DOĞU ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ


OKURLARLA SOHBET - 36

- Cengiz Eroğlu'ndan aldığımız bir makaleyi ayrı bir sayfa olarak yayınlıyoruz.

Bu yazı son derece önemli, çünkü Kürt aşiretleri Anadolu'ya Alparslan'ın Türkmenleri'nin peşine takılarak geldiler. Bölücülerin iddia ettikleri gibi 5.000 yıldır Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da değillerdi. Hazret-i Ömer'in oğlu Abdullah'ın tarif ettiği gibi, "Kürtler Araplar'ın göçebeleri GİBİ İran çöllerinde ve Irak dağlarında yaşıyan Fars göçebeleri" idiler. Irak'ın hemen tümü aynı dönemlerde Türkmen aşiretleri ile dolmuştur.

Irak’ta Türklerin Tarihi
Cengiz Eroğlu

Kerkük Kalesi ve Tarihi Taş Köprü (Yıkılmadan Önce)

Irak Türkleri ya da Irak Türkmenleri, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Osmanlı Devleti'nden ayrılmış, Irak adı ile kurulan devletin vatandaşları olarak varlıklarını sürdürmeye çalışmaktadırlar. Osmanlı döneminde bu insanlara uzun yıllar "Türkler" diye söz edilmiştir. Ancak Lozan Konferansı sıralarında İngiliz heyeti "Türkmenler" olarak ifade etmişlerdir. Buna karşılık olarak Türk delegesi başkanı İsmet İnönü Türkmen ile Türk'ün eşanlamlı oluğu ve Türkiye Türklerin de Türkmen olduklarını savunmuştur. 1923 Lozan ve 1926 Ankara Antlaşmalarında "Musul Türkleri" denilmiştir. 1959 yılında Abdülkerim Kasım'ın yönetimi ele geçirdikten sonra Irak'ta yaşayan biz Türklere "Türkmen" denilmeye başlamıştır. Türkmenler sadece Irak’ta değil, Anadolu’dan Kafkasya’ya, Balkanlardan Suriye ve Filistin’e kadar birçok coğrafyaya yayılmışlardır. Hatta Afganistan’da ve İran’da Türkmen boyları bulunmaktadır.

Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda, toprakları İngiliz işgaline uğrayan Musul, Kerkük ve Erbil Türkmenlerinin ileri gelenleri, istilacı güçlere karşı mücadele etmek için, hemen harekete geçmişlerdi. Anadolu toprakları üzerinde yürütülen Milli Mücadele'ye paralel olarak başlayan, bölgedeki hareketler, gücünü yine Anadolu'dan alıyordu. İlk olarak, İngilizlerin, halkı Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtmalarını önlemek için, acil biçimde önlemler alınmaya başlandı. İngilizlerin bölgedeki siyasi hakimleri, para vererek elde ettikleri bazı aşiret reislerini yanlarına çekmek için büyük gayret gösteriyorlardı. Buna karşılık, Türklerin ileri gelen liderleri, İngilizlerin bu gayretlerini boşa çıkarmak için, olağanüstü çaba harcıyorlardı. Bunların arasında Erbil Türklerinin çok sevilen ve sayılan din alimi Küçük Molla Efendi (1867-1943)'nin, halkı İngilizlere karşı mücadeleye davet eden ve işgalcilerin propagandalarına karşı uyanık olmağa yönelik konuşma ve sohbetleri, büyük etki yapıyordu.(1)

Irak’ta yaşamını sürdüren Türkler Orta Asya bozkırlarından Batı’ya doğru sel gibi akıp gelen Türkmen boy ve oymakları Anadolu’ya yerleşmeden önce bugünkü Irak’a yerleştirmişlerdir.(2) Nitekim Osmanlı Arşiv belgelerinde bölge ile ilgili vesikalarda bu hadise önemle vurgulanmaktadır. Örneğin; Dâhiliye Nazırlığından (İçişleri Bakanlığı) Sadarete gönderilen 20 Ağustos 1330 tarihli belgede Telafer Halkı hakkında verilen bilgilerde, Anadolu’dan önce Telafer’e yerleştirildiği vurgulanmaktadır. Türkler, aralıklı olarak Musul ve Kerkük bölgesine gelerek yerleşmeleri sonucu, Irak’ta büyük ve önemli bir Türk varlığı ortaya çıkmıştır. Bölge çok çeşitli Türk unsurlarından meydana gelmektedir. Bu düşünceyi destekleyen en büyük delil bölgede kurulmuş olan Türk devletleri ve beylikleridir.(3)

Ancak Irak’ta Türk varlığının en eski kanıtını veya belgesini ortaya koymadan önce bu konu hakkında daha önce yazmamıza rağmen(4) ne yazık ki, Türkmenlere ait hiçbir siyasi parti ve kuruluş internet sayfalarında bu konuya değinmediği için tekrar ele almayı gerekli gördük. Hemen hemen tüm kuruluşlarımızın sitelerini incelediğimiz zaman neredeyse tamamında bu konuya değinmediği gibi, Irak’ta Türk varlığının tarihini H.54 yılına bağlamaktadır. Ancak bu tarih doğru değildir. İngiliz kaynaklarından Arap (Irak) kaynaklarına intikal etmiş ve Irak Türklerini birer paralı asker (yırtıcı savaşçı) gibi göstermeye yönelik olan bu propaganda yaklaşım tarzını terk etmek mecburiyetindeyiz.

Evet, H.54 yılında da Irak’a Türkler gelip yerleşmişlerdir. Hilafet merkezi olan Irak’ta görünmeleri Emevî Devletinden sonra Abbasî Devleti döneminde de devam etmiştir. Zira Türkler Irak’a yerleşmeleri uzun vadede olmuş ve çeşitli dönemlerde akın akın bu bölgeye yerleşmişlerdir.

Ancak Irak’ta Türk varlığını gösteren en eski belge bunlar değildir. En eski belge ünlü Arap tarihçisi Yakut El-Hamavî’nin “Mu’cemu’l-Buldan” adlı eserinde bulunmaktadır.(5)

Bu kaynak eser bize Halid bin Velid komutasındaki İslam Ordusunun Irak’ı fethederken karşısına ilk olarak Furslar değil, Türkler çıktığını göstermektedir. Ve bu eserde Banukya Antlaşması’ndan bahsetmektedir. Anlaşma İslam ordularının günümüz Irak’ı (Mezopotamya) fethederken (H.12) (M.632-633) karşılaştıkları ilk kavim ile yapılan bir akittir. Ayrıca bu anlaşmayla alınan cizye, İslam devletinin kasasına giren ve Medine’ye gönderilen ilk cizyedir. Ama her şeyden önemlisi, İslam ordularının meşhur komutanı olan Halid bin Velid’in o bölgede Fars halkı ve devleti ile karşılaşmadan önce, bir Türk devleti ve bir Türk lideriyle karşılaşması ve onlarla bu anlaşmayı imzalamasıdır. Tarihçi Abdizâde Hüseyin Hüsamettin’in verdiği bilgilere göre; İslam dini ortaya çıktığında, Irak bölgesinde çok sayıda Türk aşireti ve Türk beyliği bulunmaktaydı. O dönemde söz konusu aşiretlerden en meşhuru olanı, Fırat kenarında yerleşen Banuklu aşiretidir. Bu aşiret Banukya(6) denilen şehirde yerleşmiştir. Bu milletin lideri (Başbuğu) olan Basbahri (?????? bu isim, Bozbörü kelimesinin Arapçalaşmış yazı şeklidir) İslam ordularıyla giriştiği çatışmalarda vefat ettikten sonra oğlu Bay Sülü Han(7) (Basluhan - ????????) babasının yerini alır. İslam ordusuyla çatışmanın bir faydası olmayacağını anlar ve Halid bin Velid’den barış talep eder. Bu zat çok zeki ve akıllı olduğundan halkını büyük bir felaketten kurtarır. Bay Sülü Han veya Sülü Han Bey, İslam ordusu komutanı Halid b.Velid ile bir anlaşma yapar. Ayrıca ondan birde bir Amannâme alır. Yakut El-Hamavî’nin “Mu’cemu’l-Buldan” adlı eserinin “Banukya” maddesinde yer alan anlaşmanın metni şudur;

“Bismillahirrahmanirrahim; Halid Bin velid’in bu mektubu (akdi), Fırat kenarında mukim olan Sülü Bay Bin Basbahri’ye mahsustur. Sen, kendin, aşiretin ve köyün Banukya halkı tarafından, belirlenen bin dirhem cizyeyi,(8) can ve malın korunmak üzere verdikçe aman-ı ilâhî ile eminsin. Biz senden bu miktarı kabul ettik. Yanımda bulunan Müslümanlar da razı olmuştur. Allah’ın ve Resulü Hazreti Muhammed’in ve Müslümanların özel koruması altındasın.

Şahitler; Hişam Bin Velid, Cerir Bin Abdullah Eba Avuf ve Said Bin A’mru’dur. Vesselam… Sene H.13’te (bir diğer rivayete göre H. 12.’de) yazıldı.”(9)

Bay Sülü Han, bu anlaşmayla halkını yok olmaktan kurtararak, günümüze kadar bölgede var olmasını sağlayan kişidir. Bu belge Irak’ta yaşayan Türkler için son derece önemlidir. Zira bugüne kadar bilinen bir gerçeği değiştirmektedir. Daha doğrusu bilinen gerçekleri alt üst etmektedir. Peki, bilinen bu gerçekler nelerdir?

Irak’ta yayınlanan tarih kitaplarına baktığımız zaman genel olarak hepsinde Irak Türklerinden bahsederken Türklerin Emevî Devleti döneminde ilk olarak Irak bölgesine yerleşen ufak bir topluluktan ibaret olduğu belirtilir. Başta Iraklı tarihçi Dr. Mustafa CEVAT olmak üzere bazı tarihçiler de, Türklerin Irak’a gelişlerini Hicri 32 yılına bağlıyorlar ki, bu yılda Müslüman Araplar ilk olarak Türklerin anayurduna girerek burada bazı Türkleri esir almışlardı. Bu esirler, içlerinde Irak da olmak üzere birçok Müslüman bölgesine gönderilmiştir.(10) Ancak bildiğimiz kadarıyla bu esirler birkaç yüz kişiden fazla değildi ve bunların Irak’ta önemli hiçbir rolü olmamıştır. Ünlü Arap Tarihçisi El-Tabari, Türklerin yoğun olarak Irak’a gelişlerini, Emevî Devletinin ilk halifesi olan Muaviye b. Ebusüfyan’ın Basra Valisi Ubeydullah b. Ziyad zamanında özelikle Hicri 54 yılında (Miladi 674) kaydetmiştir.(11) Ancak El-Tabari, bunu özet bir şekilde Arapların fetihleri sırasında Türk memleketlerine girdiklerinden bahsettiği vakit belirtmiştir. Bu konuyla ilgili bize derli toplu bilgi veren en önemli Arap bilgini coğrafyacı El-Belaziri’dir.(12) El-Belaziri’ye göre; Halife Muaviye, Basra Valisi olan Ubeydullah b. Ziyad’ı Horasan’a tayin etti ve 24.000 kişiyle Ceyhun Nehrini aşan Ubeydullah, Buhara şehrine varıp burada Türkmenlerin başı olan Kaboç Hatun’la anlaşmaya varmış ve bu anlaşma sonucunda Ubeydullah, Türkmenlerden 2000 okçuyu yanına alarak Basra’ya yerleştirmiştir. Türkmenleri Basra’ya getiren Ubeydullah, bunları kendilerine özgü adlarıyla anılan bir sokağa yerleştirmiştir.

Yine Meşrik(13) Valisi Yezid b. Ömer, Miladi 749 senesinde Buhara’dan 300 kadar Türkmen askerini getirerek ordusuna katmıştır.(14)

Türklerin, hilafet merkezi olan Bağdat’ta görünmeleri Emevî Devletinden sonra Abbasî Devleti döneminde de devam etmiştir. Özellikle Abbasîlerin ikici halifesi olan Ebucafer El-Mansur kurmuş olduğu Bağdat şehrinde Türklere de yer ayırmıştır. Bu Türkler geldikleri yerler göz önüne alınarak Bağdat’ın çeşitli semtlerine yerleştirilmiş ve bu semtlere bunların adları takılmıştır [Örneğin Derbu’l-Buhara (Buhara Evleri)].(15)

Daha sonra gelen Abbasî halifeleri, siyasî ve askerî merkezlerini güçlendirmekte Türk askerlerine büyük önem vermişler, hatta Halife Harun Reşid döneminde (786–809) muhafız birliğini tamamen Türklerden oluşturmuştur. Halife Mu’tasım devrinde de (833–842) Türk askerlerin kalması için Bağdat ile Kerkük arasında 70.000 kişinin yaşayacağı Samarra şehri kurulmuştur.(16)

Bu dönemden sonra, Türklerin Hilafet merkezinde söz sahibi olduklarını gösteren bir başka gelişme de Halife Mu’tasım’ın kendini güvende hissetmeyerek hilafet merkezini Bağdat’tan Samarra’ya nakletmesi ve Türk muhafızları himayesinde buraya yerleşmesidir.(17) Bu gelişme Irak Türklerinin tarihinde bir dönüm noktası ve yeni bir çığırın başlamasına yol açmıştır. Bu dönemde Samarra şehri bir Türk şehri halini aldı. Semtlerine, yollarına ve ırmaklarına Türk isimleri verildi. Şehir o suretle yapılmıştı ki, Türkler kendi vatanlarında hangi kabile ve oymakla hem civar ise burada da aynı şekilde iskân edilmişlerdi.(18)

Bütün saydığımız bu bilgiler herkesçe kabul gören doğrulardır ve hiç kimse bunları inkâr edemez. Ancak yukarıda bahsedilen “Banukya Anlaşması” bize bazı gerçekleri değiştirmek zorunda bırakmaktadır. Bu gerçeklerde şunlardır:

1. Türklerin Irak bölgesine gelişlerinin Emevî Devleti döneminde olmadığı, daha önceden de bu bölgede var olduklarını ispat etmektedir. Yani Türklerin Mezopotamya bölgesinde İslamiyet’ten çok daha önce var oldukları ispatlanmış durumdadır.

2. Irak Türkleri, Emevî veya Abbasî devletlerinin paralı askerleri olarak bölgeye yerleşmemişlerdir. Zaten bölgede var olan ana unsurlardan biridir. Yani dışarıdan getirilmiş yabancı bir güç değildir. Hatta şunu söylemek hiç yanlış olmaz ki, Türkler (Türkmenler) en az Araplar kadar bu bölgenin en eski sakinlerinden birisidir.

3. Türkler, Irak bölgesinde sonradan olduğu gibi önceden de bir devlet geleneğine sahiptir. Bu topluluk bölgede kurulan her devletin içinde şu veya bu şekilde yer almıştır.

4. Irak Türkleri, Irak’ın devlet geleneğinde çok önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle uzun bir kültür tarihi ve tecrübesi olan bu topluluk, devlet geleneğinde vazgeçilmemesi gereken bir unsurdur. Aksi takdirde işin tabiatına aykırı bir siyaset izlenmiş olur. Buda Irak’ın geleceği için hiçte doğru bir politika olamaz.

5. Türkler, Irak’ın binlerce yıldır kültürü, ekonomisi, siyasi yapısı ve medeniyetinin içerisinde yer almış bir topluluktur, gelecekte de Irak için çok önemli bir zenginlik olacaktır. Bu nedenle sadece varlığı Irak’ın bütünlüğü için büyük önem arz etmektedir.

Sonuç olarak; karşımıza çok önemli bir netice çıkmaktadır. O da, Türklerin Irak’ta varlığı H.32 veya H. 54 yılında başlamamaktadır. Türklerin Irak’ta varlığı en az 1400 yıldan fazladır. Yine önemli bir neticede, Türkler Irak’ta en az 1000 yıllık bir hâkimiyeti söz konusudur.

Bu nedenle tüm Türkmen Siyasi Partilerine, Sivil Toplum Örgütlerine ve kuruluşlarına sesleniyorum, lütfen gerek internet sayfalarınızda ve gerekse tanıtım kitaplarınızda kendi tarihinize sahip çıkın. Sizler Irak’ta her kesten önce vardınız ve en az Irak’taki halklar kadar eski ve asıl bir unsursunuz. Bu gerçeklere siz sahip çıkmazsanız boşluğu başkaları doldurur. Tarih bunlara şahittir.

Kaynaklar:
(*) Cengiz Eroğlu, araştırmacı-yazar.
(1) Akgündüz Ahmet, Osmanlı Devleti Zamanında Irak Türkmenleri Bozuluslar, adlı makale.
(2) BOA. DED. Siyasi 12 (2–5)
(3) Irak’ta sırasıyla 1055 tarihinden itibaren Selçuklu Devleti, Atabelikler, İlhanlı Devleti, Celayirli Devleti, Karakoyunlu Devleti, Akkoyunlu Devleti ve Osmanlı İmparatorlu hâkimiyetiyle yaklaşık bin yıllık bir Türk hakimiyeti söz konusudur. Büyük İslam Tarihi Ansiklopedisi, c. 13, Çağ Yayınları, İstanbul 1989. s. 174.
(4) Daha detaylı bilgi için bkz. Irak Türklerinin Kökeni, Kardaşlık Dergisi, Sayı 43, yıl 11, Eylül-Ekim 2009.
(5) Yakut El-Hamavî, Mu’cemu’l-Buldan, (ilk yayınlandığı tarih, Halep, 20 Safer 621 H./13 Mart 1224 M.), Beyrut, 1977, 1.cilt, s.331.
(6) Yakut El-Hamavî’ye göre; Banukya veya Banikya Küfe şehri yakınlarında Fırat nehri kenarında bir yerleşim yeri, Hz. İbrahim döneminde adı geçmektedir.
(7) Türkler arasında “Baysülü Han” lakabıyla meşhur olmuştur. Sonra bu isim Araplaştırılarak “Basluhan” denilmiştir. Şu halde “Basluhan” adının aslı olan “Baysülü Han” bizim lehçemizde “Bey Sülü Han” veya “Sülü Han Bey” demek olur. Orhan Bey (?? ??????? ) ve Turhan Bey (?? ??????) örneğinde olduğu gibi. Buna eski Türk dilinde “Sülay veya Sülav” denirdi. Örneğin Sülav Han adı Arapçalaştırıldığında Seluhan” diye telaffuz edilmiştir. Hüsamettin Amasyalının ilgi makalesinden alınmıştır.
(8) Cizye İslam Devletlerinde zimmî statüsündeki (İslam devleti tebaasında olan) Müslüman olmayanların erkek nüfusundan alınan Şer?î vergilerdendir.
(9) Yakut El-Hamavî, a.g.e. 1.cilt, s.332.
(10) Fazıl Mehdi Bayat, Türkmen Tarihinden Yapraklar, Bağdat 1975, s.17.
(11) El-Tabari, İbni Cerir, Tarihil Umem velmülük, Kahire 1939.
(12) Fazıl Mehdi Bayat, Türkmen Tarihinden Yapraklar, Bağdat 1975, s.19.
(13) Meşrik bölgesi Hicri 54 ile 93 yılları arasında Müslümanlar tarafından fethedilen Semerkand, Buhara ve Afganistan sınırına kadar olan bölgedir. Stanley Lane Pool, Dynasties Of İslam, Farsça diline Abbas İkbal tarafından tercüme edilmiştir. Farsçadan da Arapçaya, Maki Tahir Al-KAABİ tarafından 1968 yılında tercüme edilmiş ve Bağdat’ta Basr’s Publication House tarafından yayınlanmıştır.
(14) Dr. Sinan Marufoğlu, Osmanlı Döneminde Kuzey Irak, Eren Yayıncılık, İstanbul 1988.
(15) Fazıl Mehdi Bayat, Türkmen Tarihinden Yapraklar, Bağdat 1975, s.22.
(16) Dr. Sinan Marufoğlu, Osmanlı Döneminde Kuzey Irak, Eren Yayıncılık, İstanbul 1988.
(17) Laszlo Rasonyi; Tarihte Türklük, TKAE Yayınları, 2. Baskı, Ankara 1988, s. 160.
(18) M. Fuat Köprülü, Türkiye Tarihi, İstanbul 1923.

***

- İkinci yazı Ali Kerküklü'den.

BELGELERLE KER­KÜK’ÜN KİMLİĞİ VE TARİHİ GERÇEKLER

Ali Kerküklü ("Irak’a Özgürlük Operasyonu ve Kerkük" Kitabının Yazarı)

Irak, tarih boyunca pek çok medeniyete beşiklik eden bir ülkedir. Örneğin M.Ö. 5000 yıl­la­rın­da Sü­mer­le­rin, 2750’ler­de Akad­lar’ın, 2000 do­lay­la­rın­da Asur­lu­la­rın, 1171 yıl­la­rı­na ka­dar da Ba­bil­li­ler’in yur­du olan Me­zo­po­tam­ya, M.S. Ro­ma­lı­lar ve Sa­sa­ni­le­rin elin­de kal­mış­tır. 7. yy.’da Me­zo­po­tam­ya Müs­lü­man­la­rın akın­la­rı­na sah­ne ol­muş ve 637 yı­lın­da böl­ge­nin ta­ma­mı İs­lam ida­re­si­ne bağ­lan­mış­tır. Sı­ra­sıy­la Eme­vi Dev­le­ti, Ab­ba­si Dev­le­ti, Sel­çuk­lu Dev­le­ti, Mu­sul ve Sin­car Ata­bey­li­ği, Er­bil Ata­bey­li­ği, Ce­la­yir­li­ler Dev­le­ti, Ka­ra­ko­yun­lu Dev­le­ti, Ak­ko­yun­lu Dev­le­ti, Os­man­lı İm­pa­ra­tor­lu­ğu Irak’ta hü­küm sü­ren dev­let­ler ol­du­lar. Irak I. Dün­ya sa­va­şı­na ka­dar Os­man­lı ida­re­sin­de kal­dı.1918 Ka­sım ayın­da böl­ge­nin ta­ma­mı­nı iş­gal eden İn­gil­te­re’nin ne­za­re­tin­de 1921 de Irak dev­le­ti ku­rul­du. Görüldüğü gibi tarih boyunca böl­ge­de Ker­kük’ü içi­ne alan hiç­bir zaman ne bir Kürt dev­le­ti, ne de bey­li­ği ku­rul­muştur. Böl­ge­de Türk­ler ta­ra­fın­dan ku­ru­lan Türk­men dev­let ve bey­lik­le­ri şun­lar­dır:

a. Irak Sel­çuk­lu Dev­le­ti 1118-1194

b. Ata­bey­lik­ler
(1) Mu­sul Ata­bey­li­ği 1127-1233
(2) Er­bil Bey­li­ği 1144-1233

c. İl­han­lı­lar Dev­le­ti 1258 -1339

d. Ce­la­yir­li­ler Dev­le­ti 1339 -1410

e. Ka­ra­ko­yun­lu Dev­le­ti 1411 -1468

f. Ak­ko­yun­lu Dev­le­ti 1468 -1508

Bu dönemden sonra 1918’e kadar Osmanlı İmparatorluğu Irak’ta hüküm sürmüştür. Irak’ta Türk hâkimiyeti 900 yıldan daha fazladır. 400 yılı kesintisizdir. Yani Kürtlerin, Kerkük’ün tarihi bir Kürt kenti olduğu iddiası bir hayal ve safsatadır. Bunu ben söylemiyorum tarih söyliyor.

Türk Kimliğini Yok Etme Politikası

1930'lu yıllardan itibaren Irak hükümetleri tarafından bölgeye yönelik olarak sistematik bir şekilde "Araplaştırma" politikası başladı. Bu politika Saddam Hüseyin'in iktidarı döneminde büyük yoğunluk kazandı. Saddam rejimi, Irak'taki Türklerin merkezi durumunda olan Kerkük'te, "Araplaştırma politikasını büyük bir hızla uygulamaya koydu. Bir tarafta güneyde yaşayan Arapları Kerkük'e yerleştirirken, Kerkük'te yaşayan Türkmenleri de göçe zorladı. Dev­rim Ko­mu­ta Kon­se­yi’nin 29 Ocak 1976 ta­rih ve 41 no’lu ka­ra­rı ile Ker­kük’ün adını Arap­laş­tır­ma po­li­ti­ka­sı ge­re­ğin­ce Al-Ta­mim ola­rak de­ğiş­ti­ril­di ve Kerkük’ün en bü­yük Türkmen il­çe­si olan Tuz­hur­ma­tu, Sad­dam’ın do­ğum ye­ri olan Tik­rit’e (Selahaddin’e) bağ­lan­dı. Saddam Hüseyin'in rejimi 1979 yılında Türkmen liderlerini göz altına alır, ağır işkencelere maruz kalırlar. Bunların arasında, Türkmen Kardaşlık Ocağı'nın uzun yıllar başkanlığını yapmış Emekli Albay Abdullah Abdurrahman ile Bağdat Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan Doç. Dr. Necdet Koçak başta geliyordu. Ayrıca Abdullah Abdurrahman'ın yakın çalışma arkadaşı Dr. Rıza Demirci ve Müteahhit Adil Şerif de tutuklanarak, işkencelere tabi tutulurlar. 16 Ocak 1980’de idam edilirler. Ancak bugüne kadar Dr. Rıza Demirci’nin ne cenazesi teslim edilmiş, ne de idamı doğrulanmıştır.

Yıllar boyunca binlerce masum Türkmen, aydın, öğrenci, öğretmen tutuklandı, hapsedildi ve katledildi. Diktatör Saddam Hüseyin, Kerkük‘ün Türk kimliğini ortadan kaldırmak istedi. 1960'lı yılların başlarına kadar Kerkük nüfusunun %95’i Türk iken, bu rakam sistemli göç hareketleri ile ve Kerkük ilinin sınırlarının daraltılması nedenleriyle 1980’li yıllarda %75’e düştü. Bir­çok yer­le­şim ye­ri­nin Türk­çe olan ad­la­rı Arap­ça isim­ler ile de­ğiş­ti­rildi­. Ham­za­lı, Be­şir, Be­lo­va, Tür­ka­lan, Ley­lan, Ömer Men­den, Çar­daklı, Yay­çı, Küm­bet­ler, Ka­ra­ha­san, Kızılyar, Sa­rı­te­pe, To­pu­zo­va, Yah­ya­ova,Tisin, Kerkük Kalesi ve on­lar­ca Türk­men kö­yü ve yer­le­şim ye­ri yı­kıl­mış ve Türk­menler Irak’ın gü­ne­yi­ne ve farklı illerine sü­rül­müş­tür.

İran-Irak sa­va­şı sü­re­sin­ce (1980-1988), va­ta­nı­nı sa­vun­mak için cep­he­le­re ko­şan on­bin­ler­ce Türk­men gö­zü­nü kırp­ma­dan vatanı için şe­hit dü­şer­ken, Dev­rim Ko­mu­ta Kon­se­yi’nin 20 Ekim 1981’de 1391 nu­ma­ra­lı ka­rar ile Türk­men­le­rin Gü­ney il­le­ri­ne teh­cir edil­me­le­ri ka­rar­laş­tı­rır. 27.09.1984 ta­ri­hin­de ise 1081 nu­ma­ra­lı ka­rar ile Türk­men­le­rin ara­zi­le­ri­nin is­tim­lak edi­le­rek gü­ney­den ge­ti­ri­len Arap­la­ra da­ğı­tıl­ma­sı sağ­lanır. Dikkat edin bu zalim kararlar hangi tarihte alınıyor ? Irak Türkleri savaşta (İran-Irak sa­va­şında) vatanları Irak’ı cephelerde savunurken ve şehit düşerlerken alınıyordu.!!! Böyle utanmaz, ahlaksız, zalim ve insafsızca karalar dünyanın neresinde görülmüştür. Irak devleti ve başındaki diktatör Saddam’ın Türkmenlere yaptıkları, inanın İnsan düşmanına bile yapmaz. Türkmenlerin Suçu neydi ? Petrol yatakları üzerinde doğmak, vatanını sevmek ve Türk soyundan olmaktı.

Türk böl­ge­le­ri­ne Arap­la­rın yer­leş­ti­ril­me­si­ne de­vam edil­di ve bu amaç­la, 1984 ve 1986 yı­lın­da Dev­rim Ko­mu­ta Kon­se­yi­nin al­mış ol­du­ğu ka­rar ile, nü­fus kü­tü­ğü­nü Ker­kük’e nak­le­den ve bu­ra­ya yer­le­şen Arap­la­ra 10.000 Irak di­na­rı (33 bin do­lar) ve be­da­va ar­sa­lar ve­ril­di. Türk­men­le­re gay­ri­men­kul alım-sa­tı­mı ve res­mi da­ire­ler­de bi­le ara­la­rın­da ana dil­le­ri ile ko­nuş­ma­la­rı ya­sak­lan­dı. Göç et­ti­ri­len Türk­men­le­re hiç­bir taz­mi­nat öden­me­di­ği gi­bi, gön­de­ril­dik­le­ri yer­ler­de ken­di­le­ri­ne ka­la­cak yer da­hi gös­te­ril­me­miş­tir. Türkmenlerin mülk­le­ri­ne yer­leş­ti­ri­len Arap­la­ra ise Irak devletinden her tür­lü ma­li des­tek sağ­lan­mış, ara­zi ve ko­nut tah­sis edil­miş­tir. Türk­men­le­re yö­ne­lik her tür­lü zu­lüm, sür­gün, iş­ken­ce ve idam ey­lem­le­ri sı­ra­dan ha­le gel­mişti. Bin­ler­ce Türk­men, Irak yö­ne­ti­mi­nin in­san­lık dı­şı uy­gu­la­ma­la­rı­nın kur­ba­nı ol­muş­ ve bir o ka­da­rı da ka­yıp­ olmuştur.

Türkmenlerin simgesi olan Kerkük Kalesinde oturanların tamamı Türkmen idi ve Kale dört mahalleden oluşmaktaydı: Meydan, Hamam, Ağalık ve Zindan. 1995 yılında Saddam Hüseyin'in talimatıyla kale sakinleri zorla boşaltılır ve 1997'den itibaren 2003'e kadar yüzlerce geleneksel tarihi Türk evleri buldozerlerle yerle bir edilir. Kerkük’te Türkmenlerin bugünkü durumunu en iyi tanıtan şey, tarihi Kerkük Kalesi'nde tanık olduğumuz içler acısı görüntü olsa gerek. Yakın tarihe kadar yüzlerce evi barındıran ve Türkmenlerin yüzyıllar boyunca yaşadıkları kalenin içi bugün dozerlerle yerle bir edilmiş halde duruyor. Sad­dam yö­ne­ti­mi sü­rek­li ola­rak ül­ke­de Türk­men top­lu­mu­nun ya­şa­ma­dı­ğı ve­ya çok az sa­yı­da ol­du­ğu id­di­ası­nı ile­ri sü­re­gel­miş­tir. Yu­ka­rı­da an­la­tı­lan bas­kı­ ve zulümlerin önem­li bir kıs­mı BM İn­san Hak­la­rı ra­por­la­rın­da da yer al­maktadır.

Başlangıçta, Araplaştırma politikası ile Türk kimliğini eritme çabaları, günümüzde, yani ABD'nin Irak'ı işgali ile "Kürtleştirme" politikasına dönüştü. Irak yö­ne­ti­mlerinin Türk­menlere yönelik in­san­lık dı­şı uy­gu­la­ma­la­rı­nın daha beterini bugün Kürtler yapmaktadır. Türkmenler, yağmurdan kurtulduk derken, doluya yakalandılar. 2003 Nisan ayında ABD işgalinin hemen ardından Kürtlerin Kerkük'e girmeleri, Irak'taki bu Türk şehri için sonun başlangıcı olmuştur. Kürtler, şehre girer girmez nüfus ve tapu dairesine saldırarak, yakıp yıkıp yağmaladılar. Bir anlamda, bunu yaparak, kentin tarihini/hafızasını yok etmek istediler. Bundan sonra, diğer bir deyişle işgalden hemen sonra Kürtler hızla bölgeye/Kerkük'e göç etmeye başladılar (Kerkük’e 700 bin Kürt ithal edildi). Aslında, bu göçler bir anlamda teşvik edildi ve desteklendi. Kürtler, Türkmenlere ve devlete ait arazilere ev yaptılar ve yerleştiler. İşgal güçlerinin göz yummasıyla Kerkük’ün demografik yapısı Kürtler tarafından hızlı bir şekilde değiştirilmeye çalışıldı. Kürtler, sözde Kerkük’ün tarihi bir Kürt kenti olduğunu iddia etmeye başladılar.Yani Yahudilerin, Filistin’de kendilerine ait olmayan toprak talebi gibi. İnsanın aklına şu soru geliyor; “Türkmen şehri Kerkük neden bu kadar önemlidir?“ Bunun cevabını yazımızın devamında bulabilirsiniz. Herkes bilmelidir, Irak Türkleri çok çileler çekti, çok ağır bedeller ödedi. Gerekirse yeni bedeller ödemeye hazırlar. Ancak, Irak'taki Türkmen varlığını silmeye ve yok etmeye kimsenin ama kimsenin gücü yetmeyecektir. Zalim Saddam, Irak Türklerini yok etmeye gücü yetti mi? Ki bu küçük Saddam’ların gücü yetsin.!!

Belgelerle Kerkük’ün Kimliği

Kürt­ler, Ker­kük ko­nu­sun­da si­ya­si ça­lış­ma­la­rı­nın ya­nı sı­ra, siyasetçiler ve ya­zar çi­zer­le­ri ile de, böl­ge­nin ya­ni Türk­me­ne­li top­rak­la­rı­nın Kürt böl­ge­si ol­du­ğu, nü­fu­su­nun da Kürt ol­du­ğu id­di­ası­nı yazarlar ve dünyayı yanıltmaya ve kandırmaya çalışırlar.On­lar­ca ya­za­rın eser­le­rin­de ve res­mi dev­let ka­yıt­la­rın­da­ki mev­cut bil­gi­ler­le Ker­kük’ün Türk, nü­fu­su­nun ço­ğun­lu­ğu­nun Türk, ko­nu­şu­lan di­lin de Türk­çe ol­du­ğu­ belgelenmektedir.Birçok Arap, Türk ve yabancı araştırmacı ve yazarın bu konuyu yani Kerkük'ün bir Türkmen şehri olduğu teyit eden birçok eseri mevcuttur. Gert­ru­de Bell, 1. Dün­ya Sa­va­şı son­ra­sı­nın Irak’ını kur­muş, sı­nır­la­rı­nı cet­vel­le ken­di­si çiz­miş ve ya­rat­tı­ğı Irak’ın kra­lı­nı bi­le biz­zat ken­di­si ta­yin et­miş bir İn­gi­liz aja­nı­dır. 14 Ağus­tos 1921 ta­ri­hin­de ba­ba­sı­na yaz­dı­ğı mek­tu­bun­da “Re­fe­ran­dum ya­pıl­dı ve Kral Fay­sal oy bir­li­ği ile se­çil­di, ama Ker­kük, Kra­lın le­hi­ne oy kul­lan­ma­dı. Ker­kük’ün içi ve il­çe­le­ri Türk­men­ler­den oluş­tu­ğu, ba­zı köy­le­rin ise Kürt­ler­den sa­kin ol­du­ğu­nu yaz­mak­ta­dır.[1] Irak’ın ku­ru­cu­su Gert­ru­de Bell’in mek­tup­la­rın­da Ker­kük’ün Türk­men şeh­ri ol­du­ğu açık bir şe­kil­de ya­zıl­mak­ta­dır.

Kerkük’te İki buçuk sene il danışmanlığını, idari müfettişliğini ve Irak’ın kuzeyinde Kürtlerin yoğun yaşadığı Süleymaniye de de yıllarca görev yapan C. J. Edmonds, "Kürtler, Türkler ve Araplar" adlı eserinde anlatır. Kendisi Kerkük’te Belediye gibi şehri ilgilendiren konularla uğraşan Miller (Ingiliz subayı), daha önce de söylediğim gibi Türkçeyi düzgün ve akı­cı bir biçimde konuşmaktaydı ve özellikle Belediye Başkanı Abdulmecid Yakubi ile dostane bir ilişki kurmuş, sık sık kentten ayrılmam gereken dönemlerde iyi bir iş çıkararak mükemmel bir zemin çalışması gerçekleştirmişti. Livanın resmi dilinin Türkçe olarak kalması ve memurların da yerel ahaliden olmasını güvence altına alacak bir bildirimde, bulunmasıydı. Bu formül, Kerkük için kaydedilen büyük bir aşamaydı.[2] Görüldüğü gibi Kerkük’ün Türk olduğunu ispatlayan bu belge açıkça gösteriyor ki Kerkük’ün resmi dilinin Türkçe kalmasının nedeni, şehrin ahalisinin Türk, dilinin Türk olmasıdır. Kürtlerin dostu, işgalci İngiltere tarafından bile kabul edilmiştir.

İn­gi­liz iş­ga­li sı­ra­sın­da, Kürtlerin Lawrence'i diye tanınan İngiliz istihbarat subayı Binbaşı Edward William Charles No­el, Şeyh Mah­mut Berzenci‘yi Kürtlerin yoğun yaşadığı Sü­ley­ma­ni­ye tem­sil­ci­si ola­rak ata­ma yet­ki­si­ni al­mış­tı. No­el bu yet­ki­yi he­men kul­lan­mış, an­cak “Ker­kük böl­ge­si Türk­men olup, Türk­çe ko­nuş­tuk­la­rı için, Şeyh Mah­mut’un nü­fuz ala­nın­da ol­ma­yı red­det­miş­ler, bu­nun üze­ri­ne iş­gal kuv­vet­le­ri de bu böl­ge­yi, Ker­kük Böl­ge­si is­miy­le özel bir böl­ge ola­rak ilan et­miş­ti. Ker­kük’te si­ya­si su­bay ola­rak gö­rev ya­pan bin­ba­şı Step­hen Hemsly Long­rigg “Irak’ın Ye­ni Ta­ri­hin­de Dört Asır” ad­lı ese­rin­de, Türk­men­le­rin yer­le­şim böl­ge­le­ri­ni an­la­ta­rak şöy­le de­mek­te­dir: “Türk­men­le­rin, Te­la­fer’de ve uzun bir çiz­gi ola­rak Mu­sul yo­lun­da De­li Ab­bas’tan Bü­yük zab’a ka­dar uzan­mak­ta­dır. Gü­zel Ker­kük şeh­ri ise son iki asır­da pek de­ğiş­me­miş­tir. Ve bü­yük gü­zer­gah üze­rin­de­ki Türk­men köy­le­ri­nin ko­nu­mu, hat­ta yağ­mu­ra da­ya­lı ta­rım­la uğ­ra­şan çe­şit­li köy­le­rin ko­nu­mu da hiç de­ğiş­me­miş­tir. Türk ka­nı­nın ha­kim ol­du­ğu böl­ge­ler­de, Türk­çe’nin ve Türk ba­riz bir şe­kil­de gö­rül­dü­ğü yer­ler­de, her za­man Türk ağır­lı­ğı gö­rül­müş­tür.”[3] Long­rigg bu kap­sam­da Ker­kük’ü an­la­tır­ken, ko­nu­şu­lan di­lin Türk­çe ol­du­ğu­nu söy­le­mek­te­dir. Bir İn­gi­liz su­ba­yı ola­rak Ker­kük’te gö­rev yap­mış olan Step­hen Hemsly Long­rigg, Ker­kük’ün bir Türk şeh­ri ol­du­ğu­nu söy­le­mek­te­dir, bu Ker­kük’ün bir Türkmen şehri olduğu tes­ci­li de­ğil mi­dir?

İngiliz işgali sırasında Erbil'in siyasi valisi olan W. R. Hay, bölge hakkında yazdığı bir kitapta şöyle demektedir:, “Ker­kük şeh­ri­nin böl­ge­de­ki Türk­le­rin ana mer­ke­zi ol­du­ğu­nu ve sa­vaş­tan ön­ce 30.000 nü­fu­su bu­lun­du­ğu­nu, ay­rı­ca ci­var­da bir çok köy hal­kı­nın da Türk­çe ko­nuş­tu­ğu­nu” yaz­ma­ktadır. [4] Alman araştırmacı Re­in­hard Fisc­her’in Ber­lin üni­ver­si­te­sin­de yük­sek li­sans dip­lo­ma­sı­nı al­mak için sun­du­ğu te­zin ko­nu­su “Irak Türk­men­le­ri”. Irak’ta­ki Türk­men­le­rin en önem­li mer­ke­zi Ker­kük’tür. Ker­kük’ün ro­lü yal­nız önem­li bir kül­tür mer­ke­zi ol­mak­tan zi­ya­de, Türk­men­le­rin en yo­ğun ol­du­ğu şe­hir­dir“.[5) Fransız araştırmacı ve yazar Chris KUTSCHERA’nın "Kürt Ulusal Hareketi" adlı kitabında : "Ker­kük’ün çok özel bir sta­tü­sü var­dı. Te­orik ola­rak Irak’a bağ­lıy­dı. Bağ­dat’la iliş­ki­le­rin­de res­mi dil ola­rak TÜRK­ÇE kul­la­nı­lı­yor­du. Ker­kük, da­nış­man­la­rı İn­gi­liz olan bir Türk mu­ta­sar­rı­fı (vali) ta­ra­fın­dan yö­ne­ti­li­yor­du. İn­gi­liz yet­ki­li­ler (Fay­sal’ın 23 ekim 1922 ta­rih­li ge­nel­ge­si çer­çe­ve­sin­de) Ker­kük eş­ra­fı­nı ken­di böl­ge­le­rin­de bir ku­ru­cu mec­lis se­çi­mi ya­pı­la­ca­ğın­dan ha­ber­dar et­miş­ler­di".[6]

1890'lı yıllarda Duyun-i Umumiye müfettişi olarak bölgeye ge­len Fransız Vital Cuinet, "Le Turquie î D'Asia" isimli eserinde, Kerkük şeh­rinin nüfusunu 30 bin olarak verir­ken, bu nüfusun 28 bininin Türkmen olduğunu belirtmektedir.[7] Rus araştırmacı V­la­di­mir F.Mi­norsky “Türk­men­ler; Te­la­fer, Er­bil, Al­tun­köp­rü, Ker­kük, Ta­ze­hur­ma­tu, Ta­vuk, Tuz­hur­ma­tu, Kif­ri ve Ka­ra­te­pe gi­bi şe­hir ve ka­sa­ba­lar­da ve Mu­sul böl­ge­si­nin gü­ne­yin­den ge­çen ta­ri­hi “İpek Yo­lu” de­ni­len yol üze­rin­de­ki böl­ge­de ço­ğun­lu­ğu teş­kil et­mek­te­dir­ler.”[8] Kerkük katliamı 1959’da Kerkük’te Kürt komünistleri, Kürt askerleri ve KDP peşmergeleri silahsız ve suçsuz Türkmenleri 3 gün 3 gece hünharca katlettiler. Ve bu tarihe “Kerkük Katliamı” olarak geçecektir. Bu olay Amerikan basınında da yankı bulmuştur. Amerikanın tanınmış gazetelerinden The Newyork Times Gazetesi bu konuda haber vermiştir. "Bağdat'ın 150 mil kuzeyinde olan Kerkük'ün çoğunlu­ğu müreffeh Türkmenlerden oluşmaktadır. eyleme, çeşitli silahlarla donatılmış sivil Kürtlerle, ordu ile işbirliği içerisinde olan komünist ağırlıklı Halkın Direniş Grubu (çoğu Kürtlerden oluşuyordu) katılmışlardır.[9] Kürt asıllı Prof. Dr. Nuri Talabani, Kerkük Bölgesinin Araplaştırılması adlı kitabında, Kerkük’ün 2. tümen komutanı Nazım Tabakçalı’nın Kerkükteki gelişmeleri Bağdat’ta ki Savunma Bakanlığı’nın askeri istihbaratına gönderdiği raporu açıklar:

(belge)- "Kerkük eyaletinin Arap, Hıristiyan (Asuri,Keldani, Ermeni) azınlıklarıyla bir Türkmen ço­ğunluğuna sahip olduğuydu. Kerkük eyaletinde Kürt Eğitim Müdürlüğü kurulması veya girişimi buradaki diğer milliyetler arasında projeye karşı huzursuzluk duyguları uyanmasına yol açacaktır. Ayrıca öğretmenler birliği (Arap milliyetçiler, Baasçılar ve Türkmenlerden oluşan "Ulusal Liste" içinde Öğ­retmenler Birliği seçimlerini kazanan hepsi Türkmen olan grup) bunu bana kamu yararı için bildirdiklerini, ilkeleri Kürt olmayan çoğunluğun yaşadığı bir eyalete asla uyarlanamayacak bir mü­dürlüğün varlığıyla tehdit altına girebilecek ülke geleceği, eği­timin birliği için yaptıklarını da söylediler."[10]

İmza: Tümgeneral Nazım el-Tabakçalı
İkinci Tümen Komutanı
Askeri istihbarat Müdürlüğü

Aslı Arap olan ancak Amerika'da yaşayan Said K. Aburish, Saddam hakkında İngilizce kaleme aldığı eserin­de bir gerçeği aydınlatmak istiyor "Saddam, Kerkük'ü Araplaştırmaya çalışıyordu. Sad­dam Kerkük'ün bir Arap, Kürtler de bir Kürt şehri oldu­ğunu iddia ediyorlardı. Aslında bu şehir ne Arap ne de bir Kürt şehridir. O şüphe götürmez bir Türkmen şehri­dir. Kürtler 1960 yıllarından itibaren planlı bir şekilde Kerkük'e gelmeye ve yerleşmeye başlamışlardır".[11]

Fi­lis­tin­li ya­zar ve araş­tır­ma­cı Ha­nna Ba­ta­tu : “Ker­kük şeh­ri ya­kın ta­ri­he ka­dar ke­li­me­nin tam ma­na­sıy­la bir Türk şeh­ri idi. Kürt­ler bu şeh­re ya­kın köy­ler­den göç et­me­ye baş­la­dı­lar. 1959 yı­lın­da Kürt­ler şeh­rin yak­la­şık üç­te bi­ri­ni oluş­tur­ma­ya baş­la­dı­lar.[12] Fe­rik El-Mız­hır El-Fi­ravn “Irak’ta­ki azın­lık­lar şöy­le­dir: Sü­ley­ma­ni­ye de Kürt­ler ve Ker­kük’te Türk­ler.[13] Sey­yar El Ce­mil “Irak’ın ku­ze­yin­de be­lir­li böl­ge­ler­de ya­şa­yan Türk­men­ler Dic­le neh­ri­nin do­ğu­sun­da­ki Ker­kük’te ve neh­rin ba­tı­sın­da­ki Te­la­fer’de yo­ğun ola­rak ya­şa­mak­ta­dır. Bun­la­rın asıl­la­rı Irak’ta ege­men­lik ku­ran Türk­men Dev­let­le­ri­ne da­yan­mak­ta­dır.[14]

Araş­tır­ma­cı ya­zar Sa­ti Al-His­ri “Irak’ta Ha­tı­ra­la­rım” ad­lı ese­rin­de 1921 yı­lın­da, o dö­ne­min Eği­tim Ba­kan­lı­ğı baş mü­şa­vi­ri gö­re­vin­de bu­lu­nan İn­gi­liz yüz­ba­şı N.Va­rel ile olan ih­ti­la­fı ve çar­pış­ma­sı­nı, Eği­tim Mü­dü­rü mu­avin­li­ği gö­re­vi­ni red­det­ti­ği­ni açık­lar­ken, Va­rel’in ken­di­si­ne: “Ker­kük’e git, ora­da Eği­tim Mü­dür­lü­ğü gö­re­vi­ni sa­na ve­re­lim, ora­da Türk­çe ko­nu­şu­lur, sen de Türk­çe bi­li­yor­sun”, de­di­ği­ni ha­tır­la­tı­yor. Va­rel bu öne­ri­si­ni Kra­li­yet Sa­ra­yı Baş­ka­nı Rüs­tem Hay­dar’a da tek­rar­la­mış ve Al-His­ri’den Türk­çe ko­nu­şu­lan Ker­kük’te ya­rar­lı ola­bi­le­ce­ği­ni söy­le­miş­ti.[15] Bir baş­ka ya­zar, Ab­dul­me­cid Ha­sip Al-Kay­si’ye ba­ka­cak olur­sak, 1 Ha­zi­ran 2000 ta­ri­hin­de Lond­ra’da çı­kan el-Ha­yat ga­ze­te­sin­de Asu­ri­ler ad­lı ki­ta­bı hak­kın­da ya­yın­la­nan bir eleş­ti­ri­ye ver­di­ği ce­vap­ta, ken­di­si­ni ta­nı­tır­ken Irak’ın si­ya­si ta­ri­hiy­le il­gi­len­me­si­nin el­li yı­lı bul­du­ğu­nu ifa­de eden bu ya­zar, adı ge­çen ki­ta­bın­da Ker­kük’ün bir Türk­men şeh­ri olup, hal­kı­nın Türk ır­kın­dan ol­du­ğu­nu yaz­mak­ta­dır.[16] Dr. Me­cit Khud­du­ri “Cum­hu­ri­yet Dö­ne­min­de Irak” ad­lı es­rin­de Ker­kük, Al­tun­köp­rü ve Te­la­fer’e te­mas eder­ken, bu­ra­la­rın Türk­men­ler­ce mes­kun ol­du­ğu­nu ya­zar.[17]

Irak­lı ya­zar Mir Bas­ri “Ye­ni Irak’ın Ede­bi­yat Yıl­dız­la­rı” ad­lı ese­rin­de Irak’ta ge­li­şen ede­bi­yat­tan söz eder­ken, Kürt­le­rin Sü­ley­ma­ni­ye böl­ge­sin­de ede­bi eser­ler ver­me­le­ri­ne kar­şın, Ker­kük’te Türk­men ede­bi­ya­tı­nın yay­gın ol­du­ğu­nu ya­za­rak, Fu­zu­li, Faz­li, Ri­zai, Ah­di, Şem­si ve Hü­sey­ni ile baş­la­yan ede­bi­yat akı­mı­nın, sa­de­ce Türk­men ede­bi­ya­tı ile ge­liş­ti­ği­ni ve Hic­ri De­de, Hı­dır Lüt­fü, Na­ci Hür­müz­lü, Meh­met Sa­dık ve Ah­met Fa­iz ile do­ru­ğa çık­tı­ğı­nı, Kürt asıl­lı Şeyh Rı­za Ta­la­ba­ni’nin de Türk­çe yaz­mak du­ru­mun­da ol­du­ğu­nu bil­dir­mek­te­dir.[18] Irak’ın ye­ni ta­ri­hi üze­rine pek­çok araş­tır­ma­sı ve ese­ri bu­lu­nan Hay­ri Emin Öme­ri de, Irak’ın ye­ni ta­ri­hin­den po­li­tik hi­ka­ye­ler (Arap­ça) , Bağ­dat, 1969, S. 66. Irak tah­tı üze­ri­ne ya­şa­nan tar­tış­ma ve ça­tış­ma­la­rı an­la­tır­ken Ker­kük’te ço­ğun­lu­ğun Türk­men ol­du­ğu­nu yaz­mak­ta­dır.

Dr. Fa­zıl Hü­se­yin’in “Mu­sul So­ru­nu” ki­ta­bı­nın 2’nci bas­kı­sı­nın 92’nci say­fa­sın­da, Er­bil, Ker­kük ve di­ğer Türk­men böl­ge­le­ri hak­kın­da Mil­let­ler Ce­mi­ye­ti ra­po­run­da şu­nu yaz­mış­tır: “Mil­let­ler Ce­mi­ye­ti ko­mis­yo­nu bu şe­hir­le­rin sa­kin­le­ri­nin asıl­la­rı­nın Türk ol­duk­la­rı­nı be­lir­te­rek Er­bil’de, Türk­ler­den beş, ya­rı­sı Türk, ya­rı­sı Kürt olan ve bir de Ya­hu­di ma­hal­le var­dır. Ko­mis­yo­nun ifa­de­sin­de, hü­kü­met de­ne­ti­min­de­ tek ga­ze­te ba­sıl­dı­ğı­nı, bu­ra­da ya­yın­la­nan res­mi fer­man­lar­da Arap­ça ve Türk­çe dil­le­ri­nin kul­la­nıl­dı­ğı­nı be­lirt­miş­tir. Ker­kük’te bu­lu­nan İn­gi­liz si­ya­si su­ba­yı Arap­ça ve Kürt­çe ko­nuş­ma­yı da­hi bil­mi­yor­du. Yal­nız­ca Türk­çe’yi öğ­ren­miş­ti.

Al­tın­köp­rü ve Tuz­hur­ma­tu ta­ma­men Türk ve­ya Türk­men şe­hir­le­ri­dir. Bun­lar için­de bir­kaç ai­le Ya­hu­di bu­lun­mak­ta­dır. Ka­ra­te­pe %75’i Türk, %22’si Kürt, %3’ü ise Arap­lar­dan oluş­mak­ta­dır. Ta­ze­hur­ma­tu ve Da­kuk ta­ma­men Türk şe­hir­le­ri­dir. Yal­nız çev­re­sin­de­ki köy­ler Kürt­ler­den oluş­mak­ta­dır.” An­sik­lo­pe­dik bil­gi­le­re baş­vu­ra­cak olur­sak, Camb­rid­ge Üni­ver­si­te­si ya­yı­nı olan “Dün­ya­nın Yö­re­sel Mi­ma­ri­si An­sik­lo­pe­di­si” ad­lı ese­rin Kir­kuk (Ker­kük) mad­de­si, Ker­kük’te ço­ğun­lu­ğun Türk­men ol­du­ğu­nu ve Irak’ta Türk­men nü­fu­su­nun 2.5 mil­yo­nun al­tın­da ol­ma­dı­ğı­nı yaz­mak­ta­dır.[19] Ana Britannica Ansiklopedisi’nin “Ker­kük” mad­de­si­ni J.H. Kra­mers yaz­mış­tır. Kra­mers il­gi­li mad­de­de “Ker­kük’ün 1. Ci­han Har­bi’nden az ev­vel 20.000 ka­dar tah­min edi­len nü­fu­su­nun ha­kim un­su­ru­nu Türk­ler teş­kil edi­yor­du” di­ye yaz­mak­ta­dır.[20] Mic­ro­soft An­sik­lo­pe­di­sin­de ise Ker­kük Irak’ın pet­rol sa­na­yi­si­nin mer­ke­zi­dir. Ak­de­niz’e ham pet­rol ta­şın­ma­sı için pet­rol bo­ru hat­tıy­la bağ­lı­dır. Ker­kük nü­fus ço­ğun­lu­ğu Türk­men­dir. Ay­rı­ca Kürt, Arap, Asu­ri ve Er­me­ni­ler­de bu­lun­mak­ta­dır.[21] 28 Ekim 1992 ta­rih­li Mey­dan La­ro­us­se’un Tür­ki­ye bas­kı­sı­nın Ker­kük mad­de­sin­de şu ifa­de­ler yer al­mak­ta­dır: “Ker­kük’te yo­ğun bir Türk top­lu­lu­ğu ile onun ge­liş­tir­di­ği Türk kül­tü­rü var­dır. Şe­hir­de 350 ai­le ka­dar olan Hı­ris­ti­yan­lar da Türk­çe ko­nu­şur ve Türk­çe’yi Sür­ya­ni harf­le­ri ile ya­zar­lar ve bir bö­lü­mü de Ker­kük Ka­le­si’nde otu­rur­lar.” Irak’ın ku­ze­yin­de bü­tü­nüy­le Türk­men ka­sa­ba ve köy­le­ri var­dır. Önem­li bir kent olan Ker­kük’te bun­lar­dan bi­ri­dir.[22]

Kerkük konusunda yalan söylemekten çekinmeyen Kürtler, Kerkük'ün aslında Osmanlı arşivlerine göre de Kürt şehri ol­duğunu söylerken, gerçek Osmanlı arşivleri bu konuda tam tersini söylemektedir. Bel­ge­ler­le do­lu olan bu ki­tap, T.C. Baş­ba­kan­lık Dev­let Ar­şiv­le­ri Ge­nel Mü­dür­lü­ğü, Os­man­lı Ar­şi­vi Da­ire­si Baş­kan­lı­ğı Nu: 64, “Ka­nu­ni Dev­ri”nde 111 nu­ma­ra­lı Ker­kük’e ait tah­rir def­te­ri­dir, ya­yın ta­ri­hi: 2003. Tah­rir def­te­ri in­ce­len­di­ğin­de, böl­ge­de ya­şa­yan top­lum­la­rın et­nik kim­lik­le­ri, bağ­lı ol­duk­la­rı aşi­ret­ler ve bu aşi­ret­le­rin kim­li­ği, böl­ge­nin ida­ri ya­pı­sı, nü­fu­su, din ve mez­hep­le­ri, va­kıf­lar, top­ra­ğın ya­ni ara­zi­le­rin ta­sar­ruf şek­li ve ki­me ait ol­du­ğu, hay­van­cı­lık hak­kın­da bil­gi­le­rin ya­nı sı­ra 7320 er­kek nü­fu­su­nun bu­lun­du­ğu ve bun­la­rın da % 90’ının TÜRK OL­DU­ĞU GÖ­RÜL­MEK­TE­DİR. Kürt­le­rin gös­ter­di­ği ve her yer­de ib­raz et­tik­le­ri tek kay­nak­la­rı, Arnavut asıllı Şem­sed­din Sa­mi’nin ver­di­ği bil­gi­lerdir. Şemseddin Sami Türkçeyi öğrenerek kitaplar ve makaleler yazmaya başlamıştır. Semseddin Sami Kerkük’ü hiç görmeden bazı Fransız ansiklopedilerden yararlanarak Kamus-i A’lam’inin Kerkük maddesinde Kürtlerin Kerkük’te çoğunluğu oluşturuyor yazmaktadır. Verdiği bilgilerin bilimsel, gerçekçi ve doğru olduğunu kabul etmemiz gerekirse, Bağdatı’n da bir Türk şehri olduğunu kabul etmemiz gerekir. Çünkü Şemseddin Sami aynı eserinde, Bağdat’ta halk tarafından konuşulan birinci lisanın Türkçe, İkinci derecede ise Arapça olduğunu da tespit ettiğini yazmaktadır,

Bel­ge: Dev­let ar­şi­vin­den alın­mış bir dev­let bel­ge­si­dir. Tar­tış­ma gö­tür­mez ger­çek bir bel­ge­dir. “Mu­sul Vi­lâ­ye­ti-Sal­nâ­me-i Res­mi­ye­si"­dir. 1904 yı­lın­da bun­dan 100 yıl ön­ce ya­zı­lan bu bel­ge, Şem­sed­din Sa­mi’nin yaz­dık­la­rı ile ay­nı ta­rih­le­re rast­lar. İki bel­ge ara­sın­da­ki fark­la­ra ba­kıl­mak su­re­tiy­le bi­lim­sel ola­rak ko­nu­yu iyi de­ğer­len­dir­mek ge­rek­mek­te­dir. Es­ki Türk al­fa­be­si ile ya­zı­lan bel­ge­den ba­zı sa­tır­la­rı oku­ya­lım. S. 212, 213, 214.:

- “Ker­kük San­ca­ğı­na da­ir ma­lû­mat:
... Ker­kük şeh­rin­de 26510 İs­lâm ve 432 Kel­da­ni ve 463 Mu­se­vi, bu­na bir mis­li ünas (ka­dın), üç bin­den aşa­ğı ol­ma­yan ya­ban­cı ilâ­ve olu­nur­sa şeh­rin nü­fus mec­mu­ası 57810’a ba­liğ olur. Ker­kük şeh­ri “ka­le” ve “kar­şı ya­ka” ve “kor­ya” nam­la­rı ile üç kıs­ma mün­ka­sim (bö­lün­müş) olup, bu her üç kı­sım­da 14 ma­hal­le var­dır. AHA­Lİ-İ ŞE­HİR: UMU­Mİ­YET­LE TÜRK OLUP TÜRK­ÇE TE­KEL­LÜM EDER­LER. (ko­nu­şur­lar). GU­RA­BA (ya­ban­cı) OLA­RAK BİR MİK­TAR ARAP VE KÜRT İLE KA­LİL’İL (az)- MİK­TAR İRA­Nİ BU­LU­NUR”. Ay­nı yıl­la­ra rast­la­yan, bi­ri res­mi dev­le­te, di­ğe­ri şah­sa ait olan bilgi ara­sın­da­ki far­ka ba­kan­lar ve Ker­kük’ü, çev­re­si­ni ya­kın­dan bi­len­ler, ta­nı­yan­lar, ora­da ya­şa­yan­lar, Kürt­le­rin ne ka­dar ta­rih bil­gi­sin­den yok­sun, ha­yal pe­şin­de koş­tuk­la­rı­nı an­la­ya­cak­lar­dır.

Kerkük Kalesini Kürtler mi Yaptı?

Sözde bazı Kürt araş­tırmacı, yazar ve çizerleri Kerkük’ü hayal edilen Kürt devletinin sınırları içine almak için türlü yalan ve uydurma belgelerle insanları yanıltıyorlar. Bu sözde Kürt Araştırmacıları: "Bu bölgede yaşayan Kürtlerin bağımsız devletleri, imparatorlukları, devletçikleri ve emirlikleri olmuş­tur... Irak kuzeyinin kalesiyle meşhur olan şehri Kerkük'tür”. Kürtlerin kü­çük ve dağınık beylikler kurduklarını kabul etmek müm­kündür. Ancak, devletler, hatta imparatorluklar kurduk­larını iddia etmenin hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. Bu devletler ve imparatorluklar ne zaman ve nerede kurulmuş­tur? Adları nedir, hükümdarları kimlerdir? Hiç belli değil­dir.[23] Zi­ra ta­rih­siz­ler, ya­pay geç­miş ya­rat­ma­ya ça­lı­şı­yor­lar. Kürt siyasitçileri, ta­rih­çi­le­ri ve ay­dın­la­rı bir da­la tu­tun­mak ve ye­ni bir ta­rih ya­rat­mak is­ti­yor­lar, ama ta­ri­hi da­ya­nak­la­rı yok ve id­di­ala­rı­nı da hiç­bir ta­ri­hi kay­nak doğ­ru­la­mı­yor. Ya­pa­bil­dik­le­ri tek şey, baş­ka mil­let­le­rin ta­ri­hi şah­si­yet­le­ri­ni ve kül­tü­rel var­lık­la­rı­nı ken­di­le­ri­ne mal et­me­ye ça­lış­mak. Yarında Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucularının Kürtler’in olduğunu söylerlerse kimse şaşmasın. Yoksa Kerkük Kalesini Kürtler mi Yaptı?!! Kerkük'te diktikleri, tarihi değeri olan bir mimari eserleri var mı? Bir tane yoktur. Ama bu hayalperestler utanmadan Kerkük’ün tarihi ve coğrafi olarak Kürt şehridir derler!

Bir Ortadoğu uzmanı olan David McDowall Mo­dern Kürt Tarihi isimli kitabında diyor ki: "Az sayıda Kürt, 1958 gibi yakın bir tarihten bu yana daha büyük bir Türkmen nüfusa sahip olmasına rağ­men, bugün bile Kerkük şehrinin kendilerinin olduğunu öne sürecektir"[24] Ker­kük’ün Türk­men şeh­ri ol­du­ğu­nu gös­te­ren önem­li bel­ge­ler­den bi­ri­si de, Irak li­se­le­rin­de oku­tu­lan ve Mil­li Eği­tim Ba­kan­lı­ğı ta­ra­fın­dan se­çi­len “Irak Coğ­raf­ya­sı”ad­lı ders ki­ta­bın­da Ker­kük nü­fu­su­na da­ir ve­ri­len bil­gi­ler­dir. 1929 ta­ri­hin­de Irak es­ki Baş­ba­ka­nı ve Sa­vun­ma Ba­ka­nı Ge­ne­ral Ta­ha El-Ha­şi­mi ta­ra­fın­dan ya­zı­lan ve Bağ­dat’ta Dar El-Se­lam ya­yı­ne­vin­de ba­sı­lan bu ki­tap; Irak Coğrafyası 1929

Irak Coğrafyası - Lise Okulları
Yazar: Zaim Taha El Haşimi
(Maarif Bakanlığı tarafından Liselerde okutulmasına karar verilmiştir) Darulselam Matbaası - Bağdat 1929-1348 sayfa : 242

Kerkük Livası

Bu liva Irak`ın kuzeyinde bulunmaktadır. Nüfus yoğunluğu 4:8/km2 (Çemçemal ve Kifri ) ila 16:32/km2 (Kerkük ilçeleri). 1920 yılının verilerine göre bu livanın toplam nüfusu 92.000 kişi, nüfusun çoğunluğu ise Türktür , daha sonra kürt ve arap . Yapılan son sayıma göre Kerkük kazası 59216, Kifri kazası 32789 ve Çemçemal ve Kifri 35054 kişi olarak tespit edildi. Kerkük : Kerkük şehri Kara Hasan dağının doğu eteklerinde yer almaktadır. Hasa Su ırmağının iki tarafına bölünmüş bir şekildedir. Hasa Su`nun doğu cephesinde kale yer almaktadır. Doğu cephesine kale tarafı, batı cephesinede Korya olarak adlandırılmaktadır. Korya tarafında çok sayıda bağ ve bostan bulunmaktadır. Şehrin kuzeyinde Şaturlu mahallesi yer almaktadır. Konut sayısı yaklaşık 40.000 dir. Evler taş ile yapılmıştır. Son sayımda Kerkük merkezinin toplam nüfusu 32191 olarak tespit edilmiştir. Nüfusun çoğu Türktür . Bağdat -Kerkük demir yolları bu şehirden geçmektedir. Kerkük Irak`ın çok önemli merkezlerinden biridir. Bu önem­li bel­ge, Ker­kük’ün bir Türk şeh­ri ol­du­ğu­nun Irak res­mi ma­kam­la­rın­ca tes­cil edil­di­ği­ni gös­ter­mek­te­dir. Hem de Ker­kük ve ci­va­rı­nın Türk olduğunu belirten bu bel­ge­nin ya­za­rı, o dö­ne­min Irak Baş­ba­ka­nı ve Sa­vun­ma Ba­ka­nı­dır. Ker­kük’ün Türk­men şeh­ri ol­du­ğu­na da­ir en kü­çük bir şüp­he­si olan­la­ra bu bel­ge it­haf olu­nur. Irak Devletinin resmi belgelerinde bulunan en eski nüfus sayımı olan 1947 nüfus sayımı için yayınlanan resmi kitapçıklarda Kerkük şehrinin o zamanki mahalleleri ve her mahalledeki aile sayısı beyan edilmiştir. Bu mahallelerin isimleri kitapçığın ikinci cildinin 101. Sayfasında şöyle beyan edilmiştir:

(1) Sarıkahya, (2) Şaturlu, (3) Begler, (4) İmam Kasım, (5) Bulak, (6) Ahi Hüseyin, (7) Meydan, (8) Ağalık, (9) Hamam Mülim, (10) Hamam Mesihi.

Bu resmi belgeye göre Kerkük şehri 1947 yılında isimleri belirtilen 10 adet mahalleden oluşmaktadır. Kürt ve Türkmenlerden oluşan ‘’İmam Kasım’’ mahallesi yer almakta ve Şorca mahallesi de geçen yüz yılın kırkları ve ellilerinde yoktur. Kerkük’te sonradan ihdas edilen ‘’iskan’’ ile ‘’Rahimava’’ Kürt mahalleleri bu listede yer almamıştır. Listedeki kalan 9 mahallenin hepsi ki bunlar yüz yıllardan beri yerleşim bölgeleridir, Türkmenlerin oturduğu bölgelerdir. Bu bölgelerdeki tüm konutlar, tesisler, mağaza ve dükkânlar, hanlar, hamamlar, kahvehaneler ve camiler de Türkmenlerin mülkiyetinde olduğu yapılardır. Bunun yanında Begler, Sarıkahya ve Şaturlu mahallelerinde belirli sayıda Ermeni ve Süryani aileler de oturuyordu. 1947 yılında ne şimdiki Kürt mahalleleri olan Şorca, Rahimava, İskan, Azadi mahalleleri vardı, ne de sonradan Baas partisi döneminde asimilasyon politikası doğrultusunda Araplar için inşa edilen mahalleler vardı. 1947 yılında bir adet Kürt ya da Arap mahallesi olsa idi, bu durum anılan resmi belgede yerini almış olurdu. Buna bağlı olarak Kürtler hissedilir bir şekilde kentin başka mahallelerine de sızmaya başladılar.

Ker­kük’le il­gi­li bü­tün res­mi bel­ge­ler, açık­ça gös­te­ri­yor ki,1958 yı­lı­na ka­dar Ker­kük’te Kürt­le­rin nü­fus ora­nı ke­sin­lik­le %10’u geç­mi­yor­du. 1957 sayımına göre Kerkük’te mahalleler şunlardır: “Sarıkahya, Mahatta (İstasyon), Tisin, Begler, Şaturlu, Hasa, Elmas, Bulak, Ahi Hüseyin, Çay, Çukur, Piryadi, Avçı, Musalla, Ağalık, Kale Meydan, Hamam Müslim, Yeni Kerkük (Arafa), İmam Kasım, Şorca, Cırıt Meydanı, İmam Abbas, Zeve, Meydan, Hamam Mesihi, Altuncular, Nefçiler, Yeni Tisin, Hamzeli, Bağdat Yolu, Çiniçiler, Helvacılar”. Yal­nız iki ma­hal­le­de Kürt­ler yo­ğun ola­rak ya­şı­yor­lar­dı: İmam Ka­sım ve Şor­ca, ki Şorca Mahallesi Kırklarda daha kurulmamıştı. Kürt mahallelerinden bir tanesi tamamen Kürt’tür (Şorca); diğeri ise (İmam Kasım) Kürt ve Türkmen karışımından oluşmaktaydı. Kürtlerin yoğun yaşadığı Şor­ca ma­hal­le­sin­de sa­de­ce 126 ha­ne bu­lun­mak­tay­dı. Arap­la­rın otur­du­ğu tek bir ma­hal­le var­dı, o da Arap­lar ma­hal­le­si di­ye bi­li­ni­yor­du. Bir ma­hal­le­de ise (El­mas mahallesi) Hı­ris­ti­yan­lar (Asu­ri, Kel­da­ni, Er­me­ni) ve Türk­men­ler ka­rı­şık hal­de ya­şı­yor­lar­dı. Ker­kük Ka­le­sin­de otu­ran­la­rın ta­ma­mı Türk­men idi ve bu­ra­da dört ma­hal­le bu­lu­nu­yor­du: Mey­dan, Ağa­lık, Zın­dan ve Ha­mam ma­hal­le­le­ridir. Yal­nız ka­le için­de ya­şa­yan Türk­men nü­fu­su, 2 Kürt ma­hal­le­si­nin nü­fu­su­ndan kat kat daha fazladır. İskân ve Rahimava mahalleleri ise 1957 sayımında henüz kurulmamıştı. Bu mahalleler, 1958 devrimi sonrasında gerçekleşen Kürt göçlerinin ardından oluşmuştur.1957 nü­fus sa­yı­mı ise Ker­kük’ün ke­sin ola­rak bir Türk şeh­ri ol­du­ğu­nu gös­ter­mek­tey­di. 1970’de Kürt­le­re özerk­lik ve­ril­me­si­ne iliş­kin gö­rüş­me­ler es­na­sın­da Irak Hü­kü­me­ti, 1957 nü­fus sa­yı­mı­na da­ya­na­rak, Ker­kük’ün hü­vi­ye­ti­ni be­lir­le­mek is­te­miş­ti ama Mesud Barzani’nin babası Mol­la Mus­ta­fa Bar­za­ni Ker­kük’ün de­mog­ra­fik ya­pı­sı­nı çok iyi bil­di­ği için bu is­te­ği ke­sin bir dil ile red­det­miş­ti. Şa­yet Ker­kük ger­çek­ten id­dia et­tik­le­ri gi­bi bir Kürt şeh­ri ol­say­dı red­de­der miy­di? İngiliz Yazar David McDowall A Modern History of The Kurds “Modern Kürt Tarihi”, eserinde şöyle demektedir: "Molla Mustafa (Barzani) Bağdat hükümetini Kerkük, Hanekin ve Sincar gibi bölgelere Arapları yerleştirmekle suçladı ve Arapları çoğunlukta gösteren nüfus sayımı sonuçlarını kabul etmeyeceğini hükümete bildirdi. Ayrıca üzerinde sahtekarlık yapıldığı için, 1965 yılı nüfus sayımının verilerini de kabul etmedi. Hükümet, Kerkük için 1957 sayım sonuçlarının dikkate alınmasını önerdi; ancak Barzani ise, Kerkük kentinde çoğunluğu hâlâ Türkmenlerin oluşturduğu gerekçesiyle bu öneriyi de reddetti."[25] Bu da Ker­kük’ün bir Türk­men şeh­ri ol­du­ğu­nun iti­ra­fı­dır.

1970’te Irak Devleti Türk­men­le­re kül­tü­rel hak­lar ta­nı­dı.[26] Bu ka­ra­ra gö­re, Ker­kük’te 124 oku­lun 104’ü, Tuz­hur­ma­tu, Kif­ri, Al­tun­köp­rü ve baş­ka böl­ge­le­rin ezi­ci ço­ğun­lu­ğu da (top­lam 199 okul) Türk­çe öğ­re­ti­mi seç­miş­tir. Yal­nız­ca bu ra­kam­lar bi­le Ker­kük’ün ne ka­dar Türk ol­du­ğu­nun ya­da Kürt ol­du­ğun­dan bir is­pa­tı ola­rak kar­şı­mı­za çık­mak­ta­dır. Bu okul­la­rın isim­le­ri de Türk­çe ol­du. Bun­la­rın bir kıs­mı; Yıl­dız, Ba­ba ­gür­gür, Ay­dın­lık, Ça­lış­kan, Ba­rış, Genç­lik, Uğur, Ak­taş gi­bi öz ­be­ öz Türk­çe isim­ler ta­şı­dı­lar.Türkçe eğitimi yapma kararı alındıktan bir yıl sonra hükümet aynı kararı hiç bilip okulları kapatarak Türkçe ile eğitim yapmayı yasaklamıştır. Irak’ta­ki Türk var­lı­ğı­nın sem­bo­lü olan Ker­kük üze­rin­de, yıl­lar­dır sür­dü­rü­len bas­kı ve zul­mü her fır­sat­ta di­le ge­ti­ri­yor ve oy­na­nan oyun­la­ra dik­kat çe­ki­yo­ruz. Fa­kat son yıl­lar­da, özel­lik­le Kör­fez sa­va­şın­dan be­ri, bu ta­ri­hi Türk şeh­ri üze­rin­de yo­ğun bir pro­pa­gan­da ve ya­yın fa­ali­yet­le­ri­nin yü­rü­tül­dü­ğü göz­len­mek­te­dir. Ker­kük’te­ki Türk­men hal­kı­nın Irak yö­ne­ti­min­ce yıl­lar­dır plan­lı ve mak­sat­lı şe­kil­de gö­çe zor­lan­ma­sı ger­çe­ği da­hi çar­pı­tıl­mak­ta­dır. Son yıl­lar­da git­tik­çe da­ha da Ker­kük üze­rin­de yo­ğun­la­şan Kürt­leş­tir­me pla­nı­na hiz­met için ya­yın ya­pan Kürt ya­yın or­gan­la­rı, Saddam rejiminin Ker­kük’te­ki Kürt­le­ri gö­çe zor­la­dı­ğı­nı ya­ya­rak, ko­nu­yu çar­pıt­ma­ya yel­te­ni­yor­lar. Ker­kük’ün bir Kürt şeh­ri ol­ma­dı­ğı­nı söy­le­yen ve Ker­kük’te­ki et­nik do­ku­da­ki ha­kim ren­gin Türk­men ol­du­ğu­nu kay­de­den Ta­rık Azi­z’nin söz­le­ri­ne dik­ka­ti­ni­zi çek­mek is­ti­yo­ruz. Ker­kük’ün Türk­men ka­rak­ter­li bir şe­hir ol­du­ğu­nu iti­raf eden Irak’ın ikin­ci ada­mı Ta­rık Aziz’in söz­le­ri­ni, bil­mem bu fa­na­tik ya­zar­lar duy­muş­lar mı­dır, gör­müş­ler mi­dir? Gö­ren- gör­me­yen du­yan-duy­ma­yan her­ke­se bu söz­le­ri ha­tır­lat­mak ye­rin­de ola­cak­tır. Ga­ze­te­ci Ya­zar Ha­mi­de Na’ne, Ta­rık Aziz’e so­ru­yor:

- Ker­kük’ü Kürt böl­ge­si­ne il­hak et­mek is­ti­yor­lar?

Ta­rık Aziz ce­vap ve­ri­yor:

- Doğ­ru­dur, 70’li yıl­lar­dan be­ri Bağ­dat yö­ne­ti­mi­nin bu ko­nu­da­ki tav­rı bel­li idi: O da Ker­kük’ün özerk Kürt böl­ge­si­nin için­de ol­­ma­ma­sı­dır. Çün­kü Ker­kük özerk böl­ge­ye alın­dı­ğı tak­tir­de, pet­rol oyun­la­rı ve ulus­la­ra­ra­sı ent­ri­ka­lar dev­re­ye gi­re­rek, mer­ke­zi yö­ne­tim­den ay­rıl­ma­ya doğ­ru bü­yük bir aşa­ma kay­de­der. Ki bu da ül­ke­nin ulu­sal bir­li­ği­ni ze­de­ler. Bu ba­kım­dan Ker­kük’ün özerk böl­ge dı­şın­da kal­ma­sı ay­rı­lık­çı ha­re­ket ve oyun­la­rı­nı ön­le­miş ve böl­ge için gü­ven­ce sağ­la­mış olur. Bi­rin­ci Nok­ta: Ta­ri­hi açı­dan Ker­kük, Kürt vi­la­ye­ti de­ğil­dir. Ker­kük’e git­ti­ği­niz za­man ora­da Türk­men­le­ri, Arap­la­rı ve Kürt­le­ri bu­lur­su­nuz. An­cak bas­kın kim­lik Türk­men­dir”.

Ta­rık Aziz, “Lider ve Da­va” (Bey­rut, 2000) ad­lı ese­rin 163. say­fa­sın­da Ker­kük’ün bir Türk­men şeh­ri ol­du­ğu ve bas­kın kim­likte Türk­men­ olduğu, hem de Ta­rık Aziz ta­ra­fın­dan di­le ge­ti­ril­miş­se, bu­nun ay­rı bir öne­mi ve de­ğe­ri var­dır. Bü­yük bir ka­nıt ni­te­li­ğin­de olan bu iti­raf, sağ­du­yu sa­hi­bi olan bü­tün araş­tır­ma­cı­la­rın dik­ka­ti­ne, vicdanına ve in­sa­fı­na su­nul­mak­ta­dır.[27]

Tarık Aziz’in Kerkük hakkındaki bu sözü dikkat çekicidir: "Araplar Endülüs için yıllarca ağladı, Kürtler ise Kerkük için Kıyamete kadar ağlayacaklardır." Yani Kürtler Türkmen şehri Kerkük'e asla sahip olamazlar. Kürtler kendilerine ait olmayan bu kente ısrar ederse, zaten kendi sonlarını da getirmiş olurlar, çünkü Kürtler ateşle oynuyor. Ker­kük’te ilk mat­baa 1879 yı­lın­da ku­ru­lur ve vilayet matbaasının kurulmasıyla 25 Şubat 1911 yılında ya­yın­la­nan ilk ga­ze­te Türk­çe Ha­va­dis Ga­ze­te­si­dir (Sizce neden bu gazete Kerkük’te başka bir dilde değilde türkçe yayınlanıyor ?). İlk der­gi de Türk­çe Ma­arif Der­gi­si­dir. Kev­keb-i Ma­arif der­gi­si, Nem­ce (Yıl­dız) Ga­ze­te­si, Te­ced­düd Ga­ze­te­si, Ker­kük Ga­ze­te­si (46 se­ne) ve İle­ri Ga­ze­te­si. Bu ga­ze­te­ler ve der­gi­ler Türk­çe ya­yın­lan­mış­tır. Ga­vur Ba­ğı Ga­ze­te­si, Afak Ga­ze­te­si, Be­şir Ga­ze­te­si ve el-Mü­reb­bi ya­yı­nı ise Türk­çe – Arap­ça ya­yın­lan­mış­tır. Ker­kük’de ga­ze­te ve der­gi ya­yın­la­rı 1974 ta­ri­hi­ne ka­dar sür­müş­tür. Bu ta­rih­ten son­ra Ba­as re­ji­mi, uy­gu­la­ma­ya koy­du­ğu Arap­laş­tır­ma po­li­ti­ka­sı ge­re­ğin­ce yıl­lar­ca Ker­kük’te ne bir ya­yın ve ne de bir der­gi ve­ya ga­ze­te ya­yın­lan­mış­tır. Ta­ri­hi bo­yun­ca bir Türk şeh­ri olan Ker­kük’ün, ta­ri­hi ola­rak da Kürt­le­re ait ol­du­ğu ki­mi çev­re­ler­ce id­dia edil­mek­te­dir. Ker­kük’te, Kürt­ler ta­rih­le­rin­de ilk de­fa Şa­fak is­min­de Arap­ça-Kürt­çe bir der­gi ya­yım­la­mış­lar­dır. Lüt­fen ta­ri­he dik­kat ede­lim. Bu der­gi­nin ilk sa­yı­sı, 15 Ocak 1958’de ya­yın­lan­mış­tır. Ma­yıs 1959 ta­rih­li dör­dün­cü sa­yı­sı çık­tık­tan son­ra der­gi­nin ya­yı­mı­na son ve­ril­miş­tir. Bu ay­lık der­gi­nin sa­hi­bi Sü­ley­ma­ni­ye’li Ab­dul­ka­dir Ber­zen­ci, ma­li iş­ler mü­dü­rü yi­ne Sü­ley­ma­ni­ye­li Ali Ba­pir adın­da­ki şa­hıs­lar­dı. Der­gi­nin ida­re­ha­ne­si, sa­hi­bi­nin kal­dı­ğı Ume­ra Ote­lin’in bir ya­tak oda­sıy­dı. Der­gi san­ki baş­ka şe­hir­de çı­kı­yor gi­bi Ker­kük top­lu­mu­nun kül­tür ve ede­bi­ya­tın­dan hiç söz et­mi­yor­du. Bu yüz­den yer­li halk ta­ra­fın­dan boy­kot edi­len ve rağ­bet gör­me­yen bu der­gi, Sü­ley­ma­ni­ye de “Beh yan” ya­ni Be­yan adı al­tın­da sa­de­ce Kürt­çe ola­rak ba­sıl­ma­ya baş­lan­mış­tır.[28] Ne ga­rip­tir ki, Ker­kük’te Arap­ça-Kürt­çe bir der­gi ya­yın­la­nı­yor, sa­hip­le­ri Kerküklü değil Sü­ley­ma­ni­ye’li yani ithal. İda­re­ha­ne­si kal­dık­la­rı ote­lin ya­tak oda­sı. Şim­di ise Kürt­ler utan­ma­dan, Ker­kük üze­rin­de hak id­dia ede­rek ‘Kürt şeh­ri­dir’ di­ye­bi­li­yor­lar. Yani dağdan gelen bağdakini kovuyor.

Kerkük’ün bir Türkmen şehri olduğu en önem­li can­lı de­lil­ler­den bi­ri de, çok es­ki­den be­ri yan­mak­ta olan eze­li ate­şin adı­nın Ba­ba Gür­gür olu­şu­dur. Bu­ra­sı Ker­kük merkezinden yak­la­şık 15 ki­lo­met­re ku­zey ba­tı­sın­da bu­lu­nan ve için­de sü­rek­li pet­rol gaz­la­rı­nın yan­dı­ğı bir çu­kur­dur. Ba­ba Gür­gür ate­şi­nin çok gür ve gür­ler­ce­si­ne ses­li ya­nı­şı­na öz­gü, Türk­men­ler çok es­ki­den bu adı uy­gun gör­müş­ler­dir. Bu ad ya­ban­cı­lar ve di­ğer top­lu­luk­lar ta­ra­fın­dan da ay­nen kul­la­nıl­mak­ta­dır. Eğer Türk­men­le­rin dı­şın­da Ker­kük ve çev­re­si­ne Türk­men­ler­den da­ha ön­ce baş­ka bir top­lu­luk yer­leş­miş ise, ne­den ken­di dil­le­rin­de ad­lar kul­lan­ma­mış­lar­dır? Eğer bu top­rak­lar id­dia et­tik­le­ri gi­bi çok es­ki­den be­ri Kürt­le­re ait ise, o ka­dar çok ve­rim­li top­rak, me­ra ve su var iken Kürt­ler ne­den dağ­la­rı me­kan seç­miş­ler­dir? Kal­dı ki, Türk­men­ler va­tan ha­li­ne ge­tir­dik­le­ri bu top­rak­lar­da ta­rih içe­ri­sin­de al­tı ta­ne dev­let ve bey­lik kur­muş­lar­dır. Bu böl­ge es­ki uy­gar­lık­la­rın be­şi­ği ol­muş­tur. Bu ne­den­le bu­ra­nın es­ki yer­li­si olan Türk­men­le­rin ya­rat­tı­ğı uy­gar­lı­ğın ka­lı­cı iz­le­ri­ne her adım­da rast­lan­mak­ta­dır. Bu­na kar­şı­lık böl­ge­de Kürt top­lu­luk­la­rı­na ait bir ta­ne bi­le me­de­ni­yet ese­ri bu­lun­ma­mak­ta­dır. Bu­gün da­hi Irak’ta ya­şa­yan kit­le­ler ara­sın­da kül­tür dü­ze­yi en yük­sek olan top­lu­lu­ğun Türk­men­ler ol­ma­sı id­di­amı­zın bir is­pa­tı­dır. Irak’ın ge­ne­lin­de 1957 yı­lı nü­fus sa­yı­mı­na ka­tıl­ma­la­rı du­yu­ru­su içe­ren Arap­ça bro­şür­ler da­ğı­tı­lır­ken, Ker­kük şeh­ri üze­ri­ne es­ki Türk­çe ya­zı­lı la­ci­vert renk­te bro­şür­ler atıl­mış­tır. Türk­çe bro­şür da­ğı­tıl­ma­sı­nın se­be­bi, 1957 yı­lın­da Ker­kük’te ya­şa­yan hal­kın ezi­ci bir ço­ğun­luk­la Türk­men ol­ma­sı­dır. O gü­nün de­mog­ra­fik ya­pı­sı için­de Ker­kük’te ya­şa­yan kay­da de­ğer bir baş­ka et­nik grup mev­cut ol­say­dı mut­la­ka an­la­ya­bil­me­le­ri için on­la­rın dil­le­rin­de de bro­şür­ler ya­yın­la­nır­dı. Bir top­lu­mun var­lı­ğı­nı is­pat­la­yan bir­kaç un­sur­dan bi­ri ede­bi­yat ve di­ğe­ri mü­zik­tir. Ker­kük’te geç­miş­ten bu­gü­ne ka­dar Türk­men­ler­den Şa­ir Fu­zu­li, Ne­si­mi, De­de Hic­ri gi­bi bir çok ün­lü şa­ir çı­kar­ken bu­gün Ker­kük’te ya­şa­yan di­ğer top­lu­luk­la­ra men­sup bir ta­ne bi­le şa­ir mev­cut de­ğil­dir. Ker­kük Tür­kü­le­ri, BBC ve Ame­ri­ka­nın Se­si gi­bi bir çok rad­yo­da ay­nı ad al­tın­da ya­yın­la­nır­ken ne­den Ker­kük adı al­tın­da di­ğer top­lu­luk­la­rın dil­le­rin­de Tür­kü­ler ya­yın­lan­ma­mış ve ya­yın­lan­ma­mak­ta­dır. Çün­kü yok­tur ve bu da Ker­kük’ün bir Türk­men şeh­ri ol­du­ğu­nun önem­li bir gös­ter­ge­si­dir.

Neden Kerkük Bu Kadar Önemli ?

Me­sud Bar­za­ni’nin, “Bar­za­ni I” ad­lı ki­ta­bın­da, Ker­kük hak­kın­da­ki gö­rüş­le­ri şöy­le­dir: ” Ker­kük şeh­ri bir çok ne­den­den do­la­yı önem ka­za­nı­yor. Bun­la­rın en önem­li­si de bü­yük bir pet­rol re­zer­vi­ne sa­hip ol­ma­sı­dır (İşte petrol, Türkmen şehri kerkük’ün demografik yapısının değiştirilmesi ile ilgili konunun özüdür, 2003 yılında Irak’ın işgal edilmesinden sonra Kerkük’e 700 bin Kürt ithal edildi). Ay­rı­ca bir eko­no­mik mer­kez ol­ma­sı da öne­mi­ni ar­tı­rı­yor. Ker­kük’te bir Türk azın­lı­ğı­nın bu­lun­du­ğu ger­çe­ği­ni kim­se in­kar ede­mez. Bu bir re­ali­te­dir. Ama bu­nun ya­nın­da Asu­ri azın­lı­ğı da var­dır. Türk­men­le­rin Ker­kük’te ve Ker­kük’e bağ­lı ba­zı il­çe­ler­de ço­ğun­lu­ğu oluş­tur­duk­la­rı­na da­ir söz­le­ri işi­ti­yor ya da oku­yo­ruz. Bu nok­ta­yı tar­tış­mak is­te­mi­yo­rum. Di­ye­lim ki bu id­dia doğ­ru­dur, o za­man Ker­kük’ün Kürt top­rak­la­rın­da yer al­dı­ğı, Türk top­ra­ğı ol­ma­dı­ğı ger­çe­ği açık bir şe­kil­de ka­bul edil­me­li­dir (Kardeşlik ve eşitliğin savunucusu Barzani! Türkmenler istesenizde istemesenizde Kerkük’ü Kürt bölgesine katacağız diyor)”[29] Aynı kitabın ikinci cildi,s.373’de bakın Mesud Barzani ne kadar demokrat, barışçıl, insancıl, hoşgörülü, halkların onurlu ve özgür bir hayat sürme hakkını inkâr etmeyen birisi oluyor : "Kürt halkı tarihte gelmiş geçmiş sayısız kuşakları boyunca her zaman hoşgörü sahibi ve bütün halklarla kardeşlik duyguları içinde bir arada barış içinde yaşamıştır. Kürt halkı, hiçbir halkın onurlu ve özgür bir hayat sürme hakkını inkâr etmemiştir. Haklar ve görevlerde tam eşitlik ilkesine samimiyetle bağlı kalmıştır. Bu, Barzani'nin düşüncesiydi ve bu düşüncesiyle tanınırdı. Halklar ve gruplar arasında kurulacak en iyi ilişkinin kar­şılıklı saygıya dayalı ilişki olduğuna dair derin inancıyla saygıyla anılmaktadır. Ona göre barış ve istikrarı garanti edecek en ideal yol kardeşlik ve eşitlikti.“ [30] Allah aşkına hangi kar­şılıklı saygı, kardeşlik, hoşgörü ve eşitlikten bahsediliyor?!! İlk önce Barzani bu hakları Kürt halkına tanımış mı? Ki başka halklara hoşgörülü olsun.

Bölgede yaşayan Türkmenler, Araplar, Asuriler, Keldaniler, Süryaniler, Yezidiler, Şebekler ve diğerlerine karşı Kürt grupları tarafından yapılan insan hakları ihlalleri insanın kanını donduracak cinstendir. Bölgede insan hakları ihlallerini daha iyi anlamak için Asuri bir Hıristiyan büyüğünün bölgede yaşadıklarını bakın nasıl anlatıyor: “(Saddam Hüseyin dönemindeki) totaliter hükümet döneminde baskı altında olmamız anlaşılabilirdi. Şimdi ise, özgür ve demokratik olmamız gerekiyor, ama bu demokrasi bizi öldürüyor”. Bağdat’ki Katolik kilisesi Piskopaslarından Shlemon Warduni "Kim cehenneme inanmıyorsa Irak'taki Hıristiyanları ziyaret etsin". Bu insanlar, zorla göçe zorlanıyor. Ölüm tehtidleri karşısında canını kurtarmaya çalışıyor. Irak’ta yaşayan Yezidiler dini ve kültürel faaliyetlerinin, Kürt siyasi partileri tarafından baskı altında tutuluyor. Kürtlerden ve Araplardan farklı dini inanışlara sahip olduklarını ifade eden Yezidiler, Kürt siyasi partilerinin, milli, dini ve siyasi faaliyetlerine engel olmaya ve Yezidileri zorla Kürtleştirmeye çalışıyorlar. Yezidilerin dini lideri Muaviye bin İsmail el Yezidi (Prens Enver Muaviye İsmail) Kasım 1990 ve Ağustos 1992 yılında yazdığı iki yazıda: “Kürtler"le bir ilgilerinin olmadığını ifade ederek kendilerini şöyle tanıtır: "Türkiye deki halkımız Doğu Anadolu: Diyarbakır, Siirt, Mardin, Şanlıurfa gibi kentlerde ve bu kentlerin çevre köylerinde yaşıyor... Irak’taki Şeyhan, Tilkeyf, Başika, Bazane, Dohuk, Musul, Zaho ve çevreleridir... Biz hepimiz Azda, Yazdan, İzed veya Ahura Mazdâ’nın halkıyız... Asuri ve Yezidiler büyük Asur imparatorluğunun gerçek soylarıdır... Bu duyuru ile, istisnasız Irak’taki tüm Kürt partilerini, özellikle Mesud Barzani ve Celal Talabani’yi tüm uluslararası düzeylerde Yezidileri temsil etmelerini.... durmalarını, Yezidilerin bir Kürt milliyetine ait olduğuna dair asılsız yalanların durdurmalarını ve kendi idari bölgelerine bağlı Sincar ve Şekbari’deki taleplerine son vermeleri için ikaz ederiz...”

Ağustos 2010’da Iraklı Yezidi Emiri Enver Muaviye İsmail ORSAM’a (Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi) verdiği röportajda “Yezidiler üzerinde özellikle 2003 yılındaki işgalden sonra büyük bir baskı kurulduğunu, Yezidilerin siyasal tercihlerini özgürce yapamadıklarını ve dini kimliklerinin etnik kimliğe dönüştürülmek isteniyor. 2003’ten sonra kürtler silah zoru ile bizim bölgelerimizi işgal ettiler. Yezidilerin merkezi hükümetle ilişkilerini tamamıyla kestiler. Tarihi değiştirmeye başladılar. Televizyon, internet, gazete aracılığı ile sahte bir tarih yazmaya başladılar. Burada asıl amaç tabii ki Yezidiler değil, Yezidilerin arazileri idi. Bizim arazilerimize el koyup, kendi bölgelerine bağlamak istediler. Irak’ın haritasına bakarsanız Yezidiler; Türkiye, Suriye, Irak üçgeninde yaşamaktadır. O bölgeleri kontrol ettikleri zaman Suriye ile çok kolay bir şekilde bağlanabileceklerini düşünüyorlar. Karayolu ile Irak’ın Türkiye ile olan bağlantısını kesmeyi amaçlıyorlar. Yezidilerin yaşadığı stratejik bölgeleri kontrol etmek istiyorlar.”

Kürt Yönetimi tarafından bölgede yaşayan Türkmenlere, Araplara, Asurilere, Keldanilere, Süryanilere, Yezidilere, Şebeklere ve diğerlerine karşı uygulanan bu sistemli baskı, sindirme, yıldırma, etnik temizlik ve göçe zorlama politikaları Uluslararası İnsan Hakları Örgütü rapor ve belgelerinde yer almaktadır. Bu rapor ve belgelerde yer alan bilgiler ise insanın kanını donduracak cinstendir. Dış güçlerin Kürtlerle işi bittikten sonra, dünya olup bitenleri tam öğrenme şansına sahip olacaktır. Dış güçler ile Kürtler arasında bal ayı daha bitmedi! Bal ayı bittikten sonra ne mi olacak? 1947,1975, 1988 ve 1991 yıllarında Irak’lı Kürtler silah sesini duyduklarında yanlış tarafta olduklarını gördüler, ama Kürtler tarihin tekerrür edeceğini hesaba katmazlar ve derste almazlar. İnsanlar hatalarından neden ders almazlar? Ne diyelim; kendi düşen ağlamaz… 1947 yılında Mesud Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani Irak ve İran‘ı karıştırdı sonrada Sovyetler Birliği’ne Kaçtı. 20 Temmuz 1958 de Cumhuriyetin ilanından bir hafta sonra genel af ilan edildi. Krallık döneminde gıyabında idam kararı verilen ve Sovyetler Birliğine kaçan Molla Mustafa Barzani, general Abdulkerim Kasım tarafından affedildi. Barzani’nin 11 sene sonra Irak’a dönüşü Kürtleri büyük ölçüde cesaretlendirdi. Kürtler, petrol yatakları ile zengin Kerkük’ü (hedef gösterdiler) kendi bölgeleri arasına katmayı planlamaya başladılar. Hayallerinde düşledikleri devlete ekonomik kaynak sağlamak için, zengin Baba Gürgür petrol yataklarının yer aldığı Kerkük’ü hedef seçtiler. Ancak bu planın karşısında büyük bir engel vardı. Bu da Kerkük’ün tamamiyle Türk şehri olması idi. O tarihlerde Kerkük’te çok az sayıda Kürt nüfusu vardı.[31] Petrol zengini Kerkük baba Barzani, oğlu Mesud Barzani ve Celal Talabani tarafından Kürtlere hedef gösterildi. Kürtler, Kerkük’ü ele geçirmek için dış güçlerle işbirliği yaptılar, sözde Kürt devletini (ikinci İsrail’i) kurmak ve Kürt milliyetçiliğini tetiklemek için hep Kerkük koz olarak kullanıldı. Şimdi kardeşlikten bahsediliyor? Türkmenler zaten herkesle kardeştir ve hiç kimseye de zararı dokunmamıştır. Kardeş adaletli olur kardeşine haksızlık etmez. Kardeşinin yerine, yurduna ve topraklarına göz dikmez ve kardeşinin hayatını cehenneme çevirmez. Kerkük olmadan sözde Kürt Devleti (ikinci İsrail’i) kurmak fikri bir anlam ifade etmiyor. Sözde kuracakları devleti yaşatabilmek için bölgenin kalbi tüm hayat damarlarına mutlaka sahip olmak gerekiyor. Bunun bilincinde olan Kürtler, Kerkük’ü ele geçirmek, Kerkük’ü Kürtleştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Kerkük konusunda planlarını uygulayabilmek için bölgenin ezici bir çoğunlukla hakim unsuru olan Türkmenleri etkisiz hale getirmek gerekliliğinin farkındalar. Türk­men­le­rin ya­şa­dı­ğı baskı, zu­lüm, göçe zorlama, etnik temizleme, çi­le, kat­li­am ve idam­lar bu petrol yü­zün­den de­ğil mi? Ame­ri­ka’nın 10 bin ki­lo­met­re uzak­tan ge­lip, Kürt­ler­le iş­bir­li­ği ya­pa­rak bu böl­ge­le­ri iş­gal et­me­si­nin ne­de­ni de pet­rol de­ğil midir? Ame­ri­ka­lı ya­zar Khris­ti­na O’Do­nelly “The Hor­se­man” ad­lı ki­ta­bın­da Irak Türklerini ve maruz kaldıkları haksızlıkları şöyle anlatıyor: “Irak’ın üçün­cü mil­li­ye­ti olan Türk­men­ler, Or­ta As­ya’dan 1000 se­ne ön­ce göç edip Mu­sul, Ker­kük ve Er­bil’e yer­leş­miş­ler­dir. Kim­se de bun­la­rın çek­tik­le­ri acı­la­rı ha­tır­la­maz, hak­sız­lı­ğa uğ­ra­yan bu in­san­la­rın ise hiç mi ya­şa­ma­ya hak­la­rı yok? Aca­ba bun­lar ikin­ci sı­nıf in­san­lar mı? Hü­kü­met­ler ise hep ger­çek sa­yı­la­rı­nı sak­la­dı, ki Türk­men­ler ger­çek­te 2 mil­yo­nun üze­rin­de bir nü­fu­sa sa­hip­ti. Al­lah aş­kı­na bil­mi­yor mu­su­nuz? bun­lar Türk asıl­lı­dır­lar, Tür­ki­ye, es­ki Sov­yet­ler Bir­li­ği­nin gü­ne­yin­de ya­şa­yan­lar gi­bi (Azer­bay­can, Öz­be­kis­tan, Türk­me­nis­tan, Kır­gı­zis­tan, Ka­za­kis­tan). Ba­zı Irak Hü­kü­met­le­ri ta­ra­fın­dan asi­mi­las­yo­na ve yok edil­me­ye ma­ruz kal­mış­lar­dır. Bu top­lu­ma kar­şı Ba­as re­ji­mi ta­ra­fın­dan yo­ğun in­san hak­la­rı ih­lal­le­ri ya­pıl­mış­tır ( Şimdi de Kürtler daha beterini yapmaktadırlar, Ne yazık ki Türkmenlerin kaderi bu gün bile değişmemiştir). Özel­lik­le öğ­ren­ci ve ay­dın ke­si­mi­ne bas­kı, ha­pis ve idam­lar ya­pıl­mış­tır”.[32]

Irak Türklerinin Nüfus Durumu

Irak'taki nüfus projeksiyonu 1927, 1934, 1947, 1957, 1965, 1977, 1987 ve 1997 yıllarında yapılan sayımlarındaki oranlarla,

Sayım yılı ..... Irak’ın Nüfusu

1927 ....................... 2.968.000
1934 ...................... 3.380.000
1947 ......................... 4.816.000
1957 ........................ 6.340.000
1965 ........................ 8.097.000
1977 ...................... 12.000.497
1987 ...................... 16.287.319
1997 ....................... 22.000.000

olarak bulunmuştur. Bu sa­yımlardaki Irak etnik yapısı aşağıdaki şekilde ortaya çıkmıştır. Sayım Yılı Irak’ın Nüfusu Arap % 62, Türk % 15, Kürt % 20, Hıristiyan ve diğerleri % 3. Bu oranlara göre, Irak nüfusunu 30.000.000 (otuz milyon) olarak alırsak ve Irak'ta bugüne kadar yapılan bütün sayımlar, yıllık büyüme oranı ve buradaki etnik nüfus dağılımını da göz önüne alırsak tahmini nüfus etnik yapıya göre şöyledir; Arap 22.400.000, Türk 3.000.000, Kürt 4.000.000, Hıristiyan (Asuri ve Keldaniler) ve diğerleri 600.000. Musul, Kerkük ve Erbil illeri, Diyala ve Selahattin'in bazı ilçe ve köyleri ile Bağdat'ta yaşayan 300.000'den fazla Türk nüfusunun toplamı bize Irak’taki Türk varlığının en düşük rakamla iki buçuk milyonun üzerine olduğunu ispatlamaktadır. [33] 1957'de yapılan nüfus sayımında Irak'ın nüfusu 6.340.000, Türkmen nüfusu da 500 bin olarak bildirilmiştir. 1958 devriminden sonra, Türkmen nüfusu 567 bin olarak verilmiştir. 1958 yılında Bağdat'ta yayımlanan "The Iraqi Revolution 14th July Celebrations Committee" adlı rapora göre de, 1957 sayımında Türkmen nüfusunun 600 bin olduğu ifade edilmiştir. 1965'te Irak Planlama Başkanlığının Sayımlar İdaresince de Türkmen nüfusu 780 bin olarak tahmin edilmiştir. 1965'te İngiltere'de basılan "Britannica" ansiklopedisi de Kerkük şehrini, Arapça ve Kürtçe konuşulsa da aslında bir Türkmen şehri olarak açıklamıştır. 1957 yılı nüfus sayımı esas alınarak yapılan tahminlere göre 1987'deki Türkmen nüfusun 1.6 milyon civarında olacağı tahmin edilmiştir. İngiltere'de yayımlanan Inquiry dergisinin1987 Şubat sayısında da, Irak'taki Türkmen nüfusunun 1.500.000'den fazla olduğu bildirilmektedir. ABD’de yayımlanan ve saygın kuruluşlardan olan The Washington Institute for Near East Policy (yakın doğu politikası Washington Enistütüsü’nün) 27 Mart 2003 tarihli, 735 numaralı tespit raporuna göre; Belge: ”1957 sayımında ki Türkmenlerin kendi varlıklarıyla kayıt yaptırabildikleri son sayımdır, 567 bin Türkmen (6,300,000 olan ülke nüfusunun %9’u) sayımı yapılmıştır. Aynı sayımda Kürtlerin nüfusu 819 bin, yani ülke nüfusunun %13’ü oranında çıkmıştır. ” 1957 sayımında Kerkük’ün konumuna göz atmak gerekirse Bağdat’ta Nüfus genel müdürlüğünce yayımlanan “1957 Genel Sayımı formlar ve kayıt taslakları rehberinin Medeni Sicile geçirilmesi” adlı eserinde, Kerkük’ün çeşitli mahallelerinde yaşayan ailelerin dökümü verilmiştir.( Emin el-Hilali, Delil İstimarat ve Müsveddat el-Tescil el-âm lilsene 1957 ve irtibatüha bil-Sicilli’l-Medeni.[34] Bu formlara göre, o tarihte Kerkük şehir merkezinde dağıtılan formların toplamı 22945 olmuştur. O zaman Kerkük’te şu mahalleler vardı. Ve burada ikamet edenlere formlar dağıtılmıştı: Sarıkahya, Mahatta (İstasyon), Tisin, Begler, Şaturlu, Hasa, Elmas, İmam Kasım, Bulak, Ahi Hüseyin, Şorca, Çay, Çukur, Piryadi, Avcı, Musalla, Ağalık, Kale, Meydan, Hamam, Müslim ve Yeni Kerkük (Arafa). Bu sayımda temel alınan mahalleler arasında bugün Kerkük’te bulunan İskan, Azadi veya Rahimava gibi mahalleler yoktu. Bunlar sonradan Süleymaniye ve Erbil istikametinden göç alarak kurulmuştu. 1947 sayımında Kerkük mahalleleri dökümüne baktığımızda da bugün Kürtlerin çoğunlukta olduğu Şorca Mahallesi bile yoktur. (Emin el-Hilali, Delil İstimarat ve Müsveddat el-Tescil el-âm lilsene 1957 ve irtibatüha bil-Sicilli’l-Medeni.[35] çeşitli siyasi gelişmelere bağlı olarak Kerkük ve çevresinin demografik yapısı değiştirilmeye çalışılmıştır. Bunda bölgenin zengin petrol kaynaklarına sahip olması en önemli etken olmuştur. Dün ve bugün emperyalist devletler ile bunların yönlendirdikleri Arap ve Kürt gruplar bölgenin nüfus yapısını Kerkük Türklerinin aleyhine değiştirmek için her yola başvurmuşlardır. İngilizler bölgeyi işgal ettikten sonra 1919’da yaptıkları nüfus tespitinde vilayet nüfusunu 703.378 olarak vermişlerdir. Bunun 601.893’ü Müslüman (% 85.58), 55.470’i Hıristiyan (% 7.88), 14.835’i Yahudi (% 2.11), 31.180’ de Yezidi (% 4.43) idi. Osmanlı Devleti’nin nüfus sayımlarındaki eksiklikler şüphesiz İngilizlerin tespitlerinde de bulunmaktadır. Fakat, bütün sayımlardaki Müslüman, Gayrimüslim oranlarının bu sayımda da yaklaşık olarak aynı olduğu (% 85.58 Müslüman, % 14.42 Gayrimüslim) görülmektedir.

İngilizler, bu aşamada henüz Türk taleplerini ciddi bir tehdit olarak değerlendirmedikleri için bu oranları aslına uygun olarak vermişlerdir. Bundan sonraki hiçbir İngiliz nüfus tespitinde (1921, 1922, 1924) Müslümanlar açısından bu oranları görmek mümkün olamayacaktır. Başlangıçta petrol politikalarını bölgedeki Hıristiyanlar üzerine bina etmek isteyen İngilizler, bunun yeterli olamadığını görünce; bu defa Müslüman unsurlar üzerinde özellikle de Kürtler üzerinde çalışmaya başlayacaktır. Bu nedenle, sonraki İngiliz nüfus istatistiklerinde daima Arap ve Kürt nüfuslar artırılacak; buna karşılık Türk nüfus hep az gösterilecektir Kerkük’ün Tarihi Yapıları

Türkmenlerin simgesi Kerkük Kalesi, en eski tarihi eserleri de surları içerisinde saklamaktadır. Türkmenlerin yaşadığı Kerkük Kalesi Saddam yönetimi tarafından yıkıldı, kale sakinleri boşaltıldı ve bir çok eserde tahrip edildi. Türkmenlere ait ne varsa, tarihi eserleri, hatta mezar taşları bile yok edildi. Amaç Kerkük’ün Türkmen özelliğini ve izlerini silmekti.

Yıktılar kalamızı
Sürdüler balamızı
Daha can boğazdayken
Çektiler salamızı”

Kerkük’te Tarihi Eserler :

60’tan fazla Türk eserine Kerkük’ün her noktasında rastlamak mümkündür.

- Danyal Peygamber Camisi,
- Ulu Cami: 1200’lü yılların başında yapılmıştr
- Kilciler pazarı: Üstü kapalı iki katlı, iki kapılı boydan ikiye bölünmüş her bölümde yan yana dizilmiş mermer kemerli karşılıklı 17 dükkan yer almakta.
- Uryan Camisi: 1729 yılında Osmanlı döneminde yapılmış olup kale surları içerisinde bulunmaktadır.
- Gök Kümbet: 1361 yılında Celayirliler döneminde yapılmıştır.
- Hasan Pakiz Camisi: 1701 yılında Vali Firari Hasan Paşa tarafından yapılmıştır.
- Fuzuli Mescidi: Türk Şairi Fuzuli’nin babası Molla Süleyman bu mescidin imamlığını yapmıştır.
- Nakışlı Minare Camisi: Kayseri Çarşısının yanında yer alan Nakışlı Minare Camisi 1818'de yapıldı.
- Seyit Necip Tekkesi: 1897 yılında Kerkük kalesinde yapılan bu tekke, Rifai (Rufai) Tarikatının dergahıdır.
- Şeyh Abdurrahman Tekkesi: Günümüze kadar ulaşabilen önemli ibadet merkezlerinden biri, 1706'da yapılan Şeyh Abdurrahman Tekkesi'dir. Birçok Türk edip ve şairi, Kadiri Tarikatının Kerkük'teki dergâhı olan bu tekkede yetişmiştir. Maalesef bu Türk eseri, bugün 'Talabani Tekkesi' olarak anılmaktadır.
- Mehmet Gavs Efendi Camisi: Bu cami 1753 yılında yapıldı.
- Hacı Numan Camisi: Kayseri Çarşısının hemen yakınındaki Hacı Numan Camisi de 1808'de yapıldı.
- İmam Kasım Camisi ve Zaviyesi,
- Halk tarafından Kayseri olarak bilinen Kapalı Çarşı 1800’lü yıllarda Osmanlı tarafından yapılmış, 7 kapı ve 365 dükkandan ibarettir.
- Kırdar Hanı ve Çarşısı: Mustafa Kırdar tarafından 1883 yılında yapıldı.
- Kerkük Kale Hanı,
- Mecidiye Sarayı: 1854 tarihinde Vali Ali Paşa tarafından yapılmıştır.
- Aziziye kışlası (Kerkük Kışlası): 1863 yılında Sultan Abdulaziz zamanında, Bağdat Valisi Mehmet Namık Paşa tarafından yapıldı. Irak’ta Önemli Türk mimarı eserleinden biridir.
- Taşköprü: 1875 yılında Vali Muşir Nafiz Paşa tarafından 16 gözlü olarak yapılmıştır. Kerkük’ün iki yakasının birbirine bağlanması amacıyla yapılan köprü, 2 Mart 1954 tarihinden itibaren siyasi nedenlerden dolayı Irak yönetimi tarafından yıkılmıştırAltun Köprü: Kerkük'teki önemli Türk eserlerinden biri olan Altun Köprü, adını aldığı Kerkük ile Erbil arasındaki Altunköprü Kasabası'nda, Küçük Zap Suyu üzerinde bulunuyordu. Köprünün Selçuklu Türkleri döneminde yapıldığı biliniyor. Altun Köprü, Osmanlı Türkleri döneminde, Sultan IV. Murat'ın emriyle 1664'te Vali Çerkez Hasan Paşa tarafından tamir ettirildi. Saddam rejimi, 28 Mart 1991 tarihinde Altunköprü'de yüzlerceTürkmen'i katletti ve bu Türk kasabası, tarihe bu faciayla da geçti. Yüzlerce Türkmen gencinin kurşuna dizildiği bu faciada 8-10 yaşlarında bulunan ve ne olduğunu anlamayan Türkmen çocukları da can vermiştir. Aralarında Tazehurmatulu, Kerküklü ve Altunköprülülerin de bulunduğu Türkmen şehitleri, toplu mezarlara gömülmüşlerdir.Türkmen şehitlerinin mezarları daha sonraki günlerde ortaya çıkarılmıştır.
- Dakuk Ulu Cami Minaresi: Dakuk (Tavuk) kasabası, Bağdat-Kerkük Karayolu üzerinde bulunuyor. Buradaki Ulu Cami'nin, 1167-1232 tarihleri arasında Erbil Atabek’in Türk Hükümdarı Muzafferiddin Kökbörü tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır, Türkmen şehri Erbil’de bulunan Muzafferiye (Çöl) Minaresinin benzeridir. Irak Eski Eserler Müdürlüğü'nce 1955-1956'da kazı yapılarak minarenin güneydoğusundaki caminin temelleri ortaya çıkarıldı. Camiden günümüze ulaşan tuğladan yapılmış minarenin kaide üzerindeki birinci şerefesi tamamen yıkılmıştır. Gövdenin bir kısmı ile üst şerefesi de bugün mevcut değildir.

Kerkük’te yaşayan Türkmenlerin dışındaki milletlerin buna benzer acaba kaç tane tarihi eseri vardır? Ama en güçlü delil sayılabilecek cami, tekke, medrese, han, köprü ve hamam gibi sivil yapılar oldukça önemlidir. Bunların sahipleri kimse, o kentin sahipleri de onlardır. Yapıların dili yoksa da kimlikleri vardır. Kerkük, bütün bunları tamamlayan; okullar, kütüphaneler, mezarlıklar, geleneksel Türk evleri, eski camiler, kapalı ya da açık çarşılar, hamamlar, ticaret hanları, folklor, şairleri, edipleri, basın ve yayın hayatı, halk müziği, ses ustaları, tiyatrosu, ressamları, spor hayatı gibi bütün diğer kültür unsurları açısından da tamamıyla bir Türkmen şehridir. Şüphesiz kendi bölgelerinde Arapların tarihi ve sivil mimarileri olmuştur. Kürtlerin de Süleymaniye’de bir halk mimarileri olduğu bilinmektedir. Ancak Kerkük’teki sivil mimarinin sahibi ve ustaları sadece Türkmenlerdir.[36] Şim­di sor­mak is­ti­yo­rum. Ma­dem­ki, Ker­kük’te Kürt nü­fu­su ço­ğun­luk­tay­dı da Ker­kük ve Mu­sul’u Kürtler iş­gal edin­ce, ne­den Kürtlerin ilk işi nü­fus ka­yıt­la­rı­nı ve ta­pu ev­rak­la­rı­nı yok et­mek ol­du? Ma­dem­ki, Kürt­ler Ker­kük se­çim­le­rin­den emin­di­ler, ne di­ye Irak’ın Kuzeyinden kam­yon kam­yon adam ta­şı­dı­lar? Da­ha ni­ce akıl al­maz hi­le­kar­lık­la­ra ni­çin baş­vur­du­lar? Ken­di­ne, nü­fu­su­na, gü­ve­nen ki­şi­ler bu ke­pa­ze­lik­le­ri ya­par­lar mı hiç? 2003 Nisan Irak işgalinden sonra Kerkük’e ithal edilen 700 bin Kürde ne diyeceksiniz? 10 Nisan 2003 günü Kerkük işgal ,yağma ve talan edildiğinde Irak devlet arşivi belgelerine göre Kerkük’ün nüfusu 830 bin civarındaydı bugün ise 1.5 milyonu aşmıştır.Kerkük’e 700 bin kürt ithal edildi. Bu Kürtler çevre iller, Türkiye, İran ve Suriye gibi ülkelerden getirildi. İthal edilenlere aş, iş, toprak, maaş ve konut yapmak için 20 bin dolar para yardımında bulunuldu.Getirilen Kürtlere sahte “Kerkük” nüfus Kağıdı ve gıda karnesi verildi. Kerkük’te 2004 yılında 369 bin olan toplam seçmen sayısı 2009 yılı itibarıyla 840 bine yükselmiştir, 840 bin rakamı sadece seçmen sayısıdır. Bu Saddam döneminin Irak'ında ve BM kaynaklarına göre, Saddam Hüseyin döneminde Kerkük'ten göçe zorlanan Türkmen, Kürt, Arap ve Keldo-Asuri’nin toplam sayısı ise 11 bin 800 civarında… Saddam'ın devrilmesinden sonra Kerkük'e ithal edilen Kürt sayısı 700 bindir. 9 sene önce Kerkük’ün nüfus sayısı 830 bin iken bugün ise 1.5 milyonu aşmıştır. Bu da gösteriyor ki Kerkük'ün nüfus yapısı kökten değiştiriliyor.

Kürtler Türkmen şehri Kerkük’ün kendilerine ait olduğunu iddia ediyorlar. Şayet Kürtler, Kerkük’ün yerel halkı iseler tarih, medeniyet ve kültür mirasları nerede? Hiç yok. Ellerinde bu asılsız iddiayı doğrulayacak bir belge, Kerkük’te yaşadıklarına dair tapuları olmadığı için kentin Türk kimliğini yok etmek gayesiyle nüfus ve tapu kayıtlarını imhaya kalkıştılar. Bu tahrip, talan ve yağmaların meydana gelmesi, Irak ordusunun Kerkük’ten güneye doğru çekilmesinden sonra olmuştur. Herhangi bir savaş yaşanmadığı bir ortamda Kürtler, devlet dairelerini, hastane ve okulları, insanların evlerini, özel ve devlete ait araçları ve iş yerlerini yağmalamışlardır. Bir de utanmadan Kürtler Kerkük'ün kendilerine ait olduğu iddiasında bulunuyorlar. Sayın Okuyucular Allah aşkına insan kendine ait olan bir şehri talan edip, yağmalar mı hiç? Ayrıca bu talan ve yağmalama Kürtlerin yoğun yaşadığı Süleymaniye ve Dohuk şehirleri ile Çamçamal, Akra, Hac Umran, Selahaddin, Zaho gibi kent ve kasabalar da olmamıştır. Kürtler tarafından bu yağma ve talanın sadece Türkmen şehri Kerkük ve Musul’da olması bir anlam taşımıyor mu sizce? Kerkük tarihi olarak Kürtlere ait ise, o zaman Kürtler neden Kerkük’ü yağmalayıp, yıkıp, talan ediyor ? Belgere dayalı bu çalışmamız, Türkmen şehri Kerkük’ün sözde “Kürtlerin Kudüs'ü” iddiasında bulunan, tarihi çarpıtan, utanmaz, hayasız ve arsızların yüzlerini kızartacak mı ?!! Kürtlerin, Kerkük ile ilgili tezgahlarını ahlaklı, insaflı ve şerefli insanların vicdanına bırakıyoruz. Herkes bilmelidir, Türkmenler yerinden, yurdundan, toprağından ve haklarından asla vazgeçmeyecek, kimseye de boyun eğmeyecektir. Kerkük Irak Türklerinin kırmızı çizgisidir !!! Tabii ki Kerkük’ün bir Türkmen şehri olduğunu gösteren yüzlerce kaynak ve belge vardır. Arap, Türk, Kürt ve yabancı kaynakların yalnızca bir bölümünü kullandık. Hepsini kullanmaya ne zamanımız ne de yazımız yeterdi. Kerkük’ün Türkmen şehri olduğunu ispatlamaya gayret etmiyoruz. Zaten güneş balçıkla sıvanmaz. Yalnız şüphesi olanlara ithaf ediyoruz.

Ali Kerküklü

KAYNAKLAR:

1- Doç. Dr. Türel Yılmaz, Gazi Üniv. İİBF Uluslar arası İlişkiler Bölümü,Türkiyesiz Kerkük'te çözüm olmaz.
2- Dr. Bülent Aksoy, Kerkük-Tarihi Türk Şehri..
3- Nihat Kaşıkçı, Irak’ta Yok Edilen Türk Mirası.
4- Ne­fi Demirci, Bel­ge­ler­le Ker­kük’ün Kim­li­ği, Or­kun Der­gi­si, Sa­yı:80, Ekim 2004.
5- Er­şat Hür­müz­lü, Irak’ta Türk­men Ger­çe­ği, Ker­kük Vak­fı Ya­yın­la­rı, An­ka­ra, 2005.
6- Sup­hi Sa­at­çi, Ta­rih­ten Gü­nü­mü­ze Irak Türk­le­ri, Ötü­ken Ya­yın­la­rı, İs­tan­bul, 2003.
7- Mahir Nakip, Kerkük’ün Kimliği, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2007.
8- Raşit Kısacık, ABD’den Kürtlere Bir Demet Kerkük, Truva Yayıncılık, İstanbul, 2007.
9- Kar­daş­lık Der­gi­si, Yıl: 3, Sayı: 10, Nisan-Haziran 2001.
10- Me­sud Barzani, Bar­za­ni ve Kürt Ulu­sal Öz­gür­lük Ha­re­ke­ti I,2. İs­tan­bul Doz Ya­yın­la­rı, 2005.
11- Chris Kutsc­he­ra, Kürt Ulu­sal Ha­re­ke­ti, Aves­ta Ya­yın­la­rı, İs­tan­bul, 2001.
12- Step­hen Hems­ley Long­rigg, 1900 – 1950 Ara­sı Ye­ni Irak, Ter­cü­me ve Yo­rum, Se­lim Ta­ha el-Tik­ri­ti, el-Fe­cir Ya­yın­la­rı, Bağ­dat, 1988.
13- Ata Ter­zi­ba­şı, Ker­kük Mat­bu­at Ta­ri­hi, Ker­kük Vak­fı Ya­yın­la­rı, İs­tan­bul, 2005.
14- W.R.Hay, Two Years in Kurdistan, Experiencies of a Political Officer 1918-1920, London 1921.
15- FISCHER, Reinhard, Die Turkmenen Im Irak, frei Wissenchaftliche Arbeit zur erlangung des grades eines Magister Artrium, Universitat Berlin.
16- Zekeriya Kurşun; “Kerkük’ün Sosyal ve Demografik Yapısı”, Global Strateji, Yıl:1 Sayı:1 İlkbahar 2005.
17- Fe­rik El-Mız­hır El-Fi­ravn-1920 Irak Ayak­lan­ma­sı Li­der­le­rin­den, “Irak 1920 Ayak­lan­ma­sı” Bağ­dat-ikin­ci bas­kı,1995.
18- Said K. Aburish, Saddam Hussein, The Political Of Revenge (Saddam Hüseyin: İntikamın Politikası), Blooms Bury, London, 2001.
19- Han­na Ba­ta­tu, Irak 1. Ki­tap, Ko­mü­nist­ler, Ba­as­çı­lar ve Öz­gür Su­bay­lar, Arap Araş­tır­ma­la­rı Ya­yı­ne­vi, Bey­rut, 1992.
20- Said K. Aburish, Saddam Hussein, The Political Of Revenge (Sadam Hüseyin : İntikamın Politikası, Blooms bury, London, 2001.
21- Vladimir F. Minorsky, Musul Sorunu, Çeviri : Salim Şahin, Kürt Araştırmaları Merkezi Yayınları, İstanbul, 1998.
22- Hay­ri Emin Öme­ri de, Irak’ın ye­ni ta­ri­hin­den po­li­tik hi­ka­ye­ler (Arap­ça) , Bağ­dat, 1969.
23- Phi­lip G. Kre­yenb­ro­ek, Kürt­ler (Gün­cel Araş­tır­ma) Cep Bel­ge­sel, İs­tan­bul, 2.b.2003.
24- Ne­fi De­mir­ci, Sön­me­yen Ateş Din­me­yen Has­ret Ker­kük, Türk­me­ne­li İn­san Hak­la­rı Der­ne­ği Ya­yın­la­rı, İs­tan­bul, 2006.
25- Abdüsselam Uluçam, Irakta’ki Türk Kültür Varlığı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1991.
26- David McDowall, A Modern History of The Kurds, London, 1996.
27- Ed­mond Gha­rib. The Kur­dish Qu­es­ti­on In Iraq. Syra­cu­se: Syra­cu­se Uni­ver­sity Pres, 1981.
28- Ed­monds, C.J., Kürt­ler, Türk­ler ve Arap­lar, Aves­ta Ya­yın­la­rı, İs­tan­bul, 2003.
29- Suphi Saatçi, Kardaşlık, Dergisi, Yıl: 9, Sayı: 33, Ocak Mart 2007.
30- Suphi Saatçi, Kerkük Evleri, Klasik Yayınları, İstanbul, 2003.
31- Hamide Na’ne, Tarık Aziz.. Bir Kişi ve Bir Dava, Beyrut, 2000.
32- Semih İdiz,Dozerle Yok Edilen Türkmen Kimliği, Milliyet Gazetesi,15 Şubat 2007.
33- Ali Semin, Irak’ın Kuzeyinde İnsan Hakları İhlalleri, Ortadoğu-Afrika Masası, Kıdemli Asistan,12 Kasım 2009.
34- Ali Kerküklü, Oyun İçinde Oyun Kerkük, Kum Saati Yayınları, İstanbul, 2006.

DİPNOTLAR:

[1] Ba­yan Ger­tu­de Bell “El-Irak Fi Re­sa­ili Miss Bell” ter­cü­me ve yo­rum. Ca­fer El-Hay­yat,s.383.
[2] C.J. Edmonds Kürtler, Türkler ve Araplar, s.446.
[3] Stephen Hemsly Longrigg, Irak’ın Yeni Tarihinde Dört Yüzyıl, s.122, 361.
[4] W.R.Hay, Two Years in Kurdistan, Experiencies of a Political Officer 1918-1920, London 1921, s.81.
[5] FISCHER, Reinhard, Die Turkmenen Im Irak, frei Wissenchaftliche Arbeit zur erlangung des grades eines Magister Artrium, Universitat Berlin.
[6] Chris Kutschera, Kürt Ulusal Hareketi, s.85, 86.
[7] Zekeriya Kurşun; “Kerkük’ün Sosyal ve Demografik Yapısı”, Global Strateji, Yıl:1 Sayı:1 İlkbahar 2005, s.7.
[8] V­la­di­mir F.Mi­norsky “ Mu­sul Me­se­le­si”, ad­lı ki­ta­bı Arap­ça ter­cü­me­si: Sa­lim Şa­hin Kürt Araş­tır­ma Mer­ke­zi ya­yı­nı, İs­tan­bul-1998 s.22.
[9] The New York Times, 21 Temmuz 1959.
[10] Nuri Talabani, Kerkük Bölgesinin Araplaştırılması, s.90,91.
[11] Said K. Aburish, Saddam Hussein, The Political Of Revenge (Saddam Hüseyin: İntikamın Politikası), Blooms Bury, London, 2001, s.88.
[12] Ha­na Ba­ta­tu “Irak” 3. cil­t,Bey­rut 1. bas­kı. 1992,s :224.
[13] Fe­rik El-Mız­hır El-Fi­ravn-1920 Irak Ayak­lan­ma­sı Li­der­le­rin­den, “Irak 1920 Ayak­lan­ma­sı” Bağ­dat-ikin­ci bas­kı,1995, s.12.
[14] Sey­yar El Ce­mil “Li­der­ler ve Efen­di­ler, Os­man­lı pa­şa­la­rı ve Arap İle­ri­ci­le­ri”, Am­man – Ür­dün. 1. bas­kı, 1999, s.131.
[15] Sati Al-Hisri, Irak’ta Hatıralarım 1. Cilt, 1927, s.140, 141, 142.
[16] Abdulmecid Hasip El-Kaysi, Modern Irak’ın siyasi tarihi Asuriler, s.41.
[17] Mecit Khudduri, Cumhuriyet Döneminde Irak, s.201.
[18] Mir Basri ,Yeni Irak’ın Edebiyat Yıldızları, s.27.
[19] Paul, Oliver. Encyclopedia Of Vernacular Architecture Of The World, Cambridge.
[20] Hasan Celal Güzel, Tercüman Gazetesi, 9 Şubat 2005.
[21] Microsoft.Encyclopedia.GlobalSecurity.Org.
[22] KREYENBROEK – SPERL , Kürtler (Güncel bir araştırma), s.45.
[23] Prof. Dr. Mahir Nakip,Bilgi Yayınevi, Kerkük’ün Kimliği, s.256.
[24] David McDowall, Modern Kürt Tarihi, Doruk, İstanbul 2004, s.24.
[25] David McDowall, A Modern History of The Kurds “Modern Kürt Tarihi”, London, 1996, s.329
[26] Dev­rim Ko­mi­te Kon­se­yi ka­ra­rı: No.89, Ta­rih: 24 Ocak 1970.
[27] Suphi Saatçi, Kardaşlık, Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 10, Nisan-Haziran 2001,İstanbul,s.2.
[28] Ata Terzibaşı, Kerkük Matbuat Tarihi, s.121,122)
[29] Mesud Barzani, Barzani I, s.375,376,377.
[30] Mesud Barzani, Barzani II, s. 373.
[31] Zubaida Umar, “The Forgotton Minority The Turkman’s Of Iraq”, “Afkar inquiry”;4/2, February 1987, s.37,43.
[32] Khristina O’Donelly “The Horseman”, s.554,555.
[33] Raşit Kısacık, ABD’den Kürtlere Bir Demet Kerkük, s.69,70,74.
[34] 1957 Genel sayımı formlar ve kayıt taslakları rehberinin Medeni Sicile geçirilmesi), Cilt.1-Bölüm 1, Bağdat 1965.
[35] 1957 Genel sayımı formlar ve kayıt taslakları rehberinin Medeni Sicile geçirilmesi), Cilt.1-Bölüm 1, Bağdat 1965. “Son İki Kaynak, Kardaşlık Dergisi, Araştırmacı-Yazar Erşat Hürmüzlü’den alınmıştır.”
[36] Mahir Nakip, Kerkük’ün Kimliği, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2007,s.118.

***

  • DİĞER BÖLÜMLER : OKURLARLA SOHBET - MEKTUPLAR , OKURLARLA SOHBET - MEKTUPLAR / 37 , TÜRKLER'İN TARİHİ - MURAD ADJİ , KÜRT KÖKENLİLERİN DTP-PKK-AÇILIM ALEYHİNE AÇIKLAMALARI , KUZEY ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ , BATI ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ , DÜNYA MEDENİYETİNDE TÜRKLERİN PAYI , TÜRKLERLE İLGİLİ LİNKLER , GİRİŞ