Ce: Tarihe Yaşarken de Doğru Bakmak!
[ Serbest kursu ] Makale yazari: Mendüh Haci Tarih, gün ve saat : 02. Ekim 2000 00:24:34:
Su yaziya cevaben: Ce: Tarihe Yaşarken de Doğru Bakmak! makale yazari: Dogan Arkadas Tarih, gün ve saat : 31. Eylül 2000 14:43:30:
Sayın Dogan Arkadas,
konuyu tartışma haline getirdiğiniz ve zenginleştirdiğiniz için size teşekkür etmeliyim.
kaldığımız yerden devam edersek sanırım ben "üstyapı" kavramını sizden farklı değerlendiriyorum. Ama tartışmayı terminolojik bir girdaba sokmadan asıl konumuz olan tarihe bakış meselesine gelecem.
MHP ile ilgili örneğinizden anladığım kadarıyla siz sadece yargı içeren, daha doğrusu hüküm içeren tanımlama ve tespitlerden rahatsızsınız. Buna katılmamak elde değil, gerçekte de birçoğumuz zaman zaman gerekçelerini unutarak, daha baştan verdiğimiz hükümlerle konuşuyor, hareket ediyoruz.
Ama MHP örneği üzerinde durursak, çoğunlukla bu konuda haksız da sayılmayız. Şöyleki, katliamları üzerindeki tanımlama, tartışmalar tükenmiş olan MHP yi cani olarak ifade etmekde pek de haksız sayılmayız. Her defasında Bahçelievler vb örnekleri vererek yeniden yeniden bu partiyi tanımlamaya kalkmak çok da gerekli değil. Bugün için MHP'deki arayışlar ve bu kimlikten sıyrılma(doğrusu kurtulma) çabalarını bunun dışında tutarak konuşuyorum. Evet MHp katiller sürüsünden oluşmuş cani bir partidir ve biz her defasında bunu kanıtlamak zorunda da değiliz.
Sizden farklı mı düşünüyorum bilmiyorum, siyasiler gereksiz entellektüel kaygılarla sözde tarafsız bir gözlük takınmak sevdasında olmamalılar. Bu gereksiz olduğu kadar Marxistler için yanlış bir şeydir de. Bilimsel olmak, olaylara, olgulara tarafsız bir gözlükle bakmayı değil aksine taraflı olmayı zorunlu kılar. Zira biz biliyoruz ki her türden tarafsızlık da aslında bir tarafdır.
Tarihe bakışımıza dönecek olursak, bu konuda da Marxistler ellerindeki şaşmaz terazi ile hükümler verirler. "O gün o konumda olsaydık" benzeri demogojik söylemler pek de sonuç verici bir yaklaşım değildir. Olaylar, tarihsel nedensellikleri ve sonuçları itibariyle değerlendirildiğinde elbeltteki bir hükmümüz olacaktır. Hukukda nasıl olduğunu tabii ki en iyi sizden öğreneceğiz, ama sözkonusu olan Marxistlerin bakış açısı ise onlar egemen sınıfların konumları gereği "iyiniyet" ten uzak olduğunu bilirler. Kişisel bazda duygularının ne olduğunun ne önemi var ki. Zira bunlar hiçbirzaman "maddi güç" e dönüşmemişlerdir ki!
tarihsel olayları ve kişilikleri biz herzaman insanlığın büyük yürüyüşünde bulundukları konuma göre değerlendirmek zorundayız. ilerlemeden yana mıdırlar, ilerleme karşısındaki saflardamıdırlar.
Mustafa Kemal ve Arkadaşlarının "devrimci" olup olmadıklarını tartışmak istemem, ama bu sayfada çoğunlukla okuduğumuz yazıları da anımsarsak, 1917'de gerçekleşen Sovyet Devrimi sonrasında, ulusal bir hareket olarak değerlendirilen TBMM oluşumunun ulusal sorunları çözmek bir yana bunu daha da içinden çıkılmaz hale getirdiklerini görmek gerekir.
Aslında yazmaya bile üşeniyorum ama çoğunlukla yanlış anlaşılabileceğinden şu vurguyu yapma gereği duyuyorum:
Elbetteki Cumhuriyet döneminin kazanımları, Anadoluyu sonu belirsiz maceralardan kurtarmış, yeni ve farklı bir dönem başlatmıştır. Yaşadığımız Coğrafyada savaşın, boğazlaşmanın ve kaosun sona erdirilmesi, özne kendileri değilse her zaman Marxistlerin ilk tercihidir, sonuç neye yol açarsa açsın.
saygılarımla