Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

Ce: Tarihe Yaşarken de Doğru Bakmak!


[ Serbest kursu ]


Makale yazari: Dogan Arkadas Tarih, gün ve saat : 31. Eylül 2000 14:43:30:

Su yaziya cevaben: Tarihe Yaşarken de Doğru Bakmak! makale yazari: Mendüh Haci Tarih, gün ve saat : 31. Eylül 2000 02:24:34:

Merhaba Memduh,
Yazını okudum. İçinde katılamayacağım görüşler yok. Aslına bakarsan, seni neyin rahatsız ettiğini açık olarak anlayamadım. Anlayabildiğim ölçüde bir şeyler yazma gereği de duyuyorum.

2-) Diyorsun ki ( parantez içini çıkardım bu arada ): "Evet geçmişe marxistler öncelikle üretim güçleri ve ilişkileri perspektifinde bakarlar ve sizin "fikirler" dediğiniz üstyapı unsurları da bu güçler ve ilişkilerle diyalektik bir ilişki içinde değerlendirilirler. Dolayısıyla Tarihe bakarken Marxistler, sizin "maddi güç" teorinize ihtiyaç duymadan, "fikirleri" (içselleşmiş ya da bu şansı bulamamış!)de hesaba katarak bir sonuç çıkarırlar."
Benim de söylemeye çalıştığım şey buydu. Tabii ki marksistler fikirleri de hesaba katarlar. Ancak bir konuyu açıklama gereği duyuyorum.
Maddi güçten kasdım, ekonomik güç falan değildi. Nasıl söylemeli ? Belki "sosyolojik, ekonomik vb. olgular" demek daha uygun olurdu.
Bir örnek vermek gerekire... Örneğin din, Balkanlarda, Anadolu'da, Kaskaslarda ve Ortadoğuda milliyetçiliğin kapsama alanındadır. Oysa Avrupada milliyetçilik biraz da dinsel tutuculuğa karşı gelişmişti. Oysa sözünü ettiğim coğrafyada din ulusal kültürünbir parçası olarak sunuluyordu. Hala da sunuluyor. Türk İslam sentezi teorilerini anımsa.
Bu sadece Türkiye'ye özgü bir durum değil. Bosna, Çeçenya (yada Çeçenistan, herneyse ! ), benzer örneklerle dolu.
Din bir inanış. Dolasısıyla bir üstyapı kurumu. Ama öte yandan bir sosyolojik olgu da. Dolayısıyla, bunu hesaba katmadan bir değerlendirme yapmak olanaksız.
Gelenekler de öyle. Gelenekler, aslında bizim gelenek diye algıladıklarımızdır. Bu algının kendisi, maddi gerçeklikle tam örtüşmese bile, dikkate alınmak durumundadır.
Yada Yunanistan'ın tehdit algılamasını ele alalım. Yunanistan Türkiye'yi kendisi için bir tehdit olarak görüyor. Bundan haklı olup olmadığı ayrı bir konu. Ama sonuçta ortada bir algı var. Bu algıyı dikkate almamak değerlendirmeleri yanlış noktalara götürür.
Burdan nereye varmak istiyorum ?
Söylemek istediğim şey, değerlendirme yaparken çoğu kez öznel etkenlerin ele alındığına tanık oluyorum. Mesela bir arkadaşımızın MHP "değerlendirmesi", onların "cani" oldukları yönünde. Oysa bence bir değerlendirme bu şekilde olmaz. MHP hangi ideolojik tutuma sahiptir, bu tutumu politik düzleme nasıl taşımaktadır, nasıl bir kadro ve taraftar politikası vardır, hangi maddi kaynaklardan beslenmektedir, hangi kesimlerle ilişki halindedir, hangi kesimlerden oy almaktadır vb bir yığın değişkenin heaba katılması ve değerlendirmenin öyle sunulması gerekir. Oysa bu yapılmıyor ve cani denilerek geçiştiriliyor.
Böyle bir tavırla, ideolojik ve politik mücadele kazanılmaz. ÖDP Kongresinde "Sosyalist Politika" çevresinin bir önerisi olmuştu. MHP değerlendirmesi yapılmasını istiyorlardı. Öneri kabul görmedi. Oysa çok güzel sorular vardı içinde.
Tekrar konuya dönersek ... Fikirler sosyolojik birer gerçeklik haline ( bu aynı zamanda "siyasal gerçeklik düzeyine" de ulaşmış olmak demektir ) geldikçe değerlendirmelere bir değişken olarak alınmak durumundadır.

3-) Diğer konu ise, bana biraz "tarihte bireyin rolu" tartısmasını ima etti.
Tarihi önderlerin yeri tabii ki yadsınamaz. Ama söylemeye çalıştığım şey, olayları salt bunlara bağlı açıklamamak gerektiği.
Resmi tarih tezi Cumhuriyet döneminin bütün kazanımlarını Mustafa kemal'in tarihsel önderliğine bağlıyor. Mustafa Kemal bence de Türkiye tarihinin en önemli devrimcilerindendir ve hatta en önemlisidir. Ama Mustafa Kemal'in yaptıkları aslında 1908'lerden o yana gelen tarihsel bir sürecin ürünüdürler de. Bu konuda çok örnek bulmak mümkün. Örneğin İttihat Terakki Türkiye'de kadın erkek eşitliğini örgüt programına almış ilk kuruluştur. Ve bunun tarihi, yanılmıyorsam, 1890'lar. Yani İTC'nin ilk kuruluş günleri. Mustafa Kemal bu tarihsel mirası ütopya düzeyinden gerçeklik düzeyine aktarmış biridir.
Umarım kaş yapayım derken göz çıkarmadım ! Çünkü konuyu açıklarken bir yığınörnek vermek durumunda kaldım.
Bu konuda son olarak şunu söylemek istiyorum: Brecht'in "Okuyan bir işçi soruyor" şiirini mutlaka bulup okumanı dilerim.

4-) Bir de "niyetler" konusuna değinmeliyim. "Vahdettin iyiniyetliydi" derken neyi kasdettiğimi açıklamama yardımcı olacak.
Medeni Kanun'un ilk iki maddesi, iyi niyeti yasal açıdan tarif eder. Ve toplum yaşamını düzenleyen bu en temel kanun, bu iki madde üzerine yükselir. Buna göre iyiniyet asıldır. Birinin iyiniyetli olmadığını ( yani kötüniyetli olduğunu ) iddia eden, bunu kanıtlamak durumundadır. Bu, Roma hukukundan bu yana 2.500 yıllık bir kuraldır.
Vahdettin kendi aklınca Anadolu'nun kurtuluşunu kendi iktidarının devam etmesinde görüyordu. Ne olursa olsun kendi iktidarı devam etmeli idi ki, bir gün konjonktür uygun olduğunda tekrar bağımsızlık vb. kazanılabilirdi. 1918'de ülkede emperyalist işgale ve mevcut diğer sorunlara yönelik çözüm önerilerinden biri de buydu.
Ancak hayat bugörüşü haksız çıkardı. Milliyetçiliğin etkisi ile, çokuluslu imparatorluklar dağılma aşamasına gelmişti. Ayrıca sanayinin gelişimi ile birlikte, tarım uygarlıkları da tasfiye oluyordu. Nitekim aynı yıllarda tasfiye olan sadece Osmanlı olmadı. Benzer yapıdaki Avcusturya-Macaristan İmparatorluğu, Rusya İmparatorluğu da tasfiye oluyordu. Türkiye'de ise eskiyi tasfiye etmek, Mustafa Kemal'de düştü. Tabii bunu biz bugün görüyoruz. Asıl hüner bunu o dönemde yani "yaşarken yakalamak"!
Bu sözlerle varmak istediğim nokta da şu.
Geçtiğimiz günlerde Yeni Binyıl'da ülkücülerle devrimcileri aynı kefeye koyan Ömer Lütfi Mete imzalı bir yazı yayınlandı. Yazıda devrimcilerle ülkücülerin benzer niyetler taşıdıkları ifade ediliyordu ! Kuşkusuz son tahlilde ülke sorunları ile ilgili herkes, halkın mutluluğu için bunu yapıyor. Yani ortada iyiniyet var !
Siz MHP'yi eleştirirken bunların kötüniyetliler olduğunu söylediğiniz zaman, onlara kendilerinin iyiniyetli olduklarını kanıtlamak gibi kolay bir seçenek bırakmış oluyorsunuz. O da "vatan için yaptım" diye işin içinden çıkıyor. O zaman, süikastler, otobüs taramalar, miting basmalar, Çorum Maraş vb gibi kitle katliamları geri planda kalıyor. Tartışma iyiniyet-kötüniyet çerçevesinde devam ettiği için, siyasal karşıtlarımızın sağlıklı bir değerlendirmesi de yapılamamış oluyor.
Ben bu nedenle bir değerlendirme ortaya koyarken, kendimin ve okuyucuların duygularını etkileyerek analizin bilimselliğini gölgeleyebilecek "cani", "eli kanlı katiller", "hayvanlar" vb. ifadelerini pek kullanmam. ( Böyle yapınca da bazı arkadaşlar, forumda da görebileceğin gibi, beni MHP dostu yapıverir! )

Lafı çok uzattım kusura bakma. Zaten sen de aşağıdakiifadelerle benim söyleyemediklerimi aslında daha özlü ifade etmişsin.
yazıyı senin yazından hoşuma gidenbazı alıntılarla bitiriyorum.

"Efenim, tarihdeki olayları, kişilerin niyetiyle (yanlız başına) açıklamak elbetteki doğru bir yaklaşım değildir. bununla beraber bireylerin tarihsel rollerini izah ederken, onların bakış açılarından yararlanarak, onlara bir niyet atfetmek mümkündür."

"Kısaca niyetlerin(iyi ya da kötü) anlaşılabilmesi, sonuçlar çıkarmak açısından gereklidir kimi yerde zorunludur. Ancak bu niyetlerin iyi ya da kötü biçiminde sınıflandırılması ise bizim bulunduğumuz nokta itibariyle belirginleşir."


"Şimdi öncelikle bugünden bakarak Vahdettin efendinin çok yanlış, haksız, onursuz bir davranış sergilediğini söyleyebiliyoruz. Biliyorum Sizin itirazınız "ama efendim o gün bunu göremeyebilir" biçimindedir. Oysa bu zatın bulunduğu konum itibariyle doğru tavrı almasını beklemek zaten hatadır."

"Biliyorum uzattım, ama bir iki şey daha söylemekten kendimi alamayacağım. Cumhuriyeti kuran iradenin de, niyetlerini çözmek, onları sınıflandırmak, ve tarihi böylece daha kolay anlamak mümkündür. Siz omlara hangi niyeti biçseniz de, emekçi yığınlar, kürtler ve dinsel azınlıklara dönük niyetlerini ortadan kaldıramazsınız. Evet onlar bir misyonun insanlarıydılar ve kitaplarında, niyetlerinde, torbalarında işçi sınıfı hareketi, kürt ulusal istemleri ve dinsel azınlıklar için iyi hiç bir şey yoktu."

Sevgiler...






Cevaplar:


[ Serbest kursu ]