Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

ÖDP üzerine- İlahi Demir, çok ömürsün !


[ Serbest kursu ]


Makale yazari: Doğan Arkadaş Tarih, gün ve saat : 03. Ocak 2001 16:12:22:

Su yaziya cevaben: ÖDP ve Medya Üzerine Öylesine Düşünceler makale yazari: Demir Küçükaydın ( aktarma ) Tarih, gün ve saat : 03. Ocak 2001 16:09:32:

Merhaba,
Bu da benim Demir'in forumunda kendisine verdiğim yanıt.


Merhaba,
"Ödp üzerine ipe sapa gelmez görüşler" konulu bir yarışma yapılsaydı eğer, eminim ki Demir burada birinciliği alırdı ! (Ve sonraki yıllarda da en azından ilk üçe oynardı. ) Bence yukarıdaki yazı bu yarışmada derece alacak yazılardan biri
olarak örnek oluşturuyor.
1-) ÖDP'ninmedyada yer alması ....
ÖDP kendi siyasal örgütlenmesini medya üzerinden kurrgulamamıştır. Siyasal faaliyetlerini medyada yer almak amacı ile örgütlememiştir. ÖDP'nin medyada yer alması, medyanın ilgi göstermesi ile açıklanabilir. Medyanın neden ÖDP'ye neden böyle bir ilgi gösterdiği, ÖDP nin yanıtlaması gereken bir soru değildir.
ÖDP medyada yer almaktan suçluluk da duymamaktadır. 30.000 üyesi olan ÖDP de tek bir kişi bile, siyasaş eylem
önerilerini nasıl medyatik oluruz kaygısı ile ortaya koymamıştır.
Demir'in ÖDP'yi medyatik olmakla suçlaması anlaşılır gibi değil. ÖDP ne deseydi yani, " ey medya ben medyatik
olmak istemiyorum, beni yayınlamayın" mı deseydi ?
Kaldı ki medyada yer aldığı haliyle ÖDP siyasetin renkli bir figüranı olduğunu izlenimi verilmiştir. Oysa ÖDP
medyada yazılı olandan çok farklı bir örgüttür. DSemir arkadaş sanırım medyanın ÖDP ile ilgili yanlış
değerlendirmelerinden etkilenmiş görünüyor.

2-) Baraj konusu ...
Bu baraj konusu gereğinden fazla abartılanbir konu. Demir de hemen atlamış.
Seçim döneminde olumlu anlamda çok hoş sahneler yaşandı. Önemli sayıda insan topluluğu ile iletişim kuruldu. Bazı
arkadaşlar bunu barajı aşarız şeklinde değerlendirmiş olabilir. Bunun kalkıp da eleştiri konusu yapmak niye ? Bula
bula bunu mu buldunuz eleştiri için. ( Oysa gerçekten ÖDP nin eleştiriye ihtiyacı var )
3-) ÖDP nin politikalarını belirleyenlerin 1960 ların kuşağının oluşu ...
Bunu da anlamak mümkün değil. ÖDP'nin politikaları 1900 lerin ve hatta 1800 lerin yada 2000 lerin kuşakları
tarafından mı belirlenmeliydi ? Mesela ÖDp işe önce yaşı 100'ü geçmiş ihtiyarlardan yada 10 yaşın altındaki
bebelerden mi başlamalıydı ? Bunda garipsenecek olannedir ?
4-) ÖDP'nin Türk partisi oluşu ...
Demir arkadaş ÖDP'yi Türk partisi olarak görüyor. ÖDP'nin Kürt hareketinden uzak duruşunun nedeni buymuş !
ÖDP nin Türk partisi olma gibi bir derdi yoktur. ÖDP etnik ve milliyetçi temelde örgütlenmeyi red eder. ÖDP'nin
yaygın kesimlerinde Kürt hareketine uzak durulmasının temel nedeni budur.
ÖDP içinde bir çok Türk olduğu gibi, bir çok Kürt de vardır. hatta Demir haberdar mı bilmem ama , ÖDP de bir çok
Laz, Çerkes, Ermeni, Gürcü, Pomak, Çingene vb arkadaşlar da vardır.
ÖDP bu ülkede bulunan her etnik/ulusal kimliğin kültürel-demokratik haklarının geliştirilmesi gereğini savunur. Bunu
savunurken herhangi bir etnik/ulusal kimliğe öncelik tanımaz. ÖDP bu anlayışı, özgürlük mücadelesinin bir parçası
olarak ele alır. Yoksa ulusal mücadelenin bir parçası olarak değil.
Demir Arkadaşa APO'nun savunmasını iyi okumasını öneririm. Hz. Apo bir şeyler anlamış ama yine yanlış anlamış.
Olsun, Demir gibi arkadaşlar için bir alfabe kitabı olarak yeterli olabilir.
5-) Türklerin üst sınıf olduğu iddiası ...
Demir arkadaşa "el insaf" yani. ( Aslında bu iddiayı okuyunca aklıma ilk geleni yazmadım ! )
Anlaşılan Demir arkadaş İsmet Berkan'ı dahi iyi okumamış. Bu ülkede çok büyük bir çoğunluk 5. sınıf vatandaştır.
Zaten ÖDP nin derdi de bu 5. sınıf vatandaşları 1. sınıf vatandaş yapmaktır. ( Literatürde bu 5. sınıf vatandaşlara
"halk" deniyor, bizim literatürde derdimize de "halk iktidarı" deniyor. Demir bu sözcükleri unuttu ise, işe TDK
sözlüğünde halkın ne demek olduğunu okumakla başlamalıdır. )
Türkler üst sınıfmış ! Geride kalanlar da Kürtler olsa gerek ! Böylece "sınıfsal olanla ulusal olanı yaratıcı bir şekilde
birleştirmiş" oluyorlar ! Yıllardır bu yaratıcılığı göstermeye çalıştı arkadaşlar ama olmayınca hayat onları mı
bekleyecek, hemen birleştiriverdi ! İyi de siz ne işe yararsınız o zaman ? Yoksa "sınıfsal olanla ulusal olanı
birleştirmek" böyle bir şeydi de bizim mi haberimiz yok.
Milliyetçi bakış açısı işte böyle bir şeydir. Kafanızı bir kez milliyetçi kompartmanlara böldünüz mü, her şeye milliyetçi
gözle bakarsınız. İşin tuhafı arada sınıf mınıf gibi laflar dolaşması. ( "nasyonal sosyalizm" dedikleri bu mu yoksa ? )
6-) Refah ve HADEP ...
Refah Partisi dinsel ayrımcılığı esas alarak örgütlenmiş bir partidir. HADEP de Kürt milliyetçi partisidir.
ÖDP her türlü etnik dinsel ayrımcılığı red eder. ( Başka ayrımıcılıkları da red eder ama konu bunlar değil)
ÖDP belirli bir etnik yada ulusal kimliğin partisi değildir. Türkiye'de yaşayan hiç bir kimliği de diğerinden üstün
görmemektedir. ÖDP Türkiye emekçi halklarının çıkarlarını esas alan politikaları izlemeye çalışan bir partidir.
Bu ülkede yapılan bir yanlış, ülkenin etnik -kültürel zenginliğine bir ıulusal kimliğin dayatılması olmuştur. Bunun
panzehiri başka bir ulusal kimliğin de dayatılması olamaz.
7-) ÖDP politikaları ve miting ...
ÖDP politikalarına yönelik değişik eleştiriler okuyoruz. Örneğin Kongre sonrası Kurtuluş dergisinde kongre sonrası
ÖDP de devrimci reformist ayrışmasının tamamlandığı yolunda yazılar yayınlandı.
Aslında ÖDP'nin ( ve genel olarak Sol'un ) en önemli sorunu, halkın temel sorunlarının çözümüne yönelik
politikalarının olmamasıdır.
ÖDP nin ( ve Sol'un ) ülkenin ekonomik yapısına, enflasyona, işsizliğe, gelir dağılımına, eğitim sorununa, sağlık
sistemine, sosyal güvenliğe, kentlerin altyapı sorunlarına, uluslararası ilişkilerine, dış politika sorunların vb yönelik
politikaları yoktur.
Düşünün ki yoksulluk bu ülkede Dünya Bankası'nın yada MHP nin üzerinde çalıştığı konular haline gelmiştir. (
Onların bu konuları nasıl ele aldığını tabii bilmiyoruz ) Bundan solcular olarak utanç duymamız gerekir.
Enflasyonu düşürmeyi amaçladığı söylenen IMF patentli son iktisat programının ne olduğu konusunda doğru dürüst bir
inceleme bile yoktur. ( KSD lilerin çıkardığı Kurtuluş dergisinin Mayıs 2000 sayısında Şaban İba imzalı "Her şey nisbi
istikrar için" başlıklı yazı harika idi. Neden böylesi teknik analizler içeren yazılar olmaz. Neden hepimiz "uçarız". Oysa
Türkiye'nin mevcut durumunu bilebilmek için bu tarz yazıların çoğalması gerekmez mi ? )
ÖDP nin politikasızlığı temel sorundur dedik. Yukarıda saydığımız konulara ilişkin yaklaşımların bazı ipuçları vardır
ama henüz bunlar politik seçenek düzeyine yükseltilememiştir. Demir arkadaşın sözünü ettiği "İşsizliğe ve Yoksuluğa
karşı Mitin" de bu politikasızlığı aşmak amacıyla ele alınan konulardan biri olarak örgütlenmiştir.İşsizlik ve yoksulluk
Türkiye halklarının yaşadığı en temel sorunlardan biri olarak görüldüğü için ele alınmıştır. Kuşrkusuz sorunlar bu
kadarla da bitmemektedir.
Demir Arkadaşımız bunu "politik gündem saptırma" olarak yorumluyor. Demir arkadaş haklıdır, bu tam bir politik
gündem saptırmadır ! Ve bu ülkede politik gündem er yada geç halktan yana sapacaktır !
ÖDP nin politikasız olduğuna ilişkin eleştirilerde haklılık payı var ama bu eleştiriyi yapanlardan eleştirinin gereğini de
yerine getirmelerini yani politik öneriler sunmalarını da bekleriz. Tabii devrimci siyaset yapıyoruz iddiası olanlardan.
Yoksa herkes her şeyi eleştirebilir ve eleştirdi diye de "seçeneğin nedir ortaya koy" demek gerekmez.
Politikanın olmadığı yerde nasıl devrimci-reformist ayrışması olur anlaşılır gibi değil. Kim sosyal güvenlikte neyi
savundu da reformist oldu, kim neyi savundu da devrimci oldu ? Eğitim sistemi üzerine kim ne önerdi de bu reformist
bir öneri oldu, bir diğeri devrimci oldu ? Bu kendi kuyruğumuzla uğraşmaktan başka bir şey değildir.
Tabii politikadan ülke sorunları üzerine atıp tutmayı anlıyorsak, devrimcilik reformistlik konusunda da atıp tutmanın
kime ne zararı olabilir ki, değil mi ?
Bırakın bu işleri de halkın somut sorunlarına somut analizler ve somut öneriler sunun.
SON SÖZ : 1980 li yılların sonunda Sovyetler Birliği'nin çöküşü ile birlikte Türkiye'nin de içinde bulunduğu bölgeyi
milliyetçi ve dinci siyasi hareketler kapladı. Liberalizmin ve onun sistemi olan kapitalizmin ve emperyalizmin her türlü
yıkıcılığına karşı insanlar yakınlarında bulabildikleri her türlü "dala" sarıldılar. Ama bu denize düşenin yılana
sarılmasından başka bir şey değildi. Bu anlayışın Balkanlara, Kafkasyaya ve Ortadoğuya getirdiği durum çok açık
görülüyor. PKK bu rüzgarn içinde gelişip serpilmiş milliyetçi bir harekettir. Zaten kitleselliğini 1980'lerin sonundan
itibaren kazanması da bu durumua çıklar.
Kuşkusuz salt milliyetçi hareketler var diye, ırkçılığa kayıyorlar diye halkların demokratik haklarının savunulmasından
vazgeçecek değiliz. Ama milliyetçi hareketlerle aramıza ( en azından ) sınır çekmek de doğru bir tavırdır. Bu nedenle
Kürt milliyetçilerin tarafından Türkçülük yapmakla suçlanmamızdan daha doğal bir şey olamaz. Türk milliyetçileri de
Kürtçülükle suçlamıyorlar mı bizi ?
Türkiyenin halkının tercihi iki yada çok milliyetçilik olamaz, olmayacaktır. Er yada geç, özgür ve gerçekten
demokratik, emekten yana bir bir Türkiye kurulacaktır. Demir ve benzer düşüncede olan arkadaşlarımız, devrimcili
yapacağız derken Kürt milliyetçiliği mi yapacaklardır yoksa emeğin mücadelesinin içinde mi yer alacaklardır, buna
karar vermelidirler.
Bundan ötesi laf-ü güzaftır.
Sebgiler....




Cevaplar:


[ Serbest kursu ]