Özelleştirme
[ Serbest kursu ] Makale yazari: Deril Tarih, gün ve saat : 16. Eylül 2000 02:16:07:
ÖZELLEŞTİRME
1970'li yılların başında, uluslararası sermaye grupları kârlarının giderek azalması karşısında yeniden bir yapılanma içine girdiler.
Sermayenin yeniden yapılanma sürecinin temel hedefi; sermayenin önündeki engellerin kaldırılması, sömürünün yoğunlaştırıiması ve işçi sınıfının ideolojik, siyasi ve ekonomik olarak ezilmesiydi.
Uluslararası sermaye bu doğrultuda, işçi sınıfının ve emekçi kesimlerin haklarına karşı esaslı bir saldırı başlattı. Devletin eğitim, sağlık ve çevre gibi sosyal hizmetlere olan katkısı azaltıldı. Emekçi kesim üzerindeki vergi yükü artırıldı. Sosyal güvenlik kurumları etkinliğini yitirdi. Özelleştirme politikaları tüm dünyada emekçilere yönelik saldırıların mızrak ucu işlevini gördü.
Sermayenin kamu mülklerine ve işletmelerine yönelik yağma politikası olan özelleştirmeler, ülkemiz gündemine 1984 yılında girdi. Özelleştirmeler 1984 yılında, kamuya ait yarım kalmış tesislerin tamamlanması ve sermayeye devredilmesiyle başladı.
İşçi sınıfının 12 Eylül darbesiyle yaşadığı sarsıntı, özelleştirme politikalarıyla derinleştirilmeye çalışıldı. Özal-ANAP Hükümeti özelleştirmelerin önündeki hukuki engelleri hızla kaldırdı.
1985 Yılından bugüne dek, 208 kuruluştaki kamu hisseleri, 21 yarım kalmış tesis ve 5 elektrik santrali özelleştirme kapsamına alındı. Özelleştirme saldırıları, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) kurulmasıyla bir merkez tarafından yürütülmeye başlandı. 1992-1993 Yılları, özelleştirmelerin en fazla hız kazandığı yıllar oldu.
ÖİB verilerine göre, 1985-2000 yılları arasında özelleştirme kapsamındaki kuruluşlardan yarısından fazlası tamamen özelleştirildi. Geriye kalanın yüzde 90'nının da özelleştirilmesine yönelik kısmi adımlar atıldı.
Halen özelleştirme kapsamında 76 kamu kuruluşu bulunuyor. Özelleştirme kapsamındaki bu 76 kuruluşun 32'si 2000 yılında, geriye kalanları ise 2 yıllık dönemde özel sermayeye teslim edilmek isteniyor. Bu kuruluşlar, daha önce özelleştirilen kuruluşlardan çok farklı özelliklere sahip. Sözkonusu kuruluşların tamamına yakını, Türkiye'nin en büyük 500 firması arasında yer alıyor.Örneğin 7 Nisan'da bir kısmı satılan TÜPRAŞ, Türkiye'nin en büyük birinci sanayi kuruluşu. Satış listesindeki diğer kuruluşlardan SEKA, TEAŞ, TELEKOM ve THY de sıralamanın en üstlerinde yer alıyor. Ve tamamı kâr ediyor.
Kuruluşların bu özelliklerine rağmen satışa çıkarılmasıyla, ciddi üretim krizi içinde bulunan büyük sermayeye yeni birikim alanları sunmak ve işçi sınıfının örgütsel gücünü dağıtmak amaçlanıyor.
Sermayenin bu hedeflerini, daha önce uygulanan özelleştirme politikalarında açık bir şekilde hepimiz gördük. KİT'lerde çalışan işçilerin, Türkiye'de toplam istihdam içindeki oranı 1991 yılında yüzde 3,6 iken, 1996'da 2,7'ye geriledi. 1991-1996 döneminde 132 Bin işçi işten çıkartıldı. 1991-1994 arasında her yıl 30-40 Bin işçi erken emeklilik başta olmak üzere, çeşitli uygulamalar sonucu işsiz kaldı. Yoğun bir sendikasızlaştırma politikası uygulandı.
2000 Yılının özelleştirme programındaki KİT'lere bakıldığında, sendikasızlaştırma politikalarının hızlanacağı ortadadır. POAŞ, TÜPRAŞ, PETKIM, TÜGSAŞ, IGSAŞ Petrol-İş Sendikası'nın örgütlülüğünün temel dayanaklarını oluşturmaktadır. THY, Hava-İş, TÜRK-TELEKOM, Haber-İş; SEKA, Selüloz-İş ERDEMIR, ISDEMIR ve TZDK, Türk Metal; SUMER HOLDING, Teksif ve Deri-İş sendikaları için yaşamsal önemde işletmelerdir. Konfederasyonumuz ve üye sendikaların önündeki bu tehlike bizleri acil önlemler almaya yöneltmelidir.
Baţta medyanın bütün yastıklamalarına ve cilalamalarına rağmen özelleştirmelerin işsizlik, yoksulluk, açlık anlamına geldiği herkes tarafından kabul edilmektedir. Bundan dolayı bütün hızıyla süren özelleştirme saldırılarına karşı yanlızca; "Özelleştirmelere Hayır" demek yeterli değildir. Bu yönde hukuki mücadelenin yanında, işçi sınıfının üretimden gelen gücü devreye sokulmalıdır.
Çünkü saldırı; yaşamımıza, ekmeğimize, özgürlüğümüze, ulusal bağımsızlığımıza saldırıdır. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nda yabancı tekellerin elinde olan ATAŞ'ın Türk Ordusu'na akaryakıt sağlamadığı unutulmamalıdır.
Uluslararası tekellerin, özelleştirme adı altında ülkemizi, ulusal bağımsızlığımızı, ekonomik maddi kaynaklarımızı yağmalamasına izin vermemeliyiz. Çağın vebası özelleştirmeye karşı tek yumruk, tek vücut olmaktan başka çaremiz yok.