i. Hased

Nefs-i emmârenin onuncu kötü huyu haseddir. Hased, ahlâk-ı mezmûmelerin en fenası ve en şerlisidir. Kalbe zarar veren bir derttir. Hak Teàlâ Hazretleri, şeytanın şerrinden sakındığımız gibi, hasûdların şerrinden de sakınmayı “Felâk” sûresinde emir ve ferman buyurmuştur. Habib-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri de, “Ateşin odunu yediği gibi hased de hasenatı, sevapları yer, mahveder” buyurmuştur.

Hased, bir azab-ı elimdir ki, bütün faziletlerin tam aksine, bir ahlâk-ı rezîledir. Hasedçilerin kalbi buğz ve adavetle doludur ve Allah Teàlâ’nın üns ve huzurundan kovulmuştur. Muhabbet-i İlâhî’den ve ma’rifet-i Sübbanî’den mahrumdur. Hased aynı zamanda Cenâb-ı Feyyâz-ı Mutlak’ın taksimine razı olmamaktır.

Bundan dolayıdır ki, iman ile hased bir arada birleşemez. Hakikî iman sahipleri Allah Teàlâ’nın taksimine razıdırlar. Kendisinin hiçbir şeyi olmasa bile diğer mü’min kardeşinin hesapsız malı, mülkü olsa zerre kadar onda gözü olmaz ve onun elinden çıkmasını istemez. Bunun adına gıpta diyoruz. Hased ise bir din kardeşinin elinde olan ve kendisinin sahip olamadığı dinî ve dünyevî nimetlerin onun elinden gitmesini istemesidir.

Böyle hasûd birine demişlerdir ki: “Bak senin bir ineğin var, komşunun ise hiç yok. Sana da, ona da birer inek verelim; seninki iki, onunki bir olsun”. 

Razı olmamış. Hasûd, komşusunun biri iki olmasın, hattâ o bir de elinden gitsin, diyen kimsedir. “Hasetten sakınınız”. Zira hased muhakkak surette hasenatı, sevapları, iyilikleri yer bitirir, mahvedip yok eder.

Yâni akşama kadar çalışıp kazandığınız paraları düşürüp veya çaldırıp zayi etmeniz ne kadar acı ise, hasedin hasenatı mahvetmesi daha çok acıdır. “Hasedçiler, lâf götürüp getirenler (nemmamlar), kâhinler, benim hakikî ümmetimden değildirler” buyurulması ne kadar manâlıdır...

Bundan dolayıdır ki, iman ile hased bir arada birleşemez. Allah için gazalara giden gazilerin ayak tozlan ile cehennem dumanının birleşemeyeceği gibi.

Hasedin on çeşit zararını saymışlardır. Onlar da şunlardır:

Birincisi, Allah Teàlâ’nın ve Rasûlü’nün “Hased etmeyin” emirlerine muhalefettir.

İkincisi, kalbinde hakikî iman barınamaz. İmanla hased birleşmez. Bundan büyük zarar olur mu?

Üçüncüsü, ateşin odunu yediği gibi, hasenatı defterinden silinir.

Dördüncüsü, hasedin, zararından başka hiç bir kârı yoktur.

Beşincisi, hased sahibi kâmil, imanlı müslüman değildir.

Altıncısı, hasedinden nâşi uykusu kaçar, rahat ve huzur bulamaz, başı daima dertli kalır.

Yedincisi, sahibinin cehlinin en bariz delilidir.

Sekizincisi, hasedsizlik, sahibinin istikamet ve hidâyet üzere olduğuna alâmettir. Hased ise bilâkis o kimsenin dalâlette olduğuna işarettir.

Dokuzuncusu, hasedin terki, sahibinin cennete girmesine sebep olur. Fakat hasedçi bundan mahrumdur.

Onuncusu, hasedden kaçınmak ahlâk ve tabiat güzelliğine, soy sop ve neslinin temiz olduğuna işarettir. Hasudun ise bilâkis, huyunun ve tabiatının bozuk, belki neslinin de bozuk olduğuna işarettir (Bkz. et-Tergîb ve’t-Terhîb, c. I, sh. 544).

Cenâb-ı Feyyâz-ı Mutlak Hazretleri cümlemizi bu mânevi necasetlerden emin ve muhafaza buyursun. Âmin!.. Bi hürmeti seyyide’l-mürselin ve sallallahu âlâ seyyidinâ Muhammedin ve âlâ âlihî ve sahbihî ecmâîn.

<< Önceki Sayfa | İçindekiler | Sonraki Sayfa >>