Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

Rüstem Belli ve Arkadaş'a Yanıt


[ Serbest kursu ]


Makale yazari: Mendüh Haci Tarih, gün ve saat : 11. Ekim 2000 03:09:05:

Su yaziya cevaben: Kemalizm-2 makale yazari: Doğan Arkadaş Tarih, gün ve saat : 10. Ekim 2000 15:43:47:

Sayın Doğan Arkadaş,

Yazınızı zevkle okudum. Sayın Rüstem Belli'nin yazısını ise daha büyük bir keyifle okudum. Bunu size haksızlık etmek için değil, içerik ve uslup olarak sizden farklı bulduğum Belli'nin yazısındaki tat damağımda kaldı. Siz ise estetik kaygılardan uzak bazı tarihsel verileri tartışmak için yazmışsınız. Ellerinize sağlık.

Ama bu, her ikinizin de görüşlerine katıldığım anlamına gelmiyor. Aksine şiddetli itirazlarım olacak. Bunları mümkün olduğu ölçüde açık yazmaya ve sizinle tartışmaya çalışacağım.

Sayın Belli'nin yazısından başlarsak; bir kere son yıllarda yani eylül ertesini kast ediyorum, tüm sorunları Kemalizmi referans alarak, ona göre karşı ya da değil biçiminde konumlayarak düşünme alışkanlığının geliştiğini gözlüyorum. Daha öncede bu konuda yazmıştım, özellikle sol cenahtan insanların bu alışkanlıktan şiddetle kaçınması gerekiyor. Bu eylülistlerin birazda başarıyla sağladıkları bir sonuç aslında. Eylülistler derken sadece cunta ve avanesini kastetmiyorum, apocular ve şeriatçıları da bu kefeye koyarak düşünüyorum.
Toplumu derinden kemiren hastalıkları, Nadir Nadi mantığıyla ele almak, çok sığ bir yaklaşım olmalı. Yani çarpık gelişen kapitalizmin, enflasyonist ortamın yarattığı tüm hastalıklara, Mustafa Kemal merceğinden bakmak ne kadar sağlıklı. Adam yalnızca Atatürkçü olduğunu söylemiyor ki, aynı zamanda "muhafazakar, milliyetçi" olduğunu üstüne basa basa söylüyor. Ondaki hastalığı teşhis ederken niye Atatürkçülüğünün sahteliği üzerinde duruyoruz da, tüm yalnışlarına temel olan "muhafazakarlık, milliyetçiliği" üzerinde durmuyoruz. Ya da bu milliyetçilerin Yunanistan'ı Nato'nun askeri kanadına sokarak, karşılığında Kıbrıs çıkmazını derinleştirdikleri üzerinde durmuyoruz. Atatürkçülüğünü deşifre etmek niye yetmiş yıl sonra bu denli önemli bir kıstas olabiliyor. Eylül sonrası solculuğun Cumhuriyet Gazetesi perspektifinde boğulduğunu görmek, beni ciddi endişelere sevk ediyor.
Bu nokta üzerinde daha açık bir şekilde durmaya söz verirken bir kaç notla yetineceğim. yükselen şeriatçı akım (ki bunun cunta tarafından ne ölçülerde desteklendiği özellikle Sevgili Mumcu'nun sayesinde kimsenin meçhulu değil) ve apoculuk (ki bunun da devletin ilgili birimleri tarafından nasıl desteklendiğini bizzat apo Avrupa seyehatnamesini döktürdüğü MedTv de açıkladı) ülke siyasetindeki taşları konjoktörel dış etkenlerle birlikte darmadağın etti. Bu dağınıklık ve belirsizlik ortamında boy veren yeni kemalist akım sol siyasete neredeyse egemen oldu. Bu düzenin yitirdiği ideolojisini yeniden üretmesi dışında hiç bir işe yaramadı. Bugün tüm partiler kemalist (hatta Hadep bile-bkz. önümüzdeki kongresine) tüm partiler cumhuriyetçi. Asıl bunların sahibi CHP ise meclis dışında en itibarsız (ilgili çevrelerde) parti konumunda. Bu trene zaman zaman binen sosyalist solcularımızda var. Oysa yetmişli yılların sonuna doğru ciddi bir kopuş yaşanıyordu sol cenahda.
Bence bunun nedenleri üzerinde durmak, kimin Atatürkçü kimin sahte olduğunu izahtan daha büyük değer taşıyor.
2000li yıllarda hala biz sorunlarımızı Atatürkü referans alarak çözmeye çalışıyorsak, bu Mustafa Kemal'in eşsiz kimliğinden değil, onun adına bina edilen yapının ne kadar çürük olduğunu göstermektedir. Zira Mustafa Kemal'in ve dava arkadaşlarının çağımızın sorunlarını çözebilecek zerre kadar formülleri yoktu. Ki o çağda bile çok da ileri sayılmazlardı (Fransız devriminin tarihi 1789)
Bunları o dönemdeki kazanımları küçümsemek, değersizleştirmek için değil bugün için anlamını çözme çabasıyla söylüyorum.
Bu noktada sayın Doğan Arkadaş'ın yazısı üzerinde düşüneceğim:
Sayın Arkadaş, kemalizmin türkçülük konusunda sıkıntı ve kafa karışıklığı içinde olması hiç de şaşırtıcı, yadırganacak bir şey olmamalı. çünkü onlar eşsiz bir demografik yapıdan, ulus-devlet çıkarma kaygısındaki bir avuç ufku dar subaydan ibarettiler. Ne yazıkki dönemin düşünsel zenginliği Anadolu için söylüyorum, saray kültüründen ve savaş kültüründen ibaretti . Kalkınma yönündeki tüm girişimleri birilerini taklitten öteye gidemedi. En hoşumuza giden ve sonuç alıcı uygulamalar sovyetlerden devşirdiklerinden ibaretti. Komunist olmayalım kaygısıyla attıkları tüm adımlarda ise çuvalladılar.
Burada alışkanlıklarla beni yargılamaya kalkacaklar için kısa bir not, dönemin kazanımlarına sonsuz değer biçmektedir bu satırları yazan.
Bugün için anlamlı olabilecek tartışma Kemalizmin ve dönemin karakterini iyi analiz ederek, onun yarattığı olumsuzluklardan nasıl arınabileceğimizdir.
1- Kemalizm işçi sınıfı hareketini tanımamış, varsaymamış, oluşmasının, gelişmesinin sürekli önüne geçmiştir.
2- Çok dinli Anadolu topraklarından tek dinli tek mezhepli bir ulus oluşturma çabasına girişmiştir.
3- Zengin etnik yapısına karşın anadoluyu tek bir etnik yapının, ırksal kökenin anayurdu haline getirmeye kalkmıştır.
Bu üç sacayağı temelinde halka inanmamış, onun örgütlü gücünden daima ürkmüş, yerine kendi örgütlülüklerini geçirmeye kalkmıştır. Klasik Yunan'da örgütlenerek sorunlarını çözmeye kalkanlar, sınıflı toplumların ortaya çıkışıyla sürekli olarak örgütsüzleştirilmeye çalışıldığını bu noktada hatırlayarak, "o dönemde anadolu halkı cahildi, örgütlenemezdi" gibi bir çiğliğe düşmeyelim.
Buna bağlı olarak kendi yarattığı ekonomik gücü, örgütlenme ağının güçlendirmek için harcamış, bu yolla siyaset kurumunun çağdaş biçimlere kavuşmasının önüne geçmiştir.

Kemalizmin neyi başarıp neyi başaramadığı, neyin Kemalizm olup, neyin olmadığı tartışması bugünün sorunlarını çözmekten çok uzaktır. Bugünün temel sorunu hala Kuvva zihniyetiyle düşünüp düşünmeyeceğimiz sorunudur.
Kuvva nın devrimci romantizmine kapılıp, chelere, vietkonglara haksızlık etmeyelim. Bizim olsun ucuz olsun milliyetçiliği sola hiç yakışmıyor. Ondan sonra elin oğlu çıkıp, " siz emperyalistlere tek mermi atmadınız ki, kendi sömürgeniz yunanlılarla boğuştunuz" der.

Biraz dağınık olduysa beni bağışlayın umarım bu sohbeti sürdürmeye devam ederiz.
Saygılarımla




Cevaplar:


[ Serbest kursu ]