- ALTI TEMEL ESAS -
TAM İSTİKLAL - AÇIKLAMALAR
Bu TEMEL ESASLAR'dan bilhassa TAM İSTİKLAL, MİLLİ
HAKİMİYET ve MİLLİ İRADE hep yanlış anlaşılmış, kasıtlı olarak yanlış
yorumlanmış olduğundan tekrar ele almak durumunda kaldık... Özür dileriz...
Diğerleri ise, üzerinde hiç durulmamış konulardır.
ATATÜRK diyor ki:
- TÜRK'ün HAYSİYET ve İZZETİNEFİS ve KAABİLİYET'i çok yüksek ve büyüktür!...
Böyle bir millet ESİR yaşamaktansa, mahvolsun, evladır!.. Binaenaleyh YA
İSTİKLAL, YA ÖLÜM!..(Mayıs 1919)
Biz bu satırları yazmaktan utanıyoruz!.. Bu kadar
AÇIK ifadeleri tekrar "açıklamak" zorunda kaldığımız için üzülüyoruz.
Ama 1938'den beri "İSTİKLAL'in tek alternatifinin ÖLÜM oluğunu" dile getiren,
bir tek devlet adamına rastlamadık!.. Adım adım gerilediğimiz,burç burç
kaybettiğimiz ve artık son mevzilerine geldiğimiz İSTİKLAL kalemizi savunacak
bir tek parti, bir tek siyasi kurum kalmadı!,.Etrafı AMERİKAN MANDACILARI,
AVRUPA BİRLİĞİ MUHİPLERİ, ARAP HAYRANLARI sardı!.. ORDU'muzun inançlı kadrosu
ile MİLLET'imizden başka güvendiğimiz kimse yok!..
Onlara hitap ediyoruz!.. ATATÜRK'ün bu sözleri ile; politikacıların
söylediklerini, radyoda, televizyonda konuşulanları, gazete sayfalarında
yazılanları karşılaştırsınlar... Arada ne büyük bir fark olduğunu, 1938'den bu
yana hangi noktaya geldiğimizi dehşet ve ibret içinde farkedeceklerdir.
Onlardan bu gidişle ÖLESİYE MÜCADELE etmelerini bekliyoruz. Bilhassa son
derece yanlış bir eğitimin kurbanı olan YENİ NESİLLER'i, TÜRK GENÇLİĞİ'ni
uyanmaya davet ediyoruz!..
ATATÜRK, TÜRK MİLLETİ'ne TAM İSTİKLAL'den başkasını layık görmez!.. Ne "Küçük
Amerika-Böyyük Türkiye" palavraları, ne "zenginlik-refah" vaatleri, ne
"demokrasi-insan hakları" teraneleri, ne "dünyayla bütünleşiyoruz-Avrupalı
oluyoruz" iddiaları; ne de "sivil toplum-temiz toplum" hayalleri İSTİKLAL'in
bedeli olamaz!..
TAM İSTİKLAL, ANCAK ÖLÜM İLE DEĞİŞ-TOKUŞ EDİLEBİLİR!..
Çünkü TÜRK MİLLETİ, başkalarında olmayan bir HAYSİYET, İZZET-İ NEFİS ve
KAABİLİYET'in sahibidir!..
Yüce TÜRK MİLLETİ fakir kalabilir, başkalarından soyutlanabilir, saldırıya
uğrayabilir, ama bunlar İSTİKLAL'inden vazgeçmesi için sebep değildir!.. Bunlar
son 1500 yılda pek çok kere başına gelmiş, TÜRK diyar diyar dolaşmak zorunda
kalmış, ama bir kere dahi boyun eğmemiştir!..
Ondaki bu HAYSİYET, İZZET-İ NEFİS ve KAABİLİYET'i çok iyi farketmiş olan
ATATÜRK; başkalarının kuyruğuna takılmış, "uşak" haline gelmiş bir millet
görmektense, onun YOK olmasını tercih eder!..
Elbette ki burada bir incelik vardır: ÖLÜMÜ GÖZE ALMIŞ HİÇ BİR MİLLET, ALT
EDİLEMEZ!.. Yeter ki, kendine başka bir alternatif tanımasın!.. TÜRKLER'in 7
düvele karşı son zaferi bir yana; VİYETNAM ABD'yi böyle yendi, AFGANİSTAN
Sovyetler'i böyle yendi, ve ÇEÇENİSTAN 1.5 milyon nüfusu ile 130 milyonluk
RUSYA'yı böyle uuğraştırıyor! Ve 12 yıl tam bir ambargo altında olan, 2 defa ağır şekilde bombalanmış olan IRAK, yenilmez denen A.B.D.'yi
bu inançla adeta eritiyor!.
- HÜRRİYET ve İSTİKLAL benim
karakterimdir!.. Öyleyse, şartlar ne olursa olsun, ister HARP içinde,
ister SULH zamanı, TÜRK MİLLETİ asla HÜRRİYET ve İSTİKLAL'inden vazgeçemez!..
- Bu DEVLET'in dayandığı temeller
İSTİKLAL-İ TAM ve kayıtsız şartsız MİLLİ HAKİMİYET'tir!.. (5.2.1923)
- İSTİKLAL-İ TAM denildiği zaman tabii SİYASİ, MALÎ, İKTİSADÎ, ADLÎ, ASKERÎ,
KÜLTÜREL ve HER HUSUSTA TAM İSTİKLAL, TAM SERBESTLİK denilmektedir. Bu
saydıklarımın HERHANGİ BİRİNDE İSTİKLALDEN MAHRUMİYET, MİLLET VE MEMLEKETİN
hakiki mânâsıyla BÜTÜN İSTİKLALİNDEN MAHRUMİYETİ DEMEKTİR!.. (Mayıs
1919) ATATÜRK, yeni TÜRK DEVLETİ'nin vazgeçilmez İKİ TEMEL
İLKE üzerine kurulduğunu çok açık olarak belirtmektedir... Her ne kadar bu ifade
CUMHURİYET'in ilanından 8 ay önce söylenmişse de, değişmemiştir. Yani TÜRKİYE
CUMHURİYETİ, bu İKİ ESAS olmazsa; ne DEVLET olur, ne de CUMHURİYET!..
MİLLİ HAKİMİYET'i ilerde ele alacağız... İSTİKLAL-İ TAM'a gelince; HER
BAKIMDAN "DIŞA BAĞIMLI OLMAKTAN" KURTULMAKTIR!.. ATATÜRK, bunları MALİ, ADLİ,
İKTİSADİ, ASKERİ, KÜLTÜREL diye tek tek saymıştır. Bir tanesinde bile ufacık bir
DIŞA BAĞIMLILIK varsa; daha İSTİKLAL SAVAŞI bitmemiş demektir!..
Ne yazık ki, ATATÜRK'ün izinden gidip İSTİKLAL'imizi güçlendireceklerine,
politikacılar onun sağladığı ÜLKE ve DEVLET İSTİKLALİ'nden bile tavizler
vermişlerdir. Hem de ölümünden 10 yıl sonra!..1947'de!..
Bunu biz demiyoruz!..MANDACILAR'ın yere göğe koyamadığı MENDERES diyor:
-"BİRLEŞMİŞ MİLLETLER TEŞKİLATI'na girmek suretiyle MİLLETLER, (ve tabii ki
TÜRKİYE), kendi HÜKÜMRANLIK HAKLARI'ndan esaslı takyitler kabul, ve kendi MİLLİ
İRADE'leri HARİCİNDE bir makamın luzum göstereceği faaliyetlere girişilmesine,
prensip itibariyle muvafakat etmiş bulunmaktadırlar!.." (1950, TBMM'deki bir
konuşmasından)
Böyle bir durumda ne olacağını ATATÜRK görmüş ve şöyle demişti:
- Bir ZAYIF ile bir KUVVETLİ'nın
birleşmesinden söz etmiyoruz!... Zira birleşmenin böylesi, ZAYIF'ın KUVVETLİ'ye
ESİR olması demektir!.. (2.1.1931)
Onun için de ATATÜRK hayatı boyunca BATI ülkeleri
ile hiç bir ittifaka girmemiş, tersine BATI'YA KARŞI ittifaklar oluşturmuştu!..
SADABAT PAKTI ve BALKAN PAKTI gibi!..
ATATÜRK, güçlü ve zengin BATI ÜLKELERİ'ni elbette dışlamamıştı. Ancak onlarla
olan münasebetlerindeki prensibi şu idi:
- TÜRK MİLLETÇİLİĞİ, terakki ve
inkişaf yolunda ve beynelmilel temas ve münasebetlerinde bütün MUASIR MİLLETLERE
MUVAZİ ve onlarla bir ahenkte YÜRÜMEKLE BERABER; TÜRK içtimai heyetinin HUSUSİ
SECİYELERİNİ, başlı başına MÜSTAKİL HÜVİYETİNİ MAHFUZ
TUTMAKTADIR!.. Yani TÜRK MİLLETİ, bütün MEDENİ MİLLETLER ile
münasebetlerini sürdürecek; ancak MİLLİ BENLİĞİ'ni, MİLLİ KÜLTÜRÜ'nü, TÜRKLER'e
has yüksek SECİYE'sini, TÜRK OLMA özelliğini hiç bir zaman kaybetmiyecektir!..
Onların arasında daima MÜSTAKİL, AYRI bir varlık olarak, HAYSİYET, ŞEREF sahibi
olarak yer alacaktır. Kapı kenarında SIĞINTI, UŞAK asla olmayacaktır!..
Ne yazık ki TÜRKİYE; aslında ABD, İNGİLTERE, FRANSA, RUSYA ve ÇİN'in MUTLAK
denetiminde olan BİRLEŞMİŞ MİLLETLER'e girerek sadece TAM İSTİKLAL'ini
zedelemekle kalmamış, MİLLİ HAKİMİYET'in KAYITSIZ ŞARTSIZ olmasından vazgeçmiş,
ve MİLLİ İRADE'den başka güçlere tabi olmayı kabullenmiştir!.. Bu tavizler,
NATO'ya girmekle artmıştır... ABD ile ikili anlaşmalar, IMF ve DÜNYA BANKASI
bağlantıları İSTİKLAL'imizi iyice zayıflatmıştır... AVRUPA BİRLİĞİ'ne girmekle
ortada ne İSTİKLAL kalacaktır, ne MİLLİ HAKİMİYET, ne de MİLLİ İRADE!..
Halbuki ATATÜRK, hiç bir yabancının bizim İSTİKLAL'imize yardımcı
olmayacağını; onların yardımı, desteği, nasihatleri, projeleri ile
İSTİKLAL'imizin yükselemiyeceğini çok açık olarak ifade etmiştir:
- OYSA HANGİ İSTİKLAL VARDIR Kİ,
YABANCILARIN NASİHATLARIYLA, YABANCILARIN PLANLARIYLA YÜKSELEBİLSİN!..Tarih
böyle bir olay kaydetmemiştir!.. (6.3.1922) Ayrıca DEVLET'in İÇ ve DIŞ münasebetlerine, resmi
işlerine en "dost" ve "müttefik" görünenlerin dahi müdahalesini kesinlikle
yasaklamıştır:
- Milletimizin kurduğu yeni DEVLETİN
MUKADDERATINA, MUAMELATINA, İSTİKLALİNE, ünvanı ne olursa olsun, HİÇ KİMSEYİ
MÜDAHALE ETTİRMEYİZ!.. (Mayıs 1919) ATATÜRK, dünyanın "süper" addedilen devletlerine
bile meydan okumaktadır!.. 6quot;DEVLET İŞLERİ'ne, istediğimi yargılayıp
istediğimi asmama, hapishanede hangi kuralları uygulayacağıma, kimden nasıl
vergi alacağıma, ve ülkenin geleceği için NÜKLEER mi, LASER mi, hangi sahaya
yatırım yapacağıma kimseyi karıştırmam!" diye göğsünü gererek bağırmakta, kimse
de kılına dokunamamaktadır!..
Peki, ne yapılmalıydı?.. İlla da BİRLEŞMİŞ MİLLETLER, NATO, AVRUPA KONSEYİ,
AVRUPA BİRLİĞİ, AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ, GATT gibi ESKİ DÜŞMAN güçlü BATI
DEVLETLERİ'nin MUTLAK HAKİM olduğu kuruluşlara girmek mi istiyorsun?.. O zaman
TAM İSTİKLAL'imize, MİLLİ HAKİMİYET ve MİLLİ İRADE'ye, MİLLİ MENFAATLER'e,
HAYSİYET ve İZZET-İ NEFS'imize aykırı, İÇİŞLERİMİZ'e müdahale tarzındaki
kararları ASLA KABUL ETMİYECEĞİMİZ'i bu anlaşmalarda PEŞİNEN belirtmek
gerekirdi!..
Bu bir HAYSİYET ve İZZET-İ NEFİS meselesidir!..
- Bir millette ŞEREF'in, HAYSİYET'in,
NAMUS'un ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi; mutlaka o milletin HÜRRİYET ve
İSTİKLAL'e sahip olmasıyle kaimdir!.. (1921) İÇİŞLERİ bir MİLLET'in ŞEREF'i, HAYSİYET'i,
NAMUS'udur!..Değil düşmanı, DOST'u bile karışamaz!.. Tıpkı bir ailenin
mahremiyetine, yatak odasına en yakın dostların bile giremiyeceği gibi!..
- Dünyada MÜSTAKİL bir DEVLET tasavvur
olunabilir mi ki, İÇİŞLERİ'ne henüz DÜŞMAN sıfatını haiz olanların değil,
DOSTLAR'ının dahi müdahalesine müsamaha etsin?..(18.6.1922) Bir de bugünkü politikacıların topuna bir bakın!..
Hepsi sanki aynı tornadan çıkmış gibi, hangi partiden olursa olsun, "Aman BATI
ne der?.. Yardımı keserler sonra... Bizi aralarına almazlar..." diyerek başka
devletlerin ne idüğü belirsiz heyetleri önünde iki büklüm olmaktadırlar!.. Ya şu
sünepe başbakan Mesut Yılmaz'ın düştüğü zelil durum?..PKK lideri Ermeni kırması
Artin Apo ile görüştüğü öne sürülünce, (1996) kendini şöyle savundu: "Alman
parlamenter Apo'dan mektup getirdiğini söyledi... Alıp yetkililere verdim... Apo
ile görüşmedim!.."
Ulan, Artin Apo bir Alman parlamenteri sana "elçi" olarak göndermiş!..
Namesini en üst icra makamına ulaştırmış!.. Üstelik yetkililere gitmesini
sağlamış!.. Bu, herifi MUHATAP kabul etmek değil de, nedir?.. Bu ne biçim
cahilliktir ki, DIŞ SİYASET'te böyle gafların DEVLET'i küçük düşürdüğünün bile
farkında değil!...
Bakın değerli DEVLET ADAMI, eski bir DİPLOMAT olan KÂMRAN İNAN, son derece
kıymetli HAYIR DİYEBİLEN TÜRKİYE adlı eserinde konuyu nasıl değerlendiriyor:
Bizim DIŞ İŞLERİ yabancılara, bilhassa
BATILILAR'a HAYIR demesini bilmez!.. TRUMAN DOKTRİNİ'nden beri, AMERİKAN
"YARDIMI" almaya başladığımız 1948 yılından beri KIBRIS, GÜNEYDOĞU, EGE ADALARI,
FIR HATTI konularında, ULUSLAR ARASI ANLAŞMALAR'da, İÇ İŞLERİMİZE MÜDAHALE eden
pek çok konuda sırf EVET demek yüzünden çok şey kaybettik!.. Biz olsak, o Alman zibidisini, "Eğer huzuruma bu
maksatla geldiyseniz, derhal makamımı terkediniz!.." der, kovardık!.. Mektubu
masaya bırakmaya kalksa, bir güvenlik görevlisi çağırır, mektubu cebine
tıktırır; yaka paça dışarı attırırdık!..
Başta MUSTAFA KEMAL PAŞA olmak üzere MİLLİ MÜCADELE'yi kazanan değerli
komutanlarımız öyle idi!.. KAZIM KARABEKİR PAŞA'nın terbiyesiz İngiliz
yüzbaşısına neler yaptığını, MUSTAFA KEMAL'in kendisiyle görüşme talep eden
İngiliz donanma komutanını nasıl reddettiğini daha önce anlatmıştık...
(Bakınız: MİLLİ MÜCADELE
DÖNEMİ ATATÜRK bu konuda son derece hassastır.. Hiç bir zaman taviz verici
değildir!.. BATILI EMPERYALİSTLER'e, bütün GÜÇLÜ DEVLETLER'e haksız taleplerinde
direnmenin mümkün olduğunu şöyle belirtir:
- TAM BAĞIMSIZLIK bizim bugün
üzerimize aldığımız görevin temelidir!.. Uygulanıp uygulanamıyacağı üzerinde çok
düşündük... Sonunda edindiğimiz kanı ve inanç, bunda başarı kazanacağımız
oldu!.. ATATÜRK, o günün şartlarında son derece zor olan TAM
İSTİKLAL prensibinin, bir HAYAL, bir KAPRİS DEĞİL; uzun müzakereler sonucu TEK
ÇÖZÜM olarak ortaya çıktığını söylüyor!..
ATATÜRK, TAM İSTİKLAL kararını alırken bunun sağlanmasının ve idame
ettirilmesinin çok zor olduğunu bilir!.. Sadece iyi niyet ve duygularının
yetmiyeceğini, tek kurtuluş yolunun MİLLİ KAYNAKLAR'ı yabancılara kaptırmadan
azami derece değerlendirmek, İLİM ve TEKNOLOJİ peşine düşmek ve düşmanlarımızdan
çok daha fazla çalışmak zorunda olduğumuzu, kesin bir dille ifade eder:
- Bizim MÜCADELEMİZ
BİTMEMİŞTİR...CENAB-I HAKK'ın MİLLET'imizi meftur kıldığı İSTİDAT ve
KAABİLİYET'i azami derecede inkişaf ettirmek; MEMLEKET'imize bahşettiği KUDRET
ve KAYNAKLAR'dan azami surette istifade için, hiç bir fırsat ve vakti israf
etmiyerek çalışmaya mecburuz!.. Karşımızdaki DÜŞMANLAR böyle çalışıyorlar!..
- MEMLEKET'i, MİLLET'i kurtarmak istiyenler için HAMİYET, HÜSNÜNİYET,
FEDAKÂRLIK elzem olan vasıftandır!... Ancak yetmez!.. Bu vasıfların yanında İLİM
ve FEN lazımdır!.. Şimdiki politikacıların TAM İSTİKLAL gibi bir derdi
olmaması bir yana; ÇALIŞMAK yerine "köşe dönmek", İLİM yerine "laklakiyat",
TEKNOLOJİ yerine de "hazıra konmak" (ithalat) başlıca vasıflarıdır!... Bunun
sonu ise, gizli MÜSTEMLEKE veya şimdiki tabiriyle AÇIK PAZAR olmaktır!..
1940'lar, 1960'lar, 1980'ler... ve bugün!.. Elbette ki o zamankinden çok daha
güçlüyüz!.. Peki ama neden?.. Neden o tarihte yapılmış bu çok ZOR fakat yerinde
TERCİH, neden sonradan terkedilmiştir?..
Bizce iki sebebi var: Birincisi ATATÜRK'ten sonra DEVLET'i yönetenlerin, onun
tırnağı bile olamıyacak derecede beceriksiz olması!..İkincisi midesine bağlı
uşak nitelikli insanların, bürokrasiyi ve DEVLET'i ele geçirmesi... En kötüsü
de, hepsinin "atatürkçülük" yapması!.. Rahmetlinin kemikleri sızlıyor!..
Ondan sonrakilerin, şimdiki politikacıların İSTİKLAL'den, MİLLİ
HAKİMİYET'ten, MİLLİ İRADE' den bu kadar kolay vazgeçebilmeleri, gerçek bir
İHANET'tir!.. VATAN'A İHANET, MİLLET'E İHANET, DEVLET'E İHANET, CUMHURİYET'E
İHANET'tir!..
Çünkü:
- TÜRK; esarete asla tahammül edemiyen,
hür doğmuş ve hür yaşamış olan bir millettir!.. TÜRK, HÜRRİYET VE İRADESİNİ
KİMSEYE VERMEZ!.. Peki, şimdi bir ÜLKE düşünün...BİRLEŞMİŞ MİLLETLER'e
girmiş, HÜKÜMRANLIK HAKLARI'ndan vazgeçmiş... MİLLİ İRADE ve MİLLİ MENFAAT
yerine, oradaki 5 TÜRK DÜŞMANI DEVLET'in (yani AMERİKA, İNGİLTERE, FRANSA, RUSYA
ve ÇİN) arzusuna boyun eğmiş... NATO'ya girmiş, ordusunu GAVUR KOMUTANLAR'a,
yurdunu YABANCI ÜSLER'e teslim etmiş... bir de AVRUPA BİRLİĞİ'ne girip bütün
topraklarını HIRİSTİYANLAR'ın İŞGAL'ine açmak istiyor!.. DEVLET'I onların
KANUNLAR'ına tabi kılıyor!... Böyle bir ülkede İSTİKLAL'den KIRINTI kalmış
mıdır?..
Bir MİLLET düşünün... MALİYE'si iflas etmiş... "Kalkınıyoruz" diye değerli
kaynaklarını lükse, gösterişe veya seçim yatırımına harcamış... Sonra gırtlağına
kadar dışarıya borçlanmış... Bu BORÇLAR'ından dolayı DIŞ SİYASET'inden, MİLLİ
MENFAATLER'inden tavizler veriyor!.. Bu millet TAM İSTİKLAL'den söz edebilir
mi?..
Bir MİLLET düşünün... İKTİSADİYAT'ının yarısından fazlası yabancıların
elinde... "Özelleştirme" adı altında kalan DEVLET MALLARI, ATATÜRK'ün binbir
zahmetle MİLLİ'leştirdiği tesislerin de yabancıların eline geçmesine
çalışılıyor!... Bu millet MÜSTAKİL sayılabilir mi?..
Bir MİLLET düşünün... yabancılar (Suriye, 1990) uçağını düşürüyor, gemisini
batırıyor (ABD, 1993), sarhoş NATO şoförü asker çiğniyor (1958), kaymakam
tokatlıyor (Fransız, 1991), hiç birini yargılıyamıyor!.. Bu milletin İSTİKLAL
lafını etmeye hakkı kalmış mıdır?..
Bir MİLLET düşünün... ordusu NATO emrinde... "yardım" adı altında BORÇ'la
aldığı pahalı silahları, VATAN'ı bölmeye çalışan hainlere karşı kullanamıyor!...
KIBRIS'ı savunamıyor!.. Ülkeyi işgal altında tutan ÇEKİÇ GÜÇ'ten bir türlü
kurtulamıyor!...Bu milletin İSTİKLAL SAVAŞI bitmiş sayılabilir mi?..
Bir MİLLET düşünün... Kendi destanlarını, efsanelerini, masallarını bile
unutmuş... Okulları, üniversiteleri yabancı dilde, yabancı hocalarla eğitim
yapar... Her gün 50 kanal televizyon, 100 kanal radyo yabancı ideoloji ve kültür
aşılar... 100 dergi bölücülük yapar... hepsi bir ağızdan DEVLET'e saldırır!.. Bu
ülkede İSTİKLAL'in korumayı amaçladığı MİLLİ KÜLTÜR'den söz edilebilir mi?..
Bir MİLLET düşünün... Her DEVLET dairesinde "yabancı uzman" kisvesi altında
yüzlerce casus arşivlerimizi, sırlarımızı delik deşik eder... MUAMELAT'ımızı
istediği şekle sokar!.. Yüzlerce yabancı bağlantılı dernek, NGO (non-govermental
organization = hükümete bağlı olmayan kuruluş) "seminer, konferans" adı altında
YABANCI SİSTEM propogadası yapar!.. FENER PATRİĞİ, Rum papazları toplayıp
TRABZON'u "pontus" ilan etmeye gider!.. HABİTAT bahanesiyle İSTANBUL'da TÜRK
BAYRAĞI İNDİRİLİP YERİNE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER PAÇAVRASI ÇEKİLİR!..VE O BÖLGEYE
TÜRKLER SOKULMAZ!.. İŞGAL KUVVETİ ASKERLERİ, POLİSLERİ GÖZDAĞI VEREREK
DOLAŞIR!..Bu milletin DEVLET'i ve ÜLKE'si MÜSTAKİL addedilebilir mi?.. Bu
milletin ZAFER BAYRAMI, EGEMENLİK BAYRAMI, CUMHURİYET BAYRAMI kutlamaya hakkı
var mı?..
Düşündükçe kan beynimize sıçrıyor!.. SİLAH'ı kapıp, yeniden MİLLİ MÜCADELE
için DAĞ'a çıkasımız geliyor!..
ATATÜRK, TÜRK MİLLETİ'ne daima en yüksek MEDENİYET seviyesini, en üst KÜLTÜR
düzeyini, en üst SECİYE'yi hedef koymuştur... Hiçbir zaman ZENGİN olmayı hedef
olarak göstermemiştir:
- Ne kadar ZENGİN ve MÜREFFEH olursa
olsun; İSTİKLAL'den mahrum bir millet, UŞAK olmak mevkiinden yüksek bir
muameleye liyakat kazanamaz!... (Nutuk) Çünkü insanları zenginliğe yöneltirseniz, PARA için
her şeyi yapacak tiynetsizliğe düşerler!..
Nitekim, ATATÜRK'ten sonra gelenler hep böyle yapmışlar ve insanımızda bir
PARA kazanma hırsı yaratmışlar, ancak ülkeyi ATATÜRK dönemindeki HUZUR ve
REFAH'a dahi ulaştıramamışlardır!..
Menderes "her mahallede bir milyoner yaratma" peşinde idi... Özal "köşe
dönme"yi ortaya attı... Demirel herkese "iki anahtar" vaadetti... Çiller
"Avrupa'da ne varsa bizde de olacak," dedi!.. Neticede insanımız HAYSİYET ve
ŞEREF'ini kaybetti!.. DEVLET'imiz KÜÇÜK düştü!.. Belki de "devleti
küçültmek"ten kastettikleri buydu!..
ATATÜRK ise sadece İSTİKLAL vaadetti!..
Çünkü İSTİKLAL'i olmayan topluluklar MİLLET olamaz!.. ZENGİN olabilir ama
UŞAK'lıktan kurtulamaz!.. İşte örneği: KUVEYT, ARAP EMİRLİKLERi, KATAR, SUUDİ
ARABİSTAN, ve daha niceleri...
Bir de ÇEÇENİSTAN var!..1.5 milyonluk bir HALK, canını dişine takıp; hem
RUSLAR ile, hem de AÇLIK, SOĞUK, SEFALET içinde mücadele etti!.. Küçücük ülke adını bütün dünyaya duyurdu!
- İSTİKLAL-İ TAM, BİZİM BUGÜN DERUHTE
ETTİĞİMİZ VAZİFENİN RUH-İ ASLİSİDİR!... Bütün halkımız yalnız bir nokta
çevresinde toplanmış ve sonuna kadar kanını akıtmaya karar vermiştir!.. O nokta
TAM BAĞIMSIZLIĞIMIZ'ın SAĞLANMASI ve SÜRDÜRÜLMESİ'dir!..
(5.10.1919) ATATÜRK, TAM İSTİKLAL'in üstlendiği görevin RUH'u
olduğunu söylüyor!..Yani TAM İSTİKLAL'den vazgeçilmesi halinde, DEVLET te,
CUMHURİYET te RUHSUZ kalır!.. Ölür!..
Bu gerçek bugün ortalığı sarmış olan MANDACILAR tarafından mutlaka
farkedilmelidir!.. Çünkü "rejim sıkıntıda" diyenler, bunu parlamenter sistemde
1-2 değişiklik yaparak kurtarabileceklerini sanıyorlar!..
Hayır!.. TÜRKİYE'nin bugünkü sıkıntısı, ATATÜRK'ün attığı TEMELLER'in
dinamitlenmiş olmasındandır!.. MANDACILAR iş başından uzaklaşmadıkça, UŞAK RUHLU
kişiler sindirilmedikçe, TAM İSTİKLAL RUHU üstlenilen her görevde kendini
göstermedikçe, TÜRKİYE'nin mücadelesi bitmemiştir!.. İSTİKLAL SAVAŞI devam
etmektedir!.. Hem de ÖNCE içerdeki BEDHAHLAR ile!
- MİSAK-I MİLLİ DAHİLİNDE VATAN BİR
BÜTÜNDÜR!.. Onun muhtelif kısımları birbirinden ayrılamaz!..
- TÜRKİYE CUMHURİYETİ'Nİ KURAN TÜRKİYE HALKINA "TÜRK" DENİR!.. Dünya yüzünde
ondan daha büyük, ondan daha eski bir yurt, ondan daha temiz bir millet
yoktur!.. ve bütün insanlık tarihinde görülmemiştir!.. ATATÜRK'ün MİLLİ MÜCADELE'yi başlatırken, yeni
DEVLET'i kurarken koyduğu bu İKİ TEMEL KURAL dahi çiğnenmek istenmektedir!..
Bugün GÜNEYDOĞU'dan vazgeçmek istiyenler var!... İSTANBUL ve BOĞAZLAR'ı "özerk"
hale getirip TÜRKİYE'den koparmak, BATI'ya peşkeş çekmek istiyenler var!..
TRABZON'a PONTUS'cu papazlar ile birlikte çıkıp RUM devleti kurmak istiyenler
var!..
Öyleyse İSTİKLAL SAVAŞI hâlâ bitmemiştir!..
Bugün TÜRKİYE CUMHURİYETİ'ni kuran herkesi TÜRK kabul eden, onu dünyanın en
yüce milleti ilan eden bu görüş dahi tartışılmaktadır!.. İnsanımız "kürt, laz,
çerkez" diye bölünmek istenmekte, bunun bir "kimlik tanınması" olduğu öne
sürülmektedir!.. Cumhurbaşkanı Demirel bile 1991 seçimlerinde "Kürt kimliğini
tanıyoruz" dememiş miydi!..
Neyi tanıyorsun Sülüman Efendi?.. Neymiş o tanıdığın "kürt kimliği"?.. Anlat
ta biz de öğrenelim!.. Var mı öyle ayrı bir "kimlik"?..
ATATÜRK'ün tanımadığını kimin tanımaya hakkı var?.. Kim böyle bir şeyden söz
edip te, arkasından "atatürkçülük" taslıyabilir?..
Bugün TÜRKİYE'de iki kesim vardır: Birisi kökü kökeni ne olursa olsun,
DEVLET'i kurduğuna, onda payı olduğuna inananlar... Ki, bunlar TÜRK sayılır!..
Diğeri kendini TÜRK saymıyanlar!...
- TÜRKİYE CUMHURİYETİ'Nİ KURAN TÜRK
HALKINA "TÜRK" DENİR!.. İşte o kadar!... Şimdi onlara sormak gerekir: Sen bu
yeni DEVLET'in kuruluşuna katılmadın mı?.. Bu DEVLET'te payın hakkın olduğuna
inanmıyor musun?.. İnanıyorsan, bu hakkı ancak TÜRK kimliği ile alabilirsin...
İnanmıyorsan, güle güle!.. Kendine yeni bir vatan, yeni bir devlet bul!.. Eğer
bulabilirsen!..
Bunlara cevabı biz değil, zaten ATATÜRK vermiş:
- Bugün TÜRK MİLLETİ CAMİASI içinde
kendilerine KÜRTLÜK, ÇERKEZLİK, hatta LAZLIK fikri propoganda edilmek istenen
vatandaşlarımız vardır!.. Bu yanlış adlandırmalar bir kaç DÜŞMAN ALETİ GERİCİ
BEYİNSİZLER'den başka hiç bir MİLLET FERDİ üzerinde, KEDERLENDİRMEK'ten başka
bir tesiri doğurmamıştır!.. Çünkü bu MİLLET FERTLERİ, aynı ORTAK GEÇMİŞ'e,
TARİH'e, AHLAK'a, HUKUK'a sahip bulunuyorlar!.. Yani ayrı-gayrı yok!.. TÜRKİYE TÜRKLER'İNDİR!.."NE
MUTLU TÜRK'ÜM, bu DEVLET'i ben kurdum" DİYENLERİNDİR!.. Başkasının ASLA söz
hakkı olamaz!..
> İÇİNDEKİLER< > GERİ DÖNÜŞ <