BÜLENT ÇORAK VE DÜNYA KARDEŞLİK BİRLİĞİ SAFSATASI
Politikacılar'ın, Dolandırıcılar'ın, Şeyh-Şıh-Mürşit Bozuntuları'nın, Sözde Uzaylılar'ın, Aldatıcı Ruhlar'ın, Cin ve İnsan sûretindeki Şeytanlar'ın insanları kandırmada kullandıkları değişmez bir metot vardır. Çok konuşmak, düzgün konuşmak, ağdalı-alangirli kelimelerle konuşmak, anlaşılmaz konuşmak, ama çok önemli şeyler söylüyormuş gibi konuşmak!.. Böyle konuşanlar, birçok yanlışın arasına kattıkları bir-iki doğru cümle ile halkı kendilerine bağlarlar.
Yukarıdaki "Cin ve İnsan sûretindeki Şeytanlar" ifâdesi bize âit değil, Kur'an-ı Kerim'den...
- "Kul e'uzü birabbin nâsi Melikin nâsi İlâhin nâs
Min serril vesvâsil hannâs
Ellezî yüvesvisü fî sudûrin nâsi Minel cinneti ven nâs."
Nâs Sûresi... Ne demek bu?..
- " De ki: sığınırım ben insanların Rabbine,
İnsanların Melikine [mutlak Sâhip ve Hâkim'ine],
İnsanların İlâhına,
O sinsi Vesveseci'nin şerrinden!
O ki, insanların göğüslerine vesvese verir.
Gerek Cinler'den, gerek İnsanlar'dan (olup ta kötü düşünceler veren)
bütün Vesveseciler'in şerrinden Allah'a sığınırım!"
VESVESE , "kuruntu, yanlış ve yersiz düşünce, evham, bir konuyla ilgili kötü ihtimâlleri akla getirip tasalanma, işkil, olmayacak bir şeyin olacağını sanma, vehim, temelsiz sanı, gereksiz zan, boş kanı, yanlış kanaat" mânâlarına gelir... Bu Vesveseciler Peygamberler'e dahi Musallat olurlar:
- "Böylece biz, her Peygambere, İnsan ve Cin Şeytanları'nı
düşman kıldık.
Aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar.
Eğer Rabbin dilemiş olsaydı onu yapamazlardı.
Onları ve iftiralarını (yalanlarını) bırak."
(En'am Sûresi , 112. Âyet)
ALLAH, "Onların şerrinden Rabbinize sığının" dediğine göre, bu İnsan (Ruh) ve Cin sûretindeki Şeytanlar biz insanlara da Obsesyon olup, "yanlış bilgiler, yersiz düşünceler, temelsiz zanlar, boş kanaatler" uyandırıp çeşitli "vaadler" ile aldatabilirler. İnsanları kandırırlar, yanlışa sevkederler, zarara ve sıkıntıya sokarlar. Dünya hayâtında Politikacılar, Dolandırıcılar, Şeyh-Şıh-Mürşit Bozuntuları öyle yapmıyor mu?..
Bitmedi... Bakın, bir başka sûrede Cinciler'in ve onlarla irtibâta geçenlerin durumu anlatılıyor:
- "Bir de şu gerçek var: İnsanlardan bazı adamlar,
Cinler'den bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki, onların azgınlıklarını
arttırırlardı.
O insanlar da, (ve Cinler) sizin zannettiğiniz gibi, Allah'ın ebedîyen hiçbir
kimseyi
öldükten sonra diriltmiyeceğini zannetmişlerdi.
'Doğrusu biz (Cinler topluluğu) Melekler'i dinlemek için) semâyı yokladık da,
onu (Melekler'den ibaret) çok kuvvetli bekçiler
ve şihablarla (akan, yıldırım gibi yakıcı yıldızlarla) doldurulmuş bulduk.
Ve biz doğrusu (geçmişte) orada dinlemeye uygun oturulacak yerlerde oturduk.
Ama şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir şihab bulur.
Yeryüzü'nde olanlara kötülük mü murad edildi,
yahut Rableri onlara bir iyilik mi dilemiştir, doğrusu biz bilemeyiz.
'Doğrusu aramızda iyiler de vardır, bundan aşağı bulunanlar da vardır.
Biz, türlü türlü yolda olan topluluklardık.
(Artık) şu gerçeği şüphesiz anladık ki,
biz Yeryüzü'nde bulunsak da, Allah'ı âciz bırakamayacağız.
Başka yere kaçmakla da (O'nun) Elinden kurtulamayacağız,' (dediler.)"
(Cin Sûresi , 6-12. âyetler)
- "Size, o Şeytanlar'ın kime indiğini haber
vereyim mi?
Onlar, günâha, iftirâya düşkün olan herkesin üstüne inerler."
(Şuara Sûresi , 221-222. Âyetler)
İşte biz Spiritualistler de Ruhlar Âlemi'nde böyle durumlar ile çok karşılaşırız. Bâzı topluluklarda Geri ve Aldatıcı Ruhlar, bâzı topluluklarda Cinler olur-olmaz yalanlar, iddialar, vaadler ile insanları kandırırlar... Çok üstün, erişilmez mertebelerden, plânlardan eşi-benzeri olmayan tebliğler aldığını sanırsın... Sonra bir bakarsın, bunların Dünya hayâtında sana hiçbir yararı olmadığı gibi, senin inanç sistemini yıktığını, sinir sistemini allak bullak edip ruh sağlığını bozduğunu görürsün. Çünkü sana bilgi verenlerin Yukarı'dan bilgi almaları zâten mümkün değil de; çalmaları kesinlikle önlenmiştir!.. "Biz bilemeyiz" diyor Varlık!..
Öyleyse alınan "tebliğler"in değerli olup olmadığını tesbit etmeye yarayacak bir mihenk taşı olmalı!.. Olmalı ki, elimizdeki nesne altın mı, bakır mı, bilelim... Var mı böyle bir mihek taşı, Ruhiyatçılar, Spiritualistler için?..
Var!.. Anlatması uzun ama başlıyalım... Yukarıdaki âyetler ALLAH'tan Peygamberimiz MUHAMMED MUSTAFA'ya (s.a.v.) bir MELEK vâsıtasıyla VAHİY olarak TEBLİĞ edilmiştir. Aslında tüm KUR'AN, CEBRÂİL vâsıtasıyla Peygamberimiz'e VAHY edilmiş bir TEBLİĞLER topluluğudur. Bütün Peygamberler'e MELEKLER aracılığı ile VAHİY inmiştir.
Asla kıyas edilmez ama, "teşbihte hatâ olmaz" kavramına sığınarak Peygamberler'i bir Medyum'a, Melekler'i Ruhlar'a, VAHİY olan TEVRAT, ZEBUR, İNCİL ve KUR'AN âyetlerini TEBLİĞLER'e benzeterek deriz ki, "EN BÜYÜK, EN ÜSTÜN TEBLİĞ KUR'AN-I KERİM'dir. ALLAH KELÂMI'dır. EĞRİSİ, YANLIŞI YOKTUR!.. Bizim sıradan Ruhlar'dan, şuradan buradan aldığımız "TEBLİĞLER" için MİHENK TAŞI'dır!.. Sâdece onlar için değil; KUR'AN daha önceki, sonradan yazıya geçmiş TEVRAT, ZEBUR, İNCİL gibi kutsal sayılan metinler için de bir mihenk taşıdır... Tebliğler'i mihenk taşına vurmanın nasıl yapıldığını RÜYÂLAR ve KUTSAL İLYA YORTUSU hakkındaki Celse İncelemeleri'nde gösterdik. İlerde aynını Ergün Arıkdal'ın medyumluğunu yaptığı Sâdıklar Plânı Tebliğleri'ni incelerken yapacağız...
Bakın, Nur Sûresi'ndeki âyetler ne diyor:
- "Allah, göklerin ve yerin nurudur.
O'nun Nûru'nun temsili, içinde lâmba bulunan bir kandil gibidir.
O lâmba bir billûr içindedir; o billûr da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir
ki, doğuya da batıya da nisbet edilemeyen mübârek bir ağaçtan çıkan yağdan tutuşturulur.
(Bu öyle bir ağaç ki) yağı, nerdeyse, kendisine ateş değmese bile ışık verir.
(Bu ışık) nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nûruyla hidâyete iletir.
Allah insanlara (işte böyle) misal verir; Allah her şeyi bilir."
(Nur Sûresi , 35. Âyet)
Şimdi daha önce yazdığımız bir şeyi hatırlayın: Rahmetli Enis Behiç Koryürek, Çedikçi Süleyman Çelebi ile bir tesâdüf (acaba öyle mi?) sonucu İrtibat'a geçmiş, ondan üstün Tebliğler, şiirler almış idi. Fincan Celseleri bir süre devam etti. Sonra Yazı ile tebliğ alındr, nihâyet bir gün Süleyman Çelebi,
- Kelâma gel, Fânus!
diyerek ona Kalem'i bıraktırdı ve Trans'a giren Enis Behiç Bey bundan sonraki Tebliğler'i konuşarak dile getirmeye başladı. Şiirlerdeki üslûp, vezin, kelimeler Enis Behiç Bey'in şiirlerinden ve yazdığı temalardan farklıydı.
Merhum Süleyman Çelebi, "medyum" mânâsında, Enis Behiç Bey'e "Fânus" diye hitap ederdi. FÂNUS , "bir ışığın üstüne konmuş cam veya billûr mahfazadır. Süleyman Çelebi'ye göre, Nûr'un içine dolup dışarıya aydınlık saçtığı fâni kâlptir, böylece Rûh'un verdiği ilham ile yazan veya söyleyen Medyum tabiatlı insandır."
Yine "teşbihte hata olmaz" anlayışına sığınarak diyoruz ki, Süleyman Çelebi'nin Fânus târifi, âyetteki "lâmbanın içinde olduğu billûr" tanımına uymuyor mu?.. Yine Süleyman Çelebi'nin ""Nûr'un içine dolup dışarıya aydınlık saçan fâni insan" ifâdesi; âyetteki "lâmba mübârek bir ağaçtan çıkan yağdan tutuşturulur, üzerindeki billûr yıldız gibidir, ışığıyla insanları hidâyete yönlendirir" meâlindeki kısımla bağdaşmıyor mu?..
Biz deriz ki, Hz. MUHAMMED'de tezâhür eden vahiy, EN YÜKSEK TEBLİĞ'dir. Hz. MUHAMMED, hiçbir başka kimsenin seviyesine ulaşamıyacağı EN YÜCE MEDYUM'dur!.. Teşbihte hatâ varsa, affola!..
Şimdi gelelim Bülent Çorak'a... Önce şahsın kendisini ve derneğini gözden geçirelim...
Aşağıdaki yazıların bir kısmı İnternet'ten aynen alınmıştır. Yazanlara şükran borçluyuz...
Aradaki eklemeler, yorumlar bize âittir.
İstihbaratçı Yıldırım Özalpman emekliliğinde Bülent Çorak adındaki kadının Dünya Kardeşlik Birliği Mevlana Yüce Vakfı'na katıldı. Ancak bir takım gizli faaliyetler farkedince ayrıldı... Kendisini rahatsız eden hususları şöyle sıralamış:
- Vakıf'ın üst kademesi gizlilik içerisinde çalışıyor. Hücre usûlü çalıştıklarından organizasyonun
içyapısını tespit edemedim.
- İçeride ciddi bir para trafiği yaşanıyor.
- Bülent Çorak sıkıştıkça gökten mesaj geldiğini söyleyip sorunları çözüyor.
- Kendine yakın bir 'sosyal grup' oluşturmuş. İçinde zenginler ve Masonlar var.
- 81 ilde örgütlenip il temsilcilerinden bilgi istiyorlar. İstedikleri bilgi ilginç: 'Kente gelen
yabancı devlet adamları kimlerdir,
ne gibi faaliyetler yapılıyor?..'
- Her yıl 18 Şubat ve 1 Kasım'da İsrail'den 100-150 kişilik bir grup Türkiye'ye gelip,
Bülent Çorak ve kızıyla görüşür.
Bu görüşmelerin içeriği üyelere asla açıklanmaz.
Buna benzer ziyâret ve talepler Adnan Oktar'ın çevresine toplananlarda da olmakta... Belki ona da temas ederiz. Zâten bu faaliyet Masonluk, Tarikat ve Ruhçuluk şeklinde yürütülmektedir. Masonluğun dümenlerini artık herkes biliyor. Tarikat boyutunu da yıllardır biliyorduk ama Fethullahçılar ile zirve yaptı. Ruhçuluk-Spiritualizm'deki tezgâh ise Refet Kayserilioğlu<7nun Dünya Sevgi Birliği ile başladı, Bilgi Kitabı safsatası ile sürdü, Bülent Çorak'ta zirve yaptı.
Sapıklık o boyuttadır ki, Bülent Çorak'ın çevresindekiler şu sözlere inanmaktadırlar:
- " 'Bugüne kadar 'O' diye tanıdığınız Allah benim!.. (hâşâ!.. tövbe!..)
Evet şaşırmayın. Şu an ben de bedenli olarak Beta Nova'da
yaşamaktayım. (hâşâ!.. tövbe!..)
Omega boyutundaki Uhud Dağı'nda yaşayan Büyükbaba
benim fermanlarımı
dağdan evrenlere, kâinatlara yansıtmaktadır.
(hâşâ!.. tövbe!..)
İsa O'nun oğludur. (hâşâ!.. tövbe!..)
(Fasikül 46/Sayfa 451)
- " 'Zamanınızda sizlere irşad görevlileri gönderilmiştir.
Onları sizlere Dünya isimleri ile nakledelim: Musa, İsa, Hz. Muhammed, Atatürk.
Bunlar Direkt Enkarneleri'dir. Yâni sizin tabirinizle konuşalım, Direkt
Uzaylılar'dır.'
(Fasikül 24/Sayfa 216)
HÂŞÂ ,"asla, kat'iyyen, öyle değil, Allah korusun" demektir, dine aykırı görülen bir ihtimâlden söz edilirken, inkâra gitmek korkusuyla kullanılan bir sözdür.
Şimdi bu zırvaların neresini düzeltelim?.. Çok açık ki, maksat İSLÂM'ı ifsat etmek, içine Hıristiyanlık, putperestlik katmak, TÜRK insanının aklını karıştırıp yoldan çıkarmak ve bu ülkenin zenginliklerine konmaktır.
Peki, bu zırvalara kimler inanır?.. Çocuklar mı?... Okuması-yazması olmayan kör câhiller mi?.. Deliler mi?.. Hayır!...
Kimler inanırmış?.. Okumuşlar, diplomalılar, doktorlar,
mühendisler, avukatlar, akademisyenler, bürokratlar, politikacılar,
işadamları, sanatkârlar... kadın-erkek... yaşlısı-genci...
Şaşmıyorum... İnsanın TÜRKLÜK şuuru ve kültürü, İSLÂM bilgisi ve ahlâkı olmazsa, elli tâne
diploması olsa beş para etmez!.. O kişi millî ve mânevî yönden zırcâhildir!.. O kadar ki, BETA NOVA
diye bir yıldız olup olmadığını bile araştırmaz.
NOVA: Parlaklığı birden bire artan (on-onüç kadir) ve maksimuma ulaştıktan sonra
parlaklığı yavaş yavaş azalan değişen yıldız. İşte Bülent Çorak'ın kuyruğuna takılan diplomalı câhiller, bu kadarcık bir
araştırma bile yapmadan TANRI'nın (hâşâ) Beta
Nova diye hayâlî bir gezegende bağdaş kurup oturduğuna inanmışlardır!..
"Neresini düzeltelim?" dedik ama, hepsini düzeltmek gerek.... Birincisi ALLAH
ile görüşülemez!... "Ben O'yum" diye gelen Varlık, ya Şeytanvârî bir Cin'dir,
ya da çok sapıtmış bir Ruh!...
- "Allah bir insanla (karşılıklı) konuşmaz.
Bu VAHİY ve İLHAM da öyle herkese nasip olmaz. Hz. İbrâhim'in câriyesi Hacer'e,
Hz. Musa'nın annesine, Hz. Meryem'e, ve onlar gibi Muhterem İnsanlar'a olur.
İkincisi ALLAH, mekândan ve zamandan münezzehtir. Yâni zaman ve mekâna tâbi değildir.
Bunlar O'nu kısıtlamaz.
- "ALLAH, Hâlik'tir, Bâri'dir, Musavvir'dir.
- (O), göklerin ve yerin Bedî'idir.
- "O, gökleri ve yeri, hak ve hikmete uygun olarak yaratandır.
- O, göklerin ve yerin Bedî'idir.
KUR'AN kelimeleri kullandık, mânâyı şimdi vereceğiz.
UHUD DAĞI Dünyâ'dadır, "OMEGA boyutu" atmasyon bir tâbirdir. Bildiğimiz Kâinat
üç boyutludur. Zamanı eklersen, dört olur. Birileri
beynin içinde 11 boyutlu yapılar olduğunu öne
sürüyor ama, açıklaması ikna edici değil... OMEGA, Yunan Alfabesi'nin 24. ve sonuncu harfidir.
Böylece "Omega Boyutu" 24. boyut oluyor ki, buna deliler bile inanmaz. Üstelik TANRI, (hâşâ)
bizim bildiğimiz üç boyutlu Kâinat'ta Beta Nova gezegeninde otururken (!), O'nun fermanları
uygulayan BÜYÜKBABA, 24. Boyut'ta bulunuyor!.. Varlık, Hıristiyanlar gibi İSÂ'ya Oğul,
derken bir de ortaya BÜYÜKBABA çıkarıyor ki, o da (hâşâ) ALLAH'ın babası ve İSÂ'nın
büyükbabası oluyor!.. Ama durun, "İsâ, Baba'nın değil, Büyükbaba'nın oğlu"ymuş!..
Böylece Baba'nın kardeşi imiş!.. (hâşâ!.. tövbe!..)
Bunu dahi yemişler!..
Yahu bunları durgun zekâlılar, embesiller, moronlar, kuşbeyinliler, boşbeyinliler, yokbeyinliler
bile yemez, siz diplomalılar nasıl yuttunuz?.. Yoksa eflâtun takım elbise
giyince mi böyle oldu?
KADİR: Yıldızların parlaklık sırasını belirten ölçek.
İlk tanımını Hipparchus (Hipokus) yapmıştır... Yani NOVA bir yıldız türüdür.
BETA: Yunan Alfabesi'nin 2. harfidir. BETA
CENTAURI diye bir yıldız vardır, ama BETA NOVA yoktur!.. Bizden yaklaşık olarak 350 ışık
yılı uzakta yer alan bu Beta Centauri sisteminin yanısıra, en yakınımızdaki yıldız sistemi olan,
4,4 ışık yılı mesâfedeki Alpha Centauri vardır.
NOVA CENTAURI 2013 diye bir yıldız vardır ama, Beta Centauri'ye yakın bir bölgede
iken Aralık 2015'de patlamıştır.
Ancak vahiyle (ilham yoluyla, kulunun kalbine dilediği düşünceyi doğurarak),
yâhut perde arkasından (Hz. Musa ile olduğu gibi ağaçtan) konuşur.
Yâhut (Cebrâil gibi) bir Elçi gönderip izniyle dilediğini vahyeder."
(Şû'râ Sûresi, 51. Âyet)
Bütün güzel isimler onu tenzih eder.
Göklerde ve yerde ne varsa, onu tesbih etmektedir.
O; Aziz'dir, Hakîm'dir." (Haşr Sûresi, 24. Âyet)
Bir şeyi dilediğinde ona sadece 'Ol!' der, o da hemen oluverir."
(Bakara Sûresi, 117. Âyet)
O "Ol!" dediği zaman her şey oluverir.
O'nun her sözü haktır (ve derhal yerine gelir)."
(En'am Sûresi, 73. Âyet)
O'nun bir eşi olmadığı halde nasıl bir çocuğu olabilir?
Halbuki her şeyi O yarattı. O her şeyi hakkıyla bilendir."
(En'am Sûresi, 101. Âyet)
HÂLİK, "halk eden, mevcut olandan bir şey yaratan" demektir.
BEDÎ , "bir şeyi eşi, benzeri, ilki olmadan yaratan" demektir. ALLAH, Kâinat'ı yoktan
vâretmiştir. Yâni mekânı ve zamanı yaratan O'dur. Zaman ve mekân yokken de O vardı.
BÂRİ , "yarattıklarını temiz ve sağlam bir nizâm üzere yaratan,
olgunlaştırarak birbirinden farklı niteliklerde meydana getiren, herşeyin âzâ ve cihâzını birbirine
uygun yaratan" demektir.
MUSAVVİR , "tasvir eden, şekil ve sûret çizen, her şeye güzel şekil
ve suretler veren ALLAH" demektir.
TENZİH , "kusur kondurmama, ALLAH'ın bütün kusurlardan
uzak olduğuna inanma" demektir.
TESBİH etmek , "ALLAH adına hareket etmek" demektir.
AZİZ , "yüce, büyük" demektir.
HAKÎM , "hikmet, bilgi sâhibi, kudret, hüküm sâhibi" demektir.
Uzaydaki milyarlarca gezegende elbette bizim bilmediğimiz
yaratıklar, varlıklar olabilir.
Ama Dünyâ'daki üstün vasıflı kişileri mutlaka "Uzaylı" yapmak ta neyin nesi oluyor?.. Bu
Dünya o kadar süflî mi?.. Dünyâ, Tekâmül için bir Ortam değil mi?.. İnsanlar burada olgunlaşıp
üstün olacaklarına, neden Üstün Varlıklar hep gökten gelsin?.. "Uzaylı görevliler"; Metapsisik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar Derneği'nin
uzatmalı Başkanı, Medyum'u, Operatör'ü, her bi şeyi Ergün Arıkdal döneminde,
Batı Dünyâsı Sözde Spiritualistleri'nden alınarak topluma aktarılan saçma iddialardır.
"Direkt Enkarne" ne demek?... Bir de "Dolaylı Enkarne" mi var?..
Bu tarz saçma tamlamalar hep tepemin tasını attırır... Dilbilgisi dar, kelime haznesi kıt
aydın geçinenler çok kullanır: "çoğulcu demokrasi"... ALLAH ALLAH!... Bir de "azınlıkçı
demokrasi" mi var?... "özgürlükçü demokrasi"... bir de "esâretçi demokrasi" mi var?..
Bunun mucidi Mason Demirel'dir... Batılılar "free enterprise" diyor ya, beyimiz bunu
"hür teşebbüs" diye kullanırdı, sanki bir de "esir teşebbüs" varmış gibi!.. Üstelik bir de
Amerika'da eğitim görmüş, Amerika'dan gelen her politikacı gibi CIA'nın tezgâhından geçmişti.
Yani İngilizce bilirdi. FREE kelimesinin "serbest, hür, özgür, boş, bedava" anlamlarına geldiğini
bilir, ama "serbest teşebbüs"ü kullanmazdı, "devlet eliyle yatırım" karşısında...
Bu tarz kökü dışarda dernekler ve dıştan desteklenen yapılar Masonik hücre sistemi ile
faaliyet gösterirler. Masonlar da bunu Hasan Sabah'ın Haşhaşin diye bilinen tarikatından
öğrenmişlerdir. O da 7. Asır'da yaşamış, İSLÂM'a fesat katmış
Meymun oğlu Abdullah'ın kurduğu İsmâiliye tarikatından almıştı sistemini... Abdullah'ın
tarikatı şöyle idi:
1. MERTEBE - MÜMİNLER... Bunlar saf, aldığı emirlere harfîyyen uyan kimselerdi. Bunlardan
açıkgöz ve hırslı olanlar 2. MERTEBE'ye terfi ettirilirdi. Saf insanlar ise tarikata girebiliyor,
ama bunlar hiçbir zaman 1. MERTEBE'den yukarı çıkamıyordu. Tarikat şeyhi Abdullah
bunları "EŞEK SÜRÜSÜ" diye adlandırırdı...
Adnan Hoca'nın tarikatına aldığı ve oral-anal
tecâvüz edilen saf kızlara "MOTOR" adını taktığı gibi!..
2. MERTEBE - MÜKELLEFLER... Açıkgöz ve hırslı bu adamların görevleri "HARİCİ"lerin
arasına sokularak onları tarikata çekmekti.
3. MERTEBE - DÂİLER, YANİ PROPOGANDACILAR... Bunlar yeni müracaat edenlerden
İMAM adına biat alanlar, alttakilere azar azar tarikatın esaslarını öğreten kişilerdi. FETÖ'de
ÂBİ ve ABLA diye bilinenler gibi...
4. MERTEBE - DÂİ-Yİ EKBERLER, YANİ BÜYÜK PROPOGANDACILAR... Bunlar
tarikatın gerçek bünyesine bir ölçüde nüfuz edebilen imtiyazlı kişilerdi.
5. MERTEBE - ZU MASSALAR... Bunlar tarikatın sözde ilmini yudumlayan, ana memesinden
süt emer gibi almaya hak kazanmış kişilerdi. Zâten "ZU MASSA" bu anlama gelir.
6. MERTEBE - HÜCCETLER... Bunlar kendilerindeki sözde ilmi alttakilere anasütü gibi
emzirenler, eleman yetiştirenlerdi.
7. MERTEBE - İMAM... En üstteki, ALLAH ile (hâşâ!) doğrudan irtibatta olan liderdi.
O ne yapsa tarikat mensuplarınca makbûldü. Can, mal, ırz onun emrinde idi...
Fethullah sapkını gibi... Nâmussuz herif, kendine "Kâinat İmamı" dedirtiyordu!..
Çalışma metotları da inanılmaz derecede sinsi idi... Dâiler, önce çengel attıkları kişinin
ibâdetini takdir, hatta teşvik ederlerdi. Ama bir müddet sonra şöyle demeye başlarlardı:
- "Bunca yıl ibâdet ettim, bir kere bile duamın kabul olduğunu görmedim.
Demek ki boşmuş!... Sonra daha ileri giderek, "Aslında ibâdetin gereksiz olduğunu" söylerlerdi. Arkasından
"Âhıret diye bir şeyin olmadığı, her şeyin Dünyâ'da olduğu" fikrini işlerlerdi. Böylece adım adım
saf insanları inkâra çekerlerdi... Fethullah böyle yapmıyor, ama her konuda TAKİYYE yapmayı
mubah sayıyor!.. Yâni "karşındakine uymak, kandırmak için, içki de içersin, kumar da oynarsın,
zinâ da edebilirsin" diyor!.. Halbuki İSLÂM'da TAKİYYE, sâdece "hayâtî bir tehlike olduğu zaman,
olduğundan farklı görünmeye" denir.
Şimdi anlaşılmıştır herhalde o yukardaki resimde eflâtun kıyâfetler içinde sırıtan kişilerin
"EŞEK SÜRÜSÜ"nden ibâret olduğu!.. "EŞŞEK"likten çıkıp ta derece derece yükselenlerin
nasıl üçkâğıtçı ve harîs kişiler olduğu!... Mason, Adnan Hocacı, Bülent Çorakçı, Fethullahçı
müridi farketmez!.. Hepsi aynı şeyin soyu!..
Kısaca anlatalım: Bülent Çorak'ın "dernek" adı altında faaliyet gösteren tarikati, ilk ilhâmını
Refet Kayserilioğlu'nun "Dünya Sevgi Birliği"nden alıp "Dünya Kardeşlik Birliği"diye ortaya
çıkıyor... Sonra, Bedri Ruhselman'ın Noter'de olan ve muhteviyâtı bilinmeyen kitabına Metapsişik
Derneği mensupları "Bilgi Kitabı" deyince, Bülent Hanım yayınladığı safsata tebliğleri "Bilgi
Kitabı" diye yutturuyor... Bunlar da yetmiyor, işe uzaydan geldiği söylenen MEVLÂNA, ATATÜRK,
MUHAMMED, İSÂ da karışıyor, ortaya "Dünya Kardeşlik Birliği Mevlâna Yüce Vakfı ve Evrensel
Birleşim Merkezi" çıkıyor... Yerseniz!..
Bu arada belirtelim, Refet Kayserilioğlu'nun Medyum'una gelen
"BEYTÎ" adlı Varlık da Yahya Peygamber,
Hz. Ali, Hz. İsa diye adlandırılmıştı ki, kesinlikle onlar değildir!.. Böyle iddialar zırvadan ibârettir!..
MURAT BARDAKÇI'DAN REFET KAYSERİLİOĞLU
Dünya Kardeşlik Birliği Derneği ve Mevlânâ Yüce Vakfı'nın geçmişi 1980'li yıllara kadar
dayanıyor. Vedia Bülent Çorak, İzmir'de Rh Çağırma ve Hipnoz toplantılarına katılan bir ev
kadınıyken, 1 Kasım 1981'de Uzaylı Güçler tarafından kendisine mesaj verildiğini iddia ediyor...
Böyle toplantılarda bu tip histerik kadınlar çıkar, hemen Medyumluk taslar. Bununkisi fazla
inandırıcı olmuş!..
Çorak, 1 Kasım 1981 yılında, Alfa kanalından Birleşik İnsanlık Realitesi Kozmoz
Federal Meclisi tarafından Anadolu Türkiyesi'ne yazdırılmaya başlanan Bilgi Kitabı'nın Dünya
planetine hediye edilmesine aracılık etmiş ve 12 yıllık bir çalışmayla kitap tamamlanmış.
Çorak kendi anlatımıyla 'Aragon' adlı Uzay gemisiyle İrtibat'a geçmiş, Alton adlı
Uzaylı'dan mesaj almış.
ARAGON GEMİSİYLE SÖZDE İRTİBAT ...
Mevlânâcılar, Vedia Bülent Çorak tarafından kurulmuş Türkiye'nin en yaygın
"new age" dini... Liderlerine UFO'lar aracılığıyla fasikül fasikül yazdırıldığı
iddia edilen 621 sayfalık bir kitapları var. Tabii okumaya tahammülünüz varsa!..
Yıllardır "Uzay'dan mesaj aldığı"nı iddia ediyorlar. Bilgi
Kitabı'na göre asıl adı 'Mevlânâ', şecere zincirinin bir ucu 'Atlantis'e, bir ucu 'Amon'a, bir ucu da
'Zeus mabetleri'ne kadar uzanıyor... Inananlarının sayısı ile ilgili net bir rakam yok.
Türkiye'nin önemli tüm illerinde ve Almanya, Ingiltere, ABD, Avustralya'da örgütlüler...
Eşinin bile kendisine inanmadığı Çorak, bir süredir Psikiyatrik tedavi de görüyor. Sonra daha
da ileri giderek "Uzay'dan geldiğini, peygamber üstü bir varlık olduğunu ve hatta Yüce Yaratıcı'nın
(hâşâ) Yeryüzü'ndeki yansıması olduğu"nu söylüyor. 1993 yılında İstanbul'a taşınan Çorak, Dünya
Kardeşlik Birliği Evrensel Birleşim Merkezi Derneği ile Mevlânâ Yüce Vakfı'nı kuruyor.
Örgüt, dernek ve vakıf merkezi olarak da Kadıköy Bağdat Caddesi'ndeki aynı adresi kullanıyor.
İstanbul'un 6 noktasında
büroları olan bu dernek ve vakfın ana merkezi Bağdat Caddesi'nde bulunuyor. Merkezin kapısında,
'Üye olmayan giremez' yazısı dikkati çekiyor...
Türkiye'nin birçok iline yayıldıkları söylenen
bu vakfın özellikle İzmir, Ankara, İzmit, Antalya'da oldukça güçlendiği belirtiliyor.
Tarikat mensupları, altışar kişilik gruplar halinde her hafta Salı ya da
Cuma günleri, içlerinden bir kişinin evinde toplanıyor. Bunlar Abdullah'ın tarikatına göre
Müminler, yâni İnananlar... Başlarında bir öğretmen bulunuyor. Bu da Dâi, yani ABİ veya ABLA
mertebesinde...
Bu öğretmenle yedi kişi oluyorlar. Buna "çiçek çalışması"
diyorlar... Öğretmen öğrencilerine
her hafta fotokopi çekilerek oluşturulan 'Altın Çağ Bilgi Kitabı'ndan bir fasikülün fotokopisini
veriyor. Bu fasiküllerin, öğrenciler tarafından noktasına kadar aynı şekilde bir deftere el
yazısıyla geçirilmesi zorunlu kılınıyor. Her öğrenci böylece kendi kitabını oluşturuyor.
İlk fasikül yazılmaya başlandığında, öğrencilere, "Yukarı'da bir boyutta kendileri adına bir disket
açıldığı" bildiriliyor. 54 fasikül bittiğinde 'çiçekler açıyor' ve açan çiçekler bir üst toplantıya
katılmaya hak kazanıyorb Bu da yukarda bahsettiğimiz 2. MERTEBE... EŞEKLİK'ten terfi!..
55'inci ve son fasikül burada, yaklaşık bir yıl boyunca her hafta
tekrar tekrar okunuyor. Bu arada görevliler, her hafta iki kişiye fasikül veriyor. Buna 'yansıma'
deniyor. Fasikül verilenlerin ismi alınıyor ve derneğe bildiriliyor.
Bağdat Caddesi'nde kurulan vakıf, esrarengiz bir yapılanma yürütüyor. Her yıl 1 Kasım'da
toplanan 81 il temsilcisi, 80 TL giriş ücreti ödüyor... Temsilciler Devlet adamları ile görüşüyor,
sanatsal etkinliklerde bulunuyor. Başkan Çorak, "yazdığı Bilgi Kitabı ile kutsal kitapların
devirlerinin sona erdiği"ni iddia ediyor. Kendisini peygamber ilan eden Çorak,
"Mevlâna'nın Yeryüzü'ndeki bir yansıması olduğu"nu
söylüyor... İkisi nasıl bir arada oluyor, izah eden yok!..
Derneğin 1995'te mâli bölümüne atanan, daha sonra istifa eden Gülay Akdağ'ın iddialarına göre,
Bilgi Kitabı 4 dile çevrilerek 75 avrodan satılıyor. Etkinlikler ve satıştan toplanan paralar, Çorak'ın
belirlediği özel kasa görevi yapan kadınlarda toplanıyor. Derneğin üyesi Selma Aras ve tiyatrocu
Seden Kızıltunç'un kurduğu 'Kozmoz Evrensel Tiyatrosu' da vakıf için faaliyet gösteriyor.
Cemâl Dağaşan adlı akl-ı selim sâhibi bir zat İnternet'te şöyle yazmış:
- "Bugün 'Bilgi' adlı bir kitap gördüm. Üzerinde 'Mevlâna Kardeşliği' filan
yazıyordu... Net'ten araştırırım, 'yorumlar güzelse alırım'
diye düşündüm. Araştırınca parçalar beynimde oturmaya başladı : -) "
"Bu kitabı 'yeni kutsal kitap' ilân etmişler!.. Kitabın yazarı olan Bülent Çorak
adlı kişiye Uzay'dan vahiy gelip fasikül fasikül bu kitap yazdırılmış : -) "
"Kendini Mevlâna ilân etmiş!.. (Reenkarnasyon'la Mevlâna onda hayat bulmuş.) "
"Kitabın kapağına bakınca bir üçgen ve arkada Güneş gördüm. Böyle anlatınca 'Yine mi
İlluminati'ye bağlayacaksın?' diyeceksiniz ama, öyle oluyor gerçekten : -) "
"Kadın her yıl Masonlar ve Yahudiler'le bir görüşme yapıyormuş. Kesin bağlantısı
var yâni... Zâten Mevlâna ile ilgili bir kitaba neden üçgen-Güneş resmi
çizsinler ki?.. Bu sapkın tarikata karşı sizleri uyarmak istedim.
Zâten ALLAH'ın bizim namazımıza, niyâzımıza ihtiyâcı mı var?
Yeni kutsal
kitap budur' diyorlar. (Kur'an-ı Kerim'i -hâşâ- bir
kenara atıyorlar.)"
"Dikkat edersiniz üçgenin etrafında O-K-M harfleri
var... Desek ki 'Mevlâna Kardeşlik Birliği'ni sembolize ediyor... "Bu kadına inanan binlerce kişi var. Kitapta Kur'an'dan da âyetlerin yer alıyor
olması, kafaları karıştırıyor olmalı... - "Kitabın yazarı Bülent Çorak... Kimdir bu insan?"
"Çok bilinen ismiyle Bülent Çorak veya nüfus kaydındaki eksiksiz adıyla 'Vedia
Bülent Önsün Çorak', "Şeyh uçmaz müritleri uçurur!..
Konuya merak duyan geniş bir kamuoyu kesiti, Çorak'ı ve bağlılarını haklı olarak
"Söylediklerini değerli bulanlar ise, Çorak'a gönüllü olarak hizmet etmeye
başladılar "Özalpman'a göre, Vakıf'ın üst kademesi gizlilik içerisinde çalışıyordu ve
hücre usûlü çalıştıklarından Burada biraz duralım... Kıyâmet Günü ilân eden sâdece bu deli kadın değil!.. Kendi kendine
takdığı ünvanla Bediüzzaman Said-i Kürdî de Kıyâmet'in kopacağı yılı veriyor: 2129 ... Biz
göremiyeceğiz, demektir!.. Alay ediyorum ama, bu sapıklıktan öte bir iddiadır!
Halbuki bakın, Kur'an ne diyor, hem de Peygamberimiz'e hitâben:
- " El Hakka'yı (gerçekleşecek olanın -Kıyâmet'in-)
ne olduğunu - "İnsanlar senden kıyamet vaktini soruyorlar.
- "Saatin (Kıyâmet vaktinin) ne zaman demir atacağını
(gerçekleşeceğini) sorarlar. - "Sana 'Kâinat'taki hayâtiyet ne zaman ebedî âlemin limanına
demir atıp duracak?' diyorlar.
Peygamber'in bilmediğini, anlatamadığını anlatacaklar mı varmış??? Sapkınlar!..
Ben bu kadının sapık müritleriyle 1990 yılında tanıştım, hem de Ankara Temsilcisi Avukat
Ahmet ve eşiyle... evinde... O târihlerde Bülent Çorak Kıyâmet'in 2000 yılında kopacağını iddia
ediyormuş olmalı ki, bu Avukat Ahmet bize ballandıra ballandıra nasıl Uzay'dan bir gemi gelip
Bülent Çorak'a inananları kurtaracağını anlattı. Sonra çok iddialı bir lâf etti: "Ben buna tüm
kalbimle inanıyorum. Yanlış çıkarsa, ömrümün on yılı ziyan olur, ama doğru çıkarsa kurtulurum.
Uzaylılar alır bizi, başka bir gezegene götürür, siz burada mahvolsunuz,"
dedi!.. Doğru çıkmadı!.. Avukat Ahmet ne yaptı, hâlâ inanıyor mu, bilmem!.. 2012'de de Kıyâmet
kopmadı!.. 2014'te de!..
Haa, bir de biz orada iken avukatın karısı birden sözde Trans'a girdi. Kendi
kendine gözünü kapadı ve Yunus'la görüşmeye başladı!.. Tabii, hepsi palavra!...
Zavallı, ya Geri bir Varlığın etkisinde idi, ya da numara yapıyordu!.. Eee, ne
demişler?.. İmam gaz kaçırırsa, cemaat ortalığı pisler...
Cemâl Dağaşan'ın değerlendirmesine devam edelim:`
- "Vakıf hızla yayılırken, işin içine para girince herşey tepetaklak oldu.
Ama o dönemde vakfın üyesi ve avukatı Yıldız Özalpman, Yargıtay'a
başvurup dâvâyı durdurdu... "Vakıfta adı yolsuzluğa karışan 8 kişinin görevden uzaklaştırılması için yargı
yolu açılırken, "Yapılan incelemelerde Çorak'ın vakıf harcamaları diye lânse ettiği yaklaşık
465 bin TL'yi "Hava Kuvvetleri Komutanlığı'ndan emekli olduktan sonra derneğe üye olan
İstihbaratçı Soruşturma ve mahkeme sonucu ne oldu, bilmiyoruz.
Bu da bir başkasının intibaları... Harfine bile dokunmadan naklediyoruz:
- "1 kere katıldım toplantılarına. Az da değil sayıları valla..."
"Toplantıdan sonra dernek hakkında araştırma yaptım. bayâ eskilere dayanıyor
geçmişleri, "MÜSLÜMANLIK = R3
gibi saçma denklemler kurmuşlar..."
13 sayısının uğursuz olmadığını gösteren bir denklemleri vardı, tam hatırlamıyorum
ama.. Cemâl Dağaşan buna ekleme yapmış:
- "Bu toplulukla benim bir arkadaşım epey bir süre çalışmıştı. Hatta verilen
fasiküllerden "Alın, ben de bir denklem yapayım hemen;
MÜSLÜMANLIK = R3
Şeklinde hemen kendi isteğim doğrultusunda düzenleyiverdim."
"Ayrıca tüm dinleri kucaklama gibi bir iddiaları var ise, yukardaki denklem
kendilerini de yalanlar, Cemâl Dağaşan bu sapkın grupla epey ilgilenmiş... Şöyle devam ediyor:
- "Eski çalıştığım işyerinden bir arkadaş vasıtasıyla tanıdım bu 'BİRLİK'i...
"Toplantıya katılanları 18'erlik gruplara ayırıp 10 TL karşılığında üye
yapıyorlar. "Başkan Çorak, yazdığı Bilgi Kitabı ile Kutsal Kitaplar'ın devirlerinin sona
erdiğini iddia ediyor. 31 Aralık 2007'de İnternet'e gönderilmiş olan bir yazıda şunlar anlatılmaktadır:
- "50 senedir Osmanlı coğrafyasında Hıristiyan devletler tarafından oynanan
"Bu bakımdan, misyonerlik faaliyetleri ilgili bir araştırma yürütmüş bulunuyoruz.
"Hürriyet Mahallesi Nâmık Kemâl Caddesi No:112 Şirinyer / İzmir adresinde
bakkâlın hemen yan tarafındaki, "Mekân sâhiplerinin böyle yerler açacak olanlara mal satmamaları veya kirâya
vermemeleri de gerekir. "Kendilerine sorsanız bu derneğin veya vakfın 'herhangi bir Masonik veya
misyoner faaliyeti olmadığını' söylerler. 1. Derneğin ambleminde olan üçgen içinde yazılar; bilindiği gibi Mason
teşkilâtlarında Horus'un Gözü diye geçen 'Bilgi Kitabı'nın din
kitabı olmadığı bildirildiği hâlde, 'tanrısal merkezli bir kitap' olarak vurgulanması
"Raporda, Bilgi Kitabı'na göre üç üyenin ortak hesap açmaları gerektiği ve bu
hesâbın direkt olarak Başkan tarafından da "Çorak, yazdığı Bilgi Kitabı'nın Alfa Kanalı'ndan
kendisine yazdırıldığını, "Böyle gayri-dinî ve gayri-ahlâkî propaganda merkezlerinin apartmanlarımız ve
mahallelerimizde barınmaması için "Ayrıca, toplantı merkezlerine bağlamış oldukları 3 adet klima yüzünden,
yaptıkları 2 toplantının Kendini Mevlânâ Celâleddin Rûmî'nin Enkarnesi olarak gören kitabın Vedia Bülent
Çorak’a, "Bilgi Kitabı'nda 'Kur'an-ı Kerim'in 1999 yılına kadar geçerli olduğu, 2000
yılından itibâren "Dünya Kardeşlik Birliği (DKB) adı verilen örgütlenmeye rağbet edenlerin
çoğunluğu, çeşitli kişisel, Biz de bir husus ekleyebiliriz... Bu kişiler sâdece şahsî, âilevî, ictimâî
problemleri olan kişiler değil; aynı zamanda dinledikleri Kur'an, Mevlâna, Atatürk,
Uzay, Astronomi ve diğer konularda zırcâhil, kitap okumaz kişilerdir. Bir sayfa dahi
okusalar Bülent Çorak'ın zırvalarını gerçekten hemen ayırabilirlerdi... Neyse...
- "Bizler hiç bir zaman planetinize zorla el koyarak zorba bir
düzen getirecek sistem tatbikçileri değiliz. Bir de GÜRZ safsatası var... GÜRZ "silâh olarak kullanılan ağır topuz, baş
kısmı ağır ve üzerinde çiviler bulunan topuz çeşidi" demektir.
Günde beş vakit her
namazda tekrar tekrar okunan Fâtiha Sûresinde geçen o üç kelimenin, RAB, RAHMAN,
RAHİM kelimelerinin mânâsını bile öğrense, kişi bu zırvayı kabullenmez!..
Önderliğini 14.5.2017 târihinde vefat etmiş olan
Cenap Başman'ın yaptığı Maron Hareketi de sık sık Atatürk Türkiyesi'nin
"vazifedar ülke" olduğunu söylüyor... TÜRKLER ve
TÜRKİYE insanlığa hizmet konusunda elbette vazifelidir ama, öyle değil!..
Bir gün onu da ele alır, foyasını meydana çıkarırız... Bülent Çorak ta o iddiada...
Devam edelim İnternet'ten aldığımız açıklamalara:
- "Çalışmalar Evrensel Birleşim Merkezi Derneği ve Mevlânâ Yüce Vakfı adı
altında yapılıyor. "Görünmeyen kısımdaysa, dernekle vakfın legal çatısı altında illegal çalışmalar
var... Bilgi Kitabı hakkında Diyânet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu
Başkanlığı'nın raporu şöyle diyor:
- "Baştan sona çelişki ve tutarsızlıklarla dolu olduğuna yüzlerce örnek gösterilebilecek
'Bilgi Kitabı', Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Raporu da benzer görüşte :
- "Kitabın ... fevkalâde yanıltıcı, şaşırtıcı ve zihinleri bulandırıcı olduğu, aynı zamanda
halkımızın Bir kere daha tekrarlıyalım: Bu uyduruk vakfa devam eden kadın ve erkekler elit tabakadan,
diplomalı kişiler olsalar da, hayatlarında bir kere bile Kur'an-ı Kerim'in Türkçesi'ni okumuş, Mevlâna Celâleddin-i
Rûmî'nin eserlerinden bir tek sayfa açmış, bu Muhterem Zât'ın hayâtını dahi
inceleme ihtiyâcı duymuş değillerdir. Toplantılarda adı geçen Atatürk, Fâtih, Buda, İsâ gibi zatları
da ancak ismen tanırlar. Ne târih, ne din yönünden haklarında bir tek satır okuma zahmetine
katlanmamışlardır. O yüzden bu kadar büyük bir sapkınlık içinde bulunmaktadırlar!..
Kusur eğitim sistemimizdedir. Eğitim maalesef diploma, hatta doktora, hatta doçent-profesör gibi
ünvanlar vermekte; ama araştırma, inceleme, branş dışı okuma melekesi kazandırmamaktadır.
Sonuçta ortaya böyle "okumuş câhiller" çıkmaktadır ki,
okumamış câhillerden daha tehlikelidirler.
Şöyle basit bir hesap yapalım: Bir insan mühendis olmak için 4 yıl üniversiteye gidiyor.
Bu 4 yılda, her yıl en az 150'şer sayfadan 5 ders kitabı okuyor... 4 yılda toplam 3000 sayfa
mühendislik bilgisi edinerek mühendis oluyor... Peki, görüştüğü Mevlâna, Atatürk gibi şahıslar
hakkında, Din-Târih hakkında bilgi edinmek için ve iyi bir Spiritualist olmak için en az 3000 sayfa
okumuş olmak gerekmez mi?.. Ne gezer!... Bunlar okumadan 600 sayfa "yazıyor"!..
Hulki Cevizoğlu da başından geçenlere dayanarak şöyle diyor:
- "Vedia Bülent Önsü Çorak ve üyeleri 7 yıl önce bir dâvâ açmışlardı.
Birisi tecrübesini anlatıyor, kendi üslûbuyla ve küfürlü... Affınıza sığınarak:
- "Geçen ayların birinde gâyet hoş giyimli, kibar bir hanfendi fikirlerini
empoze ediyor, ben de ayıp olmasın diye "Kadın, 'Arkadaşım zâten size mevzuyu anlatmıştır,' diyerek fazla derine dalmadan
üyeliğe getirdi mevzuyu. "O nokta noktalar s.kmişti mevzuyu işte... Dedim, 'Şimdi hazır değilim buna.'
Bir başkası anlatıyor:
- "Az önce markette alışveriş yaparken, sosis kısmındaki sosisleri yere devirmem
sonucu yanımdaki bayan yardım etti. Ve yine bir başkası:
- "ICQ kullanılan zamanlarda profilimde yazan bilgilerden dolayı (ufolara inanırım,
Uzaylılar kesin vardır gibi) "Elime de 5-10 sayfalık bir yazı verdiler. 'Bunu okursam, normalde 500-600 sene
sürecek olan evrimimin O kişilerin neden o topluluk içinde olduklarını yukarda anlattık. bir husûsu daha ekleyelim:
Hepsi bir arayış içinde... Ama işe içinde bulundukları toplumun kültüründen, dininden başlamıyor;
marjinal ve eksantrik fikirler peşinde koşuyorlar... Diplomalı câhillikleri de buna çanak tutuyor.
Hani, "Biz sıradan insanlar değiliz" demeye getiriyorlar!..
Bunca zamandır yazıp duruyorum. 700-800 kişi siteyi ziyâret etti. İki kişi
dışında "spiritualist" bir
meraklı iletişime geçmedi! Niye?.. E, bizim bu Spiritualist tarzımız zor, terlemek lâzım!.. Öyle
"şıp" diye Tekâmül, ""hop" diye Cennet'e veya Orion gezegenine atlama vaadetmiyoruz!..
Falcılık, üfürükçülük te yapmıyoruz!.. Yaptığımız Spiritualist geçinenlerin ilgisini çekmiyor!
Akıllı ve mantıklı bir üniversite öğrencisi kız, "Rapsodik" rûmuzuyla bakın, İnternet'te
neler anlatmış:
- "Şu an evinde birlikte yaşadığım kokona kadının üye olduğu, beni de türlü
çabalarla "Kadınla mutfakta karşılaşmamak için dua ediyorum, çünkü lâfa direk Mevlâna'dan
girip, "Örnek diyaloglar:
- Eee, Rapsodik, okul nasıl. dersler nasıl gidiyor?
- Günaydın Rapsodik'ciğim, ne oldu okuldaki iş, kabul edildin mi?
"Sevgilimle kavga edip hafif moralim bozuk olduğu bir anda yakalanıyorum ve:
"Bir de beni kandırıp, 'Üyelerimden biri gelmiyor, bu haftalık toplantıya gelir
misin, lütfen?' diye "Ha, bir de çıkarken toplantı boyunca köşeden beni kesip duran adam gelip
çaktırmadan elime kartını sıkıştırmaya çalıştı, "Bir de bu kokona Güneş Anneler'in ayda bir toplantıları oluyor bu kadının
evinde. "Velhâsıl-ı kelâm; böyle saçma sapan topluluklara filân inanan insanlara acıyorum sâdece.
"Ay, sanırım bu konuda çok dolmuşum ben. Oh be!.. Anlattım da rahatladım."
Bir diğer şâhit şöyle diyor:
- "Arkadaşımla birlikte merak ederek gittiğimiz bir vakıf...
Masonluğa karşı büyük bir eğilimleri var. "Gerçekten de boşunda boşu yâni!.. Uzaylılar'ın işleri güçleri yok, size finans
sağlayacaklar! "Bugün orta yaşın üstünde, gâyet modern görünen bir teyze otobüs durağında
elinde bir ton fotokopi kâğıdıyla Bir başkası anlatıyor:
- "Haklarında anlatılacak çok şey var, nerden başlasam?..
"Kadınlar, onlara göre, özgür birey olmalıdırlar, her insan gibi... Âile kavramı
kesinlikle yanlıştır, "Bilgi Kitabı var bi de... Allahlık!.. Başka ne sıfat kullanılır?.. Sözde
4 Kitap'tan - "Diğer vakıflar, birlikler ve sivil toplum kuruluşları gibi kolpa olması
muhtemel "Eğer bu kitabı okuduysanız bu tip vakıfların, birliklerin, sivil toplum kuruluşlarının
Dikkat ediyor musunuz, terör örgütleri gibi, bilhassa PKK'nın lideri Artin Apo
gibi, bu tarz dernekler deÂile ve Kadınlar üzerine
oynuyorlar!.. Din'i zâten ifsat etmişler, dışlamışlar. Bir de Toplum Yapısı'nı
bozarlarsa, Millet'in ayakta kalması mümkün mü?.. Bunun arkasında yabancı düşman
devletlerin, istihbarat örgütlerinin iğrenç kokan nefesini seziyor musunuz?
Devam ediyoruz... Bu da bir yerel gazeteden:
- "Vedia Bülent Çorak'ın elemanları Bilecik'te de faaliyete başladı. Bilecik'teki
işyerlerini gezen, "Aradan bir yıl geçtikten sonra, şimdi de kamuoyunda sahte peygamber olarak
bilinen, Dünya Kardeşlik Birliği "Faaliyetlerine birkaç gün ara veren sahte peygamberin elemanlarının önümüzdeki
günlerde tekrar Bilecik'e gelerek "Kim bu sahte peygamber?.. Olayın istihbaratını aldıktan sonra
yaptığımız kısa bir araştırmada "Kendisinin peygamber, hatta peygamberler üstü olduğunu iddia eden Vedia Bülent
Çorak, İzmir'de İyi gözlemci biri de şunları yazmış İnternet'te:
- "Bilen bilir, sosyetenin çok yaygın bir vakfıdır. Şimdi bilmeyenler diyecekler
ki, (isminde Mevlâna geçtiği için) "Ben aralarında bir dönem bulunmuş ve ayrılmış biri olarak...
Tiyatro bölümünde oyunculuk yapıyordum. "O zamanlar yaşım 19'du, pek takmıyordum. Benim ordaki tek amacım tiyatroydu.
Ne toplantılarına "Tiyatro bayâ bir ilerlemeye başladı. Hatta oyunlarına bile çıktım. Sonra
aralarından biri "Bu yazıyı okuyan biri diyecek ki 'Ne var bunda? İstediğini der, ben de diyorum.' ...
Burada duralım... İşte aklı başında, birkaç sayfa çevirmiş birinin değerlendirmesi!..
"Mevlâna, Mevlâna diyorsunuz da, Mevlâna'nın eserlerinde
böyle birşey yok!" dedi mi, sapıtması imkânsız!...
Ama B'si yok
bu seferde... Kitapta Mustafa Kemâl Atatürk'le de ilgili birşeyler yazıyormuş.
Sanırım onu ilâhlaştırıcı bir şekilde... Kitaptaki O-K-M harflerinin de
M-K= Mustafa Kemâl,
O = O , yâni ALLAH'ı anlattığını tarikatın içerisinden biri
söylüyor...
Yanlış anlaşılmasın, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk'e
saygı ve sevgi duyuyoruz.
Fakat o bu şekilde ilâhlaştırılmak ister miydi
acaba?..
Türkiye'de Atatürk'ü ilâhlaştıranlar var, Reenkarnasyon'a inananlar
ve sahte peygamberlere de inanmaya meyilli insanlar var.
Bu kitap
Türkiye için tam nabza göre şerbet yâni."
(1984 Birinci Ay Fasikül 1 Türkçe/Esas 2010
sayfasında üçgeni şöyle açıklamışlar:
Mevlana üçgeni, Evren'in üçgenine
denktir.
O - Allah >Kadir-i Mutlak< ...
M - Muhammet Mustafa >Resul< ...
K - Kurtarıcı >Hz. İsa<)"
Ben burada 'Siyonist Yahudiler
dinimizi değiştirmeye çalışıyorlar;' dediğimde bana 'atıp tutuyorsun' dediler
: -)
'İlluminati de 18.yüzyılda kalmış' dediler, 'faal bir yanı yok'
dediler... Hâlâ öyle düşünmeye devam edin, gençler! : -) "
kamuoyunun önüne birçok defa farklı vesilelerle ama hep
aynı konu yüzünden gelmiş bir sîma....
'Dünya Kardeşler Birliği Mevlana Yüce
Vakfı' lideri - Belki 'rûhânî lideri demek lâzım-
Bayan Çorak, kendine bağlı
'müritleri' ve yine nev'i şahsına münhasır organizasyon yapısıyla
birçok
kez gazete ve dergiye, zaman zaman da popüler televizyon programlarına konu oldu.
Özellikle kendi yazdığı ve Uzay'dan 'Alfa Kanalı' ile vahiy edildiği iddia
edilen 'Bilgi Kitabı'yla
son derece yoğun tartışmalara konu oldu. Ama aynı
zamanda kendisine ilgi gösterenlerin
sayısının artmasına da neden oldu. Elbette
tamamı tartışmalı rakamlar bile olsa 2000'li yılların başında
1.500 taraftarı bulunan Çorak'ın günümüzdeki takipçilerinin 10 bini aştığı
iddia ediliyor.
Söyledikleri ve yazdıkları uzun metinler ihtiva eden bu ilerlemiş yaştaki
(83 yaşında) bayanın
inşâ ettiği organizasyonla ilgili çok şey söylendi. Ancak 'ilân ettikleri'
o kadar çizgi dışı
ve hatta tâbir yerindeyse, iticiydi ki, kimse mimârinin
yapısıyla değil,
söylenenlerin gerçekliği ile ilgilendi."
Türkiye'nin alışık olduğu 'şeyh-mürit' ilişkisi içinde değerlendirdi ve işin
arkasında bir şey olduğuna inanarak
konu üzerinde çok durmadı. Bu kesime göre Çorak, bir menfaat fırsatı bulmuştu
ve söyledikleriyle insanları
iknâ ederek birşeyler elde ediyordu."
ve organizasyonun kesin kurullarına uyarak sert bir sessizliğe
gömüldüler.
İçlerine şu ya da bu vesileyle girip, sonradan terk edenler ise
hep garip bağlantılardan söz ettiler.
Örneğin 'iyibilgi'nin haberlerine
yansıyan ve son olarak Haftalık Dergisi'ne de konu olan,
Emekli İstihbaratçı
Yıldırım Özalpman'ın dillendirdikleri gibi..."
organizasyonun içyapısını tespit edilemiyordu.
İçeride ciddi bir para trafiği yaşanıyor,
Bülent Çorak sıkıştıkça 'Gök'ten mesaj
geldiği'ni söyleyerek sorunları bitiriyor.
Çorak kendine yakın bir 'sosyal grup' oluşturmuştu ve içinde zenginler ve
Masonlar bulunuyordu.
Organizasyon 81 ilde örgütlenmişti ve il temsilcilerinden
bilgi alınıyordu.
Talep edilen bilgiler de ilginçti: 'Kente gelen yabancı devlet
adamları kimlerdir,
ne gibi faaliyetler yapılıyor?..' Üstelik her yıl
18 Şubat ve 1 Kasım'da
İsrail'den 100-150 kişilik bir grup Türkiye'ye gelip
Bülent Çorak ve kızıyla görüşüyor,
görüşmelerin içeriği üyelere açıklanmıyordu.
Tüm bunlar Özalpman'ın kafasında
'Acaba yabancı
ülke/ülkeler için istihbarat mı yapıyorlar?' şüphesinin duymasına
sebep
olmuştu. Vedia Bülent Çorak garip ve sapık bir tarikat kurmakla yetinmedi,
Adına para bile bastırdı. 2014 yılını 'Kıyâmet Günü (Yılı)' ilân etti!.."
sen nereden bileceksin?"
(Hakka Sûresi , 3. Âyet)
De ki: Onun bilgisi Allah katındadır.
Ne bilirsin, belki vakti çok yakındır?"
(Ahzab Sûresi , 63. Âyet)
De ki: Onun ilmi yalnızca Rabbimin katındadır.
Onun süresini O'ndan başkası açıklayamaz."
(Â'raf Sûresi , 187. Âyet)
(Kıyâmet ânını, kopacağı saati soruyorlar) Sen, onu ne bilirsin ki, ne anlatacaksın?"
(Nâ'zi'ât Sûresi , 42-43. Âyetler)
Vakıf görüntüsü altında tarikat grubu halinde yayılan 'Mevlâna Yüce Vakfı'na
eski üyeleri savaş açtı.
2014'te kıyametin kopacağını ve sözde kutsal
kitaplarıyla hüküm süreceklerini öne süren
vakfın başkanı Vedia Bülent Çorak,
yolsuzlukla suçlandı...
Vakıf Başkanı Vedia Bülent Çorak adına para bastıran örgütlenme, 18'li tarikat
grupları hâlinde
Dünya çapında yayılırken, eski üyeleri ve ilâhîyat
profesörleri hukuk savaşı başlattı.
Daha önce açılan dâvâlarda yerel mahkeme,
yasalara aykırı hareket ettiği gerekçesiyle derneğin kapatılmasını istemişti.
Ancak Dernek'ten ayrıldıktan sonra Özalpman ve
birkaç eski üye, Derneğin yolsuzluk yaptığını ileri sürerek
bu sefer kendisi
mahkemeye başvurdu. İstanbul Kadıköy Cumhuriyet Savcılığı soruşturma açtı.
İnceleme sonucu hazırlanan 43 sayfalık müfettiş raporunda, yolsuzluk yapıldığı
tespit edildi.
Bunun üzerine harekete geçen Vakıflar Genel Müdürlüğü, vakıf
yöneticilerinin azli için
savcılığa suç duyurusunda bulundu.
Kadıköy 3. Sulh Ceza Mahkemesi de vakfın sekiz yöneticisi hakkında
yargılama
kararı verdi. Yöneticilerin yolsuzluğa elverişli ortam hazırladığı belirtilen
iddianâmede,
'kamu güvenin kötüye kullandığı ve Mevlâna'nın adının kullanılarak
inanç istismarına sebep olunduğu' kaydedildi.
Vakfın kurucusu Vedia Bülent Çorak hakkında ise, ismi resmî olarak vakıf
yönetiminde bulunmadığından dâvâ açılamadı." (Kadın paçayı kurtardı demektir!..)
konuyla ilgili hazırlanan müfettiş raporu İçişleri Bakanlığı
ve Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı'na sunuldu.
Kendisini bir nevi 'sahte
peygamber' ilân eden Vedia Bülent Çorak ve vakfıyla ilgili
istanbul Vakıflar Bölge
Müdürlüğü müfettişleri tarafından inceleme yapıldı.
Vakıftan ayrılan eski
üyelerin yaptığı şikâyet üzerine başlatılan inceleme sonucu
hazırlanan
43 sayfalık müfettiş raporunda, tarikat yapısına bürünen vakfın Anayasa
ve yasalara
aykırı faaliyetler yürüttüğü tespit edildi.
Raporda, 'Vedia Bülent Çorak'ın
vakfı âlet ederek, inanç istismarıyla para topladığı;
ancak bu açıkta tutulan
paraların çok büyük kısmını vakıf kayıtlarında resmileştirdiği,
yâni nitelikli
dolandırıcılık yapıldığı iddiası söz konusu' ifâdelerine yer verilirken,
bağış
gelirleriyle bağış makbuzları arasında uçurum bulunduğu belirlendi."
yandaşlarının kasasına aktardığı, daha sonra yapılan yasal
incelemeler üzerine bunların tekrar vakıf bağışı gibi
kayıtlara geçirildiği
anlaşıldı. Müfettişler, vakfın kasasına giren paraların nereye harcandığının
tespitini istedi.
Öte yandan, Vedia Bülent Çorak'ın kendi adına bastırdığı
paralardan da 2003 ve 2004 yıllarında toplam
17 bin 500 TL bağış geliri elde
ettiği ortaya çıktı. Bunun üzerine, vakıflarla ilgili tüzüğün
23. maddesini
ihlâl eden Yönetim Kurulu Başkanı Necip Kışlalı, Başkan Yardımcısı Necla Kavruk,
üyeler Ayfer Gürel, Veda Duru, Erkut Yeğen, Rona Tığlı, Serap Yaşlıoğlu ve
Özden Özat'ın
hakkında mahkemece 'işten uzaklaştırılma' dâvâsı açılması
talep edildi.
Raporda, Çorak'ın, kendisinin Atatürk'ün Reenkarnesi olduğunu
iddia ettiği kaydedildi."
Kıdemli Albay Yıldırım Özalpman ve derneğin hukuk kurulunda
görevli avukat eşi
Yıldız Özalpman da yapılan yolsuzluklar nedeniyle vakıftan
istifa edenlerden...
Özalpman, bu dernek ve vakfın, tekke ve tarikat düzeni
içinde çalışmalarını yürüttüğünü açıkladı.
Yıldız Özalpman ise 'Vakfa
katılanlar zaman içinde irâde zaafına uğruyor... Ağır Psikoz'a varacak şekilde
hastalanıyorlar' diye konuştu. Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi'nden
Prof. Dr. Yusuf Şevki Yavuz,
Prof. Dr. Mustafa Öz ve Prof. Dr. İlyas Çelebi,
bir komisyon oluşturarak 'Bilgi Kitabı' hakkında rapor hazırladı.
Din
mensuplarının tahkir edilerek kitabın kutsallaştırılmaya çalışıldığı ifâde
edildi.
Kitapta yer alan şarlandırmaların ABD'deki örnekleri gibi 'ileride
toplu intihar yaşanma ihtimâli vardır' denildi.
Doç. Dr. Ramazan Biçer de bu
gizli tarikatı incelediğini söyledi. Biçer, 'Çorak, kendisine ilâhî bir kişilik
kazandırarak,
üyelerini dolandırmaya çalışmaktadır' dedi.
Ünlü sanatçı Fikret Hakan'ın da Mevlâna derneği zannettiği
'Dünya Kardeşlik
Birliği Derneği'ne bir süre girerek faaliyetlerine katıldığı ortaya çıktı.
Ünlü sinema sanatçısı 'Daha ilk günden bana Uzay'dan indiği söylenen bâzı
mesajları okutmaya kalktılar.
Her toplantıda sürekli fasikülleri okutuyorlardı.
Baktım yaptıkları işin Mevlâna ile ilgili bir yanı yok,
ben de bu dernekten
çıktım,' diye konuştu."
hatta haberlere bile konu olmuşlar. Toplantı sırasında gülüp te
'manyetik alan'ı bozmayayım
diye çok kastım... Cümlelerini öyle süslemiş
püslemişler ki... Her dine bir kılıf uydurmuşlar..."
R3 = KURAN + KORKU + KURBAN
13'ü birleştirirsek B harfi 1 = İ harfi 3-1 =2 : Z harfi =BİZ gibi birşey..."
bâzılarını da bizzat okudum. Başlarındaki hanımın Mevlâna'nın
Reankarnasyonu olduğuna inanıyorlar.
Şahsen ben pek çok şeyi saçma bulup,
sâdece arkadaşıma dikkatli olmasını tavsiye etmiştim.
İnsan istedikten sonra,
zekâsı da biraz normalin üstündeyse, herşeyi garip denklemlere,
çözümlemelere uydurabilir. Ama bu doğru olduğunu ispatlamaz."
R3 = Rahman + Rahim + Rabb (Sonsuz Rahmeti bulunan+Merhamet Edici+Terbiye Eden)
çünkü muhâlif bir görüntü teşkil ediyor, kucaklamaktansa."
Kanlıca'daki derneklerinde her Cuma toplantı yapıyorlar.
Bilgi Kitabı adında bir kitapları var ve her Cuma bu kitaptan fasiküller
okuyarak
felsefelerini anlatıyorlar. Mevlâna'nın 'Ne olursan ol, yine gel'
sözünden yola çıkarak
bütün dinleri birleştirip tek bir kitap halinde
toplamışlar.
Toplantıya katılanlara 'Dünyâlı kardeşlerimiz' diyorlar..
Mevlâna'dan ise peygambermiş gibi bahsediyorlar.
Fasiküller 'Konsey', 'Merkez',
'Ashot', 'Kozmik Yansıma Ünite Birliği', 'Merkezi Birlik Komitesi',
'İlk Güç'
ve 'Özel Boyut' tarafından yazılmış.. ( ?!)" ...
(Yerseniz" demek istemiş!..)
Herhangi bir Cuma toplantıya katılamayacak olursanız, grubunuzun
liderini arayıp,
'Kozmo toplantısına katılamayacağım. Lütfen beni manyetik
frekanslarınıza kabul ediniz'
diyorsunuz...Bu arada frekansları Sirius
yıldızından."
(.... Yine yerseniz!...)
Kendisini peygamber ilân eden Çorak, Mevlâna'nın
Yeryüzü'ndeki bir yansıması olduğunu söylüyor.
Derneğin 1995'te mâlî bölümüne atanan, daha sonra istifa eden Gülay Akdağ'ın
iddialarına göre,
Bilgi Kitabı 4 dile çevrilerek 75 eurodan satılıyor.
Etkinlikler ve satıştan toplanan paralar,
Çorak'ın belirlediği özel kasa
görevi yapan kadınlarda toplanıyor. Derneğin üyesi Selma Aras
ve tiyatrocu
Seden Kızıltunç'un kurduğu 'Kozmoz Evrensel Tiyatrosu' da vakıf için faaliyet
gösteriyor.
İşadamı Ahmet Bayer'in eski eşi Sinem Yıldırım, Dünya Kardeşlik
Birliği Evrensel Birleşim Merkezi
Mevlânâ Yüce Vakfı'ndaki çalışmalarından
dolayı 'Güneş Öğretmeni' statüsüne yükseldi."
dinsizleştirme oyunları, son 20 senedir Anadolu topraklarında büyük hız
kazanmıştır.
Bu durum, kamu vicdânı olarak Müslüman Türk halkını
endişelendirmekte ve üzmektedir.
Kimse eşinin ve çocuklarının
Hıristiyanlaştırılmasını ve hatta ahlâksız,
bilinçsiz, vicdansız, sorumsuz,
kolayca güdülebilen insanlar hâline gelmesini istemez."
Ayrıca oturduğumuz muhit olan İzmir'in Şirinyer semtinde ve hatta oturduğum
apartmanın dükkân katında
'Mevlana Yüce Derneği' diye misyoner bir dernek açıldı.
Bu durumdan müthiş
derecede rahatsız olduk
ve devlet-resmî makamlarına bu rahatsızlığımızı
iletmek istedik."
eski kahvehânenin bulunduğu ve yaşlı bakım
evinin karşısındaki yere misyonerler mekân kurmuş durumdadır.
'İnsanların
Uzay'dan geldikleri' gibi saçma sapan şeyler anlatıp 'misyoner broşürleri'
dağıtmaya başlamışlar.
Daha baştan 'Burası Mevlâna ile ilgili bir dernek
olacak' demişler.
Geçen gün perdeleri sıkı sıkıya kapalı olan bu yerlerinde
ilk toplantılarını yaptılar.
Böyleleri ile daha evvel de karşılaştım. Kanun
yolu ile olmazsa, cebren buradan söküp atacağım adamları...
Kendi dediklerine
göre 800 üyeleri varmış bunların.
Adı da 'Dünya Kardeşlik
Merkezi Birleşimi - Mevlâna Yüce Derneği' gibi birşey...
Lâfta 'Dünya
Birlikleri' varmış. Araştırmalarıma göre bu adamlar sapık
'Scientology
Tarikatı' Türkiye mümessili mensupları... Atatürk, Mevlâna gibi insanların
Uzay'dan geldiklerini iddia ediyorlarmış, alfa-beta gezegenlerinden,
14. boyuttan bahsediyorlarmış.
Üyelerinden de Seans başına 100 dolar alıp,
onları yüce mertebeye getiresiye kadar yüzlerce Seans eğitim veriyorlarmış.
Dünyâda 8-10 milyon üyeleri varmış. Arada İsâ Mesih diye misyoner
anlatılarının olduğunu da duyduk."
Bir yandan 'Ben elhamdülillah Müslüman'ım' diyeceksiniz,
öte yandan Hıristiyan misyonerlere olanak sağlayacaksınız...
'Ben bilmiyordum'
demek te geçer yol değildir. O zaman araştırmadan, soruşturmadan kimseye malınızı
satmayacak
veya kirâlamayacaksınız. Aksi durumlar için sözleşmenize madde
ilâve edecek ve eğer böyle durumlar hâsıl olursa,
derhal onları çıkartıp
süreceksiniz... Apartman sâkinleri de böyle durumlarda derhal tepkilerini ortaya
koymalı,
imza toplayarak karakola, vâliliğe, kaymakamlığa, müftülüğe, basın
organlarına durumu bildirmeli
ve apartmanlarında bu kişilerin kovulmasını
sağlamalıdırlar."
İki bâriz delil vardır ki,
bu söylemi yalanlar:
ve Masonlar için altın devirler olan
Mısır dönemini anlatan piramit üçgeni sembolik olarak Masonlar'ı anlatır.
Mevlâna Yüce Derneği-Vakfı sembôlü de piramit üçgenidir ve Horus'un Gözü yerine
de Mevlâna yazarak
Mevlâna'nın kutsallığı mekanizması doğurulmuştur.
2. Yapılan incelemelerde derneğin öğretileri arasında her dinden ve inanıştan
bir parça olduğu görülmektedir.
Yeni Şafak'ta çıkan bir haberden alıntı
yaparsak, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde Prof. Dr. Yusuf Şevki Yavuz,
Prof. Dr. Mustafa Öz ve Prof. Dr. İlyas Çelebi oluşturdukları bir komisyonla
Bilgi Kitabı'nı inceleyerek bir rapor hazırladılar.
'büyük bir çelişki içeriyor' ifâdesine yer verilen raporda, kitabı yazan kişinin
de çelişkileri fark ederek,
bu çelişkilere bilinçli olarak yer verdiği
belirtildi."
kullanılabilmesine olanak sağlandığı
böylece yasal olmayan yöntemlerle üyelerden para toplandığı saptandı.
Raporda
şunlara yer verildi: 'Kitap Hinduizm, Reenkarnasyon, Kabala mistisizmini,
Hıristiyanlık'tan Teslis'i, Batınîlik'ten Hurufiliği, Tasavvuf'tan Vahdet'i
Vücud'u,
milenyum akımlarından UFO'culuğu alarak birleştirmeye çalışan
tutarsızlıklarla dolu bir eserdir.
Bilgisiz, câhil, eleştiri kabiliyeti olmayan
ve istismâra müsâit insanları kandırmak
ve yanlış yollara sürüklemek için
bir araç. Bu nedenle insanlara okutularak dikte ettirilmesi sakıncalıdır.
Türk
toplumunun âile yapısını darbe vurucu nitelikte toplumsal düzeni ve birliği
bozacak özellikte bir kitaptır.'
hatta bu kitapla diğer bütün Kutsal Kitaplar'ın
devrinin sona erdiğini iddia ediyor.
Hıristiyanlık'tan teslis inancını (Üçleme : Baba, Oğul, Kutsal Ruh) aldıkları
belirtilmektedir.
Dolayısı ile yaptıkları faaliyet; misyonerlik ile sapık
tarikat Vahhabîlik arasında gezen bir çizgidedir.
Bu durum, misyonerlerin
ekmeğine bal sürmektedir. Çünkü halkı sapık bir inanca sürüklemekte
ve
dinsizleştirmektedir."
apartman ve mahalle sâkinlerince imza
toplanıp belediye, kaymakamlık, vâlilik makamlarına başvuruda bulunup,
mülk
sâhibi olsalar dahi buradan çıkartılmaları sağlanabilmektedir."
ilkinde apartmanın elektrik panosunu yaktılar,
ikincisinde de elektriği direkten attırdılar.
İlkinde ortaya çıkan 600 TL'lik
masrafı da ödememek istemektedirler.
Apartmanın tel sisteminin çürük olması
onların suçu değilmiş...
Ancak apartman yapılalı beri böyle hiçbir sorun da
yaşanmadığı kesindir.
Kimse onların başıbozuk tavırlarını çekmeye zorlanamaz."
'Rab Kanalı Alfa Merkezine bağlı olarak yazdırıldığı'
(hâşâ!) iddia ediliyor.
Böylece hem Bülent Çorak'ın vahiy alan bir
peygamber olduğu,
hem de Bilgi Kitabı'nın kutsal bir hüviyeti hâiz vahiy kitabı
olduğu imâ ediliyor.
Eserin genel söylemlerinden anlaşıldığı kadarıyla vahiy,
ilham ve Tanrı gibi dinî kavramların yerine
Matematik, Astronomi ve Fizik gibi
pozitif bilimlerin kavramları konulmakta
ve böylece modern çağa hitap eden
yeni bir din ortaya koyma çabası içinde olunduğu görülmekte..."
başlamış olan dördüncü dönemin kitabının Bilgi Kitabı olduğu'
(hâşâ!) söylenmekte
ve bu kitabın 'bugüne kadar
gönderilmiş tüm Kutsal Kitaplar'ın içeriğini hâiz
ve onları birleştiren bir
kitap olduğu' (hâşâ!) ileri sürülmekte....
Yâni kendi yazdığı fasiküllere Kur'an özellikleri yakıştırıyor!"
toplumsal ya da âilevî sorunlarına çözüm
arayışında olanlar... Ancak Bilgi Kitabı'nın ne söylediğini,
ne dediğini tam
olarak yorumlayamayan bilinci zayıf üyelerde 'Obsesyon'
(Psikoloji'de bir
konuya, bir korkuya takılıp kalmak) olgularının ortaya çıkmasına neden oluyor.
Dernek içindeyken kriz geçiren, Psikolojik tedâvi görmek zorunda kalanlar var."
Alın Bilgi Kitabı'ndan bir zırva daha:
Sistem Rabbimizin Sistemidir. Siz yine kendi
düzeninizi kendiniz kuracaksınız.
Ancak plânın öngördüğü doğrultuda (ATA'nız gibi). O yüce bir görevli ve plânın öz elemanı
olarak
yaptığı reformik yansımalar ile Anadolu insanını kendine kazandırmıştır.
Bu yüzden Atatürk Türkiyesi, büyük koruma altındadır."
(Fasikül 27, s. 241).
Bülent Çorak'ın Bilgi Kitabı'nda
uydurduğu Gürz Sistemi, Cenap
Başman'a da bulaşmış. İkisi de "mini atomik bütün" diye yazmışlar da, yazmışlar...
Hatta resmini bile çizmişler. Dikkat edin, o resimde ALLAH nasıl
(hâşâ!) parçalanıyor!..
Ekonomik düzenlemeler, basın-yayın faaliyetleri,
Alevî-Bektâşî dernek ve cemevleriyle ilişkiler
ve uluslararası ilişkiler
vakıf tarafından yürütülüyor."
Buna '18 Çalışması' deniyor. 18 kişi her Salı günü ya da gecesi
içlerinden birinin evinde
biraraya gelip, Bilgi Kitabı'nın 55 fasikülü içinden
bâzı sayfaları dönüşümlü olarak okuyor.
Bununla kendini sayfalara vererek okurken, bir inanca kendini konsantre etmekten
kaynaklanan,
'aura' denen bir manyetik alan oluşturabilmek amaçlanıyor."
din kitabı olmak bir yana; hiçbir bilimsel, edebî ve felsefî
düşünce niteliği de taşımamaktadır.
Halkımızın zihinlerini karıştıracak, onları
hem İslâm dışı, hem de akıl ve bilim dışı yönlere sevk edecek,
böylece
ülkemizde din ve mezhep kavgaları yaratabilecek, dînî ve millî birlik ve
bütünlüğümüzü bozabilecek
nitelikler taşıyan bu kitabın zararlı bir yayın
olduğuna karar verilmiştir."
(Başkan ve 15 profesör ve doçent imzalı)
dini ve milli değerlerini saptırıcı, küçük düşürücü ve Devlet kurumunun yapısını
değiştirici nitelikte
olduğu görülmektedir. Kitap akıl ve gerçek dışı birtakım İmajinasyonlar'dan
ibârettir.
Eserin bütünlüğü itibâriyle, İslâm dininin temel ilkelerine aykırı ve bâzen de yanıltıcı,
küçük düşürücü ifâdelerle
dolu olduğu; başta büyük Peygamberler ve ünlü velîler olmak üzere
büyük önder Atatürk'ün
yazar tarafından kişisel amaçlarla yanlış yorumlanıp çarpıtıldığı ve
hattâ kötüye kullanıldığı görülmektedir.
Eserde görülen akıl, bilim ve din dışı abartılı ve kasıtlı
yorumların zaman zaman lâiklik ilkesini zedeleyecek
ve Anayasamız'ın öngördüğü milli birlik
ve beraberliğimizi zayıflatacak boyutlara ulaştığı görülmektedir."
(4 profesör imzalı)
Merkezleri dışında 12 şubenin aynı dilekçeyle açtığı dâvânın 11'ini kazanmıştım.
Bir tânesi ise, benim sırasıyla ATV, Show, Star, Flash TV ve Kanaltürk serüvenlerim
nedeniyle takip edemediğim için kaybettim. Toplam istenen para 455 milyar TL idi.
450 milyar liralık kısmını kazandım. 5 milyar liralık kısmını kaybettim."
'hee' diyip geçiyordum... Derken bu
hanfendi tava geldiğim zannına kapılıp, 'Bizim her ilçede şubelerimiz var,
sizin evin yakınlarında da mevcuttur. İsterseniz sizi burada çalışan arkadaşımla
tanıştırayım,' dedi.
'Peki,' dedik... Ertesi gün o arkadaşını da alıp geldi,
oturduk. Bu, bizi yalnız bıraktı."
O güne kadar fasikülleri de okumuş, gülmekten ölmüştüm.
Ama bu kadının tavırlarıyla işin rengi değişiyordu.
Kadın bir an önce üyelik
formunu doldurmamı istiyor, hafiften frikikler veriyordu
ve bakışlarıyla resmen baştan çıkarmaya çalışıyordu. Aldım elime formu. En
altta şu yazılıydı:
'................. ödemeyi kabul ediyorum'. "
Benden ümidi kesmiş olmanın siniriyle arkadaşına, 'Gidelim,' dedi, gittiler.
Telefon numaramı almıştı
ama ertesi gün arayıp fikrimi sordu ve Kadıköy boğa
heykelinin orda beklediğini söyledi. Kahve içermişiz.
Altında da son model cip
var ve bu kişi İngilizce öğretmeni olduğunu söylüyor!..
Gitmedim...
O nokta noktaların ise kaç garibana giydirildiğini merak eder
dururum."
Neyse, teşekkür ettim, gülümsedim falan.
Bayan gitti... O sırada 60 yaşlarında bir teyze yanıma geldi.
'Afedersiniz,
az önce gördüm de çok pozitif şekilde karşıladınız olayı. Dikkatimi çekti.
Dünya Kardeşlik Birliği Mevlâna Yüce Vakfı'nı duydunuz mu?' dedi. Ben de
'Hayır,' dedim tabii.
Sonra anlatmaya başladı, Şöyle tiyatrolar, seminerler..
Dünya Kardeşliği.. Bana bir de tanıtım kitabı misâli bir şey verdi.
'Kartımı
vereyim, ya da siz numaranızı verin,' dedi. 'Kartınızı verin, ben istersem ararım
sizi,' dedim.
Bir kez daha numaramı istedi, aynı şeyi söyledim. Kartı ve
kitapçıklarını verip gitti.
Ne kadar güleryüzlü görünsem de kadına, anladım
tabii ne olduklarını...
Ah, be teyzecim, sağol, sen de çok pozitiftin."
bunların üyelerinden birinin çağırması ile bir
sefer toplantılarına katıldığım topluluk...
Toplantıdaki yöneticilerden
birinin benim için yaptığı tespit aynen şuydu: 'Sen Uzaylı'sın ama,
bunun şu anda
farkında değilsin. Dünyâ'daki görevin bitince, yâni Dünya insanlarının gözünde
ölünce,
yörüngede bekleyen ana gemiye ışınlanıp yeni görevini alacaksın ve
tekrar Dünyâ'ya bir bebek olarak döneceksin.'
... Gemide beni bekleyenleri de
söyleyeyim de, nasıl önemli bir adam olduğum anlaşılsın.
Atatürk, Fâtih
Sultan Mehmet, Hz. Muhammed, Buda, Büyük İskender vs.vs...."
1 gecede tamamlanacağını ve artık galaktik lisânı
anlayabileceğimi' söylediler...
Ama beni en çok şaşırtan olay üyelerin büyük
çoğunluğunun toplumun üst kesiminden doktor, avukat vb. kişiler olması...
Ben
yirmili yaşlarımda olayın komedisini anlamıştım da, o adamlar hâlâ nasıl bu
topluluk için
şevkle çalışıyorlardı, bir türlü anlayamadım."
tarikatlarına katmaya çalışırken, ne halt olduğunu öğrendiğim dernek
adı altında insanları hem maddî,
hem de mânevî açıdan sömüren dandik bir
topluluk bu...
bir türlü çıkmak bilmiyor."
- Teşekkürler, kokona teyzeciğim, her şey yolunda gayet iyi.. ehe.bb
- Tabii, kızım, burası Mevlâna kapısı. Sen buraya boşuna gelmedin. Yolumuz kesişti bizim.
Mevlâna senin burda olmanı istiyor. Senin çakraların açık, üçüncü gözün görüyor,
Mevlâna senin iyiliğini gördüğü için sana yardım ediyor.
Tesâdüf diye bir şey yoktur, yaratılmış ortamlar vardır,
Bilgi Kitabı bla bla... Mevlâna bla bla... Her şey çok güzel olacak bla bla...
Yeniden Dünya kurulacak bla bla... Yobazlar şöyle bla bla.... Uzaylılar bla bla...-
İnsanlar bunu yakında anlayacak bla bla... aaaghhhaa...
İç ses: - Ne diyor lan, bu?.. Ulan, ben hu eve okulda ilânı görüp geldim.
Yurt zam yapmıştı, eve de çıkamadık, satıcı bir arkadaşın yüzünden mecbur kaldım yani,
vallahi Mevlâna, 'git' filân demedi.
Dış ses: - Tabi, doğrudur. haklısınız. teşekkür ederim.
- Daha belli değil, kokona teyze, başvuru yaptım, görüşmeye çağıracaklar.
- Olacak, olacak. Ben sinyalleri alıyorum, Mevlâna bu işin olmasını istiyor.
Sakın kötü düşünme, olacak bu iş.
- Âmin, inşallah, bakalım, bekliyoruz. Sonuçlanınca haber veririm.
- Yüce Mevlâna efendimiz.. Bilgi Kitabı.. Evren.. Manyetik alan.. hebele hübele..
İç ses: - Başladı yine, hadi artık, su kaynasa da kaçsam! Sanki işi kendi ayarlıyo!
Ulan, araya elli tane aracı koydum, olsun bir zahmet. Mevlâna'yla ne alâkası var?
Gittim, uğraştım, başvurdum. Bi sus, be kadın!
Dış ses: - Tabii, evet, haklısınız, kokona teyzeciğim."
- Rapsodik, kızım bak, hiç kimsenin manyetik alanına girme, kendini ezdirme,
ayaklarının üzerinde dur. Yeniden yaratılış, insanlar, Mevlâna, Bilgi Kitabı... dıvıdıbıdı..
İç ses: - Sana da, Bilgi Kitabı'na da, derneğine de, bilmem neyine de... tövbe
tövbeeeee..
Dış ses: - Merak etmeyin, kokona teyzeciğim, evet, aynen öyle."
toplantıya götürdü, âdi kokona...
Gördüklerime,
duyduklarıma inanamadım. Hayâtımda gördüğüm, katıldığım (sanki her hafta toplantıya
katılıyorum)
en saçma toplantıydı, yemin ederim. Şöyle ki, dernekte her Cuma
yapılan toplantılarda Bilgi Kitabı'nın bir fasikülü
ordaki 'Güneş Anne' denilen
moruklardan biri tarafından okutuluyor, açıklanıyor.
İnsanların beyni yıkanmaya çalışılıyor. Fasikülün yarısı zâten anlamadığım Uzay
terimleriyle dolu, Rabsal boyut,
bilmem kaçıncı Evren, dıdısının galaksisi,
Kaadir-i Mutlak, direk enerji boyutu, Birleşik Nizam Konseyi,
santrifüj boyut,
mini atomik bütün vb. sayamayacağım saçmalıklar bulunuyor. Öyle bön bön baktım,
etrafımda zâten yaşlı kokonalar dolu. Onu da geçtim, öğretim üyeleri,
öğretmenler, avukatlar filân var.
Hani boş insanlar değil ama, resmen
beyinleri çürümüş. Güyâ Allah, Rab, Peygamber kelimeleri geçiyor ama,
olayın
inançla alâkası yok. Mevlâna'yı yüceleştiriyorlar."
yüreğime indi. Kadına bunu
söyleyince de, benim manyetik çekiciliğimden bahsetti. Ulan, ne çekiciliği???
Bildiğin kot pantolon, kazak var üzerimde... Hani Dünya güzeli bir kız da
değilim."
Meselâ toplantı olduğu zamanlarda eve girip çıkarken onlarla yüzyüze
gelmememiz gerekiyormuş.
Enerjilerimiz çakışıyormuş, fazla enerji kötülük
doğururmuş. Yok, ebesinin şeyi!..
Bildiğin manyak, lan bunlar!.. Kadının evinde
son senem, inşallah çıkıp kurtulcam saçmalıklarından.
Ama şu yönden
iyi ki; kadın sürekli dernekte olduğu için evde çok rahat takılıyorum."
Birisi bizim kadıncağızın da beynini yıkamış. 70 yaşında evinde oturup ibâdet edeceğine,
dernekte saçma sapan işlerin peşinden fink atıyor. O değil; edebiyat okuyorum,
Mevlâna canımızdır, ciğerimizdir, çok severim ama; resmen soğuttu kadın! İsmini duyunca
tüylerim diken diken oluyor. Daha gördüğüm, garipsediğim bissürü şey var da,
sinirlerim bozuldu, yazasım bile gelmiyor vallahi."
Örgütlenmeleri ve oluşumları
Masonluk'tan örnek alınarak yapılıyor, ama Mason değiller.
Neyi savunduklarına gelince, kendileri de bilmiyor. Meselâ derneğin il
sorumlusuyla 'Neyi savunuyorsunuz?'
diye sorup, düşüncelerini dinlemek
istediğimde, bana iki saat dil döktü. Dedikleri şunlardı:
'Biz Dünya'yı
kurtarmak istiyoruz. Sınırları kaldırıp evrensel Dünya barışını sağlayıp,
insanlığı Bilgi Kitabı'nın fikirsel boyutlarıyla şekillendirmeye çalışıyoruz.
Bu amaç doğrultusunda UFO'lardan, Uzaylılar'dan ve metafizik ögelerden yardımlar
almaktayız.
Amacımız kalıcıdır, çünkü reenkarnasyon sonucunda yeniden doğarak
amacımıza farklı
bir boyuttan hizmet sağlayacağız.'
Tam 1 saat 45 dakika
boyunca hep aynı şeyleri anlattı durdu, bir süre sonra arkadaşımın
gülme
krizine, benim de sigara krizine girmem üzerine derneği alelacele terk ettik.
Aslında terk etmedik, kaçtık!"
Dünyâ'yı kurtarıyoruz... Bir de sınırlar kalkacakmış, diyiler...
Anarşist mi olacaksınız?"
yanıma geldi ve kâğıtları göstererek Mevlâna
hakkında bir şeyler anlatmaya başladı... Adımı sordu, söylemedim.
Sonrasında
'elinde bu kâğıtlardan bir tâne kaldığını bana verirse biteceğini' söyledi. aldım
ve otobüse bindim. Okurken kahkahalar attım."
Bir kere mor renge kafayı takmış 60 yaş üstü teyzeler görürseniz, % 80 bu
oluşumdandır.
Mor renge, kozmik hedeflere, yıldızlarla, boyutlarla fena hâlde
kafayı bozmuşlardır.
Bu teyzeler de bir nevi misyonerdir. Otobüste,
çarşı-pazarda
zararsız görünüp, etraftaki gençleri çekmeye çalışırlar.
Özellikle kadınları...
Başlarındaki Bülent kokonası da, ismine bakmayın,
bir kadındır.
sâdece boyut atlamak için aşılan bir kademedir âile...
Aslolan bu Allah'ın belâsı topluluktur,
can-baş ona verilmelidir, ama birey
tek başına ayakta durmalıdır... ıvır zıvır...
Masonluk'la benzer yanı çoktur, çünkü bu misyoner teyzelerin hiçbiri çulsuz
değildir.
Leopar desenli kürkler, acâip şapkalar, değişmeyen moda itemleridir."
sahih olan âyetler birleştirilmiş ve ortaya çıkarılmış bir kitaptır.
Devamı geliyor ama, nasıl mı?.. Bülent Hanım'a Uzaylıların gönderdiği titreşimler vasıtasıyla!..
Lâ havle!.."
ve Yeni Dünya Düzeni içinde tezgâhlanan bir vakıf... varsayım bu tabii...
Belki çok azı adam gibi işlere hizmet etmektedirler... Ki, bir çoğu devletler
eliyle
resmi olarakta desteklenmektedir."
büyük çoğunluğunun da saçma sapan işlerle iştigâl ettiğini anlarsınız."
vakfın broşürlerini dağıtan Vakıf elemanları, yandaş
toplamak için çalışıyor... Son yıllarda Bilecik'te de
misyonerlik faaliyetleri
de hız kazandı. Bilecik'te görmeye alışık olmadığımız insanlar, farklı dinden,
farklı mezhepten ve farklı inançlardan insanlar, Bilecik'te boy göstermeye ve
faaliyetlerde
bulunmaya başladı. Geçtiğimiz yıl gazetemizde 'Bilecik'te bir bu
eksikti; misyonerler Bilecik'te
cirit atmaya başladı' başlıklı haberlerimizde konuyu
gündeme getirmiş, yetkililerin dikkatini çekmiş
ve kamuoyunu uyarmıştık.
Çünkü, bazı mülteciler Bahâîlik propagandası yapıyor, broşür dağıtıyor
ve din dışı
inançları Bilecik halkına dikte ediyorlardı."
Mevlana Yüce Vakfı Başkanı Vedia Bülent
Çorak'ın elemanlarının Bilecik'te faaliyete başladığı öğrenildi.
Önceki gün
Bilecik'e gelerek şehirde incelemelerde bulunan bir Vakıf elemanı, bâzı işyerlerine
giderek
çalışanlara ve vatandaşlara telkinlerde bulunmuş ve kendilerinin kutsal
saydığı kitaplardan fasiküller vermiş.
Görüştüğü kişilerin, Vakıf'la birlikte
faaliyet gösteren Dünya Kardeşlik Birliği Evrensel Birliği Birleşim Merkezi
Derneği'ne üye olmasını isteyen vakıf elemanı, üyelik broşürü de bırakmış."
yapılanmayı tamamlamak istedikleri
belirtildi. Amaçları ise, vakfı Bilecik'te etkin hâle getirerek,
her gün
Bilecik'te ne olup bittiğini öğrenmek... Çünkü vakıf elemanı her gün her gece
vakıf merkezini arayarak Bilecik'teki olup biten her şeyi anlatmak zorunda."
karşımıza çok ilginç iddialar çıktı. İddiaların başında,
Vakfın kurucusu Vedia Bülent Çorak'ın
kendini peygamber ilân ettiği, Bilgi Kitabı adı
altında bir kitap yazdığı ve bu kitabı 'son kutsal kitap' olarak
ânse ettiği geliyor...
1966 yılında başlayan bu akım, 1993 yılında resmileşen yapı, 2014 yılında kıyâmetin
kopacağını ve kendi kutsal kitaplarının hüküm sürmeye başlayacağını
iddia ediyor... Bu nedenle geçmiş dinleri
ve bu dinlerin getirdiklerini inkâr eden
vakfın Uzaylı anlayışı mevcut ve vakfın kurucusu Vedia Bülent Çorak,
alfa
kanalından kendisine ilâhî mesajlar geldiğini de iddia ediyor. Dünyâ'nın bir
çok ülkesinde
yapılanması olduğu, Türkiye'de ise bir çok şehirde yapılanmasını
tamamlayan vakfın, 81 ilde örgütlenmeyi
hedeflediği belirtiliyor."
Ruh Çağırma ve Hipnoz toplantılarına katılan sıradan bir
evkadınıyken, bu faaliyetlerinden olsa gerek,
farklı bir Ruh hâline girip,
Uzaylı güçlerden mesaj aldığını iddia etmeye başlar.
Bu sırada Psikolojik
tedâvi gördüğü iddia edilen Çorak'a, eşinin bile inanmadığı ifâde ediliyor.
Çorak'ın iddiaları arasında, 'Uzay'dan geldiğini, peygamber üstü bir varlık
olduğunu
ve hatta Yüce Yaratıcı'nın Yeryüzü'ndeki yansıması olduğu' da bulunuyor.
1993 yılında İstanbul'a taşınan Çorak,
Dünya Kardeşlik Birliği Evrensel
Birleşim Merkezi Derneği ile Mevlâna Yüce Vakfı'nı kuruyor.
Bülent Çorak'ın, UFO'lar aracılığıyla fasikül fasikül yazdırıldığı iddia edilen
ve `Bilgi Kitabı`
denilen 621 sayfalık bir kitabı bulunuyor."
'Ne var, canım bunda? Mevlâna ismi varsa,
kesin iyi bişeydir.' Ama içine girdiğiniz zaman
Mevlâna'dan uzak bir dünya
çıkıyor karşınıza."
Sonra bir gün provalardayken biri elinde
telefon, 'Ben bağlantı yapıyorum' deyip,
bi yerleri aradı, telefonunu da açık
bıraktı. Bu bir,iki,üç derken dayanamadım
'Ya, siz kimi arıyorsunuz, Allah aşkına?'
dedim.....
Kendileri 'Uzaylılar'la bağlantıya geçtiklerini' söylediler!....
'Nerde olduğumuzu ve ne yaptığıızı biliyorlar.
O zaman, bizi koruyup
kolluyorlar.' ... İyi mi?..."
katılmışlığım var, ne de Bilgi Kitabı'nı okumuşluğum... Ama
ileride Bilgi Kitabı'nı elime alıp karıştıracaktım da."
'Tanrı'nın egolarının olduğunu' (hâşâ!)
söyledi, hatta biri 'Ben belki Şeytan bile olabilirim,' dedi."
Ya, dersin tabii ki, ama bulunduğun çatı çok önemli. Seni içeri soktuklarında
Mevlâna Kardeşliği
olarak giriyorsun da, ben Mevlâna'nın ağzından 'Tanrı'nın egoları vardır'
(hâşâ!) diye bir şiirini duymadım!"
Bakın şu
bir örnek giyinmiş kadın ve erkek kisvesindeki EŞŞEK SÜRÜSÜ'ne!.. Şeyh Abdullah'ın
İsmâilî tarikatının saf müritlerine dediği gibi,hepsi EŞŞEK!.. Ve o resimlerde
yer almayan 4.500-5.000 eşşeğe bir sorun!.. İçlerinden biri çıkıp ta bu basit
cümleyi kurabilmiş mi?.. İşte o yüzden hepsi MESLEK DİPLOMALI EŞŞEK!..
Devam edelim, bu aklı başında kişinin mantıklı değerlendirmelerine:
- "Sembol olarak piramit üçkenlerini kullanırlar. O Tanrı'dır, K İsâ, M ise
Muhammed'dir.Ama şöyle birşey var ki, "Onun hikâyesi de şu şekilde: Bir gün evde temizlik yaparken bâzı sesler duyuyor
ve yazması gerektiğini anlıyor. "Ya, tabii şimdi UFO'ları bilmiyoruz ki... Telepati kurup görüşen varsa da, bir
tek kendine saklıyor. Gene duralım... Gördünüz mü, "bilimsel şüphe" nedir?..
"Gökten bilgi iniyorsa, bu vahiydir. Vahiy de Cebrâil vâsıtasıyla iner"
dedin mi, akan sular durur. Neymiş, UFO'lar Melek'miş!.. Hiç mâdenî bir Uzay gemisi
"melek" olur mu?.. Hiç bir "melek" Uzay gemisi de olsa, uçağa, gemiye, trene,
otobüse biner mi?.. Hani, böyle bir sapıklığı vaktiyle Fethullahçı Samanyolu
televizyonu yapmış, Şevkat Tepe dizisinde Hz. Muhammed'i siluet hâlinde Yeryüzü'ne
indirmiş, insanlarla görüştürmüş, sonra
bir kamyonetin arkasına bindirip götürmüştü!.. Niye gökten inip tekrar çıkacağına,
kamyonetle gittiğini kimse açıklıyamamıştı... Sapık tarikatların birbirinden farkı
yok!..
Bunlara göre Hz. Mûsâ'dan Atatürk'e kadar bütün üstün şahsiyetler Uzaylı'dır!..
Hiç olur mu öyle şey?
Rahmetli Mustafa Kemâl Atatürk, sizin benim gibi bir insandı. Uzaylı falan değildi!.. Yüce
Peygamberimiz Hz. Muhammed, "Ben de sizin gibi bir insanım.
Yer, içerim" demiş iken, nasıl
kalkar da onu "Uzaylı" gösterirler, anlamam... Peygamber'in bu sözü Kehf Sûresi 110. âyete,
Fussilet Sûresi 6. âyete dayanır... Atatürk de, "Benim fâni vücûdum
elbet bir gün toprak
olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebed payidar ve muzaffer olacaktır" diyerek
kendini bu Dünyâ'nın
toprağına bağlamış iken, nasıl onu "Uzaylı" sayabilirsiniz ki?.. Eğer bütün ulu
kişiler Uzay'dan geldi ise, bu Dünyâ'nın "Tekâmül Ortamı olma" vasfı kalır mı?..
Hiç kimse bu Dünyâ'da Tekâmül edemiyecek mi?..
Sonra Mûsa, İsâ, Muhammed (s.a.v.) gibi Tekâmül edip Peygamberlik mertebesine ulaşmış insanlar,
neden Reinkarne olsunlar?.. Onların yeniden Dünya Tekâmülü'ne ihtiyaçları mı var?.. Vazife ise
konu, onlar vazifelerini zâten geçmişte yapmışlar!..
TÜRKLER'in ve TÜRKİYE'nin özel bir yeri ve vazifesi olduğu doğrudur. Bunun
tesbiti, Cenap
Başman'dan, Bülent Çorak'tan çoook önce Kaşgarlı Mahmud tarafından 1072 yılında
yapılmıştır. Şöyle ki:
- "Yüce PEYGAMBER'in bir hadisine göre,
ALLAH-Û TEÂLÂ 'Benim bir ordum vardır, ona TÜRK adını verdim - "İşte bu, TÜRKLER için bütün insanlara karşı üstünlüktür. Yüce TANRI, onların
adlandırılmasını kendisi üstlenmiş, Ayrıca TÜRK öyle bir kapsayıcı, birleştirici bir kavramdır ki, TÜRKİYE'deki Rumlar'ı,
Ermeniler'i, Yahudiler'i, Süryâniler'i,
Keldâniler'i, Levantenler'i bağrına basar, kendinden ayırmaz, onlara bu topraklarda yabancılık
hissettirmez!.. Rum Ortodoks Kilisesi Patriği
Bartolameos bile "Ben TÜRK'üm" , Ermeni asıllı
vatandaşımız
Levon Dabağyan "Ben TÜRK'üm" der de, Rum kökenli şarkıcı Fedon "Ben
TÜRK'üm" der de, şu kürtçüler niye demez?!..
Der, der!... Bir gün gelir, onlar da der!.. TÜRKLÜK onları zâten kapsar.
Devam edelim, bu gerçek aydın kişinin anlattıklarına:
- " 'Ulan,' diyorsun 'Mevlâna diye geldik, Uzaylı çıktı... Uzaylı soruyorsun,
kadın peygamber çıkıyor, falan' derken, Ayrıca '2000 yılında Dünyâ'nın sonu gelicek,' dediler, 2009 oldu, hâlâ bişi yok!..
"Bir de 'Güneş Öğretmenliği' vardı. Bu öğretmenler 6 kişi toplamalı.
Toplayamazsa dernekten ihraç ediliyor. "Güneş Öğretmeni oldun, 6 kişi buldun, bilincin tamâmen açılma noktasına gelmiş
demektir o zaman. "Bunu pek fazla kimse bilmez, dernekte 'konsey' vardır. Yuvarlak masada, en
başta Vediha Çorak oturur. Şunlar da kısa kısa değerlendirmeler... Yine İnternet'ten alındı:
- "Küçücük çocuklara 'bismillah demiyeceksin, bu çok saçmaaa' diyenleri barındıran kâfir
topluluktur."
- "Alt komşumuz bu derneğe üye ve aynı zamanda kedisinin Reenkarne olduğunu
söylemekte!"
- "Yaklaşık 15 senedir çok yakınım bir insanı kaptırdığım şerefsiz, âdi,
sömürgeci, vantuz topluluk... - " http://www.ozeldedektif.com/mevlana.html
"Demirlibahçe Mah. Ağaçlı Sok. 8/A Mamak, Ankara
Bu uyduruk dernek ve vakıf kendini şöyle tanımlıyor:
- "Merkezimiz Anadolu Türkiye'sinde İstanbul şehridir. Derneğimizin İzmir,
Ankara, Antalya, Bursa, "Sâdece Merkez odağımızda (diğer şehir ve ilçe şubelerimiz hâriç) 4.500 üyemiz
vardır. "Kitabımız Almanca, Arnavutça, Farsça, Flamanca, Fransızca, İbrânîce, İngilizce,
İspanyolca, İsveççe, "Bunun dışında kitabın tümü olmasa da, kitabı tanıtıcı fasiküller Arapça, Çince,
Danca, Hintçe, "1995 yılından itibâren her yıl 1 Kasım târihinde 'Evrensel Kardeşlikten Dünya
Barışına Çağrı' İşte böyle... Bu dernek ve vakıf kılıflı sapık tarıkat Altın Çağ adlı bir de
dergi çıkarıyor... Çıkarttığı
dergide, homoseksüelliğe övgü, âile ve iffetli kadın tipine sözgü yağdırılıyor. "Bilgi Kitabı"
dedikleri zırvalar kümesinde târifler, tasnifler,
iddialar var. Sakın ola ki, adres verdik diye okuduklarınıza kapılmayın!.. Sonra siz de
İsmâiliye Tarikatı Şeyhi Abdullah'ın ve ondan sonra gelen bütün şeyh bozuntularının
saf müritlerine dedikleri gibi EŞEK SÜRÜSÜ'ne dâhil olursunuz!
Bir de şu bilimdışı açıklamalara bakın. Neymiş?.. İlk Çağ, Orta Çağ vesâireden sonra bakın,
ne çağlar geliyormuş?..
"1. Uyanış Çağı : Bu, yaşamış olduğumuz Geçiş Boyutu ve bugüne kadar bizlere
bildirilen KIYAMET "2. Yeni Çağ : Burada alışılagelmiş dönemlerin dışına taşılarak, Bilinmeyene
Ulaşma - Çalışma "3. Altın Çağ : 23. Yüzyıl'dan sonra 7 Asırlık bir dönemin yaşamını kapsar.
Burada Birlik - Bütünlük "4. Işık Çağı : Altın Çağ'dan sonra başlayacak olan çağa, Işık Çağı denilmektedir.
Bu 30. Yüzyıl'dan sonra "BİLGİ KİTABI : 1.11.1981 yılında Birleşik İnsanlık Realitesi Kozmos Federal
Meclisi tarafından "Göksel Otoriteler Alfa Giriş - Omega Çıkış Projesine göre hazırlanmış olan
Bilgi Kitabı'na KURTULUŞ KİTABI da demektedirler. Çünkü 9 Katman'dan oluşan
OMEGA Kanalı'nın tüm Frekansı olan 76. Enerjiyi alabilmenizi, "Her güneş sistemi kendi boyutunun Evrim'ini yapmak ile mükelleftir. Bizim
Evrim ve Çıkış Boyutumuz SATÜRN'dür. Hani deveye, "Boynun eğri" demişler, o da "Nerem doğru ki?" cevâbını vermiş!..
Bunlar deve değil, EŞŞEK!.. Hem de şeddeli EŞŞOĞLU EŞŞEK!.. Hiçbir yerleri, hiçbir
söyledikleri, yazdıkları doğru değil!..
"Boyutumuz Satürn'dür" diyor... Bir defa Satürn gezegeni
bizim de içinde bulunduğumuz 3 boyutlu âlemin bir parçasıdır. Kütlesi Dünyâ'nın
kütlesinin 318 katıdır. Çapı ise 143.000 km'dir.
Hacmi Dünyâ'nın hacminin 1.323 katıdır. Gezegenin en dış tabakasında 20.000 km kadar bir
kalınlıkta moleküler hidrojen katmanı bulunur. Yüzeye yaklaştıkça basınç, yoğunluk ve ısıda
düşüş görülür. Böylelikle hidrojen gaza dönüşür... Böyle bir gezegende insanın,
veya insan benzeri bir Uzaylı'nın yaşaması mümkün mü?.. Yaşayan başka tipler varsa, onlar
kendi Tekâmülleri ile uğraşmaktadırlar.
Nirvana Hint felsefesinin bir
parçasıdır. Bizimle alâkası yoktur ama benzer inançlarımız vardır. Nirvana, ölümden sonra değil,
burada ve şu anda gerçekleştirilebilecek bir Rûhî Merhale'dir, yâni Ruhsal Aşama'dır. İstek ve
arzuların bitmesi, ıstırâbın artık olmadığı bir iç dinginliğine, aşkın bir sevince ulaşmaktır.
"7. Boyut insanlığın son Evrim sınırı"ymış!.... E, hani Omega 24. Boyut vardı. Biz o zaman
baştan sınıfta çakmış oluyoruz!..
"76. Enerji" nedir bilemedik ama, biri çıkıp ta, 1. Enerji'den başlayıp, 2. , 3. , 5. , 10. ,
25. , 50. , 75. Enerjiler'i bize bi anlatsa da, 76. Enerji'yi kavrayabilsek!..
Sevgili dostlar!.. Biz ilk yazımızda "Spiritualistler!..
Ruhiyatçılar!.. Öte Âlem'le ilgilenenler!.. Gizli İlimler Meraklıları!.. " demiştik, şimdi
ekliyoruz: Ey UFO'cular!..
Peygamberler, Melekler, Buda, Zerdüşt, Konfüçyüs, Dört Halife ile görüşülemez!... Gelmezler!..
Bizim görmediğimiz âlemde Ruhlar gibi nice Varlık vardır. Cinler, Periler...
Muhtemelen Uzaylılar da
vardır ama, bunlarla görüşme olmaz!.. Ama bir CİN veya bir GERİ RUH gelip kendini
bunlar gibi gösterebilir. Sayfalarımızda gerçek bir irtibatın nasıl
kurulabileceğini, nasıl denetlenebileceğini, alınan bilgilerin nasıl inceleneceğini
göstermeye çalıştık. Biraz ibreti alın!.. Böyle sapkınlıklara
kalkmayın!.. Sapmış olanları da bu delilleri göstererek uyarın!..
Ruhi Selman
selman@journalist.com
NOT: Kendini Medyum diye yutturan Bülent Çorak adındaki bu sapkın kadını
öylesine detaylı inceledik ki, bıktırmamak için, bundan sonra ele alacağımız
şahıs ve gruplar hakkındaki değerlendirmelerimizi bu kadar uzatmıyacağız.
O yüzden, zaman zaman dönüp bu sayfaya bakmakta yarar var. "Nereden incelediniz?"
derseniz,
SAKİNE AK bu konuda çok güzel bir tez hazırlamış: Ona da bakmanızı tavsiye ederim.
- BİR SPİRİTUALİSTİN DÜNYASI - ANA SAYFA
üzerlerinde musevî yıldızları vardır.
Dernek kapılarında musevî yıldızları vardır. Sorduğun zaman sana alâkasız bişiler
söyler. Bana sorarsan, hepsi Mason'dur. Bir çeşit misyonerlik yapıyorlar.
Vediha Çorak denilen dernek başkanı ki,
bu kadın derneklerince
peygamberliğini ilân etmiştir. Başkanlığını bu kadın yapar."
Kadın o günden bugüne yazıyor... Bâzen
yazmadığı da oluyor. Yine bir gün
Bağdat Caddesi'ndeki derneklerine tiyatro
amaçlı gittiğimde yanyana dizilmiş 5 tane üstü kapalı
ama çalışır vaziyette
bilgisayarlar gördüm. 'Bu bilgisayarlar neden açık?' diye sorduğumda
bana 'o bilgisayarlara bilgi indiğini' (vahiy) söylediler. 'Bu vahiylerin
Cebrâil aracılığıyla inmesi gerekmiyor mu?' dedim.
'UFO'lar her biri birer
Melek'tir zâten, iyileri olduğu gibi kötüleri de vardır,' (dediler.)"
Muhakkak varlar ama, iyi mi kötü mü, bir fikrimiz yok.
Kötülüğünü görmedik ama, iyiliğini de görmedik.
Hatta biz tam anlamıyla Uzaylı
göremedik."
ve onları doğuya
yerleştirdim. Bir ulusa kızdığım zaman TÜRKLER'i o ulus üzerine musallat ederim,'
diyor."
onları Yeryüzü'nün en yüksek yerinde,
havası en temiz ülkelerinde yerleştirmiş ve onlara 'Kendi Ordum' demiştir.
Bunların yanı sıra TÜRKLER'in güzellik, sevimlilik, zariflik, incelik, tatlılık, büyüklere saygı,
sözünde durma, sadâkat,
alçakgönüllülük, yiğitlik, mertlik gibi her biri ayrı ayrı övülmelerini
gerektirecek erdemlerini anmaya bile lûzum yoktur!"
benim askerlik vakti geldi. Kaydımı
dondurmadım, onlar da ben dondurmadım diye beni silmişler.
Ben de bir daha dönmedim.
Zâten şu anda kaydım olsa, kendim silerdim...."
Kısacası, bunlar nedir, size söyliyim: Siyonist, Mason, Sabetayist karışımı..
Seni, senin isteklerine saygı duyarak yoldan çıkartan bir tarikattır..."
Bu da seni 6 kişiyi mecbûren bulmaya
zorluyor. Her giren kişi Devlet idâresinde yasal gözüktüğü için en az
(en son 5 TL)
vermeli. Millet Güneş Öğretmenliği için çırpırnıyor.
Paranın kaynağını siz hesap edin."
Güneş Öğretmenleri sergi yapabilir, oyunlar yazabilir,
dernekte Konsey'e girebilir."
Hepsi temiz giyinir. Bu insanları öyle sıklıkla
görmen biraz zordur. Bir çeşit gizli koruma gibidirler.
Ben ilk Konsey'le
tanıştığımda, dediğim gibi, 19 yaşındaydım. Öyle bir
telâş var ki kapıda,
sanırsın içeride bütün peygamberler toplanmış,
konuşuyorlar gibi... İnanılmaz bağlamışlar kendilerine."
Geberesice Bülent denen o kadın da sözde '2003
yılında öleceğini' vahiy almış idi.
5 senedir geberecek, hasretle bekliyoruz."
İlhan İrem'in de içinde bulunduğu vakıftır. Dünya Kardeşlik Birliği
Merhale Sokak (Beştepe)"
http://www.bulurum.com/details/4a5562bh020a44agd0d_0ia4b50h7fcf "
Tekirdağ, Adana, Mersin, İzmit (Kocaeli) ve Hatay'da
şubeleri bulunmaktadır. Bunun yanısıra
İstanbul'da Bakırköy, Beyoğlu,
Beykoz, Eyüp, Kartal, Maltepe, Sarıyer, Şişli, Ümraniye,
Üsküdar, Tuzla ve;
Ankara'da Altındağ ve Yenimahalle; İzmir'de Buca ve Konak;
ve Antalya ilimizde de Serik gibi
ilçe merkezlerimizde faaliyetlerimizi
sürdürmekteyiz. Bunun dışında çeşitli merkezlerde de
odaklarımız bulunmaktadır."
Ayrıca tüm Dünya'da Bilgi Kitabı ortamında hizmet veren pek çok
odaklarımız da mevcuttur.
Bunlardan bazıları ABD, Almanya, Arjantin, Brezilya, Dubai, Ekvator, Hırvatistan,
Hollanda, İngiltere,
İrlanda, İspanya, İsrail, İsveç, İsviçre, Kanada, Kanarya
Adaları, Kolombiya, Meksika, Polonya, Rusya,
Sırbistan, Şili, Ukrayna,
Venezuela'dadır. Bunun dışında ABD, Avusturalya, Avusturya,
Danimarka, Fransa,
Güney Afrika, Hindistan, İtalya, Japonya, Kanada, Lübnan, Moldovya, Norveç,
Romanya, Tayland, Tibet ve Yeni Zelanda'nın bir çok şehirlerinde bizimle
irtibatta olan
ve Bilgi Kitabı ortamında hizmet veren pek çok dostlarımızla
devamlı diyalog hâlindeyiz."
İtalyanca, Lehçe, Portekizce, Rusça ve Sırpça’ya tamâmen
çevrilmiş durumdadır. 1996 yılında İngilizce
ve Türkçe olarak kitap halinde
ciltlenerek ilk baskısı yayınlanmıştır.
Daha sonra Almanca, Rusça, İbranice,
İsveççe, İspanyolca ve Flamanca baskıları yapılan kitabımızın
Türkçe, İngilizce
ve Rusça ikinci baskıları da yapılarak dağıtıma alınmıştır."
Japonca, Norveççe, Tai ve Yunanca'ya çevrilerek bu dillerde
tanıtım setleri hazırlanmıştır."
sloganı ile bir sempozyum devreye almaktayız."
tâbir edilen dönemdir. Şu an Planetimiz bu kaosun içindedir."
- Araştırma - İdrâke varma Dönemi devreye girecektir. İki
asırlık Kozmik Çağ bu dönemi yaşayacaktır."
Bilinci doğrultusunda, Evrensel Şuurun ve Birleşiminin
Direkt İdrâkine varılarak, Planetimizde henüz anlaşılamayan,
fakat tanıtmaya
çalıştığımız bir Mekanizmanın - Sistemin - Tanrısal Düzenin -Realitenin
Varlığına tan
ık olunacak ve Bilinmeyenlere Bilinçli olarak kanat açılacaktır."
(Bu Altın Çağ tâbirini ilk Nostradamus kullanmıştır, Hıristiyan terimidir.
Her nekadar
Türk Mitolojisi'nde geçtiği söylenirse de, biz Müslümanlar'da
böyle birşey yoktur!)
devreye girecek bir çağdır ki burada direkt Allah'ın
Düzeni devrededir."
Anadolu Türkiyesi'ne, ALFA Kanalı'ndan yazdırılmaya
başlandı.
1996 yılında Bilgi Kitabı adı ile basılan bu kitabın, Planetimiz'de
aynı görüşü paylaşan dostlara ulaştırılması
istenmiştir. Kitabın bir başka
özelliği de, bugüne kadar Dünyâmız'a indirilen ve kutsal kitaplar olarak bilinen
Tevrat - Zebur - İncil - Kuran ve Uzak şark felsefelerinin tüm
frekansları, Kadir Enerji odağının enerjisi ile
birleştirilerek 6 frekansın bir
Bütün olarak Kitab'ın tüm harflerine yüklenmesidir. Ancak daha evvel de
söylediğimiz gibi
bu Kitap tapılacak bir Kitap değildir. Rehber bir Kitaptır.
Bu neden ile Kitap tüm İnsanlığın Kitabı olarak Planetimize hediye edilmiştir."
ancak bu Kitab'ın
içinde birleştirilmiş olan tüm Kutsal Kitaplar'ın frekansları sağlamaktadır."
Omega'ya buradan geçilir. 6. Boyut
Nirvana Ölümsüzlük Boyutu'dur. 7. Boyut İnsanlığın son Evrim sınırıdır
ve
burası Satürn'dür. Yâni buraya ulaşabilmiş İnsan Bilinci, Hakiki İnsan olarak
Ruhsal Enerjisi'ne sâhip çıkar
ve Omega'dan çıkış hakkı kazanır."
"Geldim" diyenler Aldatıcı, Artniyetli, hatta Tehlikeli Varlıklar'dır. Hele ALLAH'tan mesaj falan
alınmaz!..
- Bülent Çorak'tan Uzaylı "Tebliğ"i - ALTON'DAN MESAJ
- BİR TEBLİĞ
- KADIN HAKKINDA BİR TEBLİĞ
- ÖLÜM VE SONRASI
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 1
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 2
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 3
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 4
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 5
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 45
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 46
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 47
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 48
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 49
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 50
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 51
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 52
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 53
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 54
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 55
- BİR OBSESYON VAK'ASI
- ÖTE ÂLEM'DEN ŞİİRLER - 1
- RÜYÂLAR - 1
- RÜYÂLAR - 2
- REİNKARNASYON - 1
- REİNKARNASYON - 2
- ANADOLU'DA REİNKARNASYON ŞİİRLERİ
- İRLANDALI ŞÂİR JAMES CLARENCE MANGAN ANADOLU'DA MI
YAŞADI?
- FİNCAN CELSELERİ - 1
- FİNCAN CELSELERİ - 2
- FİNCAN CELSELERİ - 3
- EKMİNEZİ ÇALIŞMASI
- RÛHÎ FİLİMLER - 1
- ENTERESAN RÛHÎ OLAYLAR
- ERGUN ARIKDAL VE SÂDIKLAR PLÂNI'NI TENKİT
- CENAP BAŞMAN VE MARON TARİKATI
- SAPKIN RAEL TARİKATI
- TRANSANDANTAL MEDİTASYON KANDIRMACASI
- MELEKLER'DEN MESAJ ALDIĞINI SANAN ŞAŞKINLAR
- ŞEYTANA TAPAN SATANİSTLER
- SILVER BIRCH TEBLİĞLERİ
- KRYON "TEBLİĞ"LERİ VE LEE CARROLL'UN "MEDYUM"LUĞU
- J. Z. KNIGHT ADLI KADIN MEDYUM VE RAMTHA "TEBLİĞ"LERİ
- AKHENATON VE KURGU AGARTA "TEBLİĞ"LERİ
- "SÜPER İNSANLIK" DERNEĞİ VE UYDURUK "TEBLİĞ"LER
- ZIRVA RA-KA TEBLİĞLERİ
- SÂDIKLAR PLÂNI'NI TENKİT - 2
- KASYOPYA CELSELERİ'NDE ATMASYON, KITIRASYONLAR
- RA "TEBLİĞ"LERİ
- HAYÂLÎ ANDROMEDA KONSEYİ
- VARMIŞ GİBİ YUTTURULAN PLEİADES KONSEYİ
- HATHOR GEZEGENİNDEN İNANDIRICI OLMAYAN MESAJLAR
- ÜSTAT KUTHUMİ'DEN SAHTE İNCİLER
- ARKTURUSLULAR'DAN ZIRVA MESAJLAR
- MEKTUPLAR