ÖDP Üzerine - 1 ( Bazı saptamalar )
[ Serbest kursu ] Makale yazari: Doğan Arkadaş Tarih, gün ve saat : 15. Ocak 2001 15:18:04:
Su yaziya cevaben: ÖDP Üzerine - 1 ( Kuruluş günleri ) makale yazari: Doğan Arkadaş Tarih, gün ve saat : 15. Ocak 2001 13:22:40:
Merhaba,
Kuruluş günlerine devam ediyorum...Tartışmalarda benim savunduğum görüş şuydu.
Ülkede yoğun bir baskı ve sömürü ortamı vardı. Kriz denen şeyden halka yansıyanlar bunlardı. Ancak kriz sermaye kesimlerini de rahatsız ediyordu. Ancak onların rahatsızlıklarını da temsil edebilecek bir siyasi oluşum yok gibi görünüyordu. Mevcut sermaye partileri de birer kağıt parti haline dönüşmüşlerdi.
Bizim bu ülkenin solcuları olarak temel derdimiz halkın ülkenin kaderine hakim kılınması olmalı idi. Ancak bu da mevcut Sol yapılarla sürdürülemezdi. Kimse kimsenin elini tutmadı. Doğru olduğunu düşünenler kendi inançlarının gereğini yerine getirdiler ve hangi noktada olduğumuz ortada.
Ban akalırsa asıl sorun, "ülkede sol bir siyasi programın" olmaması idi. Geniş kitlelere mal olmuş, onların kendi etkinliklerinin üzerinden gelişmiş bir siyasal program yoktu. Program adı altında sunulanlar ise, bazı entellektüellerin yada dar bir çevrenin ürünü idiler.
Öyleyse temel görev, devrimci bir siyasal programın yaratılması idi. Böyle bir program da ancak kitlelerin kendi eseri olabileceğine göre, kitlelere açık, onların siyasal faaliyetlerini kendisine esas alan bir örgütlenme ve çalışma tarzı benimsenmeliydi. İllegal örgütlerin, militanları kendisine esas almış örgütlerin bu süreçte hiç bir şansı yoktu. Ülkedeki ilerici, çağdaş, demokrat, sosyal demokrat, sosyalist vb bütün potansiyellerinin bu hedefe göre bir araya getirilmesi ve ülkede halktan yana demokratik bir yapılanmanın köşe taşları ortaya çıkarılmalıydı. Bu da dayatmacı bir anlayış yerine halkın kendi özgücü ile olmalı idi.
Soyut düzeyde nasıl bir Türkiye istediğimizi biliyorduk ama onu somut biçimde ifade etmekte yetersizdik. ( Bütün Sol için söylüyorum. ) Bazı sol gruplar soyut sloganlarla kendilerini ifade ediyorlardı ama soyut sloganlar olsa olsa soyut konuları kendisine referans almış kişileri etkileyebilirdi. Üstelik solcuların halka kendi düzenlerini dayatmak gibi bir anlayışı olamazdı. Öyle bir yapı yaratılmalı idi ki kitleler kendisini bu örgütte ifade edebilmeli ve süreç içinde bu ifadeler bir siyasi programa dönüşebilmeli idi.
Nitekim 1960'lı yıllar biraz "ne yapmalı" 1970'lerse "nasıl yapmalı" sorularına verilen yanıtlara göre şekillenmişti. MDD-SD tartışmaları ne yapmalı'nın, Devrimci Yol'sa nasıl yapmalı'nın yanıtı olmuşlardı. Dolayısıyla program açısından bir anlamda 1960'ların başına dönmüştük. Ortada örneğin "suni dengeden" söz etmenin bir anlamı yoktu.
Bu görüşler, benim bulunduğum (coğrafi) çevrede kabul gören saptamalardı.
Halktan yana bir siyasi programın yaratılması sadece ÖDP'nin değil, bütün sendikaların, derneklerin vb. de katılımı ile olabilecek bir şeydi. Tek başına ÖDP ne becerebilirdi ki ?
Bize yönelen bir yığın eleştiri vardı. Kimileri yasalcılıkla suçluyorlar, kimileri eski örgütü ihya etmekle, kimisi reformistlikle, vb. Devlet böyle bir şeye izin verir miydi ? HADEP'i görüyorduk işte. Reformist birparti ise 1970'lerde CHP'nin durumuna düşmez miydi ? Bu CHP'yi bölmek değil miydi ? Yasallığı meşrulaştırmak ve kitleleri pasifizme yöneltmez miydi ? Kesin bir "likiditasyonla" sonuçlanacaktı. Nerde idi, devrim yapma iddiaları ?
Oysa biz bunları çok fazla dikkate almadık. Hepsinin yanıtı vardı. Bizce asıl sorun iki noktada toplanıyordu.Birincisi bizim dışımızda , kitlelerin içinde bulunduğu somut durumdu. İnsanların geçim derdi dışında bir derdi kalmamıştı. Bizim de derdimiz asıl olarak geçim derdini çözmekti evet ama insanlar çalışmaktan iş dışında başka konulara zaman ayıramaz durumda idiler. Başka konu dediğim, geçim derdinin dışında değildir. İnsanlar geçim derdini çözmenin aynı zamanda siyasal bir faaliyet de olduğunun farkıda olsalar bile, bu çalışmayı yürütecek durumları yoktu. Öyleyse kitlelerin katılımı ile kendi sorunlarını çözmesi, bunun siyasal bir talep olarak öne sürülmesi olanaksız gibi bir şeydi. Bizim çalışmalarımızda karşılacağımız temel güçlük buydu. Bunun yanıtı da kitaplarda yoktu. Deneyerek ve sınayarak bu sorunu aşacaktık.
İkincisi ise bizle ilgili idi. Yani Sol'la. Ülke solu 1960'larda şekillenmiş, 1970'leri yaşamış ve bugünlere gelmişti. Yaşanan 12 Eylül süreci ve SSCB'nin çöküşünün yarattığı etkiler sözkonusu idi. Sıradan bir konunun tartışılması bile hızla militarist ve elitist bir noktaya sürükleniyordu. En basit bir konu bile ideolojik bir tartışmaya dönüşüyor ve tarih, felsefe, sosyoloji, teori konunun içine giriyordu. Eylem biçimlerinin bir çoğu, iç savaş dönemine özgü şeylerdi. Sanki tarih geçmişte bir yerlerde durmuş ve olduğu yerde çürümeye başlamıştı. Halka devrimci siyaset adına sunulanlar da işte bu çürümüş anlayışlardı. Bu sağlıksız kültür ÖDP'yi de kendine benzetemez miydi ? ÖDP nasıl olacaktı da, hem bu sağlıksız kültürü yaratan insanlarca kurulacak ama farklı bir şey yapacaktı. Biz bu kaygımızın aslında aynı zamanda en güçlü güvence olduğunu düşünüyorduk. Bu, kararlarla, tüzüklerle yaratılabilecek birşey değildi. Biz bu kaygıyı taşırsak, süreç olumlu bir noktaya evrilebilirdi.
Kimse adına konuşmuyorum. Ben bu dugu ve düşüncelerle sürecin içinde yer aldım ve bu görüşlerimi de sürekli ifade ettim. Büyük ölçüde de kabul gördüğünü biliyorum. Ancak sanırım nasıl burjuva medyası varsa, sol bir medya da var. Sol medyada çok başka şeyler yazıyordu. Ama biz gerek ilçe, gerek il ve gerekse Türkiye meclisinde bunları konuşuyorduk.
Ülkenin dört bir yanından gelen insanların bizlerle aynı kaygıları paylaştığını görmek çok sevindirici bir olaydı. Ve güzel olanı şu idi ki, bu asla Devrimci Yol meselesi falan değildi. Hatta sosyalistlerin meselesi de değildi. Yapılan çalışma ülkede bulunan ulaşabildiğimiz bütün solcu , ilerici, demokrat, çağdaşlığı savunan, vb. insanlarda etki yaratıyordu. Biz gelişmekte olduğumuzu görüyor ve bu yaptyıklarımıza bir kat daha hırsla sarılmamızı sağlıyordu.Halka dayatılan yapay gündemleri aşacaktık. Asıl olan emekçi halkımızın dirliği esenliği idi. Ülkenin bütün kaynakları bu halkın çıkarları için harcanacak, ülkenin güvenliği bu halkın güvenliği olarak anlaşılacak, hastaneler, okullar, sosyal güvenlik vb. alanlarında emekçi halkımızın çıkarlarına hizmet eden bir yapı kurulacaktı. Dindar yada dinsiz, alevi yada sunni, Kürt yada Türk, yaşlı yada genç, kadın yada erkek... emekçi halkımızın özgürlük ve dayanışma özlemleri ancak böyle gerçek olabilirdi. Çünkü bu sıkıntılar hepimizin yaşadığı şeylerdi.
Ancak bir süre sonra Sol medyada "birleşme" konulu tartışmalar yapılmaya başlandı....BSP ( Birleşik Sosyalist Parti ) GBK ile birleşmek istiyordu. GBK adına yazanlar da buna soğuk bakmıyorlardı.
( Sonrası başka yazıya .... )