Ce: Mendüh Haci'ye Cevap
[ Serbest kursu ] Makale yazari: Rüstem Belli Tarih, gün ve saat : 12. Ekim 2000 22:07:40:
Su yaziya cevaben: Rüstem Belli ve Arkadaş'a Yanıt makale yazari: Mendüh Haci Tarih, gün ve saat : 11. Ekim 2000 03:09:05:
Sayin, Mendüh Haci
10 KASIM ve ATATÜRK baslikli yazimi, baska bir, arkadas'in yazisi ile, toptanci bir anlayisla, ayni kefeye koymaniza bir anlam veremedim dogrusu, konu adi üzerinde 10 Kasim ve Atatürk, Arkadas'in yazilarini okudum ve anlamaya çalistim, yaklasim perspektifi olarak Arakadas ile ortak bir fikir birligimizin oldugunu sanmiyorum, zaten ortak görüslerde de olmamiz gerekmiyor, fikir cimnastigi olmasi bakimindan, tartisilmasi gereken her sorun tartisilmali, ancak tartisma konusu olan hersey, objekfif yönleriyle anlasilir olmasina önem verilmelidir. Mesela açik olan bir gerçek var, resmi ideolojinin dayatmasi olarak, ya kemalist ol ya, karsi ol, denmektedir, sorunda zaten buradan kaynaklanmaktadir, eger yasamin sadece tek renkten ibaret olmadigina inaniyorisek, bazen al yesil, bazen beyaz rekleri sevebiliriz ama, gri renkte bir renktir, ülkemizde gerek resmi ideoloji bakimindan, gerekse de toplum nezdinde, Kemalizm nedirin yaniti aranmali ve Kemalizm layik oldugu yere konmalidir, öyle eylülistler, sunlar bunlar diyerek ne tartisma yapabiliriz, nede bir görüs ortaya koyabiliriz, Türkiye artik eski tabulara esir olmaktan kurtulmalidir.
Bana göre Kemalizm, Türk milli burjuva ideolojisinin resmi adidir, ancak garip olan sey bu ideolojinin topyekün olarak topluma dayatilmasinin sonucu olarak ortaya çikan sorunlar yumagina dönüsmüs olmasi gariptir,Ulusal kurtulus savaslarinin ardindan olusan ulusal devletlerin ortaya çiktigi dönemler ile uluslararasilasan dünya konjöktürü sürecine yönelis döneminin sorunlarina bakis açilarimiz birbiriyle ayni olmasi düsünülemez, ülkemizde, basta sosyaldemokrat ve sosyalistler, topluma karsi açik görüslü olmak durumundadirlar, Türkiye artik, sagcisi, solcusu ile Kemalizm'e takili kalarak sorunlarina çözüm üretemeyecegini kesfetmek durumundadir.
Ülkemiz'de milliyetçiligin kutsal bir duygu olarak algilanir duruma tirmandirilisinin nedeni demokrasi kültürümüzün zayifliginin sonucudur.
Burjuva demokrasisinin yasandigi ülkelere bir bakilir ise O ülkeler ile olan farkliliklarimiz da açik olarak anlasilir, isçi ve emekçilerin örgütü esas olarak, Sosyalist ve Komünist partileridir, ülkemiz'de hiç olmazsa çok partili sisteme geçildigi iddia edilen dönemden sonra, Komünist partisine neden izin verilmediginin analizini neden yapmiyoruz, güncellik bakimindan öncelikli olarak, temel çeliski, emek-semaye çeliskisi olduguna göre, emegin örgütünü neden bir türlü örgütlüyemiyoruzun sorusuna cevap aramak durumundayiz, daha da anlasilir olmasi bakimindan, suna vurgu yapmak faydali olacaktir kanisindayim, emekçi ve ezilen kesim zaten CHP tabanini olusturuyor, O zaman bu parti etrafinda neden örgütlenmiyoruz sorusu sikca karsilasilan bir sorudur, Sosyalist ve Komünist partisinin yasakli oldugu bir ülkede, sosyaldemokratlarin emekçilere sunabilecegi birsey yoktur ve olamaz, gelismis kapitalist ülkelerdeki, kismi sosyal adaletin saglanmasinda sosyaldemokratlar belirleyici rol oynamislardir, ancak, bunlarin hepiside, gerek dogrudan, gerekse de dolayli olarak komünist partilerin destegiyle basarili olabilmislerdir, bizde oldugu gibi, solu basarabildigi kadar kendi etrafinda eriterek degil, hem kendisinin, hemde solun güçlenmesine hizmet ettigi ölçülerde kendi iktidari dönemlerinde basarili olabilmislerdir O ülkelerdeki sosyaldemokratlar.
Evet konu uzadikca dagiliyor, bugün bu kadar olsun, herkese iyi tartismalar. Saygi ve Selamlar
>Rüstem Belli 12/ 11.2000
>
>>
>Sayın Doğan Arkadaş,
>Yazınızı zevkle okudum. Sayın Rüstem Belli'nin yazısını ise daha büyük bir keyifle okudum. Bunu size haksızlık etmek için değil, içerik ve uslup olarak sizden farklı bulduğum Belli'nin yazısındaki tat damağımda kaldı. Siz ise estetik kaygılardan uzak bazı tarihsel verileri tartışmak için yazmışsınız. Ellerinize sağlık.
>Ama bu, her ikinizin de görüşlerine katıldığım anlamına gelmiyor. Aksine şiddetli itirazlarım olacak. Bunları mümkün olduğu ölçüde açık yazmaya ve sizinle tartışmaya çalışacağım.
>Sayın Belli'nin yazısından başlarsak; bir kere son yıllarda yani eylül ertesini kast ediyorum, tüm sorunları Kemalizmi referans alarak, ona göre karşı ya da değil biçiminde konumlayarak düşünme alışkanlığının geliştiğini gözlüyorum. Daha öncede bu konuda yazmıştım, özellikle sol cenahtan insanların bu alışkanlıktan şiddetle kaçınması gerekiyor. Bu eylülistlerin birazda başarıyla sağladıkları bir sonuç aslında. Eylülistler derken sadece cunta ve avanesini kastetmiyorum, apocular ve şeriatçıları da bu kefeye koyarak düşünüyorum.
>Toplumu derinden kemiren hastalıkları, Nadir Nadi mantığıyla ele almak, çok sığ bir yaklaşım olmalı. Yani çarpık gelişen kapitalizmin, enflasyonist ortamın yarattığı tüm hastalıklara, Mustafa Kemal merceğinden bakmak ne kadar sağlıklı. Adam yalnızca Atatürkçü olduğunu söylemiyor ki, aynı zamanda "muhafazakar, milliyetçi" olduğunu üstüne basa basa söylüyor. Ondaki hastalığı teşhis ederken niye Atatürkçülüğünün sahteliği üzerinde duruyoruz da, tüm yalnışlarına temel olan "muhafazakarlık, milliyetçiliği" üzerinde durmuyoruz. Ya da bu milliyetçilerin Yunanistan'ı Nato'nun askeri kanadına sokarak, karşılığında Kıbrıs çıkmazını derinleştirdikleri üzerinde durmuyoruz. Atatürkçülüğünü deşifre etmek niye yetmiş yıl sonra bu denli önemli bir kıstas olabiliyor. Eylül sonrası solculuğun Cumhuriyet Gazetesi perspektifinde boğulduğunu görmek, beni ciddi endişelere sevk ediyor.
>Bu nokta üzerinde daha açık bir şekilde durmaya söz verirken bir kaç notla yetineceğim. yükselen şeriatçı akım (ki bunun cunta tarafından ne ölçülerde desteklendiği özellikle Sevgili Mumcu'nun sayesinde kimsenin meçhulu değil) ve apoculuk (ki bunun da devletin ilgili birimleri tarafından nasıl desteklendiğini bizzat apo Avrupa seyehatnamesini döktürdüğü MedTv de açıkladı) ülke siyasetindeki taşları konjoktörel dış etkenlerle birlikte darmadağın etti. Bu dağınıklık ve belirsizlik ortamında boy veren yeni kemalist akım sol siyasete neredeyse egemen oldu. Bu düzenin yitirdiği ideolojisini yeniden üretmesi dışında hiç bir işe yaramadı. Bugün tüm partiler kemalist (hatta Hadep bile-bkz. önümüzdeki kongresine) tüm partiler cumhuriyetçi. Asıl bunların sahibi CHP ise meclis dışında en itibarsız (ilgili çevrelerde) parti konumunda. Bu trene zaman zaman binen sosyalist solcularımızda var. Oysa yetmişli yılların sonuna doğru ciddi bir kopuş yaşanıyordu sol cenahda.
>Bence bunun nedenleri üzerinde durmak, kimin Atatürkçü kimin sahte olduğunu izahtan daha büyük değer taşıyor.
>2000li yıllarda hala biz sorunlarımızı Atatürkü referans alarak çözmeye çalışıyorsak, bu Mustafa Kemal'in eşsiz kimliğinden değil, onun adına bina edilen yapının ne kadar çürük olduğunu göstermektedir. Zira Mustafa Kemal'in ve dava arkadaşlarının çağımızın sorunlarını çözebilecek zerre kadar formülleri yoktu. Ki o çağda bile çok da ileri sayılmazlardı (Fransız devriminin tarihi 1789)
>Bunları o dönemdeki kazanımları küçümsemek, değersizleştirmek için değil bugün için anlamını çözme çabasıyla söylüyorum.
>Bu noktada sayın Doğan Arkadaş'ın yazısı üzerinde düşüneceğim:
>Sayın Arkadaş, kemalizmin türkçülük konusunda sıkıntı ve kafa karışıklığı içinde olması hiç de şaşırtıcı, yadırganacak bir şey olmamalı. çünkü onlar eşsiz bir demografik yapıdan, ulus-devlet çıkarma kaygısındaki bir avuç ufku dar subaydan ibarettiler. Ne yazıkki dönemin düşünsel zenginliği Anadolu için söylüyorum, saray kültüründen ve savaş kültüründen ibaretti . Kalkınma yönündeki tüm girişimleri birilerini taklitten öteye gidemedi. En hoşumuza giden ve sonuç alıcı uygulamalar sovyetlerden devşirdiklerinden ibaretti. Komunist olmayalım kaygısıyla attıkları tüm adımlarda ise çuvalladılar.
>Burada alışkanlıklarla beni yargılamaya kalkacaklar için kısa bir not, dönemin kazanımlarına sonsuz değer biçmektedir bu satırları yazan.
>Bugün için anlamlı olabilecek tartışma Kemalizmin ve dönemin karakterini iyi analiz ederek, onun yarattığı olumsuzluklardan nasıl arınabileceğimizdir.
>1- Kemalizm işçi sınıfı hareketini tanımamış, varsaymamış, oluşmasının, gelişmesinin sürekli önüne geçmiştir.
>2- Çok dinli Anadolu topraklarından tek dinli tek mezhepli bir ulus oluşturma çabasına girişmiştir.
>3- Zengin etnik yapısına karşın anadoluyu tek bir etnik yapının, ırksal kökenin anayurdu haline getirmeye kalkmıştır.
>Bu üç sacayağı temelinde halka inanmamış, onun örgütlü gücünden daima ürkmüş, yerine kendi örgütlülüklerini geçirmeye kalkmıştır. Klasik Yunan'da örgütlenerek sorunlarını çözmeye kalkanlar, sınıflı toplumların ortaya çıkışıyla sürekli olarak örgütsüzleştirilmeye çalışıldığını bu noktada hatırlayarak, "o dönemde anadolu halkı cahildi, örgütlenemezdi" gibi bir çiğliğe düşmeyelim.
>Buna bağlı olarak kendi yarattığı ekonomik gücü, örgütlenme ağının güçlendirmek için harcamış, bu yolla siyaset kurumunun çağdaş biçimlere kavuşmasının önüne geçmiştir.
>Kemalizmin neyi başarıp neyi başaramadığı, neyin Kemalizm olup, neyin olmadığı tartışması bugünün sorunlarını çözmekten çok uzaktır. Bugünün temel sorunu hala Kuvva zihniyetiyle düşünüp düşünmeyeceğimiz sorunudur.
>Kuvva nın devrimci romantizmine kapılıp, chelere, vietkonglara haksızlık etmeyelim. Bizim olsun ucuz olsun milliyetçiliği sola hiç yakışmıyor. Ondan sonra elin oğlu çıkıp, " siz emperyalistlere tek mermi atmadınız ki, kendi sömürgeniz yunanlılarla boğuştunuz" der.
>Biraz dağınık olduysa beni bağışlayın umarım bu sohbeti sürdürmeye devam ederiz.
>Saygılarımla