Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

Kemerhisar'a (Tyana 'ya) Hoşgeldiniz...  III. Tyana Kültür ve Turizm Festivali 26-27 Temmuz

   Mesaj Oku   Mesaj Bırak Kapadokya

Niğde 

English

Ana Sayfa        

 
 Kemerhisar Belediyesi
 TYANA Hakkında-1
 TYANA Hakkında-2
 Tarihce
 Etiler İlkogretim Okulu
 Hisar İlkogretim Okulu 
 Kemerhisar.beldesi.com
 Fotograflarla Kemerhisar
 2003 Festival 
 2001 Festival Foto
 2002 Festival
 2002 Festival Fotografları
 Kemerhisar İçmeleri
 Gezilecek Yerler
 Asım Tanış'ın Yorumları  
 Yorumlar-1
 Yorumlar-2
 Linkler  
 Kemerhisar Linkleri
 Dünya Para Katalog'u
 Tarihi Para Katologları
 Türkiye Haritası
 Kemerhisar Yol Haritası
 Türkiye Arkeoloji Haritası
 Niğde Yerel Haritası
 Sehirlerarası Mesafe
 Yetiştiricilik  
 Tarım Ürünleri 
 ELMA Yetistiriciligi
 Üzüm Yetiştiriciliği
 Kalecik Karası  Üzümleri
 Şarap Üretimi

 

 

 

 

 

 

 

 

Eroğuz KILINÇ 

IYI LISTE, UYE OLMAK ICIN TIKLAYIN

 

1 TYANA VE TARİH
2. SON ÜÇ YILLIK GELİŞİM
3. TEMİZLİK
4. KAZI ÇALIŞMALARI

Tyana: (Özet - kaynağı bilinmiyor) Tyana Türkiyenin İç Anadolu Bölgesinde Niğde İli’ne bağlı bir kasaba olan Kemerhisar’ın tarihi ismidir. Tarihi geçmişini Bizans ve daha öncesinden alan Tyana gerçek bir tarihi hazinedir. Su Kemerleri ve Roma havuzuyla ünlenmiş olan Tyana halen keşfedilmeyi bekleyen yerleri ile tarihle ilgilenen herkesi kendine çekmektedir.

Tyana Höyüğü: 1880-1881 yılları arasında ilk önce Wilson, sonra Ramsay mesafe cetveline göre höyüğün yerini tesbit etmişlerdir. Daha sonra hiyeroglif yazısı mütehasısları Hitit ve Asur metinlerinden bu yerin Hititlerce Tuvanuva denen şehir olduğu ortaya koydular. Bu adı Romalılar Tyana şekline soktular. Türkler ise höyüğün üzerinde kurdukları köye (hristiyan kasabası yerinde) Kilise Hisar ve daha sonraları Kemerhisar adını vermişlerdir. Romalılar devrinde şehir genişlik almış ve Bor kasabasını da kaplamıştır. Günümüzde bu yerde görünen su kemerleri Roma zamanından kalmadır. Kemerhisar kasabası şimdi hemen bütün höyüğü örtmüş gibidir.

Roma Devri: (M.Ö.17-M.S.395) Romalılar Tuvanaya Tyana demişlerdir.Bu sırada geçici bir süre için Kapodokya Krallığına taht şehri yapılan Tyanaya kralının Özep adı verilerek Özebya denilmiştir. Bununla birlikte, Özebya yöresine Jüpiter (Burada Jüpiter elinde iki ağızlı balta taşıyan bir cüce biçiminde tasarlanmıştı.) kültü yanında Tisagor ve Diyonez mezhepleride girmiş bulunuyordu. M.Ö. 42 yılında Antuan, Yunan Kumandanı Arkelaosu Kapadokya kralı yapmıştı. Arkelaos Garsona'nın yerinde yepyeni bir şehir kurmuştu. Burasını kendisine taht şehri yapmış ve şehre kendi adını vermişti. Fakat Strabon coğrafyasındaki ifadesine göre cidden şehir denilecek yer Tyana idi. Roma İmparatorluğu devrinde Tyana bu dahiyane örgütlü imparatorluğun resmini düşündügü çerçevede yaya, sivil, asker ve adelet kurumları ile donanmış ve bir çok güzel yapılarla bezenmiş, han, hamam ve aşevleri ile Romanın cömertlik ihtişamının bir ili olmuştu. Kalabalıklaşan şehre su, köşk pınarından çift yüksek, narin sarı trakit taşından kemerlerle getirilmişti. aynı zamanda bu çift kemerler arasınadan şehirden Jüpiter tapınağına götüren (ihtiram yolu) geçmekte idi.Tyana bu yanı ile Pompei şehrini andırıyordu.

Roma Havuzu: Tanrı Jupiter'e köşk pınar başında mermerden bir tapınak yapılmıştı; bu yerden çıkan su ona adanmıştı. Tapınağın mermer taşlarından çoğu 1965 yılında Kemerhisar açık hava müzesine kaldırılmıştı. Tapınağın su perilerini gösteren alınlık ve efriz parçalarıdan bir kaçıda Niğde müzesine getirilmiştir.

Tyana (Detay – Derleyen Dr.Bülent Ilgaz)

 

TYANA VE TARİH....................................................................................Sayfa Başı

Bölgemizde Kaynarca-Bahçeli-Kemerhisar’ın kuzey kesimi-Askeri Levazım fabrikası hattında yeraltından geçerek batıya giden bir yer altı ırmağının varlığı bilinmektedir. Bu ırmak bizim Köşk dediğimiz Roma Havuzunda daha büyük ve Askeri Fabrika içinde olmak üzere iki kaynakla kendiliğinden yüzeye çıkmaktadır. Kuvvetle muhtemeldir ki Roma Havuzu yapılmadan önce de bu kaynak vardı ve orada yerleşmiş olan insanların su gereksinimlerini karşılıyordu. Bunu nereden biliyoruz? Yine bildiğiniz gibi Roma Havuzu’nun doğusunda M.Ö. 6. bin yıldan kalan bir yerleşim ortaya çıkarıldı. Ve insanların ilkel dönemde genellikle su kenarlarına yerleştiklerini biliyoruz. Ortaya çıkarılan ilkel uygarlığın da bu su nedeniyle oraya yerleşmiş olması muhtemeldir ve bu uygarlığın kalıntıları Niğde Müzesinde önemli bir bölümü oluşturmaktadır.

Daha sonraki süreçte M.Ö. 738 –715 arasında hüküm süren Tuwana Kralı Warpalawa’yı bölgemizde görüyoruz. Araştırmalar, M.Ö. 8. yüzyılda “Geç Eti” döneminin başkenti olduğunu göstermektedir. Warpalawa’nın önemsediği bir Tanrı olan Gıda Tanrısı Tarhunzas’ın bir elinde buğday başağı, bir elinde üzüm salkımı tutan rölyefi Aydınkent’te (Ereğli) bulunmaktadır.

Tyana’dan İstanbul’a götürülen ve sol tarafı kaybolan bir rölyefte de Warpalawa’yı eski çağlardan bir tanrıyı beslerken göstermektedir. Bu da yine Warpalawa’yla ilgili önemli bir belgedir.

Belgeler ayrıca; Tyana ve Gordion (Polatlı yakınlarında Frigya başkenti) arasında sıkı ilişki olduğunu göstermektedir. Bu ilişki Asurlulara karşı bir ittifaka kadar varmaktadır. Ne yazık ki Mita (Frigya Kralı) ve Warpalawa’nın arasındaki ittifaka ışık tutacak tarihi kanıtlar yoktur.

Birkaç yıl önce Tyana’nın kuzey-doğusunda ortaya çıkarılan tümülüste bulunan bronz eşyalar arasında bulunan; üzerelerinde öküz motifleri olan kuşaklar, şallar, bir işlemeli kemer ve diğer buluntuların M.Ö. 8. yüzyılda yaşamış Frigyalı bir yöneticiye ait olduğu belirlenmiştir. Tyana’daki buluntuların paralelinde, Gordion’daki buluntular da bunların zamanın önde gelen bir Frigya atölyesinde üretildiğini göstermektedir.

Toros stratejik geçitlerini tam olarak kontrol edemeyen Frigya için, Tyana ile yaptığı ittifak Asurluların Anadolu’ya yayılmasını önleyen barajın önemli taşlarında biri olmuştur. Öte yandan Klikya geçitlerinin kuzeyinde önemli bir konumu olan Tyana, Asur istilası tarafından tehdit edildiği için Frigya imparatorluğu ile ittifakın arkasını sağlama aldığına inanıyordu. Jeopolitik ve stratejik bilgileri egemenlik politikaları ile örtüşmeyen Gordion ve Tyana müttefiktiler.

Kapadokya Krallığının ilk Helenleştirme eğilimleri; M.Ö. 3. yüzyılın ortalarında başlamış, daha sonra da politik yönlendirme ile Yunan kültürünün yaygınlaştırılmasına çalışılmıştır.

Kral Ariaramnes döneminde krallığın yönetim merkezi olan Tyana M.Ö. 3.yüzyıldan başlayarak Kuzey Toroslar dizisinin kontrol merkezi olmuştur. Politik açıdan bakıldığında Kapadokya Krallığı Seleukidik çıkarlarının merkezi Anadolu’daki temsilcisi olmuştur. Seleukiden İmparatorluğu, topraklarının kuzeyindeki komşularıyla iyi ilişkileri nedeniyle, 3. yüzyılda bölgenin en büyük gücüydü.

Seleukidikler bir süre sonra yıkılmış yerine Bergama Krallığının hakimiyeti kurulmuştur. Bu hakimiyet aynı zamanda Helenleştirme politikasını getirmiştir. Konuşma dili Yunanca olmuştur. Özel kraliyet ayrıcalığı sayesinde Yunan tiyatrocuları ülkeye gelmiş ve bu da ülkede tiyatronun gelişmesini olumsuz etkilemiştir. Yunan eğitim sisteminin kurumları kademeli olarak yerleşmiştir. Kapadokya her geçen yıl bir Yunan-Helen kültür ve eğitiminin yuvası olmuştur.

Tyana’nın kuzey-doğusundaki dağlık alanda bulunan mermer yatakları o zamanlar büyük bir kraliyet inşaa programı çerçevesinde işlenmiş olabilir. Bu bölümü bölgesel sanat eserleriyle karşılaştırırsak, işçilik Anadolu-Yunan sanatıyla benzerlik gösterir. Bu benzerlik tesadüfi değildir ki Tyana’da bir doğu Yunan-İyonya stilinin egemen olduğu ve İyonya tarzında bir yapının Tyana’da inşaa edildiğini göstermektedir.

Tyana bölgesinde en iyi şekilde korunmuş olan su tekniği ile ilgili yapılar özel bir hayranlık uyandırmaktadır. İlk sıradaki de Bahçeli’de bulunan ve mermer duvarlarla örülmüş kaynak sularını çeviren Roma Havuzudur ki; bu havuzdan Roma İmparatorluğu döneminde Tyana’ya doğru bir su iletim şebekesi yapılmıştır. Havuz 62 X 20 metre boyutlarındadır. Bu kaynaktan yerle aynı seviyede olan bir boru şebekesi çıkmaktadır. Boru şebekesi; kaynaktan kemerler aracılığı ile su taşımıştır. Su iletim hattının Tyana içindeki bölümü hakkında hiç bilgimiz yoktur.

Taşınan suyun miktarı ile ilgili ölçümler; Tyana’ya 30 000 kişiye yetecek kadar su taşındığını göstermektedir. Bu rakamın büyüklüğü suyun, içme suyu yanında sulama amaçlı da kullanıldığını göstermektedir.

Elde bulunan mimari tarzlara topluca bakıldığında, Tyana’nın imparatorluk dönemi şehir gelişimini gösteren tüm özellikleri taşıdığı görülür. Bu dönemdeki diğer buluntu örnekleri de karşılaştırıldığında, aynı sonuca ulaşılır. Güney Kapadokya’daki Tyana şehri, imparatorluk dönemi şehir medeniyetlerinin en iyi göstergelerinden birisidir. Tyana orada diğer imparatorluk kültürünü yansıtan şehirlerle karşılaştırıldığında, kaliteli bir örnek olarak ortaya çıkmaktadır. Vahşi hayvan avını gösteren bir mezar kabartması da bu medeniyete bir örnektir. M.S. 2. yüzyıl dönemine ait bu kabartma resme, konusu açısından bakıldığında bir harikadır. Stil olarak birbirine akraba olan örnekler incelendiğinde, Tyana’da çok yüksek bir sanatsal dereceye ulaşmış bir atölyede yapıldığı anlaşılabilir. Aynı özellikleri imparatorluk dönemi lahitleri de taşımaktadır. Üzerinde vahşi hayvan işlemeleri olan çatı rölyefleri de aynı mezar kazılarından çıkarılmıştır.

Tyana’nın altındaki bu göze çarpan kabartmaların sebebi sorulduğunda, Tyana yakınlarından geçen eski yolun sorumlu olduğu söylenilebilir. Tyana imparatorluk döneminde de (tarım bölgelerinden) köylerden şehirlere geçen yolun önemli bir etabıydı. M.S. 2. yüzyıldaki doğu savaşlarında şehrin önemi tekrar ön plana çıkmıştır. Birçok Romalı imparatorun Tyana’ya gelmesi bunu kanıtlamıştır. M.S. 213 yılında Carakalla tarafından doğu akınlarında savaşacak orduları hazırlamak için Tyana bir eyalete dahil edilmiştir.

Tyana’daki askeri birliklerin varlığı da ikmal yeri olarak kullanıldığının göstergesidir. İkmal (lojistik) uzmanı C. Torkutias’ın mezar taşı – Kapadokya bölgesinde Apollinarise hizmet etmiştir- da bunun kanıtıdır. Anadolu’nun batısındaki uluslar arası trafik bağlantıları Klikya kapıları aracılığı ile Tyana’ya kadar gelmiştir. Bu trafikle sadece insanlar gelmemiş, aynı zamanda mal, sermaye, bilgi, teknik bilgi ve kültürel akımlar gelmiştir. Bu çok çeşitli trafik, Tyana’nın her dönemde yükselmesini sağlamıştır.

Her şeyden önce bilinen bu ithal kültürün dışında da imparatorluğun bu ülkede yüzyıllarca sürmüş kendi kültürü de vardır. Bu durum özellikle yöresel özellikleri taşıyan ve işçiliğin birinci kalite olduğu taş işlemeciliği (baskı) sanatında kendini gösterir. Uluslararası alanda ün yapmış atölyelerde üretilen ve mermer üzerine işlenen kadın resimleri geç İran dönemine benzer özellikler taşır. Bu mermer malzemelerin de dışarıdan ithal edilmiş olması muhtemeldir.

Tyana tehlikeye açık konumu nedeniyle Anadolu’da olan savaşlarda sürekli kurban konumuna düşmüştür. Fakat bütün olarak bakıldığında şehir her pozisyonda bu durumdan kendine yararlar çıkarmasını bilmiştir. En azından Tyana M.S. 5. yüzyılda çok önemli yapı olan ve başkentin atölyelerine özgü çok güzel işleme stilleriyle bezenmiş bölümleri olan bir basilikayı yapma gücüne erişmiştir. Üzerinde akantus çiçeğinin oldukça özenli işlenmiş örnekleri olan ve iyi korunmuş olan taş işlemeler döneminin İstanbul yada Selanik’teki çalışmalarına pek az benzemektedir. Tyana eski Bizans döneminde bile İmparatorluk şehirlerindeki gelişmelerle yakından ilgiliydi.

Toroslar ön ülkesinin merkezi yerleşim birimi olan şehrin (Tyana’nın) sonu da muhtemelen M.S. 6. yüzyıldaki Pers savaşı ve 7. 8. yüzyıllardaki şehri talan edip yıkan ve sonunda istila eden Arap akınlarında olmuştur.

O zamanlar açıkça görülüyor ki, şehrin gelişiminin bin yıllar içinde oluşan yaşam stili yıkılmış ve bunu takiben Tyana’nın işlevini güney Kapadokya’daki şehirler üstlenmiştir. Yerleşim için son kanıt da, M.S. 10. yüzyıldan kalma bir dolap kapağıdır ki; bu dönemde Tyana Bizans yöneticilerinin takviyesiyle kendinde son bir kilise yapacak gücü bulmuştur. En geç 11. yüzyılda Selçukluların akınlarıyla Tyana’daki bu ara dönem de sona ermiş ve Tyana’nın şehir olarak işlevini kuzeydeki Niğde üstlenmiştir. Bugün Tyana’nın kuzeyindeki kenarı oyuk kayalık (Eftiyan) çok sayıda geç antik dönem kaya odaları için bir kanıt oluşturmaktadır.

Tyana’nın bir başka ve önemli özelliği Apollon’un doğum yeri olmasıdır. Apollon aslında bugünün diliyle bir felsefeci demek en doğru tanım olur diye düşünüyorum. Mucizeleri olduğu yazılan bir insan. Yaşamı İsa ile aynı döneme rastlıyor. İsa’nın alternatifi olarak öne sürüldüğü yada aslında Apollon’un İsa olduğunu iddia edenler bile var. Tabii özelliklerinden çok turizm açısından ne kadar etkileyeceği bizi ilgilendiriyor. Ve Apollon tam da turistik özellikleri kullanılabilecek bir düşünür. Mabedinin ortaya çıkması Niğde için ve Ülkemiz için çok önemli bir turistik hareketi yakalamamızı sağlayabilir.

 

SON ÜÇ YILLIK GELİŞİM..........................................................Sayfa Başı

 

Bu dönemin öyküsü Kemerhisar girişine yapılan Tyana Parkı ile başlar. Bu parkın duvarı yerine Tyana’nın dağılmış taşları olabildiğince düzenlenerek konmuştu. Bu durum önce Vali Beyin ve daha sonra da Milletvekilimiz sayın Eyüp Doğanlar’ın ilgisini çekti. Daha sonra da Kültür Bakanı sayın İstemihan Talay ve Genel Müdür sayın Dr. Alpay Pasinli’nin dikkatini çekti. Bu arada Tyana Kültür ve Turizm Vakfını kurduk. Biz amacımızı biliyorduk. Ama gelişimin bu kadar hızlı olacağını tahmin edememiştik. Örneğin ilk kamulaştırma için kolları sıvadığımızda; kamulaştırma bedellerini para ile ödemeyi düşünmüyorduk. Çünkü paramız yoktu. Ama arsa takası düşünüyorduk. Tapudaki işlemler için gerekli parayı bulamadığımızdan, Vali Bey Tapu Kadastro Müdürlüğüne yazılı emir vererek yaptırdı. İşlemler bitip kamulaştırmaya geçtiğimizde Kültür Bakanlığı devreye girdi ve işi üstlendi. Şimdi ikinci kamulaştırma hazırlığı başlamıştır. İkinci kamulaştırma Kemer Kapı bölgesinde 4550 m2’lik bir alanda yapılacaktır. Kamulaştırma ile ilgili tüm tapu ve kadastro hazırlıkları tamamlanmıştır. Parasal maliyeti 50 – 60 milyar TL civarında olacaktır.

Bir başka kamulaştırma çalışması Padova Üniversitesi tarafından yapılmaya çalışılmaktadır. Üretilen proje Kemerhisar’ın ana yerleşim bölgesi olan höyüğü tümüyle kapsamaktadır. Kamulaştırma projesi Avrupa Birliği’ne sunulacaktır. Bu projeyi Padova İl yönetimi de desteklemektedir.

Bu tabii ki burada söylendiği gibi kolay olmadı, uzun uğraşlar sonucunda oldu. Bilindiği gibi bu çalışmalarla bağlantılı olarak “Tyana Kültür Şenliği” düzenlendi.

Yaptığımız tüm çalışmalar Tyana’ya bakışımızı değiştirdi ve zenginleştirdi. Aynı zamanda yeni çalışmaların temellerini oluşturdu, yeni kapılar açtı. Örneğin Tyana Parkı açık Hava müzesinin ön çalışmasının zeminini hazırladı. Şimdi her yıkıntıdan çıkan Tyana’ya ait taşlar alınmakta ve gelecekte kurulacak Açık Hava Müzesi için hazırlanmaktadır. Açık hava müzesini projesi çizilmiş, alanı Kültür Bakanlığına devredilmiştir. Bakanlık bu yıl ihale edeceğini bize sözlü olarak bildirmiştir.

Burada bir başka önemli gelişme İtalyan ekibin önce yüzey araştırması ve sonra da kazı çalışmasını kabul etmesi oldu. Bu konuda ve biraz sonra konuşacağımız kardeş şehir konusunda Prof. Dr. Asım Tanış’ın büyük katkıları olduğunu unutmamamız gerekir.

 

TEMİZLİK..........................................................................................Sayfa Başı

 

Bilindiği gibi kamulaştırılma ve açılan bedel artırım davaları vardı. Bu davalarda yapılan keşiflerin masrafları ve halkın tepkisi, dava açmayanlara yaptığımız yardımlar, davalardan büyük çoğunlukla vazgeçilmesine neden oldu. En son olarak da tedbir dışı olan duvarların temizlenmesi ve buna yoğun ilgi temizliğin tam yapılmasını sağladı. Şu anda tek bir bahçe dışında yaklaşık 1200 metrelik bant temizlenmiştir.

 

KAZI ÇALIŞMALARI.......................................................................Sayfa Başı

 

Kazıyı Venedik Bölgesi Klasik ve Doğu Uygarlıklarını İnceleme ve Araştırma Merkezi adlı “Kültür Vakfı” finanse etmektedir. Kazı ekibi ise; Padova Üniversitesi Edebiyat ve Felsefe Fakültesi, Eski Çağlar Bilimleri Bölümü ve Venedik “Ca Foscari” Üniversitesi öğretim üyelerinden oluşmaktadır. Kazı ekibini sorumlu başkanı, Padova Üniversitesinden arkeolog – topoğrafyacı Prof. Dr. Guido Rosada’dır. Vakıf başkanı Prof. Dr. Gustavo Traversari olup, Venedik “Ca Foscari” Üniversitesinden emeklidir. Bilindiği gibi ilişkiyi sürekli olarak Prof. Dr. Asım tanış yürütmüştür.

Kazı iki beş yıl olarak planlanmıştır. I. Beş yıllık plan T. C. Kültür Bakanlığına sunulmuştur. Plan gereğince, 2002 yılı için 77.047 Euro para ayrılmıştır. Ayrıca ikinci bir maddi destek isteği de İtalya Dışişleri Bakanlığına iletilmiştir.

2002 yılında kazı Roma Hamamı çevresinde yapılacak, su kemerlerinin bitiş bölgesinde bilgi edinmek amacı ile sondaj kazıları yapılacaktır.

Ayrıca tüm bölgede yaygın olarak, Örenardı, Direktaş bölgeleri de dahil olmak üzere jeoradarlarla toprak yapısı incelenecektir.

Bu yıl sunulan kazı izni ile ilgili raporda ilk beş yıllık çalışmanın yıl yıl öngörüleri sunulmuştur. Bu öngörüler gerçekleşirse, özellikle Kemer Kapı denilen bölge önemli oranda açılmış ve Kemerlerin bitim bölgesi aydınlanmış olacaktır. İlk beş yılın sonunda ikinci beş yılın programı sunulacaktır

 

 

KEMERHİSAR İÇMECELERİ :Bilgi ve Rezervasyon :Tel: 0 388 329 24 04 ; Fax: 0388 329 32 86  Bilgi İçin Kemerhisar İçmeleri Link ine giriniz.

  Ekim 2001 Tarihinden bugune kadar kisi ziyaret etmistir

Baslangic Sayfasi  | Favorilere Ekle | E-mail