridir.
Anadolu, son devre için, Sirius Tesiri için hazırlanmış bir jenaratördür.
Ve buradaki halk serî devreler hâlinde bağlantıya geçmektedir.
Toplum olarak, bu misyonun gerçekleşmesinde payınız büyük olmalıdır"

Gene durmadan edemiyeceğim....Hoppala!.. Şimdi bir de karşımıza Atlantis çıktı. Varlığı öne sürülen ama bir türlü nerede olduğu tesbit edilemiyen Atlantis Kıt'ası'nda yaşamış olanlar değil; oranın Ulular'ı da Sirius Misyonu'nun "sıradan memuru" imiş.
AGARTA , Sanskritçe'de "ele geçirilemiyen, ulaşılamıyan" demektir. Tibet ve Orta Asya efsânelerinde sıradağlar içinde, yeraltında yaşayanlar olarak bahsi geçer. Birileri buna mistik, ezoterik anlamlar vermiştir. Efsâneden ibârettir. Yeraltında, mağaralarda yaşayan ilkel insanlar olmuştur, Anadolu'da da yeraltı şehirleri vardır, saklanma amaçlıdır, ama oralarda üstün bir medeniyeti aramak abestir.
Piramitler birer mezar değilmiş, Sirius Kültürü'nün eğitim yeriymiş. Siriuslular gökten inip , gizli kapılardan piramitlere girip, dâvet ettikleri insanlara kendi kültürlerini öğretiyorlarmış. Nedense 19.Yüzyıl'da Napolyon Sfenks'i topa tutunca korkmuşlar, eğitimi kesmişler... Şaka, şaka!..

"Son Devre" ne anlamadık ama, Anadolu onun için bir jeneratörmüş. Ama İSLAM ve TÜRK KÜLTÜRÜ'nü yaymak için değil; Sirius Tesiri içinmiş!..

Devam edelim, bakalım, arkadan neler gelecek?

- "Bunca yıldan beri sizde oluşan bilgiler; birbirleriyle bağlantısı güçlü olmayan, kuşkulu târif ve kavramlardan ibârettir.
Dininiz, ilminiz ve şimdiki yolunuz da buna dâhildir. Elbetteki zaman yaklaşıyor.
Biz, psişik boyuttan, üstün vazife sadâkatine sâhip bir plânı, üç yerde görevlendirmiştik.
Bunlardan ilki ve en dolgun olanı sizlere bilgi vermişti....
İkincisi Meksika da, üçüncüsü Arjantin'dedir. Onlar sizi bulacaklardır.
Şimdi, onbeş gün sonra yine aynı saatte tekrar görüşeceğiz.
Bu arada, size söylemiş olduklarımızın tamamını, çok akılcı bir açıdan inceledikten sonra sonucu belirleyiniz.
Yani size ne anlatılmak istenmiştir, ne yapılması gerekecektir ve sizden ne bekleniyor?
Ve en önemlisi, geleceğe yönelik nasıl bir tavır içersine gireceğinizi tespittir.
Bu çalışmayı ve bütün buradaki konuşmaları ezberleyiniz. .Sadece üç nüsha yazarak muhafaza ediniz.
Bantları, kayıt ettikten sonra siliniz.Tek bir teyp kullanılacaktır. Ya da birden fazla varsa, o da silinecektir.
Tamâmiyle, rûhen, vicdânen hürsünüz. İstemeyen yoldan çıkar."

"Burası Sirius Misyonu... Zihinlerinizdeki ham düşünceleri, oluşmamış geometrik varsayımları
ve yanlış bilgileri düzeltmek isteyenlere, bu yolda kalması tavsiye edilir.
Burası Sirius Misyonu... Tekrar görüşmek üzere...."

Yâni, Varlık aldattığını kabul ediyor!.. Diyor ki, "Biz size Sâdıklar Plânı Tebliğleri olarak bunca yıl bilgi diye bir sürü zırva verdik. Sizde birbiriyle bağlantısı güçlü olmayan bir sürü KUŞKULU TÂRİF ve KAVRAMLAR oluştu. Dininiz, imanınız, ilminiz bu KUŞKULU TÂRİF ve KAVRAMLAR içinde kayboldu gitti. Şimdi yeni ve daha KARMAŞIK, KUŞKULU TÂRİF ve KAVRAMLAR ile aklınızı karıştırmaya devam edeceğiz." ... İnanın, söylediklerini yavaş yavaş , tâne tâne okuyunca bu ortaya çıkıyor.

Bu Varlıklar sözde Sâdıklar Plânı'nı üç yerde görevlendirmişler, ama en dolgun bilgileri Ergün Arıkdal ekibine vermişler. Meksika ve Arjantin'dekiler İstanbul'la irtibâta geçecekmiş... 1982'de söylenmiş... Yıl 2018... Geçmişler mi irtibâta?.. Hayır!.. O da palavra!.. Bâri adres vereydiler de, bizimkiler irtibâta geçseydi!..

Söylenenleri ezberlemek te nereden çıktı?.. Şiir mi bu, âyet mi?.. Ezberlense ne halta yarar? Celse zabıtları niye muhafaza ediliyor da, bant siliniyor?.. Mantığı var mı? "Geometrik Varsayım" ne? Üstelik oluşmamışlar!..

Böyle olmayacak!.. Biz önce adını duyduğumuz, ama hakkında hiçbir şey bilmediğimiz Sirius Yıldızı'nı bir inceliyelim. Her Astronomi bilgimizi artıralım, hem de UFO'cular neden bu yıldıza sarmış, onu öğrenelim... İnternet'te çok güzel sayfalar var Sirius hakkında... Onlardan aynen aldık. Kendilerine şükran borçluyuz. Hepsini kabul etmek zorunda değilsiniz ama, hiç değilse okuyun... İlki Diamond Tema sayfasından :

- Bir astronomun gözüyle yıldız kümeleri "yoğun ışık saçan plazma küresi"yken, bâzıları için koca Evren'de Tanrı'nın farklı boyutlardaki tezâhürüdür. Sâdece karanlık geceleri aydınlatmak için orada durmadıkları ise âşikârdır.

- Hiç şüphesiz yıldızlara ayrı coğrafya ve kültürlerde, birbirinden bağımsızmış gibi görünen, ancak özünde aynı olan inanç sistemleri farklı anlamlar yüklenmiştir. Bu sembolizmin en yoğun olduğu yıldızlardan biri olan Sirius "Köpek Yıldızı", "Demir Kazık" gibi adlarla ifâde edilir. Bâzı kaynaklar Demir Kazık Yıldızı'nı Kutup Yıldızı olarak ifâde etse de, mitolojik imgeler açısından bakılırsa, işâret edilen yıldız Demir Kazık'tır. Ezoterik öğretilerde köpek, kurt, çakal biçiminde simgelenmiştir.

- Sirius, Yunan mitolojisinde avcı Orion'un köpeğidir.
Türk mitolojisinde göksel sarayın bekçisi göksel kurttur.
Roma mitolojisinde Roma şehrinin kurucuları Romelus ve Romus'u emziren kutsal kurttur.
Zulkarneyn'in bu yıldıza giderek Yecüc ve Mecüc'ü hapsettiği düşünülür.

- Sirius farklı dillerde "Sothis", "Şira", "Sirona", "Serios", "Kak-si-di", "Huşi" gibi adlarla telâffuz edilmiştir. Büyük Köpek Takımyıldızı'nda yer alan bu yıldız gökyüzünün en parlak yıldızıdır. Güneş'ten 8,6 ışık yılı uzaklıkta olmasına rağmen, parlaklığı güneşin 23 katıdır. Astronomlar Sirius-B için "küçük yıldızlardan biri olmasına karşın yoğunluğu oldukça ağır bir yıldızdır" derler. Bu yıldızdan alınacak minik bir maddenin 1 ton geleceği söylenmektedir. Demirden daha katı olan bu madde Dünyâ'daki en sert mineral olan elmastan 300 kat daha serttir. İlginç bir biçimde bu yıldıza Türk kültüründe de demir gibi sert anlamında Demirkazık Yıldızı denir. Demirkazık mitolojik Türk tasavvurunda "Evren'in direği ve göğün kapısı" olarak adlandırılır. Sıcak ve soğuğun bu kapıdan geçtiği düşünülür.

- Bu yıldızın Güneş'le birlikte doğduğu Temmuz ve Ağustos ayları orta ve kuzey enlemlerde kavurucu sıcakların olduğu "köpek günleri" olarak adlandırılır. Hatta İngilizce'de "dog days" ifâdesi buradan gelir. Bu günlerde sıcaklığa bağlı olarak salgın hastalıklarda da artış gözlemlenmiştir. Büyük Plinius, ya da Yaşlı Pliny olarak bilinen ünlü Romalı filozof, Naturalis Historia adlı eserde Temmuz ve Ağustos aylarının kuduz köpekler tarafından saldırı riski taşıyan aylar olduğunu ifâde etmiştir. Demirkazık'tan sıcaklığın yeryüzüne inmesi gibi düşünebiliriz bunu.

- Eski Türk kavimlerine göre, bu yıldız Tanrı'nın ışıklı ülkeleri olan gök ile Yeryüzü'nü birleştiren kutsal bir kapıydı. Bu yıldız Ruhlar Âlemi ile ölümlülerin yaşadığı maddi âlemin sınırıydı. Tanrı'yla insanı ayıran çizgidir de denilebilir. Tanrı insanlara bu kapıdan iyilikler gönderirdi. Şamanlar uçarak bu kapıdan Tanrı ile iletişime geçerler, bu yıldıza ulaşıp yukarısına çıkamazlardı. Tanrı şamanlara bu kapı vasıtasıyla bir elçisini gönderir, şamanların isteklerini bu elçi vasıtasıyla dinlerdi.

- Türkler'in yaradılış efsânelerinde, gökten mâvi ışık huzmesi içinde inen Gök (mâvi) Kurt sembolü yaygındır. Orta Asya'da Göktürkler'in Türeyiş Efsâneleri'ne göre tüm âilesi yok edilen bir çocuk (ki sembolik anlamda bu Güneş sistemi), dişi bir kurdun (Köpek Yıldızı) yol göstermesiyle kurtulur. Kurt çocuğu emzirir ve çocukla evlenir. Gök Tanrı Dünyâ'ya kurt biçiminde iner.

- Ezoterik öğretilere göre de Dünya planetinin oluşması aslında Sirius (Köpek Yıldızı) ile Güneş Sistemi'nin evlenmesinin sonucudur. Mâvi ışıklı kurdun, soyu yok olmuş bir çocukla evlenmesi benzerliği ne kadar enteresandır.

- Türkler'in eski inançlarında kurt kutsal sayılır. Yaradılış efsânelerinin çoğunda ve Dünyâ'nın sembol havuzunda dişi kurt önemli bir anlam içerir. Gökyüzü tarafından gönderilen Aşina adındaki bir dişi kurdun efsânesi günümüze kadar gelmiştir. Kurt resimleri pek çok Türk kavminin bayraklarında yer almış, komutanlara Kök-Böri denmiştir. Kök eski Türkçe'de Gök demektir. Böri ise Kurt demektir. Türkler'e âit en eski belge niteliği taşıyan M.S. V1. Yüzyıl'da oluşturulan Mahan Tigin adlı bir Türk şehzâdesine âit olan Bugut yazıtlarında taşlara kazınmış kurt kabartmaları görürüz.

- Atatürk'ün emrini verdiği ilk paranın üstünde kurt ambleminin olması ne kadar mânidârdır. Mustafa Kemâl'e arkadaşları bu paradan sonra "Çılgın Türk" diye kendi aralarında lâkap bile takmışlardı!.

- Sirius yıldızının rengi hakkında da farklı görüşler vardır. Kırmızı, turuncu renklere anılmasına rağmen 1. yüzyılda yaşayan şâir Manilius ve 4. Yüzyıl'da yaşayan Avienus bu yıldızı deniz mâvisi olarak ifâde ederler. Japon dilinde de "Mâvi Yıldız"dır.

- 1862 yılında Amerikalı Astronom Alvin G. Clark, Sirius'un bir çift yıldız sistem olduğunu keşfetti. Diğer eş (Sirius B) 8,44 kadir parlaklığa sâhip ve Güneş'in parlaklığının % 0,005'i kadar olan bir beyaz cüce... Sirius B bir zamanlar Sirius'tan çok daha büyüktü ve hızla gelişerek yakıtını tükettikten sonra dış katmanlarını dışarı fırlatarak, bir beyaz cüce hâline geldi. Bu beyaz cüce yıldız, Sirius'un etrafında 50 yılda bir tur atarken Sirius'a gaz aktarımında da bulunduğu düşünülüyor.
Bu sebeple de Sirus'tan alınan tayfta sıra dışı çizgilere rastlanıyor.

- Beyaz Cüceler fazla ışık vermeyen, fakat yoğun atomik yapılarından dolayı devâsa bir çekim gücü yaratan yıldızlardır. Bir beyaz cüce, hafif hidrojen ve helyum atomlarını tüketmiş ve çökmüş bir yıldızdır. Kalan maddeler öyle yoğun olarak içiçe geçmiştir ki, artık maddî yapısını bildiğimiz bütün maddelerden farklıdır. Atomlar bu derece sıkıştırıldıklarında sonuç olarak ortaya çıkan kütle aşırı derecede ağır olur.

- Çok yüksek güce sâhip teleskoplar aracılığıyla görülebilen ve ancak 1970'ler gibi yakın bir târihte fotoğraflanabilmiş bu yıldıza Sirius B denildi. Sirius, birbirlerinden 20 astronomik birim uzaklığında (yaklaşık Güneş'le Uranüs arasındaki uzaklık) ve birbirleri çevresinde 50,1 yılda dönen iki beyaz yıldızdan oluşan
bir çift yıldızdır. Bu çift yıldızdan çıplak gözle görülebileni günümüzde Sirius-A olarak adlandırılır.

- Sirius'un çeşitli adlarından bazıları şunlardır:

"Sothis" (Eski Mısırca adının Grekçe'ye uyarlanmış hali)
"Sigi" (Dogonlar'da)
"Sigo" (Bambaralar'da)
"Şira" (Araplar'da)
"Seirios" (Yunanlar'da)
"Sirius" (Romalılar'da)
"Kak-si-sa" veya "Kak-si-di" (Asur-Babil'de)
"Kak-si-si" (Hititler'de)
"Tistirya", "Tishtrya" veya "Tiştria" (Zerdüştçülüğü benimsemiş kavimlerde)
"Sima Kayne" (Bozolar'da)
"Sirona" (Galyalılar'da)
"Hu-Şi" (Çinliler'de )
Sirius (Mısır'da)

- Antik Mısır uygarlığı bu yıldıza çok önem vermiştir. Sirius'u Ra'nın Güneşi olarak görmüşlerdir. Bir anlamda Güneş Sistemi'nin güneşidir. Bu yıldızın Dünyâ'nın gelişiminde evrimsel bir role sâhip olduğunu düşünmüşlerdir. Bu nedenle Sirius, Dünyâ'nın geçmişinde de, geleceğinde de oldukça önemli bir yıldızdır. Sirius ezoterik bakış açısıyla bir nevi Tekâmül'ün kuantum sıçraması olarak görülür.

- Mısırlı râhipler takvimlerini Güneş'e göre değil, bu yıldıza göre düzenleyerek "Tanrıça İsis'in Yıldızı" demişlerdir. Sirius yıldızının şafak yükselişinde olduğu zaman, yâni gün ağarmadan yeni yılın ilk günü olarak kabul edilirdi. Sirius Bayramı kutlanırken Memfis'te Nil'in taşma alâmetleri belirirdi ve yeni suyun ilk dalgası, kuru toprakları susuzluktan kurtarırdı. Bitkilerin hayat bulmasını, yılda üç kez ürün alınmasını Sirius'a bağlamışlardır. İskenderiye'de basılan Grek mâdenî paralarda İsis "köpeğin üzerinde" tasvir edilmiştir. Mısır tapınaklarının geçitleri ve iç odaları Sirius yıldızını görecek şekilde yapılmıştır. Denderah'taki Hathor Tapınağı'nda, "İsis
yeni yılın ilk gününde tüm ihtişâmıyla mâbette parlar, tapınağı aydınlatır ve ışıkları ufuktaki babası Ra'nın ışıklarına karışır." ifâdesi bulunur.

- Mısırlılar, Sirius'un görünmez olduğu dönem (3-4 Temmuz civârı) 35 gün önce ve 35 gün sonra toplam 70 gün boyunca ölülerini gömmemişler çünkü bu dönemde diğer âleme açılan kapının kapalı olduğunu düşünmüşlerdir. Sirius'un görülmediği 70 gün boyunca İsis ve Osiris'in "duat" adı verilen Öte Âlem'den seyrettikleri düşünülürdü. Başka bir görüşe göre de Sirius yıldızı, görülmediği dönemde Tanrıça İsis hâmiledir, yükseldiğinde, yâni parlamaya başladığında oğlu Horus doğar.

- Kadim Mısır uygarlığında da köpek, çakal figürü ile İsis-Sirius arasında birtakım ilginç bağlantılar vardır. Köpek başlı Anubis ile İsis'in ilişkisini orta dönem Plâtoncuları'ndan Plutarchus şöyle açıklar: "Nephtys (İsis'in kızkardeşi) Mısırlılar'a göre Dünyâ'nın görünmez yüzüdür. Görünebilen yüzü ise İsis'tir. Bunlara dokunan çember ki ona 'ufuk' denir, her ikisinin de ortak noktasıdır. Bu Anubis adını alır, köpek ve çakal biçiminde ifade edilir."

- Anubis'in görevi ölüleri korumak ve yüceltmektir. Ölen kişi yargılanırken Anubis onlara yardım eder ve ölülerin kutsal mumyalayıcısı olarak görülür. Anubis aynı zamanda âdil bir yargıçtır. Terâzinin bir kefesine ölenin kâlbi (yâni Ruhunun kalitesi) diğer kefesine ise (gerçekliğin simgesi olarak) tüy koyar... Anubis'in tanrıların insanları eğitmesinde yardımcı olmak gibi bir görevi de vardır.

- Ölümle birlikte bedeni terk eden Ruhların gittiği yer onlara göre Sirius'tur. Onlar da tıpkı Türk mitolojisinde olduğu gibi Sirius'u Diğer Âlem'e açılan göğün kapısı, göbeği olarak görmüşlerdir. Burada da ortak figür Anubis ve Aşina (Asena)'dır.

- Dogonlar denen bir kabileden de bahsetmek gerek... Zirâ, Atlantis ve Mu ile çok ilişkiendirilen, dinleri ve efsâneleri resmen bu kıt'aları anlatan bu topluluğun, Sirius Yıldızı ile alâkalı da çok merak uyandıran hikâyeleri var. Öncelikle bunu açalım.

- Afrika'nın Mali Cumhuriyeti'nde yaşayan ve sayıları 300.000 civârında olan kara kıt'anın, kara insanları hayvancıkla ve avcılıkla uğraşan, kendi hâlinde yaşayan bir kabiledir Dogonlar. Teknolojik hiçbir imkâna sâhip olmayan ve çadırlarda yaşayan bu kabile hakkında yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkan bilgiler şok edicidir. Güneş'in hareketlerini, Jüpiter'in uyduları olduğunu, Satürn'ün halkalı bir gezegen olduğunu, Ay'da kraterler olduğunu bilmektedirler. Bu kadar bilgiyi nereden öğrendikleri sorulduğunda ise, cevap daha şaşırtıcıdır: "Atalarımızdan öğrendik!" ... Bununla da kalmayıp Sirius'un çift yıldız sistemine sâhip olduğunu, spiral galaksimiz dışında başka spiral galaksilerin de var olduğunu söylemişlerdir. Dogonlar'ın ilkel şartlarda bu kadar bilgiyi bilmelerini bâzı araştırmacılar Dünya dışı varlıklarla iletişime geçmelerine, bâzıları ise Atlantis ve Mu uygarlığından gelen bilgilere bağlamıştır.

- Dogonlar'ın Nommo adını verdikleri bir tanrıları vardır. Onlara göre tanrı Nommo'nun gemisi aracılığıyla gelen tohumlar sâdece içinde yaşadığımız planette değil, üst üste konmuş boyutlarda da yeşermiş ve büyümüşlerdir. (Türk mitolojisindeki Tanrı'nın ışıklı gökleri gibi) Sirius yıldızına Po-Tolo (küçük yıldız) adını vermişlerdir. Onlara göre: "Âlemdeki her şey Sirius'ta vardır. Sirius yıldızından aktarılan tohumlar Dünyâ'yı yaratmıştır. Güneş sistemi Sirius ile evlenmiş, Güneş doğduktan sonra Sirius yol göstermiştir." Türk mitinde geçen göksel kurdun çocuğa yol göstermesi gibi...

- Aztek mitolojisinde köpek biçiminde temsil edilen tanrı, Xolotl'dur. Sirius A ve B'yi ifâde edercesine ikiz olduğu belirtilen Xolotl, Güneş'i taşıyan, yâni hareketini sağlayan, yıldırımı şekillendiren ve ölülerin Ruhlarına Öte Âlem'de refakat eden tanrı olup, ok ve yılanla ilişkilendirilir.

- Bir Hint efsânesi Sirius'tan şöyle bahseder: "Cennet'in kapısına ulaşmak için yola çıkan dört kardeşten birisi iyi bir savaşçı, diğeri iyi bir âşık, üçüncüsü de bir şâirdir. Sonuncu kardeşin ise tek özelliği kendisine sâdık bir köpeğinin olmasıdır. Kardeşler yola devam ederken; 4. kardeş, savaşçıyı bir savaşta, şâiri bir düğünde, âşığı ise bir prensesin kollarında bırakır. Köpeği ile berâber Cennet'in kapısına ulaştığında köpeğini Cennet'e almazlar. Yolculuğu Cennet'ten izleyenler, tüm kardeşlerini terk ettiği hâlde neden köpeği terk etmediğini sorduğundaysa, kardeşlerinin kendi yollarına gittiğini, oysa köpeğinin ona bağlı olduğunu, bu yüzden terk etmeyeceğini söyler. Bu cevap üzerine köpek, gökyüzünde 'Canis Major' takım yıldızı olur. Kâlbi ise Sirius'tur."

- Sirius, Çin metinlerinde ve Feng Shui geleneğinde "Ursa Major - Büyükayı" takım yıldızı ile birlikte hareket eden tek bir yıldız olarak nitelendirilir. Olumlu ve olumsuz Chi enerjisinin Güneş ile birlikte Sirius kaynaklı olduğundan bahsedilir. Enteresandır ki, 1909'da astronom Ejnar Hertzsprung, Sirius yıldızının Büyükayı yıldız kümesi ile birlikte hareket ettiğini öne sürmüştür.

- Antik Yunan mitolojisine göre Orion, Poseidon'un oğludur. Her zaman köpeği ile gezen büyük bir avcıdır. Yakışıklılığı ve kadınlara düşkünlüğü ile ün salmıştır. Hera'yı kıskandıracak kadar güzel karısını kaybettikten sonra, misâfir olduğu Oinopion'un kızı Merope'yi baştan çıkarmaya kalkışır, Oinopion da bunun üzerine onu kör eder. Daha sonra Eos tarafından kaçırılan Orion'u, bâkire Tanrıça Artemis bir akrebe sokturarak öldürür. Akrep, ödül olarak burçlar arasında yerini alır. Orion'a gelince, o da gökyüzünün karşı, yanında bir takım yıldız hâline gelmiş; köpeği ise "Sirius yıldızı" olmuştur. Sirius'un aynı zamanda "Köpek Yıldızı" olarak da anılması bu sebepledir.

Sirius yıldızından Zend Avesta'da da söz edilir. Birçok kutsal metinde sözü edilen tek yıldız olan Sirius, Yeryüzü'ndeki birçok uygarlık için de en kutsal yıldız olmuştur. Sirius, Zend Avesta'da yağmur tanrısı Tishtrya'nın yıldızı olarak düşünülmüştür. Tishtrya, yağmurların yağdırılması ve suların ülkeler arasında bölüştürülmesi ile ilgili bir yaz atadır.

- Kuran'da Şi'râ olarak bahsedilen bu yıldız Necm (Yıldız) Sûresinin 49. âyetinde şu şekilde geçer: "Ve ennehu huve rabbuş şı'râ - Doğrusu Şi'râ yıldızının Rabbi de O'dur."

- Çünkü Araplar, Sirius'a tapar ve ona dua ederlerdi. Onu da diğer kavimlerin edindiği gibi tanrılarından biri edinmişlerdi. Harran Sabiileri Ay tanrısı Sin'e, Ay'a, Güneş'e ve yıldızlara taparlardı. Hepsinin ortak yıldızları da Şira, yâni, "Şira-yı Yemani" (Sirius, Süreyya, Pleiades) ile "Şira-yı Gumeyşa" (Procyon) takımyıldızlarıdır. Sirius, Araplar'ın şans ve uğur kaynağı sayıp bahtlarını kendisine bağlı gördükleri yıldızdır. Araplar'ın Şîra'yı "Gumeyşa" (Sulu Gözlü Şi'ra) adıyla andıkları "iki yıldız"dan oluşan bu takımyıldız ile "10 yıldızlık" Büyük Köpek takımyıldızını hesapladığımızda, her ikisinin yıldız sayıları "12"ye ulaşır. Bu da bize bütün dinlerde ve mitolojilerdeki "12¨ sayısının sırrı"nı verir. Ayrıca "Hilâl-Yıldız" sembôlü de muhtemelen bu takımyıldızını temsil etmektedir. Büyük köpek takımyıldızındaki on yıldızın da "1 Güneş, 1 Ay" şeklinde "çift" dizilişli olmaları, "Hilâl- yıldız" kavramının kaynağıdır. Bu yıldıza, "Merzemü'l-Cevaza", "El-Kelb'ul-Ekber", "el-Kelb'ul-Cebbar", "Şi'ru'l-Ebur" gibi isimler de verilmiştir.

- Himyer Arapları'nın Yahudiliği kabul etmeden önce Güneş'e taptıkları Kurân-ı Kerîm'in Belkıs ve kavmiyle ilgili atfından anlaşılmaktadır. Güney Arapları'nın ayrıca Ay'a taptıkları ve onu temsîlen bir put edindikleri, Benî Uzre'den bir kabilenin "Şems" adlı bir putunun bulunduğu ve Abdüşşems adının Araplar'da yaygın olduğu, çevredeki kültürlerden etkilenen Kuzey Arapları'nın da yıldızları ilâh kabul ettikleri, Lahm ile Cüzâm'ın Müşteri (Jüpiter), Kays Aylân'ın Şi'râ (Sirius), Temîm'in Deberân (Eldeberân), Tay kabilesinin bâzı boylarının Süreyyâ ve Esed'in Utârid (Merkür) yıldızına taptığı bilinmektedir. Lahm, Himyer ve Kureyş (Muhammed'in kabilesi) kabileleri tarafından da Şi'râ yıldızı (Sirius) takdis ediliyordu. Dolayısı ile, İslâmiyet yayılmaya başladıktan sonra gelen bu sûrenin amacı büyük ihtimâlle,
"O taptığınız yıldızı da yaratan ALLAH'tır, dolayısı ile ALLAH'ın yarattıklarına tapmak yerine direkt ALLAH'a tapın"
gibi bir mesaj iletmektir.

- Sirius (Şi'râ), bilindiği gibi gökyüzümüzün en parlak yıldızıdır. Genel bilinenin aksine gökyüzündeki en parlak yıldız Kutup Yıldızı değil, Sirius'tur. Bu yıldızın astrolojik olarak da önemi büyüktür. Kısacası bütün kavimlerde ve dinlerde kendisine yer edinmiş olan bu yıldız, bir hayli düşünüdürücüdür. Andromeda Galaksisi ve bu yıldız ile alâkalı birçok teori ortaya atılmış ve kitaplar yazılmıştır. Antik zamanın tanrıları ve Dünyâ'yı ziyâret ettiği söylenen Uzaylılar, Atlantis, Mu veya Reptilian konuları bile bu yıldız ile ilişkilendirilir. (Alıntı: Diamond Tema )

Ne güzel, değil mi?.. Saçma bir "tebliğ"i incelerken, ne bilgiler edindik!... Hep deriz, en başarısız Celse'den, en uyduruk "tebliğ"den bile öğrenilecek şeyler vardır. İçinde değildir ama, araştırırken neler öğrenirsiniz, neler!..

Zafer Emecan gibi gerçek Gökbilim meraklıları, bakın,meseleye nasıl değerlendiriyor:

UFO'cu Sahtekârların Gözdeleri: Sirius, Dogon Kabilesi ve Pleiades

Ben bu işi sevdim... Sirius Yıldızı hakkında başka şeyler de öğrenmek istiyorum. Astronom Merve Yorgancı ve Zafer Emecan'ın hazırladıkları sayfadan aynen naklediyorum:

- Sirius, özellikle UFO'cu safsatalarında baş rôlü oynuyor... Bunun sebebi ise, gökyüzünde çok parlak bir şekilde rahatça görülebilmesi ve bu parlaklığın "çok çok yakın" algısı uyandırması... Halbuki Sirius, 8,6 ışık yılı mesâfe ile, Güneş'e yakınlık bakımından yedinci sıradaki yıldız...

Parlaklığı nedeniyle çok dikkat çekici olduğu için, UFO hikâyelerinde insanları inandırabilmek adına bolca kullanılıyor... Benzer biçimde, Vega, Betelgeuse gibi yıldızlar da parlak ve dikkat çekici olduklarından benzer hikâyelere konu oluyorlar.

Kış aylarında doğrudan göze çarpan Sirius, Orion (Avcı) Takımyıldızı'nı tâkip eden Canis Major (Büyük Köpek) Takımyıldızı'nın Alfa yıldızı... Ufka daha yakın bir konumda yer alıyor... Avcının kemerinde yan yana dizilmiş olan 3 yıldızın (Alnitak, Alnilam ve Mintaka) hemen arkasından gelir.

Sirius Orion (Avcı) takımyıldızını takip eden Canis Major takımyıldızının en parlak üyesi
Kış Altıgeni'nin de bir bileşeni

Kuzey yarımküreden görülebilen en parlak yıldız olan Sirius, tekil değil, bir çift yıldız sistemi aslında... Parlak olanı Alfa, ya da A; daha sönük olan ise Beta,
ya da B olarak isimlendirilir. Sistem, Sirius A adı verilen normal bir yıldız ve Sirius B isimli bir beyaz cüceden oluşuyor.

Eski uygarlıkların kültürlerinde büyük yer edinmiş olan Sirius, mevsim geçişlerinde, gemicilerin pusulalarında ve mitolojilerde de bol bol kullanılmıştır. Mâvimsi -beyazımsı bir yıldız olmasına karşın, atmosferimizdeki etkileşimler sebebiyle sürekli göz kırpar ve hafif renk değişimi algısı yaratır.

Sirius bir çift yıldız sistemi demiştik... 1800'lerin ortalarında Sirius A yıldızını inceleyen astronomlar, yıldızın hareketinin hafif bir salınım yaptığını gördüler. Böylesi periyodik salınımlar, yakın kütleye sâhip yıldız çiftlerinin birbirlerinin çevresinde dönüşü nedeniyledir. Böylece Sirius A'nın görünmeyen bir bileşeni olduğu sonucuna varıldı.

Sirius A ve B çift yıldız sisteminin yörünge simülasyonu.
Sağdaki Sirius A ve soldaki Sirius B.
Çift yıldızlar, kütlelerinin birbirlerine yakınlığı nedeniyle, bir hayâlî kütle merkezi etrafında belirgin yörüngelerde dolanırlar

Sirius B olarak isimlendirilen bu bileşenin keşfi, ilk olarak teleskopla değil, aksine matematiksel hesaplamalarla ortaya konulmuştur. Daha sonra teleskoplarla yapılan detaylı gözlemlerle bu bileşen yıldızın varlığı kesinleşti. Şu an üçüncü bir bileşenin daha olduğu düşünülse de, henüz kesinleşmemiştir. Sirius A çok parlak bir yıldız (görünür kadiri -1,47) olmasına karşın Sirius B çok çok sönüktür (görünür kadiri 8.44) ve gözle görülemez.
- Kadir: Yıldızların parlaklık sırasını belirten ölçek... İlk tanımını Hipparchus (Hipokus) yapmıştır...

Sirius A, yaklaşık iki Güneş kütlesinde, Güneş'in çap olarak yaklaşık 1.7 katı büyüklükte, delidolu bir yıldızdır ve ömrünü tamamlamasına sadece 500-600 milyon yıl kadar kalmıştır. 9 bin santigrat dereceyi aşan yüzey sıcaklığıyla, Güneş'ten 25 kat daha fazla enerji yayar. Sirius B yıldızı , şu anki kütlesine bakılarak yapılan hesaplara göre, başlangıç kütlesi yaklaşık beş Güneş kütlesine sâhip bir yıldızın anakol evresini tamamlayıp, öldükten sonra geride kalmış olan çekirdeğidir... Artık enerji üretemeyen bu ölmüş yıldız çekirdeklerine beyaz cüce deniliyor. Ayrıca keşfedilen ilk beyaz cücedir. Yüzey sıcaklığı ise yaklaşık 25 bin santigrat derecedir, yâni Güneş'ten çok çok fazladır.

Sirius'un güçlü bir teleskopla alınmış görüntüsü

Sistemin iki yıldızı birbirine o kadar yakındır ki, ne kadar güçlü bir teleskopla bakarsanız bakın, ayırd etmesi çok zordur. Ancak, sistemin bize yakınlığı nedeniyle
A yıldızının parlak ışığı uygun biçimde maskelendiğinde, beyaz cüce olan B yıldızı teleskoplarla görüntülenebilir. Şu anki kütlesi Güneş'in yaklaşık %97'si kadardır. Yüzey sıcaklığı ise yaklaşık 25 bin santigrat derecedir, yâni Güneş'ten çok çok fazladır. Ancak, nedereyse Güneş kütlesine sâhip olmasına ve böylesi büyük bir yüzey sıcaklığı ile çok parlak olsa da, yaydığı toplam ışınım günü Güneş'in sâdece 0,0024'ü kadardır. Çünkü, bir beyaz cüce olduğu için çapı neredeyse Dünya kadar küçüktür.

Sirius A ile ortak bir kütleçekim merkezi etrafında yaklaşık 50 yıllık bir yörünge periyoduna sâhip olan Sirius B'nin görkemli yıldız günlerinin çok kısa sürdüğü biliniyor. Kütlesi fazlasıyla büyük olduğu için maalesef sâdece 150 milyon yıl kadar parlayabilmiş, daha sonrasında dış katmanlarını Uzay'a salarak bugünkü hâline gelmiştir. Sirius sisteminin oluşmasının üzerinden geçen 150 milyon yılın ardından Sirius B bir kızıl dev yıldıza dönüşmüş, bu sırada ortalıkta ne var ne yok, silip süpürmüştür.

Bugün yaklaşık 250 milyon yaşında olan Sirius sisteminin ilk 150 milyon yılını birbirine çok yakın A ve B yıldızlarının çılgın attığı bir dönem olarak nitelemiştik.
Daha açık ifâde etmek gerekirse, bu ilk 150 milyon yılda yaşananlar; değil burada hayat oluşması, yaşama izin verebilmesi muhtemel gezegenlerin, henüz yolun başındayken kavrulup yok olması için yeterlidir. Çünkü Sirius B yıldızı ölmeden önce bir kırmızı dev yıldıza dönüşmüş, Güneş'in yaydığının binlerce katı enerji yayarak sistemdeki herşeyi kavurmuştur. Bir an için buradaki gezegenlerin çok ama çok şanslı olduğunu ve sağlam kalabildiğini düşünelim:

Sistemin şu anki 250 milyon yıllık yaşı düşünüldüğünde, bu yıldızların çevresindeki olası gezegenlerin henüz bir yerkabuğu oluşturabilecek kadar bile soğuyamamış olduğunu görebiliriz. Bu gezegenlerin tamamı şu an hâlâ oluşum aşamasında alev alev yanıyor. Devâsa volkanlar patlıyor, göktaşları tarafından bombardımana uğruyorlar ve yüzey sıcaklıkları bin santigrat derece civârlarında...

Normalde gezegenlerin yüzey sıcaklıklarının düşmesi, volkanik aktivitelerin kabul edilebilir seviyelere inmesi ve tam anlamı ile soğuk ve katı bir yüzey oluşturabilmeleri için "en az" 1 milyar yıllık bir zamâna ihtiyaç duyuluyor. Fakat bu sistem henüz sâdece 250 milyon yaşında, yâni çok çok genç. Üstelik, olası gezegenler daha yerkabuklarının soğumasına fırsat bulamadan, sistemin şu anki A yıldızı da beyaz cüceye dönüşerek ölecek.

Bizim güneşimizle kıyaslarsak, Güneş şu anda 5 milyar yaşındadır ve 5 milyar yıl daha yaşayacaktır. Bu da demek oluyor ki, Yeryüzü'nde dinozorlar ilk gezinmeye başladığında, Sirius A ve B yıldızları henüz oluşmamışlardı bile!..

Hadi gelin, şimdi de "Sirius Misyonu"ndan, "Siriuslular"dan, bahsedin, bakalım!.. Sirius A'nın yüzey sıcaklığı 9.000 santigrat derece!.. Hangi Uzaylı yaşıyor orada???

Ergün Arıkdal'ın Medyumluğu (!) ile yayın yapan Beyaz cüce Sirius B'nin yüzey sıcaklığı 25.000 santigrat derece!... Alevlerden başka hangi Uzaylılar, hangi Sirius Uluları yaşıyor orada??? Belki "harlı, kavurucu ateşten yaratılmış Cinler" (Hicr Sûresi, 27. Âyet) vardır, o kadar!

Bu naklettiğimiz Astronomik bilgileri okumadan hiç bir "Uzay tebliği" değerlendirilir mi?.. Spiritualist geçinenler değerlendirmezler, sâdece naklederler ve saçma-sapan yorumlar yaparlar. Maalesef sayfalarından iyi bir Spiritualist olduğu intibaını edindiğim Bülent Pakman bile bu yıldızların satıhlarındaki harâreti unutmuş, çevresinde gezegenler oluşma ihtimâli bulunmayan "Sirius" hayrânı gibi yazmış:

- "Sirius Sistemi galaktik sevk ve idâre merkezlerinden biridir.
Sirius Kültürü'nün bir gezegene indirilme biçimi, gezegenin maddî ve mânevî koşullarına göre gerçekleşmiştir.
Kimi koşullarda doğrudan bir irtibat, kimi koşullarda bir din tarzında meydana gelmiştir.
Sirius Kozmik Kültürü'nün en ayırt edici özelliği Tektanrılı öğretim sistemidir.
Yeryüzünde bir Mu devresinden itibâren Sirius Kozmik Kültürü hâkim olmuştur.
(BAKINIZ Mu hakkındaki yazımız)
Dünya gezegeninin yönetimi ve Tekâmülü hâlen Sirius Uluları'na âittir
ve bir Mu Devresi'nden itibâren Yeryüzü'nde ulvî nitelendirilen her türlü bilgi akışının kaynağı Sirius olmuştur.
Mu Devresi'ndeki bilgi akışı biçimiyle ile, şimdiki devrenin bilgi akışı biçimi aynı değildir.
Dünya-dışı uygarlıklar Sirius Yöneticileri'nin izni olmadan Dünya ile irtibat kuramazlar.
Eski devrelerde bu izin birçok kez verilmişti.
Sirius Kültürü Temsilcileri'nin kendileri ise, Tekamül düzeyi çok geri olan Dünya gezegeninde çok nâdiren,
insanlığın çok büyük ve kitlesel Tekâmül ihtiyaçları sözkonusu olduğunda Enkarne olurlar.
Dünyâ'nın içinde bulunulan şimdiki devresinde ancak iki Siriyüsyen, değişik zamanlarda Enkarne olmuş,
görevlerini yapıp geldikleri yere dönmüşlerdir.
Döndükleri yer denilirken bir mekân sözkonusu değildir.
Üç boyutlu âlemin Tekâmül ortamlarının yönetimiyle meşgûl Varlıklar'ın boyutu olan dört boyutlu âlem için mekân sözkonusu değildir.
Asıl kaynağı galaksimizin dışında bulunan Sirius Kültürü vâsıtasıyla milyonlarca güneş sisteminin Tekâmül etmesi sağlanmıştır.
Mısır'daki Ra güneşi Sirius güneşini ifade eder. Bu Sirius, Sirius-A'dan ziyâde, Sirius-B'yi ifâde eder.
Bizim Dünya üzerindeki uygarlıklarımızın ve tüm inançlarımızın temeli Sirius kültürünün yayılmasından ibârettir.
Asıl kültür ve bilgelik bu Sirius kültürünün çeşitli zamanlar içinde, çeşitli beşerî topluluklara uyarlanmış olmasıdır.
Bu kültür, Güneş kursu ile gösterilen, bir ve tek olan Yaradan'ı anlatır.
Merkezinde Yaradan bulunan, yaratılmış olanların oluşturduğu çemberle ifâde edilen bir Kozmogonik anlayış...
Kendini bu konuya adamış Varlıklar, Sirius Bilgileri'ni zaman içinde insanlara aktarmaya çalışmışlar, aktarmışlar, eğitmişlerdir.
Ondan "Ve ennehu huve rabbuş şı'râ - Hiç kuşkusuz Şi'ra yıldızının / şuurlanmanın Rabbi de O'dur."
{Necm Sûresi , 49. Âyet - Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk meâlinden}
şeklinde söz edilmektedir. Aynı sûrenin 9 uncu ayetindeki
"Fe kâne kâbe kavseyni ev ednâ - İki yayın beraberliği gibi belki de ondan da yakındı"
Sirius A ve Sirius B'nin çizdiği yaylara işârettir."

Artık metodu öğrendiniz, son kısımdaki âyetler hâriç, neresini nasıl düzeltirseniz, siz düzeltin... Ben yoruldum!.. Bir tek hususu yazıp gideceğim: Toplumların Sirius'a merâkı parlaklığı yüzündendir. Başka bir özelliği yoktur. Ona tapmayı bırakın!.. Hz. İbrâhim "Ben batanları sevmem," dedi, bıraktı!..

***

Bitmiyor, bitmiyor, bitmiyor!.. "Gideceğim" dedim ama, dayanamadım, yarı yoldan döndüm... Bir de DENİZ ŞİVA OFLAZ'ın "Işığın Galaktik Federasyonu" sitesi varmış... Bu hâtun kişi simyâcı imiş. "Alşimi Bilgelik Okulu" varmış, hem de sâdece İstanbul'da değil, Ankara'da da... Diploma bile veriyorlarmış. Simyâcılar, bilirsiniz, bakırı altın yapar... Bunlar herhalde altını bakır yapmakla meşgûller... Neyse, biraz daha Sirius Zırvası ister misiniz?.. DENİZ ŞİVA OFLAZ bu seferkine Atatürk'ü de bulaştırmış:

- "ATATÜRK, KÖKENİ SİRİUS'TAN GELEN VE LEMURYA PLÂNININ DEVÂMINDA HİZMET EDEN BİR ÜSTATDIR.
ONA MUSTAFA İSMİ KONULMASI DA TESÂDÜF DEĞİLDİR. MUSTAFA, MUHAMMET, MÛSA,
HEPSİ KAADİR-İ MUTLAK YARATICI'NIN AYNI MU PLÂNININ DEVÂMININ TEMSİLCİLERİDİR.
ÜSTADA SELÂM OLSUN..."
SİRİUS'TAN RİPTAR...

Lemurya Plânı mı, Mu Plânı mı?.. Yoksa aşağıdaki gibi Sirius Plânı mı?.. Bu Siriuslu Riptar acaba 9 bin santigrat dereceyi aşan yüzey sıcaklığıyla, Güneş'ten 25 kat daha fazla enerji yayan Sirius A'dan mı, yoksa Yüzey sıcaklığı yaklaşık 25 bin derece santigrat olan Sirius B'den mi, Oflaz Hanım söylememiş... Biz deriz ki, Riptar denen Geri Varlık "harlı, kavurucu ateşten yaratılmış Cinler"den (Hicr Sûresi, 27. Âyet) bir Cin...

- "ATATÜRK MUSTAFA KEMAL'İN SİRİUS PLÂNINA TAM UYAN BİR NEVİ RUHSAL İSİMDİR.
TÜRK'ÜN KELİME MÂNÂSI "IŞIK TAŞIYAN" ANLAMINDADIR. LEMURYA'NIN GÖREVİ DE BU İDİ.
TAM TAMAMLANAMAMIŞ OLSA DA ATATÜRK'DE MU'DA OLDUĞU GİBİ IŞIĞI TAŞIYAN VE ŞUURLANDIRAN
SİRİUS SİSTEMİNİN (OSMANLICA'DA SİRİUS ŞİRA-İ YEMANİYE İSMİYLE ANILIYORDU) TEMSİLCİSİDİR.
O BU PLÂNIN BAŞARILI OLMASININ TOHUMUNU ATMIŞTIR. BUNU BAŞARACAK OLAN SİZLERSİNİZ.
ÜSTADA AŞKLA SELÂM OLSUN...
SİRİUS'TAN RİPTAR...
http://galaktikfederasyon.blogspot.com/2013/10/ataturk.html

TÜRK kelimesi " ışık taşıyan" değil; "güçlü, kuvvetli, güzel" anlamlarına gelir. Ayrıca "türemek"le bağlantısı kuranlar da vardır. Eski Mezopotamya metinlerinde TUR, TURUKKU diye geçer. Ruslar bize TORAK, Romenler TURUKKU der.

Bir de MorAlev var... MorAlev diyor ki:

- "Sirius yıldızı ve medeniyetinden 2013 yazında Aslan Kapısı sırasında bahsetmiştik.
Bu medeniyetin bizim gelişmemizde büyük katkıları oldu ve olmaya devam ediyor.
Örneğin Eski Mısır medeniyeti kuruluşunu Sirius'lu Elçiler'e borçludur.
Büyük Piramit, Sirius Yıldızı ile denkleştirilerek inşa edilmiştir."

- "Fotoğrafta solda tek parlak yıldız Sirius’tur.
Sağda ise Orion ve Pleiades Takımyıldızları'nı görebilirsiniz.
Özellikle Seanslarım sırasında benliği Sirius’a kadar ulaşan çok kişiyle karşılaşıyorum:
Başmelekler (Archangel) Michael, Gabriel, Rafael, Zadkiel ve Jophiel,
Yükselmiş Usta St. Germaine, rehberim Lord Metatron ve yüksek benliğim Adonai, Elohim of Light."

Oh, oh!.. MorAlev hâtunun karşılaşmadığı (tövbe hâşâ!) bir ALLAH kalmış!.. Ah bir de bana, "Müslüman bir ülkede doğmuş Türk, en azından Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir kıza niye St. Germain, Lord Metatron Adonai ve Elohim of Light (Işığın İlahları) gibi Hıristiyan, Musevî ve hatta Çok Tanrılı Varlıklar gelip aydınlatsın"?.. Var mı bunun Tekâmül Nazariyesi'ne uygun bir açıklaması?..

Tekrar belirtelim: 9 bin santigrat dereceyi aşan yüzey sıcaklığıyla, Güneş'ten 25 kat daha fazla enerji yayan Sirius A'dan da, yüzey sıcaklığı yaklaşık 25 bin derece santigrat olan Sirius B'den de Dünya medeniyetine katkıda bulunacak kimse gelmemiştir. Çünkü orada olsa olsa "harlı, kavurucu ateşten yaratılmış Cinler" (Hicr Sûresi, 27. Âyet) türünde Varlıklar olabilir, onların da tabiatı itibâriyle Dünya ile alâkaları yoktur.

Medyum: Marteen Horst
Varlık: Siriuslular
Târih: 5 Şubat 2014

- "Gaia’nın sevgili çocukları!..
Yüksek sevgi ve takdirlerimizle birlikte, sizlere bir Mesaj vermek için geldik.
Oldukça zor bir teste tâbi oldunuz ve bu zorluğa katlandınız. Ve bu testi geçtiniz.
Öğrenmek ve size verilmiş olan bu denli önemli bir görevi tamamlamak için,
çağlar boyunca tekrar tekrar bedenlendiniz."

"Evet, sizlerin ve aynı zamanda bizlerin yükselişi hakkında konuşuyoruz.
Büyük kutlamalar yakındır!
Öğrenilmesi gereken her şey artık, tamamlanma aşamasında.
Sizler bizim gemilerimizi henüz göremiyorsunuz ama, biz sizin muhteşem
mâvi gezegeninize baktığımızda, sizlere gülümsüyoruz.
Her şey Bir'dir ve Bir de her şeydir. Hepimiz birimiz, Birimiz hepimiz için!"

"Dışarı çıkın ve sevgiyle dolu olun. Rastladığınız herkese sevecen davranın.
Tek bir sevecen hareket bile, tüm gezegeninizin yükselmesine yardımcı olacaktır.
Sâdece sevgiye odaklanın. Karanlık olanları bırakın gitsinler.
Onlara enerjinizi harcamayın veya dikkatinizi vermeyin.
Olumlu düşünceler, yeni bir çekim gücü oluşturacaktır."

"Bizler, sizleri bekliyoruz. Birlik ve sevgi anlayışı ile yanımıza gelin.
Biz size ulaşmadan, siz bize ulaşın. Önce bizim gelmemizi beklemeyin.
Sevgiyle titreşimlerinizi yükseltin.
Bugünlük söyleyeceklerimiz, bu kadar.
Sizleri içtenlikle seviyoruz."
Siriuslular

Şimdi bu Mesaj'da pek itirâz edecek birşey bulamazsınız... "Gaia'nın Çocukları" gereksiz tâbiri, ne olduğu bilinmeyen "test" , "büyük kutlamalar" , "görünmeyen gemiler" dışında tuhaf birşey yok... Hepsi güzel... Ancak son derece basit... Bir ortaokul, hattâ biraz zorlasa bir ilkokul talebesinin bile söyliyebileceği ifâdeler...
Hiç yeni birşey yok. Kimsenin bilmediği, duymadığı, söyliyemiyeceği birşey değil bunlar...

Yâni, kısacası vakit kaybı... "Geldik" diyen sözde Siriuslu Varlık boşuna gelmiş. Celse'ye oturanlar boşuna oturmuş. Konuşan Medyum boşuna yorulmuş. Hele bunları İnternet'ten okuyup yüceltenler boşuna mest olmuşlar... Kitap okusalar, belgesel seyretseler daha iyi bir iş yapmış olurlardı.

Gerçek bir Spiritualist, iyi-doğru-güzel olsa dahi böyle çocuksu Mesajlar'la, Tebliğler'le zamanını ziyân etmez!

Ruhi Selman

selman@journalist.com

***

  • Önemli Sayfalar:

    - BİR SPİRİTUALİSTİN DÜNYASI - ANA SAYFA
    - BİR TEBLİĞ
    - ÖLÜM VE SONRASI
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 1
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 2
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 3
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 4
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 5
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 6
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 7
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 8
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 9
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 10
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 40
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 41
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 42
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 43
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 44
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 45
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 46
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 47
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 48
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 50
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 51
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 52
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 53
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 54
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 55
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 56
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 57
    - ÂHIRET'TEN SİMÂLAR - 58
    - ÂHIRET'TEN SİMÂLAR - 59
    - ÂHIRET'TEN SİMÂLAR - 60
    - ÂHIRET'TEN SİMÂLAR - 61
    - ÂHIRET'TEN SİMÂLAR - 62
    - ÂHIRET'TEN SİMÂLAR - 63
    - ÂHIRET'TEN SİMÂLAR - 64
    - İBN-İ SİNÂ CELSESİ
    - TEKÂMÜL'E GİDEN YOL
    - NEYZEN TEVFİK'TEN BİR ŞİİR
    - BİR OBSESYON VAK'ASI
    - ÖTE ÂLEM'DEN ŞİİRLER - 1
    - RÜYÂLAR - 1
    - RÜYÂLAR - 2
    - REİNKARNASYON
    - ANADOLU'DA REİNKARNASYON ŞİİRLERİ
    - İRLANDALI ŞÂİR JAMES CLARENCE MANGAN ANADOLU'DA MI YAŞADI?
    - KADIN HAKKINDA BİR TEBLİĞ
    - FİNCAN CELSELERİ - 1
    - FİNCAN CELSELERİ - 2
    - FİNCAN CELSELERİ - 3
    - EKMİNEZİ ÇALIŞMASI
    - RÛHÎ FİLİMLER - 1
    - ENTERESAN RÛHÎ OLAYLAR
    - ERGUN ARIKDAL VE SÂDIKLAR PLÂNI'NI TENKİT
    - BÜLENT ÇORAK VE DÜNYA KARDEŞLİK BİRLİĞİ SAFSATASI
    - CENAP BAŞMAN VE MARON TARİKATI
    - SAPKIN RAEL TARİKATI
    - TRANSANDANTAL MEDİTASYON KANDIRMACASI
    - MELEKLER'DEN MESAJ ALDIĞINI SANAN ŞAŞKINLAR
    - ŞEYTANA TAPAN SATANİSTLER
    - KRYON "TEBLİĞ"LERİ VE LEE CARROLL'UN "MEDYUM"LUĞU
    - MEDYUM JANİ KİNG VE VARLIK P'TAAH
    - AKHENATON VE KURGU AGARTA "TEBLİĞ"LERİ
    - SILVER BIRCH TEBLİĞLERİ
    - "SÜPER İNSANLIK" DERNEĞİ VE UYDURUK "TEBLİĞ"LER
    - ZIRVA RA-KA TEBLİĞLERİ
    - SÂDIKLAR PLÂNI'NI TENKİT - 2
    - KASYOPYA CELSELERİ'NDE ATMASYON, KITIRASYONLAR
    - RA "TEBLİĞ"LERİ
    - HAYÂLÎ ANDROMEDA KONSEYİ
    - VARMIŞ GİBİ YUTTURULAN PLEİADES KONSEYİ
    - HATHOR'UN GEZEGENİNDEN İNANDIRICI OLMAYAN MESAJLAR
    - ÜSTAT KUTHUMİ'DEN SAHTE İNCİLER
    - MEKTUPLAR