KUZEY ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ


<

ÇERKESLER - 4

1787-1791 OSMANLI-RUS savaşında Ruslar ilk defa KUBAN Irmağı'nı geçtilerse de, mağlup oldular.

Bu savaş sırasında BATTAL HÜSEYİN PAŞA, ordu komutanı ve ANAPA Seraskeri idi. Hüseyin Paşa, kendisine katılan ÇERKES birliklerini "hafif süvari" telâkki etmiş, bu yüzden Ruslar'ın nizamî ordusunu yenmenin zor olduğunu düşünerek taciz saldırıları düzenlemekle yetinmişti.

Ancak Padişah 3. SELİM, kendisine KABARTAYLAR'ın içine doğru ilerlemesini emretti.

Çaresiz kalan Hüseyin Paşa, yanındaki 40 top, 30.000 yeniçeri ve kapıkulu askeri, ve de ÇERKES birlikleriyle Kuban ırmağını geçti. Ancak ÇERKES beyleri ile arasında ihtilaf çıkınca, arkasından ilk gönderdiği birlik yenilince, ve bir de hakkında idam fermanı olduğunu duyunca, Ruslar'a sığındı!.. Halbuki dirayetli bir askerdi. Bu kötü olayda şair ruhlu 3. SELİM'in oturduğu yerden savaşı idare etmeye kalkmasının büyük rolü vardır.

Şimdiki özerk KABARTAY-ÇERKES bölgesinde Hüseyin Paşa'ya izafeten BATTALPAŞİNSK adlı bir şehir bulunmaktadır.

Bunun üzerine OSMANLI ordusu ANAPA'ya geri çekildi. Ancak Ruslar takip etti ve şehri kuşattı. Şehir 15 gün sonra düştü ve Ruslar korkunç bir katliam yaptı. Yapılan mütareke sonucu, Ruslar KUBAN Irmağı'nın gerisine çekildilerse de, bölge üzerindeki emellerinden vazgeçmediler. Bölgeye Rus Kazaklar getirerek iskân ettiler. Daha sonra bölgede yeni kaleler inşa ettiler. (1830'lar)

Burada hatırlanması gereken husus, savaşan OSMANLI askerlerinin sayısının ÇERKESLER'den çok fazla olduğu, ve katledilenler arasında onların da bulunduğudur...

Yani, ÇERKES milliyetçiliği ve ayırımcılığı güdenler, kendilerinden saymadıkları TÜRKLER'in de en az onlar kadar bir TÜRK yurdu olan ÇERKEZİSTAN'ı savunmak için hayatları verdiklerini unutmamalıdırlar!.. Hem bu savaşta, hem de bundan önceki ve sonrakilerde!..

1783'de GÜRCİSTAN Kralı İRAKLİ, Rus himayesini kabul etmişti. Bu, Ruslar'a TÜRKİYE, AZERBEYCAN ve İRAN'a bir yol açılması demekti. Çünkü KAFKAS Dağları ÇERKEZİSTAN ve DAĞISTAN üzerinden aynı güvende bir geçit vermiyordu. Halbuki GÜRCİSTAN üzerinden güneye inmek için DAR-YOL (DARYAL) geçitini ele geçirmek yeterli olacaktı!.. Ayrıca bu geçiti tutmak, DAĞISTAN ile KABARTAY bölgesini birbirinden kopartacaktı... Nitekim ŞEYH ŞAMİL'in önü orada kapanmıştır.

Bu yüzden Rus Çarı 1. PAVEL, 1801'de GÜRCİSTAN'ı ilhak ettiğini açıkladı, ve derhal ülkeyi işgal etti!.. Böylece bir TÜRK yurdu daha basiretsizlik yüzünden, hem de savaşmadan Ruslar'ın eline geçmiş oldu. Ruslar hemen KARADENİZ sahillerine yeni kaleler inşa ederek ÇERKESLER'in batısını da kontrola başladılar ve böylece ÇERKESLER'i bir çembere almış oldular.

50 yıl kadar süren bu kale inşaatı, bir işe yaramadı. ÇERKESLER 1840'da saldırarak hepsini birer birer tahrip ettiler... Ancak burada gözönünde tutulması gereken husus, bu olayın ŞEYH ŞAMİL mücadelesine ve İngilizler'in KARADENİZ'deki sinsi faaliyetine denk gelmesidir... Yani Ruslar başka işlerle de meşguldü.

OSMANLILAR, 1829'da bir antlaşma ile ÇERKEZİSTAN üzerindeki haklarını Ruslar'a devretmek durumunda kalmışlardı. Bu ÇERKESLER'i memnun etmemiş, Ruslar'a boyun eğmiyeceklerini BÂBIÂLİ'ye ve İNGİLTERE'ye bildirmişlerdi!.. İngiltere Ruslar'ın KAFKASYA'ya yerleşmesini istemediği için, İSTANBUL elçiliğine Müsteşar olarak tayin edilen DAVID URGUHART'ı ÇERKEZİSTAN'a gönderdi. (1834)

URGUHART iki hafta kaldığı ÇERKEZİSTAN'dan ÇERKES hayranı olarak döndü. Hemen ÇERKESLER lehine yayına başladı. Rus ordusundan kaçan Polonyalılar'dan gönüllü birlikler oluşturdu. İngiltere gemilerle ÇERKES sahillerine yardım göndermeye başladı. Ruslar kalelerine rağmen bu yardıma engel olamadılar.

Öte yandan ÇEÇEN asıllı ŞEYH ŞAMİL'in ÇERKEZİSTAN'a gönderdiği naibi MEHMET EMİN, ta FERAH ALİ PAŞA zamanında yaygınlaşmış olan İSLAM dini ve teşkilatı sayesinde ÇERKES beylerini, birliklerini düzene soktu.

1837'de İngiltere, ÇERKEZİSTAN'ın bağımsızlığını tanıdı!.. Ve desteğini arttırdı. İşte Rus kalelerinin tahribi, bu gelişmelerden sonra mümkün oldu.

1841'de ABEZDEH, ŞABSUĞ, UBIH ve diğer kabilelerin katılımıyla ve TÜRK usulü KURULTAY kararları ile, bir siyasî ittifak meydana getirildi. 1848'de AGADUM MÜŞAVERESİ'nde (şura-kurultay) hemen bütün ÇERKESLER, MEHMET EMİN'i kendilerine "baş" olarak tanıdılar.

Karşı çıkanlardan ZANİKO SEFERBEY gibileri de, bu millî birliğe engel olamadı!

KIRIM Harbi sırasında ÇERKESLER tekrar OSMANLILAR ile irtibata geçtiler ve silah ile mühimmat temin ettiler. Ancak 1856 PARİS Muahedesi ile Ruslar'ın Akdeniz'e inişini engellemiş olan Batılılar, artık KAFKASYA'daki gelişmelere fazla önem vermediler. O yüzden harp bitince, Rusya bütün gücüyle ÇERKEZİSTAN'a saldırdı. Ele geçen ÇERKESLER kılıçtan geçirildi, köyler ateşe verildi. Boşalan topraklara Rus göçmenler yerleştirildi.

ŞEYH ŞAMİL'in esaretinden sonra (1859), MEHMET EMİN de teslim olmak durumunda kaldı... Dağınık halde mücadeleye devam etmeye çalışan ÇERKES kabilelerinden NATUHAYLAR (Laba ve Bela suları arasındaki bölge) 1860'da, ABAZDEHLER (Pşeh suyu çevresi) 1863'de, SABSUĞ (Tuapse bölges) ve UBIHLAR 1864'de yenilip perişan oldular. Arkasından Mzımta suyu çevresindeki AHÇİPSU, HAKUÇEY, ÇİKET, AİBZE gibi küçük ÇERKES kabilelerini de dağıttılar. KBAADA yaylasının zaptı ile Çerkes-Rus çatışmaları bitmiş oldu!.. ÇERKESLER katledildi, sürüldü, büyük bir felâket yaşandı!

ÇERKESLER savaş sırasında Rus Çarı'na başvurmuş ve saldırıyı durdurmasını talep etmişlerdi. Çar 2. ALEXANDR onlara, "Ya gösterilecek yerlere, ya da TÜRKİYE'ye göç edin," demişti!.. ÇERKESLER'in mücadeleye devam etmelerine rağmen, kurulan bir komite 100.000 kadar ÇERKES'i başka diyarlara yerleştirmişti.

KABARTAYLAR; ÇEÇEN, İNGUŞ , ASET (İRON) , BALKAR ve NOGAYLAR ile birlikte TEREK eyaleti ve SİVASTOPOL vilâyetine gönderildi... ABAZDEH, ŞABSUĞ ve diğer BATI ADİGELERİ de KUBAN vilayetinin güney kısmı ile KARADENİZ eyaletine yerleştirildi... ABAZALAR ise SUHUM adında kurulan yeni bir sancağa göçerildi... Büyük bir grup ta TÜRKİYE'ye doğru yola çıkarıldı... Ancak bu göçler sırasında çok insan öldü.

Bütün bu zulme rağmen, 1877-78 OSMANLI-RUS Harbi sırasında ÇERKESLER tekrar ümide kapılıp ayaklandılar... SUHUMKALE'ye çıkartma yapan OSMANLI ordusu ile irtibata geçtiler. Ne var ki, OSMANLI Devleti'nin korkunç mağlubiyeti sonucu, ÇERKESLER yeniden katliama ve sürgüne uğradılar. Bütün liderleri idam edildi. Onbinlercesi SİBİRYA'ya sürüldü!..

Burada durup bir değerlendirme yapmak istiyoruz...

Görüldüğü gibi, Rusya çeşitli TÜRK boylarını lokmalar haline getirerek yutmuştur... Buna sebep TÜRKİYE'ye bağlı olan bu boyların şu veya bu sebepten kendi başına hareket etmek istemesi, hatta TÜRKİYE'den bağımsız olmak istemesi yatmaktadır...

Bu tarz davranış, 2. VİYANA Seferinde KIRIM hükümdarı GİRAY HAN'ın KARA MUSTAFA PAŞA'ya yardımcı olmaktan kaçınmasıyla başlamıştır. (1684) Neticede OSMANLILAR yenilmiş, KIRIM başına buyruk hareket etmeye başlamış, ancak 20 yıl geçmeden Ruslar'ın pençesine düşmüştür!.. Kıyım ve sefalet 1700'lerde kalsa iyi... Ta 1940'lara uuzanan bir katliam, sürgün, sefalet KIRIM TATARLARI'nın peşini bırakmamıştır!..

Açıkçası, KIRIMLILAR, 1684'deki ihanetlerinin bedelini 300 yıl boyunca ödemek zorunda kalmışlardır!..

Benzer felâketler, boy, kabile, oymak olduğunu unutup kendini diğerlerinden koparan, üstün gören bütün TÜRK boylarının başına gelmiştir.

Gerek Avrupalılar, gerekse Ruslar, "Biz sizi bu barbar TÜRKLER'in hegemonyasından kurtarırız" diye güler yüzle vaadlerde bulunup, kopuş gerçekleştikten sonra kanlı dişlerini ortaya çıkarmışlardır.

Bu, hep böyle olmuştur!.. Ve bundan sonra da böyle olacaktır!..

İşte biz bu yazıları bu gerçekleri Kürt, Çerkes, Laz asıllı olup ta TÜRKKİYE'de kendilerine yeni bir vatan buldukları halde, gafletten bölücülük güdenleri, ve onların peşine takılanları uyarmak için hazırladık.

Umarız, bir işe yarar. Çünkü zaman ayrışma değil, KAYNAŞMA zamanıdır!

İşte bu gerçeği farkeden ÇERKESLER, 1917 İHTİLALİ'nin Rusya'yı sarsması üzerine,bölgede yaşıyan diğer TÜRK ve MÜSLÜMAN boylarla bir DAĞISTAN VE ŞİMALÎ KAFKASYA" adıyla bir devlet kurup birleşme çabalarına giriştiler. Sonraları sadece ŞİMÂLÎ KAFKASYA devleti için çalıştılar. 1917 Nisan ayında BAKÜ'de "KAFKASYA MÜSLÜMANLARI" Kurultayı toplandı... Mayıs ayında da MOSKOVA'da bütün "RUSYA MÜSLÜMANLARI" Kongresi toplandı... ÇERKESLER ikisine faal olarak katıldılar.

Öte yandan OSMANLI Devleti ile de münasebeti sürdürdüler... 1. DÜNYA HARBİ sırasında, İSTANBUL'da kurulmuş olan KAFKASYA Komitesi'ne AZERBEYCANLILAR, GÜRCÜLER ile birlikte katıldılar. Temsilcilerinin arasında FUAT PAŞA, İSA PAŞA, AZİZ MEKER de vardı.

Yani KAFKASYALILAR, TÜRK-ÇERKES ayırmada ortak bağımsızlık için faaliyet gösteriyorlardı.

11 Mayıs 1918'de DAĞISTAN VE ŞİMÂLÎ KAFKASYA devleti kuruldu ve bağımsızlığını ilan etti... 1919-20 yıllarında BEYAZLAR ve KIZILLAR arasındaki savaş sürdüğü için, LENİN bu devleti tanımak durumunda kaldı. Ama KIZILLAR galip gelince, devlet DAĞISTAN ve DAĞLI (GORSKİ) diye ikiye bölündü.

KABARTAY ve BATI ADİGELERİ'nden bir kısmı bu iki devlet sınırları içinde idi. Ama ADİGELER(in çoğu bu sınırlar dışında kalmıştı... ABAZALAR (ABHAZ) ise GÜRCİSTAN dahilinde özerk bir cumhuriyet haline getirildi... 1922'de DAĞLI CUMHURİYETİ tekrar bölündü ve ÇEÇENİSTAN, KARAÇAY-ÇERKES , KABARTAY-BALKAR özerk vilayetleri meydana getirildi. Ayrıca ADİGA özerk eyaleti oluşturuldu.

LENİN, böylece sürtüşmeli olan boyları bir arada yaşamaya mecbur ederek, onların Rusya'ya karşı tavır almalarını önlemek istemişti... En önemlisi de NAHÇIVAN'ı ERMENİSTAN içinde bırakıp AZERBAYCAN'la bağlamak, KARABAĞ'ı ise AZERBAYCAN içinde tutup ERMENİSTAN'a bağlamak idi...

Aynı uygulama ORTA ASYA'da da yapılmıştır. ÖZBEKİSTAN, KIRGIZISTAN, TACİKİSTAN sınırları öyle kargacık burgacıktır ki, inanamazsınız... Amaç, ÖZBEKLER'in içine KIRGIZLAR'ı, TACİKLER'in içine ÖZBEKLER'i sokarak birbirleriyle uğraşmak durumunda bırakmaktır.

Nitekim 1991'de bu cumhuriyetler bağımsızlık edince boylar arasında çatışmalar çıktı.

Yine aynı tarihlerde, 1918'de AZERBAYCAN, GÜRCİSTAN ve ERMENİSTAN bağımsız birer devlet haline gelmişti. Ancak 1921'de Rusya onları tekrar işgal ve birer sovyet cumhuriyeti olarak ilhak etti.

Her üçü de TÜRKİYE'den yardım talebinde bulunmalarına rağmen, o dönemde henüz MİLLÎ MÜCADELE bitmemiş olduğundan, ve Emperyalist Batı'ya karşı ülkenin RUSYA desteğine ihtiyaç olduğundan ATATÜRK bu taleplere icabet etmemiştir. TÜRKİYE'nin kendini kurtarmadan başkasına el uzatacak hali yoktu!

KAFKAS TÜRKLERİ'ni bir arada tutmanın tehlikeli olacağını düşünen LENİN, 1924'de DAĞLI Cumhuriyeti'ni ilga etti. Yeni bir düzenlemeye gitti. Buna göre Çerkesler'in yaşadığı bölgeler:

-- ABHAZYA : KARADENİZ sahilinde, yüzölçümü 8.398 km. kare ve 230.760 nüfuslu (1930 rakamı), GÜRCİSTAN'a bağlı özerk cumhuriyet.

-- ADİGE (ÇERKES) : KUBAN Irmağı'nın geçtiği ovada, yüzölçümü 2.645 km. kare, 126.500 nüfuslu (1931 rakamı) özerk cumhuriyet ŞABSUĞ, BJEDUH, TEMİRGOY, ABAZDEH kabilelerinin büyük kısmı burada idi.

-- ÇERKES özerk vilayeti: Bu da KUBAN ırmağı civarında, yüzölçümü 3.383 km. kare, 80.800 nüfuslu (1930'lar). KARAÇAY, ABAZA ve NOGAYLAR yaşar.

-- KABARTAY özerk vilayeti : Yüzölçümü 15.560 km. kare, 301.000 nüfuslu (1930'lar) özerk vilayet. KARBARTAYLAR o tarihte 152.000 kadardı.

-- ŞABSUG : Tuabse yöresinde yüzölçümü 746 km. kare, 10.000 nüfuslu millî nahiye.

Şimdi bu tablo ortaya ne koymaktadır?.. ÇERKES kökenli kabilelerin anayurdu ÇERKEZİSTAN'da yaşıyanların sayısı, son derece azalmıştır. ÇERKESLER Avrupa'ya, Amerika'ya, Mısır'a, Ürdün'e, İsrail'e dağılmışlardır.

Ancak en büyük ÇERKES topluluğu, TÜRKİYE'dedir!.. Hatta denebilir ki, bütün dünyaya yayılmış olan ve ANAVATAN'da kalmış olan ÇERKESLER'den daha çoğu TÜRKİYE'de yaşamaktadır!.. 200 yıldan beri TÜRKİYE, onların da VATAN'ı olmuştur.

TÜRK MİLLETİ, kendinden saydığı bütün ÇERKES kabilelerini bağrına basmış, OSMANLI DEVLETİ onları bu yurdun en güzel yerlerinde iskân etmiştir.

MİLLÎ MÜCADELE sırasındaki bazı tatsız olaylar dışında, kimse onlara "gözünün üstünde kaşın var," bile dememiştir!.. Üstelik o tatsız olaylardan etkilenen ÇERKES asıllı vatandaşlarımız değil; direnen silahlı çeteler olmuştur. Bu tür olaylar, diğer bütün isyan eden çetelerle de yaşanmıştır. TÜRK, KÜRT, ÇERKES, LAZ ayırımı yapılmamıştır.

ÇERKES asıllı vatandaşlarımız arasında sefalet çeken yoktur. Geçim düzeyleri TÜRKİYE ortalamasının üzerindedir. Devlet kademelerinde en üst noktalara kadar yükselebilmektedirler. Eski Genel Kurmay Başkanı Orgeneral DOĞAN GÜNEŞ ÇEÇEN; TRT Genel Müdürlüğü yapmış olan MUSA ÖĞÜN PAŞA da ÇERKES asıllı idi. Daha niceleri vardır. TÜRK ordusunun en kahraman subayları arasında ÇERKES ve ÇEÇEN kökenliler önemli bir yer tutar.

Şimdi sorarız... Diğer sayfalarda verdiğimiz bütün tarihî gerçeklere,

TÜRKLER ile KAFKAS halklarının akrabalığına dair gösterdiğimiz bütün delillere,

ve 200 yıl beraber yaşamamıza, kız alıp kız vermeye rağmen;

kalkıp "BEN sizden değilim, ben TÜRK değilim, sizden farklı ve üstünüm, ben ÇERKES'im" diye AYIRIMCILIK yapmak,

hele "Siz bizi zorla MÜSLÜMAN yaptınız, kültürümüzü yok ettiniz" diye iftira atmak doğru mudur?

***
  • DİĞER BÖLÜMLER : KUZEY ANADOLU VE KAFKASYA İLE İLGİLİ DİĞER SİTELER , ÇERKES TARİHİ KRONOLOJİSİ ,DOĞU ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ , DÜNYA MEDENİYETİNDE TÜRKLERİN PAYI , BÜYÜK ARAŞTIRMACI KÂZIM MİRŞAN'IN TESBİTLERİ