Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

ÖDP Üzerine - 1 ( Anılar-1 )


[ Serbest kursu ]


Makale yazari: Doğan Arkadaş Tarih, gün ve saat : 15. Ocak 2001 14:04:09:

Su yaziya cevaben: ÖDP Üzerine - 1 ( Kuruluş günleri ) makale yazari: Doğan Arkadaş Tarih, gün ve saat : 15. Ocak 2001 13:22:40:

Merhaba,
İzninizle devam ediyorum.

Kitle çalışması bence politik bir kişiyi en çok olgunlaştıran etkendir. Kişisel deneyimim şudur ki, bir kişi ne kadar çok soyut konuşuyor ve hele ki devrimcilik adına "sallıyorsa", o kişi o kadar çalışmanın dışındadır. Bu, "soyut konuşmayalım" anlamına gelmesin. Ama pratikten uzak birinin söyleminden anlarsınız. Demek istediğim bu. Politika yapmanın, bir kitle çalışması yapmanın zorluğunu, yaşamayan bilemez.

Bir arkadaşımız vardı. Entellektüel biri sayılabilirdi. Marksizmin bütün felsefi dayanaklarını, kapsamını, sosyalizmin bütün tarihini, mevcut post modernizm tartışmaları gibi, nerde ne kadar tarihsel yada soyut konu varsa biliyordu.
En sıradan bir öneride bile, ona söz verildiğinde, uzun uzun teorik analizler yapıyor, bilmem kaçıncı enternasyoneldeki bilmem nenin tutumunu anlatıyor, oradan termodinamiğin bilmem kaçıncı kanunu gibi yerlere geçiyor ve sonra somut konu ile ilgili tek laf etmeden lafı bağlıyordu.
Biz, yani pratik çalışmanın gereğine daha çok inanlardan bir kaçı, bu arkadaşı bir ev toplantısına götürme kararı aldık. Eğer ev toplantılarında siyasetin asıl özneleri ile karşılaşırsa, daha somut noktalardan hareket eder diye düşünüyorduk. Beraber bir eve gittik. Yaklaşık 40 kişi vardı. Sohbet başladı. Biz, "toplantılarda biz az konuşalım, soru sorulmadıkça gereksiz konulara girmeyelim" gibi kararlar almıştık. Bir ara söz ona geldi. Sözün ondan "gitmesi", yaklaşık 1 saati buldu ! Bu bir saat içinde arkadaşımız hangi konulara değinmedi ki ! Söylenen bir sözü çok "Habermasçı" buluyor, biri bir laf etse "Laclau'nun tezleri bilmem nerde çürütülmüştür" diye karşı çıkıyor, biri bir şey eklese "Gramsci'ci yorumlarla bir yere varılamayacağını" vb. falan anlatıyordu.
Böyle durumlarda insanlarda gözlemlediğim şey şu. Adamın evine gitmişsin. Sen bir misafirsin. Bu nedenle geleneksel konukseverlik gösteriliyor. Ama insanlar size not da veriyor. Senden hiç umut yoksa, sadece başını sallayıp, arasıra "yeni bir çay alır mısın", "sigara?" demekle yetiniyorlar. Sonra sen de "kitleye bilinç taşımanın" gururu ile toplantıdan çıkıyorsun ! Tabii burda bilinç denen şey, sosyalizmin tarihini, Marksist felsefeyi vb. bilmekle eş anlamlı. Yoksa tabii ki bence "bilinç" bu değil.
O arkadaş da böyle yaptı. Zaman zaman biz, dinleyenlere sorular sorarak, asıl olarak onları sürece katmak istesek de , kısa bir iki cümle kurmasından sonra söz nasıl oluyorsa, aynı arkadaşa dönüyordu.
Böyle durumlarda bir diğer gözlemim de, katılımcıların "yanlış bir şey söylerim de, sonra eleştiri konusu olurum" düşüncesidir. "Bunlar büyük adamlar, okumuşlar, en iyisi susmalı" tavrıdır. Bu nedenle genelde susulur.
Bu bizim gerek meclis toplantılarında gerekse ev/kahve toplantılarında aşmaya çalıştığımız bir şeydi. Bir ölçüde de aşıyorduk da. Ama o arkadaşın geldiği toplantıda bu olamamıştı.
Ama biz en azından, bunca okumuş olduğuna göre, kendisi durumu görüyordur diye düşündük. Pozitif düşünemekte yarar vardı.
Sonra arkadaşı bir toplantıya daha götürdük. Orada da benzer bir durum oldu. Yoksulluğun diz boyu olduğu, insanların temel derdinin geçim, okul, kira vb. olduğu yerde arkadaşımız uzun uzun felsefe tarih vb. konuşuyordu. ( Çalıştığımız ilçe ağırlıkla gecekondu bölgesi idi. İlçenin % 92'si gecekondu sınıfında kabul ediliyordu. )

Kesinlikle entellektüel çabayı yadsıyor değilim. Bir siyasi harekette entellektüeller bulunur ve hele ki Sol'da mutlaka bulunmalıdır. Sorun politika yapayım derken entellektüelizm yapmak yada partide entellektüellerden başkalarının bulunmamasıdır. Tabii ki, bir yüzde vermek doğru olmaz ama konunun anlaşılması bakımından, diyelim partinin yönetiminde % 1 entellektüeller bulunur da, geriye kalanlar "politikacılar" olur.
Benim gözlemim, daha uzun bir süre, Sol saflarda "Terzi" Fikri'ler olmayacağıdır. Karamsar bir ifade ama bence durum bu.
Sonra o arkadaşı üçüncü bir toplantıya çağırdık. Bana söylediğini anımsıyorum. "Ya Doğan" dedi, "ben bu ev toplantıları işini yapamıyorum. Siz gidin. Belki sonra gelirim."
Bir daha da o arkadaşı evlerde, kahvelerde, sokaklarda göremedik.
Ama sık sık, "derin analizlerini" dergilerde okuyoruz.
Tabii ki kendisini bundan dolayı yadırgamadık. Herkes sunabileceği katkıyı sunmalıdır. Onun katkısı da entellektüel birikimi olacak ise, buna neden hayır diyelim ki ? Konuyu böyle değerlendirdiğimiz için kendisine karşı bir olumsuz duygu ve tavır içinde olmadık. Şimdi kendisi, ÖDP'nin üst düzey yöneticilerinden biri. Parti politikalarının belirlenmesinde sesi çıkıyor sıklıkla. Belki o günlerden kalan bir önyargıdır ama en azından ben artık kendisi hakkında şunu biliyorum, analizlerinin bir çoğunda sadece "formel mantık" var. O sözcüğü alıp yerine bu sözcüğü koyuyor, bir sözcüğü alıp, tarihte başka yere koyuyor. vb. Onun için siyasal çalışma, bu şekilde sürüyor. Bugün sorun olan şeyleri tespit etmek için elinden geleni yaptığına eminim. Ama soruları için baktığı yer, kitleler değil kitaplar. Oysa kitaplarda çok az yanıt vardır.

Çok uzatıyorum ama Vaner arkadaş damarıma bastı. :-))) Dinlerseniz sevinirim.







Cevaplar:


[ Serbest kursu ]