BİR SPİRİTUALİSTİN DÜNYASI

CEMAL BAŞMAN VE MARON TARİKATI

Politikacılar'ın, Dolandırıcılar'ın, Şeyh-Şıh-Mürşit Bozuntuları'nın, Sözde Uzaylılar'ın, Aldatıcı Ruhlar'ın, Cin ve İnsan sûretindeki Şeytanlar'ın insanları kandırmada kullandıkları değişmez bir metot vardır. Çok konuşmak, düzgün konuşmak, ağdalı-alangirli kelimelerle konuşmak, anlaşılmaz konuşmak ama çok önemli şeyler söylüyormuş gibi konuşmak!.. Böyle konuşanlar, birçok yanlışın arasına kattıkları bir-iki doğru cümle ile halkı kendilerine bağlarlar.

Yukarıdaki "Cin ve İnsan sûretindeki Şeytanlar" ifâdesi bize âit değil, Kur'an-ı Kerim'den...

- "Kul e'uzü birabbin nâsi Melikin nâsi İlâhin nâs
Min serril vesvâsil hannâs
Ellezî yüvesvisü fî sudûrin nâsi Minel cinneti ven nâs."

Nâs Sûresi... Ne demek bu?..

- " De ki: sığınırım ben insanların Rabbine,
İnsanların Melikine [mutlak Sâhip ve Hâkim'ine],
İnsanların İlâhına,
O sinsi Vesveseci'nin şerrinden!
O ki, insanların göğüslerine vesvese verir.
Gerek Cinler'den, gerek Ensanlar'dan (olup ta kötü düşünceler veren)
bütün Vesveseciler'in şerrinden Allah'a sığınırım!"

VESVESE , "kuruntu, yanlış ve yersiz düşünce, evham, bir konuyla ilgili kötü ihtimâlleri akla getirip tasalanma, işkil, olmayacak bir şeyin olacağını sanma, vehim, temelsiz sanı, gereksiz zan, boş kanı, yanlış kanaat" mânâlarına gelir... Bu Vesveseciler Peygamberler'e dahi musallat olurlar:

- "Böylece biz, her Peygamber'e, İnsan ve Cin Şeytanları'nı düşman kıldık.
Aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar.
Eğer Rabbin dilemiş olsaydı onu yapamazlardı.
Onları ve iftirâlarını (yalanlarını) bırak."

(En'am Sûresi , 112. Âyet)

ALLAH, "Onların şerrinden Rabbinize sığının" dediğine göre, bu Cin ve İnsan sûretindeki Şeytanlar biz insanlara da Obsesyon olup, "yanlış bilgiler, yersiz düşünceler, temelsiz zanlar, boş kanaatler" uyandırabilirler. İnsanları kandırırlar, yanlışa sevkederler, zarara ve sıkıntıya sokarlar. Dünya hayâtında Politikacılar, Dolandırıcılar, Şeyh-Şıh-Mürşit Bozuntuları öyle yapmıyor mu?..

Bitmedi... Bakın, bir başka sûrede Cinciler'in ve onlarla irtibâta geçenlerin durumu anlatılıyor:

- ""Bir de şu gerçek var: İnsanlardan bazı adamlar,
cinlerden bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki, onların azgınlıklarını arttırırlardı.
O insanlar da, (ve Cinler) sizin zannettiğiniz gibi, Allah'ın ebedîyen hiç bir kimseyi
öldükten sonra diriltmiyeceğini zannetmişlerdi.
'Doğrusu biz (Cinler topluluğu) Melekler'i dinlemek için) semâyı yokladık da,
onu (Melekler'den ibâret) çok kuvvetli bekçiler
ve şihablarla (akan, yıldırım gibi yakıcı yıldızlarla) doldurulmuş bulduk.
Ve biz doğrusu (geçmişte) orada dinlemeye uygun oturulacak yerlerde oturduk.
Ama şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir şihab bulur.
Yeryüzü'nde olanlara kötülük mü murad edildi,
yahut Rableri onlara bir iyilik mi dilemiştir, doğrusu biz bilemeyiz.
'Doğrusu aramızda iyiler de vardır, bundan aşağı bulunanlar da vardır.
Biz, türlü türlü yolda olan topluluklardık.
(Artık) şu gerçeği şüphesiz anladık ki,
biz Yeryüzü'nde bulunsak da, Allah'ı âciz bırakamayacağız.
Başka yere kaçmakla da (O'nun) Elinden kurtulamayacağız,' (dediler.)"

(Cin Sûresi , 6-12. âyetler)

İşte biz Spiritualistler de Ruhlar Âlemi'nde böyle durumlar ile çok karşılaşırız. Bâzı topluluklarda Geri ve Aldatıcı Ruhlar, bâzı topluluklarda Cinler olur-olmaz yalanlar, iddialar, vaadler ile insanları kandırırlar... Çok üstün, erişilmez mertebelerden, plânlardan eşi-benzeri olmayan Tebliğler aldığını sanırsın... Sonra bir bakarsın, bunların Dünya hayâtında sana hiçbir yararı olmadığı gibi, senin inanç sistemini yıktığını, sinir sistemini allak bullak edip ruh sağlığını bozduğunu görürsün. Çünkü sana bilgi verenlerin Yukarı'dan bilgi almaları zâten mümkün değil de; çalmaları kesinlikle önlenmiştir!.. "Biz bilemeyiz" diyor Varlık!..

Öyleyse alınan "tebliğler"in değerli olup olmadığını tesbit etmeye yarayacak bir mihenk taşı olmalı!.. Olmalı ki, elimizdeki nesne altın mı, bakır mı, bilelim... Var mı böyle bir mihek taşı Ruhiyatçılar, Spiritualistler için?..

Var!.. Anlatması uzun ama başlıyalım... Yukarıdaki âyetler ALLAH'tan Peygamberimiz MUHAMMED MUSTAFA'ya (s.a.v.) bir MELEK vâsıtasıyla VAHİY olarak TEBLİĞ edilmiştir. Aslında tüm KUR'AN, CEBRÂİL vâsıtasıyla Peygamberimiz'e VAHY edilmiş bir TEBLİĞLER topluluğudur. Bütün Peygamberler'e MELEKLER aracılığı ile VAHİY inmiştir.

Asla kıyas edilmez ama, "teşbihte hatâ olmaz" kavramına sığınarak Peygamberler'i bir Medyum'a, Melekler'i Ruhlar'a, VAHİY olan TEVRAT, ZEBUR, İNCİL ve KUR'AN âyetlerini TEBLİĞLER'e benzeterek deriz ki, "EN BÜYÜK, EN ÜSTÜN TEBLİĞ KUR'AN-I KERİM'dir. ALLAH KELÂMI'dır. EĞRİSİ, YANLIŞI YOKTUR!.. Bizim sıradan Ruhlar'dan, şuradan buradan aldığımız "TEBLİĞLER" için MİHENK TAŞI'dır!.. Sâdece onlar için değil; KUR'AN daha önceki, TEVRAT, ZEBUR, İNCİL gibi kutsal sayılan metinler için de bir mihenk taşıdır...Tebliğler'i mihenk taşına vurmanın nasıl yapıldığını RÜYÂLAR ve KUTSAL İLYA YORTUSU hakkındaki Celse İncelemeleri'nde gösterdik. Şimdi aynını CEMAL BAŞMAN'ın yazılarını "tebliğleri"ni incelerken yapacağız...

Bakın, Nur Sûresi'ndeki âyetler ne diyor:

- "Allah, göklerin ve yerin nurudur.
O'nun Nûru'nun temsili, içinde lâmba bulunan bir kandil gibidir.
O lâmba bir billûr içindedir; o billûr da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir
ki, doğuya da batıya da nisbet edilemeyen mübârek bir ağaçtan çıkan yağdan tutuşturulur.
(Bu öyle bir ağaç ki) yağı, nerdeyse, kendisine ateş değmese bile ışık verir.
(Bu ışık) nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nûruyla hidâyete iletir.
Allah insanlara (işte böyle) misal verir; Allah her şeyi bilir."

(Nur Sûresi , 35. Âyet)

Şimdi daha önce yazdığımız bir şeyi hatırlayın: Rahmetli Enis Behiç Koryürek, Çedikçi Süleyman Çelebi ile bir tesâdüf (acaba öyle mi?) sonucu İrtibat'a geçmiş, ondan üstün tebliğler, şiirler almış idi. Fincan Celseleri bir süre devam etti. Sonra Yazı ile tebliğ alındr, nihâyet bir gün Süleyman Çelebi,

- Kelâma gel, Fânus!

diyerek ona Kalem'i bıraktırdı ve Tans'a giren Enis Behiç Bey bundan sonraki Tebliğler'i konuşarak dile getirmeye başladı. Şiirlerdeki üslûp, vezin, kelimeler Enis Behiç Bey'in şiirlerinden ve yazdığı temalardan farklıydı.

Merhum Süleyman Çelebi, "medyum" mânâsında, Enis Behiç Bey'e "Fânus" diye hitap ederdi. FÂNUS , "bir ışığın üstüne konmuş cam veya billûr mahfazadır. Süleyman Çelebi'ye göre, Nûr'un içine dolup dışarıya aydınlık saçtığı fâni kâlptir, böylece Rûh'un verdiği ilham ile yazan veya söyleyen Medyum tabiatlı insandır."

Yine "teşbihte hata olmaz" anlayışına sığınarak diyoruz ki, Süleyman Çelebi'nin fânus târifi, âyetteki "lâmbanın içinde olduğu billûr" tanımına uymuyor mu?.. Yine Süleyman Çelebi'nin ""Nûr'un içine dolup dışarıya aydınlık saçan fâni insan" ifâdesi; âyetteki "lâmba mübârek bir ağaçtan çıkan yağdan tutuşturulur, üzerindeki billûr yıldız gibidir, ışığıyla insanları hidâyete yönlendirir" meâlindeki kısımla bağdaşmıyor mu?..
Biz deriz ki, Hz. MUHAMMED'de tezâhür eden vahiy, EN YÜKSEK TEBLİĞ'dir. Hz. MUHAMMED, hiçbir başka kimsenin seviyesine ulaşamıyacağı EN YÜCE MEDYUM'dur!.. Teşbihte hatâ varsa, affola!..

Şimdi gelelim Cenap Başman'a... kendini hem Muhammed, hem Atatürk, hem de İsa olmuş, çeşitli dönemlerde Dünyâ'ya gelerek bizleri kurtarmış, hatta Tanrı olmuş biri zannediyor!.. Artık bu safsataları ona yutturan bir Geri Ruh mu, bir Cin mi, bilemeyiz!

Adam 14.5.2017'de ölmüş...
Ölmüş adamın ardından konuşmak doğru değil, ama ne yapalım, verdiği zarar büyük...
Onun için yazmak zorundayız.

Bülent Çorak'ın zırvalarını eleştirirken İnternet'teki yazılarından yararlandığımız Cemâl Dağaşan, Maron Tarikatı'na da el atmış, önemli tesbitlerde bulunmuş... Onun değerlendirmelerini naklederek işe başlayalım. Aralarda bizim yorum ve eklentilerimiz olacak.

- "Tam adı Ökkeş Cenap Başman'dır.
http://www.ozeldedektif.com adresindeki yazı olayı, komedi boyutundan dumur ve dehşet boyutuna sürüklüyor insanı!..
Basın onları 'Maron Tarikatı' olarak tanıdı. Seksenli yıllardan beri bu ülkede cirit atıyorlar.
Başlarında Cenap Başman adında hasta bir adam vardır. Cenap Başman, ben aralarına sızdıktan bir sene sonra
kendini 'tanrı' ilân etti ve tüm dernek yönetimini kendi etrafındaki râhipleri olarak tanıttı.
Tarikat içindeki adı 'Axoy Amon', (yâni Kutsal Tanrı)...
Atlantis'i kuran Cenap, bir süre sonra da imparator oldu. Atlantis gizli dilini öğretmeye başladı.
Ne komiktir ki, kendisi hem Tanrı, hem Hz. Muhammed, hem Atatürk, hem de Hz. İsâa olmuş,
çeşitli dönemlerde Dünyâ'ya gelerek bizleri kurtarmış!..
Vay!.. Adama bak be!.."

"Şimdi de 2013'de kopacak kıyâmette bizi kurtaracakmış... Enteresan bir durum ki,
piyasada Ö. Cenap Başman imzalı, Piramit Yayınevi (kendine âit yayınevidir)
tarafından binlerce kitabı satılarak zehirlemeye devam ediyor ve hiçbir şey yapan yok!..
Kendisi 'Aktif Varoluş Teknolojisi' ve 'Uzaylılar Gizemi' gibi üç-beş tâne saçmalık karalamış,
insanlara yutturuyor. İster istemez insan Reha Muhtar gibi 'Nerede bu Devlet?' deyiveriyor...
Bu insanlar nasıl bu kadar rahat ortalıkta cirit atabiliyorlar?.. Komik!"

"Her neyse, bu kadar komedi yanısıra işin acı yanı, bu adama inanan İstanbul, Çanakkale,
İzmir, Adana gibi büyük şehirlerde dernek kurumları ile binlerce insan var.
Hepsi de onun tarafından kurtarılmayı bekliyor. Ah, benim koyun vatandaşım!..
Ne desen, inanır!.. Böyleleri de parsayı götürüyor!.. Yazık!.."

"Ancak bu durumun daha da vahim yanı, dernek içinde üst düzey asker, biyolog,
kimyager ve fizikçiler gibi inanılmaz derecede bilim içinde olan insanların olması...
Anlaşılan kandırılmamak için akademisyen olmak yetmiyor!.."

"Dernekleri içine sızdığımda, Harun Kolçak bu yalanlara kanmış
ve toplantılarını İstanbul'da evinde yapacak kadar kandırılmıştı.
Her neyse ki, o da bu adamın hasta olduğunu anladı...
Ama bunu anlaması nerdeyse bir sene sürdü ve
anlayana kadar İstanbul'da Gdak, yani Grup Başkanlığı yaptı."

"Eylem Yiğitalp... Ah, benim güzel arkadaşım...
Bu grubun içinde tanıdığım ve bana en yakın olan insandı.
Bir süre Kanal D'de çalıştı. Çok zeki bir kızdır,
ama kendini çok acı bir şekilde harcadı. Çok zarar gördü.
Geçen sene 'Cenap Amca' dediği Cenap Başman'la evlendi...
Cenap karısını ve çocuğunu terk ederek, bir süre İstanbul'da yaşadı
ve Eylem'i kandırarak kendisi ile evlenmeye mecbur etti.
Eylem'in âilesinin bu duruma karşı çıkmamaları da ayrı bir garipliktir...
Ve şu anda karnında Cenap Başman'ın bebeğini taşıyor.
Bu bebek şimdiden Tanrı'nın oğlu olarak ilân edilmiş durumda...
Eylem de hâliyle İsâ'yı doğuran Meryem Ana olacak."

"Cenap Başman, Atlanta Teknolojik Uzay Bilim Derneği
ve yeni oluşumları Evrensel Kenetleşim Derneği hakkında tarafımca yapılan incelemeler
ve basında haklarında yaptığım açıklamalar suç duyurusu kabul edilmiş
ve haklarında tahkikat başlatılmıştır. Cenap Başman belki dernek çatısı altında olduğu için,
belki de yaptıkları mahkemede ispat edilemeyeceği veya yeterli olmayacağı için serbest kalacak.
Siz bu adama ve derneğine dikkat edin! Ve bu kuruluşlara kanmayın!"

- " 'Türkiye'de Şeytan'ın lânetinden kendilerini Uzaylılar'ın kurtaracağına inanan bir çok grup ve örgüt var.
Bunların en önemlilerinden biri de liderliğini Cenap Başman'ın yaptığı 'Maron tarikatı' diyor Aksiyon dergisi..."

"Derginin geçmiş senelerde yayımlanan bir sayısındaki haberde, Antalya'da toplu intiharları engellenen
bir grup gençlerle birlikte, tekrar gündeme gelen bu UFO ve Uzaylı kaynaklı örgütlerin
çeşitli zamanlarda bir çok intihara sebep olduklarını ve bu gruplardan en önemlilerinden birinin de
Adanalı bir eczâcı olan Cenap Başman'ın liderliğindeki, Maron Tarikatı olduğunu
ve bu tarikatın üyelerinin 2013'de Kıyâmet'in kopacağına
ve Atlanta Medeniyeti'ni tekrar kuracaklarına inandıklarını bildirildi."

"Tarikat içersinde mühendisten öğretmene ve profesörlere kadar toplumun bir çok kesiminden kişi var...
Aksiyon dergisi, 'Başman kendisinin Peygamberler'in Enkarnesi olduğunu
ve ancak kendisiyle birlikte olanların Kıyâmet'ten kurtulabileceğini yazıyor', diyor haberinde..."

"Maron adı verilen hareketin eski yöneticilerinden olduğunu söyleyen Dr. Ünal Yılmaz,
'Başman'ın Medyumik bazı özelliklerinin olduğunu, insanların Şeytan ile korkutularak
gruba bağlandığını' aktarıyor. Yine eski üyelerden dedektif Dr. Joseph Erdem ise şunları söylüyor:
'2013'de Kıyâmet'in kopacağını, Hıristiyan veya Müslüman, kim olursa olsun,
onların yanından ayrılmazsanız, bundan kurtulacağınızı söylüyorlar,
Başman >hadi evlâtlarım, bugün ölüyoruz< dese, arkasından gidecek çok sayıda insan vardır.' "

"UFO Araştırmaları Merkezi Başkanı Haktan Akdoğan ise bu grupları
'UFO'ların bilinmezliğini kullanan şarlatanlar' olarak niteliyor".

"Evet, böylece bu araştırmanında sonuna gelmiş bulunuyoruz...
Yurtdışında UFO tarikatları ile ilgili oldukça kötü sonuçlanmış birçok olay var.
Ülkemizde ise bu tarikat sınıflarına yeryer girdiği anlaşılan,
yeryer de benzerlik gösteren zaman zaman medyada boy göstermiş,
irdelenmiş ve yaptıkları yanlışlar ortaya dökülmüş, tutarsızlıkları anlatılmış
iki grup var gözüküyor. Umarız bu iki gruptan da gelecekte kötü sonuçlar alınmaz
ya da alınmadan engellenebilir."

"Bu yazının hazırlanmasındaki amaç birilerinin kötülenmesi, yargılanması değil...
Amacımız, eğitimsiz, her söylenene inanabilecek düzeyde bulunan ve mânevî boşlukta olan
insanların hem yurtdışı, hem de yurtiçinden bâzı oluşumlara, gruplara ve örgütlere katılırken
bu yazıdan faydalanarak kandırmacaları ve doğruları görmeleri,
kendilerine bu yazıdan pay çıkartmaları, daha dikkatli olmaları
ve aklın yolundan ayrılmamalarını sağlamak düşüncesidir."

İşte böyle yazmış Cemâl Dağaşan... Kendisine şükran borçluyuz. Bizi aydınlattı. Hattâ söyleyecek söz bırakmadı. Yalnız bir eksik var. O da Cenap Başman'ın kendisini nasıl tanımladığı... Hani, bir insan megalomanyak olur da, manyakların manyağı olur da bu kadar mı olur? Aşağıdakiler "Cenap Başman'ın (Axoy Maturamon) Göksel Varlığı'ndan akışa geçirdiği Seslenişi" imiş:

- Ben AMON! Güneşimin Kaynağı RA Adına, siz evlâtlarımı sevgiyle selâmlıyorum.

Sizlere, Ana hasatçı fonksiyon göstermekle yükümlü bulunan Tanrısal
ve Tanrıüstü Tanrısal Odaklar olan evlâtlarıma vermek istediğim
"RAKHAKTİF DİNGİN RA ANA PROGRAM BÜTÜNSELLİĞİ" hakkında açıklamalar
yapmak istiyorum. Ancak önce çok önemli olan ve bâzı canlarım tarafından
yanlı bakışlarla ters olarak değerlendirilen bir konu hakkında bâzı
açıklamalar da yapmak istiyorum.

"Tövbe hâşâ!" demekten ağzım yoruldu. Bu dili bozuk, Türkçe yoksunu tımarhânelik zavallıya göre, "Tanrısal Odaklar" ve "Tanrıüstü Tanrısal Odaklar" varmış!.. "Ana hasatçı fonksiyon göstermekle yükümlü" imişler... "Ana"yı anladık ta, "Hasatçı" ne oluyor? Ana doğurgan olduğu için, hadi, "ürün verecek" diye düşünebiliriz, ama bu ürün vermiyor, hasat ediyor, yâni ürünü topluyor... Tanrısal odaklar bize bu hasatçı fonksiyonu göstermekle yükümlü imişler... Öğretmek değil, göstermek... Yâni, bir gösteri yapıp gidecekler belki... Konuşan da Göksel Varlık Cenap Başman imiş ama, aslında kendisi AMON'muş... Yâni Eski Mısır şehri Teb'in Baş Tanrısı... AMON, Mısırlılar'a göre ilk Tanrı'dır ve bütün Tanrıların Tanrısı'dır. Eşi AMUNET'le birlikte Tanrı'dır. Kutsal hayvan simgeleri kaz ve koçtur. Amen, Amun, Ammon, Amoun diye de geçer. Amen, "saklı olan" demektir.... Cenap Başman'ın evlâtları Tanrısal ve Tanrıüstü Tanrısal Odaklar imiş... Onları Eski Mısır Güneş Tanrısı RA adına selâmlamış ve RA'nın ana programını öğretecekmiş... Aradan 2.000 ilâ 5.000 yıl geçmiş, KUR'AN gelmiş, İSLÂM gelmiş, ama beyimiz AMON'da, RA'da kalmış!.. Üstelik te kendisi AMON, yâni Tanrılar'ın Tanrısı imiş!.. Vay be!.. Neyse, devam edelim zırvalara:

- Çekirdek Dünyâ'da Kendimi Kendimde Yarattığım târih; Çekirdek Dünya zamanıyla
29 nisan 1998'dir.

Çekirdek Dünyâ'da ilk etapta bedenlenişim, DABADDAH adıyla bilinen ve Rahim Veçhem
olan makromla şimdi ADANA olarak bilinen, Atlantia'nın merkezi ADEN’de olmuştur.

Dünyâmız neden "Çekirdek Dünya" oluyor?.. Bu Dünyâ'dan birşeyler mi doğacak?.. Yâni, Dünyâmız yavrulayacak, küçük küçük mini mini yeni dünyâlar mı olacak?.. Yoksa bir ağaç gibi büyüyecek, çiçek açacak, sonra o çiçekler meyve verecek, minik birer dünya mı olacak?.. Cenap Başman kendinde kendini kendi yaratmış!.. Halbuki şarkı bile "Tanrım, beni baştan yarat" diyor!..

Bizim bir çalışma usûlümüz var. Hiçbir kelime ve kavramı "anlaşılmaz" bırakmak istemeyiz. Bakalım, yukardaki cümlelerden neler çıkacak?... Cenap Başman'ın "Rahim Veche"si (hâşâ!) Dabaddah diye bilinen "makro"su imiş!.. ALLAH'ın RAHİM VECHESİ olur, beşerin değil!.. RAHİM, "pek çok merhamet edici, verdiği nimetleri iyi kullananları daha büyük nimetler vermek sûretiyle mükâfâtlandırıcı" demektir. ALLAH'ın Güzel adlarından biridir. İnsan için kullanılmaz. MAKRO, "büyük" demek... Bir de "bilgisayar biliminde klavye ve fare ile kaydedilen girdi verileri" anlamı var... Başman'ın girdi verileri "Dabaddah" adıyla biliniyormuş!.. Peki, Dabaddah ne?.. O da, Ahmet Hulûsî'nin "Evrensel Sırlar" isimli kitabının esrârengiz karakteri... Hulûsî'nin anlatışına göre, "Dünyâ'da yaşamış olan çok değerli birisi" imiş, ama Ahmet Hulûsi ne olduğunu biz Dünyâlılar'a söylemezmiş. Nümûne varlık imiş O!.. Âlem'de, noktaya en uzak, yani salt enerjiye en uzak kalan madde dünyâsında ortaya çıkışı ve insan olarak varoluşu, "âlemdeki diğer varlıklara bir işaret" imiş!.. Ama bu işareti, biz süflî Dünyalılar anlayamazmışız!.. Ancak, biz, "bilgi depolamamızı tamamladığımız zaman", O’nun kim olduğunu rahatlıkla görebilirmişiz elimizdeki verilerle. Şimdilik bir tek Ahmet Hulûsî anlarmış!.. Acaba Dabaddah'ın aslında Cenap Başman olduğunu farkememiş mi Ahmet Hulûsî?..

Tıpkı Bülent Çorak'ın Metapsişik Derneği'nde "Bilgi Kitabı" diye geçen Bedri Ruhselman'ın eserine verilen adı çalıp, kendi uydurmaları için kullandığı gibi; Cenap Başman da Ahmet Hulûsî'nin akıl karıştırıcı kitabındaki Dabaddah karakterini yürütüp kendine yakıştırmış!..

Bizim kebabı ile meşhur Adana'mız, aslında Atlantia'nın merkezi ADEN değil miymiş:.. Gel de şaşma!.. Benim bildiğim ADEN, Yemen'de bir şehirdir. Adını da KUR'AN'da ondan fazla âyette geçen "Aden Cennetleri"nden alır. (Tevbe Sûresi, 71. Âyet / Râd Sûresi 19-24. Âyetler / Nahl Sûresi, 31. Âyet / Kehf Sûresi, 30-31. Âyetler / Meryem sûresi, 60-61. Âyetler / Tâhâ Sûresi, 75-76. Âyetler / Fâtır Sûresi, 31-33. Âyetler) ADN sözlükte "yerleşmek, bir yerde iskân etmek" anlamına gelir. Demek ki, Yemenliler ADEN'e yerleşmişler.

Bir efsâneye göre, Yunan Gök Tanrısı Uranüs'ün Adanus ve Sarus adında iki oğlu Adana civârına savaşarak gelmişler, Adanus adını kendi kurdukları şehre vermiş. Seyhan Nehri de adını Sarus'dan almış. Hititler döneminde URU ADANİYA (Adaniya Ülkesi) dıyla anılan ADANA eski yazmalarda ve fermanlarda ERDENE, EDENE, EZENE ve AZANA adlarıyla geçmektedir. Bizin ADANA'n eski adlarından biri ADEN ise, Atlantia-Matlantia-Batlantia filân ile ilgili değil; "oraya yerleştikleri" için o adı almıştır.

Zâten ATLANTIA diye bir yer yok, sâdece o adla bir İtalyan firması var. Başman'ın kastedip te söylemeyi beceremediği kelime ATLANTİS'tir. Atlantis, "Atlas'ın Adası" demektir ve Yunan Feylezofu Eflâtun (Platon)'un Timaeus ve Critias kitaplarında bahsettiği efsânevî batık bir kıt'a ve uygarlıktır. ADANA ile yakından uzaktan alâkası yoktur. ADANA'yı, sırf Cenap Başman orada doğdu diye meşhur etme çabası yersizdir. ADANA zâten yeterince şöhretlidir.

Neyse... Devam edelim Cenap Başman'ın üfürdüklerine:

- Bu Ana hasat döneminde de yine aynı makromla yine ADANA olarak bilinen ADEN’de
Çekirdek Dünya zamanıyla 23 Ağustos 1948’de Bedenlendim. Bu tarihten sonra
Dabaddah adıyla bilinen makromla bir maddî kalıpta Ökkeş CENAP BAŞMAN
dünyasal adıyla bilindim.

Yine Çekirdek Dünya zamanıyla 17 Eylül 1991’de Rab Veçhem olan KAHAFİSAN adıyla
bilinen makromu aynı maddî kalıba dâhil ettirdim. Bu tarzda Mutlak Çekirdek Düzenimi
gereği gibi tanzim etmiş oldum.

Bu târihten sonra Çekirdek Dünya zamanıyla 30 Mayıs 1994’te Dabaddah adıyla
bilinen makrom, Tam Erginlik Olma Frekansı'na kavuştu ve KUTSAL AMON ZORAHİ
adıyla bilindi. Amon Zorahi Benim Tevziatçı Veçhem'dir.

Bu târihten sonra yine aynı maddî kalıpta Çekirdek Dünya zamanıyla son aşamada
29 Nisan 1998’de Kahafisan adıyla bilinen makrom, Tam Erginlik Olma Frekansı'na
kavuştu ve Ben Kendimi Kendimde tam potansiyelimle Yaratmış oldum.

Kahafisan makromun Tam Erginlik Olma Frakansı'na kavuşmuş olan hâli
Benim Programlayıcı Veçhem’dir. Bu her iki Veçhemi aynı maddî kalıpta
bir araya getiren Ben, her iki Veçhem'in bütünlenerek meydana gelen
Bilinc'in Potansiyeli'yim.

Bütün bütüne, tam potansiyel olarak KUTSAL AMON adıyla bilinen
İMPARATOR BİLİNÇ Ben’im ve Sâhip olduğum ENTELEKTRATUM
bu maddî kalıp içinde çok özel bir teknolojinin imkânlarıyla
gizli bir hâlde bulunmaktadır.

Benim Sonsuz-Sınırsız Uzayım'da tek ve ebedî olarak devreye sokmuş olduğum
Kutsal Yerleşim Yatağı bu olacaktır. AXOY ALOY-HA-KA-MON (AXOY A-MON)

Axoy Matu’nun merkezi bulunduğu Beyinsel Öz Bütünselliği Aloy-Ha-Ka-Mon’un
(A-Mon’un) Atlanta İletişim Keyfiyeti'ni kullanarak akışa geçirdiği programdan alınmıştır.

Vallahi ben bile "Pes!" dedim. Bunca atmasyon kavram içinden nasıl çıkacağım?..

Önce târihî sıralama ile adamın kronolojisini dökelim ortaya:

- 23 Ağustos 1948’de, Ana hasat döneminde yine aynı Makro'su ile, ADANA'da bedenlenmiş.
Bununla "doğdum" demek istiyor herhâlde. Çünkü 9 ay 10 gün önce ilkah ânında,
veyâ 3 ay sonra, yâhut 4 ay sonra bedene bağlanmış olabilir.
Yine bu târihten sonra Dabaddah adıyla bilinen Makro'su ile bir maddî kalıpta
Ökkeş CENAP BAŞMAN adıyla bilinmiş... Bilinmez olsaydı da, bunca insanı ifsat etmeseydi!..
- 17 Eylül 1991’de Cenap Başman Rab Veçhe'si olan ve KAHAFİSAN adıyla bilinen
Makro'sunu aynı "maddî kalıb"a dâhil ettirmiş. Yâni bedenine birşeyler eklemiş.
vebu tarzda (hangi tarzda?) Mutlak Çekirdek Düzeni'ni gereği gibi tanzim etmiş!..
Ohh, o erdi murâdına, biz çıkalım kerevetine!..
- 30 Mayıs 1994'de Dabaddah adıyla bilinen Makro'su, "Tam Erginlik Olma Frekansı"na kavuşmuş
ve KUTSAL AMON ZORAHİ adıyla bilinmiş... Ha, bir de . Amon Zorahi varmış ki,
o da Cenap Başman'ın "Tevziatçı Veçhe"si imiş... Posta müvezzii mubârek!..
- 29 Nisan 1998'de Makro'su "Tam Ergenlik Olma Frekansı"na kavuşmuş.
E, hani 1994'de bu frekansa kavuşmuştu??? Ulan, bu adama inananlar bu gafı da mı görmüyorlar?..
Sonra Cenap Başman "kendin"de "kendisi"ni "kendi" yaratmış. ALLAH'a filân ihtiyaç kalmamış.
(Tövbe hâşâ! demez olaydım!) Yaratmadan önce nasıl bir "kendi" hâli olur ki?..

Bu arada KAHAFİSAN diye birşey yok, KAHAPİSAN var, "acı, ıstırap, pişmanlık" gibi anlamlar taşıyor, başka bir felsefenin ÇİLE anlayışını yansıtıyor. Cenap Başman "Kahafisan Makro'sunu kalıbına dâhil etmiş." Ne demekse?.. Acaba pişmanlık duymaya o târihte mi başlamış?.. AMON ZORAHİ Başman'ın "kod adı" olsa gerek... AMON'unu anladık ta, ZORAHİ ne ola ki?.. Acaa ZORÂKİ AMON olmasın?.. Yâni, Cenap Başman, "Vallah billah ben istemedim, Geri Varlığın biri beni AMON olmaya zorladı" mı demek istemiş?.. Bir de ENTELEKTRATUM var ki, o da uydurma... Acaba Başman, "Ben ne ELTELLEKTÜEL bir adamımdır, ah bir bilseniz!" diye kasılıyor mu, bilemedik.

Neyi anlamıyorum, biliyor musunuz?.. 1847 yılında Fox âilesinin Charles Rhine'nın Ruhu ile görüşmesi sonucu başlayan Spiritizm-Spiritualizm, 1960'lara kadar hep ilim adamı ve araştırmacılar önderliğinde gelişmiştir. Medyumlar hep arka plândadır, adları bile bilinmez. Allan Cardec (1804-1869) , Charles Richet (1850-1935) , Dedektif Sherlock Holmes'un mâcerâlarının yazarı Conan Doyle (1859-1930) ve tabii rahmetli Dr. Bedri Ruhselman (1898-1960) ilk akla gelen isimlerden... Bunlar gecelerini gündüzlerine katmışlar, Dünyâ'da yaşayıp ta Âhıret'e göçmüş pek çok Ruh'la İrtibat'a geçmişler, kitaplar yazmışlar. Bedri Bey'in "Ruhlar Arasında" kitabı en meşhuru... Hiçbiri Uzaylılar'la, Agartalılar'la, Atlantisliler'le görüşmeye kalkmamış... Ama son 50 yıldır hem Türkiye'de, hem de Batı Dünyâsı'nda ortalıkta dolananlar sâdece "medyum"lar!.. Hiç ilim adamı yok, hiç araştırmacı yok, hiç denetleyici yok!.. Amatörü bile!.. O "medyum"lar da sanki Dünyâ'da yaşayıp Âhıret'e göçmüş hiç Ruh yokmuş gibi hep Uzaylılar'la, Agartalılar'la, Atlantisliler'le al takke, ver külâh görüşüyor!..

O yüzden biz işi-gücü bıraktık; katıldığımız Celseler'i, kendi yaptığımız Celseler'i, çalışmalarımızı yazacak yerde, bu sahte "medyum"ların ve Vasat-altı, Geri Varlıklar'ın "tebliğ" diye yutturduğu safsataları çürütmekle uğraşıyoruz. Medyumlar'ın soyadlarını vermiyoruz ki, dalkavukların pohpohlamasıyla şöhret olup çıkmasınlar!

Cenap Başman'ın uyduruk, atmasyon yazılarının olduğu sayfalar:

GİZLİ BİLİMLER

ATATÜRK

KENDİ SAYFASI (Zırvalarla dolu)

RUHSAL TEBLİĞLER Yerseniz...

Şunlar da İnternet'e düşmüş Cenap Başman hakkındaki yazılar:

- "Adana-Mersin yöresinde üstlenmiş akıllara, topluma ve bünyelere zarar bir <.n> 'new-age' tarikatının başındaki kel/fodül şahsiyet.
Kendisinin aynı anda hem Muhammed'in, hem İsâ'nın, hem Atatürk'ün, hem Musa'nın,
hem Odin'in, hem Osiris'in, hem Ra'nın, hem Tanrı'nın, hem Ahura Mazda'nın, hem Amon'un
Dünyâ'daki yansıması olduğunu iddia edecek kadar uçmuştur.
Gerçi; 'şeyh uçmaz, müritler uçurur' mevhumunun apayrı bir tezahürüdür kendisi ve tarikatı...
Yaptıklarını başka bir tâbirle açıklamak gerekirse: Karınca'yı s.kip belini incitmeyecek kıvraklıkta
bir şahsiyettir kendileri..."

"Bu herifin tarikatına âilem kapıldığı için kapılmış olsam da, o aralar yalnızca
orta 2-3'de olsam da, hâlâ çok feci utanıyorum."

Rahmetli Mustafa Kemâl Atatürk, sizin benim gibi bir insandı. Uzaylı falan değildi!.. Atatürk, "Benim fâni vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebed payidar ve muzaffer olacaktır." diyerek kendini bu dünyânın toprağına bağlamış iken, nasıl onu "Uzaylı" sayabilirsiniz ki?..
Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed, "Ben de sizin gibi bir insanım. Yer, içerim" demiş iken, nasıl kalkar da onu "Uzaylı" gösterirler, anlamam... Peygamberin bu sözü Kehf Sûresi 110. âyete, Fussilet Sûresi 6. âyete dayanır... Eğer bütün ulu kişiler Uzay'dan geldi ise, Dünyâ'nın "Tekâmül Ortamı olma" vasfı kalır mı?..
Hiç kimse Dünyâ'da Tekâmül edemiyecek mi?.. Bu konudaki geniş izâhatı, kafayı Uzaylılar'a takmış olanlardan Bülent Çorak'ın sayfasında ve "Sirius Misyonu" açıklamalarımızda verdik. O sayfalara bakmakta yarar var.

Sonra Mûsa, İsâ, Muhammed gibi Tekâmül edip Peygamberlik mertebesine ulaşmış insanlar, neden Reinkarne olsunlar?.. Onların yeniden Dünya Tekâmülü'ne ihtiyaçları mı var?.. Vazife ise konu, onlar vazifelerini zâten geçmişte yapmışlar!..

Türkler'in ve Türkiye'nin özel bir yeri ve vazifesi olduğu doğrudur. Bunun tesbiti Cenap Başman'dan, Bülent Çorak'tan çoook önce Kaşgarlı Mahmud tarafından 1072 yılında yapılmıştır. Şöyle ki:

- "Yüce PEYGAMBER'in bir hadisine göre, ALLAH-Û TEÂLÂ 'Benim bir ordum vardır, ona TÜRK adını verdim
ve onları doğuya yerleştirdim. Bir ulusa kızdığım zaman TÜRKLER'i o ulus üzerine musallat ederim' diyor."

- "İşte bu, TÜRKLER için bütün insanlara karşı üstünlüktür. Yüce TANRI, onların adlandırılmasını kendisi üstlenmiş,
onları Yeryüzü'nün en yüksek yerinde, havası en temiz ülkelerinde yerleştirmiş ve onlara 'Kendi Ordum' demiştir.
Bunların yanı sıra TÜRKLER'in güzellik, sevimlilik, zariflik, incelik, tatlılık, büyüklere saygı, sözünde durma, sadâkat,
alçakgönüllülük, yiğitlik, mertlik gibi her biri ayrı ayrı övülmelerini gerektirecek erdemlerini anmaya bile lûzum yoktur!"

Ayrıca TÜRK öyle bir kapsayıcı, birleştirici bir kavramdır ki, TÜRKİYE'deki Rumlar'ı, Ermeniler'i, Yahudiler'i, Süryâniler'i, Keldâniler'i, Levantenler'i bağrına basar, kendinden ayırmaz, onlara bu topraklarda yabancılık hissettirmez!.. Rum Ortodoks Kilisesi Patriği Bartolameos bile "Ben TÜRK'üm" der, Ermeni asıllı vatandaşımız Levon Dabağyan "Ben TÜRK'üm" der. Rum kökenli şarkıcı Fedon "Ben TÜRK'üm" der de, şu kürtçüler niye demez?!..

Der, der!... Bir gün gelir, onlar da der!.. TÜRKLÜK onları zâten kapsar.

Kaşgarlı Mahmud bu ilhâmı Kur'an-ı Kerim'den almıştır:

- "Ey iman edenler!

Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki, Allah yakında öyle bir toplum getirir ki,
Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler; müminlere karşı yumuşak,
kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda mücahede eder,
hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lûtfudur,
onu dilediğine verir. Allah, geniş ihsan sahibidir, her şeyi çok iyi bilendir."

(Mâide Sûresi , 54. Âyet)

E, öyle olmadı mı? 950 yılından itibarın Selçuklular'la birlikte Türkler Arap diyârlarını ele geçirip, cümle müslüman halkları yüceltip, tâ 1918'e kadar, hatta Atatürk'ün vefâtına kadar İslâm'ın lideri olmadı mı?.. Bir 80 yıl geciktik ama, şimdi gene İslâm'ın önderliğini yapmıyor muyuz?.. Emperyalist, zâlim, Hıristiyan Batı'nın işgâli altındaki İslâm ülkelerinin imdâdına biz yetişmiyor muyuz? Zengin Arap ülkeleri elleri böğürlerinde dururken!..

Bunda elbette hem Hz. Muhammed'in, Hz. Ali'nin, Ahmed Yesevî'nin, Hacı Bektaş'ın, Kaşgarlı Mahmud'un, hem de Atatürk felsefesinin etkisi vardır... Biz sayfalarımızda hep buna değindik.

Şimdi bakın Cenap Başman'ın hazırladığı şu sayfalara... Anlattıklarımızın ne kadarını bulacaksınız.

(bkz: Vazifedar Ülke Atatürk Türkiyesi ) (Aaa!..Sayfayı kaldırmışlar!)
(bkz: Atatürk ve Vazifedar Ülke Atatürk Türkiyesi Gizemi) (Bu sayfa var ama, Atatürk yok, Türkiye yok, Cenap Başman ve saçmalıkları var. Fazla okumayın, beyniniz sulanmasın!..)
(bkz: Atatürk ve İçsellik) (Gene Atatürk'ten çok Cenap Başman ve saçmalıkları var. Fazla okumayın, beyniniz sulanmasın!..)
(bkz: Atatürk Toplum ve Vazife Bilinci)(Artık tekrarlamaktan bıktık, siz anlayın, nasıl bir yazı olduğunu!.. Aman sakın fazla okumayın, aklınız karışır.)
(bkz: Atatürk ve Din)(Bu yazıda nasıl olduysa Atatürk'e biraz yer vermiş. Araya kozmıik, makrokozmik, siklüs gibi kavramlar katmasa iyi denebilirdi.)
(bkz: Atatürk'ün Lider Olucu Aktiflik Keyfiyetleri) (Bu da lâf salatasından ibâret)
(bkz: Kozmik Dünya Tekâmül Planı ve Ulu Önder Atatürk) (Böyle bir sayfa bulamadık.)

İnternet'te "f tw su ff" rûmuzlu birisi yazmış. Biraz tekrar olacak ama, nakledelim:

- "Sene olmuş 2010... Hâlâ bu adama tapan, bu adama inanan, bu adam tarafından tanımlanan
bir nevi gudik yıldız savaşçılarından biri olduğunu sanan, içlerinde üniversiteli öğrencilerden
ev hanımlarına kadar envâ-yi çeşit tiplemeyi bulunduran insanları gördükçe / duydukça
'eyvah, eyvahlar' çekiyorum. Bu kendine 'axoy amon' ve çevresindeki kişilere
yok 'axoy kharanif', yok 'missenya' diye düzmece tılsımlı isimler takan şahsın,
oldukça yanlış bir Türkçe ile kaleme aldığı ve bir takım köksüz yabancı kelimeler ile
süslediği yazılar, sanırım müritlerinde bir Hipnoz etkisi göstermekte
ve bu şahıs bu sâyede senelerdir bu yalan dolanı sürdürebilmektedir."

"Yâhu, hele bir de bu adamın geyiklerini Tasavvuf'la, Mevlâna'yla ilişkilendirmiyorlar mı; vallâhi çıldırıyorum!.."

"Türkiye gündemine 'Maron Tarikatı' olarak çıkan 'Atlanta Tarikatı'nın liderliğini
eczâcı Ö. Cenap Başman yapıyor. Tarikatta uzun yıllar yer alan Kriminal Psikolog Joseph Erdem'e göre
Başman kendisini Tanrı, yanındakileri de râhip olarak görüyor.
Başman ve müritleri, hâmile karısı Eylem Başman'ı da 'Meryem Ana' olarak kabul ediyor,
doğacak çocuğun 'Hz. İsâ' olduğuna inanıyor."

"Erdem de Atlanta grubuna girdikten sonra Başman'ın, 'râhiplerim' dediği yönetici gruba kadar yükseldi.
Tarikatı gizlice inceleyen ve ayrıldıktan sonra örgütü her fırsatta deşifre eden Erdem,
Başman için 'Kendini Allah ilân etmiş. Şizofren'in en üst kriterinde' diyor.
Erdem, şarkıcı Hârun Kolçak'ın tarikat üyeliği için de şunları söylüyor:
'Hârun Kolçak bu yalanlara kanmış ve toplantılarını İstanbul'da evinde yapacak kadar kandırılmıştı.
Her neyse ki, o da bu adamın hasta olduğunu anladı... Ama bunu anlaması neredeyse bir yıl sürdü'
Atlanta Tarikatı, Prisma gibi ünlü isimleri hedef seçmişti.
Bunlardan biri olan Hârun Kolçak, Başman'ın İslâm ve Uzay konulu sohbetlerinden öyle etkilendi ki,
konserlerine 'piramit içinde göz motifli kolye" ile çıktı.' (Herhalde Masonik bir simge olduğunu bilmiyordu!)

"Ancak Kolçak'ın Atlanta macerası kısa sürdü. Başman'ın söz ve davranışlarının birbirini tutmaması,
Kolçak'ın kafasında soru işâreti oluşturdu. Çünkü Başman, Kolçak'a
'Senin gibi vejeteryanım' dediği hâlde, gizli gizli kebap yemekteydi!.."
(Olur o kadar!.. PKK'lı teröristler de cezâevlerinde 220 gün açlık grevi yapıyor, yemiyor(!) içmiyor(!!),
sonra kilo almış olarak çıkıyor!..)

"Kolçak tarikattan ayrılış öyküsünü şöyle anlattı: '5 yıl önce Cenap Başman ile tanıştığımda
İslâm ve Dünya hakkındaki görüşlerinin benimle uyuştuğunu farkettim.
Atlanta'da daha çok eski Mısır tanrısı Amon-Ra'nın öğretileri anlatılıyordu.
Ayrıldıktan sonra bir daha Cenap Başman'ı veya gruptan kimseleri görmedim ama,
en son Mersin'de odaklandıklarını duydum,' dedi."

Burada duralım... Çok önemli!.. Hârun Kolçak'ın İslâm ve Dünya görüşleri Cenap Başman'ınkilerle uyuşuyormuş... Sonra Başman'ı kebap yerken görmüş, ayrılmış!.. Ne farkettiniz?.. Hârun Kolçak'ın İslâm ve Dünya hakkında hiçbir şey bilmediğini!.. O da öldü gitti (19.7.2017), arkasından konuşmak doğru değil ama, mecbûruz... Eğer Hârun, İslâm ve Dünya hakkında hurma çekirdeği kadar bilgi sâhibi olsa idi, kendini Tanrı ilân eden bir adamınkilerle bağdaştırmaz, semtine dahi uğramazdı!

Bu kadar lâf naklettik, Cenap Başman'ın Axoy RA Bilgelik Öğretisi sayfasından bir kaç satır örnek vermesek olmaz... Efendim, (Axoy Matu) akışlarından imiş... Bu "akış" kelimesini çok sık duyacaksınız. Galiba VAHİY kelimesi yerine kullanıyorlar. Başka gruplar da var, SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ Birlik İlmi sitesinde olduğu gibi... Sıkı durun, Atlanta Ra Teknolojisi üzerine bir "tebliğ", bir vahiy (hâşâ!), bir akış veriyoruz:

- "Bilinç ve imkânlarının Durulgan ve Aktif Vâroluşu ile Aktif Yaratılışı'na âit
Mutlak ve Süper Aslî orijinal mâhiyet ve kıstaslardaki vasıflarını açıklayabilen,
bu vasıflara dayalı olan gelişmeleri ilâhî yasaların öngördüğü prensip ve kurallara bağlayıp
uygulamaya sokan bilinçlere rehber olan ilâhi ilimsel mâhiyetler bütünlüğüdür."

Biz ne demiştik, daha önce?.. Bir meçhûlü, başka bir meçhûl ile târif edemezsiniz. Bir bilinmeyeni başka bir bilinmeyen ile açıklıyamazsınız!.." Şimdi bakalım bu "akış"a... "Bilincin durulgan vâroluşu" ne demek?.. Hadi "bilincin aktif vâroluşu"nu anladık diyelim.., şuur aktif... alıyor, veriyor... Oradan hareketle "durulgan şuur" almıyor, vermiyor, yâni şuursuz anlamına gelmez mi?.. Peki, "imkânların durulgan vâroluşu" eğer "imkânlar kullanılmıyor" demek ise; "imkânların aktif vâroluşu" da "imkânlar kullanılıyor" mânâsına alınabilir... mi?.. Ancak imkânlar hep pasiftir, siz onları kullanırsınız... Aktif ve Durulgan olan sizsiniz... Meselâ, hiç hoşlanmam, kumar sayarım ama, Borsa'dan örnek vereyim... Borsa düşüyor ama, ilerde yükselme ihtimâli var... Sizde de para gani... Önünüze bir imkân çıkmıştır. Borsa'nın düşmesi bir harekettir, aktivitedir ama, imkân olarak kullanmazsanız pasiftir. Eğer o an Borsa'ya girip alış yaparsanız, o imkânı kullanmış olursunuz. Aktif olan sizsiniz... Geldik "bilincin aktif yaratılışı"na... Ne demek?.. Bir de "bilincin durulgan yaratılışı" mı var?.. Sonra, eğer bilinç aktif vâroluş hâlinde ise, zâten var... Neden bir "yaratılış" olsun?.. Aynı şey imkân için de geçerli... İmkânın aktif vâroluşu, "imkânın aktif yaratılışı"ndan önce mi, sonra mı?.. Bütün bunlar ne demek?

Bitmedi... Bir de bunlara âit "mutlak ve süper aslî orijinal mahiyet" var... Yâni, sıkı durun, "bilincin durulgan vâroluşunun mutlak ve süper aslî orijinal mâhiyeti" ne demek?.. İmkânların aktif yaratılışına âit mutlak ve süper aslî orijinal kıstas" ne demek?.. Bir tamlamada "mutlak mâhiyet" , "süper mâhiyet" , "aslî mâhiyet" , "orijinal mâhiyet" kavramları var ki, içinden çıkmak mümkün değil!.. "İmkanların mutlak mâhiyeti" ne demek?.. Peki; "mutlak kıstas" , "mutlak "süper kıstas" , "aslî kıstas" , "orijinal kıstas" tamlamaları ne anlama geliyor?.. Meselâ "bilincin süper kıstası" nedir?.. Dikkat ederseniz, cümle orada da bitmiyor. "bilincin süper kıstaslarındaki vasıfları" diye bir bilinmeyen daha ekleniyor. Sapıtmak işten değil!.. Zâten Cemâl Başman da, ona uyan Maron Tarikatı mensupları da, İstanbul'daki "Süper İnsanlık Derneği de, Akhenaton'un Gizli İlimler Kütüphanesi yazarlarından bunlara inananlar da, İzmir, Mersin'deki gruplar da sapıtmış durumdalar!..

Ben bu safsatalara devam edemiyeceğim. Aşağıdaki iki paragrafı size bırakıyorum. Aynı teknikle didikleyin, incir çekirdeğini bile dolduracak gerçek bilgi bulamıyacaksınız. Ben yalnız, Atlanta'nın A.B.D.'de Georgia eyâletinin başkenti olduğunu, Atlantis ile bir ilişkisi olmadığın söyliyeceğim. Bir de GÜRZ vereceğim, ki "silâh olarak kullanılan ağır topuz, baş kısmı ağır ve üzerinde çiviler bulunan topuz çeşidi" demektir.

Bülent Çorak'ın Bilgi Kitabı'nda uydurduğu Gürz Sistemi, Cenap Başman'a da bulaşmış. İkisi de "mini atomik bütün" diye yazmışlar da, yazmışlar... Hatta resmini bile çizmişler. Dikkat edin, o resimde ALLAH nasıl (hâşâ!) parçalanıyor:

Artık gerisi sizin... Didikleyin bakalım:

- "Atlanta RA ülkesinin tanrısal insan numûnelerine âit olan Atlanta RA Teknolojisi'nin
uygulama ortamları, Sonsuz-Sınırsız Uzay'daki süper güç boyutları
dâhilindeki Uzay bölgeleridir. Bu süper güç boyutları içinde yer alan Gürz sistemlerine âit
mini atomik bütünler, bu uygulamaların çekirdekten tüm süper güç boyutlarına
in'ikas ettirilebilecek tarzlarda devreye sokulduğu emsal yapılardır."

"GÜRZ SİSTEMİNDE YER ALAN HER BİR MİNİ ATOMİK BÜTÜN BİR İLAHİ LABORATUVAR SİSTEMDİR."

"Bir Gürz Sistemi'nde yer alan Çekirdek Mini Atomik bütün, bu gürz sisteminde yer alan
diğer mini atomik bütünlerin imâmesi ve anasıdır. Bu mini atomik bütündeki
"ATOMİK İÇ DENGE"yi sağlayan Veziri Teknolojik Uzman Bilinçler,
İlâhî Laboratuar Sistemi, RA Yönetim ve Teşkilâtlandırma Düzen İmparatorluk,
komitelik ve konseylik prensiplerine uygun olarak yönetme ve teşkilatlandırmayla
yükümlü ve yetkilidirler."

Bu RA Eski Mısır'ın Güneş Tanrısı... Bir de AMON var. O en büyük Mısır Tanrısı... Cenap Efendi her ikisini de kullanıyor... Kullanıyor da, şu Atlanta ne oluyor?.. Onu da İnternet'ten araştırdık... Meğer A.B.D.'de Georgia eyâletinin başkenti imiş!.. Peki, Amerika'daki bir şehir ile Eski Mısır Tanrısı RA'nın ne alâkası var?.. Sakın, şu efsânevî Atlantis kıt'ası ile karıştırıyor olmasın?..

Ne diyelim??? ALLAH insanlara akıl-fikir versin de, böyle sapık tiplerin peşine takılmasınlar. Sâdece Türkiye'de değil!.. Sâdece Bülent Çorak, Cenap Başman değil!..
El Kaide, IŞİD, Tâliban, PKK, PYD, DHKP-C, İBDA-C gibi terör örgütlerine, Selefî, Vehhabî, Fethullah, Nurculuk gibi tarikatlara, UFO'culara, Cinciler'e, şeyhlere, şıhlara takılmasınlar!..

"UFO'cular" dedim, başıma dert aldım!.. Bir de "Rael Tarikatı" varmış... İşin yoksa, şimdi de onunla uğraş, dur!..

Eee, Spiritualist'in işi bitmez!..

Ruhi Selman

selman@journalist.com

***

  • Önemli Sayfalar:

    - BİR SPİRİTUALİSTİN DÜNYASI - ANA SAYFA
    - BİR TEBLİĞ
    - ÖLÜM VE SONRASI
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 1
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 2
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 3
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 4
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 5
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 6
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 7
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 8
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 9
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 10
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 45
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 46
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 47
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 48
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 49
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 50
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 51
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 52
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 53
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 54
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 55
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 56
    - ÂHIRETTEN SİMÂLAR - 57
    - BİR OBSESYON VAK'ASI
    - ÖTE ÂLEM'DEN ŞİİRLER - 1
    - RÜYÂLAR - 1
    - RÜYÂLAR - 2
    - REİNKARNASYON - 1
    - REİNKARNASYON - 2
    - ANADOLU'DA REİNKARNASYON ŞİİRLERİ
    - İRLANDALI ŞÂİR JAMES CLARENCE MANGAN ANADOLU'DA MI YAŞADI?
    - KADIN HAKKINDA BİR TEBLİĞ
    - FİNCAN CELSELERİ - 1
    - FİNCAN CELSELERİ - 2
    - FİNCAN CELSELERİ - 3
    - EKMİNEZİ ÇALIŞMASI
    - RÛHÎ FİLİMLER - 1
    - ENTERESAN RÛHÎ OLAYLAR
    - ERGUN ARIKDAL VE SÂDIKLAR PLÂNI'NI TENKİT
    - BÜLENT ÇORAK VE DÜNYA KARDEŞLİK BİRLİĞİ SAFSATASI
    - SAPKIN RAEL TARİKATI
    - TRANSANDANTAL MEDİTASYON KANDIRMACASI
    - MELEKLER'DEN MESAJ ALDIĞINI SANAN ŞAŞKINLAR
    - ŞEYTANA TAPAN SATANİSTLER
    - KRYON "TEBLİĞ"LERİ VE LEE CARROLL'UN "MEDYUM"LUĞU
    - J. Z. KNIGHT ADLI KADIN MEDYUM VE RAMTHA "TEBLİĞ"LERİ
    - MEDYUM JANİ KİNG VE VARLIK P'TAAH
    - AKHENATON VE KURGU AGARTA "TEBLİĞ"LERİ
    - SILVER BIRCH TEBLİĞLERİ
    - "SÜPER İNSANLIK" DERNEĞİ VE UYDURUK "TEBLİĞ"LER
    - RA "TEBLİĞ"LERİ
    - HAYÂLÎ ANDROMEDA KONSEYİ
    - VARMIŞ GİBİ YUTTURULAN PLEİADES KONSEYİ
    - HATHOR GEZEGENİNDEN İNANDIRICI OLMAYAN MESAJLAR
    - ÜSTAT KUTHUMİ'DEN SAHTE İNCİLER
    - ARKTURUSLULAR'DAN ZIRVA MESAJLAR
    - MEKTUPLAR