Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

ÖDP-DY Tasfiyeciliği ve Saldırganlığı


[ Forum ]


Makale yazari: Gokhan Simsek Tarih, gün ve saat : 07. Nisan 2001 18:35:50:

ÖDP-DY Tasfiyeciliği ve Saldırganlığı

TÜKENİŞİN, BATAKLIĞIN
DİBİNE VURDUĞU NOKTA

Düzene teslimiyet dipsiz bir kuyu gibi. Duracağı bir yer yok. Kapağında “Sosyalizm yolunda“ diye yazan bir derginin içindeki satırları okuyunca bunu bir daha görüyoruz.
ÖDP’nin kanatları arasındaki mücadele, ÖDP’nin düzene tam yerleşmesinin önündeki son pürüzleri aşıp, kendini ideolojik olarak da oligarşiye kanıtlama çizgisinde sürüyor.
ÖDP-DY’nin yayın organı Bir Adım dergisinin Şubat sayısında, ÖDP-DY’nin yöneticilerinden Melih Pekdemir, düzenle çatışan bir devrimcilikle, ve oligarşiye karşı devrim mücadelesini sürdüren devrimcilerle, asla ve kat’a bir ilişkilerinin olmadığını, olmayacağını yemin billah bir kez daha ilan ediyor.
Bu ilanın inandırıcı olması için oligarşiye sunulmuş iki güçlü kanıtı var Melih Pekdemir’in: Bir, ölüm orucu direnişçilerine, 19-22 Aralık direnişçilerine, devrimci harekete ve önderliğine karşı saldırganlığı, iki, ÖDP içinde olup da hala devrimci duygularını, düşüncelerini tümüyle kaybetmemiş kesimleri tasfiye kararlılığı.
Oligarşiye sunulmuş bir ek kanıtı daha var Melih Pekdemir’in: ölüm orucu direnişçilerine, devrimci harekete saldırırken seçtiği hemen tüm kavramları, burjuvazinin literatüründen seçmiş yazar. Burjuvazi gibi “arkadaşlarını yaktırdılar” diyor, burjuvazi gibi devrimci harekete “ölüm tarikatı” diyor, önderine “tarikat şeyhi” diyor, burjuvazi gibi “devrimci tutsak, direnişçi” kavramlarına karşı çıkıyor...
Oligarşinin içi rahat olabilir; devrimcilere böylesine ve bu kavramlarla saldıran birinden, düzen için hiç bir tehlike gelmez.

Bu saldırganlık, iflasın ve paniğin yarattığı bir ruh halidir
Devrimci harekete karşı bu küfürlerin, bu toprakların gördüğü en büyük kahramanlıklardan birinin yaratıcısı olan tutsak direnişçilere karşı bu karalamaların yer aldığı derginin adında ne yazık ki “Eşitlikçi ve özgürlükçü sosyalizm yolunda Bir adım” diye yazıyor.
Oysa, derginin sayfalarında atılan her adım, sosyalizm yolunda değil, düzene kapağı atma yolunda atılıyor. Hem de aceleleri var, hızlı hızlı atıyorlar adımlarını.
Çünkü panik ve telaş içindeler. Ruh halleri sağlıklı değil. Çünkü, bir yandan oligarşi bastırıyor, diğer yandan tüm politikaları iflas etmiş, birlikçilik, devrimcilik maskeleri düşmüş, sıkışmışlar, panik halindeler. Parti içindeki tasfiyecilikte ve devrimcilere saldırganlıkta bu kadar pervasızlaşmaları, işte bu sağlıksız ruh halinin sonucudur.
Belki artık maskelerden yoruldular. Artık yeter, bu birlikçilik maskesini de, devrimcilik maskesini de atalım diyorlar belki. İyi de yaparlar.
Artık gerçek yüzünüzü açıklayın.
Sosyal demokratız falan diyebilirsiniz mesela, ama sosyalistlikle, devrimcilikle ilginiz yok. Bunu itiraf edin.

Yenilen sizsiniz Melih Bey!
Tüm derdi tasfiyeciliklerini haklı göstermek ve devrimci hareketi, statükoları bozan büyük direnişi karalamak olan Melih Pekdemir, sol adına büyük tesbitler yapmaktan da geri durmuyor. Şöyle diyor:
“Türkiye solu, henüz farkında olmayabiliriz ama, 12 Eylül yenilgisinden daha ağır bir yenilgi yaşamıştır. Çünkü, kimliğini yitirmiştir; öz benliği çifte cinayete kurban gitmiştir.”...
Hayır Melih Bey, siz yenildiniz!
Hem de şimdi değil, yıllar önce yenildiniz siz. Yenilgi fermanınızı daha Mamak’ta imzaladınız.
Şimdi olsa olsa, yenilginizin yeni sonuçları çıkıyordur ortaya.
Devrimcilerin yenildiğine dair sözleriniz, bir “durum tebitini” değil olsa olsa, “gönlünüzden geçeni” ifade ediyordur. Oligarşinin “beyinlerini dağıttık, bellerini kırdık” sözlerinin hemen ertesinde bu tür sözlerin “sol”dan tekrar edildiğini çok gördük.
Ne zaman katledilsek, hemen birileri ortaya çıkmış, yenildiler, bittiler diye teoriler yapmaya başlamıştır.
Düzen içine yerleşmeye kararlı olanlar, düzen içi solcu olmaya karar verenler, ne zaman katledilmişsek, bundan gizli-açık bir memnuniyet duymuşlardır. Çünkü devrimciler yok olursa, onlar daha rahat olacaktır.
Bunun için değil mi, devrimci harekete karşı karalamadan, propagandadan hiç bir zaman vazgeçmediniz. Güya devrimciydiniz ama, “bunlar adamın başını belaya sokar”, “bunlar gizli örgüt” propagandasından hiç bir rahatsızlık ve utanç duymadınız.
Hayır, yenilen Türkiye solu değil sizsiniz. Avrupacı umutlarınız yenildi, sola Avrupa kültürünü empoze etme politikanız, birlik, legal parti projeleriniz, “geceleri rahat uyuyan devrimcilik” teorileriniz yenildi. Ölüm orucu, 19 Aralık karşısında, Türkiye gerçeğini reddeden teorileriniz ve küçük dünyalarınız yenildi.
Tüm bu yaşananlar ve ardısıra hızla giriştiğiniz tasfiyeciliğiniz, saldırganlığınız, sistem içi solculuğun iflasıdır. ÖDP’deki krizin anlamı da budur.

Siz, “tarikat” bile olamazsınız
Diyor ki Melih Pekdemir, “Bir ‘ölüm tarikatı’ ve onun sürgündeki ‘şeyhi’...” Devrimcilere karşı burjuvazinin ideologluğunu yapıyor. “Tarikat” lafını ilk burjuvazi kullandı. Katliamcı devlet kullandı. Şimdi Melih Pekdemir’lerin ağzında.
Demek ki, sosyalist görünüp burjuvazinin ideologluğunu yapmak için “Paralı ajan” olmanın önemi yok. Bu kelimelerle, tasfiyeciliklerinin daha 1977-78’li yıllarda deşifre etmiş olanlara karşı onyılların kinini kusuyor belki.
Ama ne devrimci harekete, ne direnişe saldırmak, kendi gerçeklerini gizleyemiyor yine de.
Siz kendinize bakın. Siz, ne parti, ne örgüt, ne tarikat olamayacak halinize bakın.
Tabii, tarikat üyesi olmak bile bir inanç gerektirir; yeri, zamanı geldiğinde fedakarlık yapmayı, birşeyleri paylaşmayı, inançları uğruna birşeyleri göze almayı gerektirir. Hiçbiri yok sizde. Hepsini tüketmişsiniz.
Tükettiğiniz içindir ki,
60-60 yaşındaki tutsak yakınları, polis ve sivil faşistlerin saldırısı altında kapınıza geldiğinde, hayır, size kapımı açmam, içeri almam diyebiliyorsunuz.
Sola karşı, dayanışmaya karşı, burjuva partilerin bile bu kadar rahat davranamayacağı bir yabancılaşma içindesiniz.
Sol, devrimci dünya sizin dışınızda kalıyor aslında. Alavere, dalavere solculuğu. Tekke solculuğu. Bezirgan solculuk. Düzen solculuğu.
O yaşlı insanlarımıza bile kapısını açamaz ama, alır eline kalemi, kime küfredeyim, kimi tasfiye edeyim diye aranır.
Siz, hiç bir şey olamayacak kadar tükenmişsiniz. “Parti olmayan bir parti” bile olamadınız işte.

Sen de yaşa Melih Bey, bir daha mı geleceksin dünyaya?
Hiç bir şeyi kalmayanlar, hayatın ve ölümün ancak gevezeliğini yapıyorlar. Ölüm orucuna karşı olan Melih Pekdemir yazıyor:
“Gelin bir kez daha Kral Çıplak diyelim: eşitlik, özgürlük, tüketim, ekonomi, politika, program, tüzük... Bütün bunlar ‘yaşamak’tır. Sosyalizm, yaşamaktır. Sosyalizm hemen şimdi yaşamak ve yaşatmaktır.”
Sözlere bakın. Tam bir felsefi sefalet.
Çürümüş bir burjuva ideolojisinin sosyalizm sosuna bulandırılmış mide bulandıran bir formülasyonu.
F Tiplerinde şu anda yüzlerce insan mezarsız ölü haline getiriliyor... Bu kadar yaşam tutkunu Melih Bey kılını kıpırdatmıyor.
Hani sosyalizm hemen şimdi yaşamak ve yaşatmaktı.
“Yaşamak için”, devrimden kaçıyorsun, bunu biliyorsun, peki, “yaşatmak için” ne yapıyorsun?
Hiç! Koca bir hiç!
Direnişe attığın her çamur, bir devrimcinin daha fazla ölmesi demek belki. Ama yaşamak-yaşatmak sevdalısı Melih beyin umrunda değil bu. Kedileri seviyorlar, insanları sevmiyorlar! Ne güzel! Kendi yaşamlarını seviyorlar, ama devrimcilerin yaşamlarının sözkonusu olduğu bir direnişe, yüzlerce insan ölümün eşiğindeyken saldırmaktan geri durmuyor. Ne ala devrimcilik!

Korkuya bakın!
ÖDP-DY teorisyeni Melih Pekdemir yazıyor: “Şimdi devrimcilik bu ‘ölüm tarikatı’yla dostmuş gibi görünmekten ölesiye korkmaktır”. (abç)
Bu cümlenin ne anlama geldiğini çözmek kolay. ÖDP-DY şeflerinin Mamak’tan tahliye olduklarından beri, bütün maharetleri, düzen içiliği, devrimcilik gibi göstermeye çalışmaktan ibarettir.
Onların bu karakterini biliyorsanız, artık yukarıdaki cümleyi nasıl okuyacağınız da bellidir:
“Şimdi düzen içilik bu ‘ölüm tarikatı’yla dostmuş gibi görünmekten ölesiye korkmaktır”...
Zaten tam da böyle yapıyorlar.
“Ölesiye korku” içinde valla billa biz ölüm oruçlarına karşıyız açıklamaları yapıyor, “ölesiye korku” içinde “şu andan itibaren parti binalarımızda ölüm orucuyla ilgili her türlü eylem yasaklanmıştır... bütün sokak eylemleri iptal edilmiştir” talimatları yayınlıyorlar.
Yazık! Devrimcilerle dost görünmekten korkan bir devrimcilik...
Bu devrimcilik, tam da işte hep belirttiğimiz gibi, düzen içilikten, yani daha Türkçesi devrim kaçkınlığından başka bir şey değildir.

ÖDP, artık selası verilecek bir “proje”dir
DY (Devrimci Yol) tasfiyeciliği kendi dışındaki herkesi ya tasfiye etmiş, ya kendine benzetmiştir. Yani ÖDP projesi başladığı noktaya dönmüştür. Artık ÖDP çatısı altında, gökkuşakları, halk sarmaşıkları değil, yalnız DY tasfiyeciliği vardır. ÖDP’ye yüklenen tüm işlevler, ölmüştür, çoğu daha hayat bulmadan yokolmuştur.
Örgütsel iflası gibi, siyasi açıdan da bir iflastır.
Her dediği yalan çıkmıştır.
Her politikası yanlış çıkmıştır.
ÖDP’den ne kalmış geriye... Kendi sözlerine göre, hiç bir şey yoksa, “Bir dakika aydınlık, ne refahyol, ne hazırol sloganı” varmış ÖDP tarihinde. Zırıltıları, süpürgeleri unutmuşlar.
Burjuva basın, aydınlık eylemlerini niye ÖDP’ye maletti? Devrimci etki ve talepleri gözlerden uzak tutabilmek için sizi öne çıkardı. Bunun cevabı belli değil mi?
Ne palavra yutturuyorsunuz millete? Siz 50-60 kişiyi bir araya getiremezken, başkaları hala binlerle meydanları dolduruyordu.
Sultanahmet mitingine gelince... hala anlamadınız mı, o MGK’nın mitingiydi. Geriye de ÖDP’den bir şey kalmıyor işte.
ÖDP, düzen içileşmenin adıydı zaten. Geldiği noktada da sistemi bozmaya, statükoları sarsmaya yönelen en küçük bir harekete bile karşıdır. Ölüm orucu direnişi, 19-22 Aralık direnişi, statükolarını sarstığı için böylesine feveran ve panik halinde değiller mi zaten?
Bugün ülkede alenileşmiş bir kriz var. Burjuva partileri, bu krizin ortaya çıkardığı tepkileeri hükümeti düşürme hareketine dönüştürmeye çalışıyor.
ÖDP ne yapmaya çalışıyor örneğin? Halkı devrime kanalize etmeye mi çalışıyor? Hayır? Söyleyebileceği tek şey, “seçim” yapılsındır.
Peki ne olur seçim olursa?
Sistem içiliğin anlamı budur zaten. Kitlelere bugün bile, bu düzeni alternatif olarak gösteriyor. Kitlelerin tepkilerini, memnuniyetsizliğini, yine düzen kanalları içinde eritmeye çalışıyor, düzenin parlalentosunu, çözüm yeri haline getiriyor.

Saflaşmada “hayır” var
Bu bir saflaşmadır. ÖDP içindeki tasfiyecilik de, devrimcilere saldırganlıkları da, saflaşmanın sonuçlarıdır.
Devletin yaptıkları ve söyledikleriyle, ÖDP’nin yaptıkları ve söyledikleri arasındaki paralellik kimsenin gözlerinden kaçacak gibi değildir.
Devlet F Tipi ve ölüm orucu konsunda önce genelgeler yayınladı... Tehditler, gözdağı, uyarılar birbirini izledi ve sonra soruşturmalar, tutuklamalar başladı.
O da aynı yolu izledi. Önce sokağa çıkmayın, açlık grevi yapmayın genelgeleri... Ve şimdi ihraçlar.
Sonra, oligarşiyle aynı ağızdan direnişe, devrimci harekete saldırılar.
Ondan sonra kendi içindekileri tasfiye ediyor.
Despotturlar.
Sol içi çatışmaları DY’lilere sorun siz.
Demokratlık mı?
Başka siyasi hareketlerin çalışmaları, propagandaları nasıl engellenir, onlara sorun.
Bırakın örgüt içi demokrasiyi... Onlar burjuvaziye şirin gözükmek için, üç beş aydını tavlamak için uydurulan yalanlardır.
Ne solculuğu, ne devrimciliği? Kime ne yutturuyorsunuz?


ÖDP-DY, tükenişin ve tasfiyeciliğin adıdır
DY, hep örgütsel ve siyasi tasfiyelerle varolmuş bir harekettir. Tasfiyecilik onların karakteridir. Siyaset sahnesine öyle gelmişlerdir. Çocuk böyle doğmuştur. Doğuştan sakattırlar, hiç bir şey bunu değiştiremez.
Ama birilerini tasfiye ettikçe, gerçekte kendilerini biraz daha bitirmişlerdir. Hala şu kadar, bu kadar insanı etkiliyor olmalarının bir önemi yoktur. Düzen partilerinin de yüzbinlerce üyesi var. DY, kendini siyasi olarak tasfiye etmiştir. Her tasfiye de devrimden biraz daha uzaklaşmış, düzene biraz daha yaklaşmıştır. Bugün aynı zamanda kendini tasfiyesinin de sınırındadır. Bir kaç adım daha attıktan sonra, artık siyasi olarak tasfiye edeceği bir şey de kalmayacaktır.
Evet Melih Bey, sen buna bak. Yüksek perdeden, öyle devrimcilik olacaksa, öyle sosyalizm olacaksa, ben yokum demekle, bu siyasi tükenişi gizleyemezsin.
Sol maske altında bireyler. Solculuğu, bencil bir özgürlük anlayışıyla karıştıran teoriler. Senin gerçeğin bu.
Sen bırak akıl vermeyi. Solun, sosyalizmin teorisini yapmayı. Bırak nasıl mücadele edileceğini öğretmeyi.
Sen bir binanı bile her gün sabah düzenli, disiplinli açamazsın. Tembelliği teorileştirmişsin, yozlaşmayı teorileştirmişsin, kaçkınlığı teorileştirmişsin.
Kime, ne satıyor, ne öğretiyorsun?
Bir Adım’ın aynı sayısındaki bir başka yazının başlığı “ÖDP’de sözün bittiği yerdeyiz” diyor.
Başlık bir kelime fazlasıyla doğru. Fazlalık kelime “sözün”...
Evet, işin doğrusu şu ki; “ÖDP’nin bittiği yerdeyiz”...
Parti binalarının varolması bir şeyi değiştirmez. ÖDP’yi ÖDP yapan tüm teoriler, politikalar iflas etmiştir.
Bitmemesi, eşyanın tabiatına aykırı olurdu.


Yazinin orjinali icin :
http://www.vatan-online.com/www/vatan85/melih.html





Cevaplar:


[ Forum ]