BİR SPİRİTUALİSTİN DÜNYASI

ŞEYTANA TAPAN SATANİSTLER

Şimdi diyeceksiniz ki, "Satanist zâten 'Şeytan'a tapan' demek değil mi?.. ŞEYTANA TAPAN SATANİSTLER başlığın 'Şeytan'a Tapan Şeytan'a Tapanlar' gibi yanlış olmuyor mu?..
Hayır!.. Satanistler'in hepsi Şeytan'a tapmaz. Çoğu Şeytan'dan medet umar ama, bu davranışıyla ona taptığının farkında değildir. Onun için biz işe Şeytan'a tapmanın nasıl ortaya çıktığını, nasıl yayıldığın anlatarak başlıyacağız.

Satanizm aslında Hıristiyanlığın içinde gizlidir...
Yalnız biz "Hıristiyanlık" derken Hz. İsâ'nın yolunu benimsemiş olanları kastetmiyoruz. Onu peşinen belirtelim... İnternet'i şöyle bir taradık. Biri hâriç, Satanizm hakkında dişe dokunur bir açıklama bulamadık. Zâten Satanistler'in Türkiye'de ortaya çıktığı 90'lı yıllarda televizyon kanallarında dinlediğimiz "uzman"ların açıklamaları, gazetelerde yazılanlar bizim hiç tatmin etmemişti. Çünkü hiçbirisi işin aslına temas etmemişti. Hâlâ edeni görmedik. Biz işte o tek sayfadan yararlandık. Sonra İnternet'te sıkıntısını anlatan gençlerin ifâdelerini, gazetecilerin görüşlerini aldık. Hepsi ile birlikte, Spiritualizm'le alâkası olmamasına rağmen, Şeytan'la İrtibat'ın ne kadar yanlış olduğunu anlatmaya çalıştık.

Haa, alışkanlığımızı bırakıp, niye mi böyle "beyaz" bir sayfa seçtik?.. Şeytan'a Tapanlar beyazdan, sâfiyetten, temizlikten hoşlanmazlar da, ondan!.. Hemen kendilerini belli etsinler diye!..

Lâfı uzatmıyalım... Satanizm aslında Hıristiyanlığın içinde gizlidir ama, biz "Hıristiyanlık" derken Hz. İsâ'nın yolunu benimsemiş olanları kastetmiyoruz... İsâ Aleyhisselâm hayatta iken ona düşman olan, onu öldürmeye kalkan, ama o öldükten sonra birden çölde "hidâyet"e erip, en büyük havâri kesilen, adını Saul iken Paul'e (Sen Pol) dönüştüren, bizde Pavlus diye bilinen Yunan asıllı açıkgözün kurduğu Hıristiyanlık'tan bahsediyoruz. Satanizm işte o Hıristiyanlığa dayanır!..

"Nerden çıkardın Pavlus'un Hıristiyanlığı kurduğunu?" demeyin. Açın Kutsal Kitâb'ı, bakın! Pavlus'un yazdıklarının, "Resullerin İşleri" ile berâber, Dört İncil'in toplamından fazla olduğunu göreceksiniz!..

Hıristiyanlık Hz. İsâ'ya dayanmaz, Pavlus'e dayanır!... Pavlus'un görüşlerinden kaynaklanan Hıristiyanlık, ALLAH, İnsan ve Şeytan ilişkilerini, İslâmiyet'ten farklı anlar.

İslâmiyet'te Şeytan'ın ALLAH'la bir problemi yoktur. Yâni Şeytan, ALLAH'ı inkâr etmez. Tam tersine, daha önce anlattığımız gibi Melekler'in arasındadır, hatta bir dönem onların hocası olduğu söylenir. Âdem'e Secde noktasına gelinceye kadar Tanrı'nın bütün emirlerine itaat eder, Azâzil diye bilinir. Âdem'e secde etmeyişi de bir kıyaslama olayına dayanır. "Beni ateşten, onu çamurdan yarattın" (Â'raf Sûresi, 12. Âyet) diyerek secdeyi kabullenmez. Bu yüzden de azarlanır. . Ama Tevrat'a göre yılan kılığında gelir, Âdem ile Havva'yı kandırarak onlara buğdayı yedirir. Sonunda hepsi birlikte Cennet'ten kovulurlar!..

İşte İslâm ile Pavlus'un Hıristiyanlığı arasındaki fark bu noktada başlar. Ama bunu daha iyi anlayabilmek için Tevrat'tan bir bölüm alalım... Bildiğiniz gibi, Tevrat sonradan yazıya geçmiş, bu arada tahrifata uğramıştır. Eldeki en eski Tevrat Nüshası M.S. 1200'lü yıllara âittir. Halbuki Hz. Musâ M.Ö. 1500'lü yıllarda, veya en erken 1300'lü yıllarda yaşamıştır... Naklettiğimiz kısmın İslâmî anlatışla farkını görmek size kalmış.

- Tekvin, 1. Bâb / 26 Tanrı, "İnsanı kendi sûretimizde, kendimize benzer yaratalım" dedi, "Denizdeki balıklara,
gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, Yeryüzü'nün tümüne egemen olsun."
27 Tanrı insanı kendi sûretinde yarattı. Böylece insan Tanrı sûretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı.
28 Onları kutsadı ve, "Verimli olun, çoğalın" dedi, "Yeryüzü'nü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara,
gökteki kuşlara, Yeryüzü'nde yaşayan bütün canlılara egemen olun.
29 İşte Yeryüzü'nde tohum veren her otu ve tohumu meyvesinde bulunan her meyve ağacını size veriyorum.
Bunlar size yiyecek olacak.
30 Yabanıl hayvanlara, gökteki kuşlara, sürüngenlere - soluk alıp veren bütün hayvanlara - yiyecek olarak yeşil otları veriyorum." Ve öyle oldu.

2. Bâb / 7 RAB Tanrı Âdem'i topraktan yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Âdem yaşayan varlık oldu.
8 RAB Tanrı doğuda, Aden'de bir Bahçe
(Cennet... kelime o demektir) dikti. Yarattığı Âdem'i oraya koydu.
9 Bahçe'de iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçe'nin ortasında yaşam ağacı ile "iyiyle kötüyü bilme" ağacı vardı.

15 RAB Tanrı Aden Bahçesi'ne bakması, onu işlemesi için Âdem'i oraya koydu.
16 Ve ona, "Bahçe'de istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin" diye buyurdu,
17 "Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün."
18 Sonra, "Âdem'in yalnız kalması iyi değil" dedi, "Ona uygun bir yardımcı yaratacağım."
19 RAB Tanrı yerdeki hayvanların, gökteki kuşların, hepsini topraktan yaratmıştı. Onlara ne ad vereceğini görmek için
hepsini Âdem'e getirdi. Âdem herbirine ne ad verdiyse, o canlı o adla anıldı.
20 Âdem bütün evcil ve yabanıl hayvanlara, gökteki kuşlara ad koydu. Ama kendisi için uygun bir yardımcı bulunmadı.
21 RAB Tanrı Âdem'e derin bir uyku verdi. Âdem uyurken, RAB Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı.
22 Âdem'den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratarak onu Âdem'e getirdi.
23 Âdem, "İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik, etimden alınmış ettir" dedi, "Ona 'Kadın'
(İşşa) denilecek,
Çünkü o Adam'dan
(İş-İbrânîce) alındı."
24 Bu nedenle Adam anasını babasını bırakıp karısına bağlanacak ve ikisi tek beden olacak.
25 Âdem de, karısı da çıplaktılar, henüz utanç nedir bilmiyorlardı.

3. Bâb / RAB Tanrı'nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına,
"Tanrı gerçekten, 'Bahçe'deki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin' dedi mi?" diye sordu.
2 Kadın, "Bahçe'deki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz" diye yanıtladı,
3 "Ama Tanrı, 'Bahçe'nin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz' dedi."
4 Yılan, "Kesinlikle ölmezsiniz" dedi,
5 "Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız."
6 Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi.
Yanındaki kocasına verdi. Kocası da yedi.
7 İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.
8 Derken, günün serinliğinde Bahçe'de yürüyen RAB Tanrı'nın sesini duydular. O'ndan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler.
9 RAB Tanrı Âdem'e, "Nerdesin?" diye seslendi.
10 Âdem, "Bahçe'de sesini duyunca korktum. Çünkü çıplaktım, bu yüzden gizlendim" dedi.
11 RAB Tanrı, "Çıplak olduğunu sana kim söyledi?" diye sordu, "Sana meyvesini yeme, dediğim ağaçtan mı yedin?"
12 Âdem, "Yanıma koyduğun kadın ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim" diye yanıtladı.
13 RAB Tanrı kadına, "Nedir bu yaptığın?" diye sordu. Kadın, "Yılan beni aldattı, o yüzden yedim" diye karşılık verdi.
14 Bunun üzerine RAB Tanrı yılana, "Bu yaptığından ötürü bütün evcil ve yabanıl hayvanların en lânetlisi sen olacaksın" dedi,
"Karnın üzerinde sürünecek ve yaşamın boyunca toprak yiyeceksin.
15 Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu birbirinize düşman edeceğim. Onun soyu senin başını ezecek,
Sen onun topuğuna saldıracaksın."
16 RAB Tanrı kadına, "Çocuk doğururken sana çok acı çektireceğim" dedi, "Ağrı çekerek doğum yapacaksın.
Kocana istek duyacaksın, seni o yönetecek."
17 RAB Tanrı Âdem'e, "Karının sözünü dinlediğin ve sana, 'meyvesini yeme', dediğim ağaçtan yediğin için,
toprak senin yüzünden lânetlendi" dedi, "Yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın.
18 Toprak sana diken ve çalı verecek, Yaban otu yiyeceksin.
19 Yaratılmış olduğun toprağa dönünceye dek Ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın.
Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın ve yine toprağa döneceksin."
20 Âdem karısına Havva
(hayat-İbrânice) adını verdi. Çünkü o bütün insanların (hayat) anasıydı.
21 RAB Tanrı Âdem'le karısı için deriden giysiler yaptı, onları giydirdi.
22 Sonra şöyle dedi: "Âdem iyiyle kötüyü bilmekle bizlerden biri gibi oldu. Şimdi yaşam ağacına uzanıp meyve almasına,
yiyip ölümsüz olmasına izin verilmemeli."
23 Böylece RAB Tanrı, yaratılmış olduğu toprağı işlemek üzere Âdem'i Aden Bahçesi'nden çıkardı.
24 Onu kovdu; yaşam ağacının yolunu denetlemek için Aden Bahçesi'nin doğusuna Keruvlar
ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirdi.

Dikkat etmişsinizdir... ALLAH'ın Âdem'e isimleri öğreterek Melekler'i imtihan etmesi, Şeytan'ın secdeyi reddetmesi, yasak meyva olayından sonra Şeytan'ın mühlet istemesi Tevrat'ta yok!.. Belki de aslında vardı... Bu yüzden Hıristiyanlık'ta Dünya hayâtında İnsan ile Şeytan arasındaki mücâdele bir anlam kazanmıyor. Biz o kısmı Kur'an-ı Kerim'den alarak ekleyelim:

- "Hani Rabbin Melekler'e, 'Muhakkak Ben, Yeryüzü'nde bir halife yaratacağım,' demişti.
Onlar da 'Orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?
Oysa biz Seni hamd ile tespih ediyoruz; Seni kutsayıp yüceltiyoruz,' dediler.
(Allah) 'Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim' dedi."

(Bakara Sûresi, 30. Âyet)

- "Ve Âdem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları Melekler'e yöneltip,
'Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin' dedi.
(Melekler de) 'Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız.
Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur,
Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan Sensin' (dediler)".
Allah şöyle dedi: 'Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle.'
Âdem, Melekler'e onların isimlerini bildirince Allah,
'Size, Gökler'in ve Yer'in gaybını şüphesiz ki Ben bilirim,
yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da
Ben bilirim demedim mi?' dedi.

(Sonra) Hani Melekler'e, 'Âdem'e secde edin,' demiştik de,
İblis hâriç bütün Melekler hemen hemen secde etmişler,
İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu."

(Bakara Sûresi , 31-34. Âyetler)

- "Hani Biz Melekler'e: 'Âdem'e secde edin,' demiştik,
İblis'in dışındakiler secde etmişlerdi, o, ayak diremişti."

(Tâha Sûresi, 116. Âyet)

- "Andolsun, Biz sizi yarattık, sonra size sûret (biçim-şekil) verdik,
sonra Melekler'e: 'Âdem'e secde edin,' dedik.
Onlar da, İblis'in dışında, secde ettiler. O, secde edenlerden olmadı."

(A'raf Sûresi, 11. Âyet)

- "Hani, Melekler'e: 'Âdem'e secde edin' demiştik. İblis'in dışında (hepsi) secde etmişlerdi.
(İblis) 'Bir çamur olarak yarattığın kimseye ben secde eder miyim?' demişti:"

(İsrâ Sûresi, 61. Âyet)

- "Ancak İblis, secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı.
Allah, 'Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmamandaki maksadın ne?' dedi.
İblis dedi ki: 'Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş balçıktan yarattığın
insana secde etmem!' Allah, 'Öyleyse çık oradan, çünkü sen kovuldun!
Şüphesiz Hesap Günü'ne kadar lânet senin üzerinedir' dedi."

(Hicr Sûresi, 31-35. Âyetler)

- "Allah, 'Sana emrettiğim zaman seni secde etmekten ne alıkoydu?' dedi.
(O da) 'Ben ondan hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın,' dedi."

(Â'raf Sûresi, 12. Âyet)

- "(Allah) buyurdu: 'Sana emrettiğim zaman, seni secde etmekten alıkoyan nedir?'
(İblis): 'Ben,' dedi, 'ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın.'
(Allah) buyurdu: (Öyleyse oradan in! Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir.
Çık, çünkü sen aşağılıklardansın!'
(İblis) dedi: '(Bâri) bana (insanların) tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver.'
(Allah) buyurdu: 'Haydi, sen süre verilmişlerdensin.'
(İblis) 'Öyleyse,' dedi, 'beni azdırmana karşılık, and içerim ki,
ben de onlar(ı saptırmak) için Senin doğru yolunun üstüne oturacağım!
"Sonra (onların) önlerinden , arkalarından, sağlarından, sollarından onlara sokulacağım
ve Sen, çoklarını şükredenlerden, bulmayacaksın!'
(Allah) buyurdu: "Haydi, sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık!
Andolsun ki, onlardan sana kim uyarsa, (bilin ki) sizin hepinizden
(derleyip) Cehennem'i dolduracağım!'
(Sonra Allah, ): 'Ey Âdem! Sen ve eşin Cennet'te durun, dilediğiniz yerden yeyin;
fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zâlimlerden olursunuz,' (dedi)."

(Â'raf Sûresi , 112-119. Âyetler)

- "Allah o Şeytan'a lânet etti.
Ve o da: 'Elbette Senin kullarından belirli bir pay alacağım.
Onları mutlaka saptıracağım. Onları boş kuruntulara sokacağım,
ve onlara emredeceğim de, hayvanların kulaklarını yaracaklar.
Onlara emredeceğim de, Allah'ın yaratışını değiştirecekler," dedi.

(Nisâ Sûresi , 119. Âyet)

Dediğimiz gibi, İslâm ile Pavlus'un Hıristiyanlığı arasındaki fark bu noktada başlar... Şeytan, "ALLAH'ın insanlara fazla güvendiğini, eğer kendisine izin verilirse, onları yoldan ve baştan çıkaracağını" öne sürer!.. ALLAH ta "Ne kadar çabalarsa çabalasın, insanların tümünü ve Kendisinin has kullarını yoldan çıkaramıyacağını" belirtir ve Şeytan'a Kıyâmet Günü'ne kadar mühlet verir:

- "İblis, 'Ya Rab!.. Bana Kıyâmet'e kadar mühlet ver, dedi.
Hak teâlâ, 'Mühlet verilmişlerdensin!" buyurdu.
Şeytan dedi ki, 'Mâdem ki, beni Rahmetinden tardeyledin,
ben de buna karşılık Âdemoğulları için,
Senin doğru yolunun ortasına oturacağım.
Sonra önlerinden geleceğim, arkalarından geleceğim,
Sağ taraflarından geleceğim, Sol taraflarından geleceğim,
onları baştan çıkaracağım. Çoğunu şükreder bulamıyacaksın.'
Allah, ' Âdemoğulları'dan sana itaat edenlerle
sen ve senin zürriyetinle Cehennem'i dolduracağım!' buyurdu."

(Â'raf Sûresi, 14-18. Âyetler)

Aynı olay başka bir bölümde şöyle ifâde edilmektedir:

- "İblis, 'Ya Rab, bana onların ba'as olunacakları güne kadar mühlet ver,' dedi.
Allah 'Mâlûm olan bir zamanın gününe kadar mühlet verilmişlerdensin!' buyurdu.
İblis, 'Ya Rab!... Beni Rahmetinden tardın hakkı için,
ben de onlara Dünya gururunu ve Sana isyan etmeyi hoş gösterecek,
Hepsini azdıracağım!.. Meğer ki, içlerinden pâk ve hâlis kulların ola!' dedi
Allah 'Bu, Bana yönelmiş doğru yoldur.
Benim has kullarım üzerinde, senin bir bir Tasallut'un olamaz!.
Meğer ki, azıp sapanlardan senin izinde gidenler ola!..
Muhakkak ki, Cehennem onların hepsine karargâhtır!' buyurdu."

(Hicr Sûresi, 36-43. Âyetler)

Dikkat edilirse, Şeytan'ın ALLAH'la boy ölçüşmesi, O'na kafa tutması asla söz konusu değildir. Şeytan'ın derdi İnsan'ladır... İnsan'ı TANRI'nın doğru yolundan çıkarmak iddiasındadır... Ve hem ALLAH, hem de Şeytan gerçekten inanmış, iyiniyetli, temiz yürekli, has kulların aldatılamıyacağını belirtirler!. Şeytan'da bârizleşen kudret ve kaabiliyet ALDATMA, VESVESE VERME'den ibârettir. Gücü imân etmiş kullara yetmez!..

- "Şeytan onlara vaad eder ve onları boş umutlarla oyalar.
Oysa Şeytan'ın onlara vaadi, aldatmadan başka bir şey değildir."

(Nisâ Sûresi , 20. Âyet)

Zâten Cennet'te cereyan eden olay, yâni Âdem'le Havva'nın yasak meyvayı yemesi de, bir aldatma sonucudur.

Pavlus'un Hıristiyanlığı'na gelince; yorum çok farklıdır. TANRI insanları aydınlatmak için Dünyâ'ya (hâşâ!) oğlunu göndermiştir, ama insanlar onun kıymetini bilmemiş ve Hz. İsâ bütün bütün insanların günâhını yüklenerek ölüme gitmiştir!.. Ama sonra dirilmiştir. İsâ Aleyhisselâm'ı ALLAH'ın oğlu kabul eden, kurtulur. Kabul etmeyen mutlaka Cehennem'e gider!..

Öte yandan, Kıyâmet'e yakın Dünya çok kötü bir hâl alacak, ancak İsâ tekrar Yeryüzü'ne inerek kendi krallığını kuracaktır. Aslında İsâ, hem TANRI'nın oğlu, hem Kendisi'dir. Böylece kurulan TANRI'NIN KRALLIĞI'dır!..

Peki, bu durumda Şeytan'ın rolü nedir?..

Pavlus'un Hıristiyanlığı; İsâ'nın, yâni TANRI'nın Krallığının kurulacağı güne kadar Dünyâ'ya Şeytan'ın hâkim olduğunu kabul eder!.. Açıkça bu söylenmez, bir mesnedi yoktur ama; bu inanç, Şeytan'ın günümüzde (hâşâ!) ALLAH'tan daha kudretli olduğu gibi bir düşüncenin şuuraltında uyanmasına yol açar.

Evet, inanması zor ama, Hıristiyanlar, Dünya hayâtında henüz İsâ'nın Krallığı kurulmadığı için, Şeytan'ın hükmünün geçtiğini, o güne kadar Şeytan'ın dâima gaalip geleceğini düşünürler. "Şeytan Dünyâ'nın hükümdârı, egemenidir." (Yuhanna 12/31) Bâzen kendileri bile bu kabûlün farkında değillerdir. Hattâ "7 milyar insanın Şeytan'ın hâkimiyeti altında" olduğunu iddia edenler var. Halbuki:

-Kur’an okuyacağın vakit, o kovulmuş Şeytan'dan Allah’a sığın.
Gerçek şu ki o Şeytan'ın, imân etmiş olanlar ve Rablerine dayanıp güvenenler
üzerinde bir hâkimiyeti olamaz.
Şeytan'ın hâkimiyeti ancak onu kendilerine velî edinenler ve onun yüzünden
müşrik olanlar üzerinde geçerlidir."

(Nahl Sûresi , 98-100. Âyetler)

"Euzû billâhi mineş şeytânır racim" ifâdesi, "kovulmuş, taşlanmış Şeytan'dan ALLAH'a sığınırım" demektir. Aardından Besmele çekilerek işe başlanır. Her işe böyle başlamak gerekir.

İkinci inanması güç husus da, bir Hıristiyan'ın İsâ'ya inandığı takdirde, bütün günahlarından sıyrılacağı varsayımıdır!..

Durum böyle olunca, Hıristiyan Batı'da suç oranının niye yüksek olduğu, Hıristiyanlar'ın geçmişteki o inanılmaz vahşeti ve şimdiki hadsiz hudutsuz zûlmü ve katliamı nasıl yaptıkları kolayca anlaşılır. Çünkü bir Hıristiyan ne yaparsa yapsın, hangi büyük günâhı işlerse işlesin, İsâ'ya inandığı takdirde cezâ görmiyeceğine inanır. İSÂ, "KURTARICI"dır. MESİH ve "SAVIOR" Hıristiyanlık'ta bu anlama gelir. Zâten İsâ, bütün insanların günahları için ölmüştür... İsâ'nın Krallığı kurulunca, şimdiki sıkıntılar da sona edecek, insanlar her istediğine kavuşacaktır!..

Ama bâzı Hıristiyanlar'ın bu kadar beklemeye tahammülü yoktur. Bunlar aynı ALLAH-İnsan-Şeytan ilişkisinden yola çıkarlar ama, tam ters yönde düşünürler:

- "Mâdem İsâ'nın Krallığı kuruluncaya kadar Dünyâ'ya ne TANRI, ne İsâ hâkim;
mâdem ki o güne kadar Şeytan'ın hükmü geçiyor, ben niye ALLAH'a tâbi olayım?..
Dünyâ'nın hâkimi Şeytan'a taparım, o da bana her türlü kudreti, gücü verir."

GOETHE'nin "FAUST" adlı eseri, işte bu inancı vurgulayan bizce son derece önemli bir klâsiktir. Biz FAUST filmini listemize almıştık. Kitabını okumak gerekir ama, üşenirseniz filmi dahi yeter... Eserde katılmadığımız husus, Şeytan'ın Faust'a bâzı olağanüstü güçler vermesidir. Halbuki Şeytan'ın tek özelliği, en büyük gücü, ALDATMA'dır... Başka pek çok Hıristiyan eserinde bu ögeyi bulabilirsiniz.

İşte Hıristiyanlık, Isâ gelinceye kadan Şeytan'ın nefislere hâkimiyetinin önlenemiyeceğine inanır. Hıristiyan Batı'dan başlayıp Dünyâ'ya ve ülkemize yayılan ve Satanist diye bilinen Şeytan'a Tapanlar'ın hareket noktası budur. Bu zihniyet, ABD 'li Macar asıllı Anton Szandor Lavey tarafından kurulan Şeytanın Kilisesi ile somutlaşıp şekillenmiştir. Ama daha önceleri hemen bütün Şeytan Filimleri'nde dile getirilmiştir. Hıristiyan Batı yapımı bütün Şeytan, Büyü, Vampir, Zombi, Kurt Adam, Kötü Ruh filimleri bu inanç üzerine binâ edilmiştir. "Rose-Mary'nin Bebeği" filminden tutun da, "Emily Rose- Şeytan Çıkarma", "Kehânet (Omen)" ve meşhur "Şeytan" filimlerinde hep Şeytan gaalip gelir. Drakula'yı asla yok edemezsiniz. Birinde yenilmiş görünürse de,serinin 2., 3. filminde tekrar karşınıza çıkar... Bütün Şeytan figürleri tamâmen Hıristiyan kültüründen alınmıştır. Şeytan'ın "keçi boynuzlu" olması, İncil'deki bir bölümün yanlış yorumlanmasından dolayıdır. Şeytan'a Tapanlar'ın Hıristiyanlık'ta İsâ'nın sembolü olan Haç'ı ters tutmaları ise, onun gelişini geciktirmek içindir.

Kısacası, Pavlus'un Hıristiyan inancında Şeytan'ı altetmek mümkün değildir!..
Şeytancılık, Satanizm oradan doğmuştur. Anton Szandor Lavey denen herif sâdece inancı formüle etmiştir. Başka binbir türü vardır ki, anlatmaya ihtiyaç duymuyoruz.

İslâmiyet'te böyle bir anlayış elbette ki yoktur!.. Bizim kültürümüzde öyle Vampir, Zombi, Kurt Adam yoktur. Hortlak denir ama, bizim insanımız mezarlıklarla içiçe yaşar. Çoğuna "Yatır" diye saygı gösterir. Ölülerden korkmaz. Ülkemizde Şeytan veya Vampirler üzerine yazılmış bir kitap veya yapılmış filimler yoktur... Son zamanlarda Batı'dan taklit, ilgi çekmeyen 1-2 tâne hâriç!.. Hiçbir anlamı olmayan, insana korku ve rahatsızlıktan başka hiçbir şey vermeyen bu tür filimleri "seyretmeyin!" deriz...

"Şeytan'ın Avukatı" filmi ise, Şeytan'ın ALDATMA-KANDIRMA-CEZBETME tekniğini çok güzel verir... Sonunda kişi kendini kurtarır ama, Şeytan vazgeçmez, onun peşini bırakmaz... "Şeytan'ın gaalip gelmesi" ile "Şeytan'ın vazgeçmemesi" arasındaki fark önemlidir. Biz vazgeçmediğine inanırız. Hıristiyan Satanist görüş onun gaalip geleceğine!..

Şeytan'ın gücünün kısıtlı olduğu Kur'an-ı Kerim'de şöyle belirtilmektedir:

- "Şüphesiz biz en yakın göğü bir ziynetle, yıldızlarla süsledik.
(O göğü), itaatten çıkan her azgın Şeytan'dan koruduk.
(Şeytanlar,) o Yüce Âlemi, Melekler Topluluğu'nun kelâmını dinleyemezler!
Her taraftan koğulup atılırlar. Onlara sürekli bir azap vardır.
Hele (kazârâ o âlemden) bir tek söz kapan olsun;
delici bir alev onun peşine düşüverir!"

(Saffat Sûresi, 6-10. Âyetler)

İşte Şeytan, Melekler Meclisi'nden çaldığı, çalabildiği bilgi kırıntıları ile gelecekten haber verme, falcılık gibi hususlarda yardım eder görünür ama, öyle insanı Süpermen yapacak bir kudreti yoktur. Sâdece aldatır.

Şeytan'ın bu ALDATMA çabasından Peygamberler bile kurtulamamıştır!.. Zâten ilk Peygamber Âdem'in Şeytan'a kanıp Cennet'ten kovulması, bunun delilidir. KUR'AN bunu şöyle belirtir:

- " Böylece her Peygamber'e, İnsan ve Cin Şeytanları'ndan bir düşman kıldık.
Onlardan bâzısı bâzısını aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar.
Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı!
Öyleyse onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla başbaşa bırak."

(En'am Sûresi, 112. Âyet)

- " (Ey Muhammed!) Biz senden evvel ne bir Resûl ve ne bir Nebi göndermedik ki,
bir şey yapmayı arzu ettiği vakit, Şeytan onun arzusuna şüphe karıştırmış olmasın!
Bunun üzerine Allah Şeytan'ın ilka ettiğini derhal nesheder, giderir de,
sonra Allah, âyetlerini sağlamlaştırır ve Allah, alîmdir, hakîmdir."

(Hac Sûresi, 52. Âyet)

Bu âyet, Şeytan'ın Peygamberimiz'e gelen vahye kendi söylediklerini karıştırma çabası üzerine inmiştir... Şeytan, âyette belirtildiği gibi, istisnâsız diğer Peygamberler'e de Musallat olmuş, ama ALLAH'ın lûtfuyla hepsi kendini onun Tasallut'undan kurtarmıştır... Bu gerçek, insanlara ibret olmalıdır. Diğer Peygamberler'e Şeytan'ın Musallat olması ile ilgili hususları en altta vereceğiz.

Peygamberimiz'e verilmiş bir öğüt bizler için de vârittir:

- "Ve eğer Şeytan, seni vesveseye düşürür de, bu iyi huydan geçirmeye kalkışırsa,
hemen sığın Allah'a; şüphe yok ki O, her şeyi duyar, bilir."

(Fussulet Sûresi, 36. Âyet)

- " Gerçek şu ki, imân edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde
onun (Şeytan'ın) hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur."

Nahl Sûresi, 99. Âyet)

Şeytan'ın aldatmasına güzel bir örnek olan Bersisa, İslâm âlimlerince de dile getirilmiştir. Hz. Mevlâna'nın oğlu Sultan Veled'in (1226-1312) Maarif isimli eserinde Yahudi âlim Bersisa'nın, Faust'unkine benzer acıklı hikâyesi yer alır. Aslında Bersisa'nın kıssası İnternet'te bir kaç değişik versiyon ile verilmiş, ama biz 700 yıl önce yazılmış olanı tercih ettik:

BERSİSA, İsrâil kavmi içinde âbid, yâni çok ibâdet eden, ve zâhit, yâni çok dindar, bilgili bir zât idi...
Şanı-şöhreti Doğu'ya ve Batı'ya yayılmıştı. Her nerede bir hasta olsa, şifâ için ona başvururdu.
Şeytan, onu kıskanıyor, yoldan ve baştan çıkarmak istiyor, fakat bir türlü çâre bulamıyordu.

Şeytan'ın oğullarından biri, - "Şeytan'ın Kabilesi" (Â'raf Sûresi, 27. Âyet) var ya,
"Şeytan Cinler'dendir" (Kehf Sûresi, 50. Âyet) var ya, demek ki, oğlu da varmış-
"Bu işi bana bırak," dedi, "İnsanlar için genç kadından daha etkili bir tuzak olmaz!"

Bu Şeytan yavrusu pek çok aradıktan sonra son derece güzel bir pâdişah kızı buldu.
Kızın beynine girip onu hasta etti. (Bizim Obsesyon Vak'ası gibi) Pâdişah bütün doktorları topladı.
Şeytan, bir zâhit kılığına girip saraya geldi ve, "Bu kızın iyileşmesini istiyorsanız,
onu Bersisa'ya götürün," dedi.

Kızı Bersisa'ya götürdüler. Bersisa duâ etti. Şeytan da kızı bıraktı, kız iyileşti.
Mâbedde bir an Bersisa ile yalnız kaldılar.

Peygamberimiz'in, "Eğer bir erkek, bir kadınla bir yerde yalnız kalırsa,
orada üçüncü olarak bulunan Şeytan'dır,"
hadisi hakikat oldu! ..
Bersisa'nın gönlü kıza meyletti, onunla sevişti. Kız hâmile kaldı!

Sonra Şeytan yine insan kılığında ne yapacağını düşünen Bersisa'nın yanına geldi.
Dost görünüp derdini sordu. Bersisa kızın hâmile olduğun anlatınca, "Kolayı var!
Kızı öldürürsün, sonra Pâdişâh'a 'Öldü, ben de gömdüm,' dersin" diye akıl verdi.
Bersisa, Şeytan'a uydu, kızı öldürüp gömdü!

Sonra Şeytan başka bir adam kılığında Pâdişâh'a gelip, "Kız iyileşti, gidip alınız," dedi.
Pâdişâh'ın uşakları Bersisa'ya gittiler, fakat o, kızın öldüğünü söyledi!..
Pâdişah ve yakınları yas tutarken Şeytan gene başka bir kıııkta gelip,
Pâdişâh'a kızını sordu. Pâdişah kızın öldüğünü belirtince Şeytan,
"Bersisa yalan söylüyor! Kızla sevişti, kız hâmile kaldı. Onu öldürdü,
falanca yere gömdü. İnanmazsanız, kazın!" dedi.

Pâdişah çok kızdı. Gittiler, kızın cesedini buldular. Hâmile olduğunu anladılar.
Bersisa'yı bağlayıp darağacına götürdüler. Tam boynuna ipi geçirecekleri zaman,
Şeytan kendi kılığında Bersisa'ya göründü ve dedi ki: "Bütün bunları sana ben yaptım.
Ama kurtuluşun hâlâ benim elimdedir. Bana secde et, seni kurtarayım!"
Bu, Bersisa'nın TANRI'yı bırakıp Şeytan'a kulluk etmesi demekti!..
Çâresiz olduğuna inanan Bersisa, bunu kabul etti ama,
"Bu hâlimle nasıl secde edeyim?"
diye sordu.

Şeytan, "Secde niyetine başını eğ, bir işâret kâfidir, "dedi.
Zavallı Bersisa, o çok ibâdet eden, çok dindar, çok bilgili Bersisa,
tatlı canını kurtarmak için başını Şeytan'ın önünde eğince,
Şeytan, "TANRI şâhit! Ben senden uzağım," deyip ayrıldı!..
Çünkü Şeytan ALLAH'a tapar, onun derdi insanladır.
Bersisa da bunca günâha ilâve olarak imansız ölüp gitti!..

İşte böyledir Şeytan'ın aldatmaca oyunu!..

- "Sizden kim dininden döner ve kâfir olarak ölürse,
işte onların bütün yaptıkları Dünyâ'da da, Âhiret'te de boşa çıkmıştır
ve onlar, ateş halkıdır, orada sürekli kalacaklardır."

(Bakara Sûresi, 217. Âyet)

- "İnsanlardan bâzıları, Cinler'den bâzılarına sığınırlardı da,
onların taşkınlıklarını arttırırlardı."

(Cin Sûresi, 6. Âyet)

- "Allah'ı bırakıp Şeytanlar'ı dost edindiler
ve doğru yolu bulduklarını zannettiler."

(Â'raf Sûresi, 30. Âyet)

- "Ey insanlar!.. Şeytan'a ayak uydurmayın.
Çünkü o size apaçık bir düşmandır.
O size yalnızca kötülüğü, çirkin hayâsızlığı
ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi buyurur."

(Bakara Sûresi, 168-169. Âyetler)

- "Şeytan'a kulluk etmekten kaçının!"
(Zümer Sûresi, 17. Âyet)

- "Size Şeytan'a tapmayın, demedim mi?"
(Yâsin Sûresi, : 60. Âyet)

- "Şeytan bir kimseye arkadaş olursa, ne kötü bir arkadaştır."
(Nisâ Sûresi, 38. Âyet)

-"Kim Şeytan'ı yoldaş edinirse, bilsin ki Şeytan,
kendisini saptıracak ve alevli ateşin azabına sürükleyecektir."

(Â'raf Sûresi, 4. Âyet)

Şimdi İnternet'te yer alan şu gerçek hayat hikâyelerini, Bersisa'nın Kıssası ile kıyaslayın. Benzerlik var mı, yok mu, siz karar verin...

- "13 yaşında satanizmle tanışan D.Ç., 5 yıl boyunca kedi kanı içilen korkunç âyinlere katıldı, eroin kullandı.
'Kábus gibi' dediği bu yaşamdan 5 ay önce kurtulan genç kız, Satanizm'i anlatıyor."

"Erzincan'dan 11 yıl önce İstanbul'a gelen lokantacı İbrahim Ç., sinir hastasıydı. İşi bırakmak zorunda kaldı.
Eşi Cemile Ç. evlere temizliğe giderek kazandığı parayla evi geçindiriyordu... Annesinin zor şartlarda çalışmasına
dayanamayan D.Ç. adlı kız, Kartal Yavuz Selim İlköğretim Okulu 5'inci sınıftan diplomasını alır almaz,
banyo malzemeleri üreten bir fabrikada işçi olarak çalışmaya başladı. Evleri huzursuzdu. Babası sinir krizleri geçiriyordu.
D.Ç. eve gitmek istemiyordu. Daha 13 yaşındaydı. Evden uzaklaşıp yeni arayışların peşine düşen D.Ç.,
fabrikada tanıştığı arkadaşı K.'yla bazı günler mesai bitimlerinde Kadıköy Akmar Pasajı'ndaki barlara gidiyorlardı.
Burada farklı insanlarla tanışan D.Ç., uyuşturucu hap kullanmaya, bir süre sonra da eroin çekmeye başladı.
D.Ç., adını vermekten çekindiği Satanist grubu 'B.'nin, 22 yaşındaki liderinin, 'İnsanlardan uzaklaşmak istiyorsan,
sana sâhip çıkarız. Biz farklı şeyler yapıyoruz' sözleriyle Satanizm'e merak saldı... D.Ç. 'Hayâtımı bu kadar boktan
hâle getireceğini bilseydim, hiç bulaşmazdım bu pisliğe!... Bunalımdaydım, âilemden kopmak istiyordum'
diye pişmanlığını dile getiriyor."

"D.Ç. her ayın 23'ünde, Kadıköy'de terk edilmiş bir evde buluşan gruba katılıp, Satanizm hakkında bilgi edinmeye başlamış.
'23'ün özel bir anlamı yok. Sâdece bizim grubun buluşma târihiydi' diyor. 5 karanlık yıl içindeki dehşet dolu günleri
anımsarken bakışları donuklaşan, tüylerinin diken diken olduğunu söyleyen 18 yaşındaki D.Ç., 'Dehşet vericiydi' dediği
anları şöyle dile getirmiş:"

- "Yaklaşık 10 kişi, sabah erken saatlerde buluşup, akşama doğru ayrılıyorduk.
Harâbenin bir köşesinde sürekli ateş yanar, liderimiz onun yanında ihtişamlı
bir sandalyede otururdu. Şeytan hakkında o kadar çarpıcı şeyler anlatırdı ki,
artık benim için sâdece Şeytan vardı. Herkes simsiyah giyinir, ağırlıklı olarak
Metallica parçaları çalınırdı. Kendimizi dağıtabilmek için de eroin içerdik.
Bâzıları bileklerini jiletle kesip, kendi kanlarını içiyor, Şeytan'a yakın olmak için
birazını da ateşin üzerine akıtıyorlardı. Kediyi düşman olarak görüyorduk.
Bu yüzden de her âyinde bir kedi kurban ediyorduk. Harâbenin ortasına yıldız çizip,
etrafına mumlar koyduğumuz, Satanistler'in simgesi Pentagram Yıldızı’na
bağladığımız kedilerin, bıçakla karınlarını, sonra da boğazlarını kesiyorduk.
Kanını da alnımıza sürüp, birazını da içiyorduk. Bu bizim kutsal içkimizdi."

"D.Ç. bu ortamdan kopmak için çok çaba sarf etmiş. Bir keresinde, gruptaki arkadaşlarına ayrılmayı düşündüğünü söyleyince,
'Kaçışın ölümün olur' sözlerini işitmiş. 'Çâresiz devam ettim. Ölüm korkusu vardı' diyor. Satanizm'den kopup ölümü göze aldığı anda,
Ülkem Çocukları Derneği Başkanı Murat Çuhadar'la tanışmış. Derneğin faaliyetlerine katılmaya başlayınca âyinlere gitmez olmuş.
İki haftadır, 500 YTL lira aylık ücrete anlaştığı, bir oto galerisinde satış görevlisi olarak çalışıyor. Ortaokulu ve liseyi dışarıdan bitirip,
üniversiteye de girmeyi kafasına koymuş... Tek korkusu, ayrıldığı Satanist grubun izini bulması!"

Bu "kedi kesme" olayı "çâresizlik"ten!.. Keçi bulamamaktan!.. Asıl Satanistler, meselâ Masonlar keçi keser... Boynuzları hayâlî Şeytan'ınkini andırdığı için Masonlar ve Amerika'daki Satanistler keçi kurban ederler. Tabii ALLAH'a değil, Şeytan'a!..

Uzmanlar gençleri bu tarz sapık inançlara iten sebepler olarak şunları görüyor:

1- Dinî bilgilerinin yetersiz olması,
2- Âile içinde ilgi görmeyen gençlerin, sevgi ve şefkati başka yerlerde araması,
-3 Gençlerin ergenlik çağı problemlerini çözememesi,
4- Kurulan kötü arkadaşlıklar,
5- Zenginliğin verdiği doyumsuzluk hastalığı,
6- Psikolojik problemleri olan gençlere gereği gibi yardım edilememesi,
7- Uyuşturucu, alkol ve erken seks gibi kötü alışkanlıkların gençleri bataklığa çekmesi.

Satanizm'e kapılanlar 14-25 yaşları arasında... Ölüm korkusu kadar intihar etme arzusu da yaygın...

- 1999 yılında Antalya'da intihâr eden Burcu, günlüğüne "Ben Ruh'umu Şeytan'a sattım" yazmıştır.

- Antalya'da kızlı-erkekli 10 kişilik arkadaş gurubu, kayalıklardan atlama kararı almış, polisin düzenlediği
bir operasyonla son anda kurtarılmışlardır. Bunlarla ilgili dâvâ açılmış, iddianâmede,
- "Canlı, cansız âlemde yegâne gücün Şeytan'da olduğunu, bir kişinin ne kadar çok kötülük yaparsa
Şeytan'a o kadar yakın olunacağına ve ceza çekmeyeceğine, Şeytan'ın hizmetlerinde olacaklarından dolayı,
rahat bir ortamda çalışacaklarına inanmaktadırlar. Sanıkların kural tanımazlık ve Şeytan'a tapma felsefesini
kapsayan Satanizm faaliyetlerini benimseyip, giyim, davranış ve yaşam tarzı olarak Satanizm ilkelerine göre
hareket ettikleri anlaşılmıştır"

denildi. (13.4.2002 günlü Türkiye gazetesi)

- 21.09.1999 günlü Zaman gazetesinin yazdığına göre, İstanbul Ortaköy'de, başı taşla ezilerek öldürülen, sonra ölüsüne tecavüz edilen Şehriban Coşkunfırat'ın, Satanistler'ce Şeytan'a kurban edildiği anlaşılmıştır... Satanistler'in böyle bir de "genç kız kurban etme" âdeti var... Aslında bu "bâkire kız kurban etme"dir, ama kendi aralarında bâkire bulunmadığı için bu kızcağıza kıymışlar. Amerika'da falan, başka yerlerden küçük yaşta bâkire kız kaçırıp kurban eden Satanist gruplar vardır.

- 14.03.2001 günlü Zaman gazetesinin haberine göre, Yılmaz Yavuz adlı kişi, 4 çocuğunu ve karısını kesmiş!.. Emniyet'te: "Bana emredilen görevi yerine getirdim" diye ifâde vermiş!.. Tabii Şeytan'ın emri!.. Şöyle konuşmuş:

- "Maddî açıdan durumum oldukça iyiydi, zengin âile çocuğuydum kısacası. Değişik arayışlar içinde, mâcera peşindeydim.
Beyoğlu'nda, Satanıst bir grupla tanıştım ve Ataköy'de oturduğumu öğrenince benimle yakından ilgilendiler.
Bana okumam için Satanizm ile ilgili kitap verdiler. Kıyâmet Günü'nden, ölümsüzlükten falan bahsediyordu.
Daha sonra beni Ataköy'de oturan gruptan olan diğer kişilerle tanıştırdılar. İlk başta, benim oyun olarak baktığım
âyinler yapıyorduk. Kendimi tutamayıp gülüyordum, ama onlar çok ciddiydi ve sanki uçuyorlardı.
İlk başlarda korktum gerçekten, ama sonra ben de onlardan biri oldum. Heavy Metal türü müzikler dinlerdik.
Bu müzikleri yapanlara tapardık."

"Kandırdıkları gençlere ölümsüzlüğü, Dünyâ'yı ele geçirmeyi vaat ediyorlardı. Bir oyun oynuyorduk sanki.
Şeytan'a tapar gözükecektik, fakat asıl amacımız Şeytan'ı yok edip Dünya'yı ele geçirmekti!"

"Hepimiz tam bir din düşmanıydık, özellikle İslâmiyet'in!.. Kur'an-ı Kerim yapraklarına, câmi duvarlarına
ve câmi bahçesindeki musalla taşlarına akla gelmedik sapıkça eylemlerde bulunur ve kendimizi tatmin ederdik.
Böyle yaparak Şeytan'a hizmet edeceğimiz şeklinde beynimiz yıkanmıştı. 'Eminim, Şeytan bizi seyrederken kıskanıyordur'
diye onunla alay ederdik."

Salaklığın, aptallığın dik âlâsı!.. Şeytan, Dünyâ'yı idâre ediyor ya (!), bu zavallılar da Şeytan'ı alt edip Dünyâ'yı kendilerinin idâre edeceklerine inanıyorlar!.. Şeytan'la alay ettikleri sandıkları anda, ona gerçekten hizmet ediyorlar, kendi geleceklerini mahvediyorlar. Yılmaz Yavuz da Şeytan'a uyup kaatil olmuş!..

Aşağıdaki de 06.02.2002 târihli Türkiye gazetesinden alınmış Özgür adlı kıza âit!..

- Özgür, dinlediklerinden çok etkilenir. Arkadaşı ona, doğaüstü inançlardan güç aldığını,
hattâ Allah yerine Şeytan'a inandığını anlatır. Büyü törenini toplu hâlde tekrarladıkları sözleri ekler.
Kız heveslenir ama ancak tanışma gecesinde o da katılabilecektir...
O gece geldiğinde Özgür, arkadaşıyla birlikte Bebek'te bir yata biner. Gerisini şöyle anlatır:

- "Çok kalabalıktı, içinde sürekli 'Satan, Satan' kelimelerinin tekrarlandığı bir müzik çalıyordu.
Yattakiler bu müzik eşliğinde halka hâlinde dönmeye başladılar. Kendilerinden geçmiş gibiydiler,
öyle ki karşısındakine bıçak sallayanlar bile vardı. Sonra kapının üzerindeki, çarmıha gerilmiş
kedi resmini gördüm. Tam o sırada, derinden gelen bir kedi iniltisi duydum sanki.
'Denizin ortasında ne kedisi? Herhalde sarhoş oldum,' diye düşünüp üzerinde durmadım.
Gece yarısından sonra herkes birbiriyle sevişmeye başladı. Eşini bıçakla çizenler ve kanlarını emenler vardı.
Burçların kendileri için çok önemli olduğu gerekçesiyle bana burcumu sordular. Boğa burcundan olduğumu
söyledim ve otuz yaşlarında bir kadın Boğa ve Oğlak burçlarının aynı tabiatlı olduğunu söyleyip,
benimle birlikte olmak istedi. Uyandığımda saat sabahın beşiydi ve yatakta üç çıplak kadın daha vardı.
Apar topar yukarı çıktığımda, insanlar sereserpe yatıyordu. Vücutları ve duvarlar kan lekeleriyle doluydu.
Kendi kanlarıyla duvarlara tuhaf şekiller çizmişlerdi!... Koşarak ayrıldım oradan."

"Şu anda deli gibi ağlıyorum. Kafamı bir türlü toparlayamıyorum. Hayattan ve yaşamaktan, acı çekmekten,
üzüntü çekmekten bıktım. Kendime gelemiyorum. ALLAH'ım, yardım et bana, ne olursun!
Yoksa kötü şeyler olacak, dayanacak gücüm kalmadı."

- 05.04.2002 târihli Vakit gazetesi, Melanie adlı bir Alman kızın mâcerasını, kızın ağzından şöyle naklediyor:

- "Aklıma takılan soruları oturduğumuz evin yakınında bulunan kilisenin papazına sordum.
Fakat, kafamdaki sorular gün geçtikçe daha da büyüyordu. O sıralar tanıştığım erkek arkadaş aracılığıyla
Şeytan'la ilgili kitaplar okumaya başladım. Arkadaşım beni Satanist bir grupla tanıştırdı.
Grupla birlikte âyinler yaptık ve kedi, köpek gibi hayvanları kurban etmeye, kanlarını içmeye başladık.
Bana da birçok kez, bir insan öldürmem gerektiği hissi gelirdi. Satanizm yüzünden hayatla
ve toplumla bağlarım tamâmen koptu ve birkaç kez intihara kalkıştım. Son intihar girişiminde
yine hastânede kurtarıldım. Hastânede bir Türk bayanla tanıştım. Türk bayan çok nazik davranıyordu.
Orada namaz kılardı. Onun o hâli beni etkilemeye başlamıştı. Türk bayan, hastâneden benden önce çıktı.
Ertesi günü beni ziyârete geldi. Daha sonraki gün yine geldi. İslâm hakkında sorular sormaya başladım.
Bana kitaplar getirdi. Hastâneden sonra da görüşmelerimiz sürdü. İslâmiyet’i öğrendikçe önceki bütün
pis düşüncelerden kurtulmaya başladığımı fark ettim ve Müslüman oldum."

- 08.02.2002 günlü Türkiye gazetesinden:

- "Bir genç kız... ilgi görmek isteyen bir genç... Erkek arkadaşı aracılığıyla Satanistler'in bir toplantısına katılıyor.
Müthiş ilgi görüyor, saygı görüyor... Genç kız evinde ve arkadaş çevresinde göremediği ilgi ve saygıyı bulunca, kapılıyor.
Odasını siyaha boyatıyor. Siyah giyinmeye başlıyor. Metal müzik dinlemeye başlıyor... Bir noktaya gelince,
kendi kendine düşünüyor... Kurtulmak istiyor..."

" Kurtuluyor ama kendisi istediği için!.. Ve irâdesini kullandığı için!"

Ha, bir de Şeytan'a Tapanlar'ın takıldığı şu "Black Metal", "Heavy Metal", "Metalica" gibi müzik türleri var...

Efendim, müzik; seslerden, sesler de değişik frekanslardaki titreşimlerden ibârettir... Her titreşim insanda farklı bir duygu yaratır... Meselâ marşlar ile savaşma arzunuz artar, rap rap yürürsünüz... "Yemen" türküsü ise sizi ağlatır. "Oy oy Eminem" türküsünde ise isteseniz de ağlayamazsınız!.. Kalkıp oynamak istersiniz... Bu tarz türküler arttığı için kadını-erkeği göbek atan bir milleti olduk.

Film müzikleri bu dediğimizin ispâtıdır... Daha jenerik müziğinden bir filmin polisiye mi, komedi mi, korku filmi mi, aşk filmi mi olduğunu anlar, daha doğrusu hissedersiniz.

Son 20-30 yılın metal ve rock türleri ve grup elemanlarının kıyâfetleri insanlarda iyi duygular yaratmamaktadır... Sözlerinden bâzıları ne kadar barış, sevgi falan taşırsa taşısın, melodinin yarattığı titreşim ve çalanların görüntüleri, hareketleri bir taşkınlık, bir isyan, şiddet ve kötülük duygusu uyandırmaktadır.

Bu yüzden derbeder, uzun saçlı, küpeli, siyah kıyâfetli, pis sakallı gençlerin kalkıp ta, "Biz Satanist değiliz, sâdece metal-rock müziği hayrânıyız, haksızlığa uğruyoruz" demeleri kendilerini kurtarmaz. Bu gençlerin o müziği dinlerken mâruz kaldıkları titreşimler ve görüntülerinin yarattığı ortam, insanlarda onların makbûl kişiler olmadığı hissini uyandırmaktadır.

Bizim inancımız odur ki, Hıristiyan Batı tarzı medeniyet, zâten vahşidir... Bu vahşi akım müziğini de berâber getirmektedir. Kapitalizm ve Sömürgecilik zâlimleştikçe, o zâlim ortamda yetişen insanların müziği de azgınlaşmakta ve sonuçta toplumda suç oranı ve şiddet artmaktadır. Almanya'da Türkler'i yakanları bir düşünün!.. Medeniyet (!) ilerledikçe, insanlar vahşileşmektedir. Aslında medeniyet, "şehirleşme" demektir. MEDİNE "şehir" , MEDENÎ "şehirli" anlamındadır. Ancak Hıristiyan Batı tarzı, daha doğrusu onların körüklediği şehirleşme, insanların toprağından koparmakta, şehirlere birer köylü olarak akmalarına, işsiz kalmalarına, suça meyletmelerine, anlâklarının bozulmasına, örf ve âdetlerini unutmalarına yol açmaktadır. Bunun da sonucu şehirliler, köylülerden daha ahlâksız, daha üçkâğıtçı, daha menfaatperest olmuşlardır. Ayrıca geri kalmış ülkeler gittikçe kapitalist-sömürgeci devletlere ucuz işyeri ve işgücü, köle ve câriye temin eden bağımlı fakir bölgeler hâline gelmiştir. Bir milyondan, hele beş milyondan kalabalık şehirler; ülke vücûdunun kanserleşmiş organları gibidir. 320 milyonluk ABD'nin başkenti Washington'un nüfûsu sâdece 600,000; felâket şehir New York'un nüfûsu 20 milyondur. Bu yüzden İstanbul'un kalabalığı ile öğünmek akla ziyândır!

Şeytan'a tapanlar, Şeytan'ın kendilerini başkalarına üstün kılacak kudretler vereceğine inanırlar. ALLAH'ın yasakladığı öldürme, kan içme, zinâ, büyü, fal ile bu gücü elde edeceklerini sanırlar. Biz daha bu yolla bir kudrete ulaşan bir tek kişi, ne gördük, ne de duyduk... Ne Faust, ne Bersisa iflâh olmamışlardır.

Ama iş orada bitmez!.. Görünüşte ALLAH'a inanıp ta paraya tapanlar, mevkiye, şöhrete tapanların Satanistler'den farkı yoktur!..

Yâni, Dünyâ'da bir bilerek "Şeytan'a Tapanlar" vardır, bir de farkında olmadan davranışları ile ALLAH'ın o güzel, doğru yolundan sapıp, bilinçsizce "Şeytan'a Tapanlar"!..

Onlar da adam öldürürler... Bu tabancayla, tüfekle, bıçakla olabileceği gibi, icraatla da olabilir. Meselâ sattıkları esrarla, oynattıkları kumarla, çürük yaptıkları inşaatla, sattıkları bozuk yiyecekle, veya yarattıkları sefâletle insanları öldürürler.

Onlar da tecâvüz ederler... Ama bu, her zaman zorla yapılmış görünmez... Çünkü parayla, evlenme vaadiyle mâsum kızları kandırırlar, içkisine ilâç koyarlar, tuzağa düşürürler. Çocuk yaşta demeden nicesini hâmile bırakır, onları düşük yapmaya, kürtaj olmaya mecbur ederler. Kadınların, kızların sokağa düşmesine sebep olurlar!

Yetimin malını, yoksulun hakkını yerler... Devlet'in kasasını soyarlar, koca bir milleti sıkıntıya sokarlar. Her dedikleri yalandır dolandır ama, namazında-niyazındadırlar. Ağızlarından ALLAH adı düşmez. Şeytan bunların hâline kıs kıs güler... Çünkü onlar aslında dolarların önünde secde ederler!..

ALLAH bizi her türlü Şeytan'a Tapanlar'ın şerrinden korusun!..

Ruhi Selman

selman@journalist.com

----------------------------------------------------

ŞEYTAN'IN DİĞER PEYGAMBERLERE MUSALLAT OLDUĞUNU ANLATAN KISSALAR:

"Böylece her Peygamber'e, İnsan ve Cin Şeytanları'ndan bir düşman kıldık" (En'am Sûresi, 112. Âyet) ve "(Ey Muhammed!) Biz senden evvel ne bir Resul ve ne bir Nebi göndermedik ki, bir şey yapmayı arzu ettiği vakit Şeytan onun arzusuna şüphe karıştırmış olmasın!" âyetlerinde belirtildiği gibi, her Peygamber'e Şeytan Musallat olmuş!.. Hz. Âdem'e ve Hz. Muhammed'e neler yaptığını yukarıda anlattık... Şimdi iki Peygamber'in kıssalarını daha nakledeceğiz.

Bizim "Tevrat" diye galat olarak adlandırdığımız Eski Ahid'de, Şeytan'ın Hz. Eyüb'e musallat olduğu anlatılır... Ama biz bu konuya girmeden, kısaca Kitâb-ı Mukaddes hakkında târihî bilgi vermek istiyoruz. Bu sûretle neden Müslümanlar'ın Tevrat, Zebur ve İncil için "tahrif edilmiş, bozulmuş" dediğini anlamış olacağız... Nakledeceğimiz bilgiler İslâm kaynaklarından değil, doğrudan doğruya bir "Yahudi kaynak"tandır. Kitâb'ın aslının değiştirildiğini, biz değil, onlar söylüyor!.. Okuyun:

- Yahudilerin kutsal kitabı ESKI AHID'dir (Ancient Testament), ancak bu Hirıstiyanlar tarafından verilmiş bir isimdir.
Yahudiler kendi kutsal kitaplarına ''TANAJH'' adını vermektedir. Eski-Ahid, 39 kitap veya bölümden oluşmaktadır.

A- TORA=TEVRAT ( 5 Bölüm )
Hz. Mûsâ'nın önderliğinde Mısır'dan çıkan İsrailoğulları 40 yıl 'SİNÂ' yarımadasında yaşamışlar,
bu arada Hz. Mûsâ'ya Tevrat verilmiştir. Tevrat; Mûsâ'ya ALLAH tarafından gönderilen
ilk İlâhî Kitab'ın adıdır. Bu kelime İbrânice'dir "ALLAH KELÂMI ve ALLAH KANUNU" demektir.
(Tevrat, Kuran-ı Kerim'de bir imân esası olarak, diğer Peygamberler'e gönderilen Kitaplar'la birlikte
kabul ve tastik edilmektedir. Tevrat gene Kuran-ı Kerim'de bir nur, bir rahmet
ve bir hidâyet kitabı olarak tanıtılmakta, ayrıca hakkı bâtıldan ayıran,
her hakikatı apaçık gösteren ve insanları doğru yola götüren bir rehber olarak da anılmaktadır.)
Tevrat; Eski Ahid'in ilk 5 kitabına verilen addır.

1. Kitap: -TEKVİN (yaratılış) (la genese)
Yaratılış destânından, insanların ilk suçundan, NUH tarafından, Hz. İBRÂHİM'den,
İSHAK, YAKUB (İSRÂİL),YUSUF ve Beni İsrâil'in hayat hikâyesinden bahseder. 50 baptır.
(EK: Hz. İSMÂİL'den de bahsettiğini söylemiyor. Ayrıca Tevrat, daha önceki
Peygamberler'e indirilen Suhuf'un, yâni sayfalar hâlindeki bilgilerin toplamıdır.)

2. Kitap - HURUÇ- ÇIKIŞ"
MÛSÂ'dan ve Beni İsrâil'in Nısır'dan çıkışlarından, ALLAH'ın "TUR'' dağından
MÛSÂ'ya kanunlarını bildirmesinden bahseder. 40 baptır

3. Kitap - LEVİLILER
Bu kitapta âyin ve merâsimlere âit usûller, kurban, kâhinler, temizlik kanunları,
bayramların tanzimi izah edilir.

4. Kitap - ÂDAT- SAYILAR
Hz. MÛSÂ'nın vefâtından sonra İsrâil'in milletinin Tur dağından kalkıp Erden ülkesine,
Filistin'e girmelerinden bahseder. 36 baptır.
(EK:Tevrat Hz. MÛSÂ ile bittiğine göre, bunun ve bundan sonrakinin içinde
sonraki Peygamberler'e indirilen Suhuf vardır.)

5. Kitap - TESNİYE
M.Ö. 622 yıllarında Yehuda krallarından Josias, devrinde bir enkaz arasında
bir Tevrat tomarı bulduğunu ileri sürdü. Dinî reforma şiddetle ihtiyaç
duyulduğu bir sırada bu iddianın ortaya çıkması son derece câzip geldi.
Hemen Kudüs'te büyük bir rûhânî meclis toplayarak bu metnin resmen
kabûl edilmesini kral emretti. Hilkiya'nın bulduğu bu metin Tevrat'ın
5. kitabı Tesniye'dir.
1546 târihinde toplanan ''MERANO'' rûhânî meclisinde, "Kutsal Kitâb'ın
Tanrısal olduğundan şüphe edilmesi", yasak etmiştir.
(EK: Târihe dikkat!.. Hz. Mûsa M.Ö. 1500'lerde yaşadı, Tesniye 1100 yıl sonra bulundu.
Bu arada belirtelim, Hz. Âdem'in 50.000 yıl önce, Hz. Nuh'un M.Ö. 10.000 civârı,
Hz. İbrâhim'in M.Ö. 3.000 yıllarında yaşadığına inanılmaktadır.
Doğrusunu ALLAH bilir.)

B- NEVİİM (peygamberlerin eserleri)
Yahudiler'in inancına göre Peygamberler tarafından yazıldığı ve onların mesajlarını ihtiva ettiği için,
bu adla alınmaktadır. Sonraki "Nebiler" bölümünde ise Yahudi Peygamberleri'nin
mesajlarını ihtiva eden ve nisbet edilen Peygamberler'ce yazıldığı kabul edilen kitaplar
yer almaktadır. Bu kitaplar şöyledir: Işaya (Eşiya),Yeremiya (Ermiya), II.Eşiya,
Hezekiel, Daniel, Hoşea, Amos, Yoel, Obadya, Yunus, Mike, Nahum, Habakkuk, Tsefonya,
Malaki, Zekeriya ve Haggay.
(EK: Ben bu listede Hz. Eyüb'ün adını göremiyorum. Başka ad altında geçiyor.)

Eski-Ahid'de yer alan Mezmurlar, Hz. Dâvud'un Zebur'udur.
Zebur, "yazılmış kitap" demektir. Bu gün bu kitap ortada yoktur. Hz. Davud'a isnad edilen
ve Mezmurlar adı verilen lirik söyleşilerden ibâret bir kısım Eski Ahid'de mevcuttur.
Zebur, Dört Kitâb'ın en küçüğüdür.

C- KETUVİM (târih ve hikmet kitapları) 13 Bölüm
Târihî olayları anlatan, gerekse ilâhîler ve özlü sözlerden oluşan hikmet kitapları ile
dinî türden diğer yazılara yer almaktadır.

ESKİ AHİD'in bugün mevcut en eski yazma nüshaları M.S. 9'uncu yüzyıla âittir.
HZ.Musa M.Ö 1500'lü yıllarda yaşadığı halde Eski Ahid M.Ö 5'ci asırda teşekkül etmiştir
ve Eski Ahid'le ilgili resmî liste de M.S 1'inci asırda kaydedilmiştir.
XVII. Yüzyıl'dan itibâren Batı Dünyâ'sında yapılan kutsal metinlerde, Tevrat'ın mevcut şekli ile
Hz. Mûsâ'ya âit olamayacağı, ondan daha sonra çeşitli kişilerce kaleme alındığı
uzun târihî seyir içerisinde değişikliklere uğradığı tespit edilmiştir.
Günümüzdeki Tevrat, farklı zamanlarda kaleme alınan 4 Kaynağın bir araya getirilmesiyle
bugünkü şeklini almıştır:

1- YAHVİST METİN
M.Ö. 10. veya 9. yüzyılda yazılmıştır.Tanrı adı ''YEHOVA'' kullanılmıştır.

2- ELOHİST METİN
M.Ö. 8 yüzyılda yazılmış ve Tanrı adı olarak ''ELOHİM'' kullanılmıştır.

3- TESNİYE METNİ
M.Ö. 622'de yazılmıştır.Tesniye kitabı çeşitli târihî bilgiler ve dini kurallar yazılmıştır.

4- RUHBAN METNİ
Bâbil esâreti döneminde (M.Ö.598-538) ve esâret sonrasında Yahudi din adamları tarafından
yazılan metindir.

*Eski Ahid'in yanında Yahudiler'ce kutsal kabul edilen diğer kitap ''TALMUT''dur.
Talmut, şifâhî geleneğin yazıya aktarılmasıyla olmuştur. 2 Talmut vardır.
1- BABİL TALMUDU
2- KUDÜS TALMUDU...

Tevrat'ta mevcut dinî hükümlerin yorumlarıyla zamanla ortaya çıkan problemlerin
çözüm yolları ve târihi, ahlâkî açıklamalar ihtiva eder.
(EK: Talmud, bizim İlmihâl'e benzer. Ancak Yahudi âlimler Tevrat'taki pek çok hükmü
daha zorlaştırarak âdetâ yeni bir Tevrat yazmışlardır.)

Yahudilik'te, Hz. Mûsâ'ya SİNA dağında YEHOVA tarafından verilen EVÂMİR-İ AŞERE
(10 EMİR) şunlardır:

1. Huzurumda başka tanrıların olmasın!
2. Kendin için oyma put, yukarıda göklerde olanın, yâhut aşağıda yerde olanın,
yâhut yerin altında sularda olanın hiç sûretini yapmayacaksın!
Onlara eğilmeyeceksin ve onlara ibâdet etmeyeceksin!
3. Rabbin, Yehova ismini beyhûde yere zikredeni cezâsız bırakmaz.
4. Rahat Günü'nü (Cumartesi) takdis etmek için onu hatırında tutasın!
Altı gün çalışıp her işini işleyesin! Fakat yedinci gün senin Rabbin olan
Yehova’nın Rahat Günü'dür. Ne sen, ne oğlun, ne kızın, ne kulun, ne câriyen,
ne hayvanın, ne de kapılarının içinde olan misâfirlerin hiçbir iş işlemeyesin!
Zirâ Yehova altı günde Semâ'yı, Yer'i, denizi ve ormanlarda bulunanların hepsini yaratıp,
yedinci günde istirahat etti.
EK: Hâşâ!.. Hiç ALLAH yorulur da, isti-rahat eder mi?
"Andolsun, Biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları
altı günde yarattık; Bize hiçbir yorgunluk dokunmadı."

(Kaf Sûresi, 38. Âyet) ,

- "ALLAH ne uyur, ne dinlenir."
(Bakara Sûresi, 255. Âyet) ,

- "O sâdece Arş'a kurulmuştur."
(Â'raf Sûresi, 54. Âyet)

Ancak Musevîler'e has bu Cumartesi yasağı KUR'AN'da şöyle geçer:

- "İçinizden Cumartesi günü yasağını çiğneyenleri elbette bilirsiniz.
İşte bundan dolayı onlara 'sefil maymunlar olun!' dedik."

(Bakara Sûresi, 65. Âyet) ,

- "Ey kendilerine Kitap verilenler! Gelin yanınızda bulunanı (Tevrat'ı)
tasdik etmek üzere indirdiğimiz bu Kitâb'a imân edin!
Biz birtakım yüzleri silip de enselerine çevirmeden
yahut Cumartesi halkını lânetlediğimiz gibi onları lânetlemeden önce
imân edin! Yoksa Allah'ın emri mutlaka yerine gelecektir."

(Nisâ Sûresi, 47. Âyet)

- "Söz vermeleri için Tur dağını üzerlerine kaldırdık.
Onlara: 'O kapıdan secde ederek girin' dedik.
Yine onlara: 'Cumartesi yasağını çiğnemeyin' dedik
ve onlardan sağlam bir söz aldık."

(Nisâ Sûresi, 54. Âyet)

Cumartesi yasağına uyup uymadıklarını ALLAH nasıl sınamış?..

- "Bir de onlara, o deniz kıyısındaki şehrin başına gelenleri sor.
O sırada onlar Cumartesi yasağına riâyet etmiyorlardı.
Cumartesi günü balıklar akın akın geliyorlardı,
yasak olmadığı gün gelmiyorlardı.
Yoldan çıkıp sapıklık yaptıkları için biz de onları işte böyle sınıyorduk."

(Enfâl Sûresi, 163. Âyet)

- "Cumartesi günü (avlanmamak), ancak onda ihtilâfa düşenlere farz kılındı.
Şüphesiz Rabbin onların ihtilâf edip durdukları şeyler hakkında Kıyâmet Günü,
aralarında elbette hükmünü verecektir."

(Nahl Sûresi, 124. Âyet)

5. Babana, anana hürmet edesin!
6. İnsan öldürmeyesin!
(EK: Dedik ya, "Yahudi âlimler Talmud'da Tevrat'ı çarpıttı", bir örneği budur.
"İnsan öldürmeyesin" hükmünü sâdece Yahudiler için geçerli sayarlar,
başkasını öldürmek mûbahtır... Kaldı ki, Cumartesi yasağı hâriç diğer 8 Emir gibi, bu da İslâmiyet'te de yer alır. )

7. Zinâ etmeyesin!
8. Hırsızlık etmeyesin!
(EK: Dedik ya, "Yahudi âlimler Talmud'da Tevrat'ı çarpıttı", bir örneği budur.
"Hırsızlık etmeyesin"
hükmünü sâdece Yahudiler için geçerli sayarlar,
başkasının malını çalmak mûbahtır. Bu da, Cumartesi yasağı hâriç diğer 8 Emir gibi İslâmiyet'te yer alır.)

9. Komşunun aleyhinde yalan şehâdette bulunmayasın!
10. Komşunun hânesine tamah etmeyesin! Komşunun zevcesine, yahut kölesine
veya câriyesine ve merkebine ve komşunun hiçbir şeyine tamah etmeyesin!
(EK: Tabii bu komşu Yahudi ise... Değilse, cümlesi mâbah!)

- Gelelim YENİ AHİD'e...27 Kitap'tan meydana gelen Yeni Ahid'e, bugün "İncil" demek gelenek hâline gelmiştir. Ancak Hz. İsâ'ya indirilen İncil'in orijinali bulunamamıştır (çünkü indiği târihte yazıya geçmemiştir). Çeşitli devirlerde yazılan İnciller'in adedi 60 kadardır. Kilise bunların arasında dört tânesini seçerek diğerlerini reddetmiştir. (M.S. 325) İnciller, Yeni Ahid'in ilk 4 kitabıdır.

A- İNCİLLER (4 tâne)

1- MATTA İNCİLİ
Matta Hz. İsâ'nın havârilerindendir. Orijinal metin bulunamamıştır.
İsâ'nın mesihliği üzerinde durmakta ve İsâ'ya, Dâvut'a kadar uzanan
bir nesep isnat etmektedir. 28 baptır.
(EK: Dört İncil yazarlarından hiçbiri Hz. İsâ'nın havârisi değildir!..
"Matta'ya Göre İncil" M.S. 80 yılında Antakya'da tamamlanmıştır.
Hazret-i İsa öleli 50 yıl olmuştu.)

2- MARKOS İNCİLİ
Markos, havârilerin reisi Petrus'un talebesidir. İsâ'nın hayâtını kısaca anlatmaktadır.
Ayrıca Yahudi âdetlerinin açıklamasını yapar. 16 baptır.
(EK: "Markos'a Göre İncil" M.S.70 yılında Roma'da tamamlanmıştır.)

3- LUKA İNCİLİ
Luka da Markos gibi havârilerden (Hz İsâ'ya ilk inananlardan) değildir.
Pavlos'un sâdık bir talebesidir. İsâ'nın hayâtından ve tâlimlerinden bahseder. 24 baptır.
(EK: "Luka'ya Göre İncil" M.S. 90 yılında Filistin'de tamamlanmıştır.)

Matta, Markos ve Luka tarafından yazılan İncillere "Mukayeseli İnciller"
(Sinoptik İnciller) adı verilmiştir. Sebebi, bu 3 İncil arasında sıkı
münâsebetlerin bulunmasıdır.

4- YUHANNA İNCİLİ
Yuhanna İncili'ni yazan zâtın havârilerden olduğu ve Hz İsâ'yı çok sevdiği
iddia edilmektedir. Ancak eser sâhibinin havâri Yuhanna olmayıp, onun talebesi
olduğu ifâde edilmektedir. İsâ'nın (Hâşâ)"Allah'ın oğlu" olduğu tezi üzerinde
ısrar eder. 24 Baptır.
(EK: "Yuhanna'ya Göre İncil" Efes'te M.S. 100 yıllarında yazılmıştır.)

5- RESÛLLERİN İŞLERİ
4 İncil'in dışında, 5'ci Kitab olarak "Resûllerin İşleri" adlı bir eser daha vardır ki,
Pavlos'un talebesi Luka tarafından yazılmıştır. İsâ'nın kıyâmından
(mezarından kalkmasından), genç hıristiyan cemaatinden,
misyoner Pavlos'un mücâdele hayâtından bahseder.

B- TÂLİMÎ (ÖĞRETİCİ) İNCİLLER
Bunlar 22 Risâle olup, 14'ü Pavlos'a, 3 tânesi Yuhanna'ya, 2 tânesi Petrus'a,
1 tânesi Yâkub'a ve 1 tânesi Yehuda'ya âittir (Yâkub'un 4'cü oğlu).
Bunlara eklenebilen bir risâle daha vardır ki o, İsâ'yı boğazlanmış
(kurban edilmiş) bir kuzu olarak tasvir eden Yuhanna'nın Vahyi'dir.

1- PAVLOS'UN MEKTUPLARI
Romalılar'a Mektup: M.S. 55 yılında yazılmış 16 baptır.
Pavlos'un teolojik görüşlerinden ve vaftizden bahseder.
Korintoslular'a (Mora'daki Korentliler'e) Mektup: M.S 55'ten önce Efes'ten gönderilmiş bir mektupdur.
Nikâhtan, ev haristiya'dan ve ölülerin kıyâmetinden bahsetmektedir. 16 baptır.
Korintoslular'a 2. Mektup: Muhaliflere mücâdeleyi aksettiren bir mektuptur. 13 baptır.
Galatyalılar'a (Ankara ve dolayları halkına) Mektup: M.S. 50'de Galatyalılar'a hitâben yazılmış
bir müdafaa mektubudur. 6 baptır.
Efesoslular'a (Efesliler'e) Mektup: Bu mektubun Pavlos'un öğrencisi tarafından yazıldığı tahmin edilmektedir.
Hiristiyan hayâtından ve ahlâkî esaslardan bahseder.
Filipiler'e (Filibeliler'e) Mektup: Roma hapishanesinde yazılmıştır. Roma hapishânesinden bahseder. 4 baptır.
Koloseliler'e Mektup: Bu da Pavlos'un bir öğrencisi tarafından yazılmıştır.
İsâ'da ulûhiyetin bedenen varolduğundan, ehemmiyetinden bahsetmektedir.
Selânikler'e 1'inci Mektup: Kıyâmetten ve İsâ'nın gelişinden bahseder. 5 baptır.
Selânikler'e 2'nci Mektup: İsâ'nın Yeryüzü'ne inmesinden önce Deccal'in geleceğinden bahseder. 3 baptır.
(EK: İslâmiyet'in ilk dönemlerinde Müslüman olan Hıristiyanlar huylarından vazgeçemedikleri için bu iki hususu,
yâni Hz. İsâ'nın Kıyâmet'ten önce tekrar Dünya'ya ineceğini ve Deccal'in, yâni büyük yalancının ortaya çıkacağı
iddiasını İslâm'a uyduruk hadis rivâyetleri ile sokmuşlardır. Bu da "Onların- 'Mesih'i, Meryem'in oğlu Îsâ'yı,
Allah'ın Resûlü'nü biz öldürdük' demeleri sebebiyle kâlplerini mühürledik. Halbuki onlar onu öldürmediler,
onu çarmıha da germediler. Fakat onlara öyle gösterildi. Öldürdükleri ile ilgili ihtilâfa düşenler,
ondan yana tam bir şüphe içindeydiler. Bu konuda bir bilgileri yoktu. Zan ile karar veriyorlardı.
Kesinlikle onu öldürmediler"
âyetini yanlış yorumlamalarına, Hz. İsâ'nın yerine başkasının çarmıha gerildiğine
inanmalarına yol açtı. Halbuki bu âyetteki "öldürmediler, asmadılar, çarmıha germediler,
onu kesinlikle öldüremediler"
(Nisâ Sûresi, 157. Âyet) kısmı, şehitler için inmiş olan
"Allah yolunda öldürülenlere de ölü demeyin.Onlar diridir ama siz anlamazsınız"

(Bakara Sûresi, 154. Âyet) ile aynıdır...
E, Hz. İsâ, ALLAH yolunda öldürülmedi mi?.. ALLAH o yüzden "Onu öldüremediniz, o diri" diyor"!..
Maalesef zamânımız Hz. İsa bekleyen Müslümanlar, hattâ pek çok Müslüman din adamı ile doludur.)

Timeteos'a 1'inci ve 2'nci Mektup: Pavlos'a âit değildir. İsâ'nın insan ile Tanrı arasında
yegâne aracı olduğunu telkin eder. 1'inci Mektup 6 baptır, 2'nci Mektup 4 baptır.
Filemon'a mektup: Filemon'un evinden kaçan bir köle hakkındaki Pavlos'un sözleridir. 1 baptır.
Titus'e Mektup: Titüs, Kudüs'ü tahrip eden kumandanın adıdır. 3 baptır.
İbrânîler'e Mektup: Hiristiyanlığın teolojik görüşlerini hülâsa eder 13 baptır.

2- YAKUB'UN MEKTUBU
İyi amellerle beslenmeyen insanın "ölü" olduğunu söylemektedir. 5 baptır.

3- PETRUS'UN 1'İNCİ VE 2'NCİ MEKTUBU
Orta ve Kuzey Anadolu'da oturan halka yazılmış ahlâkî nasihatlardır. 1'inci Mektup, 14 baptır,
2'nci Mektup, 3 baptır.

4- YUHANNA'NIN 1'İNCİ , 2'NCİ VE 3'ÜNCÜ MEKTUBU
İSÂ'nın en çok sevdiği şakirdine (öğrencisi) nispet edilen bu mektuplar özellikle
Allah sevgisinden bahsetmektedir. 1. Mektup 5, 2. Mektup ve 3. Mektup 1'er baptır.

5-YEHUDA'NIN MEKTUBU
Nasihatlerden ibârettir ve 1 baptır.

6-YUHANNA'NIN VAHYİ
Buna "Yuhanna'nın Rüyâsı" da denir. Mahşer Günü ve Yeni Dünya hakkında bilgi veren
uhrevî bir eserdir. 22 baptır.

Hıristiyanlar'a göre Yeni Ahid'i meydana getiren kitaplar nispet edildikleri şahıslara âit olup,
vahiy veya ilhâma dayanmaktadırlar. Eski Ahid bölümünde görüldüğü gibi
1546'da ) Merona Rûhânî Meclisi Yeni Ahid'in "Tanrı Kelâmı olmadığını" söylemeyi yasak etmiştir,

En eski metinler hep "halk Yunancası" ile yazılmıştır. En eski el yazmaları ise ancak
M.S. 3. asra âittir. Bunlar 3. yüzyılın sonunda başlanan Süryânî metin, 2. ve
3. yüzyıllardaki iki Kıptî (Mısır) metni ve 400 yıllarına doğru tamamlanan Lâtince tercümedir.

13. asrın başında Başpiskopos Stephen Langton, Yeni Ahid'i bölümlere ayırmış,
bu şekil 1551 yılına kadar devam etmiştir.1551 târihinde ise, Robert Esteinne tarafindan
Cenevre'de yayınlanan baskısında ilk defa numaralanmış, cümlelere ayrılmıştır.

Bu kadar geniş bilgi ve açıklamadan sonra Hz. Eyüb'ün Kıssası'na geçebiliriz... Eyüp Kıssası epey uzun ama, ibret verici olduğu için naklediyoruz. Çünkü yine bir tahrif, bir değişiklik ile karşılaştık... İnternet'e Eski Ahid'in "yeni tercümesi"ni koymuşlar!.. Böylece hem Müslümanlar'a ters gelen bâzı ifâdeleri kaldırmışlar, "ALLAH'ın Oğulları" gibi... Dikkatinizi çekecektir... hem de metnin şiirselliğini bozmuşlar.

Bu tarz tercümeler ancak "meâl" kabul edilir, vahyin aslı değildir... Biz elimizdeki "eski tercüme"ye dayanarak araya taraya İnternet'teki "eski tercüme"yi bulduk, onu naklediyoruz. Aralarda yine bizim eklentilerimiz olacak... Başlıyoruz:

Eyüb, 1. Bâb - 1 UTS diyarında bir adam vardı, adı Eyüb idi; ve bu adam kâmil ve doğru idi, Allahtan korkar ve kötülükten çekinirdi.
2 Ve kendisine yedi oğul ile üç kız doğdu.
3 Ve mal olarak onun yedi bin koyunu, ve üç bin devesi, ve beş yüz çift öküzü, ve beş yüz dişi eşeği, ve pek çok kölesi vardı; ve bütün şark oğullarından bu adam en büyüktü.
4 Ve oğulları gider, ve her biri gününde kendi evinde, ziyâfet yaparlardı; ve kendileriyle berâber yemek ve içmek için, gönderip üç kızkardeşlerini çağırırlardı.
5 Ve öyle olurdu ki, ziyâfet günleri bir devir yapınca, Eyüb gönderip onları takdis ederdi, ve sabahlayın erken kalkar, ve hepsinin sayısına göre yakılan takdimeler arzederdi; çünkü Eyüb derdi: 'Belki oğullarım suç işlemişler, ve yüreklerinden Allah'a lânet etmişlerdir.' Ve Eyüb dâima böyle ederdi.
6 Ve Allah oğulları RABB'in önünde kendilerini takdim etmeğe geldikleri gün vâki oldu ki, onların arasında Şeytan da geldi.

EK: ALLAH'ın oğlu-kızı olmaz!.. "Yahudiler, 'Uzeyr, Allah'ın oğludur' dediler. Hıristiyanlar da, 'Mesih, Allah'ın oğludur' dediler. Kendi ağızlarının sözüdür bu. Kendilerinden önce inkâr edenlerin sözlerine benzetme yapıyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da yüz geri çevriliyorlar!" (Tevbe Sûresi, 30. Âyet)
ve"Bir de onlar Allah'a kızlar isnâd ederler. Hâşâ! O münezzehdir. Kendilerinin candan isteyegeldikleri (oğlan çocuğuna gelince) bu da onlarındır (da, kızları Allah'a bırakırlar!)" (Nahl Sûresi, 57. Âyet) bu ifâdeyi çürütür... Bizce kastedilen İlâhî Varlıklar, Melekler'dir.

7 Ve RAB Şeytan'a dedi: "Nereden geliyorsun?" Ve Şeytan RABB'e cevap verip dedi: "Dünyâ'da dolaşmaktan, ve orada gezinmekten."
8 Ve RAB Şeytan'a dedi: "Kulum Eyüb'e iyice baktın mı? Çünkü Dünyâ'da onun gibisi yok! Kâmil ve doğru adam. Allahtan korkar ve kötülükten çekinir.
9 Ve Şeytan RABB'e cevap verip dedi: "Eyüb Allah'tan boşuna mı korkuyor?
10 Onun etrâfına, evinin etrâfına, ve nesi varsa hepsinin etrâfına Sen çepçevre çit çevirmedin mi? Ellerinin işini Sen bereketledin, ve onun malı memlekette çoğaldı.
11 Fakat şimdi Elini uzat da, nesi varsa hepsine dokun, ve yüzüne karşı Sana lânet edecektir."
12 Ve RAB Şeytan'a dedi: "İşte, bütün nesi varsa senin elinde; ancak kendisine elini uzatma!" Ve Şeytan RABB'in önünden çıktı.
13 Ve günlerden bir gün, oğulları ile kızları büyük kardeşlerinin evinde yemek yemekte ve şarap içmekte iken vâki oldu ki,
14 Eyüb'e bir ulak gelip dedi: "Öküzler çift sürüyor, ve eşekler onların yanında otlıyorlardı;
15 ve onların üzerine Şebalılar baskın ettiler, ve onları alıp götürdüler; ve uşakları kılıçtan geçirdiler; ve ancak ben, sana bildireyim diye tek başıma kaçıp kurtuldum."
16 Bu adam henüz söylemekte iken, bir başkası da gelip dedi: "Göklerden Allah'ın ateşi düştü, ve koyunlarla uşakları yaktı, ve onları yiyip bitirdi; ve ancak ben, sana bildireyim diye tek başıma kaçıp kurtuldum."
17 Bu adam henüz söylemekte iken, bir başkası da gelip dedi: "Kildânîler üç bölük olarak develerin üzerine saldırdılar, ve onları alıp götürdüler,
ve uşakları kılıçtan geçirdiler; ve ancak ben, sana bildireyim diye tek başıma kaçıp kurtuldum."
18 Bu adam henüz söylemekte iken, bir başkası da gelip dedi: "Oğullarınla kızların büyük kardeşlerinin evinde yemek yemekte ve şarap içmekte idiler;
19 ve işte, çölün ötesinden büyük bir yel geldi, ve evin dört köşesine çarptı, ve gençlerin üzerine ev yıkıldı, onlar da öldüler; ve ancak ben, sana bildireyim diye tek başıma kaçıp kurtuldum."
20 Ve Eyüb kalktı, ve kaftanını yırttı, ve saçlarını kesti, ve yere düşüp secde kıldı;
21 ve dedi: "Anam bağrından çıplak çıktım, ve oraya çıplak döneceğim. RAB verdi, ve RAB aldı; RABB'in ismi mübârek olsun!
22 Bu işin hepsinde Eyüb suç işlemedi, ve Allah'a uygunsuzluk yüklemedi.

2. Bâb - 1 ALLAH oğulları RABB'in önünde yine kendilerini takdim etmeğe geldikleri gün vâki oldu ki, onların arasında Şeytan da RABB'in önünde kendini takdim etmek için geldi.
2 Ve RAB Şeytan'a dedi: "Nereden geliyorsun?" Ve Şeytan RABB'e cevap verip dedi: "Dünyâ'da dolaşmaktan, ve orada gezinmekten."
3 Ve RAB Şeytan'a dedi: "Kulum Eyüb'e iyice baktın mı? çünkü Dünyâ'da onun gibisi yok! Kâmil ve doğru adam. Allah'tan korkar ve kötülükten çekinir; ve boşuna onu yutayım diye Beni kışkırttığın halde, yine kemâlini sıkı tutmaktadır.
4 Ve Şeytan RABB'e cevap verip dedi: "Deri yerine deri, evet, insan canı için nesi varsa verir.
5 Fakat şimdi Elini uzat da, onun kemiğine ve etine dokun, ve yüzüne karşı Sana lânet edecektir."
6 Ve RAB Şeytan'a dedi: "İşte, o senin elinde; ancak onun canını esirge!"
7 Ve Şeytan RABB'in önünden çıktı, ve Eyüb'ü, ayağının tabanından tepesine kadar kötü çıbanlarla vurdu,
8 Ve Eyüb kendisine bir çömlek parçası aldı ki, onunla kazınsın; ve kül içinde oturmakta idi.
9 Ve karısı ona dedi: "Sen hâlâ mı kemâlini sıkı tutmaktasın? Allah'a lânet et de, öl!"
10 Ve kadına dedi: "Ahmak karılardan biri nasıl söylerse, sen öyle söyliyorsun. Nasıl? Allah'tan iyilik kabul edelim de, kötülük kabul etmiyelim mi?" Bu işin hepsinde Eyüb dudakları ile suç etmedi.
11 Ve Eyüb'ün üç dostu, Temanlı Elifaz, ve Şuahlı Bildad, ve Naamalı Tsofar, onun başına gelen bütün bu kötülüğü işitince, her biri kendi yerinden kalkıp geldiler;
ve onunla acınmak ve onu teselli etmek için gitmek üzre birbirlerile sözleştiler.
12 Ve uzaktan gözlerini kaldırdılar, ve onu tanımadılar, ve seslerini yükseltip ağladılar; ve her biri kaftanını yırttı, ve göklere doğru başları üzerine toprak saçtılar.
13 Ve derdi çok büyük olduğunu gördükleri için, yedi gün ve yedi gece onunla berâber yere oturdular, ve ona kimse söz söylemedi.

EK: Şimdi bundan sonrası için "tahrifat" hususunda büyük endişem ve şüphem var. "Allah'tan iyilik kabul edelim de, kötülük kabul etmiyelim mi?" diyen Hz. EYÜB... KUR'AN'da "Doğrusu Biz onu sabırlı bulduk. O ne güzel kul! O hakikaten DÂİMA Allah'a yönelmektedir." (Sad Sûresi, 44 Âyet) diye övülen Hz. EYÜB... Halkımız arasında "üzerinden düşen kurtları alır, tekrar vücuduna geri koyardı" diye bilinen Hz. EYÜB, nasıl olur da aşağıda okuyacağınız şekilde doğduğu güne lânet eder?.. Nasıl olur da, peşpeşe şikâyetler sıralar?.. Doğrusunu ALLAH bilir ama, kabul edemiyoruz. İlerde de bu konuda ekleyeceklerimiz olacak... Eyüpb Aleyhisselâm'ın yanına gelen üç bilge kişinin hikmetli sözlerine dikkat!

3. Bâb - 1 Ondan sonra Eyüb ağzını açtı, ve kendi gününe lânet etti.
2 Ve Eyüb söze başlayıp dedi:
3 "Doğmuş olduğum gün yok olsun! 'Rahimde bir erkek peydah oldu,' diyen gece de yok olsun!
4 O gün karanlık olsun! Allah yukardan onu aramasın! Ve onun üzerine ışık parlamasın!
5 Karanlık ile ölüm gölgesi ona sâhip çıksınlar! Üzerine bulut çöksün! Gün kararması ona dehşet salsın!
6 Hele o gece!.. Onu koyu karanlık kapsın! Yılın günleri arasında yüzü gülmesin1 Ayların sayısına girmesin!
7 İşte, o gece kısır olsun! Ona sevinç sesi girmesin!
8 Günü lânetliyenler ona lânet etsinler, Levyatan'ı uyandırmakta becerikli olan o adamlar!
(Levyatan: Timsah)
9 Akşamının yıldızları kararsın! Işık beklesin de, olmasın! Ve fecrin kirpiklerini görmesin!
10 Çünkü anam rahminin kapılarını kapamadı, ve gözlerimden sıkıntıyı saklamadı.
11 Ben niçin doğunca ölmedim? Rahimden çıkınca son soluğumu vermedim?
12 Niçin beni dizler, emeyim diye memeler karşıladı?
13 Çünkü şimdi yatmış, dinlenmiş, uyumuş olurdum.
14 Harâbeleri kendileri için binâ etmiş olan, Dünyâ'nın kıralları ile ve müsteşarlar ı ile berâber,
15 Yâhut evlerini gümüşle doldurmuş olan, altın sâhibi reislerle berâber rahat ederdim.
16 Yâhut gizledikleri düşmüş cenin gibi, Işık görmemiş yavrular gibi yok olurdum.
17 Orada kötüler ezâ etmekten el çekerler; ve orada yorgunlar rahat bulurlar.
18 Orada mahpuslar hep kaygısızdırlar; angaryacının sesini işitmezler.
19 Küçük de, büyük de oradadır, köle de efendisinden âzadedir.
20 Kederliye niçin ışık verilir, canları acı olanlara da hayat?
21 Onlar ki, ölümü özlüyorlar da gelmiyor, ve onu definelerden ziyâde arıyorlar;
22 Onlar ki, kabri bulunca, coşuncaya kadar sevinirler ve meserret bulurlar.
23 Yolu kendisine örtülmüş olana neden ışık veriliyor, ve Allah'ın çitle etrafını çevirdiği adama?
24 Çünkü ekmekten önce iniltim geliyor, ve feryatlarım su gibi dökülmede!
25 Çünkü korktuğum başıma geliyor, ve yıldığım şey üzerime geliyor!
26 Kaygısız değilim ve sükûnda değilim, ve rahat değilim; ancak sıkıntı geliyor."

4. Bâb - 1 Ve Temanlı Elifaz cevap verip dedi:
2 "İnsan sana bir söz söylemeğe kalkışırsa, gücenir misin? Fakat söylemekten kendisini kim tutabilir?
3 İşte, sen çoklarına ders verdin, ve gevşemiş elleri kuvvetlendirdin.
4 Sürçmekte olanı senin sözlerin ayakta tuttu, ve çöken dizleri sen pekiştirdin.
5 Fakat şimdi senin başına gelince, gücüne gidiyor; sana dokununca şaşkın oluyorsun.
6 Senin güvendiğin, Allah'tan korkun değil midir? Ve ümit ettiğin, kendi yollarının kemâli değil midir?
7 Suçsuz kim helâk oldu? Şimdi an, ve nerede doğru adamlar yok oldular?
8 Benim gördüğüme göre, fesat çiftçileri, ve zahmet tohumu saçanlar, onu biçiyorlar.
9 Allah'ın Soluğu ile yok oluyorlar, ve Öfkesinin Yeli ile telef oluyorlar.
10 Aslanın gümürdemesi ve azgın aslanın sesi kesildi, ve genç aslanların dişleri kırıldı.
11 Kocamış aslan şikârsızlıktan helâk oluyor, dişi aslanın yavruları da dağılıyorlar.
12 Bana gizlice bir söz geldi, Ve ondan kulağım fısıltı aldı.
13 Gece rûyetlerinden doğan düşünceler içinde, İnsanların üzerine ağır uyku düştüğü zaman.
14 Üzerime dehşet ve titreme geldi, Ve bütün kemiklerimi sarstı,
15 Ve önümden bir Ruh geçti; bedenimin tüyleri ürperdi.
16 O durdu, fakat görünüşünü seçemedim; gözlerimin önünde bir sûret vardı; herşey susmuşken bir ses işittim:
17 'İnsan Allah'tan daha âdil olur mu? Adam kendini Yaratan'dan daha tâhir olur mu?'
18 İşte, O, kullarına güvenmez, Melekler'ine de yanılma yükletir;
19 Çamur evlerde oturanlara daha ne kadar fazla! Onlar ki, temelleri topraktadır, güveden önce ezilirler.
20 Sabahla akşam arasında harap olurlar; kimse farkına varmadan ebediyen yok olurlar.
21 Değil mi ki, onların çadır ipleri içlerinde koparılınca, hemen ölürler, fakat hikmetle değil?

5. Bâb - 1 Haydi çağır, sana cevap veren var mı? Ve mukaddeslerden hangisine yöneleceksin?
2 Çünkü öfke sefihi öldürür, bön adamı da kıskançlık öldürür.
3 Ben sefihi kök salmada gördüm; ve hemen yurduna lânet ettim.
4 Oğulları emniyetten ırak olurlar, Ve kapıda ezilirler. Kurtaran da yoktur;
5 Onun ekinini aç adam yer. Dikenler arasından bile onu alır; ve onların malına tuzak ağzını açmıştır.
6 Çünkü dert topraktan çıkmaz, ve zahmet yerden bitmez;
7 Fakat insan meşakkate doğar; kıvılcımlar yukarı uçar gibi.
8 Fakat ben, ben Allah'ı arardım, ve işimi Allah'a bırakırdım;
9 O Allah ki, büyük ve keşfedilemez şeyler, sayısız şaşılacak şeyler yapar.
10 Yeryüzü'ne yağmur verir, ve tarlaların üzerine sular gönderir;
11 Böylece düşkünleri yüksek yere kor, ve yaslı olanlar selâmete çıkar.
12 Hilekârların düşüncelerini bozar, Ve düzenlerini elleri yapamaz.
13 Hikmetlileri kendi hilelerinde yakalar; Ve iğrilerin öğüdü hemen yıkılır.
14 Gündüzün karanlığa çarparlar, ve öğleyin el yordamı ile ararlar, geceymiş gibi.
15 Fakat kılıçtan, onların ağzından, kuvvetli adamın elinden yoksulu kurtarır.
16 Ve fakire ümit gelir, kötülük de ağzını kapar.
17 İşte, Allah'ın terbiye ettiği adam ne mutludur; ve Kaadîr'in Tedibini sen hor görme!

EK: El Kaadir, ALLAH'ın güzel isimlerinden biridir, "tükenmez kudreti olan, istediğini dilediği gibi yapmaya muktedir olan" demektir. Bakara Sûresi, 20. âyet'te belirtildiği gibi "Herşeye hakkıyla gücü yetendir. Her türlü güç ve kuvvet de O'ndandır" mealinde "Kaadîr" sıfatıyla geçer.

18 Çünkü O incitir, O sarar. O yaralar, Onun Elleri iyi eder.
19 Altı sıkıntı içinde seni kurtaracaktır; ve yedisinde belâ sana dokunmıyacaktır.
20 Seni kıtlıkta ölümden, ve cenkte kılıcın elinden kurtaracaktır.
21 Dil kamçısından saklı kalacaksın; yıkım gelince ondan korkmıyacaksın!
22 Yıkıma ve kıtlığa güleceksin; ve yerin canavarlarından korkmıyacaksın!
23 Çünkü tarlanın taşları ile uzlaşmış olacaksın; kırın canavarları seninle barışmış olacaklar.
24 Ve bileceksin ki, çadırın selâmettedir; ve yurdunu yoklıyacaksın, bir eksik bulmıyacaksın.
25 Ve bileceksin ki, zürriyetin çok olacak, filizlerin de yerin otu gibi.
26 Tam ihtiyarlıkta kabre geleceksin, demetlerin yığını mevsiminde kaldırıldığı gibi.
27 İşte bu kadar, biz onu araştırdık, böyledir. Bunu dinle de, kendin için bil."

EK:Hz. EYÜB'ün şikâyet etmesini kabul etmiyoruz ama, bir muhterem zat gelip onu teselli ediyor... Biz bu ve bundan sonraki bâbları "hâlinden şikâyet eden" insanlara örnek ve onlara "sabırlı olmalarını nasihat edenler" şeklinde alıyoruz... İbret vericidir. Uzun ama, çok öğreticidir. Yalnız Hz. EYÜB'ün sabırla ALLAH'a yöneldiğini, hem de DÂİMA yöneldiğini (Sad Sûresi, 44 Âyet) unutmayalım.

6. Bâb - 1 Ve Eyüb cevap verip dedi:
2 "Keşke kederim bir kere tartılsa, ve felâketimle beraber terâziye konsa!
3 Çünkü şimdi denizlerin kumundan daha ağır olurdu. Sözlerim bundan ötürü abuksabuk oldu.
4 Çünkü Kaadir'in Okları içimdedir. Ruhum onların zehirini içmede! Allah'ın Dehşetleri bana karşı cenge dizildiler.
5 Yaban eşeği otun yanında anırır mı? Yâhut öküz kendi yemi yanında böğürür mü?
6 Tadı olmıyan şey tuzsuz yenilir mi? Yâhut yumurtanın akında tat olur mu?
7 Canım onlara dokunmak istemiyor. Onlar bana mekruh ekmek gibidir.
8 Keşke dilediğim gelse; ve Allah özlediğimi bana verse!
9 Kerem edip Allah beni ezse, ve Elini serbest bıraksa da, hayâtımın bağını kesse!
10 Bu da bana bir teselli olsun, ve esirgemez azâbın içinde sevinçle coşayım, Kuddûs'ün sözlerini inkâr etmedim diye!".

EK: El Küddüs, ALLAH'ın güzel isimlerindendir. Yaradan'ın hiçbir hatâ yapma ihtimâli olmadığı, kendisinin hiçbir yanlış yapmayacağı ve hiçbir eksiği de olmadığı anlamındadır. Her türlü hatâdan ve kötülükten uzak, saf iyilik taşıyan bir tek ALLAH'tır. Bir mânâsı da "bütün yarattıklarını maddî ve mânevî kirlerden temizleyen"dir. Çünkü ALLAH'ın yaratmış olduğu kullar Dünyevi hayatlarında pek çok alanda gaflete düşebilmekte, yanılabilmekte ve yapmaması gereken şeyleri unutup hatâ yapabilmektedirler. "Mukaddes" bu kelimeden türemiştir, "kutsal" anlamındadır. Aslında Tek Kutsal Olan, ALLAH'tır. Diğerleri O'ndan dolayı "kutsal" sayılır.

11 "Kuvvetim nedir ki, bekliyeyim? Ve sonum ne ki, sabredeyim?
12 Kuvvetim taşların kuvveti mi? Yahut etim tunçtan mıdır?
13 Değil mi ki, kendime yardımım yok, ve sağlam öğüt benden uzağa sürüldü?
14 Yüreği erimekte olana dostundan inâyet gerek, Kaadir'in korkusunu bıraksa bile.
15 Kardeşlerim hâinlik ettiler, bir vâdi gibi, akıp giden vâdilerin yatağı gibi;
16 O vâdiler ki, buzla bulanıktır, Ve kar onların içine gizlenir;
17 Isındıkları zaman görünmez olurlar. Sıcak olunca yerlerinden yok olurlar.
18 Onların yolundan kervanlar sapar. Çöle çıkarlar da helâk olurlar.
19 Tema kervanları bakındılar, Şeba yolcuları onlara ümit bağlamışlardı.
20 Güvenmiş oldukları için utandılar. Oraya vardılar, ve şaşırdılar.
21 Çünkü siz de şimdi bir hiç oldunuz. Bir dehşet görüyorsunuz, ve korkuyorsunuz.
22 Ben dedim mi ki, 'Bana bir şey verin," ve, 'Benim için malınızdan rüşvet verin,'
23 Yâhut, 'Beni düşman elinden kurtarın.' Veya, 'Haydutların elinden beni azât edin?'
24 Bana öğretin, ben de susarım; ve yanıldığım neresi bana anlatın.
25 Doğruluk sözleri ne kuvvetlidir! Fakat kınamanız neyi kınıyor?
26 Sözleri mi kınamayı düşünüyorsunuz? Mâdemki biçârenin sözleri bir yel gibidir,
27 Evet, öksüz için kura atardınız, ve dostunuz için pazarlık ederdiniz.
28 Ve şimdi kerem edip bana yünelin. And olsun ki, size karşı yalan söylemiyorum.
29 Haydi dönün, haksızlık olmasın. Evet, yine dönün; benim dâvâm doğrudur.
30 Dilimde haksızlık var mı? Damağım kötü şeyleri ayırt etmez mi?

7. Bâb - 1 Yeryüzü'nde savaş insan için değil midir? Günleri de gündelikçinin günleri gibi değil midir?
2 Gölgeyi özliyen köle gibi, ücretini bekliyen gündelikçi gibi,
3 Böylece mîras olarak bana sefâlet ayları verildi, Pay olarak da bana meşakkat geceleri.
4 'Yatarsam, ne zaman kalkacağım?' derim. Fakat gece uzar, ve fecre kadar iki yanıma dönmekten bıkarım.
5 Etim kurtlarla ve topraktan kabuklarla kaplanmış! Derim büzülüyor ve yine açılıyor!
6 Günlerim çulhanın mekiğinden daha tez, ve bir ümit olmaksızın tükenmedeler!
7 Hatırla ki, hayâtım bir soluktur; Gözüm bir daha iyilik görmiyecek.
8 Bana bakmakta olanın gözü bir daha beni görmiyecek! Senin gözlerin üzerimde olacak, fakat ben yok olacağım.
9 Bulut dağılır ve gider. Böylece Ölüler Diyârı'na inen bir daha çıkmaz.
10 Artık evine dönmez, ve artık yeri kendisini tanımaz.
11 Ben de dilimi tutmıyayım. Ruhumun sıkıntısı ile söyliyeyim. Canımın acılığı ile şekvâ edeyim.
12 Ben deniz miyim, yahut deniz canavarı mıyım ki. üzerime bekçi koydun?
13 'Yatağım beni teselli edecek, döşeğim şekvâmı dindirecek,' dediğim zaman,
14 Beni rüyâlarla korkutuyorsun, ve rûyetlerle beni yıldırıyorsun;
15 Ve canım boğulmayı, ve bu kemiklerden ziyâde ölümü iyi sayar.
16 Hayâtımdan tiksiniyorum. Ebediyen yaşamak istemem. Benden el çek, çünkü günlerim bir boşluk!
17 İnsan nedir ki, onu büyütesin, ve yüreğin onunla meşgûl olsun,
18 Ve her sabah onu yoklıyasın, ve her lâhza onu deniyesin?
19 Daha ne kadar gözünü üzerimden çevirmiyeceksin, ve salyamı yutacak zaman kadar beni bırakmıyacaksın?
20 Suç ettimse, Sana ne ettim, ey İnsan Gözcüsü? Niçin beni Kendine hedef ettin? Ve ben kendime bir yük oldum.
21 Ve niçin günâhımı bağışlamaz, fesâdımı da gidermezsin? Çünkü şimdi toprakta yatacağım;
Ve beni çok arıyacaksın, fakat ben bulunmıyacağım."

8. Bâb - 1 Ve Şuahlı Bildad cevap verip dedi:
2 "Bunları daha ne vakte kadar söyliyeceksin, ve ağzının sözleri kuvvetli bir yel gibi olacak?
3 Allah adâleti iğriltir mi? Yahut Kaadir doğruluğu iğriltir mi?
4 Eğer oğulların ona karşı suç ettilerse, onları da günahlarının eline vermiştir;
5 Eğer sen erken davranıp Allah'ı ararsan, Ve Kaadir'e yalvarırsan;
6 Eğer sen temiz ve doğru olursan; gerçek O senin için şimdi uyanır, ve senin doğruluk yurduna selâmet verir.
7 Başlangıcın küçük olsa da, yine sonun çok artar.
8 Fakat şimdi önceki nesle sor da, ataları ne araştırdılar, iyi düşün.
9 (Çünkü biz dünkü adamlarız, ve birşey bilmeyiz. Çünkü günlerimiz Yeryüzü'nde bir gölgedir);
10 Onlar sana öğretmezler mi, sana anlatmazlar mı, ve yüreklerinden sözler çıkarmazlar mı?
11 Bataklık olmıyan yerde kamış biter mi? Su olmıyan yerde saz büyür mü?
12 Henüz yeşilken, daha kesilmeden, her ottan önce kurur.
13 Bütün Allah'ı unutanların yolları böyledir; ve dinsiz adamın ümidi yok olur.
14 Onun emin olduğu şey kırılır, ve güvendiği bir örümcek ağıdır.
15 Evine dayanır, fakat o durmaz; ona yapışır, fakat o yerinde kalmaz.

EK: Bu âyet dinsiz adamın güvendiklerinin bir örümcek ağı kadar kolay dağılabileceğini belirtiyor. Aynı gerçek KUR'AN'da Ankebut Sûresi 41. Âyet'te şöyle geçer: "Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir. Örümcek bir yuva edinir. Halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi!" Ankebut, "örümcek" demektir.

16 Güneşin karşısında o yeşildir, ve dalları bahçesinin üzerine çıkar.
17 Kökleri taş yığınına sarılır, taşların evini görür.
18 Eğer yerinden sökülüp harap edilirse, o yer 'Seni görmedim,' diyerek onu inkâr eder.
19 İşte, Inun Yolunun Meserreti budur; ve topraktan başkaları çıkar.
20 İşte, Allah kâmil adamı Kendisinden atmaz, ve kötülük edenleri ellerinden tutmaz.
21 Senin ağzını yine gülüşle dolduracaktır, dudaklarını da sevinçli bağrışla.
22 Senden nefret edenleri utanç kaplıyacaktır; ve kötülerin çadırı yok olacaktır."

(Şimdi gelen Bâb'a dikkat!.. Bu ifâdelerin benzerleri KUR'AN'da var.)

9. Bâb - 1 Ve Eyüb cevap verip dedi:
2 "Gerçek, bilirim ki, öyledir; Fakat Allah önünde insan nasıl haklı çıkabilir?
3 Eğer O'nunla çekişmek istese, O'na cevap veremez binde birine,
( "Şüphesiz ki Allah'ın, göklerde ne var, yerde ne varsa sizin hizmetinize verdiğini, hem açık ve gizli olarak ni'metlerini size bol bol verdiğini görmediniz mi? Buna rağmen insanlardan bazısı ne bir bilgi, ne bir rehber, ne de aydınlatıcı bir kitab olmadığı hâlde, Allah hakkında mücâdele eder." Lokman Sûresi, 20. Âyet)

4 Yürekten hikmetli ve kuvvette şiddetli olan O'dur. Kim O'na serteldi de, selâmet buldu?
("Allah çok kuvvetli ve cezâlandırması pek şiddetlidir" Enfal Sûresi, 52. Âyet ,
"Unutmayın ki Allah çok kuvvetlidir, mutlak gaaliptir." Hadid Sûresi, 25. Âyet)

5 Dağları yerinden kaldıran O'dur, ve farkına varmazlar Öfkesi ile onları alt üst ettiği zaman;
("Ey İsrâiloğulları! Bir vakit de Tevrat'ı uygulayacağınıza dâir sizden söz almış, sonra bu ahdi bozduğunuz için Dağı üzerinize kaldırarak, 'Size verdiğimiz Kitâb'a kuvvetle sarılın ve muhtevâsını iyi inceleyip ders alın ki, kötü âkıbetten korunasınız,' demiştik."
Bakara Sûresi, 63. Âyet )

6 Dünyâ'yı yerinden sarsan O'dur, ve onun direkleri titrer;
7 Güneş'e emreden O'dur, o da doğmaz, Ve yıldızları mühürler;
("Güneşi ve ayı emre âmâde kılmıştır, Her biri adı konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedir."
Fâtır Sûresi, 13. Âyet)

8 Tek başına Gökler'i geren O'dur, ve denizin dalgaları üzerinde yürüyen O'dur;
("Gökler'i ve Yer'i bir örnek edinmeksizin Yaratan'dır. O, herşeyi yaratmıştır."
En'am Sûresi, 101. Âyet)

9 Dübb-i Ekber'i, Oriyon yıldızı ile Ülker burcunu, Ve cenûbun odalarını yaratan O'dur;
("O, karanın ve denizin karanlıklarından yolunuzu bulmanız için size yıldızları var edendir."
En'am Sûresi, 97. Âyet)
(Dübb-i Ekber: Büyük Ayı yıldız kümesi
Orion takım yıldızı: Toplam 7 yıldızdan oluşur
Ülker: Süreyya veya Pervin diye de bilinen yıldız kümesidir. )

10 Büyük keşfedilemez şeyler, ve sayısız şaşılacak şeyler yapan O'dur,
11 İşte, yanımdan geçer de, O'nu görmem; ve geçip gider de, farkına varmam!
12 İşte, şikârı kapar, kim O'nu çevirir? Kim O'na: 'Ne yapıyorsun,' der?
13 Allah Öfkesini geri döndürmez; O'nun altında Rahab'ın yardımcıları çöker.
(Rahab: Joshia'nın (Yuşa Aleyhisselâm'ın) câsuslarına yardım edip evine alan fâhişe)
14 Nerede kaldı ki, ben O'na cevap vereyim? Ve O'nunla çekişmek için sözlerimi seçeyim?
15 O'na, haklı olsam da, cevap vermezdim. Hâkimime yalvarırdım.
16 Eğer çağırmış olsaydım, ve bana cevap vermiş olsaydı, yine sesime kulak verdi diye inanmazdım;
17 O ki, beni kasırga ile eziyor, ve boşuna yaralarımı çoğaltıyor.
18 Beni bırakmıyor ki, soluğumu alayım, Ancak acılığa beni doyuruyor.
19 Eğer kuvvet için ise, işte kuvvetlidir! Eğer adâlet için ise, O der ki: 'Kim Beni mahkemeye çağırır?'
20 Sâlih olsam da, ağzım beni kötüler. Ben kâmil olsam da, beni iğri çıkarır.
21 Ben kâmilim; kendimi saymıyorum. Hayâtımı hor görmekteyim;
22 Hepsi bir! Bunun için diyorum: 'Kâmili de, kötüyü de bitirmektedir.'
23 Birdenbire belâ ölüm saçınca, suçsuzların mihneti ile eğlenir.
24 Dünya kötülerin eline verilmiş; hâkimlerinin gözlerini kapıyan O'dur; Eğer O değilse kimdir?
25 Benim günlerim ise ulaktan daha tez; iyilik görmeden kaçmadalar.
26 Geçip gidiyorlar, hafif kayıklar gibi. Şikârının üzerine süzülen kartal gibi.
27 Desem ki: 'Şekvâmı unutayım; mahzun çehremi bırakayım, ferahlı olayım,'
28 Bütün dertlerimden yılarım. Beni suçsuz saymıyacaksın, bilirim.
29 Mahkûm olacağım; Öyle ise boş yere niçin emek çekeyim?
30 Eğer kar suyu ile yıkansam, ve ellerimi kül suyu ile temizlesem;
31 Yine pislik çukuruna beni batırırsın. Esvâbım da benden tiksinir.
32 Çünkü O benim gibi insan değil ki, O'na cevap vereyim, ve birlikte mahkemeye gidelim.
33 Aramızda bir hakem yok ki, elini ikimizin üzerine koysun.
34 Sopasını üzerimden kaldırsın, ve O'nun Dehşeti beni yıldırmasın.
35 O zaman söylerdim, ve O'ndan korkmazdım; Çünkü böyle ben kendimde değilim.

10. Bâb - 1 Hayâtımdan canım bıktı; İçimdeki şekvâmı serbest bırakayım. Canımın acılığı ile söyliyeyim.
2 Allah'a diyeyim: 'Beni mahkûm etme! Ne için benimle çekişiyorsun, bana bildir.
3 Gaddarlık ediyorsun! Kendi Ellerinin emeğini hor görüyorsun! Ve kötülerin niyetine ışık veriyorsun, bu Senin için iyi mi?
4 Sende beşer gözleri mi var? Yâhut insanın gördüğü gibi mi görüyorsun?
("Şüphesiz Allah, Gökler'de ve Yer'de, gözlere görünmeyeni bilir ve Allah, bütün yaptıklarınızı görür.
Hucûrat Sûresi, 18. Âyet)

5 Günlerin insan günleri gibi, Yılların adamın günleri gibi midir de,
("Bizim bir günümüz sizin bin yılınıza denktir."
Hac Sûresi, 47. Âyet, "Allah katındaki bir gün süresi, insanlara bin yıl gibi uzun gelir."
Secde Sûresi, 5. Âyet... Buradaki "bin yıl" kesin rakam değil, büyüklük ifâdesidir.
"Bizim bir günümüz sizin elli bin yılınıza denktir."
Meâric Sûresi, 4. Âyet... Bu da öyledir.)

6 Benim fesâdımı arıyorsun, Ve suçumu araştırıyorsun?
7 Bilirsin ki, ben kötü değilim. Ve Senin Elinden kurtaran yoktur,
8 Senin Ellerin her yanımdan bana şekil verdi, beni yarattı; Yine Sen beni helâk etmedesin.
9 Hatırla, niyâz ederim, Sen balçık gibi bana şekil verdin; ve beni yine toprağa mı döndüreceksin?
("Andolsun biz insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık."
Hicr Sûresi, 26. Âyet , "Andolsun ki biz insanı, balçık mayasından yarattık."
Mu'minûn Sûresi, 12. Âyet ,
"Şöyle ki, sizi topraktan yarattık, tekrar toprağa döndüreceğiz, yine ondan sizi bir kere daha çıkaracağız."
Tâ Hâ Sûresi, 55. Âyet)

10 Beni süt gibi dökmedin mi? Ve beni peynir gibi katılaştırmadın mı?
11 Bana deri ve et giydirdin, ve kemiklerle ve sinirlerle beni ördün.
( "Andolsun, biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık. Sonra onu sperm damlası halinde sağlam bir yere (rahme) yerleştirdik. Sonra o bir katre suyu kan pıhtısı hâline getirdik. Derken kan pıhtısını bir parça et haline soktuk. Sonra ette kemikler yarattık. Derken kemiklere et giydirdik, sonra da onu başka bir yaratılışla meydana getirdik. Ne yücedir şânı yaratıcıların en güzeli Allah'ın."
Mu'minûn Sûresi, 12-14. Âyetler)

12 Bana hayat ve inâyet ihsan ettin. Ve Senin kayırman benim ruhumu korudu.
13 Fakat bunları kendi yüreğinde gizledin; Bilirim ki, senin nezdinde olan şudur;
14 Eğer suç edersem, beni kollarsın, Ve fesâdımdan beni suçsuz çıkarmazsın.
15 Vay başıma! eğer kötü olursam; ve eğer sâlih olursam, utanca doyarak, ve düşkünlüğüme bakarak başımı kaldırmam.
16 Ve eğer başım yükselirse beni avlarsın, bir aslan gibi; Ve yine şaşılacak Kuvvetini üzerimde gösterirsin.
17 Bana karşı Kendi Şâhitlerini tâzelersin. Ve üzerimde Öfkeni artırırsın. Bana karşı ordu ardınca ordu!
("Her ümmetten bir şâhit getirdiğimiz ve seni de onların üzerine bir şahit yaptığımız zaman, bakalım onların hali nice olacak!"
Nisâ Sûresi, 41. Âyet)

18 Ve niçin beni rahimden çıkardın? Son soluğumu vermiş olurdum, ve hiç bir göz beni görmezdi.
19 Hiç olmamış gibi olurdum; Rahimden kabre götürülürdüm.
20 Günlerim az değil mi? artık kes, ve beni bırak da biraz ferah bulayım!
21 Gitmeden önce, oradan geri gelmiyeceğim yere; karanlık ve Ölüm Gölgesi Diyârı'na,
22 Koyu karanlığa benziyen Karaltı Diyârı'na, Ölüm Gölgesi, ve Düzensizlik Diyârı'na, o yere ki, orada ışık koyu karanlık gibidir."

11. Bâb - 1 Ve Naamalı Tsofar cevap verip dedi:
2 "Söz yığını cevapsız mı kalsın? Ve çok söz söyliyen sâlih mi sayılmalı?
3 Senin övünmelerin insanları sustursun mu? Ve sen istihza edince, seni kimse utandırmasın mı?
4 Çünkü diyorsun: 'Öğrettiğim hâlistir; ve senin gözlerinde ben temizim.'
5 Fakat keşke Allah söylese, ve sana karşı dudaklarını açsa,
6 Ve Hikmetin sırlarını sana bildirse! Çünkü o anlayışta kat kattır. Ve bil ki, Allah fesâdından sana bağışlıyor.
7 Allah'ın Derinliğini bulabilir misin? Kaadîr'in sonuna erebilir misin?
8 Gökler kadar yüksektir, ne edebilirsin? Ölüler Diyârı'ndan derindir, ne anlıyabilirsin?
9 Ölçüsü Dünyâ'dan uzun, ve denizden geniş!
(İslâm'daki KADER kelimesi aslında ÖLÇÜ demektir. "ALLAH herşeyi ölçüyle, hak üzere yaratmıştır."
Ankebut Sûresi, 44. Âyet , "Biz herşeyi kader ile yarattık."
Kamer Sûresi, 49. Âyet)

10 Eğer geçip giderse, ve eğer kilitlerse, ve eğer mahkemeye çağırırsa, kim O'nu çevirebilir?
11 Çünkü yalancı adamları O bilir; Dikkat etmese de, kötülüğü görür.
12 Fakat boş adamın aklı yoktur, ve insan yaban eşeğinin sıpası gibi doğuyor.
13 Eğer sen yüreğini doğrultursan, ve O'na ellerini açarsan;
14 Eğer kendi elinde kötülük varsa, onu uzaklaştır. Ve haksızlık senin çadırlarında oturmasın;
15 Gerçek, o zaman lekesiz olarak yüzünü kaldırırsın. Ve pekişmiş olursun da, korkmazsın.
16 Çünkü sen kendi meşakkatini unutursun. Onu akıp geçmiş sular gibi anarsın.
17 Ve hayâtın öğle vaktinden daha berrak olur; kararmış olsa da sabah gibi olur.
18 Ve güvenirsin, çünkü ümit vardır. Ve her yanını araştırıp emniyette yatarsın.
("O diridir, O'ndan başka tanrı yoktur. Onun dinine muhlisâne, gönül temizliği ile bağlanarak
O'na yalvarın! Hamd, Âlemlerin Rabbi'ne mahsustur."

Mümin Sûresi, 65. Âyet)

19 Ve yatacaksın, korkutan da olmıyacak; ve bir çokları senin yüzünü diliyecekler.
20 Fakat kötülerin gözleri sönecek, ve kaçacak yerleri yok olacak; ve onların ümidi son soluğu vermek olacaktır."
(Şimdi gelen Bâb'a dikkat!.. Bu ifâdelerin benzerleri de KUR'AN'da var.)

12. Bâb - 1 Ve Eyüb cevap verip dedi:
2 "Gerçek, kavim sizsiniz, Hikmet de sizinle beraber ölecek!
3 Fakat sizin gibi benim de aklım var. Ben sizden aşağı değilim. Ve bu gibi şeyleri kim bilmez?
4 Dostu için gülünecek bir adam gibi oldum. Ben ki, Allah'ı çağırırdım v e bana cevap verirdi; Sâlih ve kâmil adam gülünç oldu!
5 Kaygısı olmıyanın düşüncesinde felâkete hakaaret var. Ayağı kayanlar için bu hazırdır.
6 Soyguncuların çadırları rahatta, ve Allah'ı gazâba getirenler emniyetteler; onların eline Allah bol bol getiriyor.
7 Fakat şimdi sor hayvanlara, ve sana öğretsinler. Ve göklerin kuşlarına, ve sana bildirsinler;
8 Yâhut toprağa söyle, ve sana öğretsin. Denizin balıkları da sana anlatırlar.
9 Bütün bunlar arasında kim bilmez ki, bunu RABB'in Eli yapmıştır?
10 O RAB ki, her yaşıyanın canı, bütün beşer cinsinin soluğu O'nun elindedir.
11 Damak yediğini nasıl tatarsa, kulak da sözü öyle denemez mi?
12 Hikmet ihtiyarlarda, anlayış da ömrün uzunluğundadır.
13 Hikmet ile ceberrut Allah'tadır. Öğüt ve anlayış O'nundur.
14 İşte, O yıkıyor da, yeniden bina olunamıyor. İnsanı kilitliyor da, açılamıyor.
15 İşte, suları bağlıyor da, kuruyorlar. Ve onları salıveriyor da, Dünyâ'yı alt üst ediyorlar.
16 Kuvvet ve Hikmet O'ndadır; Aldatan da, aldanan da O'nundur.
17 Öğütçüleri soyulmuş olarak sürer, ve hâkimleri çıldırtır.
18 Kıralların vurduğu bağı çözer, ve onların beline ip bağlar.
19 Kâhinleri soyulmuş olarak sürer, ve zorlu adamları devirir.
20 Emin adamların sözünü ortadan kaldırır, ve ihtiyarların aklını alır.
21 Hakaareti emîrlerin üzerine döker, ve kudret sâhiplerinin kuşağını gevşetir.
22 Karanlık içinden derinlikler açar, ve ölüm gölgesini ışığa çıkarır.
23 Milletleri büyütür, ve onları yok eder. Milletleri genişletir, ve onları sürgün eder.
24 Dünya kavmi başında olanların aklını kaldırır, Ve yolu olmıyan bir çölde onları dolaştırır.
25 Karanlıkta el yordamı ile yürürler, ve ışık yoktur; ve onları sarhoş gibi dolaştırır.
("Gökler'in ve Yer'in mülkünün Allah'a âit olduğunu bilmiyor musun? O, kimi dilerse azaplandırır,
kimi dilerse bağışlar. Allah, herşeye güç yetirendir."

Mâide Sûresi, 40. Âyet)

13. Bâb - 1 İşte, gözüm bunun hepsini gördü, kulağım işitti ve onu anladı.
2 Sizin bildiğinizi ben de biliyorum. Ben sizden aşağı değilim.
3 Gerçek, ben Kaadîr'e söyliyeyim. Ve isterim ki, Allah'la dâvâlaşayım.
4 Siz ise, yalan düzücülersiniz. Hepiniz değersiz hekimlersiniz.
5 Keşke siz büsbütün sussanız! Bu da sizin için hikmet olurdu.
6 Şimdi bahsimi işitin, ve dudaklarımın iddialarını iyi dinleyin.
7 Allah için haksız söz mü söylüyorsunuz? Ve onun için hile ile mi söylüyorsunuz?
8 Onun tarafını mı tutuyorsunuz? Ve Allah için mi dâvâcı oluyorsunuz?
9 Sizi eşerse, iyi mi olur? Yâhut O'nu da insan aldatır gibi aldatacak mısınız?
10 Gizlice O'nun tarafını tutarsanız, sizi elbette azarlıyacaktır.
11 O'nun Haşmeti sizi yıldırmaz, ve O'nun Dehşeti üzerinize düşmez mi?
12 Andığınız şeyler külden mesellerdir, kaleleriniz ise çamurdan kaleler!
13 Susun! Beni bırakın da ,ben söyliyeyim. Ve başıma ne gelirse gelsin.
14 Niçin etimi dişlerim arasına alayım, ve canımı avucumun içine koyayım?
15 İşte, O beni öldürecek; ümidim yok. Hiç olmazsa O'na karşı yollarımın doğruluğunu müdâfaa edeyim.
16 Benim kurtuluşum da şu olacak ki, O'nun karşısına bir dinsiz adam çıkmıyacaktır.
17 Sözümü iyi dinleyin, ve ifâdem kulaklarınızda olsun!
18 İşte, şimdi dâvâmı sıraladım. Bilirim ki, ben sâlih sayılacağım.
19 Benimle çekişecek olan kimdir? Çünkü o zaman susardım, ve son soluğumu verirdim.
20 Ancak şu iki işi bana yapma! O zaman Senin yüzünden gizlenmem.
21 Elini üzerimden uzaklaştır; ve Dehşetin beni yıldırmasın!
22 O zaman çağır da, ben cevap vereyim. Yâhut ben söyliyeyim de, bana cevap ver.
23 Fesâtlarım ve suçlarım ne kadar? Bana günâhımı ve suçumu bildir.
24 Niçin Yüzünü gizliyorsun? Ve beni Kendine düşman sayıyorsun?
25 Yelin sürdüğü yaprağı mı korkutacaksın? Ve kuru samanı mı kovalıyacaksın?
26 Çünkü bana karşı acı şeyler yazıyorsun. Ve mirâs olarak gençliğimin fesâtlarını bana veriyorsun.
27 Ve ayaklarımı tomruğa vuruyorsun. Ve yollarımın hepsini bekliyorsun. Adımlarıma sınır çekiyorsun.
28 Ben ise telef olmuş çürük bir şeyim. Güve vurmuş esvap gibiyim.

14. Bâb - 1 İnsan ki, kadından doğmuştur, günleri kısadır, ve sıkıntıya doyar.
2 Çiçek gibi çıkar, ve solar; ve gölge gibi kaçar, ve durmaz.
3 Böyle olana mı Sen gözlerini açıyorsun da, beni Kendinle muhakemeye çekiyorsun?
4 Kirliden temizi kim çıkarabilir? Hiç kimse!
5 Mâdemki onun günleri tâyin olunmuştur, aylarının sayısı Senin nezdindedir,
ve mâdemki onun sınırını Sen koydun, ve öte geçemez;
6 Ondan göz çevir de, gününü bitirinciye kadar rahat etsin, bir gündelikçi gibi.
( "De ki: Size vaadedilen gün, öylesine bir gündür ki, zamanından
bir an bile geriye kalmayacağı gibi ileriye de atılmaz."

Sebe' Sûresi, 30. Âyet)

7 Çünkü bir ağaç için ümit vardır, kesilse yine sürer, ve onun filizleri eksik olmaz.
8 Kökü yerde kocasa, ve kütüğü toprakta ölse bile;
9 Su kokusunu alınca filizlenir, ve bir fidan gibi dal salar.
10 Fakat insan ölür, ve çöker. Ve adam son soluğunu verir. Hani, o nerede?
11 Nasıl ki, gölden sular akıp gider, ve ırmak çöl olur ve kurur;
12 İnsan da öylece yatar da kalkmaz. Gökler yok oluncıya kadar uyanmazlar, ve uykularından uyandırılmazlar.
13 Keşke Ölüler Diyârı'nda beni gizlesen! Öfken gecinciye kadar beni saklasan! Bana mühlet versen de, o vakit beni ansan!
( "Her birinize ölüm gelip, 'Rabbim! Ne olur bana azıcık daha süre tanısan da, gönüllü yardımlarda bulunsam
ve iyi kişilerden olsam!' diye yalvarmadan önce, size verdiğimiz rızıklardan başkaları için de harcayın."
Münâfikûn Sûresi, 10. Âyet)

14 İnsan ölürse dirilir mi? Nöbetim savuluncıya kadar, bütün savaşım günlerinde beklerdim,
15 Sen çağırırdın, ben de Sana cevap verirdim. Ellerinin işini özlerdin.
16 Fakat şimdi adımlarımı saymaktasın. Suçumun üzerinde beklemekte değil misin?
17 Günâhım torba içinde mühürlüdür, ve fesâdımın üzerine mührünü bastın.
18 Fakat dağ yıkılıp harap olur; ve kaya yerinden taşınır.
19 Sular taşları aşındırır; selleri yerin toprağını sürükliyip götürür. İnsanın ümidini böyle yok ediyorsun.
20 Dâima onu yenersin, ve o geçip gider. Onun çehresini değiştirip gönderirsin.
21 Oğulları izzet bulur da, o bilmez; ve düşkün olurlar, ve onların hâlini anlamaz. <
22 Kendisi için ancak kendi eti sancılanır. Kendisi için de canı yas tutar."

15. Bâb - 1 Ve Temanlı Elifaz cevap verip dedi:
2 "Hikmetli adam boş bilgi ile cevap verir mi? Ve karnını şark yeli ile doldurur mu?
3 İnsan işe yaramaz sözlerle mubâhase eder mi? Ve faydası olmıyan nutuklarla?
4 Allah korkusunu bile ortadan kaldırmaktasın, ve Allah'ın önünde mürâkabeye mâni oluyorsun.
5 Çünkü senin ağzına öğreten kendi fesâdındır; ve senin seçtiğin, hilekârların dilidir.
6 Seni suçlu çıkaran kendi ağzındır, ben değil; ve dudakların sana karşı şehâdet etmekteler.
7 İlk doğan adam sen misin? Yâhut senin başlangıcın dağlardan önce mi?
8 Allah'ın sırrını mı dinledin de, Hikmeti kendine hasrediyorsun?
9 Nedir senin bildiğin ki, onu biz bilmiyelim? Nedir senin anladığın ki, bizde olmasın?
10 Bizde ak saçlı da, yaşlı adam da var, senin babandan da çok yaşlı.
11 Sana az mıdır, Allah'ın tesellileri, seninle yumuşak sözler?
12 Niçin seni yüreğin sürüklüyor? Ve gözlerin şimşek çakıyor da,
13 Ruhunu Allah'a karşı döndürüyorsun, ve ağzından böyle sözler çıkarıyorsun?
14 İnsan nedir ki, temiz olsun? Ve kadının doğurduğu nedir ki, sâlih olsun?
15 İşte, Allah mukaddeslerine emniyet etmiyor, Gökler bile onun gözünde temiz değil;
16 Nerede kaldı ki, mekruh olan bozuk insan!.. O insan ki, haksızlığı su gibi içmektedir!
17 Beni dinle de, sana göstereyim; ve gördüğümü anlatayım.
18 (Hikmetli adamların atalarından alıp bildirdikleri, ve gizlemedikleri şeyi;
19 O atalar ki, diyar ancak onlara verilmişti, ve aralarından yabancı geçmemişti.)
20 Şerir adam bütün günlerinde kıvranır, ve zorba için alıkonmuş olan yıllar sayılıdır.
21 Dehşetler sesi onun kulağındadır. O selâmette iken üzerine soyguncu gelir.
22 Karanlıktan döneceğine inanmaz, ve kılıç kendisini beklemektedir.
23 Ekmek için dolaşır: 'Nerededir?' diyerek; yanı başında karanlık günü hazır olduğunu bilir.
24 Sıkıntı ve darlık onu yıldırıyor. Onu yenmekteler, cenge hazırlanmış bir kıral gibi.
25 Mâdemki Allah'a karşı elini uzattı, ve Kaadir'e karşı meydan okumaktadır;
26 Üzerine koşmaktadır, sert ense ile, kalkanının kalın yumruları ile;
27 Mâdemki yüzünü semirtti, ve beli üzerinde yağ biriktirdi;
28. Ve yıkılmış olan şehirlerde, oturulmıyacak evlerde oturdu. Onlar ki, taş yığınları olmak üzre idiler;
29 Zengin olmıyacak, ve serveti durmıyacaktır, ve malları yer üzerinde yayılmıyacaktır.
30 Karanlıktan ayrılmıyacak; dallarını alev kurutacak, ve Allah'ın ağzının soluğu ile gidecektir.
31 Boş şeye aldanarak emniyet etmesin; çünkü ücreti boşluk olacaktır.
32 Gününden önce işi tamam edilecek, ve dalı yeşermiyecektir.
33 Asma gibi koruğunu dökecek, ve zeytin ağacı gibi çiçeğini atacaktır.
34 Çünkü dinsiz sürüsü kısır olur, ve rüşvet çadırlarını ateş yiyip bitirir.
35 Kötülüğe gebe kalır ve fesat doğururlar, ve onların yüreği hile kurar."

EK: Sabrıyla meşhur ve ALLAH'ın "Doğrusu Biz onu sabırlı bulduk. O ne güzel kul!.. O hakikaten DÂİMA Allah’a yönelmektedir” (Sad Sûresi, 44 âyet) diye övdüğü Hz. Eyüb, ALLAH'ın izniyle Şeytan tarafından böyle bir imtihana sokulan Eyüb, hiç şu aşağıdaki gibi şikâyette bulunur mu?.. Bizce bulunmaz... Ama hayatlarında karşılaştıkları olaylara tahammül edemeyen, hele hiç sabır gösteremeyenler böyle sızlanmalarda bulunur. O yüzden aşağıdaki ifâdeler ve sonradan gelen arkadaş tesellileri ibret vericidir... Hz. Eyüb'ün ağzından dökülenleri "şikâyet" değil de, "içinde bulunduğu ıstıraplı durum" olarak almak yerinde olur. Gene de ene doğrusunu ALLAH bilir.

16. Bâb - 1 Ve Eyüb cevap verip dedi:
2 "Ben bunlara benzer çok şeyler işittim. Hepiniz yorgunluk veren tesellicilersiniz.
3 Boş sözlere son olur mu? Yâhut seni ne zorluyor da, cevap veriyorsun?
4 Ben de sizin gibi söyliyebilirdim. Canımın yerinde sizin canınız olsaydı, size karşı sözler dizebilirdim. Ve size karşı başımı sallıyabilirdim.
5 Fakat ağzımla size kuvvet verirdim; ve dudaklarımın tesellisiyle sizi yatıştırırdım.
6 Söylesem de kederim yatışmaz; ve eğer sussam üzerimden ne kalkar?
7 Fakat beni şimdi O yorgun düşürdü. Bütün cemaatimi Sen virân ettin.
8 Ve beni sıkıp buruşturdun, bana karşı bu şâhittir. Zayıflığım da bana karşı kalkıyor , yüzüme karşı şehâdet ediyor.
9 Öfkesiyle beni yırttı, ve bana ezâ eyledi; üzerime dişlerini gıcırdattı; hasmım gözlerini benim üzerime bilemektedir.
10 Üzerime ağızlarını açtılar; hakaaretle yanağıma vurdular. Bana karşı bir araya toplanmaktalar.
11 Allah beni dinsizlere veriyor, ve beni kötülerin eline atıyor.
12 Ben kaygısızdım, ve beni o paraladı. Ve boynumdan tuttu, yere çalıp beni parçaladı; ve beni kendisine hedef dikti.
13 Onun okçuları beni kuşatıyor; hiç esirgemeden böbreklerimi yarıyor. Ödümü yere döküyor.
14 Bedenimde gedik üzerine gedik açıyor; bir dev gibi üzerime saldırıyor.
15 Derimin üzerine bir çul diktim, ve itibarımı toprakta kirlettim.
16 Ağlamaktan yüzüm kızardı, ve ölüm gölgesi kirpiklerimin üzerindedir;
17 Ellerimde zorbalık yokken, ve duam hâlis olduğu hâlde.
18 Ey toprak, kanımın üzerini örtme, ve feryâdıma duracak yer olmasın.
19 Daha şimdiden, işte, şâhidim Gökler'dedir; ve benim için şehâdet eden yükseklerdedir.
20 Benimle eğlenenler dostlarımdır. Gözüm Allah'a yaş döküyor,
21 Allah Kendisiyle insan arasında,Âdemoğlu ile komşusu arasında hakkı arasın diye.
22 Çünkü bir kaç yıl geçince, geri dönmiyeceğim yola gideceğim.

17. Bâb - 1 Ruhum kırıldı, günlerim söndü. Beni kabir bekliyor.
2 Gerçek, müstehziler yanımdadır, ve gözüm onların hakaaretiyle geceyi geçiriyor.
3 Şimdi rehin ver, kendine karşı benim kefilim ol. Benimle el tutuşacak kim var?
4 Çünkü onların yüreğini anlayışa kapadın. Bundan dolayı onları yükseltmiyeceksin.
5 Pay alsın diye dostları ele veren adam, kendi oğullarının da gözleri söner.
6 Ve beni kavimlere mesel etti; ve onlar yüzüme tükürmedeler.
7 Ve gözüm kederden karardı, âzâmın hepsi de gölge gibi.
8 Doğru adamlar buna şaşacaklar, ve dinsize karşı suçsuz adam davranacak.
9 Ve sâlih kendi yolunu tutacak, elleri temiz olan da gittikçe kuvvetlenecek.
10 Fakat siz hepiniz, haydi yine gelin; ve aranızda bir hikmetli adam bulmıyacağım.
11 Günlerim geçti, niyet ettiğim yüreğimin malı olan şeyler kırıldı.
12 Geceyi gündüz yerine koyuyorlar, 'Işık karanlığa yakındır,' diyorlar.
13 Eğer Ölüler Diyârı'nı evimdir diye bekliyorsam, eğer yatağımı karanlığa serdimse;
14 Eğer çukura, 'abamsın sen', kurda, 'Anam ve kızkardeşimsin,' dedimse,
15. Öyle ise ümidim nerede? Ve ümidim, onu kim görecek?
16 Ölüler Diyârı'nın kapılarına inecek, toprakta birlikte rahata erdiğimiz zaman!"

18. Bâb - 1 Ve Şuahlı Bildad cevap verip dedi:
2 Ne vakte kadar söz avcılığı edeceksiniz? Anlayışlı olun da sonra konuşalım.
3 Niçin hayvan yerine konulmaktayız, ve gözlerinizde murdar olduk?
4 Sen ki, öfkenle kendini paralamaktasın, senin uğrunda Dünya mı terk edilecek? Ve kaya mı yerinden taşınacak?
5 Evet, kötülerin ışığı sönecektir, ve ateşinin alevi parlamıyacaktır.
6 Işık onun çadırında karanlık olacak, ve kendi üzerinde kandili sönecektir.
7 Kuvvetinin adımları kısılacak, ve onu kendi öğüdü düşürecektir.
8 Çünkü kendi ayakları ile ağa atılıyor, ve şebekenin üzerinde yürüyor.
9 Topuğu faka düşecek, ve onu tuzak kapacak.
10 Kendisi için toprakta saklanılmış bir ilmek, ve yolun üzerinde kapan vardır.
11 Her yandan onu dehşetler yıldıracak, ve topukları ardınca onu kovalıyacaklar.
12 Kuvvetini açlık kemirecek, ve yanında felâket hazır bulunacak.
13 Bedeninin âzâsı kemirilecek, onun âzâsını ölümün ilk oğlu yiyip bitirecek.
14 Güvendiği çadırından sökülüp atılacak; ve dehşetler kıralına götürülecek.
15 Kendisinden olmıyan onun çadırında oturacak; yurdu üzerine kükürt saçılacak.
16 Dipten kökleri kuruyacak, ve üstten dalları solacak.
17 Memleketten hâtırası kaybolacak, ve sokakta adı kalmıyacak.
18 Işıktan karanlığa sürülecek, ve Dünyâ'dan kovulacak.
19 Kavmi arasında ne oğlu ne torunu bulunacak, ve kendi gurbet diyârında artakalanı olmıyacak.
20 Geridekiler onun gününe şaşacaklar, öndekilerin dehşete düşmüş oldukları gibi.
21 Gerçek, haksızlık edenin meskenleri böyledir, ve Allah'ı bilmiyenin yeri budur."

19. Bâb - 1 Ve Eyüb cevap verip dedi:
2 "Ne vakte kadar canımı üzeceksiniz, ve beni sözle ezeceksiniz?
3 Bu on defâdır beni azarlıyorsunuz; bana sertlik etmenizden utanmıyorsunuz.
4 Eğer gerçekten saptımsa, sapıklığım bende kalır.
5 Eğer gerçekten bana karşı kibirleniyorsanız, ve utancımı yüzüme vuruyorsanız;
6. Şimdi bilin ki, dâvâmda beni Allah yıktı, ve beni ağı ile sardı.
7 İşte, zorbalık diye feryat ediyorum, ve bana cevap yok! 'Yardım' diye bağırıyorum da, adâlet yok!
8 Yoluma çit çekti, ve geçemiyorum, ve karanlığı yollarımın üzerine koydu.
9 Üzerimden izzetimi soydu, ve başımın tacını kaldırdı.
10 Her yandan beni yıktı, ve ben bittim; ve ümidimi bir ağaç gibi kökünden söktü.
11 Ve bana karşı Öfkesini alevlendirdi, ve beni hasımlarından sayıyor.
12 Çeteleri hep birden geliyor, ve bana karşı yollarını yapıyorlar, ve çadırımın çevresinde ordugâh kuruyorlar.
13. Kardeşlerimi benden uzaklaştırdı, ve tanıdıklarım bana bütün bütün yabancı oldular.
14 Akrabam gelmez oldular, yakın dostlarım da beni unuttular.
15 Evimdeki misâfirler, ve hizmetçi kızlarım beni yabancı saymadalar. Onların gözünde bir ecnebî oldum.
16 Kölemi çağırıyorum da, cevap vermiyor, dilimle ona yalvarsam bile.
17 Soluğum karıma iğrenç oldu, yalvarışım da anamın oğullarına.
18 Küçük çocuklar bile beni hor görmede. Ayağa kalkarsam, benim üzerime söyleşiyorlar.
19 Hep sırdaşlarım benden ikrah ediyorlar. Sevdiklerim de benden yüz çevirdiler.
20 Kemiğim derimle etime yapışıyor, ve dişlerimin derisi ile ancak kaçıp kurtuldum.
21 Ey dostlarım, bana acıyın, bana siz acıyın! Çünkü Allah'ın Eli bana dokundu.
22 Niçin siz de Allah gibi beni kovalıyorsunuz, ve etime doymuyorsunuz?
23 Keşke şimdi sözlerim yazılsaydı! Keşke Kitâb'a kaydolunsaydı!
24 Demir kalemle ve kurşunla, dâimî olsun diye kayaya kazılsaydı!
25 Ben ise, bilirim ki, Kurtarıcım diridir, ve sonunda toprağın üzerinde dikilecektir.
26 Ve 'benim' derim, 'bu beden, yok olduktan sonra, o zaman etim olmaksızın Allah'ı göreceğim.'
27 Ben O'nu kendimden yana göreceğim, ve gözlerim O'nu görecek, ve bir yabancı gibi değil. Bağrımda yüreğim bayılmaktadır.
28 Mâdemki işin kökü bende bulunuyor, siz, 'Onu nasıl kovalıyalım?' derseniz,
29 Kılıçtan korkun; çünkü, bir mahkeme vardır, bilesiniz diye, kılıcın cezâsı çok öfkeli olur!"

20. Bâb - 1 Ve Naamalı Tsofar cevap verip dedi:
2 "Bunun için düşüncelerim bana cevap veriyor, ve bu sebepten ötürü içimde heyecan var.
3 Beni utandıran azarlamayı işittim; ve anlayışımın içinden Ruh bana cevap veriyor.
4. Şunu bilmiyor musun, eski zamandan beri, insan Dünyâ'ya konulalıdan beri,
5 Kötülerin zafer nârası kısadır, ve dinsizin sevinci bir lâhzalık?
6 Onun yüksekliği göklere varsa, ve başı bulutlara erişse bile;
7 Ebediyen yok olur; kendi pisliği gibi; kendisini görmüş olanlar 'O nerede?' diyeceklerdir.
8 Rüyâ gibi uçacak, ve onu bulmıyacaklar Evet, gecenin rûyeti gibi kovulacaktır.
9 Kendisini görmüş olan göz bir daha onu görmiyecek. Yeri de onu artık görmiyecek.
10 Oğulları fakirlerin rızâsını diliyecek, ve malını kendi elleri geri verecek.
11 Kemikleri gençliğile dolu, fakat kendisile berâber toprakta yatacak.
12 Onun ağzında kötülük tatlı olsa da, dili altında onu gizlese de,
13 Onu esirgese, bırakmasa da, ve damağında yine saklasa da,
14 Barsaklarında ekmeği değişilir, kendi içerisinde sağır yılanların ödü olur.
15 Servetler yuttu, ve onları kusacak; Allah onları karnından dışarı atacak.
16 Sağır yılanların zehirini emecek; engereğin dili onu öldürecek.
17 Su arklarını görmiyecek, bal ve ayran ırmaklarını, vâdilerini.
18 Emek çektiği şeyi geri verecek, ve onu yutmıyacak. Ele geçirdiği mallara göre sevinmiyecek.
19 Çünkü fakirleri ezdi, yüz üstü bıraktı; vvi zorla çekip aldı, ve binâ etmedi.
20 Mâdemki gönlünde rahatı bilmedi, zevk aldığı hiç bir şeyi kurtarmıyacaktır.
21 Yediğinden artakalan yoktu. Bundan dolayı onun iyi hâli sürmez.
22 Bolluğunun dolgunluğu içinde kendisi darlıkta olacak; meşakkatte olan herkesin eli ona erecek.
23 Karnını dolduracağı vakit, Allah Öfkesinin kızgınlığını onun üzerine atacak, ve yemek yerken üzerine onu yağdıracak.
24 Demir silâhtan kaçacak, fakat tunç yay kendisini delik deşik edecek.
25 Oku çeker, o da bedeninden çıkar, ve pırıldıyan ucu onun ödünden çıkar. Dehşetler onun üzerindedir.
26 Onun hazineleri için her çeşit karanlık hazır duruyor. İnsanın üfürmediği ateş onu yiyip bitirecek;
çadırında arta kalanı telef edecek.
27 Onun fesâdını gökler meydana çıkaracak, ve kendisine karşı yer ayaklanacak.
28 Evinin mahsûlü sürülüp götürülecek; O'nun öfkesi gününde eriyip akacaklardır.
29 Kötü adamın Allah'tan payı budur, ve kendisi için Allah'tan emrolunan mirâs budur."

21. Bâb - 1 Ve Eyüb cevap verip dedi:
2 "Dinleyin, sözümü dinleyin; ve bana tesellileriniz bu olsun.
3 Beni bırakın, ben de söyliyeyim; ve ben söyledikten sonra siz eğlenedurun.
4 Ya ben, benim şekvam insana mı? Ve niçin benim canım dar olmasın?
5. Bana bakın da şaşın, ve elinizi ağzınıza koyun.
6 Şunu andıkça yılmadayım, ve etimi titreme alıyor.
7 Kötüler niçin yaşıyorlar, kocayorlar da kudretleri artıyor?
8 Kendilerile beraber onların zürriyeti önlerinde, filizleri de gözleri önünde pekişir,
9 Evleri selâmettedir ve korkusuz, Allah'ın Sopası da üzerlerinde değil.
10 Onların boğası çiftleşir de, boşa gitmez. Onların ineği doğurur, ve düşürmez.
11 Yavrularını bir sürü gibi salıverirler, ve çocukları oynaşırlar.
12 Tef ile ve çenk ile terennüm ederler, ve kaval sesile sevinç duyarlar.
13 Günlerini iyilikte geçirirler, ve Ölüler Diyârı'na bir lâhzada inerler.
14 Ve Allah'a derler, 'Bizden git; Çünkü yollarının bilgisinden hoşlanmayız.
15 Kaadir nedir ki, O'na kulluk edelim? Ve O'na dua edersek faydamız nedir?'
16 İşte, kendi iyilikleri ellerinde değil; kötülerin öğüdü benden ırak olsun!
17 Kaç kere kötülerin kandili sönmüştür, üzerlerine felâketleri gelmiştir, Allah Gazabında onlara pay olarak ağrılar vermiştir,
18 Yelin önündeki saman gibi, ve kasırganın alıp götürdüğü saman ufağı gibi olmuşlardır!
("Sonuçta Allah onları (fil sâhibi orduyu) yenilip ezilmiş ekine çevirdi."
Fil Sûresi, 5. Âyet )

19 Siz, 'Allah onun fesâdını oğulları için saklar,' diyorsunuz. Bunu bilsin diye kendisine ödesin;
20. Kendi helâkini gözleri görsün, ve Kaadir'in gazabından içsin.
21 Çünkü aylarının sayısı kesilince, kendisinden sonra evi için ne kaygısı olur?
22 Allah'a bilgi öğretilir mi? Yüksekte olanlara hükmeden O'dur.
23 Biri kuvvetinin kemalinde ölür, büsbütün rahat ve kaygısız;
24 Kovaları sütle doludur, ve kemiklerinin iliği körpedir.
25 Ve ötekisi can acılığı içinde ölür, ve iyiliği hiç tatmamıştır.
26 Toprakta birlikte yatarlar, ve üzerlerini kurtlar kaplar.
27 İşte, ben düşüncelerinizi bilirim, onlarla bana zorbalık etmek istediğiniz düzenleri.
28 Çünkü siz diyorsunuz, 'Hani Emîr'in evi? Ve kötülerin oturduğu çadır nerede?'
29 Siz yoldan geçenlere sormadınız, ve şehâdetlerine akıl erdirmediniz mi ki,
30 Felâket gününde kötü adam esirgenir, gazap gününde onlara yol gösterilir?
31 Kendi yolunu onun yüzüne kim vurur? Ve ettiğini ona kim öder?
32 Ve o kabre götürülür, ve türbeye bekçilik ederler.
33 Dere toprağının topakları ona tatlı gelir, ve herkes onun ardınca sürüklenir, ve önünde olanların sayısı yoktur.
34 Ve nasıl siz beni boş yere teselli ediyorsunuz? Sizin cevaplarınızdan bâki kalan ise, ancak hâinliktir."

Bu Bâb'da Hz. EYÜB, bütün iyi amellerine rağmen yeterli bulunmuyor, çevresindekiler tarafından. Çünkü çok zengindi. Etrafındaki üç bilge kişi ile sohbet devam ediyor.

22. Bâb - 1 Ve Temanlı Elifaz cevap verip dedi:
2 "İnsan Allah'a fâideli olabilir mi? Gerçek, dirâyetli adamın fâidesi kendisinedir.
3 Sen sâlih isen, Kaadîr'e bir zevk midir? Yâhut yollarını bütün kılarsan, O'na bir kazanç mıdır?
4. Seni azarlaması, seninle muhakemeye girişmesi, O'ndan olan korkundan ötürü mü?
5 Kötülüğün büyük değil mi? Ve senin fesatlarına son yoktur.
6 Çünkü kendi kardeşinden sebepsiz rehin aldın, çıplakların bile esvabını soydun.
7. Yorguna su içirmedin, ve aç olandan ekmeği esirgedin.
8 Ve kuvvetli adama gelince, toprak onun oldu; ve orada itibarlı adam oturdu.
9 Dul kadınları eli boş gönderdin, ve öksüzlerin kolları kırıldı.
10 Bundan ötürü senin her yanında tuzaklar var, ve ansızın basan korku seni yıldırır,
11 Yahut karanlık, ve sen göremezsin, ve suların çokluğu seni örter.
12 Allah göklerin yüksekliğinde değil midir? Ve yıldızların yüksekliğine bak, onlar ne yüksek!
13 Ve sen diyorsun, 'Allah ne bilir? Koyu karanlığın içinden hükmedebilir mi?
14 Kalın bulutlar ona bir perdedir, ve görmez; ve gökler kubbesi üzerinde gezinmektedir.'
15 Kötü adamların yürümüş oldukları Eski yolu mu tutacaksın?
16. O adamlar ki, vakti gelmeden çekilip alındılar. Onların temelini sel bastı.
17 Onlar Allah'a dediler, 'Bizden git,' ve: 'Kaadir bizim için ne yapabilir?'
18 Onların evlerini iyilikte dolduran ise O'dur; fakat kötülerin öğüdü benden ırak.
19 Sâlihler görürler, ve sevinirler; ve onlarla suçsuz eğlenir:
20 Gerçek bize karşı ayaklananlar kesilip atıldılar, ve onların artakalanını ateş yiyip bitirdi.
21 Şimdi onunla dost ol da, selâmete er. Sana bununla iyilik gelir.
22 Şimdi onun ağzından şeriat al, ve onun sözlerini yüreğine koy.
23 Eğer Kaadir'e dönersen, binâ edilirsin. Eğer haksızlığı çadırlarından uzaklaştırırsan.
24 Ve altını toprağa koy, Ofir altınını da vâdi çakıllarının arasına;
25 Ve Kaadir senin altının olur, ve sana değerli gümüş olur.
26 Çünkü o zaman Kaadir'de lezzet bulursun, ve kendi yüzünü Allah'a kaldırırsın.
27 O'na dua edersin, ve seni dinler; ve kendi adaklarını ödersin.
28 Bir şeye karar verirsin, ve senin karşında durur; ve ışık senin yolların üzerine parlar.
29 İnsanlar seni alçaltınca, sen, 'Yükselme vardır,' diyeceksin. Ve alçak gönüllü adamı o kurtarır.
30. Suçsuz olmıyanı bile kurtarır. Evet, senin ellerinin temizliği ile kurtulur.

23. Bâb - 1 Ve Eyüb cevap verip dedi:
2 "Bugün de şekvam acıdır; O'nun Eli benim iniltimden daha ağır.
3 Keşke O'nu nerede bulacağımı bilseydim de, O'nun tahtına kadar varsaydım!
4 Dâvâmı O'nun önüne sıralardım, ve delillerle ağzımı doldururdum.
5 Bana cevap olarak söyliyeceği sözleri öğrenirdim, ve bana ne diyeceğini anlardım.
6 Büyük kuvvetinde benimle çekişir mi idi? Hayır; ancak O beni dinlerdi.
7 Doğru adam O'nunla orada dâvâcı olabilirdi; ve ben Hâkimimden ebediyen azat olurdum.
8 İşte, ileri gidiyorum, ve orada yok! Arkaya da gidiyorum, ve O'nu sezemiyorum.
9 Solda O işlerken de O'nu seçemiyorum. Sağda gizleniyor, ve O'nu göremiyorum.
( "Doğu da Allah'ındır, batı da. Artık nereye dönerseniz dönün, orada Allah'a dönmüş olursunuz."
Bakara Sûresi, 115. Âyet)

10. Fakat benim tuttuğum yolu O bilir. Beni denediği zaman altın gibi çıkacağım.
11 O'nun Adımlarını ayağım sıkı tuttu. Ben O'nun Yolu'nu tuttum, ve sapmadım.
"Şüphesiz Doğru Yol, Allah'ın ) Yolu'dur." Bakara Sûresi, 120. Âyet ,
"Bizi (bu) Dosdoğru Yol'a ilet; Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna.
Azmış, sapıtmışların yoluna değil:"
Fâtiha Sûresi, 5-7. Âyetler ,
"Şâyet onlar da, sizin inandığınız gibi inanırlarsa, kuşkusuz Dosdoğru Yol'u bulmuş olurlar.
Yok, eğer yüz çevirirlerse, onlar elbette bir (çelişki ve) aykırılık içindedirler (sapıtırlar)."
Bakara Sûresi, 137. Âyet ,
"Bu (sizi dâvet ettiğim yol), Sırât-ı Mustakim'dir, Dosdoğru olan Yol'dur.”
Âl-i İmran Sûresi, 51. Âyet)

12 Dudaklarının emrettiğinden ayrılmadım. Benim murâdımdan ziyâde O'nun Ağzı'nın sözlerini sakladım.
13 Fakat O tek başınadır, ve O'nu kim döndürebilir? Ve Canı ne isterse onu yapar.
("Allah kimi dilerse onu saptırır, kimi de dilerse Dosdoğru Yol üzere kılar." En'âm Sûresi, 39. Âyet)

14 Çünkü payıma düşen ne ise onu başarır; ve O'nun nezdinde bunların emsâli çok.
15 Bundan ötürü onun yüzünden yılarım. Düşündükçe O'ndan korkarım!
16 Ve Allah yüreğimin cesaretini kırdı, ve Kaadir beni yıldırdı;
17 Çünkü karanlıktan önce kesilip atılmadım, ve yüzümün karşısında koyu karanlığı örtmedi.

24. Bâb - 1 Niçin Kaadir vakitler ayırıp saklamadı? Ve O'nu tanıyanlar niçin O'nun günlerini görmezler?
2 Sınırları yerlerinden kaldırıyorlar; Sürüler gaspedip otlatıyorlar.
3 Öksüzlerin eşeğini sürüyorlar; dul kadının öküzünü rehin alıyorlar.
4 Yoksulları yoldan saptırıyorlar; memleketin düşkünleri hep gizlenmede.
5 İşte, çöldeki yaban eşekleri gibi işlerine çıkıyorlar, erkenden yiyecek arıyarak. Çocukları için bozkır onlara ekmek verir.
6 Yemlerini tarladan biçerler; ve kötü adamın bağında kalanı devşirirler.
7 Geceyi çıplak geçirirler, esvapsız, ve soğukta örtüleri yoktur.
8 Dağların sağanağından ıslanırlar, ve sığınacak yer olmadığı için kayaya sarılırlar.
9 Öksüzü çekip memeden ayırırlar, ve düşkünden rehin alırlar;
10 Onlarsa çıplak geziyorlar, esvapsız, ve açken demetler taşıyorlar.
11 Bu adamların duvarları arasında zeytinyağı çıkarıyorlar. Onların mâsaralarını basıyorlar, ve susuzluk çekiyorlar.
12 Şehirden insanların iniltisi geliyor, ve yaralıların canı bağırmada.Fakat Allah bu uygunsuzluğa bakmıyor!
13 Bunlar ışığa isyan edenlerdendir. Onun yollarını tanımazlar, ve onun yollarında durmazlar.
14 Kaatil ışıkla beraber kalkar; düşkünü ve yoksulu öldürür; ve geceleyin hırsız gibidir.
15 Zinâ edenin gözü de alaca karanlığı bekler. 'Beni göz görmez,' der; ve yüzüne örtü kor.
16 Karanlıkta evleri deliyorlar; gündüzün saklanmaktalar. Işık nedir bilmezler.
17 Çünkü sabah onların hepsi için ölüm gölgesidir. Çünkü ölüm gölgesi dehşetlerine alışıktırlar.
18 Suların yüzünde tez geçip gidiyorlar. Yeryüzü'nde onların payı lânetlidir; Bağlar yoluna yünelmezler.
19 Kuraklık ve sıcaklık kar sularını alıp götürür; Ölüler Diyârı da suç işliyenleri!
20 Rahim onu unutacaktır; kurtlar onu tatlı tatlı yiyeceklerdir. Artık anılmıyacak; ve haksızlık bir ağaç gibi kırılacaktır.
21 Çocuğu olmamış kısır kadını yolar, ve dul kadına iyilik etmez.
22 Böyle iken Allah zorlu adamları kuvvetiyle kayırmadadır. Yaşamaktan emin olmıyan, ayağa kalkıyor.
23 Allah onlara emniyet verir, ve O'na güvenirler; Ve O'nun Gözleri onların yolları üzerindedir.
24 Yükselirler; az sonra yok olurlar. Ve alçalırlar, hep başkaları gibi onlar da alınıp götürülürler, ve başağın başı gibi kesilirler.
25 Ve eğer şimdi böyle değilse, kim beni yalancı çıkarır, ve benim sözümü hiçe indirir?"

25. Bâb - 1 Ve Şuahlı Bildad cevap verip dedi:
2 "Saltanat ve heybet Kendi yanındadır; Kendi yüce yerlerinde selâmet kuran O'dur.
3 Ordularının sayısı var mı? Ve O'nun Işığı kimin üzerine doğmaz?
4 Öyle ise, insan Allah'ın önünde nasıl sâlih olabilir? Ve kadından doğan nasıl temiz olabilir?
5 İşte, ayın da parlaklığı yoktur, ve yıldızlar onun gözüne temiz değil;
6 Nerede kaldı ki, insan, bir kurtcağız! Ve Âdemoğlu, bir böcek!"

26. Bâb - 1 Ve Eyüb cevap verip dedi:
2 "Takati olmıyana nasıl yardım ettin! Kuvveti olmıyan bazuyu nasıl kurtardın!
3 Hikmeti olmıyana nasıl öğüt verdin, ve sağlam bilgiyi bol bol öğrettin!
4 Sözleri kime anlattın? Ve senden çıkan Ruh kimin?
5 Suların ve içinde oturanların altında Ölüler titremede.
6 Allah'ın karşısında Ölüler Diyârı çıplaktır, Helâk yerinin de örtüsü yok.
7 Boşluğun üzerine şimâli yayar, ve hiçliğin üzerine Dünyâ'yı asar.
8 Kalın bulutlarının içine suları sarar; ve bulut onların altında yırtılmaz.
9 Tahtının yüzünü örter, ve üzerine bulutunu gerer.
10 Sular yüzüne sınır çizdi, ışıkla karanlığın bittikleri son yere kadar.
11 Göklerin direkleri sarsılır, ve onun azarlaması ile şaşkın olurlar.
12 Kuvvetile denizi çalkandırır, ve anlayışı ile Rahab'ı delip geçer.
13 O'nun Ruhu ile gökler süslenir; kaçan yılanı O'nun Eli deldi.
14 İşte, bunlar yollarının ancak kenarlarıdır; ve ondan ötürü işittiğimiz ne ufak bir fısıltıdır!
Fakat Ceberrutunun gürlemesini kim anlıyabilir?"

27. Bâb - 1 Ve yine kendi meseline dönüp Eyüb dedi:
2 "Hakkımı elimden çekip alan Allah'ın varlığı hakkı için, ve canıma acılık veren Kaadir'in varlığı hakkı için
3 (Çünkü hâlâ bende hayatım bütündür, ve Allah'ın Ruhu burnumdadır);
4 Gerçek benim dudaklarım haksızlık söylemez, ve benim dilimden yalan çıkmaz.
5 Sizi doğru saymak benden ırak olsun. Son soluğumu verinciye kadar kemâlimi kendimden ayırmıyacağım.
6 Selâhımı sıkı tutmaktayım, ve onu bırakmam. Ömrüm oldukça yüreğim beni ayıplamıyacaktır.
7 Kötü kişi nasılsa, düşmanım da öyle olsun. Haksız adam nasılsa, üzerime ayaklanan da öyle olsun!
8 Çünkü Allah dinsizin canını aldığı zaman, onun ümidi nedir, kazanç edinmiş olsa bile?
9 Onun üzerine sıkıntı gelince, feryâdını Allah işitir mi?
10 Kaadir'de zevk bulur mu? Ve her vakit Allah'ı çağırır mı?
11 Allah'ın Elinde olanı size öğreteyim. Kaadir'de olanı gizlemiyeyim.
12 İşte, siz hepiniz gördünüz; ya niçin büsbütün boş adamlar oldunuz?
13 Kötü adamın Allah'tan payı, ve zorbaların Kaadir'den aldıkları mirâs şudur:
14 Oğulları çoğalırsa, kılıç içindir; ve zürriyeti ekmeğe doymıyacaktır.
15 Kendisinden artakalanlar ölümde gömülecekler, ve dul karıları ağlamıyacaklardır.
16 Toprak gibi gümüş yığsa, ve çamur gibi çok esvap hazırlasa;
17 O hazırlar, fakat onu sâlih giyer, ve gümüşü suçsuz adam pay eder.
18 Evini binâ eder, bir güve gibi, ve korucunun kurduğu çardak gibi.
19 Zengin olarak yatar, fakat atalarına katılmaz. Gözlerini açar, ve yok olmuştur.
20 Dehşetler ona sel gibi erişir; kasırga onu geceleyin çalıp götürür.
21 Şark yeli kaldırıp onu götürür, ve gider; ve onu yerinden süpürür.
22 Çünkü Allah onun üzerine oklarını atar, ve esirgemez; O'nun elinden kaçmak için çabalar.
23 Ona el çırparlar, ve kendi yerinden ona ıslık çalarlar.
("Kim kötü bir iş yaparsa onunla cezâlandırılır.
O kendisine Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilir.”

Nisâ Sûresi, 123. Âyet )

28. Bâb - 1 Gerçek gümüşün maden ocağı var, ve tasfiye ettikleri altının yeri vardır.
2 Demir topraktan alınır, ve bakır taştan eritilir.
3 İnsan karanlığa nihâyet veriyor, ve koyu karanlığın, ve ölüm gölgesinin taşlarını, son sınıra kadar araştırıyor.
4. Konukların olduğu yerden uzakta kuyu açar; insan ayağının unuttuğu yerlerde,
insanlardan uzakta kendilerini sarkıtıp sallanırlar.
5 Toprak, ondan ekmek çıkar; ve onun dibi alt üst olur, sanki ateşle oluyor gibi.
6 Gök yâkutun yeri onun taşlarıdır, altın tozu da ondadır.
7 Yırtıcı kuş o yolu bilmez, doğanın gözü de onu görmemiştir;
8 Mağrur canavarlar oraya ayak basmamıştır, azgın aslan da oradan geçmemiştir.
9 Elini sert kayaya uzatır; dağları kökünden alt üst eder.
10 Kayalar arasından arklar yarar; ve her değerli şeyi O'nun Gözü görür.
11 Sızmasınlar diye ırmakları bağlar; ve gizli olanı ışığa çıkarır.
12 Fakat Hikmet, o nerede bulunur? Ve anlayışın yeri neresi?
13 Onun değerini insan bilmez; ve yaşıyanlar diyârında bulunmaz.
14 Engin diyor: 'O bende değil.' ve deniz diyor: 'Benim yanımda değil.'
15 Ona bedel hâlis altın verilmez, ve onun pahâsı olarak gümüş tartılmaz.
16 Ona değer biçilemez Ofir altını ile, değerli akik ile, ve gök yâkutla.
17 Ona denk olamaz ne altın ne de cam, hâlis altından kaplarla da değiştirilmez,
18 Mercan ile billûrun adı anılmaz; ve Hikmet'in pahâsı incilerden üstündür.
19 Habeş ilinin sarı yâkutu ona denk olmaz, ve ona saf altınla değer biçilmez.
20 Öyle ise Hikmet nereden geliyor? Ve anlayışın yeri neresi?
21 Çünkü bütün yaşıyanların gözlerinden gizlenmiştir, ve göklerin kuşlarından saklanmıştır.
22 'Helâk yeri ile ölüm haberini kulaklarımızla işittik,' diyorlar.
23 Onun yolunu Allah anlar, ve onun yerini bilen O'dur.
24 Çünkü yerin uçlarına kadar bakar, ve bütün gökler altında olanı görür.
25 Yele tartı koyduğu, ve ölçü ile suları ölçtüğü zaman;
26 Yağmura kanun koyduğu, ve gök gürlemesinin şimşeğine yol yaptığı zaman;
27 Onu o zaman gördü, ve bildirdi; onu pekiştirdi, hem de eşeledi.
28 Ve insana dedi: 'İşte, RAB korkusu, Hikmet budur; ve kötülükten çekilmek anlayıştır.'

29. Bâb - 1 Ve yine kendi meseline dönüp Eyüb dedi:
2 "Keşke eski aylardaki gibi olsaydım, Allah'ın beni koruduğu günlerdeki gibi.
3 O zaman ki, O'nun Kandili başım üstünde parladı, ve karanlıkta O'nun Işığı ile yürürdüm;
4 Olgunluğum günlerindeki gibi olsaydım. O zaman ki, Allah'ın Dostluğu çadırımın üzerinde idi;
5 Henüz Kaadir benimle berâberdi, çocuklarım da çevremde idi;
6 O zaman ki, izlerim süt ile yıkanırdı, ve yanımda kaya yağ selleri akıtırdı!
7 Kapıdan ben şehre çıkınca, meydanda kürsümü hazırlıyınca,
8 Gençler beni görürler ve gizlenirlerdi, ve yaşlılar ayağa kalkıp dururlardı;
9 Reisler sözden çekinirlerdi, ve ellerini ağızlarına korlardı;
10 Emîrlerin sesi kesilirdi, ve onların dili damaklarına yapışırdı.
11 Çünkü kulak işittikçe, benim için, 'mutludur' derdi; ve göz gördükçe, benim için şehâdet ederdi;
12 Çünkü yardıma çağıran düşkünü, ve yardımcısı olmıyan öksüzü kurtarırdım.
13 Ölüm tehlikesinde olanın hayır duasını alırdım; ve dul kadının yüreğini sevinçten terennüm ettirirdim.
14 Salâhı giyindim, o da beni libas edindi; adâletim sanki kaftan ve sarıktı.
15 Köre göz idim ben, ve topala ayak.
16. Yoksullar için baba idim, ve tanımadığım adamın dâvâsı, onu eşelerdim.
17 Ve haksızın azı dişlerini kırardım, ve avı onun dişlerinden koparırdım.
18 Ve diyordum: 'Son soluğumu yuvamda vereceğim, ve günlerimi kum gibi çoğaltacağım.'
19 Köküm sulara doğru yayılmıştır, ve çiğ geceyi benim dalımda geçirmede;
20 İzzetim içimde tâzedir, ve elimde yayım yenilenmede.
21 Beni dinler ve beklerlerdi, ve öğüdüm ne olacak diye susarlardı.
22 Benim sözlerimden sonra tekrar etmezlerdi; ve sözlerim üzerlerine damla damla dökülürdü;
23 Ve yağmuru bekler gibi beni beklerlerdi; ve son yağmuru özler gibi ağızlarını açarlardı.
24 Onlar emin değilken ben kendilerine gülümserdim; ve yüzümün berraklığını bulandırmazlardı.
25 Onların yolunu ben seçerdim, ve başta otururdum, ve askerin ortasındaki kıral gibi oturmakta idim,
yaslıları teselli eden bir adam gibi.

30. Bâb - 1 Şimdi ise, yaşça benden küçük olanlar üzerime gülmekteler. O adamlar ki, babalarını sürümün köpeklerine
ortak etmekten çekinirdim.
2 Ellerinin kuvveti de, ne işime yarardı? Onlarda dinçlik yoktur.
3 Yoksulluktan ve açlıktan porsumuşlardır; çöl ve ıssızlık karanlığında kurak yeri kemirmekteler.
4 Çalılık yanında ebegümeci koparıyorlar; ve onların yiyecekleri retem çalısının köküdür.
5 İnsanlar arasından kovulurlar. Hırsız ardından bağırır gibi onlara bağırırlar;
6 Korkunç vâdilerde oturmaktalar, yerin deliklerinde, ve kaya kovuklarında.
7 Çalılıklar arasında anırırlar; kara çalının altında uzanırlar.
8 Ahmakların oğullarıdır onlar, hem de adsızların oğulları; memleketten kamçı ile kovulmuşlardır.
9 Ve şimdi ben onların türküsü oldum, ve onların meseliyim de.
10 Benden tiksiniyorlar, uzakta duruyorlar, yüzüme tükürmekten de çekinmiyorlar.
11 Çünkü ipini çözdü, ve beni düşkün etti; ve onlar benim önümde yular sıyırdılar.
12 Sağımda ayak takımı kalkıyorlar: ayaklarımı itiyorlar, ve bana karşı helâk edici yollarını yapıyorlar.
13 Yolumu bozuyorlar; yardımcısı olmıyan o adamlar, benim felâketime yardım etmekteler.
14 Sanki geniş bir gedikten girmekteler; yıkılma gürültüsü içinde üzerime yuvarlanıyorlar.
15 Dehşetler dönüp üzerime yıkıldı; şerefimi yel gibi kovmaktalar; ve saadetim bulut gibi geçip gitti.
16 Ve şimdi içimde canım erimektedir. Düşkünlük günleri beni ele geçirdiler.
17 Geceleri içimde kemiklerim deliniyor, ve beni kemiren ağrılar hiç durmuyor.
18 Allah'ın Şiddeti çokluğundan üzerimde esvabım buruştu, gömleğimin yakası gibi beni sarmakta.
19 Beni çamura attı, ve toz gibi ve kül gibi oldum.
20 Sana çağırıyorum, ve bana cevap vermiyorsun; ayağa kalkıyorum, ve Gözünü bana dikiyorsun.
21 Bana karşı insafsız oldun; Elinin kuvvetile bana ezâ etmektesin.
22 Beni yelin üzerine bindirip kaldırıyorsun; ve beni fırtına içinde eritip bitirmektesin.
23 Çünkü bilirim, beni ölüme, ve bütün yaşıyanların toplanacağı eve götüreceksin.
24 Fakat insan düşerken el uzatmaz mı? Ve felâketi içinde ondan ötürü yardıma çağırmaz mı?
25 Ben sıkıntıda olan için ağlamaz mı idim? Yoksul için canım kederlenmez mi idi?
26 Ben iyilik beklerken kötülük geldi; ben ışık umarken karanlık geldi.
27 Yüreğim kaynıyor, ve rahatı yok; düşkünlük günleri karşıma çıktılar.
28 Yaslı gezinmekteyim, güneş yok; cemaat içinde kalkıp yardıma çağırmaktayım.
29 Çakallara kardeş oldum, ve deve kuşlarına arkadaş.
30 Derim karardı, ve üzerimden düşüyor, kemiklerim de sıcaktan yanmakta.
31 Ve çengimin sesi yas feryâdına, kavalımınki de ağlıyanların sesine döndü.

31. Bâb - 1 Gözlerimle bir ahid kestim, ve ben kıza nasıl göz atarım?
2 Ve nedir yukarıdan, Allah'tan pay, ve yücelerden, Kaadir'den, mirâs ne?
3 Haksız için felâket, fesat işliyenlere de belâ değil midir?
4 O benim yollarımı görmüyor mu? Ve bütün adımlarımı saymıyor mu?
5 Eğer yalancılıkla yürüdümse, ve ayağım hileye seğirtti ise
6 (Doğru terâzide tartılayım da, Allah bütünlüğümü bilsin);
7 Eğer adımım yoldan saptı ise, yüreğim de gözümün ardınca yürüdü ise, eğer avuçlarıma kir süründü ise;
8 Ben ekeyim de, başkası yesin; ve filizlerim kökünden sökülsün.
9 Eğer yüreğim kadına aldandı ise, ve komşumun kapısında pusu kurdumsa;
10 Benim karım başkasına değirmen çevirsin, ve başkaları onun üzerine iğilsinler.
11 Çünkü bu bir habâset olurdu; ve bu mahkemelik bir cürüm olurdu;
12 Çünkü o bir ateştir, helâk yerine kadar yiyip bitirir, ve bütün mahsûlümü kökünden sökerdi.
13 Eğer benimle çekiştikleri zaman, kölemin ya câriyemin dâvâsını hor gördümse,
14 Allah ayağa kalkınca ne yaparım, ve yokladığı zaman O'na ne cevap veririm?
15 Beni ana karnında yaratan onu da yaratmadı mı? Ve rahimde bize şekil veren bir değil midir?
16 Eğer dilediklerinden fakirleri alıkoydumsa, yâhut dul kadının gözlerini söndürdümse,
17 Yâhut lokmamı yalnız yedimse, öksüz de ondan yemedi ise
18 (Halbuki gençliğimden beri yanımda büyüdü, baba yanında imiş gibi, ve doğduğum günden beri dul kadına kılavuzluk ettim);
19 Eğer esvapsızlıktan ötürü ölmekte olanı, yâhut örtüsü olmıyan yoksulu gördüm de,
20 Onun sırtı bana hayır dua etmedi ise, ve koyunlarımın yünü ile ısınmadı ise;
21 Kapıda yardımcım olduğunu gördüğüm için, elimi öksüze karşı kaldırdımsa;
22 Omuzum kürek kemiğinden düşsün, ve kolum kemiğinden kırılsın!
23 Çünkü Allah'tan belâ benim için dehşettir, ve O'nun Haşmeti'nden ötürü elimden bir şey gelmez.
24 Eğer ümidimi altına bağladımsa, ve hâlis altına: 'Güvendiğim sensin,' dedimse;
25 Eğer servetim çoktur diye, ve elim çok kazandı diye sevindimse;
26 Eğer ışıldarken güneşe, yâhut parıltısı içinde yürürken aya baktım da,
27 Yüreğim gizlice aldandı ise, ve ağzım elimi öptü ise;
28 Bu da mahkemelik bir cürüm olurdu; çünkü yukarıda olan Allah'ı inkâr etmiş olurdum.
29 Eğer benden nefret edenin helâkine sevindimse, yâhut ona kötülük erince sevinçten coştumsa
30 (Evet, lânetle onun canını diliyerek, bırakmadım ki, dilim suç işlesin);
31 Eğer çadırımın adamları demedilerse: 'O'nun yedirdiği ete doymıyan kim vardır?'
32 (Garip geceyi sokakta geçirmezdi; yolcuya da kapımı açardım);
33 Eğer fesâdımı bağrımda gizliyerek, bir insan gibi günahlarımı örttümse,
34 Halkın çokluğundan korktuğum için, aşiretlerin hakaareti de beni yıldırdı diye, ve sustum da, kapıdan çıkmadımsa -
35 Keşke beni dinliyen biri olsa! (İşte, benim imzam, Kaadir bana cevap versin) Ve hasmımın yazdığı tomar elimde olsa!
36 Gerçek onu omuzumda taşırdım; bana taç olsun diye başıma sarardım;
37 Adımlarımın sayısını ona bildirirdim; kendisine bir hükümdar gibi yaklaşırdım.
38 Eğer bana karşı toprağım feryâd ediyorsa, ve sapan yarıkları hep birden ağlamakta iseler;
39 Eğer mahsûlünü parasız yedimse, yâhut sâhiplerinin canını söndürdümse;
40 Buğday yerine diken, ve arpa yerine kötü ot bitsin!"
Eyüb'ün sözleri bitti.

Buralarda tereddütümüz var. Yukarda Eyüb kendini övüyor, aşağıda ise üç Bilge onu suçluyor. Doğrusunu ALLAH bilir.

32. Bâb - 1 Ve bu üç kişi artık Eyüb'e cevap vermekten vazgeçtiler, çünkü o kendi gözünde sâlihti.
2 O zaman Ram aşiretinden Buzlu Barakelin oğlu Elihu'nun öfkesi alevlendi; onun öfkesi Eyüb'e karşı alevlendi,
çünkü kendisini Allah'tan ziyâde haklı çıkarmakta idi.
3 Üç dostuna karşı da öfkesi alevlendi, çünkü cevap bulamadılar da, Eyüb'ü suçlu çıkardılar.
4 Ve onlar yaşça kendisinden büyük olduklarından, Eyüb'e sözlerini söylemek için Elihu beklemişti.
5 Ve Elihu gördü ki, bu üç kişinin ağzında cevap yok, ve öfkesi alevlendi.
6. Ve Buzlu Barakelin oğlu Elihu cevap verip dedi: 'Yaşça ben küçüğüm, siz de çok yaşlısınız; Bundan ötürü çekindim,
ve bildiğimi size göstermekten korktum.'
7 Dedim ki: 'Günler söylesin, ve yılların çokluğu hikmeti öğretsin.
8 Fakat insanda Ruh var, ve Kaadir'in Soluğu onlara anlayış verir.
9 Hikmetli olanlar büyükler değil. Doğruyu anlıyanlar da yaşlılar değil!'
10 Bunun için dedim: 'Beni dinle. Ben de bildiğimi göstereyim.
11 İşte, sözlerinizi bekledim, siz söz araştırırken, delillerinize kulak verdim.
12 Ve size iyice dikkat ettim, ve işte, Eyüb'ü ilzâm eden, sözlerine cevap veren aranızda kimse yoktu.
13 'Biz Hikmet'i bulduk,' demeyin sakın! Ona Allah galebe çalar, insan değil;
14 Ve sözlerini bana karşı dizmedi; ben de sizin sözlerinizle ona cevap vermiyeceğim.'
15 Şaşırdılar, artık onlar cevap vermiyor; söz kendilerinden alındı.
16 Ve ben bekliyeyim mi, onlar söylemiyor diye, duruyorlar, artık cevap vermiyorlar diye?
17 Ben de payıma düşen cevâbı vereyim, ben de bildiğimi göstereyim.
18 Çünkü içim söz dolu; içimdeki Ruh beni sıkıyor.
19 İşte, içim açılmamış şarap gibi; çatlamak üzredir, yeni tulumlar gibi.
20 Söyliyeyim de, soluk alayım; dudaklarımı açayım da cevap vereyim.
21 Şimdi kimsenin şahsına itibar etmiyeyim; ve insana yaltaklanmıyayım.
22 Çünkü yaltaklanma nedir, bilmem; yoksa Yaratıcım beni hemen alıp götürürdü.

33. Bâb - 1 Fakat şimdi, ey Eyüb, sözümü dinle, ve bütün sözlerime kulak ver.
2 İşte, şimdi ağzımı açtım; ağzımın içinde dilim söyliyor.
3 Sözlerim yüreğimin doğruluğunu ifâde edecek; ve dudaklarım bildiklerini hulûsla söyliyecek.
4 Allah'ın Ruhu beni yarattı, ve Kaadir'in Sluğu beni diriltti.
5 Eğer elinden gelirse, bana cevap ver; sözlerini önüme sırala, karşımda dur.
6 İşte, ben de senin gibi Allah'ın kuluyum; ben de balçıktan teşkil olundum.
7 İşte, dehşetim seni yıldırmaz, ve baskım sana ağır gelmez.
8 Gerçek ben dinlerken sen dedin, ve senin sözlerini işittim:
9 Ben temizim, günahsızım; suçsuzum ben, ve bende fesat yoktur;
10 İşte, bana karşı o bahâne buluyor, beni kendi düşmanı sayıyor;
11 Ayaklarımı tomruğa vuruyor, bütün yollarımı gözetliyor.
12 İşte, sana cevap vereyim, bunda haklı değilsin; çünkü Allah insandan büyüktür.
13 Niçin O'nunla çekişiyorsun? Mâdemki işlerinin hiçbiri için cevap vermez.
14 Çünkü insan O'nu görmezse de, Allah bir yolla, hattâ iki yolla söyler.
15 Rüyâda, gece rûyetinde, İnsanlar üzerine ağır uyku bastığı zaman, yatağın üzerinde uyuklamada;
16 İnsanların kulağını o zaman açar, ve onlara öğretilen şeylere mühür basar,
(“Allah, herhangi bir beşerle (1) ilham yoluyla,(2) perde arkasından veya tercih ettiği şeyi
kendi izniyle içine fısıldasın diye(3) elçi gönderme (yoluyla konuşur, bunlar) dışında bir yolla konuşmaz."

Şûra Sûresi, 51. Âyet )

17 İnsanı işlediğinden çevirsin diye, ve adamdan kibri gizlesin diye,
18 Canını çukurdan, ve hayatını kılıçla helâk olmadan esirger.
19 Ve yatağı üzerinde ağrılarla, ve kemikleri içinde dâimî çekişme ile tedip olunur;
20 Ve gönlü ekmekten tiksinir, canı da lezzetli yiyecekten.
21 Eti erir, görülmez olur; ve gözükmiyen kemikleri meydana çıkar.
22 Ve canı çukura yaklaşır, ve hayâtı öldürücülere.
23 İnsan için doğru olan nedir ona bildirsin diye, O'un yanında bir Melek, bir şefaatçi, birinden biri bulunursa eğer,
24 O zaman Allah ona lûtfeyler, ve der: 'Onu çukura inmekten kurtar, Ben kefâreti buldum.
25 Eti çocuğunkinden körpe olur; gençliği günlerine döner.
26. Allah'a dua eder, O da ondan râzı olur, ve sevinçle onun yüzünü görür; ve doğruluğunu insana geri verir.
( "İmân edip Dünya ve Âhiret için iyi ve yararlı işler yapanlara gelince, halkın en hayırlısı da onlardır.
Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır."
Beyyine Sûresi, 7-6. Âyetler)

27 İnsanlar önünde terennüm eder, ve der: 'Ben suç işledim, ve doğruyu iğrilttim, ve bana yaramadı;
28 Çukura gitmekten canımı O kurtardı, Ve hayâtım ışığı görecektir.'
29 İşte, canını çukurdan getirsin de yaşıyanların ışığı ile aydınlansın diye,
30 Bütün bunları iki kere, üç kere, Allah insanla işler.
31 İyi dinle, ey Eyüb, işit! Sen sus da, ben söyliyeyim.
32 Eğer söyliyeceğin varsa, bana cevap ver. Söyle, çünkü seni haklı çıkarmak isterim.
33 Eğer yoksa, sen beni dinle! Sus da, sana Hikmet öğreteyim."

34. Bâb - 1 Ve Elihu cevâbına devam edip dedi:
2 "Ey Hikmetli adamlar, sözlerimi dinleyin; ve bilgi sâhipleri, bana kulak verin!
3 Çünkü sözleri kulak dener, nasıl ki yemeği damak tatar.
4 Hak olanı kendimize seçelim; iyi nedir, aramızda bilelim.
5 Çünkü Eyüb diyor ki: 'Ben sâlihim, ve Allah hakkımı elimden aldı;
6 Hakkım varken yalancı sayılmaktayım; günâhım yokken yaram çâresiz.'
7 Hangi adam Eyüb gibidir? İstihzâyı su gibi içiyor!
8 Kötülük işliyenlerle arkadaşlık edip geziyor, ve kötü adamlarla berâber yürüyor.
9 Çünkü diyor: 'Allah ile uyuşmak, insana fâide vermez.'
10 Bundan dolayı, ey anlayışlı adamlar, beni dinleyin; Hâşâ ki, Allah kötülük ede! Ve Kaadir haksızlık eyliye! (Yok böyle birşey!)
("Şüphe yok ki Allah, insanlara hiçbir sûretle zûlmetmez, fakat insanlar, kendi kendilerine zûlmederler." Yunus Sûresi, 44. Âyet)

11 Çünkü adama kendi işini öder, ve herkese kendi yollarına göre buldurur.
12 Evet, gerçek Allah kötülük etmez, ve Kaadir doğruyu iğriltmez!
13 Yeryüzü'nü O'na kim emânet etti? Ve bütün Dünya üzerine O'nu kim koydu? (Yok böyle birşey!)
14 Eğer Yüreğini Kendi Üzerine çevirirse, eğer Ruhunu ve Soluğunu Kendi İçinde toplarsa,
15 Bütün beşer hep birden son soluğunu verir, ve insan yine toprağa döner.
16 Eğer sende anlayış varsa, şunu dinle; sözlerime kulak ver!
17 Nasıl! adâletten nefret eden hiç saltanat sürer mi? Ve Âdil ve Büyük Olan'ı kötüliyecek misin?
18 O'nu ki, bir kırala: 'Yaramazsın!' , Beylere: 'Kötüsünüz!' der;
19 O'nu ki, reislerin şahsına itibar etmez! Ve zengini fakirden ziyâde saymaz; Çünkü onlar hep Kendi Ellerinin işidir.
20 Bir lâhza içinde ölürler, kavim gecenin yarısında sarsılır da geçip gider, ve kuvvetliler de el değmeden çekilip götürülür.
( "Olan, sâdece korkunç bir sesti. Bir anda sönüverdiler (yok olup gittiler)." Yâsin Sûresi, 29. Âyet )

21 Çünkü Gözleri adamın yolları üzerindedir, Ve onun bütün adımlarını görür.
22 Karanlık yok, ve ölüm gölgesi yok ki, kötülük işliyenler orada saklansınlar.
23 Çünkü Allah'ın önüne mahkemeye gelsin diye, bir adam için uzun araştırmaz.
24 Kuvvetli adamları kırar, araştırmadan, ve onların yerine başkalarını diker.
25 Çünkü onların işlerini bilir; ve geceleyin altüst eder de, ezilirler.
26 Kötü oldukları için onları vurur, bakanların gözü önünde;
27 Çünkü O'nun ardınca gitmekten sapmışlardır, ve Yollarının hiç birini saymamışlardır;
28 Fakirin feryâdını O'na eriştirdiler, ve düşkünlerin feryâdını işitti.
29 O dinlendirince kim rahatsız edebilir? Ve Yüzünü örtünce O'nu kim görebilir? İster bir millete, isterse bir adama karşı olsun, hep bir!
30 Dinsiz adam kırallık etmesin diye, kavime tuzak olmasınlar diye.
31 Çünkü Allah'a diyen oldu mu: 'Cezâmı çektim, artık kötülük etmem;
32 Görmediğimi Sen bana öğret; eğer haksızlık ettimse, bir daha etmem" ?
33 Senin dileğine göre mi ödiyor ki, sen reddedesin? Çünkü seçecek olan sensin, ve ben değil. Öyle ise bildiğin nedir? Söyle!
34 Anlayışlı adamlar bana diyecekler, ve beni dinliyen her Hikmetli adam diyecek:
35 Eyüb bilgisizliğinden söyliyor, ve onun sözleri dirâyetsizcedir.
36 Kötü adamcasına cevaplarından ötürü, keşke Eyüb'ün imtihânı sona kadar sürse!
37 Çünkü suçuna isyan katıyor; aramızda el çırpıyor da, Allah'a karşı sözlerini artırıyor."

35. Bâb - 1 Ve Elihu cevâbına devam edip dedi:
2 "Bunu doğru mu sayıyorsun? 'Salâhım Allah'ınkinden ziyâdedir,' dedin mi?
3 Çünkü diyorsun: 'Sana ne fâidesi dokunur? Suç işlemiş olduğum halde, kazanacağımdan fazla ne kârım olurdu?'
4 Ben sana cevap vereyim, ve seninle berâber arkadaşlarına,
5 Gökler'e bak da, gör. Âsümân'a da bak, onlar senden yüksek.
6 Eğer suç işledinse, O'na ettiğin nedir? Ve günahların çoğalırsa, O'na yaptığın nedir?
7 Eğer sâlih isen, O'na verdiğin nedir? Yâhut senin elinden O'nun aldığı nedir?
8 Kötülüğün senin gibi olan insan içindir; salâhın da Âdemoğlu için.
9 Zorbalığın çokluğundan feryat ediyorlar; büyüklerin bazusundan ötürü yardıma çağırıyorlar.
10 Fakat kimse demiyor: 'Nerede Allah, Yaratan'ım?' O Allah ki, geceleyin terâneler verir,
11 Yer'in hayvanlarından ziyâde bize bilgi öğretir, ve bizi Gökler'in kuşlarından daha Hikmetli kılar.
12 Kötü adamların gururu yüzünden, orada feryât ediyorlar, ve cevap veren yok.
13 Gerçek boş feryâdı Allah dinlemez, ve Kaadir ona bakmaz.
14 Sen O'nu görmediğini söylediğin anda bile, dâvâ O'nun önündedir; ve O'nu bekle.
15 Ve şimdi, mâdemki Öfkesiyle yoklamadı, kibre de çok aldırış etmez;
16 Bunun için Eyüb boşuna ağzını açıyor; bilgisizce sözleri artırıyor."

36. Bâb - 1 Ve yine Elihu dedi:
2 "Biraz beni bırak da, sana göstereyim; çünkü Allah için söylenecek daha sözler var.
3 Bilgimi uzaktan alıp getireceğim, ve beni Yaratan'a hak vereceğim.
4 Çünkü gerçek, benim sözlerim yalan değil; bilgide kâmil bir adam senin karşındadır.
5 İşte, Allah kudretlidir, ve kimseyi hor görmez; anlayış kuvvetinde kudretlidir.
6 Kötü adamı yaşatmaz, ve düşkünlerin hakkını verir.
7 Gözlerini sâlihten çevirmez; ve taht üzerinde olan kırallarla berâber, onları ebediyen oturtur da, yükselirler.
("Onlar (sâlihler, iyiler); altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır, orada altın bileziklerle süslenirler, hafif ipekten
ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup-dayanırlar."
Kehf Sûresi, 31. Âyet)

8 Ve eğer zincire vurulurlarsa, ve düşkünlük bağlarına tutulurlarsa,
9 O zaman onlara ne işlediklerini bildirir, ve günahlarını, kibirle davranmış olduklarını.
10 Nasihate onların kulağını açar, ve kötülükten dönsünler diye emreder.
11 Eğer dinler de, ona kulluk ederlerse, günlerini iyilikle geçirirler, yıllarını da nimetlerle.
12 Fakat dinlemezlerse, kılıçla helâk olurlar, son soluğu da bilgisizlikle verirler.
13 Fakat yürekten dinsiz olanlar öfkeyi biriktirirler; onları bağladığı zaman, yardıma çağırmazlar.
14 Onların canı gençlikte biter, nayatları da reziller arasında.
15 Düşkünlükleri ile düşkünleri kurtarır, ve darlık ile onların kulağını açar.
16 Evet, sıkıntı içinden seni çekmek isterdi, darlık olmıyan geniş bir yere; ve sofrana konulmuş olan, yağla dolu olurdu.
17 Fakat sen kötü adam hükmü ile dolusun; seni hüküm ve adâlet yakalıyor.
18 Fakat sakın, tedibe karşı seni öfke kışkırtmasın; ve kefâretin büyüklüğü seni sapık etmesin.
19 Sıkıntı çekmiyesin diye, imdat bağırışın, yâhut kuvvetinin bütün gayretleri yeter mi?
20 Yerlerinde kavimlerin kesildiği geceyi, sen onu özleme.
21 Sakın, fesâda yüz çevirme; çünkü sen bunu düşkünlükten üstün tuttun.
22 İşte, Allah Kudretiyle yüksek işler yapar; O'nun gibi öğreten kimdir?
23 Kim O'na yolunu tâyin etti? Ve kim O'na: 'Haksızlık ettin,' diyebilir?
24 Hatırla ki, O'nun işini yükseltmelisin, insanların terennüm etmiş oldukları işi.
25 Bütün insanlar O'nu görmüşlerdir, İnsan O'na uzaktan bakar.
26 İşte, Allah büyüktür, ve biz bilmeyiz; yıllarının sayısı araştırılamaz.
27 Çünkü su damlalarını yukarı çeker, yağmuru onun buğusundan damlatırlar,
28 O yağmuru ki, Âsümân döker, ve insanın üzerine bol bol akıtır.
29 Evet, bulutun yayılmasını, Çadır'ının gürlemesini insan anlıyabilir mi?
30 İşte, Kendi Çevresine Işığını yayar; ve denizin derinliklerini kaplar.
31 Çünkü kavimlere bunlarla hükmeder; bol bol yiyecek verir.
32 Şimşekle Ellerini örter, ve hedefini vursun diye ona emreder.
33 Onun gürlemesi kendisinden, davarlar da yükselmekte olandan haber verir.

37. Bâb - 1 Buna da yüreğim titrer, ve yerinden oynar.
2 Dinleyin, sesinin gürlemesini dinleyin! Ve ağzından çıkan sesini;
3. Onu bütün göklerin altına, Şimşeğini de yerin uçlarına salar.
4 Onun ardınca bir ses gümürder; Haşmetinin sesiyle gürler. Ve sesi işitilince şimşekleri alıkoymaz.
5 Allah Sesiyle şaşılacak sûrette gürler; Anlıyamadığımız büyük şeyler yapar.
6 Çünkü: 'Yere düş,' der kara, geçici yağmura da, ve şiddetli yağmurun sağanaklarına.
7 Yaratmış olduğu bütün insanlar bilsinler diye, herkesin elini mühürleyip işten alıkor.
8. Hayvanlar da pusularına girerler, ve inlerinde otururlar.
9. Cenûbun odasından kasırga gelir, şimâlden de soğuk.
10 Allah'ın Soluğu ile buz tutar; Ve suların genişliği darlaşır.
11 Evet, bulutu nem ile yükletir; Kendi Şimşek ulutunu etrafa yayar;
12 Ve oturulan Dünyâ'nın yüzü üzerinde, onlara emrettiği herşeyi yapsınlar diye! O'nun sevkiyle döner, çevrilir.
("Görmedin mi ki, Allah bulutları sürmekte, sonra aralarını birleştirmekte, sonra da onları üst üste yığmaktadır.
Böylece, yağmurun bunların arasından akıp-çıktığını görürsün. Gökten içinde dolu bulunan
dağlar (gibi bulutlar) indiriverir, onu dilediğine isâbet ettirir de, dilediğinden onu çevirir; şimşeğinin parıltısı
neredeyse gözleri kamaştırıp götürüverecektir."
Nûr Sûresi, 43. Âyet)

13. İster dayak için, ister kendi diyârı için, isterse inâyet etmek için, onu döktürür.
14 Buna kulak ver, ey Eyüb! Dur da, Allah'ın şaşılacak işlerini düşün.
15 Allah nasıl onlara nizâm koymaktadır, ve bulutunun şimşeğini parıldatmaktadır, bilir misin?
16 Bulutların muvâzenesini, Bilgide Tam Olan'ın şaşılacak işlerini bilir misin?
17 Cenup yeli Dünyâ'yı susturunca, esvâbın nasıl ısınmaktadır, bilir misin?
18 Dökme tunç ayna gibi pek olan Âsümân'ı O'nunla berâber yayabilir misin?
19 O'na ne söyliyeceğimizi bize öğret; çünkü karanlıktan ötürü sözümüzü sıraya koyamıyoruz.
20 'Ben söylemek istiyorum,' diye O'na haber verilir mi? İnsan hiç yutulmak ister mi?
21 Ve şimdi Âsümân'daki parlak ışığı görmiyorlar; ve yel geçiyor da, onu temizliyor.
22 Altın parıltısı şimâlden geliyor; korkunç haşmet Allah'ın üzerindedir.
23 Kaadir, biz O'nu keşfedemeyiz; Kudrette O yüksektir; ve hakkı ve tam adâleti iğdirmez.
24 İnsanlar bunun için O'ndan korkarlar; yürekte hikmetli olanların hiçbirine bakmaz."

38. Bâb - 1 O zaman RAB, kasırganın içinden Eyüb'e cevap verip dedi:
2 "Bilgisizce sözlerle Takdir'i karartan bu adam kim?
3 Şimdi kuşağını beline vur, erkek gibi; sana sorayım da, Bana anlat!
4 Ben Dünyâ'nın temellerini korken, sen nerede idin? Bildir, eğer sende anlayış varsa!
5 Mâdemki biliyorsun, onun ölçülerini kim koydu? Yâhut ipi onun üzerine kim çekti?
("Şüphesiz biz herşeyi belli bir kaderle, ölçüye, düzene ve plâna göre yarattık."
Kamer Sûresi, 49. Âyet) (KADER, "ölçü" demektir.)

6 Onun temelleri neyin üzerine kakıldı? Yâhut onun köşe taşını kim koydu?
("Dağları Yeryüzü'ne kazık ve direk yaptım." Nebe’ Sûresi, 7. Âyet)

7 Sabah yıldızları hep birden terennüm eylerken, ve bütün Allah oğulları sevinçle çağrışırken!
8 Yâhut denizi kapılarla kim kapadı; ana rahminden çıkıp fıskırdığı zaman;
9 Ona bulutları esvap, ve koyu karanlığı kundak ettiğim zaman,
10 Ve sınırımı ona kestiğim, kapıları ve sürgüleri koyduğum zaman,
11 Ve: 'Buraya kadar geleceksin, ve öte geçmiyeceksin, mağrur dalgaların burada duracak,' dediğim zaman?
12 Sen ömründe sabaha emrettin mi; Fecrin yerini kendisine öğrettin mi;
13 Ta ki, yerin uçlarını tutsun, ve içinden kötüler silkilip atılsın?
14 Onun şekli değişir, mühür altındaki balçık gibi; ve her şey esvap gibi parlıyor;
15 Kötülerden ışıkları alınır, ve kaldırılmış olan kol kırılır.
16 Denizin kaynaklarına kadar vardın mı? Yâhut enginin diplerinde gezdin mi?
17 Ölüm kapıları senin gözüne açıldı mı? Ve ölüm gölgesi kapılarını gördün mü?
18 Dünyâ'nın genişliğini anladın mı? Eğer bunun hepsini biliyorsan, bildir!
19 Işığın oturduğu yer, onun yolu nerede? Ya karanlık, onun yeri neresi ki,
20 Onu alıp sınırına kadar götüresin, ve evinin yollarını anlıyasın?
21 Bilirsin elbet, çünkü o zaman doğmuştun. Ve senin günlerinin sayısı çoktur!
22 Karın hazinelerine girdin mi? Ve dolunun hazinelerini gördün mü?
23 Ben onları sıkıntı vakti için, cenk ve harp günü için saklamaktayım.
24 Nerede, ışığın dagıtıldığı, Yeryüzü'ne şark yelinin saçıldığı yol?
25 Yağmurun seli için arkı, yıldırım için de yolu kim açtı?
26 Ta ki, insansız yerin üzerine, içinde adam bulunmıyan çöl üzerine yağdırsın;
27 Çölü ve ıssız yeri doyursun, ve taze ot bitirsin.
28 Yağmurun babası var mı? Yâhut çiğ damlalarının babası kim?
29 Buz kimin rahminden çıktı? Ve göklerin kırağısını kim doğurdu?
30 Sular taş gibi katılaşır, ve enginin yüzü donar.
31 Ülker burcunu bağlıyabilir misin? Yâhut Orion'un bağlarını çözebilir misin?
32 Mevsimlerinde burçları çıkarabilir misin? ve oğulları ile beraber Dübb-i Ekber'e yol gösterebilir misin?
33 Gökler'in kanunlarını bilir misin? Onun hükûmetini Yeryüzü'nde kurabilir misin?
34 Sesini bulutlara yükseltebilir misin ki, su bolluğu seni kaplasın?
35 Şimşekleri çıkarabilir misin ki, varsınlar da, sana:'İşte buradayız,' desinler?
36 Kim yüreğe hikmet koydu? Yâhut zihne kim anlayış verdi?
37 Kim bulutları hikmetle sayabilir? Ve Gökler'in tulumlarını kim boşaltabilir?
("Andolsun ki onlara, 'Kim yarattı Gökler'i ve Yeryüzü'nü ve kim râm etti Güneş'i ve Ay'ı?'
diye sorsan, ' Allah' derler mutlaka!"
Ankebut Sûresi, 61. Âyet)

38 O zaman ki, toprak döküm gibi sertleşir, ve topaklar birbirine yapışır.
39 Dişi aslan için şikârı sen avlıyabilir misin, yâhut genç aslanların aç karınlarını doldurabilir misin?,
40 O zaman ki, inlerinde sinmişlerdir, ve çalılık içinde pusuya yatmışlardır.
41 Kargaya avını kim hazırlıyor, yavruları Allah'ı imdâda çağırdıkları zaman, ve yiyecek olmadığı için dolaşmaktalarken?
("Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allâh’a ait olmasın! Hûd Sûresi, 6. Âyet , (
"Kendi rızkını taşıyamayan -ve biriktiremeyen- nice canlı vardır ki onu ve sizi Allah rızıklandırır. O, işitendir, bilendir."

Ankebut Sûresi , 62. Âyet. )

Bundan sonra ALLAHNın bütün yarattıkları ile yakından ilgilendiğini anlatır. Yukarıdaki âyeti destekler.

39. Bâb - 1 Dağ keçilerinin doğurduğu vakti bilir misin? Geyiklerin yavruladığı vakti sen mi bekliyorsun?
2 Doldurdukları ayları sen mi sayıyorsun? Yâhut doğurdukları vakti sen bilir misin?
3 Çökerler, yavrularını doğururlar, ağrılarından kurtulurlar.
4 Yavruları kuvvetlenir, kırda büyürler; çıkıp giderler de, bir daha dönmezler.
5 Kim yaban eşeğini başı boş göndermiştir, ve kim vahşi eşeğin bağlarını çözmüştür?
6 O eşek ki, bozkırı onun evi, ve tuz diyârını onun meskeni kıldım.
7 Şehrin velvelesine o gülmektedir, sürücünün bağırışlarını da işitmez.
8 Kendine otlak olsun diye dağları çaşıtlar, ve her çeşit yeşilliği araştırır.
9 Yaban sığırı sana kulluk etmek ister mi? Yâhut senin yemliğin yanında geceyi geçirir mi?
10 Sapan yarıklarında yaban sığırına bağ vurabilir misin? Yâhut senin ardınca ovalarda tırmık çeker mi?
11 Kuvveti büyüktür diye ona güvenir misin? Yâhut kendi işini ona bırakır mısın?
12 Senin ekinini getirecek diye, ve harmanının buğdayını toplıyacak diye ona inanır mısın?
13 Devekuşunun kanatları gururla dalgalanır; fakat bu kanatlar leyleğin kanatları ve tüyleri midir?
14 Çünkü yumurtalarını yerde bırakır, ve onları toz içinde ısıtır,
15 Ve unutuyor ki, onları ayak ezebilir, ve kırın hayvanı onları çiğniyebilir.
16 Yavrularına sertlik eder, kendisinin değilmiş gibi, boşuna emek çekse de kaygısı yok;
17 Çünkü Allah ona Hikmeti unutturmuştur, ve anlayışta ona pay vermemiştir.
18 Fakat kalkıp da koştuğu zaman, ata ve binicisine güler.
19 Sen mi ata kuvvet verdin? Ve dalgalanan yeleyi onun boynuna sen mi giydirdin?
20 Onu çekirge gibi sıçratan sen misin? Onun horultusunun şiddeti korkunçtur.
21 Ovada ayağı ile toprağı kazar, ve kuvveti ile sevinçten coşar. Silâhşorları karşılamağa çıkar.
22 Korkuya güler, ve yılmaz; ve kılıç önünden geri dönmez.
23 Onun üzerinde ok kılıfı, pırıldıyan mızrakla kargı tınlar.
24 Şiddetle ve öfke ile mesâfeyi sümürür; boru sesi olunca yerinde durmaz.
25 Boru çalındıkça: 'Heh,' der; ve uzaktan cengin kokusunu, başbuğların gürliyen sesini, ve nârâyı duyar.
26 Senin hikmetinle mi atmaca süzülüyor da, cenûba doğru kanat geriyor?
27 Senin emrinle mi kartal yükseliyor da, yuvasını yüksekte kuruyor?
28 Kayanın üzerinde oturuyor, ve konaklıyor, kayanın sivri ucunda, ve çetin doruğun üstünde.
29 Yiyeceğini oradan gözetler; gözleri uzaktan görür.
30 Ve onun yavruları kan sümürür; ve leşler nerede ise, o da oradadır."
("O, her birinin (Dünyâ'da) duracakları yeri de, (öldükten sonra) emâneten konulacakları yeri de bilir.”
Hûd Sûresi, 6. Âyet)

40. Bâb - 1 Yine RAB Eyüb'e cevap verip dedi:
2 "Kaadir'in işini kötü gören onunla çekişir mi? Allah ile dâvâlaşan cevap versin!"
3 O zaman Eyüb RABB'e cevap verip dedi:
4 "İşte, ben değersiz bir şeyim; Sana ne cevap vereyim? Elimi ağzıma koyuyorum.
5 Bir kere söyledim, ve cevap vermem; ve iki kere söyledim, ve artık etmem."
6 Ve RAB kasırganın içinden Eyüb'e cevap verip dedi:
7 "Şimdi kuşağını beline vur, erkek gibi; sana sorayım da, Bana anlat.
8 Hükmümü de sen boşa mı çıkaracaksın? Haklı çıkarılasın diye Beni mi suçlu çıkarıyorsun?
9 Allah gibi sende bazu var mı? Ve O'nun gibi bir sesle gürliyebilir misin?
10 Şimdi azametle ve rıfatla süslen; ve izzet ve haşmet giy.
11 Öfkenin taşkınlıklarını boşalt; ve her kibirliye bakıp onu alçalt.
12 Her kibirliye bakıp onu çökert; ve oldukları yerde kötüleri ayak altında çığne!
13 Bir arada onları toprağa gizle, gizli yerde yüzlerine sargı sar!
14 O zaman Ben de seni överim, sağ elin seni kurtarabilir diye.
15 İşte bak, seninle berâber yarattığım behemot, sığır gibi ot yer.
(Behemot: Suaygırı)
16 İşte bak, kuvveti belindedir, kudreti de karnı adalelerinde.
17 Kuyruğunu erz ağacı gibi diker; butlarının sinirleri örülmüştür.
18 Kemikleri tunçtan borulardır; kaburgaları demir çubukları gibi.
19 Allah'ın baş eseri odur! Yaratan'ı onun kılıcını vermiştir.
20 Gerçek, onun yiyeceğini kendisine dağlar getirir. O dağlar ki, bütün kır hayvanları orada oynaşırlar.
21 Sidre çalılıkları altında yatar, kamışlarla örtülü yerde, bataklıkta.
22 Sidreler onu gölgelerile örterler; onu vâdinin söğütleri kuşatır.
23 İşte, ırmak coşsa bile, o ürkmez; erden onun ağzına kadar kabarsa, o emindir.
24 O bakarken kimse onu tutabilir mi? Ve halkalar için burnunu delebilir mi?

41. Bâb - 1 Levyatan'ı olta ile çekebilir misin? Ve ilmekle onun dilini sıkabilir misin?
(Levyatan : Timsah)
2 Burnuna sazdan ip takabilir misin? Yâhut çengelle çenesini delebilir misin?
3 Sana çok yalvarır mı? Yâhut sana tatlı sözler söyler mi?
4 Seninle ahid keser mi ki, onu daimî köle alasın?
5 Onunla oynar mısın, kuşla oynar gibi? Ve onu kızların için bağlar mısın?
6 Balıkçılar takımı onu alır satarlar mı? Tüccar arasında onu pay ederler mi?
7 Derisini kancalarla doldurabilir misin, başını da balıkçı zıpkınları ile?
8. Elini üzerine koy; cengi hatırla, ve bir daha etme!
9 İşte, ona ümit bağlamak boştur; onun bir görünüşü ile de insan yıkılmaz mı?
10 Onu uyandıracak yüreği pek adam yoktur. Ya Benim önümde durabilecek olan kimdir?
11 Önceden Bana veren kimdir ki, ona ödiyeyim? Bütün gökler altında ne varsa, o Benimdir.
12 Onun âzâsı ile zorlu kuvvetinden ötürü, ve yapılışının güzelliğinden ötürü sözümü kesmiyeceğim.
13 Onun esvâbının önünü kim açabilir? İki çenesinin arasına kim girebilir?
14 Yüzünün kapı kanatlarını kim açabilir? Çepçevre dişleri dehşettir.
15 Övündüğü onun çetin pullarıdır, sık basılmış mühürle kapanmışlardır.
16 Biri ötekine çok yakın, bralarına hava giremiyecek kadar.
17 Birbirine yapışıktırlar; bitişmişler de ayrılamazlar.
18 Aksırmaları ışık saçar, gözleri de fecrin kirpikleri gibidir.
19 Ağzından alevli meş'aleler çıkar, ve ateş kıvılcımları sıçrar.
20 Burun deliklerinden duman çıkar, kaynıyan kazandan, ve yanan kamışlardan çıkar gibi.
21 Soluğu közleri tutuşturur, ve ağzından alev çıkar.
22 Kuvvet onun boynunda yatar, ve dehşet onun önünde oynamaktadır.
23 Etinin katmerleri birbirine yapışık; üzerinde pekişmişlerdir; kımıldanmazlar.
24 Yüreği taş gibi serttir. Evet, değirmenin alt taşı gibi sert!
25 O kalkınca kuvvetli olanlar korkar; kendilerinden geçerler yılgınlıktan.
26 Üzerine varılsa kılıç işe yaramaz, ne mızrak ve kargı, ne de zırh!
27 Demir ona saman gibi gelir, tunç da çürük odun gibi.
28 Onu ok kaçıramaz; sapan taşları onun için anız gibidir.
29 Onun için topuzlar anız sayılır; kargının saldırışına güler.
30 Onun karın altı keskin çömlek parçaları; çamurun üzerine sanki bir döven uzatır.
31 Derin suları bir kazan gibi kaynatır; denizi merhem çömleği gibi eder.
32 Ardınca parlak iz bırakır; insan sanır ki, engin ağarmış saçtır.
33 Karada onun benzeri yoktur, korkusu olmasın diye yaratılmıştır.
34 Her yüksek şeye göz atar; bütün gurur oğulları üzerinde o kıraldır."

42. Bâb - 1 O zaman Eyüb RABB'e cevap verip dedi:
2. "Sen herşeyi yapabilirsin, bilirim, ve hiçbir Murâdın alıkonmaz.
3. Takdiri bilgisizce karartan bu adam kim? Bundan ötürü anlamadığım şeyleri söyledim,
Benden üstün olan bilmediğim şaşılacak şeyleri.
4. Niyâz ederim, dinle de, ben söyliyeyim; Sana sorayım da, bana anlat.
5 Senin için kulaktan işitmiştim; Şimdi ise Seni gözüm gördü.
6 Bundan ötürü kendimi hor görmekteyim, ve tozda ve külde tövbe eylemekteyim."
7. Ve vâki oldu ki, RAB bu sözleri Eyüb'e söyledikten sonra, RAB Temanlı Elifaz'a dedi:
'Sana karşı, ve iki dostuna karşı Öfkem alevlendi; çünkü kulum Eyüb gibi benim için doğru olanı söylemediniz.
8 Ve şimdi kendiniz için yedi boğa, ve yedi koç alın, ve kulum Eyüb'e gidin, ve kendiniz için yakılan takdime arzedin;
ve kulum Eyüb sizin için dua etsin; çünkü ona itibâr ederim de, size karşı ahmaklığınıza göre davranmıyayım;
çünkü kulum Eyüb gibi Benim için doğru olanı söylemediniz."
9. Ve Temanlı Elifaz, ve Şuahlı Bildad, ve Naamalı Tsofar gittiler, ve RABB'in kendilerine emretmiş olduğu gibi yaptılar;
ve RAB Eyüb'e itibâr etti.
10 Dostları için dua edince, Eyüb'ün sürgününü RAB döndürdü; ve RAB Eyüb'e önceki malının iki katını verdi.
11 Ve bütün kardeşleri, ve bütün kızkardeşleri, ve evvelce tanıdıklarının hepsi onun yanına geldiler,
ve onun evinde kendisiyle beraber ekmek yediler; ve üzerine RABB'in getirmiş olduğu bütün belâlardan ötürü
onunla acınarak kendisini teselli ettiler; ve her biri ona bir parça gümüş, ve her biri bir altın halka verdi.
12 Ve RAB Eyüb'ün sonunu başlangıcından ziyâde bereketli etti; ve on dört bin koyunu, ve altı bin devesi,
ve bin çift öküzü, ve bin dişi eşeği oldu.
13 Ve yedi oğlu ile üç kızı da oldu.
14 Ve ilk kızının adını Yemima, ve ikincisinin adını Ketsiya, ve üçüncüsünün adını Keren-happuk koydu.
15 Ve bütün memlekette Eyüb'ün kızları gibi güzel kadınlar bulunmazdı; ve babaları onlara kardeşleri arasında mirâs verdi.
16 Ve bundan sonra Eyüb yüz kırk yıl yaşadı, ve oğullarını ve torunlarını gördü, dört göbek.
17 Ve Eyüb kocamış, ve günlere doymuş olarak öldü.
http://eyub-kitabi.blogspot.com.tr/2017/05/bap-42.html

***

Bâzıları der ki, "Sen Müslüman değil misin?.. Niye bize Tevrat'tan, İncil'den, Kitâb-ı Mukaddes'ten örnekler veriyorsun? Oralarda yazılanları niye okutuyorsun?"

Biz de deriz ki, "Müslüman ve Mümin ALLAH'ın Peygamberleri'ne , Kitapları'na imân etmez mi?.. Bu imânın temeli, esâsı, özü değil mi?.."

Peki, kurukuruya imân olur mu?.. İnsan imân ettiği Kitaplar'ı bir açıp okumaz mı?.. "Ne yazıyormuş?" diye bakmaz mı?.. Bakmazsa, o ne biçim imân?.. Ne var ki, bize böyle diyenler, kendi kitapları KUR'AN-I KERİM'i bile okumazlar. Arap harflerini bilenler okur ama, Türkçe'sini bilmez!...

Tahrif edilmiş olduğunu biliyoruz ama, tümü tahrif olmamış ki, ALLAH bizim onlara inanmamızı, hatta okuyup bağlantı kurmamızı istiyor!..

Peki, neden Hz. Eyüp Kıssası'nı Kitâb-ı Mukaddes'ten aldık?.. Çünkü KUR'AN Hz. Eyüb hakkında az bilgi vermiş... Yukarda naklettiğimiz

- "Doğrusu Biz onu sabırlı bulduk. O ne güzel kul!
O hakikaten dâima Allah'a yönelmektedir."

(Sad Sûresi, 44 Âyet)

dışında bir de, diğer Peygamberler ile adı geçmektedir:

- "Biz ona (İbrâhim'e) İshak'ı ve Yâkub'u da hediye ettik.
Hepsine de doğru yolu gösterdik.
Nitekim daha önce Nuh'a ve onun (İbrâhim'in) soyundan Dâvud'a, Süleyman'a,
Eyyub'a, Yusuf'a, Mûsâ'ya ve Haarun'a da yol göstermiştik.
Biz güzel davrananlara böyle karşılık veririz."

(Enam Sûresi 84. Âyet)

Sonra şu âyet var:

- "Kulumuz Eyyub'u da an.
Bir zaman o, Rabbine şöyle nidâ etmişti:
'Meşakkat ve acı ile bana Şeytan dokundu' (demişti)."

(Sad Sûresi, 41. Âyet)

Eyüb'ü nasıl anacağız?.. KUR'AN bilgi vermemiş. Ama "Dört Kitab'a inan" demiş!... Demek ki, bizi O Eski Ahid'den okumamızı istemiş... İşte biz de bu âyete dayanarak "Şeytan'ın Eyüb'e nasıl dokunduğunu" , yâni Hz. Eyüb'ün Kitâb-ı Mukaddes'teki kıssasını naklettik. Tahrifat olduğundan şüphelendiğimiz kısımları belirttik... Sonra:

- "Eyyûb da: 'Başıma bir belâ geldi, (sana sığındım),
Sen merhametlilerin en merhametlisisin' diye Rabbine nidâ etti."

(Enbiya Sûresi, 83. Âyet)

- "(Biz de ona:) 'Ayağını yere vur!
İşte sana yıkanılacak ve içilecek soğuk bir su' dedik."

Sad Sûresi, 42. Âyet)

- "Ve ona, bütün âilesini
ve berâberlerinde bir mislini daha
Tarafımızdan bir rahmet olarak bahşettik ki,
akıl sâhipleri için bir ibret olsun."

(Sad Sûresi, 43. Âyet)

âyetleri geliyor ki, hem Hz. Eyüb'ün nasıl o suda yıkanıp iyileştiğini, hem de malının iki katını verdiğini belirtiyor, böylece Kitâb-ı Mukaddes'teki sonu destekliyor... Yâni, kıssayı nakletmemizde bir mahzuru yok!

KUR'AN'da Hz. Eyüb'ün bir kıssası daha var. Sabırla ilgili değil de; aşırı gitmekle ilgili... Yeri gelmişken onu da nakledelim. Bu da Kitâb-ı Mukaddes'te yok.

Eyüb Aleyhisselam, bir sebepten dolayı hanımına kızmış, ona yüz değnek vurmaya yemin etmiş!.. Sonra pişman olmuş. Kadına yüz değnek vursa, kadın ölecek, dayanamaz!.. Yemininden de dönemez, çocuk oyuncağı değil!.. "Ne yapacağım?" diye kara kara düşünürken bu pişmanlığından dolayı, ALLAH ona karısını incitmeden yeminini yerine getirmenin yolunu göstermiş:

- "Eline (yüz değnekli) bir demet al da,
onunla (eşine bir defa) vur; yemininde durmamazlık etme!"

(Sad Sûresi, 44. Âyet)

Ne güzel değil mi?.. Ancak açıkgöz bâzı kişiler bundan kendilerine menfaat payı çıkarmışlar, "hile-yi şer'iye" diye bir şey icât etmişler!.. Yahu, hilenin Şeriat'a uygunu olur mu?.. Altında iyiniyet olmayan hiçbir davranışı ALLAH makbûl sayar mı?.. Aslı hile olan bir davranışa nasıl bir kulp bulacaksın ki?.. Ama bulmuşlar, o sarıklılar... "Hülle" de işte bu hilelerden biridir, ama artık biz anlatmayalım, siz araştırın!.. Bizim başka işimiz var, Hz. İsâ'ya Şeytan'ın Musallat olmasını anlatacağız,

Yeni Ahid'den... Matta'ya göre İncil'de Hz. İsâ, Hz. Yahya tarafından vaftiz edildikten sonra, hadise aşağıdaki gibi gelişir. Tabii ki, "Tanrı'nın Oğlu" ifâdesine katılmıyoruz. Hâşâ!.. Bizce bu ifâde Matta'nın "Hz. İsâ'nın havârilerinden olduğu" iddiasını da çürütüyor. Hiçbir havâri böyle bir şey söyleyemez!

4. Bâb - 1 Bundan sonra İsâ, İblis tarafından denenmek üzere Ruh aracılığıyla çöle götürüldü.
2 İsâ kırk gün kırk gece oruç tuttuktan sonra acıktı.
3 O zaman Ayartıcı yaklaşıp, "Tanrı'nın Oğlu'ysan, söyle şu taşlar ekmek olsun" dedi.
4 İsâ ona şu karşılığı verdi: " 'İnsan yalnız ekmekle yaşamaz, Tanrı'nın ağzından çıkan her sözle yaşar' diye yazılmıştır."
5-6 Sonra İblis onu kutsal kente götürdü. Tapınağın tepesine çıkarıp, "Tanrı'nın Oğlu'ysan, kendini aşağı at" dedi,
"Çünkü şöyle yazılmıştır: 'Tanrı, senin için Melekler'ine buyruk verecek. Ayağın bir taşa çarpmasın diye seni elleri üzerinde taşıyacaklar.' "
7 İsâ İblis'e şu karşılığı verdi: " 'Tanrın Rabb'i denemeyeceksin' diye de yazılmıştır."
8 İblis bu kez İsâ'yı çok yüksek bir dağa çıkardı. Ona bütün görkemiyle Dünya ülkelerini göstererek,
9 "Yere kapanıp bana taparsan, bütün bunları sana vereceğim," dedi.
10 İsâ ona şöyle karşılık verdi: "Çekil git, Şeytan! 'Tanrın Rabb'e tapacak, yalnız O'na kulluk edeceksin' diye yazılmıştır."
11 Bunun üzerine İblis İsâ'yı bırakıp gitti. Melekler gelip İsâ'ya hizmet ettiler.
https://incil.info/kitap/mat/4

Aynı hâdise Markos'a Göre İncil'de kısa geçer:

1. Bâb - 12 O an Ruh, İsâ'yı çöle gönderdi.
13 İsâ çölde kaldığı kırk gün boyunca Şeytan tarafından denendi. Yabanıl hayvanlar arasındaydı,
melekler O'na hizmet ediyordu.
https://incil.info/kitap/mar/1

Luka'ya Göre İncil'de olay daha uzun anlatılmış, Matta'yla benziyor:

1. Bâb - 1 Kutsal Ruh'la dolu olarak Şeria Irmağı'ndan dönen İsâ, Ruh'un yönlendirmesiyle çölde dolaştırılarak kırk gün İblis tarafından denendi.
2 O günlerde hiçbir şey yemedi. Dolayısıyla bu süre sonunda acıktı.
3 Bunun üzerine İblis ona, "Tanrı'nın Oğlu'ysan, şu taşa söyle ekmek olsun" dedi.
4 İsâ, " 'İnsan yalnız ekmekle yaşamaz' diye yazılmıştır" karşılığını verdi.
5 Sonra İblis İsâ'yı yükseklere çıkararak bir anda ona Dünyâ'nın bütün ülkelerini gösterdi.
6 Ona, "Bütün bunların yönetimini ve zenginliğini sana vereceğim" dedi. "Bunlar bana teslim edildi, ben de dilediğim kişiye veririm.
7 Bana taparsan, hepsi senin olacak."
8 İsa ona şu karşılığı verdi: " 'Tanrın Rabb'e tapacak, yalnız O'na kulluk edeceksin' diye yazılmıştır."
9 İblis onu Yeruşalim'e götürüp tapınağın tepesine çıkardı. "Tanrı'nın Oğlu'ysan, kendini buradan aşağı at" dedi.
10 "Çünkü şöyle yazılmıştır: 'Tanrı, seni korumaları için Meleklerine buyruk verecek.
11 Ayağın bir taşa çarpmasın diye seni elleri üzerinde taşıyacaklar.' "
12 İsâ ona şöyle karşılık verdi: " 'Tanrın Rabb'i denemeyeceksin!' diye buyrulmuştur."
13 İblis, İsâ'yı her bakımdan denedikten sonra bir süre için onun yanından ayrıldı.
https://incil.info/kitap/luk/4 Görüldüğü gibi Satanistler'in mal-mülk, şan-şöhret hırsı da, intihar arzusu da Şeytan'dan!.. Şeytan Peygamberler'i böyle sıkıştırır da, insanlara neler yapmaz!.. Aman dikkat!.. Şeytan'ın peşine takılmayın!..

***

  • Önemli Sayfalar:

    - BİR SPİRİTUALİSTİN DÜNYASI - ANA SAYFA
    - BİR TEBLİĞ
    - KADIN HAKKINDA BİR TEBLİĞ
    - ÖLÜM VE SONRASI
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 1
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 2
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 3
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 4
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 5
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 6
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 7
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 8
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 9
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 10
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 50
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 51
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 52
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 53
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 54
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 55
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 56
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 57
    - BİR OBSESYON VAK'ASI
    - ÖTE ÂLEM'DEN ŞİİRLER - 1
    - RÜYÂLAR - 1
    - RÜYÂLAR - 2
    - REİNKARNASYON - 1
    - REİNKARNASYON - 2
    - ANADOLU'DA REİNKARNASYON ŞİİRLERİ
    - İRLANDALI ŞÂİR JAMES CLARENCE MANGAN ANADOLU'DA MI YAŞADI?
    - FİNCAN CELSELERİ - 1
    - FİNCAN CELSELERİ - 2
    - FİNCAN CELSELERİ - 3
    - EKMİNEZİ ÇALIŞMASI
    - RÛHÎ FİLİMLER - 1
    - ENTERESAN RÛHÎ OLAYLAR
    - ERGUN ARIKDAL VE SÂDIKLAR PLÂNI'NI TENKİT
    - BÜLENT ÇORAK VE DÜNYA KARDEŞLİK BİRLİĞİ SAFSATASI
    - CENAP BAŞMAN VE MARON TARİKATI
    - SAPKIN RAEL TARİKATI
    - TRANSANDANTAL MEDİTASYON KANDIRMACASI
    - MELEKLER'DEN MESAJ ALDIĞINI SANAN ŞAŞKINLAR
    - SİRİUS MİSYONU ZIRVALARI
    - KRYON "TEBLİĞ"LERİ VE LEE CARROLL'UN "MEDYUM"LUĞU
    - J. Z. KNIGHT ADLI KADIN MEDYUM VE RAMTHA "TEBLİĞ"LERİ
    - MEDYUM JANİ KİNG VE VARLIK P'TAAH
    - AKHENATON VE KURGU AGARTA "TEBLİĞ"LERİ
    - SILVER BIRCH TEBLİĞLERİ
    - "SÜPER İNSANLIK" DERNEĞİ VE UYDURUK "TEBLİĞ"LER
    - ZIRVA RA-KA TEBLİĞLERİ
    - SÂDIKLAR PLÂNI'NI TENKİT - 2
    - KASYOPYA CELSELERİ'NDE ATMASYON, KITIRASYONLAR
    - MEKTUPLAR