ı. Gazab

Nefs-i emmârenin kötü huylarının dokuzuncusu da gazabtır. Bu da dinimizde günahtır ve dünyamızda bizi felâketlere sürükleyen bir âfettir. İnsanların, bahusus müslümanların kemâle erişmelerine engel olan başlıca mânialarındandır. Allah Teàlâ gazabı kullarına; haklarına tecâvüz eden dinsizlere karşı kendilerini müdafaa etsinler, düşmanlarına karşı çok şedîd, yılmaz bahadırlar olarak mücâdele ve mücâhede etsinler ve kat’iyyen gözlerini kırpmasınlar diye vermiştir. Fakat müslümanlar birbirlerine karşı son derece merhametli, saygılı, şefkatli kimselerdir.

Gazabsız insan olmaz, ama onu yerinde kullanmasını bilmek gerekir. Yerinde kullanmasını bilmeyenler hem kendilerine, hem cemiyetlerine zararlı olabilir. Şeytan gazablı insanı çok sever, çünkü onunla bir çocuğun topla oynaması gibi oynar. Gazabın kötü, mezmum olan ahlâkların hemen hemen başı olacağına dair Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin pek çok hadîsleri vardır. Nasihat isteyen kimselerle, daima gazabı terk etmeyen kimseye de gazabın terki lâzım geldiğim söylemişler ve müteaddit hadîslerle bizlere gazabın mezmum, kötü, fena huy olduğunu ve terkinin elzem olduğunu bildirmişlerdir.

Evet gazab malûm olduğu üzere ateşin mahsûlüdür. Şeytan da ateşten yaratıldığı için olsa gerek gazablı insanı çok sever. Binâenaleyh kızdığı zaman hemen bir abdest almalı veya soğuk suyla yıkanmalı ve burnuna su çekmeli, ayakta ise oturmalı, oturuyorsa yatmak suretiyle gazabı söndürüp şerrinden kurtulmaya çalışmalıdır. Zira unutmamalıdır ki, “Gazabını yenip affedenler kıyamet gününde pek büyük nimetlere nail olacaklardır” buyurulmuştur.

Allah Teàlâ’nın gazabı ise hiçbir zaman kulların gazabına benzemez. Çok şediddir. intikamı dehşetlidir, elinden kurtulmaya kat’iyyen imkân yoktur.

Hazret-i Ebû Bekir radıyallahu anh, Hazret-i Ömer ve emsali büyükler radıyallahu anhüm, kendilerine dil uzatanlara karşı vakarlarını muhafaza etmişler, gazablarını yenmişler ve ceza vermek gerekirken üstelik afvetmişler, bazen de kendilerini bolca hediyelerle taltif ederek, kinlerinin sevgiye tebdiline sebep olmuşlardır.

Hased, kibir, ucûb, kin, iftihar, gurur, alay hep gazabın yavrularıdır. Yâni bunlar hep gazabtan ileri gelir.

Gazabın en büyük zararlarından birisi de imanı ifsad etmesidir. Maazallah insanın imansız olarak âhirete göçmelerine de sebep olabilir. Bir anlık gazablarını yenemeyerek birbirlerini vurup öldürenler, katledenler, anaya babaya âsi olanlar işte hep bunlardır.

Allah’tan korkmadan bu adilikleri işleyenler, ya mezara, ya hapishaneye giderler ki, ölen de öldüren de cehennemliktir. Zira ölen de, öldüreni öldürmek için çalışıyordu.

Pehlivan veya başpehlivan hasmını yenen değil, gazab halinde nefsini yenip kendisine hâkim olup hilmini gösterebilendir. Hilm, gazabın aksidir. Câhiller bundan pek hoşlanmazlar. Zira kıymetini bilmezler. Hilm, insan için bir ziynettir ki, kendisine baha biçmek kabil değildir. Ahmak adam hemen kızar, akıllı adam sabreder, affeder, mukabele etmez; gazabtan korkar ve sakınır.

Zira gazab imanı ifsat eder, imanın tadı tuzu kalmaz. Acı biber gibi bir ot vardır, Arabistan’da yetişir. O ot bala karıştırılınca nasıl balın tadı tuzu kalmazsa, fesada uğrayıp yenilmez olursa, iman da böyle işe yaramaz olur. Bunun için böyle her şeye kızıp bağırıp çağırmak veya vurup kırmak, hiçbir zaman akıllıca bir iş değildir.

Şu da var ki, İmam Şafiî rahmetullahi aleyh, “Kızılması gereken yerde kızmamak hayvan işidir” buyurmuştur. Meselâ hayvanı döversin, söversin, hayvan olduğu için aldırmaz. Fakat asıl kızılması lâzım gelen, dinine zarar verilen, namusuna zarar gelen yerlerdir.

Hanımını, kızını çıplak gezdirip iftihar eden kimsenin, şunun bunun sözlerine kızması ahmaklıktan başka bir şey değildir.

Gazab, aklın düşmanıdır. Hazret-i Ömer radıyal-lahü anh bir gün hutbesinde; tama’dan, hevâ-yı nefsinden ve gazabtan kendisini muhafaza eden kimsenin felah bulacağını bildirmiştir. Müslümanlık alâmeti olarak söylenen çok söz vardır. Bu da onlardan birisidir.

Abdullah İbn-i Mübarek kaddesallahü sırrehu Hazretleri’ne, “Hüsn-i ahlâkı bize kısaca tarif eder misiniz?” diye ricada bulunmuşlar. O da, “Gazabın terkidir” diye cevap vermiştir. Demek ki, gazab o kadar fena bir şeydir. Onun terki de kolay bir şey olamaz. Çok uzun mücadele ve riyazetlere katlanmak ve devam etmek lâzımdır ki, yumuşaklık kendisinde bir huy haline gelebilsin. Bu da her babayiğidin kârı değildir. Onun içindir ki, büyüklerimiz, “Fena huyları ancak teneşir temizler” demişler. Yine “Can çıkmadan huy çıkmaz” diye eklemişler.

Velîlerin kitaplarında bazen çok cazip hâdiselere, kerametlere rast gelinir de insan âdeta mest olur. Ama o kerametlerin nasıl tahakkuk ettiğini bir düşünecek olursak görürüz ki, o mübareklerin hep nefisleriyle mücâhede ve mücadelelerinin muvaffakiyetli neticelerinden ibarettir.

Cenâb-ı Hak cümlemizin muini olsun da nefsin ve şeytanın şerlerinden kurtarsın. Âmin!.. Bi hürmeti seyyide’l-mürselin, ve’l-hamdülillâhi Rabbil-âlemîn.

<< Önceki Sayfa | İçindekiler | Sonraki Sayfa >>