RÜYÂLAR - 1
Spiritualistler!.. Ruhiyatçılar!.. Öte Âlem'le ilgilenenler!.. Gizli İlimler Meraklıları!..
Sitemizin bu kısmında RÜYALAR üzerinde duracak, GERÇEKLEŞMİŞ RÜYALAR'dan örnekler vereceğiz. İlginizi çekeceğini umuyoruz.
Aslında RÜYA üzerine pek çok kimse fikir yürütmüştür. Bunlardan da bahsedeceğiz. Ama şimdi kısaca bizim RÜYA târifimizi verelim.
RÜYALAR bizce üçe ayrılır. Tecrübeyle sâbit...
Birincisi, fizikî çevreyle ilgilidir. Soğuk bir odada uyuyakalmışsan, üşüyorsan, rüyanda fırtına estiğini, kar yağdığını görebilirsin.
İkincisi, şuuraltının etkilediği rüyalar... Genelde o gün insanın yaşadıkları, seyrettiği filimler, okuduğu kitaptan heyecanlı bölümler rüyaya bir şekilde yansır. Vampirli bir filim seyretmişsen, korkmuşsan, etkilenmişsen; o gece rüyanda çirkin insanlar, korkunç hayvanlar görebilirsin... Aşağıda böyle bir rüya var.
Üçüncüsü "haberci rüya" diyorlar ama, bizce mânevî, Rûhî Rüyalar'dır... Kişinin kendisiyle alâkalı, fakat Ruhlar Âlemi'nden mesajlar, veya geçmiş hayâtıyla ilgili bölümler rüyada yer alır... " THE REINCARNATION OF PETER PROUD- Peter Proud Kaç Kere Yaşadı?" filminde böyle rüyalar vardır. KUR'AN-I KERİM de gerçekleşen rüyalardan bahseder.
- "Hani Yusuf babasına 'Babacığım,
ben rüyâda, gerçekten on bir yıldızla,
güneş ve ayı gördüm. Onları bana secde ederlerken gördüm,' demişti."
(Yusuf Sûresi, , 4.Âyet)
Babası Hz. Yâkub, 11 yıldızın Hz. Yusuf'un 11 kardeşine işâret ettiğini hemen anlamış ve şu îkazı yapmıştı:
- "Demişti ki: 'Oğlum, rüyânı kardeşlerine anlatma!
Yoksa sana bir tuzak kurarlar.
Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.
Böylece Rabbin seni seçkin kılacak'..."
(Yusuf Sûresi, 4-6. Âyetler)
Gerçekten de Yusuf'u kıskanmakta olan kardeşleri onu bir kuyuya attılar. Sonra kervancılar onu kuyudan çıkarıp Mısır'da köle diye sattılar. Orada da rüya tâbiri sâyesinde yükseldi. Mısır'a Başvezir oldu.. İleride anlatırız.
Biz de çevremizden, komşulardan, öğrencilerden böyle rüyaları topladık. Epey yüklü bir arşiv oluştu. Fırsat buldukça bunları size sunacağız. Tabii izin almadığımız için rüyâ sâhiplerinin soyadını, adresini vermiyeceğiz.
İşte bir tâne... Bu, şuuraltının nasıl rüyâları etkilediğini anlatır:
- Nakleden : Osman
Yıllar önce stajyer öğrenci olarak bir araştırma
kampına katılmıştım. Kamp
Allahuekber Dağları'nın üzerinde idi. Orada unutamadığım bir olay yaşadım.
Bir akşam üzeri tuhaf bir adam yürüyerek kampımıza geldi. Çok sâde, fakir
bir görünüşü vardı. Birlikte yemek yedik. Sonra adam bize Ruhlar'dan, Cinler'den,
cücelerden bahsetti. Benden ve iki arkadaşımdan başka herkes adamın anlattıklarından
etkilendi. Hattâ bizimle birlikte olan işçiler korktular. Bunun üzerine adamla
münakaşa ettim. Neticede adam kalktı, karanlıklar içinde kaybolup gitti.
O gece çoğu işçi ve elemanlar korkulu rüyâlar gördüler ve bana anlattılar.
Adamın anlattıkları şuuraltlarına işlemiş ve rüya olarak yansımıştı.
Sonradan öğrendim ki, adam o civardaki bir köyün öğretmeni imiş ve Ruhlar
hakkında çok kitap okumuş.
Kaydedildiği Tarih : 1985
Bir rüya anlatıldığında, "Hayırdır inşaallah" demek âdettendir. Biz de "Hayırdır inşaallah" diyerek gerçekleşmiş bir rüya verelim:
- Nakleden : Nermin
Hayâtımın en kötü rüyâsı idi. Yıllar önce bir yaz günü görmüştüm. Maalesef çıktı.
Beş yıl önce bütün âile, Avustralya'da olan kızkardeşim hâriç, Side'ye tâtile gitmiştik.
Çok iyi vakit geçirdik, iyi dinlendik. Sonra her zaman yaptığımız gibi, Ankara'ya gece otobüsüyle geri
dönmeye karar verdik.
Ben rahat uyuyayım diye uyku hapı aldım. Otobüste dalmışım. Rüyâmda kendimi kuşlar gibi
uçarak Avustralya'ya gittiğimi gördüm. Koca koca binaları ve kızkardeşimi görünce çok
şaşırdım. Birden kız kardeşim bağırmaya başladı:
- "Niye öyle şaşırdın?.. Sen asıl annemin öldüğünü görünce şaşıracaksın!"
Çok ürkütücü idi ve çok endişelendim. Otobüste çığlık atmışım!.. Kendime geldiğimde
gördüğüm rüyâya inanamadım. "Kâbus olmalı," diye düşündüm. Herkes bana doğru
olmadığını, rüyâyı unutmamı söyledi. Nihâyet Ankara'ya vardık.
On gün sonra annem bir otomobil kazâsı geçirdi, ağır şekilde yaralandı. Ardından
kâlp krizi geçirdi ve vefat etti.
Ne zaman rüyâlardan bahsedilse, o meşum günü hatırlar, ağlamaya başlarım.
Kaydedildiği Tarih : 3.3.1985
- Bu da üçüncüsü :
Nakleden: Turgut
1977 yılında karımla birlikte Fransa'da idik. O günlerde daha çok paraya ihtiyâcımız
vardı, çünkü benim bursum ikimize yetmiyordu. Hayat ikimiz için de zordu. Üniversite
kantininde yiyor, ucuz olduğu için yurtta kalıyorduk. Hiç te hayâtımızdan memnun değildik.
Bir gece karım bir rüya görmüş. Sabah çok heyecanlı idi, bana anlatmak
istiyordu. Açıkcası ben de duymak istiyordum. Anlatmaya başladı.
Rüyâsında beyaz sakallı yaşlı bir adam görmüş. Adamın çok sevimli bir yüzü varmış.
Karıma kocaman bir tepsi ile baklava ikram etmiş. Ona ne yapması gerektiğini söylemiş.
Hepsini yemesini tavsiye etmiş. Lâkin karım sâdece iki dilim baklava almış ve yemiş.
Ben bu baklava rüyâsını duyunca, önemli olduğunu düşündüm ve söyledim. Neticede
karım ve ben bir piyango bileti almaya karar verdik. Gidip bir Fransız loto bileti aldık.
O haftasonu ikramiye kazananlar açıklandı. Sonuç bizim için sürpriz oldu. Çünkü
lotodan 2.500 frank kazanmıştık!.. Hemen gidip parayı aldık. Hayâtımız kurtuldu. Artık
çok memnun ve mesuttuk.
Kendi kendime dedim ki,"Eğer karım, o ihtiyârı dinleyip tepsideki baklavaların hepsini
yeseydi, şimdi zengin olmuştuk!.." Bizim için büyük bir tâlih kuşu idi, ama kaçırdık!
Kaydedildiği Tarih: 17.9.1985
Hiç hayıflanma!.. Karının nasibi o kadarmış. İki dilimden fazlasını rüyâsında bile yiyemezdi!..
Bir de tekrar tekrar görülen ve bir mesaj veya bir uyarı veren rüyâlar var ki, çoğu zaman gören onu yorumlayamıyor:
- Nakleden: Ergin
8 veya 9 yaşlarında gördüğüm bir rüyâyı hâlâ hatırlarım. Okula gidiyorum, fakat
birden farkediyorum ki, ayağımda ayakkabılarım yok. Okula terlikle gelmişim. Çok
üzülüyorum ve ağlamayama başlıyorum. Öyle uyandım.
Aradan yıllar yıllar geçmesine rağmen neden hâlâ bu rüyâyı hatırladığımı bilmiyorum.
Belki okuluma ve öğretmenlerime çok değer verdiğim içindir. Belki de daha sonra aynı
rüyâyı bir kaç defa tekrar gördüğüm içindir. Ama niçin o rüyâyı tekrar görüyorum, bilmiyorum.
Kaydedildiği Tarih : 17.9.1985
- Bir tâne daha:
Arkadaşından nakleden: Edâ
Üç yıl önce bir rüya gördüm. Malatya'daymışız. Bir düğün merâsiminde...
Ben ve arkadaşlarım... Düğün yemeğinde... Aşçılar misâfirler için yemek pişiriyor...
Ama kimin evlendiğini bilmiyorum... Herkes son derece mutlu... Şarkı söylüyoruz, oyunlar
oynuyoruz. Ama annem hem endişeli, hem kızgın... Ona niçin kızgın olduğunu ve niye misâfirlere
öyle ters davrandığını soruyorum. Bana cevap vermiyor. Babam da ona öyle davranmamasını
söylüyor. Nihâyet annem kızgınlığının sebebinin "ağabeyimin onun istemediği bir kızla
evlenmek üzere" olduğunu söylüyor. İstemeyişinin sebebi de kızın kardeşinin, yâni baldızın çok
çirkin oluşu imiş. Bu açıklamadan rahatsız oluyorum. Ona bu yaptığının son derece gereksiz
ve zararlı olduğunu söylüyorum. Ondan çalışmaya başlamasını ve gülerek servis yapmasını
söylüyorum. Aslında çok kızgınım... Ve birden terliyerek uyandım. Çarpıntım da vardı.
Karım da uyandı. Birbirimize baktık. Onun da benimle aynı durumda olduğunu gördüm. Ona
rüyâmı anlattım. O da hayret içinde bana aynı rüyâyı gördüğünü söyledi. Şaşırdık.
Sonradan öğrendik ki, kayınbirâderim o gece vefat etmiş!
Bir kaç gün sonra karım ve ben gene aynı rüyâyı gördük. Kötü bir şey olacak diye
çok korktuk. Ancak benim rüyâmda bir ek vardı. Askerler babamı kovalıyorlardı. Babam
kaçıyor, fakat onu yakalayıp öldürüyorlardı. Meğer babam siyâsî bir suç işlemiş...
O gece uyuyamadık. İlk rüya kötü bir mesaj verdiği ve çıktığı için çok korkmuştuk.
Ben çok ağladım. Çok şükür ki, bu sefer bir şey olmadı. Bir şey olduysa bile bağlantısını
kuramadım. Ama bu rüyâyı da hiç unutamadım.
Kaydedildiği Tarih : 17.9.1985
Belki de o "ek kısım" rüyâyı bozdu. Menfî etkisini giderdi.
- Bir hanımın gerçekleşen, 3. gruptan rüyâsı da şöyle:
Nakleden: Mehtap
Ben rüya görürüm ama çoğu zaman unuturum gördüğüm rüyâları. Yorgun
olduğum zaman da hiç rüya görmem. Ama çok enteresan rüyâlarım da vardır.
Bir seferinde öğrenci idim ve çok sıkı ders çalışıyordum. Bir gece ders çalışıp
yattıktan sonra rüyâmda kendimi ve arkadaşlarımı sınıfta gördüm. Hepimiz çok
heyecanlıydık. Sonra öğretmen geldi ve hepimize çok zor sorularla dolu
bir imtihan verdi. Hiçbirimiz hiçbir soruyu yapamadık. Terlemiş ve bunalmış vaziyette
uyandım.
Rüyâmdaki soruları unutmamıştım. Hemen oturup o bilmediğim soruları çalıştım.
Sabahleyin sınıfta öğretmen aynen rüyâmdaki soruları ihtiva eden bir sınav verdi..
Bütün hepsini yaptım ve sınıfı geçtim.
O günden beri rüyâların çıkacağına inanırım.
Kaydedildiği Tarih : 3.3.1985
- Mehtap Hanım'ın enteresan bir rüyâsı daha var. Şöyle anlatıyor:
Nakleden: Ruhî
Rüyâsında gece eve dönmüş... Kapının önünde taşınmış kömür izleri ve tozları
varmış. İçeri girmiş. Babası ve ölmüş olan dayısı bir arada oturmakta imiş. O sırada
balkon kapısı açılmış ve içeri kara cüppeli ve eli meş'aleli bir adam girmiş. Bu Azrâil imiş.
- "İçinizden birini almaya geldim,"
demiş!.. Bunlar telâş içinde iken dayısı,
- "Beni al!"
diye ortaya atılmış. Azrâil elindeki meş'ale ile onun eteğini tutuşturmuş.
Mehtap sabah kalktığında her gece kilitli olan balkon kapısının açık olduğunu
farketmiş!... Hâlâ bir yerde kömür tozu görünce birşeyler olacak diye korkuyor!..
Kaydedildiği Tarih : 3.3.1985
Ölmüş dayısı acaba araya girerek içlerinden birinin hayâtını kurtarmış olabilir mi?.. Balkon kapısını kim açtı da, girdi?
- Nakleden: Sevgi
Benim rüyâlarımın çoğu gündelik hayâtımla ilgilidir. O yüzden fazla etkili ve enteresan
değildir. Ama bâzen çok etkili ve güçlü rüyâlar görürüm. "Güçlü" dedim, çünkü onlar benim
hayâtımla doğrudan ilgili değildir.
Meselâ on yıl kadar önce kızkardeşim ve halamla birlikte Tekirdağ'a yaz tâtili için
gitmiştik. Orada bir gece rüyâmda bir arkadaşımın ağabeyini gördüm. Bu kişi benim
ağabeyimin de arkadaşı idi. Denizde yüzüyordu, biz de ona bakıyorduk. Birden bağırmaya
başladı. Yardım etmeye çalıştık ama onu kurtaramadık. Boğuldu!
Bu rüyâyı izah edemedim... Çünkü ben ve o arkadaşım sâdece ilkokulda berâberdik.
Ondan sonraki yıllarda hiç yüzyüze gelmemiştik. O geceye
kadar da ne arkadaşım, ne de ağabeyi hakkında birşey işitmemiştim.
Dört gün sonra ağabeyim yanımıza geldi. Bana bir arkadaşının âniden öldüğünü söyledi.
Ben hemen "Ahmet mi?" diye sordum. Şaşırdı, "Nereden biliyorsun?" dedi. Ona rüyâmdan
bahsettim. Kulaklarına inanamadı. Aslında ben de inanamıyordum.
Ağabeyim, Ahmet'in fazla miktarda hap yutarak intihar etmiş olduğunu söyledi.
Kaydedildiği Tarih : 3.3.1985
- Dokuzuncu rüya:
Nakleden: Nurgül
Ben sık sık rüya görürüm. Gördüğüm rüyâları yorumlamaya çalışırım. Ama yorumlarım
nâdiren doğru çıkar. Rüyâlarım da nâdiren gerçekleşir. Çocukken gördüğüm bu rüya da
onlardan biri.
Rânâ benim çocukluk arkadaşımdır. Benim en iyi arkadaşımdı. Çocukken onu çok
severdim. Günün birinde başka bir şehre taşındılar. Çok üzüldüm.
Bir süre sonra bir gece rüyamda Rânâ ve annesinin sabah saat dokuzda bizi ziyârete
geldiklerini gördüm. Sabah çok mutlu ve neşeli uyandım. Elimi yüzümü yıkadım. Kahvaltımı
etmeye başladım. O esnada kapı çalındı. Gidip açtığımda çok şaşırdım, Rânâ ve annesi
karşımda duruyordu. Şarkınlıktan içeri dâvet etmeyi bile unutuyordum. Şoke olmuştum.
Onlar içeri girerken guguklu saatimiz dokuzu vuruyordu!
Bu rüya pek enteresan görünmeyebilir ama, ben hiç unutamadım.
Kaydedildiği Tarih : 3.5.2010
Enteresan olmaz olur mu?.. Sâdece kişiler ve olay değil, saati bile tutmuş!..
- Onuncu rüya:
Nakleden: Sibel
Ben kendimin değil de, bir arkadaşımın beni etkileyen rüyâsını anlatmak istiyorum.
Arkadaşım, rüyâsında baba tarafından dedesinin öldüğünü görür. Ertesi günü annesi,
babasının bavulunu hazırlar, çünkü adam memleketine gidecektir. Bu şaşırtıcı değildir,
çünkü babası sık sık memleketine gider. Öğleye doğru arkadaşımın babası eve gelir
ve babasının, yâni dedenin ölmüş olduğunu söyler. Sonra hazırlanmış olan bavulu alır,
ve memleket yerine dedenin olduğu yere gider.
Bize hep rüyâların şuuraltının etkisi olduğu, şuuraltının insanları etkilediği, bunların
rüyâlara yansıdığı söylenir. Ancak henüz olmamış bir olay nasıl şuuraltını etkiler, bilemiyorum.
Kaydedildiği Tarih : 3.3.1985
Burada bir hususu belirtmek isteriz. "Rüyâda ölü görmek, diri haberdir" denir. Ama hem bu rüyâ , hem de yukarda Sevgi'nin rüyâsı "diri haber" getirmiyor!
- Onbirinci rüya:
Nakleden: Nesime
Psikologlar "Herkes rüya görür," der. Bâzı insanlar da gördükleri rüyâları unutur,
"Ben hiç rüya görmem," der. Ben onlardan biriyim. Ama şimdi size hatırladığım bir
rüyâyı anlatacağım.
Üniversitedeyken final sınavına hazırlanıyordum. Bu son sınavımdı. Bu sınavdan
sonra üniversite hayatımı tamamlamış olacaktım. O yüzden çok heyecanlıydım. Çok
çalışmıştım.
Diğer bütün imtihanlardan geçmiştim. Son sınava girdim, ama sonucu bir süre
açıklanmadı. Çünkü bu ders herkesin alması gereken bir dersti ve hocası bizim
fakülteden değildi, Dil, Tarih Çoğrafya Fakültesi'nden geliyordu... Anlamışsınızdır,
"Devrim Tarihi" dersi idi.
"Geçtim mi, kaldım mı?" diye merak ediyordum. Eğer kalırsam, ne yapacaktım?..
Mezun olamıyacaktım... O gece rüyâmda hocanın odasına gittim... ve kaldığımı
öğrendim!.. Önce rüyâmda ağlamaya başladım, sonra hocaya bağırmaya başladım.
Belki adamı öldürecektim ki, annem gelip beni uyandırdı. Kendimi çok kötü ve
perişan hissettim.
Ama sonradan öğrendim ki, sınavdan geçmişim!.. Sınavlarda hep heyecanlanırım.
Herhalde bu rüyâyı da o yüzden gördüm. Ama hayâtın kendisi zâten büyük bir imtihan
değil mi?.. Ona ve bütün zorluklarına alışmak durumunda değil miyiz?"
Kaydedildiği Tarih : 3.3.1985
Başta söylemiştik ya, rüyâlar üçe ayrılır. Biri de gündelik hayattaki olayların gece ortaya çıkan etkisidir, demiştik ya... İşte Nesime'nin rüyâsı o ikinci türden... Rüyâda sınavdan kaldığını öğrenmesi de, o konuda çok endişeli olmasından. Yoksa gelecekten haber filan değil!
Şimdi derseniz ki, "Bir de birinci türden rüyâya misâl ver!" ... Verelim. Ama bunu İnternet'ten aldık, biz de çok enteresan bulduk.
- Onikinci rüya:
Nakleden Rumuz: Şahbenim
Hani mürit demiş ya, "Ben Peygamber'i, çok istiyorum ama rüyâmda göremiyorum."
Mürşidi de, "Bugün akşam tuz ye, öyle yat," demiş. Mürid bunu uygulamış...
Rüyâsında o çeşmeden bu çeşmeye su içmek için koşturup durmuş... Uyanır uyanmaz da,
koşturmuş mürşide, "Yahu," demiş, "Susuzluktan mahvoldum." Mürşid de "İşte Peygamber'i
görmek istiyorsan, suyu nasıl özledinse, onu da öyle özlemelisin."
Kaydedildiği Tarih : 13 Aralık 2010
Yatmadan önce tuz yersen, gerçekte susuzluktan kıvranır, rüyânda o çeşmeden bu çeşmeye koşturur, durursun!.. Bu rüyâ, kişinin içinde bulunduğu fizikî şartlarla ilgilidir. Birinci türdendir. Cüppeli Ahmet Hoca'nın parayla sattığı terlikleri giyerek Peygamber'i göremezsin!
- Onüçüncü rüya:
Nakleden : Vuslat
Ben nâdiren rüya görürüm. Çoğu zaman uyanır uyanmaz gördüğüm rüyayı unuturum.
Rüyâlara da inanmam.... İnanmazdım, tâ ki, iki ay önce benim eski bir okul arkadaşımla ilgili
bir rüya görene kadar...
Bu arkadaş Tıp Fakültesi'nden yeni mezun olmuştu. Burslu okuduğu için çalışacağı yeri
tesbit amacıyla kur'a çekmek için Ankara'ya gelmişti. Beni de ziyâret etti. Bu kur'a konusunda
konuştuk. Onun nereye tâyin olacağını tahmine çalıştım. Annem onun kahve falına baktı.
Kızı rahatlatmaya uğraştık. Bütün gece bu konu üzerinde konuştuk.
Bir kaç gün sonra, gece rüyâmda bir şehir gördüm. Bu şehir Antakya idi. Arkadaşım
oraya çalışmaya gitmişti.
Rüyâyı anneme anlattım. Gülüp geçti. Ben de rüyâyı unuttum. Ama iki gün sonra
arkadaşım telefon etti ve Antakya'ya tâyin olduğunu söyledi!.. Çok şaşırmıştım. Kulaklarıma,
işittiklerime inanamadım. Şehir, rüyâmda gördüğüm Antakya idi. Kıza bunu söyledim.
O da hayret etti.
Artık rüya konusunu ciddiye alıyorum. Bütün rüyâların ma'kûl bir izâhı olduğu inancındayım.
Kaydedildiği Tarih : 3.4.1985
- Ondördüncü rüya:
Nakleden : Cemâl
Küçükken halamın evine gitmiştik. Büyük bir bahçe içinde, esrârengiz bir bina idi. Akşam
bir misâfir daha geldi. Bu adam bir takım hayaletli, korkunç hikâyeler anlattı. Sonra yattık.
Gece uykumda bir ıslık sesi ile uyandım. Beyaz bir görüntü karşımda duruyordu. Bana ıslığa
benzer bir ses ile kendisiyle gelmemi söyledi. Korkumdan gözlerimi kapadım. Fakat yine o hayâli
görüyordum.
Nihâyet kalkıp kendisini tâkip ettim. Beni loş bir hole indirdi. Yerde bir yılan vardı. Onu
gösterdi ve, "Öldür onu!" dedi. Ben tereddüt edince ısrar etti. Bir sopa bulup yılanı öldürdüm.
Kendime geldiğimde yatağımda idim. Olanlar bir rüya gibi idi.. Gündüz bahçede oyun oynarken
halam çağırdı. Yanına gittim. Halam, rüyâdaki holde duruyordu. Yerde de bir yılan ölüsü vardı!
Kaydedildiği Tarih : 1.3.1971
Çok enteresan bir vak'a... Bunu RÜYÂLAR kategorisine mi koyayım, yoksa ENTERESAN RÛHÎ OLAYLAR sayfasına mı alayım diye epey tereddüt ettim. Sonunda ikisine de koymaya karar verdim.
Yorumum şu ki, bu bir Yatır ve Uyurgezer vak'ası olabilir... Çocuğa muhterem bir zat görünmüş. Uykusunda onu alıp tehlikeli yılanın bulunduğu yere götürmüş, yılanı öldürtmüş. Sonra tekrar yatağına götürüp yatırmış.
- Onbeşinci rüya:
Nakleden : Cengiz'den nakleden Rûhi
Cengiz 12 yaşındayken bir rüya görmüş. Rüyâda saçları kesilmiş. Hiç deniz
görmediği halde, deniz kıyısında bir binâya girmiş. Binâda dolaplar ve ranzalar görmüş...
18 yaşına gelince, o zamana kadar hiç düşünmediği halde Deniz Harbokulu'na girmiş.
Aynı şekilde saçları kesilmiş ve rüyâsındaki yerde, Heybeliada'daki okulda ranza ve
dolaplarla dolu yatakhâneye girince, rüyâsındakiyle aynı olduğunu farketmiş. Denizi aynı
yerden çok güzel seyrediyormuş.
Kaydedildiği Tarih : 3.4.1985
Gerçekleşen rûhî rüyâlara güzel bir misâl... Bir rüyâsı daha var.
- Onaltıncı rüya:
Nakleden : Yine Cengiz
Hiç unutamadığım ve beni çok etkileyen bir rüyâmı anlatacağım. Geçen yılın en soğuk
gecelerinden biri idi. Bütün gün çalıştığım için çok yorgundum. Televizyon seyrederken
uyuyakalmışım. Ne
kadar geçti bilmiyorum, rüyâmda Devlet Başkanı Kenan Evren'i ve bağlı olduğum Deniz
Kuvvetleri Komutanı'nı gördüm. Beni bekliyorlarmış. Evren beni tebrik etti ve önceden hiç
görmediğim birşey verdi. O anda karım beni uyandırdı. Ona kızdım, eğer bir kaç saniye daha
uyumama izin verseydi, Devlet Başkanı'ndan ilk defa aldığım o hediyeyi görecektim. Ertesi
gün anneme rüyâmı anlattım. Çok beğendi ve bana, "Eğer birisi rüyâsında bir devlet büyüğünü
görürse, bu onun başarılı olacağına işârettir," dedi. O yüzden bu rüyâyı hiç unutamadım.
Hayatımda da başarılı sayılırım.
Kaydedildiği Tarih : 3.4.1985
- Onyedinci rüya:
Nakleden : Ömer
Dün gece bir rüya gördüm.. Rüyamda bir yüzme havuzuna gidiyorum. Ama mayomu
evde unutmuşum. Otomobilime atlayıp sürüyorum. Eve doğru giderken yolda bur kaza
yapıyorum. İki kişi ölüyor. Ben hemen oradan kaçıyorum. Eve gidiyorum. Birşey olmamış gibi
mayomu alıp taksiyle yüzme havuzuna dönüyorum. Yüzmeye başlıyorum. Sonra havuzun
kenarında otururken, içeri giren bir polis görüyorum. Korkuyorum, ve havuzun içinde düşüyorum.
Uyandım, ve kendimi yerde buldum.
Kaydedildiği Tarih : 9.4.1985
Acaba bu kişi rüyâsında neden bu kadar vurdumduymaz davrandı?.. Acaba hayatta da öyle biri mi?.. Rüya ve yere düşmesi bu açıdan kendisi için bir uyarı mı?
- Onsekizinci rüya:
Nakleden : Tülin
Küçükken çok mutlu ve hayâtından memnun bir çocuk idim. Ancak evde ve okulda hiçbir
problem olmamasına rağmen, zaman zaman beni çok korkutan kâbuslar görürdüm.
Şimdi ise bu rüyâyı komik buluyorum. Acaba böyle bir rüya görmemin sebebi neydi, diye
düşünüyorum.
Kaydedildiği Tarih : 30.4.1985
Keşke o gün gündüz neler yaşadığını bilebilseydik, belki de böyle bir rüya görmesinin sebebini bulabilirdik.
Tülin'in bir rüyâsı daha var.
- Ondokuzuncu rüya:
Nakleden : Yine Tülin'den Rûhi
Tülin annesinin öleceğinden çok korkarmış. Annesinin ağır hasta olduğu bir gün bir rüya
görmüş. Annesinin öldüğünü görmüş, fakat artık bunu kabullenebildiğini hissetmiş rüyâsında.
Ondan bir süre sonra da annesi gerçekten vefat edince, durumu hiç sıkıntı çekmeden
kabullenmiş. Hâlâ da annesini sık sık rüyâsında görüyormuş.
Kaydedildiği Tarih : 30.4.1985
- Yirminci rüya:
Nakleden : Yaşar
Öğle uykusuna yattım ya, o zaman gördüm.. Atatürk hayatta imiş.
Köşkte... Yanına gidiyorum, konuşmak için.. birisi daha var
benimle. Atatürk, "Önce," diyor, "ablamın elini öpün." Ablasını bilmiyorum. Kızkardeşi
Makbule Atadan idi.
Ben de "Onun yanından geliyoruz, öptük," diyorum ve konuşmaya başlıyoruz.
Atatürk yakınlarına "çocuk" diye hitap ederdi. Ben de çok
samimi bir şekilde onun icraatından bahsederken "Ama siz de
bâzen çocukluk yaptınız," diyorum. Çok samimi konuşuyorum.
O da hiç kızmıyor. Yanında birisi var, O müdâhale etmek istiyor. Sonra yorulduğunu imâ ederek gidip bir yer yatağına yatıyor.
Ben de vedâ etmek için eğiliyorum. Yatar vaziyette beni
alnımdan öpüyor. Ve gene, "Ablamın elini öpünüz," diyor...
Bak, şimdi yazarken bile tüylerim diken diken oldu. Heyecanla
uyandım.
Kaydedildiği Tarih : 1.10.2004
ALLAH her ikisine de gani gani rahmet eylesin... Bu rüyâyı şöyle yorumluyorum:
Rahmetli ATATÜRK'ün kendinden önce doğmuş olan Fatma adlı bir ablası, Ömer ve Ahmet adlı iki ağabeyi vardı. Ancak Fatma çok erken, ATATÜRK doğmadan önce ölmüştür. Daha sonra da Ömer ve Ahmet ölmüştür. Aralık 1881’de dördüncü çocuk olarak Mustafa (Atatürk) , 1885'te Makbule (Atadan) , 1889'da Nâciye doğmuş, Nâciye'yi de küçük yaşta veremden kaybetmişlerdir. ATATÜRK'ün ablası FATMA'nın mezarı şimdiki Yunanistan'da olsa gerektir. Tabii yıkılmadı, kaybolmadıysa!.. Bir fırsatını bulup gidip ARAŞTIRMAK, ziyâret etmek GEREKİR.
Makbule Atadan'ın mezarı Ankara, Cebeci mezarlığındadır. Esas mes'ele,
ATATÜRK'ü annesi ZÜBEYDE HANIM'ın mezarı ile ilgilidir.
ATATÜRK'ü hemen hiç sevmeyen AKP iktidârı değil; CHP'li İzmir Belediye Başkanı olacak
namussuz herif, MAKBULE ATADAN'ın kabrinin yanına helâ yatırmıştır!.. DERHAL
KALDIRILMASI LÂZIM!..
Bitmedi!.. Daha önce de ATATÜRK'ün "lâiklik esası"nın ne olduğunu anlamamış olan,
lâikliği dinsizlik sayan densiz ve dinsiz CHP'li yetkililer, merhumenin kabrinin başına
rahmetli Lâtife Hanım tarafından konulan mezartaşını "müze'ye kaldırmış, mezara da
bir kaya dikmiş, üzerine "El Fâtiha" dahi yazmamışlardır! Üstelik bunu da ATATÜRK'ün
isteği olarak göstermişlerdir. Öyle olsa dahi, "El Fâtiha" yazılmaz mı?.. YA "FÂTİHA"
YAZMALI, YA DA O KAYAYI KALDIRILIP, İLK MEZARTAŞI KONMALIDIR!.. Biz bu rüyâyı
bu üç isteğe yorduk.
- Yirmibirinci Rüya:
Nakleden : Utkan
14 Yaşında idim. Yozgat'ta âilemle birlikte idim. Orada kışlar pek soğuk olur. Böyle
soğuk bir kış gecesinde bir rüya gördüm.
Rüyâmda ağabeyim ve ben, bir kaç arkadaş ile kayak yapmak için dağlara gitmişiz.
Bütün gün kayıp güzel vakit geçirmişiz. Dönüş yolunda küçük bir ırmağı geçmemiz
gerekiyormuş. Soğuktan ırmak donmuş. Ben üzerinde yürürken buz tabakası kırıldı ve
suya düştüm. Yüzmeye çalıştım, başaramadım. Boğulmak üzereydim ki, ağabeyim elimi
yakaladı ve beni dışarı çıkardı. Ama kayak malzemem suda kalmıştı. Bunun üzerine ben
tekrar suya atladım. Malzemeye ulaşıp aldım, ama bu sefer ağabeyim yardım etmedi.
Ağlamaya başladım. Arkadaşlar ise uzaklaşıp gitmişlerdi. Nihâyet ağabeyim yardım edip
beni sudan çıkardı. Eve döndüğümüzde annem ve babam bu olayı duyunca çok şaşırdılar.
- Yirmiikinci Rüya:
Nakleden : Yıldız
Ben sık rüya görürüm. Çoğunu hatırlamam ama hiç unutamadığım bir rüyam var.
16 yaşında genç bir kız iken bir rüya görmüştüm. Çok acâip idi. Rüyâmda çok
hastaymışım ve âilem çok endişeleniyormuş. Bilhassa babam... Babam ve ben bir hastaneye
gittik. Doktorun biri beni muayene etti. Babama, "Kızınız çok hasta. Çok geç kalmışsınız.
Yapabileceğimiz bir şey kalmamış.," dedi. Babam çok üzüldü. Eve döndük. Babam, annem,
kızkardeşim, ağabeyim hepsi sürekli ağlıyordu. Ben o gece öldüm. Ama onları görüyor ve
seslerini duyuyordum. Bu çok acâipti. Onlarla konuşmak istedim, beni duymadılar.
Sabah uyanınca, rüyâmı anneme anlattım. Bana güldü, birşey demedi. İki gün sonra çok
kötü şekilde hastalandım. Uzun süre hasta kaldım. Ama hastaneye gitmek istemedim.
Babam çok kızmıştı.. Şimdi ne zaman hastalansam, aklıma bu rüya gelir. Bilmem bu rüyâda gelecek için bir işâret var mı?.. Sağlam kız kendini rüyâsında
hasta görüyor ve iki gün sonra hastalanıyor. Rüyâdan dolayı da hastaneye gitmiyor.
Acaba gitseydi, yanlış tedâvi uygulanıp, ölecek miydi?.. Bilemeyiz.
- Yirmiüçüncü Rüya:
Nakleden : Rânâ
Son bir kaç gün benim ve âilem için çok kötü idi. Âilenin en küçük ferdi erkek kardeşim
ağır hasta idi..Dün gece bu şartlar altında bir rüya gördüm.
Rüyâmda ben ve erkek kardeşim uzun ve karanlık bir yolda yürüyoruz. Birden ilerde
kapalı bir kapı görüyoruz. Bir ses duyuyoruz. Kapının arkasında bir köpek var! Bunun üzerine
geri dönüp koşmaya başlıyoruz. Yolun sonunda bir ışık görüyoruz. Işık gittikçe daha parlak
oluyor. Ama yol bir türlü bitmek bilmiyor. Birden karşıda iki adam görüyoruz. Üzerlerinde yeşil
elbiseler var ve at sırtındalar. Onlar bize yardım ettiler ve yol bitti. Sonra kendimizi deniz
kenarında dinlenirken gördüm. Kardeşim ve ben dalga seslerini dinliyorduk.
Ben rüyâlara, rüyâların çıkacağına inanırım. İnşaallah bu rüyâm da çıkar ve kardeşim
iyileşir. Bizce bu hem "şuuraltının etkilediği rüyalar" grubundan, hem de gelecek hakkında müjde
veren bir rüya... Çünkü çocuk iyileşti. At sırtında yeşil elbiseli iki kişi
onları kurtarmıştı ya!..
- Yirmidördüncü Rüya:
Nakleden : Zehra
Herkes rüya görür. Bâzı rüyâlar heyecanlı, bâzıları kokutucudur. Altı ay önce ben böyle
bir rüya gördüm, çok heyecanlandım.
Rüyâmda bir sünnet düğününe gitmişim... Bir odadaki masanın üzerine çantamı bıraktım,
düğünün olduğu salona geçtim. Kuzenimle dans etmeye başladım. İki saat sonra o odaya
gidince, çantamı bulamadım. "Benim çantam nerede?" diye bağırdım. Etrafıma bir sürü insan
toplandı. Ağlamaya başladım. "Çantamı çaldılar," dedim. Çantamda 50.000 lira, hüviyetim,
bir çok önemli evrak, annemin hüviyet kartı varmış. Annemle birlikte karakola gittim. Çantamın
çalındığını söyledim. Polisler ifâdemi aldılar. Sonra eve döndüm. Son derece üzüntülüydüm,
çünkü bir çok belge gitmişti.
Sabah uyandığımda, bunun rüya olduğunu görünce, çok memnun oldum. Eğer gerçekten
o belgeleri kaybetseydim, ölürdüm! İnşaallah bir daha böyle rüya görmem. Belki de kıymetli eşyalarını daha dikkatli muhafaza etmesi için uyarıcı bir rüya.
- Yirmibeşinci Rüya:
Nakleden : Şermin
Benim babam 68 yaşında... 11 Yıldır otomobil kurllanıyor ama, iyi bir sürücü değil.
Herhalde yaşından dolayı. Ayrıca çok meşgûl. Çok çalışıyor. O yüzden de dalgın birisi...
Kötü araba kullanmasına bunlar sebep oluyor. Bir kaç önemsiz kaza geçirdi. Ondan dolayı
arabayla başka bir şehre gitmek için yola çıktığında hep endişelenirim.
Her yaz, annemle babam iki aylığına Foça'ya giderler. Onlar gidip dönene kadar hep
merak ederim.
Geçen yaz, annemlerin dönmesinden bir kaç gün önce bir rüya gördüm. Rüyâ değil,
kâbustu! Âilem Ankara'ya dönerken bir kaza geçirmiş ve ölmüşler. Hiç inanmak istemiyorum.
Ağlamak istiyorum, ama ağlayamıyorum. Birden uyandım!.. Her tarafım ter içindeydi. Bunun bir
rüya olduğunu anlayınca, çok sevindim. Yine de onlar gelinceye kadar endişem sürdü.
Geldiklerinde de onlara rüyâmdan bahsetmedim. Bu da bizim başta belirttiğimiz "şuuraltının etkilediği rüyalar" grubundan... Gündüz endişe
ediyor, gece kâbus görüyor.
- Yirmialtıncı Rüya:
Nakleden : Yaşar
- Hayırdır inşaallah... 1976 yılıydı... Rüyâmda kapı çalınıyor. Açıyorum. Tanımadığım bir kadın,
"Bir kızımız oldu," diyor... Uyanınca bir anlam veremiyorum.
Sabah işe gitmek için evden
çıkarken, karşı dairedeki Ali Rıza Bey'i görüyorum. Birden rüya ile onu birleştiriyorum. Çünkü
karısı hâmile ve erkek evlât bekliyor. Karısının karnını gören herkes te ona "Oğlun olacak,"
diyormuş. "Dostum, kızın olacak, rüyâsını gördüm," diyorum. Bozuluyor ve inanmıyor...
Bir kaç hafta sonra gündüz kapı çalındı. Tanımadığım ama rüyâmdaki kadın, "Bir kızımız
oldu," dedi. Meğer Ali Rıza Bey'in karısı doğum yapmış, o kadın da karısının annesi imiş!.. İşte gelecekten haber veren bir rüya... Belki de kendini erkek çocuğa pek hazırlamış olan
Ali Rıza Bey'in birden kız çocukla karşılaşınca tatsızlık çıkarmasını önlemek için, komşusu
böyle bir rüya görüp kendisini uyarmış... Neyse ki, Ali Rıza Bey'in ikinci çocuğu erkek olmuş.
- Yirmiyedinci Rüya:
Nakleden : Tülây
- Hayırdır inşaallah... 7 ay kadar önce bir rüya gördüm. Rüyâmda çalıştığım hastanedeyim
ve bir çocuğu muayene ediyorum. Meslekdaşım doktor da bir hastayı muayene etmekte...
Yalnız o meslektaşım tekerlekli sandalyede çalışıyor, çünkü bacakları tutmuyor. Meslekdaşım
muayenesini bitirdikten sonra ayağa kalkıp yürüyor ve muayenehâneden çıkıyor !.. Buna çok
şaşırıyorum, çünkü o felçli... Sonra kendi kendime diyorum ki, "Demek ki rôl yapıyormuş.
Ankara'dan gitmek istemiyor, tâyinle falan." Sevdiğim bir arkadaş olduğu için çok mutlu
oluyorum.
Uyandığımda da çok mutluydum. Çünkü gerçekten felçli bir arkadaşım var. O
duyguyla hocam profesörle konuşup arkadaşım için birşey yapılıp yapılamıyacağını sordum.
Bana yapılacak birşey olmadığını söyledi. İşte o zaman çok mutsuz oldum. Bu rüyâ iki türlü yorumlanabilir. Birincisi, bu doktor kızımız, arkadaşının yürümesini o
kadar istiyor ki, rüyâsında yürüdüğünü görüyor... İkincisi, rüya onun aracılığı ile o felçli
kişiye bir mesaj iletiyor olabilir. Yâni, "Herşey sana bağlı, istersen yürüyebilirsin," diye.
- Yirmisekizinci Rüya:
Nakleden : Hâlit
- Hayırdır inşaallah...Herkes rüya görür ama çoğunu unutur. Bu fizyolojik bir kuraldır.
Buna rağmen, ben gördüğüm bir rüyâyı hâla unutamıyorum.
Küçükken evimiz deniz kıyısında olduğu için sık sık yüzmeye giderdim. Evin yanında
bir de dere vardı. Bir gün hava çok sıcaktı. O gün bir denizde, bir derede pek çok kere
yüzdüm. Ama deniz suyu ile dere suyu arasındaki ısı farkı olması yüzünden üşüttüm, akşam
hastalandım, yatağa düştüm. Gece ateşim çok yükseldi. O zamanlar bulunduğumuz yerde
doktor yoktu. En yakın hastane de kasabada idi, gitmek mümkün değildi. Bu yüzden
babaannem bana kendi hazırladığı birşey içirdi. Çok kuvvetli bir ilaçtı. İyi geldi. Onun
sâyesinde uykuya dalabildim.
Rüyâmda ne olduğunu bilmediğim bir şey beni çok etkiledi. Ne olduğunu hatırlamıyorum.
Gittikçe bana yaklaşıyordu ve yaklaştıkça büyüyordu. Kaçmaya çalıştığımı hatırlıyorum ama,
kaçamadım. Üzerime yüklendi, onun altında ezildiğimi hissettim. O acâip şey hâlâ büyümekte
idi, bunu asla unutamıyorum. Sonunda kendimi ölecek gibi hissettim ama yapabileceğim
birşey yoktu!
Birden alnımda soğuk birşey hissettim ve babaannem tarafından uyandırıldım. Herhalde
bağırmışım ki, bana "O ağırlıkla ne oldu?" diye sordu. Ne dediği, neden bahsettiği hakkında
hiçbir fikrim yoktu. Sâdece kötü bir rüya gördüğümü biliyordum. Bu, herhalde babaannemin
verdiği o tuhaf ilaçtan dolayı idi. Bence gördüğü kâbus ateşli hastalıktan dolayı... . Tabii bünyenin zayıflaması sebebiyle
Geri bir Varlığın etkisine girmiş de olabilir. Geri Varlıklar insanlara rûhen veya bedenen zayıf
oldukları zaman musallat olurlar.
- Yirmidokuzuncu Rüya:
Nakleden : Suzan
Ben hep kısa ve saçma rüyâlar görürüm. Bir gece rüyâmda kendimi bir otobüste gördüm.
Sorun şuydu ki, o çok büyük otobüsü ben kullanıyordum!.. Halbuki ben otomobil sürmesini
bile bilmem! Otobüsü durdurmak istedim, ama kontrol edemedim. Otobüs son sür'at gidiyordu.
Birçok trafik ışığı gördüm, geçtim. Hepsi kırmızı idi!.. Üstelik yol da kalabalık idi, yoğun bir
trafik vardı. Gittikçe artan sür'atle giderken uyandım. Saçma, demiyelim de, tuhaf bir rüyâ... Herhalde şuuraltındaki bir takım tepkimeleri
yansıtıyor. Suzan haddi olmayan büyük işlere kalkışıyor ve yanlışlar yapıyor olabilir.
- Otuzuncu Rüya:
Nakleden : Nüket
Ben genelde rüyâ görürüm ama, bulanık şeyler hatırlarım. Eğer rüyâyı sabaha karşı
görüyorsam, o zaman hatırlarım. Bir kişi veya bir olay beni etkilediyse, o gece onun
rüyâsını görürüm. Ama geçenlerde beni çok şaşırtan bir rüyâ gördüm.
Rüyâmda liseden bir arkadaşımı gördüm. Ancak gündüz onu hatırlatan bir olay olmamış,
bir kimseyle de karşılaşmamıştım. O kız 3 sene önce evlenmiş, ve kocasının işi dolayısiyle
İzmir'e yerleşmişti. Rüyamda âilesini ziyâret için kocasından izin alıp Ankara'ya gelmiş.
Ona "Çocuğun var mı?" diye soruyorum. Henüz olmadığını söylüyor. Kirli havasına rağmen,
Ankara'yı İzmir'den daha çok sevdiğini, İzmir'de yaşamaktan bıktığını anlatıyor. "Keşke
Ankara'ya gelebilseydim," diyor. Rüyâdan başka bir şey hatırlamıyorum. Kızın adını da
çıkaramadım.
Bir gün televizyonda "Piyâle Oğulları" diye bir reklâm gördüm. Birden kızın adı aklıma
geliverdi: PİRÂYE!.. Çok enteresan!.. Aradan zaman geçmesine rağmen, o kızla ilgili gördüğü rüyâyı
unutmamış. Hattâ farkında olmadan "Kimdi bu kız?" merak eder, dururmuş.
Ne diyelim, bütün rüyâlar hayır olsun!..
Daha çok var... İlerde yazarız. Ama şimdi isterseniz, siz bize enteresan rüyâlarınızı
yazın. Biz de siteye çıkaralım... İsterseniz yorum yapın. Onu da yayımlayalım.
Ruhi Selman
selman@journalist.com
- BİR SPİRİTUALİSTİN DÜNYASI - ANA SAYFA
Kaydedildiği Tarih : 17.11.1985
Bu rüyâyı hiç unutmam.
Kaydedildiği Tarih : 17.11.1985
Kaydedildiği Tarih : 17.11.1985
Kaydedildiği Tarih : 17.11.1985
Kaydedildiği Tarih : 2.7.1985
Kaydedildiği Tarih : 17.11.1985
Kaydedildiği Tarih : 17.11.1985
Kaydedildiği Tarih : 1.11.1985
Kaydedildiği Tarih : 17.11.1985
Kaydedildiği Tarih : 17.11.1985
- BİR TEBLİĞ
- ÖLÜM VE SONRASI
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 1
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 2
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 3
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 4
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 5
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 6
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 7
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 8
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 9
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 10
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 11
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 50
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 51
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 52
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 53
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 54
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 55
- ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 57
- BİR OBSESYON VAK'ASI
- ÖTE ÂLEM'DEN ŞİİRLER - 1
- RÜYÂLAR - 1
- RÜYÂLAR - 2
- REİNKARNASYON - 1
- REİNKARNASYON - 2
- ANADOLU'DA REİNKARNASYON ŞİİRLERİ
- İRLANDALI ŞÂİR JAMES CLARENCE MANGAN ANADOLU'DA MI
YAŞADI?
- FİNCAN CELSELERİ - 1
- FİNCAN CELSELERİ - 2
- FİNCAN CELSELERİ - 3
- EKMİNEZİ ÇALIŞMASI
- RÛHÎ FİLİMLER - 1
- ENTERESAN RÛHÎ OLAYLAR
- ERGUN ARIKDAL VE SÂDIKLAR PLÂNI'NI TENKİT
- BÜLENT ÇORAK VE DÜNYA KARDEŞLİK BİRLİĞİ SAFSATASI
- CENAP BAŞMAN VE MARON TARİKATI
- SAPKIN RAEL TARİKATI
- TRANSANDANTAL MEDİTASYON KANDIRMACASI
- MELEKLER'DEN MESAJ ALDIĞINI SANAN ŞAŞKINLAR
- ŞEYTANA TAPAN SATANİSTLER
- MEKTUPLAR
- SAPKIN RAEL TARİKATI
- TRANSANDANTAL MEDİTASYON KANDIRMACASI
- EKMİNEZİ