Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

Des-informasyoncu AYDINLIK ve yeni marifetleri


[ Forum ]


Makale yazari: Roja Berfin Tarih, gün ve saat : 29. Mart 2001 03:46:21:

Ragıp ZARAKOLU

Mülheim. Bu küçük Alman kentinde ilginç bir
tartışma izledik. Başlık:

"Tarihin Ağır Yükü: Türk-Ermeni Diyaloğu
Doğrultusunda Bir Girişim".

Toplantıya ev sahipliği yapan Evangelische
Akademi, düzenleyen ise Alman-Ermeni
Toplumu ve Alman-Türk İnsan ve Toplumsal
Bilimler Değişim Birliği. Yani Almanya'da
yaşayan Ermeni ve Türk kökenli toplum bilimcilerin yer aldığı iki
oluşum...

Toplantı soykırım oldu mu, olmadı mı gibi tarafların katılaştığı bir
alanda değil, dönemin değişik açılardan irdelenip kavranması
doğrultusunda şekillenmiş. Bu, akademik içerikli tebliğlerin
iceriğinde de yansıyor.

Ama ne gezer... Hürriyet başta olmak üzere, Almanya'da
yayınlanan bütün Türkiye basını Cihat, yani bir çeşit kutsal savaş
açıyor. Ortak başlık: Şer Cephesi! Hürriyet Almanya baskısı
"Diyalog Tuzağı" diye başlık atıyor.

Toplantıya Türkiye'den katılanlar doğrudan hedef haline
getiriliyorlar.

"Hain" ilan ediliyorlar, "entel" diye aşağılanıyorlar. Tek bir
merkezden koordine bir kampanya yürütülüyor. Bir içerde görevli
olanlar var, bir de kapı önünde bekleyenler...

Ama Hürriyet'in manşetlerle yürüttüğü 4 günlük kampanyaya
oranla, kapıda bekleyen tam bir azınlık... Toplantı dağıldıktan
sonra içeriye sarkık bıyıklı küçük bir grup dalıyor. Orada toplantıyı
izleyen bir kaç konsolosluk görevlisi, "Ne yapıyorsunuz, yine
Barbar Türk mü dedirtmek mi istiyorsunuz" diyerek, alelacele
dışarı çıkarıyorlar.

"Merkezi" kampanyanın Türkiye ayağını ise malum Aydınlık
oluşturuyor.

Aydınlık 10 ay önce Paris'te yapılan benzeri bir diyalog
toplantısına katılanları ön kapağa taşıyarak onurlandırıyor.
Aydınlık manşette, bu toplantının tutanaklarını 10 ay sonra "büyük
gazetecilik başarısı" ile ele geçirdiğini ilan ediyor. Ama haber
metninde ise, bu metinlerin kendilerine toplantıyı düzenleyen
kuruluş tarafından sağlandığını itiraf ediyor. Oysa başka misyon
yerine gerçek anlamda gazetecilik misyonu yapsalardı, bu

metinleri toplantı sırasında edinirlerdi. Çünkü toplantının tebliğleri,
üç dilde düzenlenmiş dosyalarla gerek basına gerek Türkiye
Elçiliği çalışanları dahil tüm katılanlara sunulmuştu.

Ama niyet başka olduğu için, bütün bunları anlatmanın bir önemi
yok. Ama Aydınlık, kıyıcı ittihat komitelerini "devrimci" ilan
ederek, "devrimci" adını da kirletiyor.

Bu konuda bilimsel dürüstlük, nesnellik içeren çalışmaları
nedeniyle Dr. Taner Akçam'ın çoktan beri "andıçlandığı" biliniyor.
Zaten özel bir andıçla, Yeni Binyıl'daki yazıları kestirildi. Ama bu
gazetenin de ömrü pek uzun olmadı! Hürriyet'in Almanya baskısı,
bilim kadını Dr. Tessa Hoffmann'a yönelttiği temel 12 yalandan
dolayı mahkum oldu ama anlaşılan ırkçı ve kışkırtıcı yayınlardan
vazgeçmesi için daha fazla mahkumiyet kararı gerekiyor.

Evet, Türk basını ne yazık ki, ne sunulan tebliğlerin içeriğini
aktardı, ne görevli "sorucular" anlatılanları dinleyip anladı.
Toplantının akademik olan ve olmayan gerçek dinleyicileri ise,
sabırla, bu kişilerin cehaletten gelme cesaretine şaşırarak, ama
daha çok da acıyarak tahammül gösterdiler.

Ne kadar umutsuz olsa da, diyaloğun önünü başka türlü açmak
mümkün değil. İstenen zaten bir provokasyonla insanların diyalog
ortamına girmelerini engellemekti. Sonuç olarak, bu toplantıda,
"soykırım olmadığı", "asıl Ermenilerin Türkleri kestiğine", ya da
"Ermeniler'in kesilmeyi hakettiğine" ilişkin tezlerde kendini ifade
etti. Hatta resmi görüşleri yansıtan bir stand da açıldı. Böylece
bunlar bir monolog anlamı taşısa bile, "zengin" katılımlı, diyalog
karşıtlarının bile kendini ifade ettiği bir platform, ya da forum oldu
Evangelische Akademie salonları.

Ama sözde basının kışkırtması dört gün boyunca dinmedi, çünkü
istedikleri provokasyon ortamı her şeye karşın oluşmadı. Çünkü
artık Avrupa'daki Türkiyeliler bu tür ırkçı, kaba milliyetçi ajitasyon
karşısında bir çeşit bağışıklık kazandı.

Media bunu yapmaya değer bulmadığına göre, toplantının konu
başlıklarını merak eden okurlarımızı bilgilendirelim: Prof. Dr. Halil
Berktay, "1915-1918 Yılları Arasındaki Olayların Ön Tarihi:
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki İç Gelişmeler" adlı bir tebliğ sundu.
Berktay, toplantı süresince, bu dönemin tarihsel, siyasal
koşullarını anlamanın önemini vurguladı. Amerika'dan gelen Prof.

Dr. Richard Hovannisian, aynı dönemi "Uluslararası Politika ve

Avrupa'daki Güç Dengeleri" bakımından ele aldı. Özellikle Balkan
tarihi üzerindeki uzmanlığı ile tanınan Prof. Dr. Fikret Adanır,
Balkan savaşlarının yarattığı muhacirlik olgusundan sonraki
dönemde "Tehcir, Kıyım ve Zorla Kimlik Değiştirme" olgusunu
değerlendirdi. Amerika'dan gelen sözlü tarih çalışmaları ile tanınan
Lorna Touryan Miller, yaşlılarla yaptığı çalışma temelinde
"Yoketmeciliğin Yarattığı Travmaları" değerlendirdi. Dr. Taner
Akçam'ın ilginç sunumu ise, "Türk Tarafındaki İnkarcılığın
Nedenleri" üstünde yoğunlaşıyordu. Gazeteci Rıdvan Akar, ilgiyle
izlenen sunumunda, "Daha Sonraki Dönemde Türkiye'de
Azınlıklara Yönelik Politikalar" temasını ele aldı.

Prof. Dr. Otto Luchterhand'ın sunumu, "Türk-Ermeni Çatışmasında
Almanlar'ın Rolü" temasını işledi. Erivan'dan gelen tarih doktoru
Agop Çakıryan, "Çözülmemiş Tarihin Türkiye Cumhuriyeti ile
Ermenistan Cumhuriyeti Arasındaki İlişkilerde Oynadığı Rol"e
değindi. Bu sunumları herkesin katıldığı genel bir tartışma izledi.

Her şeye karşın yararlı bir buluşma oldu. Ermeni-Türk İş
Geliştirme Konseyi Eş Başkanı Kaan Soypak, geleceğe yönelik
olarak oldukça iyimserdi ve bu toplantının iki tarafın da dışişleri
tarafından destek gördüğünü söyledi.

Peki dışardaki "fırtına" neydi? Ulusal Güvenlik Konsepti
çerçevesinde, "Ermeni Soykırımı" tezi, acil "tehditler" listesine
alınmıştı. Bazı çevrelere göre, bu Alman Parlamentosu'nun, "1915
Olayında Almanya'nın Sorumluluğunun" kabul edilmesi
doğrultusunda atılmasından korkuluyor, bundan cayılması için bir
baskı oluşturulmaya çalışılıyordu. Bütün bu tantananın, abartılı
tepkilerin, hakaretlerin asıl sebebi bu "korku" idi.

Çünkü 1. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Türkiye'sinin partneri
olan Almanya, yaşanan trajedide kendi payından dolayı özür
dilerse, bizimkiler ne yapacaktı.







Cevaplar:


[ Forum ]