Gökyüzü'ne
[ Serbest kursu ] Makale yazari: Doğan Arkadaş Tarih, gün ve saat : 06. Aralik 2000 10:17:51:
Su yaziya cevaben: Doğan Arkadaş'a makale yazari: gokyuzu Tarih, gün ve saat : 06. Aralik 2000 01:51:38:
Sevgili Gökyüzü,
Yanıtın için teşekkür ederim.
1-) İlk paragrafta yorum, diğer paragraflarda ise somut bilgi sunmuşsun. Somu bilgiler üzerine bir şey denemez. İlk paragrafta söylediklerine tamamen katılıyorum.
Zaten ben Doğu'ya güvenmediğimi söylemiştim. Aydınlık hareketine de. Bunun büyük ölçüde nedeni de, o ilk paragrafta yazdıkların.
2-) Doğu ve Aydınlık çizgisinin değişik bir siyaset anlayışı var. Daha önce de söyledim ya, bir gözlem düzeyinde yazıyorum. Kuşkusuz eleştiri, öncelikle ideolojik ve teorik düzeyde yapılmalıdır ama politik düzey de önemlidir. Ve son olarak, politikanın yansımaları.
Ben ancak yansımalar konusunda yazabiliyorum.
Aydınlık çizgisi denince ilk akla gelenler nelerdir deseniz , aklıma hemen CIA, MİT, ajanlık, gizli servisler, komplolar vb geliyor. Sanki Aydınlıkçılara göre, tarihi yapan halklar değil de buna benzer gizli servisler...Doğu Perinçek'i bilmem ama Aydınlıkçı olan arkadaşlar, eğer devrimcilik iddialarında samimi iseler öncelikle kendileri hakkındaki bu izlenimi düzeltmeliler. Tabii düzeltme denen şey, ancak sağlıklı bir temel varsa yapılabilir. Ama temelde de bozukluk varsa yapılacak şey çok başka.
Bu nedenlerle Aydınlık hareketine karşı özel bir husumetim yoksa da, siyasal açıdan kendimi onlara yakın da bulmuyorum. Herhalde ömrümün hiç bir döneminde, örneğin onlara oy vereceğimi sanmıyorum. ( Zaten oyumu da önemsediklerini sanmıyorum. )
3-) Aslında fazla da genç biri sayılmam. Ama daha önce de yazdığım gibi, benim politik bilincimin gelişmeye başladığı dönemler, 1980 öncesinden başlamakla beraber, asıl olarak 1980 sonrası oldu. Ülkenin nüfusu o yıllarda 45 milyondu. Şimdi ise, 65 milyon. Bu 20 milyona yakın bir insanın nüfusa katılması demektir. Buna bir de benim gibi kendini 1980'li yıllarda bulan kuşakları da eklerseniz, nüfusun yarıya yakını, geçmiş tartışmaları ve Sol'un geçmişteki etkinliğini argümanlarını bilmiyor demektir. Bu, siyasi mücadele geliştirmek isteyen solcular için bence çok önemli olgusal bir veri. Benim yeni yetme dönemlerimdeki sol anlayış ile şimdiki arasında olağanüstü farklar var. Kuşkusuz değişme kaçınılmaz ama benim gözlemim, bu değişimin olumsuz yönde olduğu şeklinde. ( Bazen, şimdi o yaşlarda olsaydım solcu olur muydum diye düşündüğüm olur. )
Oğuzhan Müftüoğlu'nun Biradım'da çıkan bir yazısında, " siz geçmişi aşma bilincine ve eylemine sahip değilseniz, geçmiş bugünde ve üstelik bozulmuş haliyle devam eder" şeklinde bir ifade yer alıyordu. Beni oldukça aydınlatan bir cümle olmuştu bu.
Sık kullandığım bir cümle vardır. Siyasette iflas olmaz. Daha doğrusu olur da siz bunun farkına varamazsınız. Ticarette iflas ederseniz, kapınıza icra gelir ve iflas ettiğinizi anlarsınız. Ama siyasette kimse kapınıza gelmez. Siyasette de iflas böyle olur. Kimse kapınızı çalmaz !
4-) Ertuğrul Kürkçü herhalde kendisi ile Doğu'yu aynı kefeye koyduğumu duysa, oturup ağlardı. "Bunca yıl biz boşuna mı halt ettik" derdi. Ama inanın aynı kefeye koymuyorum. Sadece bir yön ile benzetme gereği duydum. Yoksa tabii ki çok çok farklılar.
Yakındığım bir şey var. Sağda paranın ve sermayenin egemenliği vardır. Solda da gördüğüm, bilgi ve deneyimin egemenliği. Çok bilenler ve çok yaşamışlar, sürekli üstteler. En mantıksız bir görüşü bile size solculuk diye sunabiliyorlar. Aksini konuşmak istiyorsunuz ama kursağınızda kalıyor. Size sizin düşüncenizi çürütmek için tarihten öyle argümanlar buluyorlar ki, herhalde ben yanıldım diyorsunuz. Derken bir gün geliyor artık susmaya başlıyorsunuz. Nasıl olsa onlar her şeyi biliyorlar. Ya artık asker oluyorsunuz yada yavaş yavaş kenara çekiliyorsunuz. Sonra onlar nerde hata yaptık diye araştırırken, bu kez de birbirlerini suçlamaya başlıyorlar. Bunlar beni çok sıkıyor.
Buna bir örnek olarak sosyal demokrasi eleştirilerini vermiştim. Sosyal demokratlarla sosyalistler neden birlikte hareket etmez diye düşünüyorum. Bu konuda bir yazı da okuyorum. Yanıtta 1. Dünya Savaşı'nda sosyal demokratların yanılgıları yazıyor. Ve üstelik Avrupa'da!.
( Aklımda "sol, siyaset yapabilir mi" konulu bir şeyler yazma düşüncesi var. Orada daha ayrıntılı yazar ve bir iki de örnek veririm.)
Yanlış anlaşılmasın. Eskilere bir şey dediğim yok. Bunca değerbilmezliklere, hırçınlıklara, yanlışlara rağmen solda durmaya, emekçi halkın çıkarlarını savunmaya devam ediyorlar. Ayrıca deneyimler de aktarılmalı. Ama sanırım yapılamayan şey bunun sınırı. O kadar çok deneyim var ki bir şey yapamıyorsunuz !
Neyse bizim hayatımız da böyle bir tarihsel döneme denk geldi herhalde. Tarih hep böyle gidecek değil ya !
( Ben bütün çabaları, testinin içinde çırpınıp duran kurbağanın çabalarına benzetiyorum. Hani iki kurbağa yağ dolu bir testiye düşmüş. Biri "burdan kurtuluş yok" demiş ve kendini bırakıp, ölmüş. Diğeri ise umutsuzca çırpınıp durmuş ve zamanla yağ tabakası birikmiş ve hayatta kalan kurbağa da o yağ tabakasınının üstüne çıkıp testiden çıkmayı başarmış.Umarım doğru bir benzetmedir. )
Görüşmek üzere ...
Doğan Arkadaş
>Degerli Doğan Arkadaş,
>Kimin ajan olup olmadığı belgeleriyle ortaya konmadığı sürece maddi olarak delillendirilemez. Doğu Perinçek’in ajanlığı da bu kategoridedir. Ajan diye suçlanmaktan çok yakınan Perinçek hayatı boyunca hemen herkesi ajan diye suçlamıştır. Bu sadece 12 Eylül öncesi değil, halen de devam etmektedir. Son haftalarda, Taner Akçam’ı "Alman ajanı" olarak ilan etti örneğin. Dedim ya bu zat-ı muhteremin ajan diye ilan etmediği kimse kalmamıştır zaten. Ajan diye suçlanmaktan en son şikayet edecek kişi Perinçek’tir.
>Ajanlığını kanıtlamak mümkün değildir, ama ihbarcılığını yaşı müsait olan herkes gayet iyi bilir. 1980 öncesi Aydınlık’ta alenen ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde ihbarcılık yapmıştır. Bu bir karalama falan degil o yıllari yaşayan herkesin bildigi gerçektir.
>Size somut belgeli bir örnek verecegim. Remzi Küçükertan TIKB’nin militanlarindan birisidir, iskencede ismini vermemekte ve iskenceciler de kimligini vermemektedir. O ünlü ihbarcilik yayinlari sirasinda işkencede neler olmustur, Küçükertan söyle yazıyor :
>"(…) Bir sandalye getirtiyor, kelepçeyi çözüp duruyorlar.. Hepsi arakama doluşup gözbandımı yavaşça aralayıp, öenüme bir gazeteyi seriyorlar. Aydınlık. İlk sayfada büyük puntolarla sekiz sütuna manşet atılmış : ‘ DEVLET İSİMLERİNİ TESPİT EDEMİŞT, AÇILIYORUZ… ‘ Hemen altında Osman’la ikimizin büyütülmüş, vesikalık fotoğraflarımız ve isimlerimiz yer alıyor. (…)
>Toparlama çalışıyorum kendimi ama yine de sesimdeki heyecanı rahatlıkla ölçebilirler. ‘Yüzbaşı’ şimdi hiç babacan değil, sert bir sesle soruyor :
>-Tanıdın mı bunları ?
>-Hayır.
> Güldürme bizi, sen Remzi’sin. Herşeyi ortaya çıkarttık."
> ( Adressiz Sorgular, s. 57, Yurt Yayınları, Haziran 1989)
>
>Bu bilgileri Aydınlık’a daha sonra cezevinde ölü bulunan MIT mensubu, Barış Manço’nun kayınpederi olan emekli albay vermiştir.
> O dönemde bahsettiğiniz üzre yaşınızın küçük olmasından dolayı bunları bilmediğinizi düşünerek yazma ihtiyacı hissettim.
>12 Eylül’ü alkışlayan ve destekleyen "sol" siyasetler TIKP ve TKP’dir. Bunlar daha dün olmuştur, ama belleksizlik tüm bunları da adeta sildi götürdü.
>Perinçek’in siyasi çizgisi bir tartışma konusu olabilir, ancak ihbarcılığını ve 12 Eylül’ü desteklediğini bizzat yaşayarak gören birisi olarak benim bunları unutmam söz konusu olamaz.
>Perinçek için son sözüm, Incil’de geçen bir söz olacaktır : Hem tanrıya hem şeytana hizmet edemezsiniz.
>E. Kürkçü ile Perinçek’i ayni kategoriye koymanızı talihsizlik olarak nitelendiriyorum. Kürkçü tüm zigzaglarına rağmen, Perinçek ile hiç bir zaman aynı kategoride ismi yanyana gelecek birisi değildir. Kürkçü ile aynı çizgide olmasam da, bu noktaya vurgu ihtiyacı duydum.
>Bir not da Yıldırım Koç’la ilgili olarak düşeyim. İyi biliyorum ki, pek çok Devrimci Yol’cunun Yıldırım Koç’a karşı çok olumsuz düşünceleri vardır. Bu durumun nedenini tanıdığınızı söylediğiniz Koç’a ya da aynı parti içinde olduğunuz o dönemin Devrimci Yol’cularına sorabilirsiniz. Bunu dedikodu olarak yazmadım, bu durumun nedenleri önemlidir.
>Bu yazıyı hoşgörünüze sığınarak, bir dosttan gelen notlar olarak alacağınızı umuyorum.
>Saygı ve sevgilerimle.