Yoga yapma sebepleriyle ilgili daha önce sizlerle bir kaç görüş
paylaşmıştım. Kişi farklı sebeplerle yogaya başlayabilir, hangi sebeple
başladığının önemi yoktur. Önemli olan, başladıktan sonra şaşmaz ve değişmez
bir şekilde, bahaneler aramadan ve tek noktaya odaklı bir zihinle,
uygulamaya devam etmesidir. Böylece, başlangıç noktası her ne olursa olsun,
amacına ulaşacaktır.
Bu yol üzerinde de kişi bir çok engelle karşılaşmaktadır. Bunlar dışsal
engeller olabileceği gibi (ailenin karşı çıkması, guru bulunamaması,
kitapların okunamaması gibi) aslında genellikle içseldir. Çünkü yapılan
ruhsal çalışma (sadhana) içsel bir çalışmadır ve temel hatları öğrendikten
sonra, iç huzurunuz ve disiplininiz olduğu sürece, dışsal fazla bir şeye
ihtiyaç duyacağınız bir çalışma değildir.
İşte bugün size bununla ilgili bir hikayeyi anlatmak istiyorum.
Visvamitra’nın
hikayesi
“Hindistan’da Visvamitra isminde bir kral bir gün av sonrası askerleriyle
birlikte dağda dolaşırken yorulur ve yolun ilerisinde bir mağara görür.
Mağaranın içinde, büyük bir yogi (yedi büyük Rişi’den (Gören) biri olan
Vazişta), öğrencileri ve bir inek vardır. Vazişta ayağa kalkar ve kralı
selamlar. Sonra, Vazişta, Kamadenu isminde bir ineği çağırır ve kral ve inek
adamlarının her tür yiyecek vs ihtiyaçlarını yerine getirir. Bu inek
arzuları yerine getiren inektir ve kral ve adamları ineğin yeteneğinden
büyülenirler.
Kral, “bu kadar az kişinin böyle bir ineğe sahip olması ne yazık, halbuki bu
inek bende olsa tüm krallığımda hiç aç insan kalmaz ya da hiç yokluk
olmazdı.” diye düşünerek Vazişta’dan ineği, karşılığında binlerce inek
vermek üzere ister. Ancak Vazişta şöyle söyler: “Bu inek Gerçeklik Planından
gönderilen özel bir inektir. Sadece Mutlak’ın farkında olanlara bu inek
verilir. Bana tüm servetini ve krallığını teklif etsen bile bu inekle
değişmem.”
Kral öfkelenir ve Vazişta’yı emirlerine itaat etmemekle suçlar ve ineği
zorla almakla tehdit eder. Vazişta sakin bir şekilde krala tekrar “hayır”
der. Kral artık iyice sinirlenmiştir, elindeki tüm güçle – askerler dahil
olmak üzere- Vazişta’ya saldırır ancak tam bu anda arzuları yerine getiren
inek binlerce asker yaratır ve kralın askerlerini bir çırpıda yenerler. Kral
Vazişta ile savaşmaya yeltenir ama Vazişta’nın okuduğu mantraların gücü
kralın gücünden çok daha fazladır.
Böylece kral küçük düştüğünü hisseder ve kıskançlık duyar. “Ben ki bu kadar
gücüm, askerim, silahım, emrimde adamım var, ne büyük bir yanılgı
içindeymişim. Bu, üzerinde sadece bir bez parçası olan adam bile benim
gücümden çok daha fazlasına sahip!” diyerek bir ağacın altında ağlamaya
başlar. Bir süre sonra, “Krallığı yanlış yerde aramışım. Bu yogi gibi
yapacağım ve kendime göklerde krallık kuracağım. Bir Brahmarşi’nin sahip
olduğu (Brahman bilgisine tam olarak sahip gören kişinin sahip olduğu) tüm
güçlere sahip olmalıyım.” diyerek, krallığını terk eder ve inzivaya çekilir.
İnziva yerinde önce perişan olur. Çünkü artık ne kendisine servis yapacak
bir hizmetçisi ne de yumuşak yatağı vardır. Ayrıca, o güne dek pek
ilgilenmediği için, yoga ve uygulamaları hakkında da fazla bir bilgisi
yoktur. Yine de gururundan dolayı nereden başlaması gerektiğini sormak için
Vazişta’ya gidip akıl danışmaz. Kendi yolunu kendi bulur ve inziva sırasında
iradesine tam hakim olur, öyle ki tüm dünyalar titrer ve semavi varlıklardan
Indra, kralın oluşturduğu yogik ateşin kendilerini kavuracağından
endişelenerek kralın önüne bir engel çıkartmaya karar verir.
Gökten çok güzel bir kadın iner ve kralın önünde dans etmeye başlar.
Meditasyon durumunda olan kralın yapılan dans karşısında dikkati dağılır ve
kral hedefini unutarak kadınla evlenir. Çocukları olur ve mutlu mesut bir
şekilde bir süre yaşarlar. Ancak aradan biraz vakit geçince, kral
hatırlamaya başlar: “Ben neyi hedeflemiştim, halbuki ne elde ettim! Ne büyük
aptallık. Tam hedefime ulaşacakken bu kadına kandım ve hedefimden vaz geçtim
ve tüm gücümü kaybettim.” Bunu hatırlayınca, kral kadını terk eder ve tekrar
inzivaya çekilir.
Kral tekrar güç kazanır ve yine dünyalar titremeye başlar. Kralın gücünden
bir kez daha endişelenen Indra bu defa başka bir kadını kralın önüne
çıkarır. Kadın yine dans etmeye başlar. Ama kral artık bu tuzağın farkına
varmış, sonunun nereye varacağını tecrube etmiştir. Bu nedenle ne dansın ne
kadının meditasyonunu bozmasına izin vermez. Ancak kadın dansı sürdürür,
öyle ki kadının yapmaya çalıştığı şeyi bildiği için, kral en sonunda
sinirlenerek kadına bir lanet savurur. Kadın bir taşa dönüşür ancak lanetle
birlikte kral tekrar gücünü kaybeder.
Kral, yine düştüğü durumun farkına varmış, ruhsal yolun bıçak sırtı kadar
keskin olduğunu anlamıştır ancak yine de gücü bir anlık öfke ile elinden
gitmiştir. Yine de yılmaz(!) ve tekrar meditasyona oturur. Artık çok daha
kararlıdır. Tekrar güçlenmeye başlar.
Bu arada, Visvamitra’nın yerine geçen bir başka kral Trisanku, bedenli
olarak öte aleme gitme hayali içerisindedir. Bunu yapabilmesi için
Vazişta’ya gider. Ancak Vazişta bunun doğru olmayacağını söyleyerek kralı
reddeder. Kral, tüm krallığı boyunca bu arzusunu yerine getirecek bir yogi
arayışına girişir. Ve günün birinde kralın bu arzusu ve özellikle de
Vazişta’nın bunu yapmayı reddettiğinin bilgisi bizim kralın kulağına gelir.
“İşte diye düşünür Visvamitra, kendimi ve yogik güçlerimi göstermek için
bulunmaz bir fırsat!” Hemen krala başvurur ve bunu yapabileceğini söyler.
Özel bir tören hazırlanır, gerekli hazırlıklar yapılır ve Visvamitra, kralı
göndemeyi başarır!!! Ancak, bedenli olarak kralın öte aleme girdiğini gören
Indra kralı aşağı yuvarlarlar. Düşen kral, Visvamitra’dan yardım ister,
Visvamitra da onu bir yıldıza çevirir. Ancak bunu yaparken yine tüm gücünü
kaybetmiştir.
Yine de tekrar denemeye karar verir. Yıllar geçer ve Visvamitra tekrar eski
gücüne kavuşur. O kadar ki, Brahma önünde belirir ve “sen şimdi büyük bir
ermiş oldun. Eğer gidip Vazişta’dan kutsama istersen, hemen Brahmarşi
olacaksın.” der ve gider! Visvamitra artık çok üzgündür. Tüm bu çalışmanın
başlama sebebi olan Vazişta’dan gidip de kutsama istemek ağırına gider ve
Vazişta yaşadığı sürece bu güçlere sahip olamayacağına inanarak, gidip onu
öldürmeye karar verir. Vazişta’nın bulunduğu dağa gider ve eline büyük bir
taş alıp beklemeye başlar.
Bir süre sonra Vazişta karısı ile yolda görülür. Vazişta karısına şöyle
demektedir:
“Şu Visvamitra büyük adam. Brahmarşi olmasına da çok az kaldı ama...”
Karısı sorar: “Eğer sana gelirse, hak ettiği halde onu Brahmarşi olması için
kutsamayacak mısın?”
Vazişta cevap verir: “Elbette kutsayacağım, ama eğer bana gelirse.”
Tüm bunları dinlemekte olan Visvamitra, Vazişta’nın büyüklüğünü görünce
utanır ve taşı bir kenara atarak Vazişta’nın önünde diz çöker.
Vazişta şöyle der: “Artık bir Brahmarşi oldun. Tüm dünyaya insan ruhunun
yenilmez olduğunu gösterdin. Sürekli meditasyon ve çalışma ile arzunun,
öfkenin, aç gözlülüğün, bağımlılığın ve kibirin üstesinden geldin. Önündeki
son engel olan kıskançlığı da aştın. Selamlar olsun sana.”
Böylece Vazişta Visvamitra’nın alın bölgesine (Ajna Çakraya) dokunur ve
üçüncü gözünü açar. Böylece Visvamitra evrenin yedi ritmini (gayatri mantra)
görerek kozmik şuuru deneyimler.”
Şimdi gelin hikayeyi biraz inceleyelim.
Visvamitra
aslında hepimiz gibi madde hayatında öyle veya böyle başarılara imza atmış
ve bunlarla övünen kişidir, bu başarılar onda belli bir gurur, güç ve
kontrol etme arzusu yaratmaktadır. Dağda, aslında Vazişta’dan ineği isterken
haklı gibi görünmektedir, çünkü ineği iyi bir amaç için kullanacaktır ancak
burada inek aslında yogik güçleri sembolize etmektedir ve iyi bir amaç için
kullanılacak olsa bile yogik güçlerin kişiye verilmesi için kişinin onu hak
etmesi yani belli bir olgunluğa kavuşması gerekmektedir.
Vazişta’nın ineği
vermemesinin
sebebi, kıskançlık ya da güç ve kontrol budalalığı içinde olması değil,
Visvamitra’nın bu ineği almak için henüz hazır olmamasıdır. Bu durum tüm
guru’larda kendini gösterir; öğrenci guru’dan bir şey istediğinde guru eğer
bunu yapmıyorsa, öğrenci onun bencil sebeplerle bunu yapmadığına inanır.
Halbuki sebep daha çok gurunun öğrenciye duyduğu şefkatten dolayı isteğini
yerine getirmemesidir. Çünkü ruhsal yolda kısa yollarla bir yere gelmek –
köşeyi kısa yoldan dönmek gibi bir durum söz konusu değildir. Kısa bir yolu
tercih etseniz bile, evren belli bir yere geldikten sonra kişiyi eksik kalan
derslerini alması için tekrar durdurur, geri gönderir, o dersleri aldırır ve
yoluna öyle devam etmesine izin verir. Bu nedenle kişi ruhsal yolda adım
adım ilerlemesi gerektiğini unutmamalıdır.
Vazişta’nın ineği hiç
bir şeyle değişmemesi:
Bu bir yoginin gücüdür. Elde ettiği yetenek veya güç her ne olursa olsun,
gerçek bir yogi bunu bencil amaçları için kullanmaz, hele başka bir şeyle
takas hiç etmez. Bu evrenin, yogiye yaptığı bir denemedir. Elde ettiğinin
değerinin ne olduğunu bilip bilmediğini ölçmek ve herhangi bir maddeye
çekim/arzu duyup duymadığını kontrol için evrenin sunduğu bir hediyedir. Bu
nedenle Vazişta’nın karşısına Visvamitra’nın çıkmış olması da Vazişta
tarafından bakıldığında bir kutsamadır, çünkü Vazişta da ondan bir kez daha
çok önemli bir şey öğrenmektedir: Ulaştığı yogik güçlerini diğer herşeye
tercih ettiğini... Böylece bir kez daha ortaya çıkar ki, hepimiz
birbirimizin öğretmeniyiz ve hepimiz birbirimizin öğrencisiyiz.
Visvamitra ağlar ve
düşünür:
İçsel muhakeme başlar. Bu herkeste günün birinde olur. Kişi hayatını gözden
geçirir ve yaptıkları ve yapmadıklarını, planladıkları ve gerçekleşenleri
listeler ve bunun bir hesabını yapar. Visvamitra bir şeyleri eksik yaptığına
inanacak kadar Vazişta’dan çok şey görmüştür; ineğin yarattığı yiyecekler,
askerler, Vazişta’nın mantralarla onu yenmesi... Bir şeyleri eksik
yaptığını, şimdiye kadar elde ettiklerinin aslında hiş bir şey olduğunu,
bunun “ötesi” olduğunu idrak etmeye başlar.
Burada önemli nokta, Visvamitra yoga yapmaya karar verir, ama bunun için
sebebi çok da “ilahi” ya da “yüce” değildir. Yoga yapmak ister, çünkü aklı
fikri Vazişta’nın elde ettiği güçleri elde etmek (yani Vazişta’ya duyduğu
kıskançlık duygusu), kırılan onurunu kurtarmak ve böylece egosunu tatmin
etmektir –yani son derece dünyevi hesap kitapların içindedir. Ama hangi
nedenle olursa olsun, kararını vermiştir ve Sri Krişna’nın Bhagavat Gita’da
dediği gibi, şaşmaz değişmez bir şekilde ve morali bozulmayan bir akılla
uygulama yapanlar, başarıya ulaşmaktadır, Visvamitra da sonunda başarıya
ulaşmıştır.
Visvamitra birinci
inzivaya çekilir:
İlk ve en önemli sınav bilmediği bir konuda yanlız başına kalmış olmasıdır.
Terk etmiş olduğu geçmişte elde ettiği herşey ve elde etmesi kesin bile
olmayan gelecektekki yetenekler.. İşte bu bir öğrencinin yolun başında
verdiği en büyük sınavlardan biridir; “ver ki alabilesin”, “kabı boşalt ki,
dolsun” der metinler. Ama vermek cesaret ister, sıcacık yatağı bırakmak
gösterilecek ilk cesaret örneğidir – belki bizler Visvamitra gibi krallığı
terk etmeyiz ama yine de yapabileceğimiz küçük terkler hepimizin hayatında
vardır, televizyon seyretmektense meditasyon yapmak, kitap seçiminde ruhsal
kitaplara öncelik vermek gibi. Kişi bunu yaparken, aslında bir macreya
atıldığını bilir, çünkü elindeki güvenlikli olan, elle tutulur-gözle
görülür, fonksiyonlarından yararlandığı şeyleri bırakır ve yerine ispatı
bile zor olan, gözle görülmeyen, afaki bir şeyi –üstelik de eğer yeteri
kadar çabalarsa elde edeceği- bir şeyle değiştirir. Bundan daha büyük bir
sınav yeryüzünde yoktur.
Visvamitra birinci
inzivada cehalet içinde:
İlk inzivada hiç bir
bilgisi yoktur, ne nasıl pranayama (nefese hakimiyet) bilmektedir, ne de
meditasyon konusunda deneyimi vardır. Yine de gidip bir guru’ya danışmaz!
İşte yine çoğumuzun yaptığı şey. Günümüzde de aslında bu durum pek
değişmemiştir, çünkü kişinin made dünyasında entellektüel seviyesi arttıkça,
her şeyi bilmesi gerektiği gibi bir kanıya varmıştır. Bu da kişilerin
özellikle ruhsal yolda yardım istemekten uzaklaştırmaktadır. “Ben filanca
şirketin genel müdürüyüm. Emrimde bu kadar kişi çalışıyor, herhalde nasıl
meditasyon yapılacağını kendi kendime çıkarabilirim.” tarzı düşünce
günümüzde oldukça sık rastlanan bir düşünce formudur. Visvamitra da kendi
denemeye karar vermiştir. Ancak bu kararından dolayı önüne çıkan engellerde
“deneme-yanılma” usulü ile gitmek zorunda kalmıştır.
Önüne çıkan ilk engel, bir kadındır. Kadın hep bahsettiğimiz gibi yoğun
Şakti enerjisi (dişi enerji) taşımaktadır. Bu nedenle de bedene/tene duyulan
arzu güçlü bir içgüdüdür. Maddeye olan bağımlılıklardan bize en yakınıdır
bedene duyulan arzu, öyle ki bu illa karşı cinse olan arzu da olması
gerekmez, kişinin kendi bedenine olan –bu bedenin ölmesine karşı duyduğu-
bağımlılığı da burada önemlidir. Burada kişi tüm maddeyi terk ettikten
sonra, bir kalemi de arzulayabilir – zihin çok ilginç çalışır, bu nedenle
kişinin zihni sürekli izlemesi önemlidir.
Visvamitra’nın karşısına çıkansa karşı cinstir, kral her türlü maddeyi (tüm
servetini, krallığını, eşini, çücuklarını, ailesini) terk ettiği halde,
bedene karşı bir çekim duyar ve yogadan düşer (meditasyonu kesintiye uğrar).
Ancak bu Visvamitra’nın tekrar fark ederek –yani dersini alıp, idrak ederek-
yogadan düştüğünü anlaması ve bağımlısı haline geldiği şeyi terk eder. Ancak
maddeye olan arzunun bitmemiş olması, evrenin ona verdiği güçleri geri
almasına sebep olmuştur. Visvamitra artık yeniden, baştan başlamak
zorundadır.
Indra’nın
Visvamitra’nın meditasyonunu bozması:
Burada kadını
gönderen, Indra da önemlidir, çünkü kişinin bağımlı olduğu negatif karmayı
temsil etmektedir. Sri Krişna’nın B.gita’da “Kişi her ne yaparsa yapsın,
doğasına uygun hareket eder. Dizginleme buna ne yapabilir ki” sözünden kast
ettiği budur. Aslında Indra olarak bahsedilen varlık Visvamitra’ya “kötü”
bir şey yapar gibi görünmektedir ama tersine onun eksikliklerini ve
defolarını kendisine göstermektedir, böylece kişi doğasına uygun hareket
etmekte, eksikliklerini görmekte, yıllar süren dizginlemenin bile işe
yaramadığını – tek bir kadını görmekle tekrar maddeye dönüş yapabildğini-
fark etmekte, böylece güçlenmektedir. Kişi koşmayı öğrenmeden önce önce
emekler, sonra yürür. Emeklerken de önce yere kapaklanır, yürümeyi
öğrenirken bol bol düşer, incinir, başlangıçta sadece tüm dikkatini yürüyüşe
vererek yürüyebilir ama en sonunda konsantre bile olmasına gerek kalmaksızın
istediği gibi hayatı boyunca yürür, koşar. İşte kişi burada doğasının
üstesinden gelmitir, doğa ona dengeyi kaybetme, düşme, takılma gibi engeller
çıkartmış, kişi bunları gördükçe yürümede ustalaşmıştır. Bu nedenle, aslında
Indra’nın gönderdiği bu kadın bir kutsamadır. Visvamitra’nın kendi zayıf
yanlarını ortaya çıkartmasına yardımcı olan ve daha da güçlü yoluna devam
etmesini sağlayan güçlü bir kutsama. Bu nedenle “başımıza gelen her tür kötü
olay, aslında kılık değiştirmiş bir kutsamadır” denmektedir. Bu şekilde
düşünecek olursak, hayatımızda olumsuz, negatif, kötü karma diye bir şey
yoktur. Herşey tek bir amaca hizmet eder, bizi İçsel Farkındalığa daha da
yaklaştırmaya, kulağımıza onun mükemmellliğini fısıldamaya, gözlerimize onun
güzelliğinin kıyas kabul etmediğini göstermeye...
Visvamitra ikinci
inzivaya çekilir:
Visvamitra tekrar
dener. Bu nokta önemli. Eğer çocuklar da ilk yürüyüş denemelerinde düştükten
sonra yürümekten vaz geçselerdi, asla yürüyemezlerdi. Önemli olan yaşanan
olaylardan gerekli dersleri çıkarmak ve tekrar ayağa kalkarak yürümeye devam
etmektir. İşte Visvamitra’nın da tam olarak yaptığı budur. Kadını terk etmiş
ve başka bir yere giderek, tekrar meditasyon yapmaya başlamıştır. Burada da
Visvamitra’nın zayıf noktasını bilen evren adına Indra tekrar kendisine bir
kadın gönderir. Böylece yapılan testin sağlaması yapılır: Visvamitra
krallığını terk ederek bir kez maddeyi reddetmiştir, daha sonra bir kadın
gönderilmiş ve maddeye olan arzusu test edilmiştir, Visvamitra bu testten
belki 100 alarak geçmemiştir ama yine de geçmiştir, şimdi sırada sağlama
vardır, tekrar karşısına aynı durum çıkar ve evren ona sorar: “gerçekten
kendine hakim misin?” Visvamitra madde testini geçmiştir, kadına dönüp
bakmaz bile, ama başka bir testten kalır, bu test öfkedir. Visvamitra’nın
yogaya başlama sebeplerinden biri zaten Vazişta’ya duyduğu öfkedir, işte
Visvamitra yine bu testi geçememiş ve öfkesine yenik düşerek kadını taşa
çevirmiştir. Böylece evren, testi geçemediğini görerek, tüm verdiği güçleri
ondan tekrar geri alır.
Visvamitra üçüncü kez
inzivaya çekilir:
Yine de Visvamitra yılmamaktadır. Bu nokta önemlidir. Çünkü tersine
Visvamitra bu işin olanaksızlığı üzerine konsantre olarak, kendi kendisinin
moralini bozabilir ve kendine acıma duygusuyla dolarak, yogadan vaz
geçebilirdi. Bunu yapmamıştır ve ısrarla, azimle bir kez daha meditasyon
çalışmalarına başlamıştır. Ancak bu kez karşısına çıkan engel, şöhret ve
kendini çevresindekilere ispat etme arzusu olarak kendini gösteren egodur.
Madde dünyasına baktığımızda, bir çok konuda kişi egoyu besleyebilir; çok
para kazanarak, çok entellektüel olarak, çok güzel/yakışıklı olarak, vs vs.
Ama ruhsal yolda da kişi ego yapabilir: “En iyi ben bilirim”, “tüm metinler
hakkında tartışılmaz bir uzmanlığım var.” , “yüksek bir meditasyon bilgim
var, kimse benim hissettiklerimi, yaptıklarımı yapamaz.” “bana şu veya bu
isim verildi, ben herkesten farklıyım” Vs vs.
Visvamitra da burada şimdiye kadar edindiği bilgileri ve eriştiği güçleri
şov amaçlı kullanmaya karar vermiştir. Özellikle de Vazişta’nın bunu yapmayı
reddetmesi, gururunu okşamış ve kendi yapabilirliğini göstermek için bunu
bir fırsat olarak kabul etmiştir. Ancak elde edilen yeteneklerini kişisel
amaçlar için kullanması bu yeteneklerin bir kez daha kendisinden alınmasına
sebep olmuştur.
Dördüncü inziva:
Yine de Visvamitra vazgeçmez! Tekrar meditasyona oturur ve bu defa karşısına
evrenin yaratıcı yönü olarak düşünebileceğimiz Brahma çıkar. Brahma
kendisini kutlar, artık çok büyük bir ermiş olmuştur ama Brahmarşi olmak
istiyorsa, Vazişta’nın kutsamasına ihtiyacı vardır. Burada Brahma istese
Visvamitra’ya Vazişta yerine bu kutsamayı verebilecekken, özellikle
Vazişta’ya yönlendirmesi çok anlamlıdır, çünkü Visvamitra’ın Vazişta ile
henüz bitmemiş bir hesabı olduğunu bilmektedir, ve Visvamitra bunu çözmediği
sürece bu ilişkiye bağlı kalacaktır. Sırf bu yönlendirme bile eksik yanların
anlaşılması adına bir kutsamadır!
Nihayetinde Visvamitra Vazişta’ya gider, ve son büyük test ile karşılaşır;
kıskançlık. ve ne ilginçtir ki ermiş olmuş bir kişi olarak hala Vazişta’yı
öldürmeyi düşünebilmektedir! Bu nokta önemlidir, çünkü bize tek bir şeyi
sürekli olarak hatırlatmaktadır: “O da herkes gibi bir insan!!!” Ne kadar
ermiş olursa olsun, isminin önüne veya arkasına hangi takıları koyarsa
koysun, o da bizler gibi bir insan. Aramızdaki tek fark onun kendine hakim
olmayla ilgili bizlere göre daha fazla çalışıyor olması. Bizler de aynı
çalışmaları yaparak aynı sonuca ulaşabiliriz. Bir diğer yandan, ulaştığımız
sonuç her ne olursa olsun, bilmeliyiz ki, “hala insanız” ve her an diğer
insanlar gibi davranmamız da olası. Bu nedenle alçakgönüllü olmak ve yapılan
çalışmalarla böbürlenmemek, gurur yapmamak ruhsal yolda önemli.
Bu hikayede Vazişta’nın alçakgönüllülüğü Visvamitra’nın aklını başına
getirir, böylece guru’nun fazileti öğrenciye aynadaki akis gibi yansır.
Visvamitra hatalı olduğunu kabul eder, ve guru da –uzatmadan ya da ben
demiştim demeden, yani kendi de alçakgönüllü kalarak ve gurur yapmayarak-
affı doğal olarak kabul eder ve onu inisiye eder. İşte burada da gerçek bir
gurunun tavrını görüyoruz.
Tüm bunların ışığında Vazişta’yı ineği vermemesi doğru bir karardır,
öncelikle eğer ineği vermiş olsaydı, büyük ihtimalle Visvamitra onu kendi
kişisel istekleri için kullanacaktı, çünkü zorlukla elde ettiği yogik
güçleri bile bu amaç için kullanmaktan çekinmemişken, eline bedavadan
verilmiş bir gücü bundan sakınması beklenemez. İkinci olarak da eğer ineği
vermiş olsaydı, Visvamitra bu yogik çalışmaları yapmamış olacaktı ve sadece
yine kendisine bedava verilmiş olan bu ineğe sahip olacaktı. Halbuki şimdi
kendi de bir inek alacak yani kendi kanatlarıyla uçacak duruma gelmiştir.
Sevgiler.
geri |