Bu Ne Biçim Yazı!!!
[ Serbest kursu ] Makale yazari: Mendüh Haci Tarih, gün ve saat : 15. Ekim 2000 00:10:43:
Su yaziya cevaben: Sosyalist Ekonomi Üzerine Düşünceler - 3 ( Deneyimlere İlişkin Sorular ) makale yazari: Dogan Arkadas Tarih, gün ve saat : 13. Ekim 2000 18:21:33:
>Sayın Doğan Arkadaş,
Doğrusu biraz da zorlama ile yazıyorum. Yazdıklarım eğer sıkıcı, gereğinden fazla agresif vs. gibi görünürse bilinizki bu zorlama nedeniyledir. Evet zorlama Çünkü ekonomi külliyatınızın üçüncü bölümünde tahrik edici ifadeler kullanmışsınız, zorlama çünkü bu foruma daha önce de astığınız bu yazıları kör gözün parmağına yine gündeme getirdiniz. Öyleyse pekala yazalım biz de ne düşündüğümüzü. Ama baştan saldırgan bulacağınız uslubumdan ötürü bana kırılmamanızı rica ediyorum zira tartışabilmek için, anlaşılır olabilmesi için böyle bir yöntem tercih ediyorum. Başlamadan bir uyarı daha, yazılarınızı defalarca okudum, daha önceki okumalarımla yetinmeyerek, yine ilmek ilmek "inceledim", o nedenle beni okumamakla itham etmeyiniz, anlamadığım yerler konusunda biraz daha izahat yapınız. ki yazınız buna gerçekten ihtiyaç duyuyor.
Evvela şu pırıltılı başlıkla işe koyulalım: "Sosyalist Ekonomi Üzerine Düşünceler - 1-2-3" Yav dostum bu başlığı atarken sosyalist olduğunuzu vurgulamak derdiyle mi hareket ettiniz yoksa, "benim sosyalist ekonomi hakkında bildiklerim bunlardan mı ibaret" diyorsunuz. insan ilk başta "ahaa bir teorisyen daha. bize 150 yıllık deneyimleri süzgecinden geçirerek yorumlayıp, yeni bir yaklaşım sunuyor" diye düşünüyor. Pek çok insanın böyle düşünüp yazının kıyısından bile geçmediklerini düşünüyorum.
Ama ne yazıkki okumak şansını bulanlar yazının içeriğinin yukarıda sayılanlardan hiç biri olmadığını anlıyorlar. Birbirinden kopuk, dağınık, neredeyse hiç bir şey önermeyen, neredeyse hiç bir doneye sahip olmayan, çakırkeyf kafayla atılmış nutuk izlenimi veren yazılar.
Gelelim benim eleştiri noktalarıma:
"sosyalizmin, ekonomik olarak da kapitalist ekonominin
gelişiminin bir türevi olacağı varsayımı, bu konunun seçenek düzeyine yükseltilmesi
noktasında yoğunlaşılmasını engellemiştir"
bu ne demek şimdi? Umarım Dereza'ya yazdığım yazıyı okumuşsunuzdur. Aynen sözlerim sizin bu cümleniz için de geçerli. Kavramları ve sözcükleri bu ölçüde zorlamanın gereğini anlayamıyorum. Yeni bir yaklaşım getirecekseniz bunu izah etmek sorumluluğunuz var.Yazınızda mumla aradığım önerme, görüş, tezlerden biri liberallerin Marxizmin eleştirilerini ciddiye aldıkları, buna karşılık Sosyalistlerin liberal görüşleri ciddiye almadıkları. Evet yani bu bir görüş. Ama bu ve benzeri kırıntıyı bize daha doğrudan bir dille de anlatabilirdiniz. O zaman "seçenek düzeyine yükseltilmesi noktasında yoğunlaşmasının engellenmesiyle" uğraşmak zorunda kalmayacaktınız. Ya da Sandinistlerin Ekonomi politikasına olan merakınızı başka bir yolla da dile getirbilirdiniz.
Elbette ki sadece biçimsel eleştirilerim yok size karşı, aksine içeriğe yönelik de sözlerim olacak. Bana kalırsa bu foruma asılmış en güzel yazı olan "sosyal eşşekler" başlığı altında verilen Mehmet Aslan'ın yazısını okumalısınız. Ki sosyalistlerin asıl gündemi ile boyalı basının gündemi arasında savruk bir konumdan kurtulasınız.
Şöyle buyurmuşsunuz:
"Kapitalist ekonominin vardığı düzey, öyle bir noktaya gelecekti ki,
artık işler sermayedarlar sınıfı tarafından yürütülemiyecekti. Ve İşler giderek sadece
emekçiler tarafından yürütülür hale gelecekti. Gerçekten de bugün Coca Cola'nın, Shell'in,
Toyota'nın vb patronlarını bilmiyoruz. Bütün bu kuruluşlar emekçiler tarafından
yönetiliyorlar. ! "
Efendi, işletmelerin, aile şirketi olmaktan çıkıp, çağdaş yönetim tarzlarına kavuşmasını Ertuğrul Özkök'ün heyecanıyla karşılamanıza içerledim. Zira siz sosyalist kanada mensup biri gibi konuşuyor, yazıyorsunuz. Yani biz ve ötekiler ayırımında en azından sol cenahtansınız. Öyleyse biraz daha soğukkanlı olun lütfen, işletmelerin yönetim kurullarının profosyonellere bırakılmasıyla, üzerinde titrememiz gereken emekçiler kavramını bir birinden ayırınız. Şimdi size somut bir şey soracağım, faşist karagömleği giyen bir fabrika çalışanı işçi sınıfındanmıdır? Ya da iktidara gelmiş olan MHP genel Başkanına bilim adamı mı diyeceğiz? Öyle ya adam doçent mi, prof mu herneyse.
Bak dostum işin asından besinden başlamayı haksızlık sayarım ama, sınıflı toplumların ortaya çıkışlarından itibaren mutlak bir gerçek vardır. Ezenler-ezilenler, yönetenler, yönetilenler. fabrikanın genel müdürünün "maaşlı" olması onu emekçi kılmaz, o koltuğun karşısında oturmuş, "üret" emri verendir.
Çağın ekenomik gelişmelerini boyalı basın heyecanıyla kavrayamayız. Elbette yığınla yenilik vardır ekonomide. ama sizin bu sözünü ettikleriniz üzerinde düşünmeye bile değmez şeyler. Mesela total kalite kavramı üzerine bir şeyler yazmanızı beklerdim yenilik ve sorun, ya da soru olarak. Herneyse yazınıza devam edelim izninizle"Toplumsal sorunlar piyasa güçlerinin insafına terk edilmektedir"
Ya bak dostum hakikaten bana kızacağını sinirleneceğini biliyorum ama tartışabilmenin başka yolunu bulamadım. Şimdi bu ne allahaşkına. Ya sen uzayda yaşıyorsun ya da bizim bilmediğimiz birşeyler var. Yav dostum keşki "toplumsal sorunlar piyasa güçlerinin insafına terkedilse" ya sen ne diyorsun bak o zaman bu ülke kurtuluşa beş vara kurardı saatini. Yok öyle bir şey. Bu ülkede toplumsal sorunlar hiç bir zaman piyasanın insafına terk edilmedi. Aksine piyasa zorlandı çözümsüzlük için. Şimdi doğu güneydoğu da banka şubeleri bir bir kapanırken piyasa koşulları mı geçerliydi yoksa seksen yıllık inatlaşma mı? İstanbul trafiğini, kültürünü ve kent yaşamını kangren haline getiren piyasa mı, akıldışı yönetim anlayışı mı, işşizlik ve enflayonist politikaları piyasa mı oluşturdu, cuntanın kölelik hukuku mu?
Bak dostum piyasanın da, kapitalizmin de bir tek ruhu, babası, gıdası vardır: KAR. Öyle senin dediğin gibi ne idüğü belirsiz "iktisadi hedef" filan yok. Bir tek şey var o da kar. O belirler herşeyi. ve bu ülkede karın da, kazancın da, milli birlik, bütünlük edebiyatı kadar geçerliliği yoktur. Öyle olsa ne küçük esnaf devletle kavgalı olurdu, ne de Sabancı'nın kardeşi 25. katta vurulurdu.
O nedenle ülke ekonomisini tahlile girişirken, soyut kavramlardan sıyrılıp sokağa bakmak gerekir.
Ayrıca henüz sovyetler deneyimini süzüp, burada tartışma konusu yapacak bir noktada da değiliz. Castro'nun ve sandinistlerin ekonomi politikası konusundaki cehaletimiz, köşedeki bakkalın sorunlarını bildiğimiz ya da bilmediğimiz ölçeğindedir.
Bak sana ek olarak yazan UGUR arkadaş daha somut sorunlar üzerine somut tespitler yapmış. Bence sen de sosyalist ekonomi üzerine nutuklarına ara verip devletçilik, özelleştirme ve ülkemizdeki uygulamalar üzerine somut görüşlerini ve çözüm önerilerini yazmalısın.
Umarım seni yeterince kızdırmış ama küstürmemişimdir. Uslup için beni bağışla.
Saygılarımla