Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

ALİ HAYDAR BAŞVEREN'İN ARAŞTIRMA YAZISI


ALEVİ-SÜNNİ SÜRTÜŞMESİNİN İÇYÜZÜ

ALTINCI KISIM

ONALTINCI BÖLÜM: OSMANLI DEVLETİ'NİN UZUN ÖMRÜNÜN SEBEPLERİ

Büyük yazar, değerli tarihçi Kemal Tahir Osmanlı Devleti'nin 600 yıllık ömrünün sebeplerini araştırmış ve "Sohbetler"inde dile getirmiştir. Aynen naklediyoruz:

- "Dünyada kurulmuş imparatorluklar 150-200 yılda paramparça olduğu halde, Osmanlı İmparatorluğu neden 600 yıl sürdü?.. Hepsinden gereken tarih dersini almış ve buna göre bir model kurmuştur da ondan!"

- "İmparatorlukları ne böler?.. SOYLU rakipler mi?... Osmanlı bunu önlemiş!.. Padişahtan başka soylu yoktur, herkes reaya!.. Padişah dilediğini çeker alır, ve o reaya Padişah çizgisinde kaldığı sürece zenginliğe ve üne kavuşur. Çizgiyi aştı mı, zenginliği de, ünü de, ayrıcalığı da biter. Kellesi bile Padişahın iki dudağı arasındadır. Bu ortamda SOYLU-ASİL-ARİSTOKRAT yetişir mi?."

- "İmparatorluğu bölüp parçalayan başka ne vardır? AİLE mi?.. Yani taht kavgasına tutuşan oğullar... Osmanlı'nın gözünde Devlet, oğuldan da kardeşten de yücedir. Hiç bakmaz, Devlet'e zarar vereceğini sezdi mi, koparır kellesini!.. Bu Osmanlı'nın Devlet uğruna ailesini bile feda ettiğini göstermez mi?.. Bu ne yüce bir Devlet tutkusudur!.."

- "Başka ne yıkar imparatorlukları?.. SERVET mi?.. Osmanlı reayasında ne zengin vardır, ne de zengin olma yolu!.. Para tutabilmek için askeri sınıfa girmek gerekir, yani yönetici kadroya. O zaman mala mülke kavuşursun ama, canın da Padişahın iki dudağı arasındadır. Yanıldın mı, kellen de gider, malın mülkün de!.."

- "Zengin olmanın başka yolu ne?.. TİCARET mi, büyük TOPRAK sahibi olmak mı?.. Toprak sahibi olmanın yolları kapalı. Toprak önce ALLAH'ın, sonra padişahın... Padişah her çiftçiye ancak ailenin hakettiği kadar toprak verir. Aile büyürse, toprak ta büyür. Dalavere ile başkasının toprağını kapatmanın yolu yok ki!.."

- "TİCARET'te her zaman para vardır ama, Kınalızade'nin AHLÂK kitabına göre ticaret Osmanlı töresinde 3. sınıf bir iş sayılır. Analar boşuna 'Benim oğlum Paşa olacak' demez. 'Tüccar olacak' diyen var mı?.. Devlet yönetimi halkın gözünde 1. sınıf olunca demez tabii." (2. sınıf ta ilim ehlidir.)

- "Bazıları devlet yönetimine koşulamazsa, Hiristiyan reaya ile ticaret yapıp kıyıcılık, insafsızlık ve hırsızlıkla karun olmuştur. Ama Saray hemen haber alır bu yeni parababalarını... Bir bakarsın günün birinde bu parababasına padişah kahyalığı verilir. Reddedebilir mi?.. Edemez ve canı da malı da Padişah'ın iki dudağı arasına düşer." (Onun için Türkiye'de Osmanlı döneminden zengin gelip, zengin kalan kimse yoktur.)

- "Başka nasıl parçalanır imparatorluklar?.. ZULÜM'le ADALETSİZLİK'le... Osmanlı 'Adalet mülkün temelidir' demekle, adaletin Devlet yöneticilerince eksiksiz uygulanmasını zorunlu kılar. Yönetici asker kadrodan Padişah'ın tek istediği adalettir. Adalet olmaz da Padişah haber alırsa, ne olur?.." (Kelle gider)

- "Görüyorsunuz, Osmanlı öyle bir model oluşturmuştur ki, hem Devlet'in sürekliliğini sağlamış, hem de zulüm ve baskı rejimine gidecek kapıları kapatmıştır."
(İsmet Bozdağ, "Kemâl Tahir'le Sohbetler")

Osmanlı'nın neden çöküşe girdiğini ilerde yine Kemal Tahir'den dinliyeceğiz.

ONYEDİNCİ BÖLÜM: HİYERARŞİK YAPININ ÖZELLİKLERİ

Türkiye'nin neden geri kaldığını inceleyen İsmail Cem Osmanlı Devleti ile ilgili şöyle bir değerlendirme yapmaktadır:

- "OSMANLI düzeni TEMEL DENGELER'den ve bunları tamamlıyan çok sayıda ARA DENGELER'den kurulu idi. Bu unsurlardan birinin değişmesi, öteki unsurları da etkiliyeceğinden yapılamamakta, veya olumsuz etkiler yaratmakta idi."

- "Devlet YÜKSEK DÜZEYDE kurduğu DENGE'yi dikkatle korumaktaydı. Ancak DENGE, girift yapısından dolayı değişimlere uyacak ESNEKLİK'te değildi."

İsmail Cem bu ifade Osmanlı devlet yapısının özelliğini bütün açıklığı ile dile getirmiştir. Ancak diğer sayfalardaki (Bakınız: NOTLAR - 6B, 32) açıklamalarda işin özü kelimeler arasında kaybolmuştur. Neticede okuyanlar Osmanlı sisteminin tümünün katı bir yapıda olduğu, ve tümünün değişikliğe uğraması gerektiği gibi bir intibaa varmaktadırlar.

Halbuki mesele, İsmail Cem'in de başka yerlerde söylediği, bizim de yukarlarda belirttiğimiz gibi, bu kadar karmaşık değildir. Osmanlı'nın devlet yapısı hem MERKEZİYETÇİ, hem de ADEM-İ MERKEZİYETÇİ idi. İkisini de yerinde kullanmasını bilmişti.

PRENSİPLER, SABİT KURALLAR halinde tesbit edilmişti. Ancak son derece ESNEK bir STRATEJİ vardı. TEFERRUAT için birimlere sonsuz TAKTİK HÜRRİYET tanınmıştı. Hareket serbestisi vardı. Ferdiyetçilik değil, CEMAAT anlayışı hakimdi. DEVLET ORGANİZASYONU ve HİYERARŞİK YAPISI bunu sağlıyacak özelliklere sahipti.

Bu uygulamanın ne kadar önemli olduğunu anlamak için HİYERARŞİ ve ORGANİZASYON üzerinde biraz durmak gerekir.

HİYERARŞİ, cennetteki TUBA AĞACI gibi bir yapıya sahiptir. Kökü yukarda, dalları aşağıdadır. Hiyerarşiler görünenin aksine CÜZ'lerden, FERT'lerden oluşmaz. CÜZ, BÜTÜN'ün yanında hiçtir. ORGANİZMA susmadıkça; cüzlerin, parçaların, fertlerin kaybı HİYERARŞİ'ye bir şey kaybettirmez. Ordudan nefer eksilmesi, orduyu bozmaz.

HİYERARŞİ'de "BEN" kavramına, ferdiyetçiliğe yer yoktur. Arı kovanında tek başına arı yoktur. Hakim ORGANİZMA kovandır!

HİYERARŞİK YAPI'da her birim İKİ HAL içinde bulunur. Biri ALAN, öteki VEREN!.. Toprak-tuğla-duvar-ev gibi...EV hali bir ahenktir. Alan-veren birimler BÜTÜN'ü meydana getirmek için ahenkli bir biçimde bir araya gelmişlerdir. Aralarında sağlam bir rabıta vardır. Toprak kendini tuğlaya verir ama, tuğlada eskisinden daha makbul bir nitelik kazanır. Tuğla tek başına ancak cam kırmaya yararken, kendini duvara verdiğinde oeğeri artar, ömrü uzar. Duvar evin içinde yer aldığında toprak ta, tuğla da, duvar da ulaşabilecekleri mertebenin zirvesine çıkmışlardır. Bunu tek başlarına yapmaları, tek başlarına bu kadar yücelmeleri, tek başlarına bu kadar güvenlik içinde olmalarının imkânı yoktur.

HİYERARŞİ, bir ZİNCİR gibi de düşünülebilir. Ancak bu bir emir-komuta zinciri gibi olursa, ordu gibi atalete mahkum bir kurum ortaya çıkar. Hiyerarşik zincirde HALKALAR çok önemlidir. Her HALKA hem GÜÇLÜ, hem de KENDİ KENDİNE YETERLİ olmalıdır. Şu halda HİYERARŞİ'nin başarısı her BİRİM'in kendi ALTI ile OTONOM olmasına bağlıdır.
(Bakınız: NOTLAR - 6B, 33)

TAKIM RUHU olmadan maç kazanmak nasıl mümkün değilse, RUHSUZ HİYERARŞİ de OLMAZ!.. RUH, her varlığa HAYAT veren unsur olduğu gibi, HİYERARŞİ'ye de İŞLERLİK kazandıran güçtür. Bu anlamda RUH, bir saatin doğru çalışır olmasıdır. Bir otomobili yürüten şöfördür. HİYERARŞİ ancak bu İŞLERLİK içinde anlam kazanır. Ruhsuz bir organizasyon, şöförsüz bir otomobil gibi zaman ve mekan içinde donmuş kalmıştır.

HİYERARŞİ'de SABİT KAİDELER ile ama ESNEK STRATEJİLER'le hareket edilmelidir. SABİT KURALLAR, teferruatta sonsuz TAKTİK HÜRRİYET tanımalıdır. Aksi takdirde HİYERARŞİ duvarda asılı ORGANİZASYON ŞEMASI'ndan öteye geçemez.

Her HİYERARŞİ, ŞEKİL'dir. Eskir, demode olur. Bu sebeple zaman zaman silkilmeli, yeni bir HİYERARŞİK YAPI kurulmalıdır. Tabiat dahi öyle yapar. Üstün bir HİYERARŞİK YAPI olan İNSAN ölür, maddelerinden yenileri doğar.

Aslında TABİAT'taki HİYERARŞİK YAPILAR ile TOPLUM'daki HİYERARŞİK YAPILAR aynı değildir. SOSYAL PİRAMİTLER, çoğu zaman hayal ürünü ŞEMATİK ORGANİZASYONLAR olarak ortaya çıkar.

ORGANİZASYON ŞEMALARI sonsuz bir TIRMANMA MERDİVENİ gibi görülür. HERKESE AÇIK olduğu intibaını verir. Yani dünün odacısı bugün memur, şef, müdür; yarın da Genel Müdür, hatta Bakan, Başbakan, Cumhurbaşkanı olabilirmiş gibi görünür. Ama çoğu hiyerarşide bu mümkün değildir. SOSYAL APARTMANIN ASANSÖRÜ'nü anlıyabilmek için bu ŞEMATİK ORGANİZASYON zihniyetinden kurtulmak gerekir. Yani şef sıra beklerken Bakan'ın akrabası Genel Müdür olabilir.

İşte bu yüzden TOPLUM'daki HİYERARŞİK MODELLER çoğu zaman STABİL değildir, YANLIŞ'tır. UYUM ve ADAPTASYON kaabiliyetleri yoktur. Ruhsuzdurlar. Birer ORGANİZASYON ŞEMASI'ndan ibarettirler. Esas HİYERARŞİ, görünen şemanın arkasında gizli kalmıştır.

Halbuki TOPLUM, yaşayan bir ORGANİZMA'dır. SOSYAL HİYERARŞİ, Marks'in sandığı gibi sadece YATAY değil, DÜŞEY TABAKALAŞMA da gösterir. TOPLUM da TABİAT gibi, içiçe binlerce HİYERARŞİ' den meydana gelir. Sovyetler Birliği'nin dağılması ile, yok olduğu sanılan pek çok yatay ve düşey tabaka ortaya çıkmıştır.

Osmanlılar, pek çok sosyolog ve devlet adamının bugün bile farkında olmadıkları bu gerçeği sezmişler ve Devlet'in yapısını ona göre tanzim etmişlerdi.

Osmanlı Devleti yaşıyan bir ORGANİZMA'nın bütün özelliklerini taşıyordu. OSMANLILIK RUHU onu ayakta tutan en büyük güçtü. MERKEZİYETÇİ yanı sisteminin SABİT KURALLAR'ını, ADEM-İ MERKEZİYETÇİ yanı ESNEK STRATEJİ'sini ve ALT BİRİM'lere tanıdığı TAKTİK HÜRRİYET'i göstermekteydi. Osmanlı'nın kölesi, en alt basamaktan yükselip Sadrazam olabilirdi. Padişah ta savaşlarda bir nefer, kadı karşısında sanık durumuna inebilirdi.

Bunu bşarabilmiş başka hiç bir devlet yoktur!!!

  • ÖNEMLİ SAYFALAR: FERDİYETÇİLİK, "RABBENA, HEP BANA" DEMEKTİR! , NOTLAR - 6B , İSLAM'A FESAT KATANLAR , ORTAASYA TÜRKLERİ'NİN MÜSLÜMAN OLUŞU , OSMANLI DEVLETİ BEKTAŞİLİK ÜZERİNE KURULMUŞTUR ,MEKTUPLAR , SAYFALAR