| |
BAĞIMLI OLMAMA VE ÖZDEŞLEŞMEME |
Bhagavat Gita'da da belirtildiği gibi,
Yoga'da, fiil içinde fiilsizliğe erişmeye çalışılır. Yani, maddeyi reddetmek
maddesiz yaşamak anlamına gelmemelidir, istenen tersine maddeyle birlikte
yaşayıp ona "bağımlı olmamak"tır. Bağımlı olmama kelimesi bir çok
yerde kayıtsız kalmak olarak tercume edilmekte, bu da yanlış
anlaşılmaktadır, aslında kayıtsız kalmaktan kasıt şudur:
Diyelim ki, çok zenginiz ve harika bir evde oturuyoruz ve son model de bir
arabamız var. Bir gün bir ekonomik kriz (!) oldu, ve biz varımızı yoğumuzu
kaybettik. Ancak kendimizi geçindirecek bir paramız var, ve tüm lüks
hayatımızdan vaz geçmek zorunda kaldık. İşte eğer biz maddeye bağımlı
değilsek, mal varlığımızı kaybetmemiz bizi paramparça etmeyecektir. Elbette,
birikimlerimizi kaybetmemiz üzücüdür, ama kendimizi kaybedecek kadar da
maddeyle "özdeşleşmemişizdir". Şimdi, kim kendini maddeyle
özdeşleştirir demeyin, biraz çevrenize bakın ve eminim bir kaç örnek
bulacaksınız; sürekli olarak "Ben filan yerin müdürüyüm", "Benim bankada ...
TL param var", "Benim ... nüfuzum var" diyen bir tanıdığınız varsa, onun
iyiliği için, kendini tanımlamakta kullandığı maddeyi kaybetmemesini
dileyin. Çünkü günün birinde kaybederse, bir süre için geriye bir şey
kalmadığını düşünecektir.
Unutulmaması gereken tek şey, asıl varlığımızın kendimiz olduğudur; madde
gelip geçicidir bu nedenle ona sıkıca sarılmak, ve onsuz var olamayacağımızı
düşünmek dengelerimizi bozacaktır. İşte, Yoga'da arzularınızın üstesinden
gelin denmesinin de sebebi budur; arzu ettiğiniz şeyi elde ederseniz bir
süreliğine mutlu olursunuz, ancak insan doğası gereği bir süre sonra bu
mutluluk yerini önce tatminsizliğe sonra, yeni arzulara bırakacaktır. Arzu
edilen şeye ulaşılamama halindeyse, öfke doğacak, kişi hırslanacak ve o şeyi
elde edene dek umutsuzca çırpınacaktır. O şeye hiç ulaşamama durumunda, bu
onu iyiden iyiye mutsuz edecek ve elindekilerin ona verdiği hazzı görmesini
engelleyecek, ulaşması durumundaysa, bir süre mutlu olacak ancak mutluluğu
kısa süre sonra geçerek yerini yeni arzulara bırakacaktır. Ve bu kısır döngü
bir hayat boyu sürecektir.
Peki ama neden? Hepimiz kanaatkar olalım ya da bir lokma bir hırka
yaşayalım anlamında elbette ki söylemiyorum, ama maddeyi sadece kullanıp
onun kölesi olmamak mümkün değil mi? Yoga, bunun mümkün olduğunu söylüyor.
Olaylar biz istesek de istemesek de yaşanır ve biz bir çok olayı
değiştiremeyiz ya da müdahale edemeyiz, ama olaylara bakış açımızı
değiştirebiliriz. Maddeyle olan ilişkimize verebileceğimiz en çarpıcı
örnek herhalde 2 sene önce yaşadığımız 17 Ağustos depremidir. İşte maddeyle
ilişkimiz tam 45 saniye sonra sıfırlanabilmektedir. Bu nedenle, maddeyi
hayatımızda kullanarak ama onun kölesi olmadan yaşamayı öğrenmek bizim için
faydalı olacaktır.
Burada, sözümü bitirmeden önce, son bir ekleme yapmak istiyorum.
Bağımlılık sadece pozitif yönlü olmaz, spiritüel kitaplara aşina olanlarınız
"negatif bağımlılık" terimini hatırlayacaklar. Bağımlılık her iki
yöne doğru olur, bizler arzuladığımız şeyleri kendimize çekmeye çalışırken,
bizde nefret uyandıran şeyleri de kendimizden uzaklaştırmaya çalışırız. Bir
şeyi arzulamak kadar bir şeyden nefret etmek de onu bize bağlar. Hem
Bhagavat Gita'da hem de Patanjali'nin Yoga Sutra'larında geçen "zıt
kutupların* kişiyi etkilememesi ile tam bağımsızlık haline kavuşma",
negatif/pozitif tüm bağımlılıklardan kurtulmadır.
*) Zıt kutuplar olarak bahsedilen; zevk ve acı, sıcak ve soğuk, kazanma
ve kaybetme, zafer ve yenilgi, onurlanma ve utanma, yücelme ve yergidir.
7 Haziran 2001'de yüklenmiştir.
|
|