BİR SPİRİTUALİSTİN DÜNYASI

MELEKLER'DEN MESAJ ALDIĞINI SANAN ŞAŞKINLAR

Gazetelerden bir cinâyet haberi:

- "15.12.2016... 'Melekler ile Yaşamak' adlı kitabın yazarı Beki İkala Erikli,
ofisinin bulunduğu apartmanın girişinde kimliği henüz belirlenemeyen
bir kadın tarafından kurşunlanarak öldürüldü."

"Olay, saat 18.00 sıralarında, Kabataş Ömer Avni Mahallesi
İnebolu Çıkmazı'ndaki Saadet Apartmanında meydana geldi.
Beki İkala Erikli, seminer vereceği ofisine gitmek asansöre yöneldiği sırada,
binâ içinde bulunan bir kadın tarafından silahlı saldırıya uğradı."

"Kimliği belirlenemeyen kadının tabancasından çıkan 3 kurşunla
vücudunun çeşitli yerlerinden yaralanan Erikli, kanlar içinde yere yığıldı.
Saldırgan kadın ise yaya olarak olay yerinden kaçtı."

"Yerde yatan Erikli'yi gören vatandaşlar durumu sağlık ve polis ekiplerine bildirdi.
Olay yerine gelen sağlık ekipleri müdahalede bulundu.
Tüm çabalara rağmen Erikli, olay yerinde hayatını kaybetti."

ALLAH ALLAH!.. Bir yazar neden öldürülsün?.. Acaba olayın siyâsî bir yanı var mı?.. Bu bir terörist eylem mi?..

İkisi de değilmiş!.. Bir başka gazete haberinden öğreniyoruz:

- "30.3.2017... Beyoğlu, Kabataş Ömer Avni mahallesi İnebolu Çıkmazı'nda bulunan Saadet Apartmanı'nda
15 Aralık 2016'da meydana gelen olayda, yaşam koçu ve yazar Beki İkala Erikli,
işyerinin bulunduğu apartmana girdiği sırada silahlı saldırıya uğramıştı.
Saldırı sonrasında kaçan Sinem Koç, Küçükçekmece'de annesiyle birlikte kaldığı evde yakalanmıştı.
Polis tarafından gözaltına alınan Koç, çıkarıldığı mahkemece 17 Aralık 2016'da tutuklanmıştı."

Yazarı bir kadın öldürmüş!.. Yazar da kadın... Hani erkek olsa, diyeceğim ki, arada bir aşk-meşk ilişkisi, bir kıskançlık olayı mı var?.. Tuhaf bir durum... Neyse, habere devam edelim:

- "Sinem Koç kimlik sorgusunda, adresini bilmediğini, işletmeci olduğunu
ve aylık 30 bin lira geliri olduğunu söyledi.
Savunmasında, 'Kitapta bazı Mesajlar vardı. >Melekler'in bize Mesaj verdiği,
bu Mesajlar'a kendinizi açın, gözünüzün takıldığı şeylere dikkat edin,< deniliyordu.
Ben de kitaptaki Mesajlar'dan etkilenerek bir sene boyunca
arabama atlayıp çevremde Mesajlar aramaya başladım.
Meselâ >Adâlet mülkün temelidir< yazısını görünce, kendime adâletli olmayı telkin ettim.
>Mutluluklar< yazısını görünce eski erkek arkadaşım bir başkasıyla mutlu mu düşüncelerine girdim.
Ruhlar görüyordum. Karanlık varlıkları örümcek olarak algıladım.
Örümcekler vücudumda geziyordu. Tükürdüğü hissine kapıldım.
Saçlarımı tarayamaz, hiçbir işi yapamaz hâle geldim.
Dolayısıyla kitaptan kötü etkilendim. Şu anda ağzımı açıp kapatmadan düşünemiyorum.
Bu hâlimden kitabın yazarının sorumlu olduğunu düşünüyorum,' diye konuştu."

Gördünüz mü?.. Kadın kafayı üşütmüş!... Sapıtmış!.. Peki, Yazar Beki İkala Erikli, acaba Sinem'in böyle tımarhânelik olmasından sorumlu olabilir mi?.. Kadın işletmeci... Belli ki iyi bir eğitim görmüş... Daha doğrusu bir üniversiteden işletme diploması almış... Eğitilmiş mi, yontulmuş mu, bilemiyorum... Aylık 30.000 TL. geliri varmış... Bu Başbakan Erdoğan'ın "kişi başı yıllık millî gelir 10.000 dolar" tanımından çok yukarda, kadın ayda 10.000 doları kazanıyormuş!.. Peki, böyle hâli-vakti yerinde diplomalı bir kadın, neden kafayı yeyip bir yazarı öldürsün?..

Anlaşıldığına göre kadın, Yazar Beki İkala Erikli'nin "Melekler'le Yaşamak" kitabını okumuş, Melekler'le İrtibat kuracağına, Melekler'den Mesajlar alacağına inanmış, sapıtmış!..

Keşke Beki'nin "Melekler'le Yaşamak" kitabını okuyacağına bizim

- "Peygamberler, Melekler, Buda, Zerdüşt, Konfüçyüs, Dört Halife ile görüşülemez. gelmezler!..
"Geldim" diyenler aldatıcı, artniyetli, hatta tehlikeli varlıklardır.
Hele ALLAH'tan Mesaj falan alınmaz!"

şeklindeki îkazımızı okusaydı!..

Sonra bir Mühendis'in yalnız Hendese ve Riyâziye (Geometri ve Matematik) bileceğini,
- bir Avukat'ın yalnız Hukuk, hem de yalnız Hıristiyan Batı Hukuku'ndan alınmış kanunları bileceğini,
- bir Doktor'un yalnız insan Anatomisi bileceğini,
- bir İşletmeci'nin yalnız Mikro İktisad, yâni Firma Ekonomisi bileceğini, Ülke Ekonomisi, Uluslararası İktisad'dan dahi haberi olmayacağını da belirtmiştik.
Yâni bu kişiler tahsilli-eğitimli, münevver-aydın falan değil; sâdece "meslek diplomalı" câhil kişilerdir.
Bilim Adamı denince, yalnız o bilimin uzmanı olduğunu; Din, Edebiyat, Felsefe, Kültür, Ahlâk bahsinde bu kişilerin tın-tın olabileceğini de yazmıştık. Keşke onu da okusaydı!..

Sonra Beki, "Yaşam Koçu" imiş!.. Buzum bildiğimiz koç, kurbanlık hayvandır. Ha, bir de basketbol gibi sporlarda Amerikan tâbiri ile "Koç"lar var. Ama onlar "Koçum benim! "dediğimiz tiplerden değil!..

"Nemenem birşey bu Koç" diye İnternet'te araştırdık. Vvay vay vay, memleketi Koç okulları , kursları sarmış!.. Bastır parayı 32 saatlik kurs gör, alsana koç gibi bir Yaşam Koçu Sertifikası!.. Liseye, üniversiteye gitmeye, staj görmeye ne hâcet!.. Olmadı, tekrar bastır parayı, bir 30 saat daha "eğitim" gör.. Daha olmadı, bas bas paraları, bir 30 saat daha!... 92 saatte Yaşam Koçu Profesörü oldun, gitti!.. Kolunda altın bilezik gibi bir meslek, yaşamasını bilmeyenlere koçluk et!.. Dolarları, Avroları indir cebe!..

Sâdece bu değil; bas bas liraları, 2 günde sizi "şıp" diye + Bioenerji Koçu yapan kurslar var. Onlar "eğitim"ini veriyorlar da, "kurstan çıkanlar kendini "Bioenerji Koçu" sanıyor!.. Êtrâfı Kurban Bayramı'ndan daha çok Koç sarmış ta haberimiz yokmuş!..

Valla, ben 55 yıldır Spiritualizm'le, Hipnotizma, Manyetizma ile uğraşırım; bir türlü Koç olamadım, gitti!.. Sizin de başınız böyle Yaşam Koçu, Melek Koçu gibilerle derde girmesin diye yazıyorum.

Sinem Koç, TÜRKİYE'de doğmuş olmasına ve muhtemelen MÜSLÜMAN olmasına rağmen, Spiritualist anlayışa göre bu ülkenin DİN'ini, KÜLTÜR'ünü, ÖRF ve ÂDETLER'ini, İNANC'ını hiç araştırmadan, benimsemeden Beki'nin "Melekler'le Yaşamak" kitabına kaptırmış kendini!.. Sonunda sapıtmış!.. Kendi ifâdesi bu!..

MELEKLER dinî bir kavram... Bir defa kendisi MÜSLÜMAN olduğuna göre, İSLÂM anlayışında MELEKLER'in ne olduğunu bilmesi gerekmez miydi?.. Hoş, sâdece o değil; halkımızın %90'ına yakın bir kısmı İSLÂMÎ KAVRAMLAR, hatta her gün namazda okuduğu duaların mânâsı konusunda câhildir. Ama iş MELEKLER ile uğraşmaya gelince, hiç değilse MELEK denilen şeyin ne olduğunu araştırmak icâb etmez miydi?..

Peki, MELEK dinî bir kavram olduğuna, biz de MÜSLÜMAN olduğumuza göre, MELEKLER hakkında en doğru bilgiyi nereden alabiliriz?.. Elbette ki KUR'AN-I KERİM'den...

KUR'AN-I KERİM'de ALLAH'a, Peygamberler'e imân gibi, MELEKLER'e imân da şarttır. Şöyle geçer:

- "Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene imân etti, mü'minler de!.
Her biri; Allah'a, Melekler'ine, Kitaplar'ına ve Peygamberler'ne iman ettiler."

(Bakara Sûresi, 285. Âyet)

- "Allah, gerçekten Kendisi'nden başka ilâh olmadığına şâhitlik etti.
Melekler ve ilim sâhipleri de O'ndan başka ilâh olmadığına adâletle şâhitlik ettiler.
Azîz ve Hakîm olan O'ndan başka ilâh yoktur."

(Âl-i İmran Sûresi, 18. Âyet)

- "Fakat Allah, sana indirdiğiyle şâhidlik eder ki, O, bunu Kendi ilmiyle indirmiştir.
Melekler de şâhittirler. (Zâten) Şâhid olarak Allah yeter."

(Nisâ Sûresi, 166. Âyet)

- "Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz iyilik değildir.
Asıl iyilik; Allah'a, Âhıret Günü'ne, Melekler'e, Kitaplar'a ve Peygamberler'e iman eden,
malını sevmesine rağmen; akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolculara, dilencilere,
kölelere ve esirlere veren, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren,
sözleştikleri zaman sözlerini yerine getiren,
sıkıntıda, hastalıkta ve savaşta sabredenlerin durumudur.
İşte sâdıklar ve muttakiler (sakınanlar) onlardır."

(Bakara Sûresi , 177. Âyet)

Şimdi bu İMÂN veya İYMAN, yâni "gönülden, şeksiz -üphesiz inanma" meselesini Peygamberler için anlıyorum, Kitaplar için anlıyorum... Her ikisi de somut... ALLAH'a inanmadan zâten din-iman olmaz!.. Âhıret Günü ise, öldükten sonra tekrar dirilme vaadettiği için, hesap da sorulsa, bir ümit... Mantıklı!.. Üstelik İMÂN tek başına gelmiyor, SÂLİH AMEL, yâni yapılması gereken iyi işlerle birlikte anılıyor. Onu da anlıyorum... Ama Melekler konusuna gelince; "Gözle görülmez, elle tutulmaz, târifini bile bilmediğim bir şeye nasıl inanayım?" derse bir insan, ne yapacağız?.. Gene KUR'AN'a müracaat edecek, târifini orada arayacağız.

Biz Kur'an'da içinde MELEK kelimesi geçen bütün âyetleri aşağıya aldık... İçlerinden bâzılarını seçerek konuyu derinleştirmeye çalışacağız. Kalanları da gruplandırarak mevzunun daha kolay kavranması için gayret sarfedeceğiz... Hadi, başlıyalım.

- "Şüphesiz Rabbin katındakiler (Melekler) O'na ibadet etmekten büyüklenmezler.
O'nu tesbih ederler, yalnız O'na secde ederler."

(A'raf Sûresi , 206. Âyet)

- "Göklerde ve yerde olan ne varsa, canlılar ve Melekler Allah'a secde ederler
ve onlar büyüklük taslamazlar."

(Nahl Sûresi, 49. Âyet)

- "(Melekler) Üzerlerinde hâkim ve üstün olan Rablerinden korkarlar
ve emrolundukları şeyleri yaparlar."

(Nahl Sûresi, 50. Âyet)

- "Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır.
Melekler ve Ruh, onda (o gece) Rablerinin izniyle her bir iş için
Rablerinin Bilgisi, Plânı, İrâdesi dâhilinde, o gece
(Kâinat'taki tabiî, dinî, sosyal, siyâsî, ekonomik ve idârî her türlü konu ile
görevli olarak rahmet deryâsı hâlinde) inerler de inerler.
'Bütün Kâinat'a, Kâinattakiler'e selâm olsun!
Herkes, her şey âfetten, kederden, uzak, selâmette olsun!' derler.
Şafak sökünceye, tan yeri ağarıncaya kadar, bu böyle devam eder, gider!"

(Kadir Sûresi, 4. Âyet, yorumuyla birlikte)

- "Neredeyse, (ALLAH'ın azametinden, ta yukarılardan) gökler çatlayacak gibi titreşiyor.
Melekler, hamd ile överek, şükrederek Rablerini tesbih ediyorlar.
(Yeryüzünde bulunan akıllı ve sorumlu Varlıklar için koruma kalkanına alınma ve) bağışlanma diliyorlar.
Unutmayın ki, Allah (Kâinat'ı devamlı koruma kalkanına alır,) çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sâhibidir."

(Şûra Sûresi, 5. Âyet)

Ne anlıyoruz bu âyetlerden?.. Melekler birer VARLIK imiş... "Üstün birer Varlık" imiş... ALLAH'ın katında olanları varmış. Buna rağmen büyüklenmezler, ALLAH'tan korkar çekinir, O'na kulluk eder, O'nun emrettiklerini hiç itîrazsız ve aksatmadan yapar, diğer Yaratılmışlar'a hizmet ederler, hatta onlar için ALLAH'tan koruma ve af dilerlermiş... Ama esas koruyan ve bağışlayan ALLAH imiş. Melekler ancak ALLAH'ın emri ve izniyle hareket edebilirlermiş!.. Öyle senin, benim keyfime uyarak değil!

- "Hamd; gökleri ve yeri yaratan,
Melekler'i ikişer, üçer, dörder kanatlı Elçiler yapan Allah'a mahsustur.
O, yaratmada dilediğini arttırır."

(Fâtır Sûresi , 1. Âyet)

İşte Melekler'i "kanatlı" tasavvur etme, resmetme buradan kaynaklanıyor... Halbuki, KUR'AN tâbiriyle âyetler MUHKEM ve MÜTEŞÂBİH diye ikiye ayrılır.
MUHKEM , "sağlam, sağlamlaştırılmış, anlamı açık, yorum götürmez, şüphe kabul etmez" demektir.
MÜTEŞÂBİH , "Birbirine benzeyen, mânâsı kapalı olan, yorum isteyen, teşbihli" demektir.

- "Sana Kur'ân'ı indiren O'dur.
Bunun bir kısım âyetleri muhkemdir (mânâsı açık ve kesindir). Bunlar Kur'ân'ın esâsıdır.
Diğer bir kısım âyetler de vardır ki, müteşâbihtirler (teşbihli, benzetmelidirler).
İşte kâlblerinde eğrilik bulunanlar, sırf fitne aramak ve te'vîline yeltenmek (yorumlamak) için
O'nun (Kur'ân'ın) müteşâbih olanına tâbi olurlar. Halbuki onun te'vilini Allah'tan başkası bilmez.
İlimde ilerlemiş olanlar ise "Biz Ona (Kur'an'a) inandık. Hepsi Rabbimizin katındandır,' derler."

(Âl-i İmran Sûresi , 7-8. Âyetler)

- "(Melekler) 'Bizden her birimiz için belli bir makam vardır,' (derler)."
(Saffat Sûresi, 164. Âyet)

"Kanatlı" ifâdesi müteşâbihtir. 2-3 (üç kanatlı bir varlık nasıl olur? Var mı üç kanatlı kuş veya böcek?) 4 ve daha fazla "kanatlı" olması, o Varlıklar'ın kudret ve yetkisinin azlığına veya çokluğuna, makaamına delâlettir.

- "Rabbiniz, size erkek çocuklar verdi de, Kendisinin, Melekler'den kız çocukları mı var?
Gerçekten, ne büyük bir söz söylüyorsunuz, siz!"

(İsrâ Sûresi, 40. Âyet)

- " Yoksa onlar, şâhidlik etmekteyken, Biz Melekler'i dişiler olarak mı yarattık?"
(Saffat Sûresi, 150. Âyet)

- "Gerçek şu ki, Âhıret'e imân etmeyenler, Melekler'i dişi isimlerle isimlendiriyorlar."
(Necm Sûresi, 27. Âyet)

- "Onlar, ki Rahmanın kulları olan Melekler'i dişiler kıldılar.
Kendileri yaratılışlarına şâhit mi oldular?
Onların şâhitlikleri yazılacak ve (bundan dolayı) sorumlu tutulacaklar."

(Zuhruf Sûresi, 19. Âyet)

- "Rahman çocuk edindi, dediler. O, (bu yakıştırmadan) Yücedir.
Hayır, onlar (Melekler) ikrâma lâyık görülmüş kullardır."

(Enbiya Sûresi, 26. Âyet)

Demek ki, Melekler'in cinsiyeti yokmuş, kız veya oğlan değillermiş!.. ALLAH'ın çocukları da değillermiş...

Ne öğrendik şimdiye kadar?.. Melekler birer Üstün Varlık... ALLAH'a tam itaat gösteriyorlar, O ne derse, onu yapıyorlar... Erkek-dişi ayırımı yok, ama kudret ve yetki farkı var... Bütün üstünlüklerine rağmen, ALLAH'ın kulları!... Ne görev verilirse onu yapıyorlar:

- "Allah, Melekler'den Elçiler seçer, insanlardan da!.. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir."
(Hac Sûresi, 75. Âyet)

- "... Bunun üzerine Rabbi onu (Meryem'i mâbedde) güzel bir şekilde kabul buyurdu
ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi ve Zekeriyya'nın himâyesine verdi.
Zekeriyya ne zaman kızın bulunduğu mihrâba girse, onun yanında yeni bir yiyecek bulurdu.
'Meryem! Bu sana nereden geldi?' deyince, o da: 'Bu, Allah katındandır,' derdi.
Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verir."

- "Orada Zekeriyya, Rabbine dua etti: 'Rabbim! Bana Katından hayırlı bir nesil ver.
Şüphesiz sen, duayı hakkıyle işitensin' dedi."

- "Zekeriyya mâbedde namaz kılarken Melekler ona: 'Allah sana, Allah'dan bir kelimeyi doğrulayıcı,
efendi, nefsine hâkim ve iyilerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdeler,' diye ünlediler."

- "Zekeriyya: 'Ey Rabbim, benim nasıl oğlum olabilir? Bana ihtiyarlık gelip çattı,
karım ise kısırdır.' dedi. Allah: 'Öyledir, fakat Allah dilediğini yapar,'" buyurdu."

- "Zekeriyya: 'Rabbim! bana bir alâmet ver,' dedi.
Allah da buyurdu ki: 'Senin için alâmet, insanlara üç gün, işâretten başka söz söyleyememendir.
Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et,' (dedi).

(Âl-i İmran Sûresi, 37-41. Âyetler)

Meryem'e o nimetleri Melekler getirirdi. Zekeriyya'ya müjdeyi Melekler vermişti.

- "Hani melekler: 'Ey Meryem! Allah seni seçti, seni tertemiz yarattı
ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı."

- " (Melekler) 'Ey Meryem! Rabbine divan dur ve secdeye kapan
ve rükû' edenlerle beraber rükû' et,' demişlerdi."

(Âl-i İmran Sûresi, 42-43. Âyetler)

- "Melekler şöyle demişti: 'Ey Meryem! Allah sana kendisinden bir kelimeyi müjdeliyor ki,
adı Meryem oğlu İsa Mesih'dir. Dünyâ'da da, Âhıret'te de itibarlı,
aynı zamanda Allah'a çok yakınlardandır.
Beşikte de, yetişkin çağında da insanlarla konuşacak ve iyilerden olacaktır.'
(Meryem) 'Ey Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum olur?' dedi.
Allah: 'Öyle ama, Allah dilediğini yaratır, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sâdece >Ol!< der,
o da hemen oluverir.' dedi."

(Âl-i İmran Sûresi, 45-47. Âyetler)

- "(Ey Muhammed!) Kur'ân'daki Meryem kıssasını da an.
Hani o, ailesinden ayrılarak (evinin veya mescidin) doğu tarafında bir yere çekilmişti.
Komşuları ile arasına bir perde germişti. Bu sırada ona Ruhumuzu gönderdik.
O, ona normal bir erkek kılığında görünmüştü.
(Meryem ona) dedi ki: 'Doğrusu ben senden Rahman'a sığınırım.
Eğer sen fenâlıkdan bihakkın sakınan (bir insan) isen (bana yaklaşma)'.
(Cebrâîl:) 'Ben ancak, sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamak için Rabbinin Elçisi'yim' dedi."

(Meryem Sûresi, 16-19. Âyetler)

Hz. Meryem'e insan sûretinde görünen Melek... Hz. İbrâhim'e de Melekler insan sûretinde gelmişti:

- "Andolsun ki Melek Elçilerimiz, İbrahim'e genç delikanlılar şeklinde müjdeyle geldiler
ve 'Selâm olsun!' dediler. O da onların selâmını alarak, önlerine kızarmış bir buzağıyı getirmekte gecikmedi.
Yemeğe ellerini uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içine bir korku girdi.
'Korkma! Biz Melekler'iz, Lût kavmine gönderildik,' dediler."

(Hûd Sûresi, 69-70. Âyetler)

Demek ki Melekler Tanrı'nın Elçisi olarak da görev yapabiliyormuş... İnsan sûretinde görünebiliyorlarmış, ama yine ALLAH'ın emri ve izniyle... Yeme-içme, yatma-uyuma, helâya gitme gibi bir durumları da yokmuş. Öyle çağırma filân ile de gelmezlermiş.

- "Melekler'i de Arş'ın etrafını çevirmişler olarak Rablerini hamd ile tesbih ettiklerini görürsün.
Aralarında hak ile hüküm verilmiştir ve, 'Âlemlerin Rabbi'ne hamd olsun' denilmiştir."

(Zümer Sûresi, 75. Âyet)

Tavan, çatı, dam, çardak, kubbe, yükselen ve gölge veren her şeye ARŞ denir. Bizce burada ARŞ kelimesi "Dünyâ'nın üzerindeki kubbe" FEZA, yâni UZAY mânâsına kullanılmış... TESBİH , "hareket etme, işini yapma, çaba gösterme" anlamındaki es-sebh kelimesinden gelir. Tesbih, "Allah'ı eksik sıfatlardan uzak tutmak, O'nun şanının yüceliğini anmak" diye biliniyor sâdece. Mustafa İslâmoğlu bunu sırf "anmak" olarak almıyor, "ALLAH'ın yüceliği önünde boyun eğip kulluk etmek, verilen görevleri yapmak" şeklinde yorumluyor ki, bizce doğrudur.

- "Yedi gök, yer ve bunların içindekiler O'nu tesbih ederler.
Hiç bir şey yoktur ki O'nu övgüyle tesbih etmesin!
Ancak siz onların tesbihlerini anlamıyorsunuz.
Şüphesiz O hilim sâhibidir, bağışlayandır."

(İsrâ Sûresi , 44. Âyet)

Demek ki Melekler ucsuz bucaksız Kâinat'ın dört bir yanını çevirmiş, görevlerini yapıyorlar. Belki gezegenleri döndürüyor, yıldızları söndürüyor, yeni galaksiler oluşmasını sağlıyorlar!.. Sonra yine ALLAH'ın izniyle inananlara yardım ediyorlar:

- "Andolsun, sizler güçsüz olduğunuz halde Allah size Bedir'de yardım etmişti.
Allah'tan sakının ki, O'na şükretmiş olasınız.
O zaman sen müminlere: 'Rabbinizin size, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?' diyordun.
Evet, sabreder ve (Allah'tan) korkarsanız, onlar ansızın üzerinize gelseler,
Rabbiniz size nişanlı beş bin melekle (bile) yardım eder.
Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kâlpleriniz bununla yatışsın diye yaptı.
Yardım, yalnız dâima gaalip ve hikmet sâhibi olan Allah katındandır."

(Âl-i İmran Sûresi, 123-126. Âyetler)

- "Kullarından dilediklerine, Melekler'i, Emrinden olan Ruh ile indirir.
'Benden başka ilâh yoktur, şu halde Benden korkup-sakının,' diye uyarın!' (der)."

(Nahl Sûresi, 2. Âyet)

- "Rabbin Melekler'e vahyetmişti ki: "Şüphesiz Ben sizinleyim, imân edenlere sağlamlık katın.
(Ben) inkâr edenlerin kâlplerine amansız bir korku salacağım.
Öyleyse vurun boyunlarının üstüne! Vurun onların bütün parmaklarına!"

(Enfâl Sûresi, 12. Âyet)

Demek ki Melekler ALLAH'ın emri ve görevlendirmesiyle (bizim keyfimizle değil!) imân etmiş olan iyi insanlara güç veriyor, hem de inkâr içinde olanları cezâlandırıyormuş!..

- "Şüphesiz 'Bizim Rabbimiz Allah'tır' deyip, sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (yok mu?)
Onların üzerine Melekler iner, (ve) 'Korkmayın ve hüzne kapılmayın.
Size vâdolunan Cennet'le sevinin,' (derler)".

(Fussilet Sûresi, 30. Âyet)

- "Gök gürültüsü O'nu hamd ile (tesbih eder), Melekler de O'na olan korkularından tesbih ederler.
O, yıldırımları gönderip bununla dilediğine çarpar; onlar ise Allah hakkında çekişip tartışırlar.
O, gücü (ve cezâsı) pek çetin olandır."

(Ra'd Sûresi, 13. Âyet)

Demek ki ALLAH gökten şimşek, yıldırım yağdırırmış... Melekler can alırmış... Cennet'e girecekleri karşılar, ağırlarmış... Suçluları Cehennem'e atarlarmış... Onlara sert davranırlarmış. Pek çok görevleri varmış... O yüzdendir ki, Melekler'e imân etmek, varlığına inanmak ve onlara karşı saygısızlık etmemek gerekirmiş:

- "Ey iman edenler! Allah'a, Elçisine, Elçisi'ne indirdiği Kitab'a
ve bundan önce indirdiği Kitab'a imân edin.
Kim Allah'ı, Melekler'ini, Kitaplar'ını, Elçiler'ini ve Âhiret Günü'nü inkâr ederse,
şüphesiz uzak bir sapıklıkla sapıtmıştır."

(Nisâ Sûresi, 136. Âyet)

- “Her kim, Allah'a, Melekler'ine, Peygamberler'ine,
Cebrâil'e ve Mikaîl'’e düşman olursa bilsin ki,
Allah da inkâr edenlerin düşmanıdır."

(Bakara Sûresi, 98. Âyet)

Melekler ne kadar Üstün Varlıklar olurlarsa olsunlar ALLAH'ın katına öyle kolay çıkamazlar:

- "Melekler ve Ruh ona, süresi (sizce) elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir."
(Meâric Sûresi, 4. Âyet)

Kur'an'da ALLAH, Hz. Âdem'in yaradılışını anlatır. O safhada da Melekler var.

- "Hani Rabbin Melekler'e, 'Muhakkak Ben, Yeryüzü'nde bir halife yaratacağım,' demişti.
Onlar da 'Orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?
Oysa biz Seni hamd ile tespih ediyoruz, Seni kutsayıp yüceltiyoruz,' dediler.
(Allah) 'Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim' dedi."

(Bakara Sûresi, 30. Âyet)

Bu âyetten ne anlıyoruz?.. Melekler'in varlığı insanlardan önce... Üstelik Melekler sanki bir tecrübeye dayanarak yaratılacak insanın Yeryüzü'nde bozgunculuk çıkaracağını söylüyorlar... Hadislere mi, Yahudi efsânelerine mi dayanarak nakledilir, bilmem... Derler ki, Dünya henüz durulmadan, yâni ateş hâli sönmeden önce, üzerinde sâdece ateşten yaratılmış Cinler yaşarmış... Cinler için "halâkal cânne min mâricin min nâr - Cinleri hâlis, dumansız, coşup kaynayan harlı ateşten yarattı" (Rahman Sûresi, 16. Âyet) ve "vel cânne halâknâhu min kablu min nâris semûm- Cinler'e gelince, onu da (insandan) daha önce, (vücudun gözeneklerine) nüfuz eden kavurucu, parlak ateşten yarattık" (Hicr Sûresi, 27. Âyet) denir... Dikkat ettiniz mi, CİN - CÂN aynı kökten... Bu Cinler kendi aralarında bir savaş çıkarmışlar, çok "kan" dökülmüş, ıstırap çekilmiş. Sonunda Cinler'den biri bu savaşı durdurmuş ve mükâfat olarak yüceltilmiş ve Azâzil adıyla Melekler'e hoca olmuş!..

Şimdi devâm edelim... Yalnız Kur'an'da kıssa muhtelif yerlerde değişik ifâdelerle tekrarlanıyor. Hepsini almıyacağız.

- "Ve Âdem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları Melekler'e yöneltip,
'Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin' dedi.
(Melekler de) 'Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız.
Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur,
Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin' (dediler)".
Allah şöyle dedi: 'Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle.'
Âdem, Melekler'e onların isimlerini bildirince Allah,
'Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki Ben bilirim,
yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da Ben bilirim demedim mi?' dedi.
(Sonra) Hani Melekler'e, 'Âdem'e secde edin,' demiştik de,
İblis hâriç bütün melekler hemen hemen secde etmişler,
İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu."

(Bakara Sûresi , 31-34. Âyetler)

- "Hani Biz Melekler'e: 'Âdem'e secde edin,' demiştik,
İblis'in dışındakiler secde etmişlerdi, o, ayak diremişti."

(Tâha Sûresi, 116. Âyet)

- "Andolsun, Biz sizi yarattık, sonra size sûret (biçim-şekil) verdik,
sonra Melekler'e: 'Âdem'e secde edin,' dedik.
Onlar da, İblis'in dışında, secde ettiler. O, secde edenlerden olmadı."

(A'raf Sûresi, 11. Âyet)

- "Hani, Melekler'e: 'Âdem'e secde edin' demiştik. İblis'in dışında (hepsi) secde etmişlerdi.
(İblis) 'Bir çamur olarak yarattığın kimseye ben secde eder miyim?' demişti:"

(İsrâ Sûresi, 61. Âyet)

- "Ancak İblis, secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı.
Allah, 'Ey İblis! Secde edenlerle berâber olmamandaki maksadın ne?' dedi.
İblis dedi ki: 'Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş balçıktan yarattığın insana secde etmem!'
Allah, 'Öyleyse çık oradan, çünkü sen kovuldun!
Şüphesiz Hesap Günü'ne kadar lânet senin üzerinedir,' dedi."

(Hicr Sûresi, 31-35. Âyetler)

Dikkat ettiniz mi?.. Önceden Azâzil diye bilinen Melekler'in Hocası, bu küstahlığı dolayısiyle artık "İblis" diye anılıyor!.. Daha sonra "Şeytan" diye adlandırılacak... Bu "İblis" ve "Şeytan" kelimelerinin anlam farkını da araştırmak lâzım.

- "Hani Biz Melekler'e, 'Âdem'e secde edin' demiştik de,
İblis'ten başka hepsi secde etmişlerdi.
İblis ise Cinler'dendi de, Rabbinin emri dışına çıktı.
Şimdi siz, Beni bırakıp da İblis'i ve neslini, kendinize dostlar mı ediniyorsunuz?
Halbuki onlar sizin için birer düşmandırlar. Bu, zâlimler için ne kötü bir bedeldir!"

(Kehf Sûresi , 50. Âyet)

- "Allah, 'Sana emrettiğim zaman seni secde etmekten ne alıkoydu?' dedi.
(O da) 'Ben ondan hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın,' dedi."

(Â'raf Sûresi, 12. Âyet)

- "O (Allah), sizi bir tek nefisten yarattı. Sonra ondan eşini var etti."
(Zümer Sûresi, 6. Âyet)

- "Dedik ki: 'Ey Âdem! Sen ve eşin Cennet'e yerleşin.
Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin,
ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zâlimlerden olursunuz,' (dedik)."

(Bakara Sûresi , 35. Âyet)

- "Andolsun, bundan önce Biz Âdem'e (Cennet'teki ağacın meyvesinden yeme diye) emrettik.
O ise bunu unutuverdi. Biz onda bir kararlılık bulmadık.
Hani Melekler'e, 'Âdem'e secde edin' demiştik de,
İblis'ten başka (bütün) Melekler hemen secde etmişler; İblis bundan kaçınmıştı.
Biz de şöyle dedik: 'Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis) sen ve eşin için bir düşmandır.
Sakın sizi Cennet'ten çıkarmasın! Sonra mutsuz olursun.
Şüphesiz senin için orada aç kalmak, çıplak kalmak yoktur.
Orada ne susuzluk çekersin, ne de güneş altında kalırsın.'

(Tâhâ Sûresi , 115-119. Âyetler)

Şeytan, yâni İblis durur mu?.. ALLAH ile pazarlığa kalktı!..

- "(Allah) buyurdu: 'Sana emrettiğim zaman, seni secde etmekten alıkoyan nedir?'
(İblis): 'Ben,' dedi, 'ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın.'
(Allah) buyurdu: (Öyleyse oradan in! Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir.
Çık, çünkü sen aşağılıklardansın!'
(İblis) dedi: '(Bâri) bana (insanların) tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver.'
(Allah) buyurdu: 'Haydi, sen süre verilmişlerdensin.'
(İblis) 'Öyleyse,' dedi, 'beni azdırmana karşılık, and içerim ki,
ben de onlar(ı saptırmak) için Senin doğru yolunun üstüne oturacağım!
"Sonra (onların) önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından onlara sokulacağım
ve Sen, çoklarını şükredenlerden, bulmayacaksın!'
(Allah) buyurdu: 'Haydi, sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık!
Andolsun ki,onlardan sana kim uyarsa, (bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) Cehennem'i dolduracağım!'
(Sonra Allah, ): 'Ey Âdem! Sen ve eşin Cennet'te durun, dilediğiniz yerden yeyin;
fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zâlimlerden olursunuz,' (dedi)."

(Â'raf Sûresi , 12-19. Âyetler)

- "Allah o Şeytan'a lânet etti.
Ve o da: 'Elbette Senin kullarından belirli bir pay alacağım.
Onları mutlaka saptıracağım. Onları boş kuruntulara sokacağım,
ve onlara emredeceğim de, hayvanların kulaklarını yaracaklar.
Onlara emredeceğim de, Allah'ın yaratışını değiştirecekler," dedi.

(Nisâ Sûresi , 119. Âyet)

Sakın burada "sürülere işâret koyuyoruz" diye Araplar'ın hayvanların kulaklarını yarıp kesmeleri, Amerikalı kovboyların sığırları ve atları kızgın demirle dağlamaları. bilim adamı geçinenlerin genlerle oynayıp bitkilerin, hayvanların ve insanların organizmalarını değiştirmeleri kastedilmiş olmasın?.. Olur olur... Şeytan bu!.. Her türlü sapıklığı yaptırır!.. Melek diye görünüp Mesaj bile yollar!..

- "Nihâyet Şeytan ona vesvese verip, şöyle dedi:
'Ey Âdem! Sana Ebedilik Eğacı'nı ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?'
Bunun üzerine onlar (Âdem ve Havva) o ağacın meyvesinden yediler.
Bu sebeple ayıp yerleri kendilerine göründü
ve Cennet yaprağından üzerlerine örtmeye başladılar.
Adem (böylece) Rabbine isyân etmiş oldu ve yolunu şaşırdı.

Derken, Şeytan ayaklarını oradan kaydırdı.
Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı.
Bunun üzerine Biz de, 'Birbirinize düşman olarak inin!
Sizin için Yeryüzü'nde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır,' dedik.

(Tâhâ Sûresi , 120-121. Âyetler)

- "Derken Şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için
kendilerine vesvese verdi ve dedi ki: 'Rabbiniz size bu ağacı ancak, melek olmayasınız,
ya da (Cennet'te) ebedi kalacaklardan olmayasınız diye yasakladı.
Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim' diye de onlara yemin etti.
Bu sûretle onları kandırarak yasağa sürükledi.
Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü.
Derhal üzerlerini Cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar.
Rableri onlara, 'Ben size bu ağacı yasaklamadım mı?
Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?' diye seslendi.
Dediler ki: 'Rabbimiz! Biz kendimize zulûm ettik.
Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyân edenlerden oluruz.'
Allah dedi ki: 'Birbirinizin düşmanı olarak inin (oradan)!
Size Yeryüzü'nde bir zamana kadar yerleşme ve yararlanma vardır.'
Allah, 'Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz
ve oradan (mahşere) çıkarılacaksınız,' dedi."

(Â'raf Sûresi , 20-25. Âyetler)

- " 'İnin oradan (Cennet'ten) hepiniz!
Tarafımdan size bir Yol Gösterici (Peygamber) gelir de, kim ona uyarsa,
onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir,' dedik."

(Bakara Sûresi , 38. Âyet)

- "Allah şöyle dedi: 'Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin!
Eğer Tarafımdan size bir Yol Gösterici gelir de, kim Benim Yol Göstericim'e uyarsa,
artık o, ne sapar, ne de sıkıntı çeker."

(Tâhâ Sûresi , 134. Âyet)

- "Derken, Âdem Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla Rabbine yalvardı. O da)
bunun üzerine tövbesini kabul etti.
Şüphesiz o, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır."

(Bakara Sûresi , 38. Âyet)

ALLAH insanları uyarıyor:

- "Ey Âdemoğulları! Şeytan, ana babanızı, çirkin yerlerini onlara göstermek için
elbiselerini soyarak Cennet'ten çıkardığı gibi, sizi de (şaşırtıp) bir belâya düşürmesin!
Çünkü o ve kabilesi, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler.
Biz, Şeytanlar'ı, inanmayanların dostu yaptık."

(Â'raf Sûresi , 27. Âyet)

- "Size, o Şeytanlar'ın kime indiğini haber vereyim mi?
"Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler."

(Şuara Sûresi , 221-222. Âyetler)

- "Şeytan onlara vaad eder ve onları boş umutlarla oyalar.
Oysa Şeytan'ın onlara vaadi, aldatmadan başka bir şey değildir."

(Nisâ Sûresi , 20. Âyet)

- "Kim Allah'ı bırakıp da Şeytan'ı dost edinirse, şüphesiz o, apaçık bir ziyana uğramış olur."
(Nisâ Sûresi , 119. Âyet)

İşte o târihten bu yana, Şeytan, yâni İblis ve onun kabilesi, ki "kâne minel cinni - (İblis ise) Cinler'dendi" (Kehf Sûresi, 50.) âyetinden, kastedilenin Cinler olduğunu anlıyoruz, insanları kandırır, saptırır, sapıttırır. Bunun için türlü şekillere bürünür. Sihir, büyü, fal da Şeytan işidir.

- "Tuttular da Süleyman mülküne dâir Şeytanlar'ın uydurup izledikleri şeyin ardına düştüler.
Halbuki Süleyman inkâr edip kâfir olmadı, lâkin o Şeytanlar kâfirlik ettiler.
insanlara sihir öğretiyorlar ve Bâbil'de Harut ve Marut'a, bu iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı.
Halbuki o ikisi 'Biz ancak ve ancak sizi denemek için gönderildik.
Sakın sihir yapıp da, kâfir olmayın!' demeden kimseye birşey öğretmezlerdi.
İşte bunlardan karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı.
Fakat Allah'ın izni olmadıkça bununla kimseye zarar verebilecek değillerdi.
Kendi kendilerine zarar verecek ve bir fayda sağlamayacak bir şey öğreniyorlardı.
Yemin olsun ki, onu her kim satın alırsa,
onu alanın Âhiret'te bir nasibi olmayacağını da çok iyi biliyorlardı.
Hakkiyle bilselerdi, uğruna canlarını sattıkları şey ne çirkin bir şeydi!"

(Bakara Sûresi , 102. Âyet)

Buradan geldik Melekler'e... Melekler insanları denemek için gönderilirlermiş... Bâzı şeyler öğretip söyliyebilirlermiş... Ancak "Bunu yapmayın!" diye de uyarırlarmış!.. Şu hâlde uyarmayanlar, kötüyü iyi gibi gösterenler, "mesaj verdik" diye kandıranlar asla MELEK olamazmış!.. Kananlar ise, başka Melekler gelip canlarını aldıklarında "Biz yanlış birşey yapmıyorduk" diye kendilerini savunurlarmış!..

- "Ki Melekler, kendi nefislerinin zâlimleri olarak onların canlarını aldıklarında,
'Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk' diye teslim olurlar.
Hayır! Şüphesiz Allah, sizin neler yaptığınızı bilendir."

(Nahl Sûresi, 28. Âyet)

Belki insanların canını alan Melekler'e, bu görevi yapanlara "Azrâil" deniyordur... Cennet'te görevli Melekler de varmış:

- "(İyiler için) Adn cennetleri vardır ki onlara gireceklerdir
ve babalarından ve zevcelerinden
ve zürriyetlerinden iyi hâlde bulunmuş olanlar da berâber,
Melekler de her kapıdan onların yanlarına varırlar."

(Ra'd Sûresi, 23. Âyet)

- "Onları, o en büyük korku hüzne kaptırmaz
ve 'İşte bu sizin gününüzdür, size vaadedilmişti'
diye Melekler onları karşılayacaklardır."

(Enbiya Sûresi, 103. Âyet)

Cehennem'de de görevli Melekler var:

- "Siz ikiniz (ey Melekler), her inatçı nankörü atın Cehennem'in içine!"
(Kaf Sûresi, 24. Âyet)

- "Ey iman edenler! Kendinizi ve yakınlarınızı ateşten koruyun ki,
onun yakıtı insanlar ve taşlardır. Üzerinde oldukça sert, güçlü Melekler vardır.
Allah kendilerine neyi emretmişse, ona isyan etmezler ve emredildiklerini yerine getirirler."

(Tahrim Sûresi, 6. Âyet)

İşte bu verdiğimiz bilgiler çerçevesinde İslâmî İlimler terminolojisinde MELEK; "nurdan yaratılmış, yemeyen, içmeyen, erkeklik ve dişiliği olmayan, uyumayan, günah işlemeyen, Allah'ın emriyle çeşitli görevleri yerine getiren Allah'a asla isyân etmeyen, dâimâ Allah'a itaat eden ve bu itaati ibâdet bilen, hangi iş için yaratılmış iseler o işi yapan, ve gözle olur-olmaz insanlara görünmeyen lâtif, rûhânî ve nûrânî varlıklar" olarak kabul edilir. DÖRT BÜYÜK MELEK'ten bahsedilir.

Cebrâîl, Dört Büyük Melek'ten birinin ismi olup, Peygamberler'e vahiy getirmekle görevlidir. Kur'an'da bu meleğin ismi Cibrîl, Rûhu'l-Kudüs, Ruhu'l-Emîn, Ruh ve Resul şeklinde geçmektedir. Allah nezdinde büyük bir makam sâhibi olduğu ifâde edilmiştir:

- "O (Kur'an); şüphesiz değerli, güçlü ve Arş'ın Sâhibi (Allah'ın) katında
itibarlı bir Elçinin (Cebrâil'in) getirdiği sözdür."

(Tekvir Sûresi, 19-20. Âyetler)

Mikail de Dört Büyük Melek'ten biri olup, tabiat olaylarını düzenlemekle görevlendirmiştir. Kelime olarak, "Allah'ın küçük ve sevgili kulu" anlamına gelen Mikâil, Kur'ân'ın bir yerinde Cebrâil ile birlikte geçmektedir. Yukarıda da vermiştik:

- "Her kim, Allah'a, Melekler'ine, Peygamberler'ine,
Cebrâil'e ve Mikâîl'e düşman olursa bilsin ki,
Allah da inkâr edenlerin düşmanıdır."

(Bakara Sûresi, 98. Âyet)

Dört Büyük Melek'ten biri olan Azrâil, insanların canını olmakla görevlidir. Bu melek Kur'an ve sahih hadislerde, Azrâîl ismiyle değil; Melekü'l- Mevt (Ölüm Meleği) şeklinde geçmektedir:

- "De ki: Sizin için görevlendirilen Melekü'l-Mevt canınızı alacak,
sonra Rabbinize döndürüleceksiniz."

(Secde Sûresi , 11.Âyet)

- "Nihâyet birinize ölüm geldiği vakit (görevli) Elçilerimiz onun canını alır
ve onlar görevlerinde kusur etmezler."

(En'am Sûresi, 61. Âyet) , 'A'raf Sûresi, 37. Âyet)

Bu ve yukarıda verdiğimiz âyetlerden anladığımıza göre, can alan bir tek Melek olmayabilir.

İsrâfil, ALLAH'ın emri ile Kıyâmet kopacağı zaman Sûr'a üflemekle görevlendirilen melektir. Adı KUR'AN'da geçmez.

- "Sûr'a üfürüleceği ve Allah'ın dilediği kimselerden başka,
göklerdeki herkesin, yerdeki herkesin korkuya kapılacağı günü hatırla!
Hepsi de boyunlarını bükerek O'na gelirler."

(Neml Sûresi, 87. Âyet)

- "Sûr'a bir defa üfürülünce, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine bir çarptırılınca,
işte o gün olacak olmuştur (Kıyâmet kopmuştur)."

(Hakka Sûresi , 13-15 Âyetler)

- "Sûr'a üfürülür. Bir de bakarsın, kabirlerden çıkmış
Rablerine doğru akın akın gitmektedirler."

(Yâsin Sûresi , 51. âyet)

Cebrâîl, Mikâîl, İsrâfîl ve Azrâil'den başka diğer Melekler'den de söz edilir. Bunların KUR'AN ve Hadislerden din adamlarının çıkardığı târiflerdir:

Münker-Nekir (Ölümden sonra, kabirde sorguyla görevli melekler),
Kirâmen Kâtibin (Hafaza/İnsanların amellerini yazmakla görevli melekler),
Hamele-i Arş (Arşı taşıyan melekler),
Hazin (Cennet ve Cehennem'de bekçilikle görevli melekler),
Zebânî, Mâlik (Cehennem'de görevli melekler),
Rıdvân (Cennet'te görevli melekler),
Mukarrabûn ve İlliyyûn (Allah'a çok yakın ve onun katında üstün mevkie sâhip Melekler).
Tabii ki doğrusunu ALLAH bilir.

Hadislerde geçen bâzı diğer Melekler de rivâyet edilir, doğrusunu ALLAH bilir:

- İnsanın kâlbine doğru ve gerçekleri ilham eden Melekler,
- Namaz kılan insanla birlikte "âmin-öyle olsun" diyen Melekler
- ALLAH'ı zikreden, Kur'an okuyan müslümanları ziyâret eden Melekler,
- Âlimleri ve ilim meclislerini ziyâret eden Melekler.

ALLAH'ın Melekler'i insanlara yardım ve hizmet için görevlendirdiğini yukarıdaki âyetlerle belirtmiştik. Ancak tekrar ediyoruz; bu, bizim arzumuza keyfimize göre değil; ALLAH'ın izni ve görevlendirmesi ile mümkündür. KİMSE MELEK ÇAĞIRAMAZ! ÇAGIRIRSA, KİMİN GELECEĞİ BELLİ OLMAZ!

MELEK kelimesi MELEKE ile aynı köktendir. MELEKE , "kaabiliyet, kudret, yeti, güç, tekrarlama sonucu kazanılan yatkınlık, alışkanlık" anlamları taşır. KUDRET kavramından hareketle, MELEK kelimesiyle Kâinat'taki tabii olayları gerçekleştiren ve devam ettiren İlâhî Kudret'in yansımalarının kastedildiği ortaya çıkar. Bunun dışında anlatılanlar hep mecâzîdir. Kur'an-ı Kerim'deki pek çok kavram gibi, zâhirî anlamına ek olarak derin mânâlar yüklüdür. Meselâ Bedir Harbi'nde Melekler'in Müslümanlar'a yardımından söz edilir:

- "İnananlara: 'Rabbinizin size gönderilmiş üç bin Melek'le yardım etmesi
size yetmeyecek mi?' diyordun.
Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar de hemen üzerinize gelirlerse
Rabbiniz size, nişanlı beş bin Melek'le (bile) imdat edecektir."

Âl-i İmran Sûresi , 124-125. Âyetler)

Şimdi o savaş sırasında, gelen Melekler'i gören olmuş mu?.. Mesaj alan olmuş mu?.. Olmamış!..
Ama hava şartları, rüzgâr, müşriklerin kâlbine salınan korku, hep bu yardıma işârettir. Tabiati olayları bizâtihî birer Varlık'tır!..

Şimdi bir kadın çıkmış, Beki İklala Erikli adında biri, "melekler"le yaşıyormuş!.. Kitap bile yazmış, ardına pek çok diplomalı câhili takmış!.. Tıpkı Bülent Çorak gibi!.. Cenap Başman gibi!.. Adnan Oktar gibi!.. Maharishi gibi!.. Claude Vorilhon gibi!..

- "(Melekler) Derler ki 'Sen Yücesin, bizim velimiz Sensin, onlar değil.'
Hayır! onlar Cinler'e tapıyordu ve çoğu onlara imân etmişlerdi."

(Sebe Sûresi, 41. Âyet)

Beki'ye geçmeden bir örnek verelim... "Birleşik Alan Platformu" adındaki sitede "Başmelek Gabriel'den alınan mesajlar" var... Yerseniz!.. Melek Cebrâil değil, Gabriel... Acaba siteyi kuran, yazan, bu "melek"le İrtibat'a geçen, "mesaj"ları değerlendirenler Müslüman değil mi?.. Bilemedik...

İzmirli bir grup imişler... Kendilerini şöyle tanıtıyorlar:

- "Yazılarımızı Birleşik Alan Platformu adına yazan, isimsizleriz biz.
İzmir'deyiz; ama kâlben tüm Dünyâ'ya yayılmış durumdayız.
Biz bir çift olarak başladık bu yolculuğa. Bize yazılarıyla katılanlar oldu.
Katılanlar da olacak. Belki ilerleyen zamanda daha güncel ve aktif bir platform kuracağız.
Bilgilerimizi sizin bilgilerinizle birleştirip, daha geniş alanlara yayılacağız.
İçimizdeki enerjiyi dışarıya akıtıp, genişleyen bu dünyaya paylaşacağız."

Kendilerini "Güleryüzler" ve "Güleryüzlüler" diye tanıtmışlar. Sanırım, Refet Kayserilioğlu'nun "Ruh Dünyası" ve "Sevgi Dünyası" dergilerini okuyan bir karı-koca... Oradaki "Gülyüzlüler" tâbirini benimsemişler... Sonra bakmışlar ki, Kayserilioğlu "Beytî Dost" adı altında Hz. İsâ ile görüşüyor... Bülent Çorak Mevlâna, Atatürk, Yunus Emre, Hz. İsâ, Hz. Muhammed ile İrtibat'ta... Ergün Arıkdal "Sirius Misyonu'ndan, yâni yıldızlardan "tebliğ" alıyor... "Bizim başımız mı kel?.. Biz niye Peygamberler'e vahiy getiren Cebrâil'den, pardon Gabriel'den Mesaj almıyalım?" demişler... ve kendini Başmelek Gabriel diye tanıtan Geri ve Tehlikeli Varlık ile Temâs'a geçmiş olan Obsesyonlu bir ecnebî kadının zırvalarını almışlar!.. Almakla kalmayıp yayınlamışlar, bu kirli "enerji"yi bütün Dünyâ'ya yaymaya kalkmışlar!.. Hem de her gün... İşte dünkü, 27 Ocak 2018 târihli "mesaj":

- "Bir mûcize; bir durumu dönüştüren, mümkün olabileceğini hayâl edemediğiniz bir ilâhî müdâhaledir.
Mûcizeler her zaman gerçekleşebilir. Onlar sizin için düşündüğünüzden de fazla ulaşılabilirdir.
Mûcizelerin nâdir olduğuna dâir bir inanç vardır. Ancak, potansiyellerine teslim olduğunuz
ve evrenin sevgi dolu desteğini kabul etmeye tamâmen istekli olduğunuz zaman
ortaya çıkarlar ve gerçekleşirler."

"Yani, yolunuzu/önünüzü göremediğiniz bir durumda takıldıysanız,
'Bu durum hakkında farkında olmadığım değiştirebilmem,
iyileştirebilmem ya da dönüştürebilmem için nasıl bir mûcize mevcuttur?'
diye sormanızı öneririz. Ardından, inancınızla ve güveninizle tamâmen teslim olun
ve olanları görün. Hayâl edebileceğinizin ötesindeki çözümlere gönüllü olup,
teslim olmanız, mûcizeleri hayatınızda mümkün kılan şeydir."
Başmelek Gabriel - Trinity Esoterics ~ Shelley Young

Gördünüz mü?.. "Başmelek Gabriel" ile Temâs'a geçmek ne kadar kolay?.. Hz. İsâ, Hz. Muhammed bunu becerememişler, günlerce "Gelsin de, bana vahiy versin" diye beklemişler!.. Shelley Young'a sorsalardı "Melek nasıl çağrılır?" diye, bu kadar sıkıntıya düşmezlerdi!..

Neresini düzeltelim?.. Halk arasında "mûcize" lâfı geçer ama, KUR'AN'da "mûcize" kelimesi yoktur. ÂYET kelimesi kullanılır "mûcize" denilen olaylar için... Aslında Kâinat'ta olan herşey ALLAH'ın birer ÂYET'idir. Gezegenlerin dönmesi, çiçeklerin aynı toprakta değişik renk ve kokularla açması, tek bir hücreden bir insan oluşması, o tek hücreden farklı hücreler ile göz, kulak, dil, kemik, deri, kıl oluşması hep ALLAH'ın mûcizeleridir. Mûcize olmayan şey yoktur ki, "mûcizeler nâdir" olsun!

Gabriel diye gelen bu Geri Varlık, insanlara, "mûcize beklerken teslim olmalarını" tavsiye ediyor!.. Teslim olsunlar, kendilerini bıraksınlar ki, Geri Varlıklar onları kolaylıkla ele geçirsinler! ALLAH'tan başkasına teslim olunmaz!.. O'na teslim olana da MÜSLÜMAN denir!..

İSLÂM'da DÖRT BÜYÜK MELEK'ten söz edilir de, bir "başmelek" kavramı yoktur. Hem bu bu şaşkınlara göre "başmelekler" bir tâne değil... Pek çok var!.. Pek çok sayfada bir sürü safsata var... Aman, sakın inanmayın, sâdece bir göz atın. Başmelek Mikail Enerjisi , Başmelek Rafael Enerjisi , Başmelek Uriel Enerjisi "şıp! diye geliyormuş mübârekler!.. Baş Melek Zadkiel ise bütün engelleri kaldırıyormuş!.. Oh, ne âlâ!.. Zavallı Peygamberler bu teknikleri bilmedikleri için ne ıstıraplar çekmişler!.. Kimi ateşe atılmış (Hz. İbrâhim) , kimi kuyuya atılmış (Hz. Yusuf), kimini balık yutmuş (Hz. Yunus), kiminin vücudu kurtlanmış (Hz. Eyüp), kiminin boynu vurulmuş (Hz. Yahya), kimini testereyle ikiye biçmişler (Hz. Zekeriyya) , birini de çarmıha germişler (Hz. İsâ)... de bu "başmelekler" yardıma koşmamış!.. Çünkü çağırmasını bilmiyorlarmış!... Shelly Young'a veya Beki İkela Erikli'ye danışsalarmış hiç bu sıkıntıları çekmezlermiş!..

Kaçığın biri de Baş Melekleri Yardıma Çağırın metot bile öğretmeye kalkmış!... Üstelik "Ben Dört Büyük Başmeleği de gördüm" iddiasında bulunuyor!..

Aman, sakın inanıp dediklerini yapmaya kalkmayın, Cinler'in, Geri Varlıklar'ın oyuncağı olursunuz!.. Hatta verdiğimiz sayfaları bile tam okumayın, fikir edinmek için göz gezdirin!.. Yoksa ya Sinem gibi sapıtır, kaatil olursunuz, ya da tımarhâneyi boylarsınız!.. Bakırköy Akıl Hastanesi böyleleri ile dolu!..

Biz daha ilk sayfamızda,

- "Peygamberler, Melekler, Buda, Zerdüşt, Konfüçyüs, Dört Halife ile görüşülemez. gelmezler!..
"Geldim" diyenler Aldatıcı, Artniyetli, hatta Tehlikeli Varlıklar'dır.
Hele ALLAH'tan Mesaj falan alınmaz!"

demiştik... Yapmayın, etmeyin!.. Melekler'i böyle (hâşâ) ayağa düşürmeyin!..

Sonra biraz akıl ve zekânız varsa, kendinize sorun: "Ben bir Hıristiyan Avrupalı'dan, Shelley Young'dan kendimi mutlu etmeyi, yolumu bulmayı öğrenecek idiysem; neden Türkiye'de ve Müslüman olarak dünyâya geldim?.. Bu TEKÂMÜL kuralına uyuyor mu?.."

Bırakın Müslüman olmayı, Türkiye'de bir Musevî, bir Hıristiyan olarak dahi doğmuş iseniz; bunun bir hikmeti vardır!.. "Demek ki bu ülkenin kültüründen, inancından yararlanmam gerekiyor. Ben Tekâmülüm için buradayım" diye düşünmek gerekmez mi?..

Melek bozuntusu Varlığın söyledikleri insanı gayret etmeye, çalışmaya değil, oturup mûcize beklemeye itiyor!.. Sırf bunun ne kadar yanıltıcı olduğun görmüyor musunuz, a İzmirli sözde Spiritualist kardeşlerim?...

Şu Sinem Koç'u sapıttırıp kaatil eden, üstelik de onun kurşunları ile Dünya hayâtına vedâ eden Beki İkela Erikli adındaki Yahudi kadının pek çok röportajı var. İbret verici kısımlarını birleştirerek veriyoruz:

Gazeteci- - Affına sığınarak ilk sorum şu. Sana deli gözüyle bakanlar oluyor mu?
Beki- Olmaz mı? Onlara "Henüz Melekler'le tanışma zamanınız gelmemiş" diyorum.
G- O zaman haydi aydınlat bakalım bizi...
B- Melek, "ALLAH'ın mesajını veren" demektir ve Mesajlar'ı hep sıcacık, sevgi doludur.
G- Kimler görebilir Melekler'i?
B- Durugörüşü çok güçlü olanlar (Klervoyan). Bâzen gözlerimi kapattığımda insanların omuzlarındaki İki Meleği görebiliyorum!
G- Küçük yaşta Psişik özelliklerinizi fark ettiğinizden, fakat kullanmadığınızdan bahsediyorsunuz? Biraz anlatabilir misiniz?
B- Aslında çocukken hepimizin Sezgiler'i çok açıktı, fakat çoğumuz büyürken altıncı hissimizi kapatmayı
veya hiç kullanmayıp bir kenara atmayı öğrendik. Aslında beş değil, altı hisle doğduk hepimiz...
Küçükken evde farklı enerjilerin olduğunu hisseder, doktor olan anneme 'Anne, orada bir şey var' diyerek ağladığımı hatırlarım.
Annem ışığı açıp, 'Bak kızım hiçbir şey yok orada' dese de, ben bir şeylerin varlığını biliyordum.
Evden ayrılana kadar annemin evindeki koridorun ışığı açık uyumuşumdur.
G- Aslında analitik bir eğitim almışsınız, değil mi?
B- Robert Kolej'de okudum, Boğaziçi İşletme'yi bitirdim ve Procter & Gamble'da 13 yıl üst düzey yöneticilik yaptım.
Gömebildiğim kadar derine gömdüm bu yeteneklerimi. Son derece bilimsel bir ortamda yetiştiğim için
zamanla Durugörümü, hatta Sezgilerimi yok saymayı öğrendim. Pek çok çocuk ve yetişkinin yaptığı gibi...
Sâdece verilerle ve fiziksel olanla hareket etmeyi seçtim yıllarca.
G- Büyük şirketlerde çalışırken Şeytan'ı da sık sık görmüşsündür herhalde. Ne oldu da kurumsal dünyâdan Rûhânî Dünyâ'ya geçtin?
B- Oğlumun bir tokadı hayatımı değiştirdi...
G- Anlamadım, insan annesine tokat atar mı?
B- Daha ufacıktı... Bir gün iş seyahatinden döndüm. Oğluma sarıldım ve tokadı yedim.
O zaman anladım ki hayâtımda ters bir şeyler var. Âilemle daha çok vakit geçirmeliyim.
G- Bastın istifayı...
B- Hemen hemen. Önce 3 aylık izin aldım. Bu arada deli gibi Spiritüel kitaplar okuyorum. O izin oldu 6 ay... "Dönecek misin" dediler.
G- Oysa "Çoktan Ruhlar'a karışmışım" diyorsun.
B- Hemen değil. O arada Dr. Doreen Virtue'nun hayatını anlatan, Melekler hakkında bir kitap verdi arkadaşım.
Öylesine başladım okumaya. Melek lafını duyunca çoğu insan gibi dalga geçtim önce.
G- Sen de mi Brütüs?
B- "Yok devenin başı!" bile dedim. O yüzden "Bu Melekler de nereden çıktı" dediklerinde anlayabiliyorum.
Ama kitabı okudukça içindekileri denemeye başladım.
G- Neleri meselâ?
B- "Gözlerinizi kapatırsanız hissedebilirsiniz Melekler'i" yazıyordu. Gözlerimi kapadım,
bir elim göbeğimin üzerindeyken "Hissetmeye niyet ettim" dedim. Birden parmağım istemdışı oynadı.
G- Farkında olmadan sen oynatmış olmayasın?
B- Yok canım! Çok şaşırdım önce. Gözlerimi ovuşturup bir yere bakıyorum, hafif ışıklar, çizgi hâlinde MELEK SİLÛETLERİ görüyorum.
Sonra kitaptaki herşeyi denemeye başladım. İstediklerim arka arkaya gerçekleşmeye başlayınca, bu işi araştırmaya karar verdim.
G- Aynı yetenekleri fark etmeniz ne zaman gerçekleşti? Nasıl bir olay vesile oldu?
B- Kitapta Melekler'den yardım istemeden onların bize yardım edemeyeceğini, ama yardım istediğimizde
mûcizelerin olabileceğini okudum. Aslında sâdece dalga geçerek, inanmadan yardım istedim Melekler'den ilk başta...
'Olsun da göreyim!' diyerek... Sonra öyle mûcizeler yaşadım ki, 'Artık bundan sonrası benim için veridir' dedim.
77. MÛCİZE'den sonra bu kadarı da tesadüf olamaz dediğiniz bir an geliyor.
Ondan sonra Melekler'i araştırmaya karar verdim. Tükürdüğümü de yaladım tabii.
G- Nasıl bir eğitim aldın? Eğitimin bu yetilerini nasıl etkiledi?
B- İstediğim eğitimi almak için birkaç kez Hawaii’ye gittim ve Psikoloji doktoralı Dr. Doreen Virtue'dan
Melekler'le İetişim kurmak, Yaşam Ötesiyle İletişim, Geçmişi Şifâlandırmak'la ilgili eğitimler aldım.
Sonrası iplik söküğü gibi geldi. Bir kez Melekler'inizin Mesajları'nı net duymayı, o Mesajlar'ı almayı öğrenince, gerisi geliyor.
Aslında doğuştan hepimizde olan yeteneklerimizi, özümüzü bulmamızı sağlıyor, Melekler'le İletişim kurmayı öğrenmek...
Hatırlamak desem daha doğru olacak.
G- Ne öğrendin, peki, bir haftada?
B- Melekler'in Mesajları'nı almayı ve iletmeyi...
G- Yahu, ben bir haftada cep telefonuyla mesaj atmayı öğrenemedim...

Dayanamıyacağım. Gazeteci zekî kız... Bir haftada ancak telefonla mesaj almak-atmak öğrenilebilir... Demek ki, Beki de o 30 saatlik-haftalık kurslarda edinmiş müktesebâtını.. Hem Melekler'le İrtibat, hem Ölmüşlerle İrtibat kurmayı öğrenmiş. Bir de "Geçmişini..." pardon... "Geçmişi Şifâlandırma"yı bellemiş... Ne demek bu?.. Geçmiş, geçmiştir. Ne geri gelir, ne de geçmişte yakalandığınız olmuş-bitmiş nezleyi şifâlandırabilirsiniz. Geçmişten ancak ders alınır. Ne geçmiş şifâlanır, ne gelecek... Ancak şimdi bir hastalığınız varsa, ona şifâ vermeye çalışabilirsiniz... Aman 30 saatlik bioenerji olmasın!..

Gazeteci- Neyse, Dört Büyük Melek var, değil mi?
Beki- Kuran'da ve bütün Kutsal Kitaplar'da Dört Büyük Melek'ten bahsediliyor.
Onun dışında bizimle çalışan pek çok 'başmelek' var. Şu ana kadar aktif olarak 17'siyle çalıştım.
G- 17 mi? O kadar çok Melek var mı?
B- Dünyâ'da yaşayan herkesin İki Meleği olduğunu düşünürsen, onlara hizmet eden Melekler'in sayısını tahmin et!
G- Dört Büyük Meleğinkini biliyoruz da, 'başmelekler'in görevi ne?
B- Onlar da farklı konularda insanlara yardım etmek için burada.
G- Nasıl?
B- Çok basit... Bir şey iste ve olsun. Melekler'den istekte bulunduğumuzda önümüzdeki engelleri kaldırıyoruz.
İmânın şartlarından biri Melekler'e inanmak... Müslüman bir ülkede yaşadığımıza göre onlara inancımız tam zâten.
G- Kitap yazmaya ne zaman ve nasıl karar verdin?
B- Melekler'le çalışmaya başladıktan sonra 'Ben bu kadar sene bütün bunlardan habersiz nasıl yaşamışım!'
dedim kendi kendime... Sonra da 'İnsanların bunları bilmesi gerek' dedim.
'Benim hayâtım değişti Melekler'le çalışınca, herkesinki değişsin, herkes Melekler'in mûcizelerini yaşasın' istedim
ve İÇİMDEKİ SES, yani Melekler'im bana mütemadiyen 'YAZ' demeye başladı. Sonunda aldım elime kalemi...
G- Kitap yazmak dışında eğitimler de veriyorsun. Hangi konularda eğitim veriyorsun?
B- Melekler'le İletişim Kurma seminerleri, ya da sezgisel zekâmızı kullanma eğitimi diyebilirsiniz
verdiğim seminerlere... İş hayâtında, ya da yaşamımızın her ânında Melekler'in Mesajları'nı almayı,
hiç tanımadığımız birine Melekler'in rehberliğini iletebilmeyi, geçmişten getirdiğimiz konuları çözümlemeyi,
yaşam amacımızı bulmayı ve karşımızdaki insanlara bu konuda rehberlik verebilmeyi öğretiyorum insanlara...
İşin teorisi kitaplarda var, seminerlerde amaç bunun ötesine geçmek.
Kitaplarda ve CD'lerde yapamadığımız her şeyi bizzat deneyimleme..
İKİ GÜN Melekler'le yaşama fırsatı buluyor katılımcılar... Ondan sonrası da zâten çorap söküğü gibi geliyor.
Şirketler de farkındalığı, stresi, yoğun enerjilerle başa çıkmayı, verierin yanında sezgilerini dinlemeyi,
Melekler'le imkânsız görünen işleri başarmayı öğretmek için talep ediyorlar seminerleri.
G- İnsanların içsel sesleri ve sağduyularıyla bağlantı kurmaları zor mu? Buna neler engel oluyor?
B- Aslında en doğal şey İÇİMİZDEKİ SES'i dinlemek, altıncı hissimizin varlığını, onu nasıl kullanacağımızı hatırlamak...
Fakat senelerce çoğumuz benim gibi tüm bunları unuttuğu için hatırlamak gerekiyor.
Yüreğimizin sesidir, MELEKLER'İMİZİN SESİ... Bize 'Şahdamarımızdan daha yakın olan ALLAH'ın bizlere yolladığı,
onun sevgi dolu elleridir Melekler... MELEK kelime anlamı olarak 'Allah'ın Mesaj vereni' demektir.

Dayanamıyacağım artık, burada duracağım... Yahudi kadın KUR'AN'daki

- "Andolsun ki, insanı Biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz.
Ve Biz ona şahdamarından daha yakınız."

(Kaf Sûresi , 16. Âyet)

ifâdesindeki "Biz ona şahdamarından daha yakınız" kısmını kullanarak tezini pekiştirmeye çalışıyor!..İMÂN gibi İslâmî kavramları kullanıyor... Ne var ki, "Nefsinin kendisine fısıldadıkları" kısmını anlamamış!.. ALLAH 1400 yıl öncesinden kendisini îkaz etmiş de, farkında değil!.. O İÇİNDEKİ SES, Meleğin sesi falan değil!.. Şeytan'a, Cinler'e uyan NEFSİNİN SESİ!.. Gördüğün SİLÛETLER, Melek falan değil; Cinler'in görüntüsü!..

Beki- Melekler'imizi duymak için zihni susturmak ve Melekler'imizin sesiyle 'öteki sesi' ayırt etmeyi öğrenmek gerekiyor.
Aslında bıkıp usanmadan sevginin, doğrunun yolunu fısıldayan bir ses var hepimizin içinde.
Kimimiz bu sesi içses olarak alıyoruz, kimimiz için bu içimizdeki his, kimimiz de 'bana mâlûm oldu' diyoruz.
Bâzılarımız görseliz, Melekler Görsel Mesajlar'la fısıldıyorlar o zaman Mesajlar'ını bizlere...
Tüyler, ard arda karşımıza çıkan sayılar, bozuk paralar, gökkuşakları, Melek şeklinde bulutlar
Melekler'in bizlere yolladığı işâretler aslında... İlk başta zihnimiz diyor ki, 'Tesâdüf... Yok canım, bana öyle geldi' ...
Bir süre sonra bu işâretlerin algıda seçicilik değil, Paolo Coelho'nun Simyâcı adlı eserinde yazdığı gibi Evren'in,
ya da Melekler'in işâretleri olduğunu anlamaya başlıyorsunuz.

Gene duralım... Evet doğrudur, içimizde yüreğin sesi vardır, VİCDÂNIN SESİ'dir o, insanı uyarır. Ama aynı anda bir başka ses daha duyarsın, ŞEYTAN'IN SESİ, NEFSİNİN SESİ'dir, o ikincisi... Sana tam aksini yapmayı söyler!.. Bu Yahudi kadın hep o İkinci Ses'e kapılmış!

Öte yandan yukarıda verdik, MELEK kelimesi MELEKE ile ilgilidir. Mesaj değil, VAHİY getiren Melek vardır ama, kelime o anlamda değil!.. Arapça M-L-K harflerinden oluşan MALAK kelimesi "Tanrısal Varlık" demektir. İbrânîce'de MALAK , "gönderme" kökündendir, "elçi, haberci" demektir. Kadın onu almış... MELEKE ise gene M-L-K harfleri ile "sâhip olma, hâkim olma" anlamındaki MİLK kelimesinden türemiştir. MÜLK de aynı köktendir.

Kadının bir takım Medyumluk özellikleri olduğu belli... Küçükken bile bir takım Varlıklar görür, hissedermiş... Hep söyledik, işte bu hisler kontrol altına alınmadı mı, ortaya büyük problemler çıkar. Tek başına Medyumluk olmaz!.. Bülent Çorak gibi, Ergün Arıkdal gibi yoldan çıkarsınız!..

Devam edelim röportaja:

Gazeteci- Sen Müslüman mısın?
Beki- Hayır, Musevi'yim, ama bütün dinler aynı şeyi söylüyor. Önce Kur'an-ı Kerim'i okuyun.
ALLAH'n Kelâmı'nı... Insanları yanlış yönlendirecek tavsiyelerde bulunmazsınız.
G- Melekler'den yardım istemek ALLAH'a şirk koşmak değil midir?
B- Hayır tam tersi. Zaten Melekler'i yanımıza yollayan ALLAH...
Böylece Yaradan'a ve O'nun ışığına çok daha yakın oluyoruz.
ALLAH'a dua edin, ama Melekler'den de isteyin.
Tabii insanlar "ALLAH'ıM trafik çok sıkışık, şuracıkta bir park yeri olsun, lûtfen" demez.
G- - Sen diyor musun?
B- Eskiden demiyordum ama, şimdi diyorum. İster ALLAH'tan isteyin, ister Melekler'den fark etmez.
G- Nişantaşı'nda park yeri bulamayınca Melekler'den mi yardım isteyeceğim?
B- Evet... "Ne olur Melekler'im, şurada çok rahat bir yer bulayım," diyeceksin.
G- Otopark Meleği var, desene! "Tövbe" demek lâzım gibi geldi birden!...

Burada gene durmak zorundayız... Gazeteci hem zeki, hem de imânlı birisi... Beki'nin zırvaları karşısında "tövbe" demek ihtiyacını duyuyor.... Öte yandan yine KUR'AN'a atıfta bulunuyor bu Yahudi kadın... Peki, KUR'AN'da "Melekler'le görüşürsünüz, size tüylerle bulutlarla Mesaj verirler" diye bir âyet var mı?.. "Melekler'den istemek" gibi birşey var mı?..

Tam tersine!.. Müslümanlar'ın her namazda, her rekatta okuduğu Fâtiha Sûresi'nde ne deniyor? Ne dememiz isteniyor?

- "Elhamdu lillâhi rabbilalemin
Errahmânirrahim
Mâliki yevmiddin
İyyâke na'budü ve iyyâke nesteîn
İhdinassiratel mustakim
Sırâtellezine enamte aleyhim
gayrilmağdubi aleyhim veleddâllîn"

(Fâtiha Sûresi 1-6 Âyetler)

Peki, meâli ne? ... Birinci âyete dikkat!..

- "Hamd, Rabb-il Âlemin olan ALLAH'adır.
Rahman'dır, Rahim'dir O.
Din (hesap) Günü'nün Sâhibidir.
(Allahım!) YALNIZ Sana ibâdet ederiz ve YALNIZ Senden yardım dileriz.
Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet.
Gazâba uğrayanların ve sapıklarınkine değil."

ALLAH'tan başkasından birşey istenmez!.. Devam edelim:

Gazeteci- Diyelim, bir öğrenci üniversite sınavlarına hazırlanıyor, ne yapsın da, Melekler'den yardım alsın?
Beki- Her şeyden önce çalışacak. Sonra "Problem çözen Başmelek veya Başmelek Mikail,
ne olur şu sorunun cevâbını hatırlamamı sağla! Cevâbını bilmeme yardım et," diyebilirler.
G- Peki, Melekler'den yardım isterken "Hayâtımı düzelt" diye bir genelleme yapabilir miyiz?
B- Melekler'in özgür irâdemize müdâhale etme hakları yoktur. Spesifik bir şey için yardım istenmeli.
"Her zaman yardım edin" demek işe yaramaz.
G- Ruh Çağırma olaylarını da merak ederim. "Ey Ruh geldinse, masaya vur" dedin mi hiç?
B- (Gülüyor...) Hayır, ama çocukken bir olay yaşamıştım. Teyzem bizi masaya oturttu.
Önce âbim kalemi eline aldı ama, hiçbir hareket olmadı. Ben kalemi alınca birden bütün kolum tutuldu.
G- Neden?
B- Ruh'un etkisi... Çok korktum. Ne yaptığımı bilmiyordum. Ruh Çağırma'yı kimseye tavsiye etmiyorum.
G- Ne tehlikesi var?
B- Kimin geleceğini bilemezsin. Bu tarz çalışmaları yapıp da, gerçekten çok kötü enerjilerle karşılaşanlar var.

ALLAH söyletmiş kadını!.. Hassas olduğu için küçüklüğünden beri Medyumluk emâreleri sergiliyebiliyormuş. Ama Ruhlar'dan korkmuş ta; Cinler'den, Melekler'den korkmamış... "Kimin geleceğini bilemezsin" diyor, ama kendisine geleni Melek sanıyor... Hem de tam 17 tânesini birden!.. Devam edelim:

Gazeteci- Gülmezsen, bir şey soracağım, Cem Yılmaz'ın oynadığı "Şahâne Misâfir" filmindeki Ruhlar'ı nasıl açıklıyorsun?
Beki- Zâten onlara "istenmeyen misâfirler" dedim kitapta... Rehber Ruhlar ve Aydınlanmış Üstatlar yolculuğumuzda
yardımcı olur. Ama bir de yakınımızda, hatta enerji alanımızda barınan, artık yaşamayan insanlar var.
Öldükten sonra ışığa gidemeyen, aslında kaybolmuş insanlar...
G- Aydınlanmış Üstatlar ne demek?
B- Melekler, Rehber Ruhlar ve 'başmelekler'in dışında Mevlânâ, İsâ, Meryem Ana gibi
bu Dünyâ'da yaşamış kişiler de bizimle çalışabiliyor.
G- Bunlar ve Rehber Ruhlar'ın dışındakilerin ne zararı var ki?
B- Hayâtımızı çok kötü etkiliyorlar. Meselâ birden kendinizi depresif veya saldırgan bulabiliyorsunuz.
Tabii bunun sebebi sâdece bu Ruhlar değil.
G- Ne, peki?
B-Hayatta tekrar tekrar yaşadığımız, tıkanıp kaldığımız durumlar, anlam veremediğimiz davranışlarımız
geçmişten kaynaklanan konulardır. Bu unsurlar bizi istemdışı yönetir.
Aynen bir virüsün bilgisayarın düzgün çalışmasını etkileyip yönlendirdiği gibi...
G- Nasıl üstümüze yapışmış bu "geçmişten gelen" unsurlar?
B- En çok tartışılan 3 teori var. Birincisi Reenkarnasyon'la ilgili... Eğer bu ilk yaşamımız değilse,
geçmişteki yaşamlardan üzerimizde kalan bâzı konular olabilir.
İkincisi bilinçaltımızdaki kayıtların, 'kolektif bilinç' dediğimiz insanlık kayıtlarının bulunduğu
ana havuzdan payımıza düşen parçalar olduğu...
G- Üçüncüsü?
B- Bilinçaltı kayıtlarının bize atalarımızdan miras kaldığı, yani genlerimizde bu kayıtların kodlarının olması...
G- Bu bir pazar röportajı, biraz somut örnekler versen.
B- Eskiden bana hakkım olan bir para bile uzatıldığında "Yok yok, bu seferlik kalsın" deyiverirdim.
Belki de geçmiş yaşamımda birini iyileştirdikten sonra para kabul ettiği için aforoz edilmiş bir râhibeydim.
G- Ne yapılmalı, peki?
B- Geçmişten gelen bu kayıtların farkına vardıktan sonra onları şifâlandırırsanız, büyük yüklerden kurtulmuş olursunuz.
Korkular, tekrar tekrar yaşanan kalıplar geçmişten geliyor. Bir kez o kalıbı sildin mi, bu virüsler gidiyor, bir daha da gelmiyor.
G- Diyelim ki, hayâtımın aşkını arıyorum... Ne yapmalıyım?
B- Şamuel'den yardım istemelisin... Ama Şamuel'in şöyle bir Mesaj'ı var: "Hayâlinizdeki insanı önce kendiniz yaratın,
onun tüm özelliklerini hayâl edin, sonra bana gelin..."
G- "Huyu şöyle olsun, boyu böyle olsun" filân mı diyeceğiz?
B- Evet, sonra da "Getir onu bana, Şamuel" diyeceksin... "6 ay geçti, hâlâ gelmedi" falan demek yok!..
İmam-ı Rabbânî Hazretleri "Allah, vermeyeceğini istetmez" demiş. Kalbinde o istek varsa o gelecek, hiç merak etme!

Gene burada duracağız, çâresiz!.. Yukarıda yazdık, Melekler'den hiç birisi, ama hiç birisi, "Bana gelin, benden isteyin" demez!.. Diyemez!..

- "(Melekler) Üzerlerinde hâkim ve üstün olan Rablerinden korkarlar
ve (sâdece) emrolundukları şeyleri yaparlar."

(Nahl Sûresi, 50. Âyet)

Bitti!.. Başka söze gerek yok!.. Sonra hiçbir beşer bir Meleğe "Getir onu bana!" diye emir veremez!.. Hayâlî bir Melek dahi olsa, bunu demek çok yanlıştır... Neyse, zırvalara devam edelim:

Gazeteci- Aşkta bekleriz de, sağlık konusunda o kadar zamanımız olmayabilir.
Beki- İsrâfil, ya da İngilizce adıyla Rafael, sağlıkta yardımcı olan 'başmelek'tir.
Hepimizin avuçlarında müthiş bir Şifâ enerjisi var.
Rafael'e "Lûtfen ellerimdeki Şifâ ışığını şu insana yolla" diyebilirsiniz.
G- Bu aralar en büyük sorunum baş ağrılarım.
B- "Rafael, ne olur başımın ağrısını geçir" diyeceksin. Eğer sen veya bir başkası narkoz alacaksa,
Mikâil"den bu süre içinde her zaman yanında olmasını ve kalkanıyla seni veya sevdiklerini
korumasını isteyebilirsiniz. "Kalkan" diye düşünmeniz yeterli.
G- Ruhlar'a geri dönmek istiyorum. "İstenmeyen Misâfirler" neden etrafımızda dolaşıyor da, âit oldukları yere gitmiyor?
B- Bâzıları öldükten sonra "Eşim bensiz ne yapar?" deyip kalabiliyor. Bâzen de bu Dünyâdakiler bilmeden tutuyor onları.
G- O nasıl oluyor?
B- Meselâ "Babam zamansız gitti" diye üzülüp, bilmeden ve istemeden tutabilirsiniz.
O yüzden ölen insanlarla bağlarımızı sevgiyle koparmalıyız. Onlarla helâlleşip ışığa yollayın.
Mikâil'le yardımcılarından o Ruhlar'ı ışığa götürmeleri konusunda yardım isteyin.
G- Bâzen evde tek başıma otururken köpeğim Buz, sanki biri varmış gibi bir noktaya bakıp havlamaya başlıyor.
Şahâne Misâfirler'i görüyor olmasın?
B- Aynen öyle!.. Hayvanlar ve ufak çocuklar enerji alanımızdaki istenmeyen Ruhlar'ı görebilir.
G- Korkunç Varlıklar mı bu Ruhlar? Köpek çıldırıyor böyle durumlarda, çocuklar da korkuyordur herhâlde.
B- Aslında değiller. Ama düşün, bir sabah uyandın, yürüyorsun, herkesi görüyorsun ama kimse seni görmüyor.
Çâresizce dolanıp dururken, birden küçük bir çocuk seninle gözgöze geliyor.
Sonunda birinin seni görebildiğini anladığın an, kimbilir, nasıl bir panik hâlinde tepki verirsin, değil mi?
İşte o çocuklar ve hayvanlar da bu Ruhlar'ın telâşından korkuyor.
G- Ölülerle iletişime geçmek konusunda ne düşünüyorsun?
B- Bu mümkün. Eğer Şifâ niyetine yapılacaksa, gerekli bile.
G- Medyum sertifikan olduğu doğru mu? Harry Potter'ın okulundan falan mı alınıyor bu?
B- Charles ve Dr. Doreen Virtue'dan onun da eğitimini aldım.
Medyumluk, Melekler aracılığıyla ölü insanlarla iletişim kurma yöntemi aslında... Ama o konuda çalışmıyorum.
G- Ölülerle iletişim kurmak... Biraz korkunç geliyor kulağa... Neden o konuda çalışmıyorsun?
B- Çünkü Melekler'le çalışmak ve insanlara bunu öğretmek yaşam amacım.
G- Mâdem ki Melekler bize spesifik şeylerde yardımcı oluyor, onları iş dünyâsında da kullanabilir miyiz?
B- Tabii, pek çok konuda yardım isteyebilirsiniz. Bunu eski şirketimde bizzat denedim.
Özel bir şirkette pazarlamanın başındaydım, "Lûtfen Ekim ayının satışlarını uçurun" dedim.
G- Uçtu mu satışlar?
B- Patladı!... "Rakip şirketin satışları düşsün" filân da demedim.
G- O zaman CEO'lara bunun eğitimini ver, şirketlere danışmanlık yap.
B- Bu da plânlarım arasında... Onlara Melekler'le yaşamayı öğreteceğim.

Gene duruyorum... Oh, ne âlâ, ne âlâ!.. Gel, sen de oyalan Muallâ!... "Lûtfen satışları uçurun!" de, satışlar patlasın, rakipler çatlasın!.. Yahu, o zaman bunca gariban esnaf niye siftah yapmadan kepenk kapatıyor?.. Hepsi birden, yağmur duâsına çıkar gibi, Melekler'e "Lûtfen satışları uçurun!" desinler, hiç kaygısız evlerine ekmek götürsünler. İflâslar, ödenmeyen borçlar dolayısiyle yıkılan yuvalar, intiharlar olmasın!.. Hatta Dünyâ'nın 6,5 milyar insanının 1 milyar aç, 5 milyar da geçim sıkıntısı çekenleri de böyle duâlar etsin; gökten et, ekmek, süt, ev, mobilya, otomobil yağsın... Dünya güllük, gülistanlık olsun!.. Ne kolay, değil mi?.. İnandınız mı bu saçma-sapan sözlere?...

Neyse... Kendimize hâkim olup devam edelim:

Beki- İş dünyâsında iki ayrı konu var. Biri satış gibi konularda yardım istemek...
Diğeri duygusal zekâyı geliştirebilmek...
Gazeteci- Normal zekâmdan şüpheliyim, bir de duygusal zekâ çıkarıyorsun ortaya.
B- Bu çok farklı. Harvard Business Review'da yayınlanan bir makaale var. "Vasat bir lider olmak istiyorsanız IQ yeterli,
ama muhteşem bir lider olmak istiyorsanız EQ da çok önemli" diyor.
G- Ne ola ki bu EQ?
B- EQ etrafımızdaki insanların enerjilerini okuyabilmek... Sonra da ortamı yönetmek... İşte bunu veriyor Melekler...
İşadamlarına bunun da dersini vereceğim.
G- O zaman son bir soru; fala inanıyor musun?
B- Geleceği yarattığımıza inanıyorum. Üstelik bir parçasını değil, her şeyini. Tabii ki kader var.
Ama ölüm, evlilik gibi ana dönemeçlerin dışında geleceğimizdeki her şeyi biz yaratırız.
G- Ara yollar da var yâni...
B- Ara yollar hayâtımızın en büyük parçasıdır aslında. Ana yola giden tâli kaderi kendimiz belirliyoruz.
Ama fal dediğimiz de tâli kader. Falcı egoyu da dinleyebilir, Melekler'i de.
G- Yâni, falcılardan uzak durun, diyorsun...
B- Evet... Falcıya gitmeyin, çünkü egoyu dinlerse, ve siz ona inanırsanız, o geleceği yaratırsınız.
Falcılar kaderimizi kodluyor. Bâzen iyiniyetli bile olsa Melekler'i dinlemiyor olabilirler, farkına varmadan.
G- "Melek dediğimiz aslında kendi iç sesimiz" demişsin "Melekler'in Gücü" adlı kitabında.
B- Evet. Melekler'in sesi, sevginin sesidir. Işığın yolunu gösterir. Ego ise tam tersi.
G- Ego, Şeytan mı yâni?
B- Şeytan diyebiliriz, ya da onun türevi.
G- Melekler'den iyi şeyler istiyoruz da, kötülük de talep edebilir miyiz?
B- Hayır. Melekler Allah'ın sözüne tâbidir. Yaradan’dan kötülük talep edemezsin.
G- O zaman iyi birşeyler dileyelim. Şimdi başmeleğimi çağırıp "Bu hafta bana çok para lâzım,
piyangoda çıkacak numaraları söyle" desem???
B- Melekler'den bir şey isterken uymamız gereken bir kural var. Meselâ para istiyorsanız,
bereketi isteyin ve oluruna bırakın.
G- O zaman piyango bileti için para harcamaya da gerek yok...
B- Yok tabii... İsteyin ve yolundan çekilin. En büyük hatâ "Bu iş hayatta olmaz" demektir.
Bunu dediğimizde kendi kendinizi engelliyorsunuz.
G- Para konusunda hangi Melek'ten yardım isteyebiliriz?
B- Ariel bereket konusunda yardımcı olur. Ayrıca Mikâil'e de her konuda başvurabilirsin.
G- Peki, ya zayıflamak için?
B- Güzelliğin başmeleği Cofiel ile çalışman lâzım. Ona "Sâdece faydalı besinleri isteyeyim" dersen,
bakmışsın ki bütün gün abur cubur yememişsin, çünkü canın istememiş.
G- Bunu kesin deneyeceğim. Ya sigara???
B- Rafael'in anlamı "Allah'ın iyileştirici eli"dir. Rafael (Kuran'daki adıyla İsrâfil) ile
"Sağlıklı olmak istiyorum" diye çalışırsan, sigarayı rahatça bırakabileceğini görürsün.
G- Bunları söyleyince hiç kimse inanmayacak sana...
B- - İnanmasınlar ama bir denesinler. Belki başta saçma geliyor. Ama bilim de önce denemez mi?
Deneyin, olmazsa çöpe atarsınız, olursa devam edersiniz. Ama mümkünse çöpe atmak yerine,
geri dönüşüm kutusuna koyun. Bana "Deli" diyenlere en güzel cevap bu.
G- Peki neden inanalım sana?
B- İstemiyorsanız inanmayın. Kendinize uyan başka bir şey bulun. Ama bu konudaki
"Melekler'le Yaşamak" kitabımın hiç reklâmı olmadan 100 bin satmasının bir nedeni var herhâlde.
G- Bir de "vakumlama" diye bir şeyden söz ediyorsun.
B- Her gün etraftaki negatif enerjiden kendimizi arındırmaktır "vakumlama"...
Hani biri sana dert yanar, sonra bir bakarsın tüm enerjin bitmiş.
İşte o anda seninle onun arasında, enerjini alan kordon bağları oluşuyor.
Başmelek Mikâil yardımıyla, kendi enerjimizi temiz tutup bu sağlıksız bağları kesmek gerekiyor.
G- Elektrik süpürgesi misâli... Ama ev ertesi gün yine kirleniyor.
B- Haklısın. O yüzden her gün kendimizi vakumlamak ve bağları kesmek gerek.
G- Her gün mü?
B- Tabii... Hattâ sabah ve akşam yapılmalı. Çünkü gün içinde bilerek veya bilmeyerek
farklı duygu ve düşünceleri içimize çekiyoruz. Başmelekler, biz istemedikçe yardım etmez.
O yüzden duş alır gibi her gün kendimizi arındırmalıyız.
G- Geçmişimizi şifâlandırmak gerektiğini nasıl anlayabiliriz?
B- "Yeter artık ben tekrar tekrar aynı şeyleri yaşamak istemiyorum" diyecek noktaya geldiyseniz,
şifâlanma zamanı gelmiştir. Hatırlaman gereken en önemli şey şu; ALLAH vermeyeceğini istetmez.
G- Hiç Melek gördün mü?
B- Koruyucu Melekler'imizi silüet olarak gördüm. Çok yorucu bir çalışma sonrasında eve dönerken
gökyüzünde gördüm. Başmelek Mikâil'in koskocaman silüetini de uçakta giderken görmüştüm.
G- Kitabında 15 tane Melek'ten bahsediyorsun. Daha sonra ise 2 Melek'le daha tanıştığını söylüyorsun.
Melekler'le nasıl tanışıyorsun ?
B- Seçim zamanıydı ve herkes karalar bağlamıştı. Ben de Türkiye için
birşeyler yapabilmemiz lâzım diye düşünürken, kıpkırmızı bir Melek gökyüzünde belirdi.
Daha sonra bu başmeleğin adını bulmaya çalışırken, ertesi sabah uyandım
ve kulağımda "Nataniel, Nataniel" diye bir ses duydum.
O Melek'ten görevinin ne olduğuna dâir bir Mesaj istedim ve o Mesaj geldi.
Daha sonra bunları kitaba yazdım. Melekler Işık'tan Varlıklardır.
G- Melek koçluğu eğitimine insanların ilgisi ve katılımı nasıl?
B- İnsanların ilgisi çok yoğun... İzmir'de gerçekleşen etkinliğimze 38 kişi katıldı.
Yoğunluktan dolayı gelen kişileri geri çevirmek zorunda kaldık.
Çünkü herkesle tek tek ilgilenmek istiyoruz.
G- Melek koçluğu eğitimlerine gelen kişilerin profillerini nasıl tanımlarsınız?
B- Genelde üniversite mezunları geliyor. Çoğu çalışan kesim ve doktor...
Tabii ki doktorların gelmesi bizi çok gururlandırıyor.
Alternatif gibi düşünüp, Ruhsal Şifâlandırma'ya inanıyorlar. Biz medikal şifâ yapmıyoruz.
Doktora gitmeyin, demiyoruz. Doktorların tedâvisini bırakmamaları gerektiğini söylüyoruz.
Bizim verdiğimiz eğitim kesinlikle medikal bir tedâvi olarak kabul edilemez.
Ruhsal Şifâlar'ın sonucunda çok fazla da fiziksel şifâ görüyoruz.
Kâlp ağrıları geçenler, bir anda yürümesi düzelenler var.
Ameliyattan dönenler, ya da hiçbir hastalığı olmayıp gelenler oluyor.
Bir sıkıntı hissetiğimizde o arkadaşları doktorlara yönlendiriyoruz.
Doktorlar ile el ele olan bir çalışma içindeyiz.

İşte böyle!.. Bu kadın "Melekler'le iletişime geçiyorum" diyerek insanları, Müslümanlar'ı, hastaları, diplomalı fakat tın-tın câhil okumuşları kandırıyor...du!.. Aslında iletişimde olduğu Cinler'dir... idi... Lâyığını buldu. Ama sizler bu tarz bir aldatmaya karşı uyanık olun..

Millet deliye, biz akıllıya hasret... dedim ama, deliden bol ne var İnternet piyasasında?.. Sırf Beki değil ki!.. Alın size bir tâne... Okuyun, ama, sakın kapılmayın!..

"Melek Koçu" Mesude Evliyâzâde adlı kadın "Melekler'le nasıl tanıştığını" şöyle anlatmış:

- "İzmir Amerikan Koleji'ni bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldum.
Üniversitenin ikinci yılından itibâren Türkiye'nin en iyi uluslararası hukuk bürolarından birinde çalışmaya başladım.
Bu büroda 7 yıl boyunca çalışarak genç yaşta ortaklık pozisyonuna yükseldim.
Ancak her ne kadar avukatlığı sevsem ve başarılı bir hukuk kariyerim olsa da, herzaman bir arayış içindeydim.
Asıl yapmam gerekenin bu olmadığını, bu işe âit olmadığımı, içimdeki sevgi
ve ışığı akıtamadığımı hissediyordum. Beki Hanım'a yaşam amacımı sormak için bireysel Seans'a gittim.
Çalışmaya başladığımızda içimden sürekli ağlamak geliyordu ve Beki Hanım ismimi sorduktan sonra ağlamaya başladım.
Daha sonra yaşam amacımı bilmek istediğimi kendisine söyledim.
Beki Hanım, 'Biz uzun zamandır seni bekliyoruz. Senin yaşam amacın ışık vermek...
Senin geleceğini haber alıyorduk ve seni bekliyorduk,' dedi. Beki Hanım'la çok uzun sohbetten sonra
hemen kendisiyle çalışmaya "evet" dedim. Başta annem olmak üzere âilem ilk başlarda çok fazla endişelendi.
'Böyle bir hukuk kariyerini nasıl bırakırsın?' diye tepki gösterdiler. Ancak annem, benim hayâtımdaki
ve âilemiz üzerindeki olumlu etkiyi gördükten sonra, kendisi de Beki Hanım'dan eğitim aldı ve Melek Koçu oldu.
Bu eğitimlerle şifâlandığını söyleyen danışanların geri dönüşü, bana târif edilemez bir mutluluk veriyor."

Gördünüz mü?... Bu kişiler Melekler'den mesaj almak, onları görmekle kalmıyor, "şıp" diye "Melek Koçu" olup başka insanları eğitiyor... daha doğrusu sapıttırıyor!..

İşte sapıtanlardan biri daha:

Mega_boy - "Evet Size Bunu da Anlatıcam.
İlk olarak Abdestli olmanız daha iyi olacaktır. (Abdestli Müslüman, İslâm'a aykırı işi abdestli yapıyor)
Daha sonra ışıkları kapatın loş bir oda olsun.
Ve iyice gevşeyin 20 dakika gevşeyin rahatlayın
Ve Dışınızdan şöyle Seslenin: "Koruyucu Meleğimi Çağırıyorum!
Koruyucu Meleğimi Çağırıyorum! Koruyucu Meleğimi çağırıyorum!"
(Ey Koruyucu Melek, geldinse üç defa vur!)
"Sesime kulak ver ve meclisimize iştirak et!" (MB- 3 kere denilicek bu.)
"Bana bir işâret ve Ses ver, Koruyucu Meleğim," diyeceksiniz.
Size uğultu şeklinde veya beyninizin içinden birisi konuşur gibi ses gelecektir.
O sese kulak verin ve Koruyucu Meleğiniz'le konuşun.
Ve ondan Yardım isteyin, tüm konularınızda yardım edecektir."

Bu çağrıyla içinizden veya kulağınıza gelen ses var ya, o Cin'dir. Sizi korumaz, tımarhânelik eder! İnanmayan Sinem Koç'un anlattıklarını bir daha okusun veya Bakırköy Akıl Hastânesi'ne bir ziyârette bulunsun!

Bu da Corina diye birinden "tebliğ"... Ama hemen biri cevâbı yapıştırıyor:

Corina- "İnsanları doğru Koruyucu Melekler'i vardır,
bu ALLAH'ın istemesiyle olur.
Bunlarla da konuşulması imkânsız.
Onlar sâdece bizi korumakla görevli.
burda diyor, '20 dakika gevşeyin, rahatlayın.' Bu da bir nevi Trans zâten."

Damdan düşmüş birisi düşmek üzere olan Corina'yı uyarıyor:

- "Astrâl'e cıkanlar iyi bilir, astrala çıkmadan kulağına sesler gelir.
bu gelen de hubs ve habâistir. HABÂİS, HUBS'un çoğulu... (kötü şeyler, pis şeyler' demek)
Paylaşım güzel, deneyin, olur, diyorum,
Ben astrala girmeden önce kulağıma bir kadın sesi gelmişti.
Bana, 'KORKUYOR MUSUN? KORKUYOR MUSUN?' demişti.
Kadının sesi çok güzeldi ve etkileyici, şu an bile düşünüyorum,
keşke bi daha gelse, ama nerde?
Ben 'korkmuyorum,' demiştim, hemen gözlerim açıp, dua etmiştim
ve korkmuştum da... Bu olacak şey, arkadaşlar.
Melek olacağını sanmıyorum ve değildir de zâten.
Bu bir Cin'dir. İyi Cin gelme şansı %50...
Böyle şeylerde Melek gelmez,
ALLAH izin vermedikçe de zâten sizinle konuşmaz,
Gelecek olan şey Cin'dir."

Bir başkası girmiş lâfa, hem de hemen teşhisi kondurmuş:

- "Corina, inan bana, o senin koruyucu Meleğin.
Nerden mi anladım, Melekler insanlara hayran olunacak kadar güzel görünebilirler
ki, etkilenmişsin güzelliğinden. Ayrıca Melekler ilk geldiklerinde söyledikleri söz
KORKMA veya KORKUYOR MUSUN gibi kelimelerdir.
Bir sonraki sefer (tabii çağırırsan ve gelirse eğer) korkmayacaksın, emin ol.
Aslında çok şanslısın...Dilerim bir daha görürsün.
Benden sana tavsiye, onunla konuş. Deneyimlerini paylaşırsan sevinirim."

Melekler güzel olabilirler ama, Cinler de insanlara "güzel" görünebilirler.... Hiç mi Şeytan'lı filim seyretmedin?... Orada bazı "güzel" kadınların nasıl birden çirkinleştiklerini de mi izlemedin?

İnternet'te Angel7 adlı bir kadın şöyle yazmış. İşte "kafayı üşütme" yolunda olan biri:

- "Meleklerle gerçekten konuşuyorum ve kimse bana inanmıyor.
Bu nedenle beni iki kere hastâneye yatırdı âilem ama, gerçekten konuşuyorum
ve buna kimsenin inanmaması insanı çok kötü etkiliyor."

- "İlk geldiklerinde ölüm korkum oldu, çünkü gerçekten canımın alınacağını sandım.
Sonra 'Sen nasıl bir Müstlüman'sın, mezhebin ne, namazını neden kılmadın?' gibi sorular sordular.
İki kez hastâneye yattım, annemlerin zoruyla da ilâç kullanıyorum, çünkü bana inanmadılar.
İlâç kullanmaktan da nefret ediyorum çünkü 10 kilo aldım."

Bunlar da merak ederseniz şaşkınların siteleri :

https://meleklerlegucunuzukesfedin.com/melekler-ve-isaretleri/

https://www.kadinlarkulubu.com/archive/index.php/t-751892.html

https://meleklerlegucunuzukesfedin.com/category/melekler/melek-mesajlari/

http://www.haberturk.com/yasam/haber/745611-melekleri-incelemek-icin-jaguarini-satti

https://www.gecce.com.tr/yazarlar/izzet-capa/meleklerden-isterken-tek-sinir-biziz-meleklerinizden-isteyin-gelsin

https://moralev.com/tag/meleklerden-mesajlar/

http://www.kosulsuz-sevgi.com/tekamulsifa-teknikleri-araclari/melekleri-ruyalariniza-cagirma/

Alın bir tâne daha...

Koşantospa- "Ben de içimde bir ses duyuyorum, hatta dualar okudum bir gece görmek için...
Aynı arkadaşın dediği gibi, 'KORKUYOR MUSUN?' dedi ses, düşündüm, evet.
'Görünme, kaldıramayabilirim,' dedim ama, iyi ya da kötü olduğunu nasıl anlayabiliriz?
Ses bana,'NAS oku, bakalım gidicem mi?' dedi.
Okudum.. 'Bak, burdayım hâlâ,' dedi.
Delirdiğimi düşünmeye başlamıştım ama, ses başkalarında da varmış demek ki :)
Ama ses dediğim düşünce olarak geçiyor bunlar aklımdan, dışardan gelen bir ses değil."

Bu kişinin yazdıklarına dikkat!.. Gelen Varlıklar'ın "Korkuyor musun?" demesi normal, çünkü herkes böyle bir durumda korkar. Ama bu Varlık, Koşantospa rumuzlu kişiye meydan okuyor, "Nâs Sûresi'ni oku, bakalım, beni gönderebilecek misin?" diye!..

Nâs Sûresi ne?..

- "Kul, euzü birabbin nâs, melikin nâs, ilâhin nâs,
min şerril vasvasil hannas,
elleziy yuvesvisu fiy sudûrin nâs,
minel cinneti ven nâs."

Meâli de şu:

De ki: "İnsanların Rabb'ine, insanların Melik'ine, insanların İlâh'ına sığınırım,
insanların kâlplerine vesvese veren o sinsi Vesveseci'nin şerrinden,
Cinler'den ve insanların kötülüğünden!"

Zâten KUR'AN'dan bir âyet okumaya başlanırken Euzübillahi mineşşeytanirracim Bismillahirrahmânirrahîm" denir ki, "kovulmuş, taşlanmış Şeytan'dan ALLAH'a sığınırım. Rahman ve Rahim olan ALLAH'ın adıyla (başlarım)" mânâsınadır. Her işe Besmele ile başlamak da hem Cinler'den olan Şeytan'dan korunmak, hem de ALLAH'ı akılda tutarak O'na uygun iş yapmak bakımından önemlidir.

Koşantospa Nâs Sûresi'ni okumuş ama, gönülden okumadığı için bu Cin'i gönderememiş. ALLAH'tan Cin kendisine fazla bir zarar vermemiş!.. Bu açıklama ile diğer "gelen" ve "görünen"lerin ne olduğu da anlaşılmış oldu, sanırım. Ama bir kere daha söyleyelim:

- "Peygamberler, Buda, Zerdüşt, Konfüçyüs, Dört Halife ile görüşülemez. gelmezler!..
"Geldim" diyenler aldatıcı, artniyetli, hatta Tehlikeli Varlıklar'dır.
Melekler'den mesaj alınmaz! Melekler görünmezler.
"Görünenler" aldatıcı, artniyetli, hatta Tehlikeli Varlıklar'dır.
Hele ALLAH'tan mesaj falan alınmaz!"

"Aldım" diyenler sapıtmış, tımarhânelik insanlardır!.. Sinem Koç gibi!..

Ruhi Selman

selman@journalist.com

---------------------------------

MELEKLER'LE İLGİLİ DİĞER ÂYETLER:

- "O'dur ki, sizi karanlıklardan nûra çıkarmak için size rahmet etmekte, Melekler'i de!..
O, mü'minleri çok esirgeyicidir."

(Ahzab Sûresi, 43. Âyet)

- "Göklerde nice Melekler vardır ki, onların şefaatleri hiçbir şeyle yarar sağlamaz.
Ancak Allah'ın dileyip râzı olduğu kimseye izin verdikten sonra başka!"

(Necm Sûresi, 26. Âyet)

- "Onlar, bulut gölgeleri içinde Allah'ın (azâbının) Melekler'le onlara gelmesini
ve (azap) emrinin gerçekleşmesini mi gözlüyorlar? Oysa bütün işler Allah'a döner."

(Bakara Sûresi, 210. Âyet)

- "O, Melekler'i ve Peygamberler'i Rabler edinmenizi emretmez.
Siz, Müslüman olduktan sonra, size küfrü mü emredecek?

(Âl-i İmran Sûresi, 80. Âyet)

- (İnanmıyanlar Peygamber'e) "Eğer doğruyu söylüyor isen,
bizlere Melekler'i getirmeli değil miydin?"

(Hicr Sûresi, 7. Âyet)

- "Hak olmaksızın Biz Melekler'i indirmeyiz. O zaman da onlara göz açtırılmaz."
(Hicr Sûresi, 8. Âyet)

- (İnanmıyanlar Peygamber'e) "Veya öne sürdüğün gibi,
gökyüzünü üstümüze parça parça düşürmeli
ya da Allah'ı ve Melekler'i karşımıza (şâhid olarak) getirmelisin."

(İsrâ Sâresi, 92. Âyet)

- "(Onlar) Bu durumda, üzerine altından bilezikler atılmalı,
ya da yakınında yer almış vaziyette onunla birlikte Melekler gelmeli değil miydi?' (dediler.)"

Zuhruf Sûresi, 53. Âyet)

- "De ki: Eğer Yeryüzü'nde (insan değil de) tatmin bulmuş yürüyen Melekler olsaydı,
Biz de onlara gökten Elçi olarak elbette Melek gönderirdik."

(İsra Sûresi, 95. Âyet)

- "Gerçek şu ki, Biz onlara Melekler indirseydik,
onlarla ölüler konuşsaydı ve herşeyi karşılarına toplasaydık,
-Allah'ın dilediği dışında- yine onlar inanmayacaklardı.
Ancak onların çoğu câhillik ediyorlar."

(En'am Sûresi, 111. Âyet)

- "Bunun üzerine, kavminden inkâra sapmış önde gelenler
'Bu (Peygamber), sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir.
Size karşı üstünlük elde etmek istiyor.
Eğer Allah (öne sürdüklerini) dilemiş olsaydı, muhakkak Melekler indirirdi.
Hem biz geçmiş atalarımızdan da bunu işitmiş değiliz,' (dediler)."

(Mü'minûn Sûresi, 24. Âyet)

- "Onlara 'Yalnızca Allah'a kulluk edin' diye önlerinden ve arkalarından Elçiler gelince,
'Eğer dileseydi, Rabbimiz Melekler indirirdi.
Bundan dolayı biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkâr edicileriz,' dediler."

(Fussilet Sûresi, 14. Âyet)

- "Onlar, kendilerine Melekler'in gelmesini mi, ya da Rabbinin gelmesini mi,
veya Rabbinin bâzı âyetlerinin gelmesini mi bekliyorlar?
Rabbinin âyetlerinden bâzılarının geleceği gün, daha önce imân etmemişse,
veya imânıyla bir hayır kazanmamışsa, hiç kimseye imânı yarar sağlamaz.
De ki:"Bekleyin! Biz de şüphesiz beklemekteyiz."

(En'am Sûresi, 158. Âyet)

- "Bize kavuşmayı ummayanlar, dediler ki,
'Bize Melekler'in indirilmesi, ya da Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi?'
Andolsun, onlar kendi nefislerinde büyüklüğe kapıldılar ve büyük bir azgınlıkla başkaldırdılar."

(Furkan Sûresi, 21. Âyet)

- "Melekler'i görecekleri gün, günahkârlara bir müjde yoktur.
Ve o gün (Melekler onlara 'Size sevinçli haber) yasaktır, yasak,' ) derler."

(Furkan Sûresi, 22. Âyet)

- "Eğer Biz dilemiş olsaydık, elbette sizden Melekler kılardık.Yeryüzü'nde (size) halef olurlardı."
(Zuhruf Sûresi, 60. Âyet)

- "Mesih ve (Allah(a) yakınlaştırılmış Melekler,
Allah'a kul olmaktan kesinlikle çekimser kalmazlar.
Kim O'na ibâdet etmeye karşı çekimser davranırsa ve büyüklenme gösterirse
(bilmeli ki,Allah) onların tümünü huzurunda toplayacaktır."

(Nisâ Sûresi, 172. Âyet)

- " (Küfre sapanlar) Kendilerine Melekler'in gelmesinden
veya Rabbinin emrinin gelmesinden başka bir şey mi gözlüyorlar?
Onlardan öncekiler de öyle yapmıştı. Allah onlara zûlmetmedi,
fakat onlar kendi nefislerine zûlmediyorlardı."

(Nahl Sûresi, 33. Âyet)

- "Melekler'i, onların yüzlerine ve arkalarına vurarak,
'Yakıcı azabı tadın' diye o inkâr edenlerin canlarını alırken görmelisin."

(Enfâl Sûresi, 50. Âyet)

- "Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden,
veya kendisine hiçbir şey vahyolunmamışken 'Bana da vahy geldi' diyen
ve 'Allah'ın indirdiğinin bir benzerini de ben indireceğim' diyenden daha zâlim kimdir?
Sen bu zâlimleri, ölümün şiddetli sarsıntıları sırasında Melekler'in ellerini uzatarak onlara,
'Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah'a karşı haksız olanı söylediğiniz
ve O'nun âyetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azapla
karşılık göreceksiniz,' (dediklerinde) bir görsen!.."

(En'am Sûresi, 93. Âyet)

- "Melekler kendi nefislerine zulmedenlerin hayâtına son verecekleri zaman derler ki:
'Nerede idiniz?' Onlar: "Biz, Yeryüzü'nde zayıf bırakılmışlar idik,' derler.
(Melekler de:) 'Hicret etmeniz için Allah'ın Arz'ı geniş değil miydi?' derler.
İşte onların barınma yeri Cehennem'dir. Ne kötü yataktır o!.."

(Nisâ Sûresi, 97. Âyet)

- "Ki Melekler,(iyilerin) güzellikle canlarını aldıklarında, 'Selâm size!'
Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere Cennet'e girin,' derler."

(Nahl Sûresi, 32. Âyet)

- "Öyleyse Melekler, (kötülerin) yüzlerine ve arkalarına vura vura
canlarını aldıkları zaman nasıl olacak?"

(Muhammed Sûresi, 27. Âyet)

- "Şüphesiz, inkâr edip kâfir olarak ölenler,
Allah'ın, Melekler'in ve bütün insanların lâneti bunların üzerinedir."

(Bakara Sûresi, 161. Âyet)

- "İşte bunların cezâsı, Allah'ın, Melekler'in
ve bütün insanların lânetlerinin üzerine olmasıdır."

(Âl-i İmran Sûresi, 87. Âyet)

- "O gün, onların hepsini birarada haşredecek (toplayacak),
sonra Melekler'e 'Size tapanlar bunlar mıydı?' diyecek."

(Sebe Sûresi, 40. Âyet)

- "Ruh ve Melekler'in saflar halinde duracakları gün;
Rahman'ın kendilerine izin verdikleri dışında olanlar konuşmazlar.
(Konuşacak olan da) Doğruyu söyleyecektir."

(Nebe' Sûresi, 38. Âyet)

- "O gün Cennetlikler, en hayırlı bir yurtta, en güzel bir dinlenme yerindedir.
O gün gök, beyaz bulutlar gibi parçalanacak ve Melekler durmadan indirilecektir.
İşte o gün tam hâkimiyetin Rahman’a âit olduğu iyice açığa çıkacaktır.
Kâfirler için o gün, çok çetin bir gün olacaktır."

(Furkan Sûresi, 24-26. Âyetler)

- "Biz o ateşin koruyucularını Melekler'den başkasını kılmadık.
Ve onların sayısını inkâr edenler için yalnızca bir fitne (konusu) yaptık ki,
kendilerine Kitap verilenler, kesin bir bilgiyle inansın, imân edenlerin de imânları artsın.
Kendilerine Kitap verilenler ve imân edenler (böylece) kuşkuya kapılmasın!
Kâlplerinde bir hastalık olanlar ile kâfirler de şöyle desin:
'Allah, bu örnekle neyi anlatmak istedi?'
İşte Allah, dilediğini böyle şaşırtıp-saptırır, dilediğini böyle hidâyete yönlendirir.
Rabbinin ordularını Kendisi'nden başka (hiç kimse) bilmez.
Bu ise, beşer için yalnızca bir öğüttür."

(Müddesir Sûresi, 31. Âyet)

- "Yeryüzü ardarda sarsılıp paramparça olduğunda,
Rabbin (buyruğu) geldiği ve Melekler dizi dizi durduğu zaman
ve o gün Cehennem de getirilmiş olunca, insan o gün anlamış olur.
Ama artık o anlayıştan da ona ne fayda!..."

(Fecr Sûresi, 21-23. Âyetler)

- "Peygamberler'i, onlara (şöyle) dedi:
'Onun hükümdarlığının belgesi, size Tâbut'un gelmesi (olacaktır ki,)
onda Rabbinizden bir güven duygusu ve huzur ile Mûsa âilesinden
ve Hârun âilesinden arta kalanlar var. Onu Melekler taşır.
Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır."

(Bakara Sûresi, 248. Âyet)

- "O (Zekeriyya) mihrapta namaz kılarken, Melekler ona seslendi:
'Allah, sana Yahya'yı müjdeler. O, Allah'tan olan bir kelimeyi (İsâ'yı) doğrulayan,
efendi, iffetli ve sâlihlerden bir peygamberdir."

(Al-i İmran Sûresi, 39. Âyet)

- "Hani Melekler, 'Meryem, şüphesiz Allah seni seçti.
Seni arındırdı ve âlemlerin kadınlarına üstün kıldı,' demişti."

Âl-i İmran Sûresi, 42. Âyet)

- "Hani Melekler, dediler ki: 'Meryem, doğrusu Allah Kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir.
Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih'tir. O, Dünyâ'da ve Âhiret'te seçkin, onurlu, saygındır
ve (Allah'a) yakın kılınanlardandır,' (dediler)."

(Âl-i İmran Sûresi, 45. Âyet)

- "Şüphesiz, Allah ve Melekler'i Peygamber'e salât ederler.
Ey imân edenler! Siz de O'na salât edin ve tam bir teslimiyetle O'na selâm verin."

(Ahzab Sûresi, 56. Âyet)

- "Eğer sizler (Peygamberin iki eşi) Allah'a tevbe ederseniz (ne güzel),
çünkü kâlpleriniz eğrilik gösterdi.
Yok, eğer ona karşı birbirinize destekçi olmaya kalkışırsanız,
artık Allah, onun mevlâsıdır; Cibril ve mü'minlerin sâlih olan(lar)ı da!
Bunların arkasından Melekler de onun destekçisidirler."

(Tahrim Sûresi, 4. Âyet)

- "Hani Rabbin Melekler'e: 'Gerçekten Ben, çamurdan
bir beşer yaratacağım,' demişti."

(Sad Sûresi, 71. Âyet)

- "Ve Melekler'e, 'Âdem'e secde edin' dedik.
İblis hâriç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, kâfirlerden oldu."

(Bakara Sûresi, 34. Âyet)

- "Melekler'in hepsi topluca secde etti."
(Sad Sûresi, 73. Âyet)

- "Hani Rabbin Melekler'e, 'Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan
bir beşer yaratacağım,' demişti."

(Hicr Sûresi, 28. Âyet)

- "Hani Melekler'e: 'Âdem'e secde edin,' demiştik,
İblis'in dışında (hepsi) secde etmişlerdi. O, Cinler'dendi,
böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı.
Bu durumda Beni bırakıp, onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz?
Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zâlimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir."

(Kehf Sûresi, 50. Âyet)

- "Böylece Melekler'in tümü, topluca secde etti.
(Hicr Sûresi, 30. Âyet)

***

  • Önemli Sayfalar:

    - BİR SPİRİTUALİSTİN DÜNYASI - ANA SAYFA
    - BİR TEBLİĞ
    - ÖLÜM VE SONRASI
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 1
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 2
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 3
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 4
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 5
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 6
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 7
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 8
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 9
    - ÂHİRETTEN SİMÂLAR - 10
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 40
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 41
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 42
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 43
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 44
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 45
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 46
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 47
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 48
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 49
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 50
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 51
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 52
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 53
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 54
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 55
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 56
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 57
    - BİR OBSESYON VAK'ASI
    - ÖTE ÂLEM'DEN ŞİİRLER - 1
    - RÜYÂLAR - 1
    - RÜYÂLAR - 2
    - REİNKARNASYON - 1
    - REİNKARNASYON - 2
    - ANADOLU'DA REİNKARNASYON ŞİİRLERİ
    - İRLANDALI ŞÂİR JAMES CLARENCE MANGAN ANADOLU'DA MI YAŞADI?
    - KADIN HAKKINDA BİR TEBLİĞ
    - FİNCAN CELSELERİ - 1
    - FİNCAN CELSELERİ - 2
    - FİNCAN CELSELERİ - 3
    - EKMİNEZİ ÇALIŞMASI
    - RÛHÎ FİLİMLER - 1
    - ENTERESAN RÛHÎ OLAYLAR
    - ERGUN ARIKDAL VE SÂDIKLAR PLÂNI'NI TENKİT
    - BÜLENT ÇORAK VE DÜNYA KARDEŞLİK BİRLİĞİ SAFSATASI
    - CENAP BAŞMAN VE MARON TARİKATI
    - SAPKIN RAEL TARİKATI
    - SİRİUS MİSYONU ZIRVALARI
    - TRANSANDANTAL MEDİTASYON KANDIRMACASI
    - ŞEYTANA TAPAN SATANİSTLER
    - KRYON "TEBLİĞ"LERİ VE LEE CARROLL'UN "MEDYUM"LUĞU
    - J. Z. KNIGHT ADLI KADIN MEDYUM VE RAMTHA "TEBLİĞ"LERİ
    - MEDYUM JANİ KİNG VE VARLIK P'TAAH
    - SİRİUS MİSYONU ZIRVALARI
    - "SÜPER İNSANLIK" DERNEĞİ VE UYDURUK "TEBLİĞ"LER
    - MEKTUPLAR