Ce: Türkiye halkının yüzde 80'i aptal mı ?
[ Forum ] Makale yazari: Mehmet K. Tarih, gün ve saat : 31. Mart 2001 03:18:20:
Su yaziya cevaben: Türkiye halkının yüzde 80'i aptal mı ? makale yazari: Doğan Arkadaş Tarih, gün ve saat : 27. Mart 2001 18:15:20:
Merhaba,
12 Eylül'ü destekleyen tek sol örgüt olmak.......
Bu konuyu aydınlatman gerekiyor.
Kaldı ki, bu özellik, bugünkü çelişkiler konusunda İşçi Partisi'nin önerdiği somut programları tartışmanıza engel değil.
Farkındamısın bilmiyorum ama yıllardan beri İP "sol içi tartışmalar" ya da "kavgalar" konusunda ısrarlı bir "GERİ DURMA" tutumu alıyor.
Günlük yaşamı ve halkın mücadelesini ilgilendiren konularda eleştirilerini ciddi bir çerçevede sunuyor ve asla polemik yapmıyor.
Bu tutumun önemli nedenleri var.
Senin de yazının sonunda belirttiğin gibi, MACERACILIK VE REVİZYONİZM İLE DERİN BİR HESAPLAŞMA YAŞAYAMAYAN SOL ÖRGÜTLER 1980 YENİLGİSİ VE DAHA SONRA YÜKSELEN KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİN DE ETKİSİ İLE GENİŞ HALK YIĞINLARININ DÜNYASINDAN BÜTÜNÜYLE KOPTULAR.
1970'lerin sonunda, özellikle de 1977 1 Mayıs katliamından sonra AYDINLIKÇILAR bu tükeniş çizgisi ile sağlıklı bir fikir alışverişi yapmanın olanaksızlığını tespit ettiler ve "PARTİ'yi geniş halk yığınlarına yönelmek" çizgisinde tuttular.
Bugün bu çizginin ne kadar doğru olduğu görülüyor.
Emperyalizm Türkiye'yi çökertme programı uyguluyor ve "sol" örgütlerimizin hali meydanda.
"NE TAKKE NE POSTAL", ya da "KAHROLSUN 28 ŞUBAT" diye bağıran solcularımız da "F-TİPİ EYLEMCİSİ" örgütçüklerimiz de "KÜRT HALKININ ÖNCÜSÜ- SÖMÜRGE TEORİSİ İLE YETİŞTİRİLMİŞ KÜRT MİLLİYETÇİLERİMİZ" de halkın gündeminde en küçük bir yer işgal edemiyorlar.
Toplumsal yaşamımızı altüst eden Batı komploları karşısında halka verecek en küçük bir çözüm önerileri yok.
Oysa İP bu karanlık günlerde bütün halka, emekçilere, esnaf ve zanaatkara, ulusal sanayici ve tüccarlara, gençliğe, Askerlere çok ayrıntılı programlar ile gidiyor ve halkın ümidi haline geliyor.
Bak sana son aylarda, özellikle de Şubat krizinden sonra İP'e katılan yurttaşlar ve eski partileri hakkında bilgi vereyim.
Katılımlar en çok EGE, TRAKYA ve ORTA ANADOLU bölgelerinde olmuş. EGE'de DYP ve ANAP; TRAKYA'DA DSP ve MHP; ORTA ANADOLU'da ise MHP ve FP yeni üyelerimizin büyük bölümünün eski partileri.
Bu arada çok sayıda ÖDP'li arkadaşın da katıldığını belirtmek isterim.
Son olarak bir soru: Sence Türkiye'deki sol partiler arasında en çok üniformalı üyesi olan parti hangisidir?
Ya da, sen hiç hakim sınıfların silahlı kuvvetleri içinde örgütlenmeden iktidara gelebilmiş bir Asya ülkesi devrimci partisi biliyor musun sevgili Doğan?
Devrimci Parti "İŞLER YOLUNDA GİDERKEN" kimsenin umurunda değildir. Devrimciler "TARİHİN PUSUSUNA YATAR" ve toplum kör çıkmazlara girdiğinde HATIRLANIR...... İşte ülkemizin bu çıkmazında da AYDINLIKÇILAR tarihi görevlerini yerine getireceklerdir. Ne kadar çok devrimci kadro ile birleşebilirsek halklarımıza karşı görevlerimizi o kadar iyi yaparız.
Saygılar
Mehmet K.
>Merhaba,
>Bundan yıllar önce Aziz Nesin "Halkımızın %80'i aptal" demişti. Bunun gerekçelerini anlatırken de, yaşanan bunca baskı ve sömürü ortamından söz ediyordu. Bütün bunlara karşı çıkmadığına göre halk aptal olmalı idi.
>Bazen internet ortamında da bazı arkadaşlarımız, halkı aptal yerine koyan ve hatta başka ifadelerle de aşağılayan ifadeler kullanıyorlar. Bunlara karşı çıktığınızda da hemen Aziz Nesin'i örnek gösteriyorlar.
>Oysa ben aynı kanıda değilim.
>Yaşadığımız son ekonomik kriz de bu aptal teorilerine kaynaklık edebilecek bazı verilerle dolu. Nijerya halkı bile, IMF politikalarına isyan etti; Arjantin'de bile şunlar şunlar oldu; Filipinler'de bile bunlar bunlar oldu...Bu yoldaki sözler, pek yazılı yada görsel basına yansımasa bile özel konuşmalarda, dile getiriliyor.
>1-) Halkın mevcut baskı ve sömürü politikaları karşısındaki tutumunu değerlendirirken, 12 Eylül'ün halkımızın ( ve bizim ) üzerindeki etkileri göz ardı edilmemelidir.
>Gerçekten de 12 Eylül'den çok önce Türkiye halkı kendi haklarını almak üzere etkin bir mücadeleye girişmişti. 1960'ların özellikle ikinci yarısında başlayan bu süreç, 1980'de oldukça baskılı bir süreçle noktalandı. Yaklaşık 1 milyon insan gözaltına alındı. ( O zamanlar gözaltı süresi 90 gündü. ) Bırakın Sol'u, siyasetle ilgilenmek bile başlı başına hainlik olarak görüldü. Herkes verilenle yetinmeli ve gıkını çıkarmamalı idi. Eğer hakkını aramaya yeltenen olursa, bedelinin nasıl ödetileceği, uygulamalı olarak gösteriliyordu.
>Daha sonra "demokrasiye" geçildi. Bu demokrasinin çerçevesini de 12 Eylül faşist generallerinin yazdırdığı malum anayasa çiziyordu. Bu anayasaya göre, halkın örneğin sendikal özgürlüğü vardı ama... Her şey ama'dan sonra geliyordu. O kadar çok ama vardı ki, ilk paragrafta tanımlanan özgürlüğün içi sonraki paragraflarda boşaltılıyordu. ( Bu nedenle bazı anayasa hukukçuları, mevcut anayasaya "ancak'lı, ama'lı anayasa" derler. )
>Oysa bir avuç sermayedar karşısında, halkın en önemli gücü "sayıca çok olmaktır". Bu çokluk ancak örgütlü olabildiğinde gerçekten bir güç olabilir. Bu örgütlü güç, "üretimden gelen gücü" de doğru kullanabildiğinde, halka karşı uygulamalara gidebilmek, halka karşı politik tavırlar alabilmek o kadar kolay olmaz.
>12 Eylül döneminde çizilen çerçeve ile halkın kendi örgütlerinin işlevselliği kaybedilmiştir. Yaşanan bir çok sıkıntının bir nedeni de budur.
>Bazılarını her zaman aldatabilirsiniz. Herkesi bazen aldatabilirsiniz. Ama herkesi her zaman aldatamazsınız !
>
>2-) Bugün de halkın yaşanan sorunlardan habersiz olduğunu düşünmek yanlıştır. Çünkü sorunları yaşayan zaten halktır. Yani biziz. Siyasi sorunlar gökyüzünde uzak bir yerlerdeki sorunlar değildir. Onlar, bizim içinde bulunduğumuz ortamda yaşadığımız sorunlardır. ( örneğin bugünlerde Mart sonuna dek vergi vermek zorunda kalan esnaf, nasıl sorunlardan habersiz olarak nitelenebilir ? )
>3-) Halktan yana bir siyasetin geliştirilmesi öncelikle Sol'un işidir. Ancak Sol da, ne ideolojik çerçeve ne de politik çerçeve olarak ( ve doğal olarak örgütsel açıdan da ) bu görevi yerine getirebilecek yetkinlikten uzak görünüyor. Türkiye'nin son 20 yılına bakanlar, bir ülkede Sol olmayınca o ülke ne hale gelebilir, bunu çok net görebilirler. Durumun bu hale gelmesinde suçu sadece 12 Eylülcülere atamayız. Bu ülkenin solcularının da kendi üstlerine düşen görevleri yetkinlikle yapamadıkları ortada. Yaşanan süreçlerden hiç ders alınmadığı, değişen koşullara uygun etkili bir örgütlenme ve politikalar geliştirilemediği ortada. ( Örneğin 12 Eylül'ü onaylayan tek "sosyalist" örgüt olma şerefine sahip olan Aydınlık çizgisi, hala Sol'um diye ortalıkta gezinebiliyor ! Gezinmek neyse de, örneğin Mehmet K. gibi arkadaşlar hala sosyalizm adına orada "siyaset yapabiliyorlar". )
>4-) Sonuç olarak,
>a-) Türkiye halkı sorunlarının farkındadır. Aranılan çözümdür.
>b-) Halkın örgütlenme olanakları olağanüstü derecede kısıtlanmıştır.
>c-) Bu haliyle Sol'un Türkiye halkına bir çözüm seçeneği olarak ortaya çıkabilmesi olanaksızdır.
>5-) Öyleyse ne yapmalı ?
>Bu sorunun bir solcu olarak benim için tek yanıtı var :
>( Yukarıdaki üç sorunun yanıtını da aynı anda gündeme alabilecek şekilde ) Devrime kendimizden başlamalı !
>Selamlar
>Doğan Arkadaş
>