Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

ALİ HAYDAR BAŞVEREN'İN ARAŞTIRMA YAZISI


ALEVİ-SÜNNİ SÜRTÜŞMESİNİN İÇYÜZÜ


CANLAR!... Şimdiye kadar PEYGAMBERİMİZ'den sonrasını, EBUBEKİR, ÖMER, OSMAN ve ALİ'nin HİLAFET dönemlerini, AİLE KAVGALARI'nı, acı ve ibret verici olayları anlattık. ALİ'nin elinden HİLAFET'in nasıl hile ile alındığını, İMAMET döneminin başladığını dile getirdik. Bundan sonra HASAN ile devam edeceğiz.

Ancak bu noktada biraz durup, ALEVİ kardeşlerimizin müsamahasına sığınarak bir değerlendirme yapmak istiyoruz.

Biz ALİ'yi canımız kadar severiz. ALİ'NİN YOLU bizim de yolumuzdur. ALİ, MÜSLÜMANLAR'ın VELİSİ'dir. ALİ CAN'dır, YİĞİT'tir, HOŞ'tur... ama HİLAFET'te, DEVLET REİSLİĞİ'nde başarılı olamamış, DİRAYET gösteremememiş, İNSİYATİF'i elden kaçırmış, OYUN'a gelmiştir.

ALİ o tarihte 55-60 yaşlarında idi.

Şimdi bir düşünelim... 60 yaşında HALİFELİK'te başarılı olamıyan ALİ, eğer PEYGAMBERİMİZ'in vefatı üzerine 30 yaşlarında İLK HALİFE olsaydı, hal nice olurdu?... Bir defa herkes BİAT eder miydi?..

EBUBEKİR'in dönemi en az ALİ'ninki kadar karışıktı. İsyanlar, İSLAM'dan dönenler, karşı çıkanlar... ALİ o tecrübesiz genç haliyle, 60 yaşında başaramadığını 30 yaşında iken başarabilir miydi?..

ALİ İLK HALİFE olsaydı, ve 60 yaşında yaptığı hataları yapsaydı, İSLAM zor günler yaşardı!.. İsyanlar çıkar, MAZAALLAH, sadece kendi hayatı değil, henüz çocuk olan HASAN ile HÜSEYİN'in hayatları tehlikeye girerdi. Böylece İMAMET, hatta EHL-İ BEYT yok olup gidebilirdi! Belki DEVLET bu kadar büyüyemez, TÜRKLER'in MÜSLÜMAN olması bile hayal olurdu!

İşte onun için biz diyoruz ki, ALİ'nin İLK HALİFE olmayışında bir HAYIR vardır. HER GÜN YENİ BİR İŞTE OLAN ALLAH, İŞİNİ BİLİR!.. O, bizler için en uygunu tesbit etmiş, onu TAKDİR etmiştir!

ALİ, HALİFELİK yüzüğünü kaybetmiştir ama, VELAYET MÜHRÜ ondadır. O, HASAN ile HÜSEYİN'i, 17 KEMERBEST'i yetiştirmiş, onlar vasıtayla MUHAMMED'in nurunun İMAMLAR'a, onlardan HORASAN'a, oradan da bize ulaşmasını sağlamıştır.

TÜRKLER'in ARAP AİLE KAVGALARI ile ve HİLAFET mücadelesi ile bir ilişkileri yoktur ama, İMAMLAR ile çok yakın bağları vardır... İlerde göreceğiz.

Onun için, CANLAR, artık "ALİ niye HALİFE olmadı?" diye döğünmeyi bırakalım. ALİ'NİN YOLU'nda gitmeye bakalım... Çünkü gerçek ALEVİLİK budur!

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: HASAN HİLAFET'İ NİYE BIRAKTI?


ALEVİLER, HASAN'ı da HÜSEYİN'i de çok severler... Ama HASAN'a karşı biraz burukturlar. Onlara göre HASAN kolayca pes etmiş, çekingen davranmış, HİLAFET'i bırakmıştır!.. Ama HÜSEYİN ise, başını ortaya koyacak şekilde YEZİD'le mücadeleye girişmiştir!.. Bu yüzden daha makbuldür.

Bizce durum hiç te öyle değildir!

HASAN HİLAFET'i ne korkaklığından bırakmıştır, ne de çekingenliğinden!.. Onun bu davranışının temelinde İLAHİ MURAD'ı, yani TANRI'nın ne istediğini sezmesi yatar!

Hz. MUHAMMED'in bir HADİS'inde

- "BENDEN SONRA HİLAFET 30 YILDIR. ONDAN SONRA ISIRICI SALTANAT BAŞLAR,"

dediği rivayet edilir...

HİLAFET'in kaldırılması sırasında ATATÜRK ve arkadaşları bu HADİS'i MECLİS kürsüsünde defalarca dile getirmiş, (1924) gerek dindar, gerek yobaz milletvekillerini onunla ikna etmişlerdi. ATATÜRK'ün o günkü konuşması gerçekten nefistir. Okunması gerekir.
(Bakınız:
ATATÜRK'ÜN MECLİS'TE HİLAFET HAKKINDAKİ KONUŞMASI ... Kaynak: ATATÜRK VE DİN, derleyen SADİ BORAK)

HADİS'in gerçeği ne kadar iyi ifade ettiği, aradan bunca yıl geçmesine, bunca heveslisi olmasına rağmen yeni bir HALİFE çıkmamasından bellidir.


OLAY ............................................... TARİH

Hz. MUHAMMED'in doğumu ................ 571

Hz. MUHAMMED'in Peygamberliği ........ 610

Hicret ................................................ ..... 622

Hz. MUHAMMED'in vefatı ..................... 632

EBUBEKİR'in vefatı .............................. 634

ÖMER'in Şehadeti ................................. 644

OSMAN'ın Şehadeti ....... ........................ 656

ALİ'nin Şehadeti ..................................... 661

HASAN'ın HALİFELİK'ten Çekilmesi ... 662

Yukardaki tablodan kolayca görüldüğü gibi HASAN'ın HALİFELİK'ten çekilmesi, PEYGAMBERİMİZ'in HADİS'inde işaret ettiği 30 yılın hitamındadır...

Aslında bütün İSLAM DÜNYASI'nda olay böyle kabul edilmeli, HİLAFET son bulmalı idi. Bundan sonraki dönem DEVLET REİSLİĞİ'dir. Herhangi bir krallıktan, padişahlıktan farkı yoktur. İLAHİ bir yanı da yoktur sonraki halifelerin!.. Bu açıdan ALEVİLER ile SÜNNİLER arasında tartışılacak bir yanı da yoktur 662'den sonraki HİLAFET'in!..

Şimdiye kadarki araştırmamızda gördük ki, olaylar ÖMER'in şahadetine kadar hiç bir artniyet olmadan gelişmiş, ALİ'nin HALİFELİK talebi de ilk defa ÖMER'den sonra olmuştur. Bu talep HASAN'la bitmiştir!.. Sonraki 10 İMAM'dan hiç bir HALİFELİK talebinde bulunmamıştır.

HİLAFET nedir?..Dini tariflere göre, HALİFELİK DİN ve DÜNYA İŞLERİ'ni KUR'AN ve HADİSLER'deki esaslara uygun olarak, PEYGAMBERİMİZ adına yürütmektir.

PEYGAMBER HALİFE'nin nasıl tesbit edileceğini belirtmediğine göre, mutlaka ŞURA tarafından seçilmeli veya göreve gelmesi onaylanmalıdır. ŞURA, MÜSLÜMAN toplum içindeki BİLGİLİ, TECRÜBELİ, ZENGİN ve ETKİLİ kişilerden oluşur. Yani, HALİFE'nin görevlendirilmesinde bir İSLAMİ CUMHURİYET anlayışı vardır. EBUBEKİR'in, ÖMER'in, hatta OSMAN'ın göreve getirilişlerinde bu uygulanmıştır. HALİFE'ye bir kere BİAT edildikten sonra, emirlerine mutlak itaat edilir. Ancak HALİFE de devamlı ŞURA'ya danışır. ALİ ve HASAN döneminde ŞURA ve BİAT hususları tam gerçekleşmediğinden büyük problem çıkmıştır.

Ancak ilk 30 yıldan sonra her nekadar HALİFE ünvanı taşıyan kişiler DİN İŞLERİ'nden de sorumlu görünüyorlarsa da, EMEVİLER, ABBASİLER, FATIMİLER, hatta OSMANLILAR döneminde birer DİN BİLGİNİ olarak kendilerini gösterememiş, çoğu İŞRET ve SEFAHAT'le vakit geçirmiş, ve daha çok SALTANAT'la ilgilenmişlerdir. HİLAFET babadan oğula geçmiş, bu haliyle de bir HANEDAN SALTANATI'na dönüşmüştür. Gene bu haliyle, İSLAMİ ESASLAR'dan ayrılmıştır.

Yakın dönemde HALİFE olmasına rağmen, DİN İŞLERİ ile doğrudan ilgilenmiyen, ŞEYHÜLİSLAMLAR'dan fetva alarak OSMANLI PADİŞAHLARI'nı da bu şekilde değerlendirmek gerekir.

Bizce YAVUZ SULTAN SELİM'den sonra (ki ilk OSMANLI HALİFESİ odur) bu görevi hakkıyla ifa eden tek padişah SULTAN 2. ABDÜLHAMİD'dir. Kendisi bütün DÜNYA MÜSLÜMANLARI ile ilgilenmiş, en ücra diyarlara dahi DİN ADAMLARI göndermiş, oradaki insanları aydınlatmış, yeni MÜSLÜMANLAR kazanmış, hepsini bir merkeze bağlamayı başarmıştır. Onun döneminde, JAPON İMPARATORU'nun dahi MÜSLÜMAN olmayı ve milletini MÜSLÜMAN yapmayı düşünüp, PADİŞAH'tan İSLAM'ı anlatacak alimler istediğini söylersek, 2. ABDÜLHAMİD'in başarısı daha iyi anlaşılır.

Ne yazık ki, bu gerçektirilemedi. Çünkü BATILILAR, MÜSLÜMAN sömürgelerinin ayaklanacağından korktular. Ülkede ERMENİ İSYANLARI çıktı, PADİŞAH'a suikastler düzenlendi. Mücadele edince de KIZIL SULTAN ilan edildi. Sonunda 2. ABDÜLHAMİD; ERMENİ, RUM, YAHUDİ, BULGAR, SIRP, ARAP bölücülerin oyununa gelen hem MASON, hem BEKTAŞİ İTTİHATÇILAR tarafından tahttan indirildi, canını zor kurtardı. İTTİHATÇILAR'ın elinde ülke 10 yıl içinde 4.5 milyon kilometre kare ve 45 milyon nüfustan 0.78 milyon km. kareye ve 13 milyon nüfusa düştü!.. Memleketi yok olmaktan yine bir BEKTAŞİ olan ancak MASON olmayan ATATÜRK kurtardı.

Yani BEKTAŞİLİK ile MASONLUK bir arada yürümez!.. Ne yazık ki, şimdi bile MASON olan BEKTAŞÎ babaları, dedeleri vardır!.. ALEVİ ve BEKTAŞİLER'in bunlara karşı uyanık olması gerekir!

Konuya dönersek, bizce HİLAFET davası HASAN'ın HALİFELİK görevini bırakmasıyla bitmiştir. Amma velâkin HALİFELER ile ALİ OĞULLARI arasındaki tatsızlık bir müddet daha sürüp gitmiştir.

ALEVİLER, MUAVİYE'ye HALİFE denmesine karşı çıkarlar. Onu, HİLAFET makamını oğluna bıraktığı için ayrıca suçlarlar... Ama bunu daha çok "HALİFELİK ALİ'nin elinden alındı, HASAN'a ve HÜSEYİN'e geçmedi" diye yaparlar... SÜNNİLER ise MUAVİYE'yi saygı ile anarlar.

Bizim düşüncemiz ikisinden de farklıdır. MUAVİYE halifedir ama, SULTAN olarak HALİFE'dir, tıpkı 3. AHMED veya 4. MURAD gibi!.. Nasıl onlara DİNÎ bir HÜVİYET vermiyor isek, MUAVİYE'nin de, YEZİD'in de İSLAM DEVLETİ'nin SULTANI olmaktan başka bir özelliği yoktur. MUAVİYE, PEYGAMBERİMİZ'in zamanında yaşaması, ASHAB'tan sayılması, hatta bazı hizmetleri dolayısiyle belli bir saygı görebilir ama; hataları, noksanları mutlaka dile gelmeli, özellikle ALEVİLER'e karşı onu bir "HAZRET" olarak savunmaktan vazgeçilmelidir. (Bakınız: NOTLAR, 10)

ALEVİLER'in dile gelmiyen bir hayıflanmaları da, Hz. ALİ'nin İLK HALİFE olmayışından dolayı HİLAFET'in onun soyuna geçmemesidir!.. Eğer olsaydı, geçecek miydi?..

Eminiz ki ALİ de EBUBEKİR ve ÖMER'den farklı davranmaz, ve HİLAFET'i kendi oğullarına vasiyet etmezdi!.. İşi ŞURA'ya bırakırdı. Zaten ölürken de HASAN'ın veya başka bir oğlunun (ki toplam 17 oğlu vardı) hiçbirinin HALİFE olması gibi bir husustan söz etmemiştir. Halbuki, "yaşadığı sürece İBNİ MÜLCEM'in öldürülmemesini" söyliyecek gücü vardı, böyle bir şey isteseydi, onu da söylerdi.

Eğer HİLAFET'i oğullarına vasiyet etseydi, HİLAFET hemen onun arkasından SALTANAT'a dönüşür, bir HANEDAN oluşurdu. Kimsenin ALİ'ye böyle bir hatanın vebalini düşünerek dahi yüklememelidir! Kaldı ki, HADİS'teki tesbit gene hükmünü icra edecek, ve 30 yıl sonra GERÇEK HİLAFET gene ortadan kalkacaktı... Biz deriz ki, ALİ, İLAHİ MURAD'ın ne olduğunu biliyordu!.. Ona göre davranmıştır.

Ve 30 sene sonra HİLAFET saltanata dönüşürken, DİN açısından çok daha fazla önem taşıyan İMAMET devam etmiş, daha bariz olarak ortaya çıkmıştır. 12 nesil boyunca en MÜTEKAMİL, en EHİL evlat İMAM olmuş, ALİ SOYU'nun hemen bütün evlatları birer DİN BİLGİNİ olarak yetişmiş, ve PEYGAMBERİMİZ'in nurunu dünyaya yaymışlardır.

Hemen belirtelim ki, aslında EMEVİLER'den de, ABBASİLER'den de HİLAFET'teki bu SALTANAT yönünü kaldırmak için gayret gösterenler olmuştur. İlerde göreceğimiz gibi, bilhassa ABBASİ HALİFESİ MEMUN, kendisinden sonra İMAM CAFER-ÜS SADIK'ı HALİFE olarak göstermiş, ancak bir sonuç alamadan HALİFELİK'ten düşürülmüş, yerine oğlu getirilmiş, böylece SALTANAT zinciri devam etmiştir.

  • Önemli Sayfalar: MUAVİYE'NİN SALTANAT DÖNEMİ , ATATÜRK'ÜN MECLİS'TE HİLÂFET HAKKINDAKİ KONUŞMASI ,NOTLAR , KAYNAKLAR , HÜSEYİN'İN ŞEHADETİ , MUAVİYE SOYU'NUN KURUYUŞU , SAYFALAR