
NUTUK'TAN : MİLLİ MÜCADELE - 4
SİVAS YOLUNDA
Amasya'dan Erzurum'a gelirken, Sivas'ta küçük bir hikâyeye konu
olan olay hatırlarınızdadır. Gariptir ki, Erzurum'dan Sivas'a giderken
de buna benzer küçük bir durumla karşılaştık.
Erzincan'dan batıya hareket ettiğimiz günün sabahı, Erzincan
Boğazı'nın girişine gelir gelmez, bazı Jandarma erlerinin ve
subaylarının heyecanlı ve telâşlı bir şekilde otomobillerimizi
durdurduklarını gördük.
Durumu açıkladılar: "Dersim Kürtleri boğazı tutmuşlardır. Tehlike
var. Geçilemez."
Bir subay, merkeze kuvvet gönderilmesini yazmış. O kuvvet gelince
tertibat alacak, hücum edecek ve eşkiyayı püskürterek yolu açacakmış.
Pek iyi ama, bu eşkiyanın kuvveti nedir? Neresini, nasıl tutmu,?
Ne kadar kuvvet ve ne vakit gelecek?
Bu sorunlar çözülünceye kadar, geri Erzincan'a dönmek ve kimbilir
nice günler beklemek gerekir. Bizim ise, işimiz pek aceleydi. Ben
Erzurum ile Sivas arasındaki yolu belli bir zamanda katedip
kararlaştırılan günde Sivas'ta bulunamazsak, şurada veya burada şu
veya bu sebeple korkup kaldığım, Sivas'ta ve başka yerlerde duyulursa,
panik başlayabilir, işler altüst olabilirdi.
O halde karar? Tehlikeyi göze alıp yola devam etmek. Başka çaremiz
de yoktu. Yalnız ufak bir tedbir almayı uygun buldum.
Hafif makinalı tüfeklerle silâhlanmış olan fedâkâr
arkadaşlarımızdan birkaçını - şimdi bir alay komutanı olan Osman Bey,
ki Tufan Bey adıyla tanınmıştır, bunların başında idi - bir otomobille
kendi otomobilimizin önüne geçirdik. Sağdan soldan gelecek uzak
mesafedeki ateşlere aldırış etmeyerek, otomobiller, şose üzerinde
sür'atle ilerlemeye devam edecekler. Vurulan, ölen olursa, onlarla
meşgul olunmayacak... Tam şose üzerinde ve yakınında, şoseyi kapamış
olan eşkıyaya rastlanırsa, hepimiz otomobillerden atlayacağız ve
bunlara hücum ederek yolu açacağız. Kalanlar tekrar kullanılabilir
durumdaki otomobillere binerek ve sür'atle uzaklaşarak yola devam
edecekler... İşte verilen emir de buydu.
Bu tedbiri ve bu arzdaki hareketi yerinde ve emniyetli görmeyenler
bulunabilir. Gerçi bu tarihlerde Elâzığ Valisi Ali Galip Bey'in
Dersim'de dolaştığı, bazı propadganda ve tertiplere giriştiği
bilinmekte idiyse de, açıklayayım ki, ben, önce boğazın gerçekten
tutulmuş olduğuna inanmadım. Bunu İstanbul Hükûmeti'ne hizmet
edeceklerini tahmin ettiğim bazı kimseler tarafından, sırf beni geri
dönmeye mecbur etmek için kurulmuş bir plân olarak kabul ettim.
İkincisi, eğer Dersim Kürtleri boğazı tutmuşlarsa, bunların
alabilecekleri tertibatın, uzak tepelerden yola ateş etmekten ibaret
kalması bence çok muhtemeldi.
Özet olarak, yürüdük, boğazı geçtik ve 2 Eylül 1919 günü Sivas'a
vardık. Halkın, şehrin çok uzaklarından başlayan büyük ve parlak
gösterileriyle karşılandık.
3'üncü Kolordu Komutanı olan Salâhattin Bey, Sivas'ta bulunuyordu.
Vali Paşa ile birlikte, kongreye gelen temsilcilerin yerleştirilmesinde,
Hey'et-i Temsiliye için lise binasının ve kongrenin yapılacağı salonun
hazırlanmasında, ayrıca her türlü tedbirin alınmasında, bir
konukseverlik örneği verecek şekilde mükemmel çalışmışlardır.
Refet Bey orada değildi. Nerede bulunduğunu da kimse bilmiyordu.
7 Temmuz 1919 tarihli genelgemiz uyarınca, kendi bölgesi olan 3'üncü
Kolordu bölgesinden ayrılmaması gerekir ve özellikle tam Sivas'ta
kongre yapılacağı günlerde, orada bulunması uygun düşerdi. Haberleşme
sonunda kendisinin Ankara'da olduğu anlaşıldı. Ankara'da Kolordu
Komutanı Ali Fuat Paşa'ya "derhal ve mutlaka Sivas'a gönderilmesini"
emrettim. 7 Eylül'de geldi ve Hey'et-i Temsiliye üyesi olarak
tarafımdan Kongre Hey'eti'ne takdim edildi.
Efendiler, bizden önce gelmiş olan temsilciler, gelişimizi
beklerken, aralarında toplantılar yapmışlar ve hazırlık olarak bazı
tasarılar kaleme almışlar.
Bizim gelişimizden sonra da bazı özel toplantılar ve görüşmeler
yapılmış. Bu defa bazı kararlar da verilmiş. Müsaade ederseniz, çok
karakteristik olduğu için bu noktayı açıklayayım:
SİVAS KONGRESİ AÇILIYOR
Sivas Kongresi, 1919 Eylülünün 4'üncü Perşembe günü saat 14.00'te
açıldı. Öğleden önce temsilciler arasında bulunan ve öteden beri
şahsen tanıdığım Husrev Sami Bey yanıma gelerek şöyle bir haber
getirdi: Rauf Bey ve diğer bazı kimseler Bekir Sami Bey'in evinde
özel bir toplantı yapmışlar ve beni başkan yapmamaya karar vermişler.
Arkadaşların, özellikle Rauf Bey'in böyle bir davranış içine girmesine
asla ihtimal vermedim. Husrev Sami Bey'e itiraf edeyim ki, biraz ciddi
olarak, böyle anlamsız sözleri bana getirmemesi uyarısında bulundum.
Verdiği haberin aslı olmak imkân ve ihtimali bulunmadığını, arkadaşlar
arasında, yanlış anlaşılmalara yol açabilecek sözler sarfedilmesinin
doğru olmadığını da ekledim.
Efendiler, ben bu kongrede başkanlık meselesine önem vermiyordum.
Başkanlığa, belki yaşlı bir zatın getirilmesinin uygun olacağını
düşünüyordum. Bu maksatla, bazı arkadaşların da düşüncelerini yokladım.
Bu arada, kongre salonuna girmeden önce koridorda Rauf Bey'e rasladım.
Kimi başkan yapalım? dedim. Rauf Bey, âdeta heyecanlı bir sesle, zaten
söylemeye hazırlanmış olduğu o anda halinden anlaşılan bir tavırla ve
keskin bir dille, "Sen başkan olmamalısın," dedi. Derhal Husrev Sami
Bey'in verdiği haberin doğruluğuna inandım ve doğrusu üzüldüm. Gerçi,
Erzurum Kongresi'nde de benim başkanlığımı sakıncalı görenler vardı.
Fakat onların nasıl kimseler olduklarını belirtmiştim. Bu defa en yakın
arkadaşlarımın aynı zihniyeti açığa vurmaları beni düşündürdü. Rauf
Bey'e, "Aanladım, Bekir Sami Bey'in evinde aldığınız kararı bana
bildiriyorsun," dedim ve cevabını beklemeden yanından uzaklaşarak
kongre salonuna girdim.
Kongrenin açılmasından sonra ilk söz alan bir yüksek zatın kongre
zaptına aynen geçmiş olan şu konuşmasını dinledik:
- Efendim, şimdi tabiî başkanlık meselesi söz konusu olacak.
Bendeniz başkanlığın birer gün veyahut birer hafta devam etmek üzere
sıra ile yapılmasını ve üyelerin veya temsil edilen il ve sancak
adlarının baş harfleri esas alınarak alfabe sırasına uyulmasını teklif
ediyorum.
Efendiler, garip bir tesadüftür ki, bu teklif sahibinin temsil
ettiği ilin adı elif (A) ile başladığı gibi, kendi adının ilk harfi
de (A) ile başlıyordu. Ben davet sahibi sıfatıyla bir konuşma yaparak
kongreyi açtıktan sonra, geçici olarak başkanlık makamında
bulunuyordum.
- "Buna neden gerek duyuluyor, efendim?" diye sordum.
Teklif sahibi, "Bu şekilde işin içine şahsiyat karışmamış olacağı
gibi, eşitlik ilkesine uyulduğu için dışarıya karşı da olumlu bir etki
yapmış olur,"dedi.
"p>Efendiler, ben, vatanın, teklif sahibi ile birlikte bütün milletin
ve hepimizin bir felâket çıkmazında bulunduğumuzu gözönüne getirerek,
kurtuluş çaresi olduğuna inandığım teşebbüsleri, sonsuz güçlük ve
engellere rağmen, maddî, manevî bütün varlığımla bir sonuca ulaştırmaya
çalışırken, benim en yakın arkadaşlarım daha dün İstanbul'dan gelmiş
ve tabiî olarak işin içyüzünü bilmeyen, saygı duyduğum yaşlı bir zatın
diliyle, bana şahsiyattan söz ediyorlar.
Bu teklifi oya koydum. Çoğunlukla reddettiler. Başkan seçimini
gizli oyla yaptırdım. Üç olumsuz oya karşı, beni başkan seçtiler.
SİVAS KONGRESİNİN UĞRAŞTIĞI İŞLER
Sivas Kongresi'nin gündemini, Erzurum Kongresi'nin tüzük ve bildiri
metinleri ile, bizden önce Sivas'a gelmiş olan yirmi beş kadar üyenin
hazırladığı bir muhtıra oluşturacaktı.
İlk açılış günü olan 4 Eylül ile, beşinci, altıncı günler yani üç
gün, İttihatçı olmadığımızı ispat için yemin etmek gerektiğinden,
yemin formülü hazırlamakla, Padişah'a sunulacak bir yazı yazmakla,
kongrenin açılışı dolayısıyla gelen telgraflara cevap vermekle ve
özellikle, kongre siyasetle uğraşaçak mı uğraşmayacak mı konusunun
tartışması ile geçti. İçinde bulunulan mücadele ve yapılan işler
siyasetten başka bir şey değilken, bu son konuyu tartışmak, hayretle
karşılanacak bir durum değil midir?
En sonunda, Kongrenin dördüncü günü asıl maksada geldik ve aynı
günde, Erzurum Kongresi Tüzüğü'nün metnini görüşerek hemen bir sonuca
bağladık. Çünkü, Erzurum Kongresi'nin Tüzüğü'nde yapılması gereken
değişiklikleri zaten hazırlamış ve gereken kimseleri de aydınlatmış
bulunuyorduk.
Bununla birlikte, yapılan değişiklikler sonradan bazı itirazlara,
anlaşmazlıklara, birçok yazışma ve tartışmalara yol açtığı için,
değiştirilen noktaların önemli olanlarına işaret edeceğim:
1- Derneğin adı Şarki Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti idi. Anadolu
ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti oldu.
2 - "Hey'et-i Temsiliye, bütün Doğu Anadolu'yu temsil eder" yerine
"Hey'et-i Temsiliye bütün vatanı temsil eder" dendi. Mevcut üyelere
altı kişi daha eklendi.
3 - "Her türlü işgal ve müdahaleyi Rumluk ve Ermenilik kurma gayesine
bağlı sayacağımızdan, topyekün savunma ve direnme ilkesi kabul
edilmiştir" yerine "her türlü işgal ve müdahalenin özellikle Rumluk ve
Ermenilik kurma gayesine yönelmiş faaliyetin reddi konularında topyekûn
savunma ve direnme ilkesi kabul edilmiştir" denildi.
Bu iki cümlede anlam bakımından elbette büyük fark vardır.
Birincisinde İtilâf Devletlerine karşı düşmanca tavır alma ve direnmeden
söz edilmiyor. İkincisinde bu husus açıklık kazanıyor.
4 - Tüzüğün dördüncü maddesinde yer alan konu oldukça tartışmalı
geçti. Madde şuydu:
Osmanlı Hükûmeti'nin yabancı devletlerin baskısı karşısında, buraları
(yani Doğu illerini) bırakmak ve ilgilenmemek zorunda kaldığı
anlaşılırsa, alınacak idarî, siyasî, askerî tedbirlerin tayin ve
tespiti yani geçici bir vekalet kurma konusu.
Sivas Kongresi Tüzüğü'nün bu maddesindeki "buraları" yerine "yurdumuzun
her hangi bir parçasını bırakmak ve ilgilenmemek" şeklinde daha geniş
ve genel bir kayıt kondu.
AMERİKAN MANDASI İÇİN PROPAGANDALAR
Bundan sonra, 8 Eylül toplantısında sözünü ettiğim muhtıra ele
alındı. Bu muhtırada başlıca Amerikan mandası üzerinde duruluyordu.
O günlerde, İstanbul'dan gelen bazı kimseler Amerikalı Mister
Brown adında bir gazeteciyi de Sivas'a getirmişlerdi.
Bu konu üzerinde kongrede geçen görüşmelere yer vermeden önce,
yüksek hey'etinizi yeterince aydınlatabilmek için, bazı, ön bilgiler
arz edeyim. Bu bilgiler, Erzurum'dan beri başlayan bazı
haberleşmelerden daha iyi anlaşılacağı için, onları olduğu gibi
sunacağım:
Güvenlikle ilgili ve çok ivedi
Erzurum'da 3'üncü Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanlığı'na
1-Mustafa Kemal Paşa'ya özel: Bu gün 25 Temmuz 1919 akşamı Bekir
Sami Beyefendi Amasya'ya geldiler. Kendileri ile uzunca bir süre
görüşmek şerefine eriştim. Mustafa Kemal Paşa'ya ve Rauf Beyefendi'ye
saygılarını sunarlar. Kendisi aşağıdaki düşüncelerini arz etmekliğimi
rica etmiştir.
2 - Bağımsızlık, elbette istenir ve tercih edilir. Ancak, tam
bağımsızlık istediğimiz takdirde, vatanın birçok parçalara ayrılacağı
kesin ve şüphesizdir. Şu halde, iki üç ili içine almaktan ibaret
olacak bağımsızlığa, vatanımızın bütünlüğünü garanti altına alacak
yabancı bir devletin himayesi (mandaterlik) elbette tercih edilir.
Osmanlı ülkesinin tamamını içine alan meşruluğumuz ve dışarıdaki
temsil hakkımız eskiden olduğu gibi devam etmek şartıyla, belirli süre
için Amerika mandasını istemeyi milletimiz için en yararlı bir çözüm
şekli olarak kabul ediyorum. Bu konuda Amerika temsilcisiyle görüştüm.
Birkaç kişinin değil, bütün bir milletin sesini Amerika'ya duyurmak
gerektiğini söyledi ve aşağıdaki şartlar çerçevesinde Wilson'a,
Senato'ya ve Amerikan Kongresi'ne başvurulmasını teklif etti:
a) Adil bir hükûmetin kurulması,
b) Öğretim ve eğitimin yayılması ve genelleştirilmesi,
c) Din ve mezhep hürriyetinin sağlanması,
d) Gizli anlaşmaların kaldırılması,
e) Bütün Osmanlı ülkesini sınırları içine alacak şekilde, Amerikan
Hükûmeti'nin bizi kumandası altına almayı kabul etmesi.
3 - Bundan başka kongremizin seçeceği bir hey'eti, Amerika'ya bir
zırhlı ile göndermeyi de temsilci üzerine almıştır.
4 - Bekir Sami Bey, daha bir iki gün buralarda kalacağından, her
türlü emir ve talimatın benim aracılığımla gönderilmesini, özellikle
Sivas Kongresi'nin ne zaman toplanacağının ve kendilerinin o güne
kadar nerede beklemesinin uygun olacağının bildirilmesini istirham
eylemekte olduğu.
Şifre
Amasya'da 5'inci Tümen Komutanlığına:
1- Şimdi Amasya'da bulunan eski Vali Bekir Sami
Beyefendi'ye özel
Zâtıâlîlerinin telgrafından çok yararlandık. Toplanmış
bulunan Vilâyat-ı Şarkiye Kongresi hemen her tarafta kendi
memleketleri halkınca etkili, hatırı sayılır ve söz sahibi
olarak tanınmış kimselerden kurulmuş yetkili bir hey'et
durumundadır. Bu kongrede, şimdiye kadar yapılan
görüşmelerde, devlet ve milletin istiklâlinin bölünmezliği
ısrarla savunulmaktadır. Bu bakımdan, bizce de daha şartları
ve niteliği belirsiz olan bir Amerika mandaterliğinden
kongrede doğrudan doğruya söz edilmesi pek sakıncalı
olacağından, zâtıâlîlerinin İstanbul'da temasta bulunduğu
kimselerle yaptığı görüşmelere dayanarak aşağıdaki
noktaların açıklanmasını ve bizleri hemen aydınlatmanızı
özellikle rica ederiz.
Bundan önce de doğrudan doğruya İstanbul'dan gelen bu
konudaki bilgiler şüpheli görüldüğünden, aynı esaslar
çerçevesinde açıklama istendiği gibi, 21 Temmuz 1919
tarihinde Sivas'ta Refet Bey vasıtasıyla İstanbul'dan alınan
bilgilerde de yine şüpheli noktalar bulunduğundan, oradan
da şartlar hakkında kestirmeden açıklama istenmiştir.
a) "Tam bağımsızlık istendiği takdirde, vatanın birçok parçalara
ayrılacağı kesin ve şüphesizdir," buyuruluyor. Bu görüşün kaynağı
nedir?
b) Vatanın bütünlüğünden maksat, memleketin bütünlüğü mü, yoksa
hakimiyet hakları mıdır?
c) Osmanlı ülkesinin tamamını içine alan meşruluğumuz ve dışarıdaki
temsil edilme hakkımız eskiden olduğu gibi devam etmek şartiyle
mandaterlik istemeyi en yararlı bir çözüm olarak kabul buyuruyorsunuz,
Ancak, temsilcinin ileri sürdüğünü bildirdiğiniz maddeler ile bu şekil
biribiri ile çelişmiş görünüyor.Çünkü, meşruluğumuz eskiden olduğu
gibi devam ettiği takdirde, hükûmet, yasama gücünün güvenine sahip ve
denetimine tâbî bir hey'etten ibaret olur ki, artık bu hey'etin
kuruluşunda Amerika'nın müdahalesi ve etkisi olamaz. Bu durumda ya
meşruluk devam edecektir ve Amerika'dan âdil bir hükümetin kurulmasını
istemeye gerek yoktur. Yahut da, istendiğine göre, meşruluğun devamı
sözden ibaret kalır.
d) Öğretim ve eğitimin yayılmasından ve genelleştirilmesinden maksat
nedir? İlk anda hatırımıza gelen, memleketin her tarafında Amerikan
okullarının açılmasıdır. Çünkü daha şimdiden yalnız Sivas'ta yirmibeş
kadar okul açmışlardır ki, yalnız bir tanesinde bin beşyüz kadar
Ermeni öğrenci vardır. Bu durum karşısında Osmanlı ve İslâm ve öğretim
ve eğitiminin yayılması ve genelleştirilmesi ile bu teşebbüs nasıl
bağdaştırılacaktır.
e) Din ve mezhep hürriyetinin sağlanması maddesi de önemlidir.
Patrikhanelerin imtiyazları devam ederken bunun farklı yanı ve anlamı
nedir?
f) Temsilcinin beşinci madde olarak sözünü ettiği bütün Osmanlı
ülkesinin sınırları ne demektir? Yani savaştan önceki sınırlarımız
mıdır? Eğer bu deyim içinde Suriye ve Irak da varsa, Anadolu halkı
Arabistan adına mandaterlik isteğine hak ve yetkisi olabilir mi?
g) Bugünkü hükûmetin politikası nedir? Tevfik Paşa neden Londra'ya
gitti? Amerikalılar gibi İngilizlerin de ayrıca bir mandaterlik
politikası güttükleri anlaşılıyor. Aralarındaki fark nedir? Hükümet
Amerikan mandası için ne düşünüyor? Yani buna eğilimli mi, yoksa
isteksiz mi? Amerikalılar neden Ermenistan mandaterliğini bıraktılar?
Amerikalılar mandayı almaya ne dereceye kadar yatkın ve isteklidirler?
2 - Sivas Kongresi'nin toplanması, Erzurum Kongresi'nin sonucuna
bağlıdır. Bununla ayrıca uğraşılmaktadır.. Yüksek şahsiyetlerinin bunu
beklemek üzere ya Tokat'ta yahut Amasya'da bulunmaları uygundur.
Saygılarımızı sunarız.
Güvenlikle ilgili
3'üncü Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanlığı'na
1-Mustafa Kemal Paşa'ya özel: Bekir Sami Bey'den alınan cevap
aşağıda arz olunur:
a) Tam bağımsızlık istendiği takdirde, vatanın birçok bölgeye
ayrılacağı ve birkaç mandaya tabi tutulacağımız Dörtler Komisyonu'nca
kararlaştırılmıştır. Bu bakımdan ve buna engel olmak için, Amerikan
temsilcisi, bir manda istemenin en uygun olacağını söylemiştir.
b) Yalnız hakimiyet hakları söz konusudur; yurt bütünlüğümüzün
korunması temel ilkedir.
c) Amerika'dan herhangi şekilde bir hükûmet istemeyeceğiz.
Amerika'ya adil bir hükûmet kuracağımız konusunda güvence vereceğiz.
Anayasamızın hükümleri yürürlükte kalmak, Hanedan'ın her türlü hüküm
sürme haklarına dokunulmamak ve korunmak, eskiden olduğu gibi dışarıda
temsilcilerimiz bulunmak şartıyla, Amerikan Hükûmeti'nin mutluluğumuza
ve gelişmemize yardımcı olmasını isteyeceğiz. İsteyeceğimiz manda
şekli budur.
d) Öğretim ve eğitimin yayılmasından ve genelleştirilmesinden maksat
Amerikan okullarının köylerimize kadar girmesine izin vermek değil,
millî ve islâmî öğretim ve eğitimi yaymaya ve genelleştirmeye
çalışacağımız konusunda kendilerine söz vermekle birlikte yardımlarını
istemektir. Mandaterliği Amerikan misyonerlerine değil Amerikan
Hükûmeti'ne vermek istiyoruz.
e) Din ve mezhep hürriyeti esasen dinî ve islâmî ilkelerimizin
gereğidir; Amerikan kamuoyu bu gerçeği bilmediği için, kendilerine bu
konuda güvence vermek istiyoruz. Temsilcinin sözünü ettiği sınırlar
savaştan önceki sınırlarımızdır.Suriye ve diğer memleketler üzerinde
bizim mandaterlik isteğine yetkimiz olup olmaması kongrece çözülecek
bir sorundur. Esasen Suriye ve Irak'ta Amerikan hey'etleri halk oyuna
başvurdular. Suriye ve Filistin'de bağımsız bir Arap hükûmeti
kurulmasını istemekle birlikte, Amerikan mandasını ötekilerden daha
üstün tuttuklarını gösterdiler.
f) Bugünkü hükûmet daha yeni kurulduğundan politikası belli değildir.
Ancak, daha önceki hükûmetlerin siyasetleri güçsüzlük ve İtilâf
kuvvetlerinin her emrine boyun eğmekti. Tevfik Paşa, Londra'ya
gitmeyerek Ferit Paşa ile geri dönmüştür. Amerika, Ermenistan hükûmeti
belli olmadan yalnız oralarda dolaşan heyetlerinin verdiği raporlara
göre, büyük bir Ermenistan'ın kurulmasına maddî olarak imkân
bulunmadığı görüşündedir. Manda konusundaki ayrıntılı bir rapor posta
ile gönderilmek üzeredir.
g) Şimdilik tarafınızdan yapılacak tebligatı beklemek üzere
Tokat'ta bulunacağım. Amasya ve Tokat ile ilçelerde gerekli tebliğlerde
bulunmakta ve bunların iyi sonuçlar vereceğini ümit etmekteyim.
Hepinize saygılarımı sunarım, efendim.
şifre
Amasya'da 5'inci Tümen Komutanlığı'na
Bu telgrafın hemen Bekir Sami Beyefendi'ye uılaştırılması
ve cevabının acele olarak alınması rica olunur.
Bekir Sami Beyefendi'ye Özel:
Amerikan mandası hakkındaki son açıklamalarınızı öğrendik. Bu
şartlara göre aslında korkulacak bir şey olmamak lâzım. Bununla
birlikte daha bir nokta hakkındaki yüksek görüşlerinizi de almak
istiyoruz. Lehimizde bu kadar elverişli şartlar ileri sürülmesine
yatkın bulunacak olan Amerikan Hükûmeti, böyle bir mandaterliği kabul
etmesine yani buna katlanmasına karşılık, Amerika adına ne gibi yarar
ve çıkarlar sağlamış olacaktır? Bununla kendi hesaplarına elde
edecekleri sonuç nedir? Bu konudaki yüksek düşünce ve bilgilerinizle
de bizi aydınlatmanızı acele bekleriz, efendim.
AMERİKAN MANDASI İÇİN PROPAGANDALAR - 2
Amasya, 3.8.l919
3'cü Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanlığı'na
Bekir Sami Bey'den alınan cevap aşağıda arz olunur:
Mustafa Kemal Paşa'ya Özel: Amerikalılarla şimdiye kadar yapılan
görüşmeler tabiatıyla hep özel bir şekilde olmuş ve sırf bir
varsayımdan ibaret kalmış olduğu için, mandaterliklerin her iki tarafa
yükleyeceği şartlar üzerinde durulmamıştır. Mümkünse, hazırlıklara
başlanarak Sivas Kongresi'nin bir an önce açılması gereğini özet olarak
arz ederim.
Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne
Saygıdeğer Efendim,
Memleketin siyasî durumu en son kertesine geldi. Kendimize bir yön
çizebilmek için, Türk milletinin zarını atıp olumlu bir durum alma
zamanı ise geçmek üzere bulunuyor.
Dış durum İstanbul'da şöyle görünüyor:
Fransa, İtalya, İngiltere, Türkiye'nin mandaterlik meselesini
Amerikan Senatosu'na resmen teklif etmiş olmakla birlikte, Senato'nun
bu teklifi kabul etmemesi için bütün güçlerini kullanıyorlar.
Taksimden pay kaçırmak elbette işlerine gelmiyor.
Suriye'de aradığını bulamayan Fransa, zararını Türkiye'den kapatmak
istiyor. İtalya namuslu bir emperyalist olduğundan, savaşa ancak
Anadolu'nun bölüşülmesinde pay almak için girdiğini açıktan açığa
söylüyor. İngiltere'nin oyunu biraz daha incedir.
İngiltere, Türk'ün birliğini, çağdaşlaşmasını, gerçek bir
bağımsızlık kazanmasını, gelecekte bile istemiyor. Yeni imkân ve
görüşlerle; tamamen çağdaş ve kuvvetli bir Müslüman - Türk hükûmeti
başında hilâfet de olursa, İngiltere'nin elindeki müslüman esirleri
için kötü bir örnek olur. İngiltere Türkiye'yi bütünü ile ele
geçirebilse, kafasını kolunu koparır, birkaç yılda sadık bir sömürge
durumuna sokar. Buna, memleketimizde en başta ve özellikle dinî
sınıflar çoktan taraftardırlar. Fakat bunu Fransa ile dövüşmeden
yapabilmek mümkün olamayacağından taraftar olamaz. Fakat, Türkiye'yi
bütün olarak korumak gereği duyulursa, yani bölüşmenin büyük askerî
fedakârlıklarla yapılabileceğini anlarsa Lâtinleri sokmamak için
Amerikan görüşünü tutar ve destekler. Nitekim İngiliz siyasetçileri
arasında zaten bu görüşe eğilimli olanlar vardır. Morisson
gibi ünlü kimseler Amerika'nın Türkiye'de manda kurmasmı istiyorlar.
Başka bir çözüm yolu da, Türkiye'yi Trakya'dan, İzmir'den,
Adana'dan, belki de Trabzon'dan ve hele İstanbul'dan yoksun
bıraktıktan sonra, eski kapitülasyonları ve boğulmaya mahkûm iç
sınırlarıyla başbaşa bırakmak.
Biz İstanbul'da, kendimiz için, bütün eski ve yeni Türkiye
sınırlarını içine almak üzere geçici bir Amerikan mandasını ehven-i
şer olarak görüyoruz. Dayandığımız noktalar şunlardır:
1- Aramızda, hangi şartlar altında olursa olsun, Hristiyan
azınlıklar kalacaktır. Bunlar hem Osmanlı vatandaşı olma haklarından
yararlanacaklar hem de dışarıda bir Avrupa devletine dayanarak
karışıklık çıkaracaklar, sürekli olarak müdahaleye yol açacaklar ve
zaten göstermelikten ibaret olan bağımsızlığımızdan azınlıklar adına
her yıl bir parça daha kaybedeceğiz.
Güçlü bir hükûmet ve çağdaş bir idare kurulabilmesi için,
patrikhanenin siyasî imtiyazla, azınlıkların kuvvetli devletler
vasıtasıyla yaptıkları sürekli tehditler ortadan kalkmalıdır. Küçük ve
zayıf bir Türkiye bunu başaramayacaktır.
2 - Biribirini yok eden, çıkar sağlama, hırsızlık, macera ve şöhret
için yaşayanların hırsını doyuran bu hükûmet anlayışı yerine, milletin
refah ve kalkınmasını sağlayabilecek, halkı ve köyleri, sağlığı ve
zihniyeti ile çağdaş bir halk durumuna getirebilecek bir hükûmet
anlayış ve uygulamasına ihtiyacımız var. Bunun için gerekli olan paraya
uzmanlığa ve kudrete sahip değiliz. Siyasî dış borçlar, siyasî esareti
artırıyor. Taraf tutma, cahillik ve çok konuşmaktan başka olumlu bir
sonuç veren yeni bir hayat yaratamıyoruz.
Bugünkü hükûmet, adamlarını takdir etmese bile, halkı ve halk
hükûmeti kurulmasını yararlı gören Filipin gibi vahşî bir memleketi,
bugün kendi kendini idareye muktedir çağdaş bir makine haline koyan
Amerika, bu konuda çok işimize geliyor. On beş yirmi yıl sıkıntı
çektikten sonra yeni bir Türkiye'yi, her ferdi öğrenimi ve zihniyetiyle
gerçek bağımsızlığı kafasında ve cebinde taşıyan bir Türkiye'yi, ancak
yeni dünyanın kabiliyeti yaratabilir.
3 - Yabancı devletlerin Türkiye üzerindeki rekabetlerini ve
kuvvetlerini memleketimizden uzaklaştırabilecek bir yardımcıya
ihtiyacımız var. Bunu ancak Avrupa dışında ve Avrupa'dan daha güçlü
bir elde bulabiliriz.
4 - Bugünkü oldu bittileri ortadan kaldırmak ve davamızı sür'atle
dünyaya karşı savunabilmek için, gerekli güce sahip bir devletin
yardımını istemek lâzımdır. Yayılma siyaseti güden Avrupa'nın
başvurduğu binbir yol ve alçakça siyasetine karşı böyle bir vekil
olarak Amerika'yı kendimize kazanarak ortaya atabilirsek, Doğu
Meselesi'ni de Türk Meselesi'ni de gelecek için kendimiz çözümlemiş
olacağız.
Bu sebeplerden dolayı, bir an önce istememiz gereken Amerikan
mandası da, elbette sakıncasız değildir. Haysiyetimizden epeyce
fedakârlık etmek mecburiyetinde bulunuyoruz. Yalnız, bazılarının
düşündüğü gibi, Amerika'nın resmî sıfatında dinî eğilim ve taraf tutma
yoktur. Hristiyanlara para verecek misyoner kadın Amerika'sı,
Amerika'nın yönetim mekanizmasında bir yer tutmaz. Amerika'nın yönetim
mekanizması dinsiz ve milliyetsizdir. O, türlü cins ve mezhepten
insanları çok uyumlu ve kaynaşmış olarak bir arada tutmanın yolunu
biliyor.
Amerika, Doğu'da mandaterlik yapmak Avrupa'da başına dert açmak
niyetinde değildir. Fakat onların onur meselesi yaptıklan şey,
yöntemleri ve idealleri ile Avrupa'dan daha üstün bir millet olmak
iddiasıdır. Bir millet içtenlikle Amerikan milletine başvurursa,
Avrupa'ya, girdikleri memleket ve milletin yararına nasıl bir idare
kurduklarını göstermek isterler.
Amerikan resmî mahfillerinin önemli şahsiyetleri arasında epey
lehimize bir hava oluştu. İstanbul'a Ermeni dostu olarak gelen birçok
hatırı sayılı Amerikalı, Türk dostu ve Türk propagandacısı olarak
döndüler.
Bu akımı temsil eden resmî ve gayrî resmî Amerikan görüşünün
altında yatan gizli düşünce şudur : Türkiye'yi parçalamamak, eski
sınırları içinde bir bütün halinde olduğu gibi korumak şartıyla genel
ve tek bir mandaya bağlamak. Suriye, Amerikan Komisyonu orada iken,
genel bir kongre toplayarak Amerika'yı istemiştir. Suriye'nin bu
isteği Amerika'da çok iyi karşılanmıştır.
Amerika, bizim topraklarımız üzerinde Ermenistan kurmaya niyetli
görünmüyor. Eğer mandayı alırlarsa, bütün milletleri eşit şartlar
altında bir memleket evdâdı olarak kabul edip alacaklarını önemli
çevrelerden haber aldım.
Ne var ki, Avrupa, mutlaka bir Ermenistan meselesi ortaya çıkarmak
- özellikle İngiltere - Ermenilere tavizler vermek istiyor. Amerikan
kamuoyunda zulüm görmüş Ermeniler adına bir oyun oynamaya çalışıyor.
Avrupa korkusu bizim fikir adamlarını düşündürüyor. Reşat Hikmet Bey
gibi, Câmi Bey gibi, hattâ millî birliğe şekil veren diplomatlarımızın,
Ermeni meselesi için bir çözüm yolu tavsiyeleri var. Resmen size
yazılıyor.
Çok tehlikeli anlar geçiriyoruz. Anadolu'daki mücadeleyi dikkat ve
sevgiyle izleyen bir Amerika var. Hükûmet ve İngilizler, bunun
Hristiyanları öldürmek, İttihatçılar getirmek için yapılan bir hareket
olduğu düşüncesini Amerika'ya elbirliği ile benimsetmeye çalışıyorlar.
Her an bu Millî Mücadele'yi durdurmak için kuvvet gönderilmesi
tasarlanıyor; bunun için İngilizleri kandırmaya çalışıyorlar. Millî
Mücadele sür'atle ve olumlu isteklerle kendini ortaya koyarsa ve
Hristiyan düşmanlığı gibi bir rengi de olmazsa Amerika'da hemen destek
bulacağını yine çok önemli çevreler garanti ediyorlar.
Sivas Kongresi toplanıncaya kadar, Amerikan komisyonunu alıkoymaya
çalışıyoruz. Hattâ, kongreye Amerikalı bir gazeteci göndermeyi de
belki başarabileceğiz.
İşte bütün bunlar karşısında, dâvâmızda bize yardımcı olabilmesi
için, bu fırsat dakikalarını kaybetmeden, bölüşülme ve çözülme korkusu
karşısında, kendimizi Amerika'ya başvurmaya mecbur görüyoruz. Vasıf Bey
kardeşimizle bu hususta birleştiğimiz noktaları kendisi de ayrıca
yazacaktır.
Türkiye'yi azim ve irade sahibi geniş görüşlü bir iki kişi belki
kurtarabilir. Macera ve boğuşma devri artık geçmiştir. Gelecek için
kalkınma ve birlik savaşı açmaya mecburuz. Sınırlarında bu kadar çok
evladı ölen zavallı memleketimizin düşünce ve medeniyet savaşında kaç
tane şehidi var.Biz Türkiye'nin hayırlı evlâtlarından, yarının
kurucuları olmalarını istiyoruz. Sizin, Rauf Bey kardeşimizle birlikte,
temelleri bile çöken zavallı memleketimiz için uzakları görerek
düşünüp çalışmanızı bekliyoruz.
Saygılarımı gönderir, başarınıza dua ederim. Millî dâvâda canıyla
başıyla çalışanlar arasında, sade bir Türk askerinin alçak gönüllülüğü
ile, sizinle birlikte olduğumu ifade ederim. 10.8.1919
Afyonkarahisar 13.8.1969
15'inci Kolordu Komutanlığı'na
Mustafa Kemal Paşa'ya özel: İstanbul'daki çeşitli partilerin
birleşerek Amerika hey'etine verilmek üzere aldıkları kararlar aşağıda
arz olunur:
1- Ermenistan için Türkiye'nin doğu sınırları üzerinde Ermenilerin
işine yarayacak bir toprak parçası vermeye Doğu illerindeki Türklerin
ve orada iş başında bulunan büyüklerin, bu bölgenin gelecekteki
refahını ve serbestçe gelişmesini düşünerek razı olabilecekleri
görüşünde olduklarını, yalnız bu görüşlerini, oradaki Kürtlerle
işbirliği yapmış olmaları ve Kürtlerin de Ermenilere toprak verme
düşüncelerine kesinlikle karşı bulunmaları dolayısıyla açığa vurmak
istemediklerini ve hattâ açığa vursalar bile, oradaki Türk çoğunluğunun,
aşağıdaki şartların yerine getirileceği konusunda kendilerine güvence
verilmedikçe bu düşüncede Kürtlerden ayrılmayacaklarını zannettiklerini
tespit etmiştir.
Şöyle ki birincisi, Türk ve Kürt çoğunluğunun ve
aralarındaki diğer azınlıkların yaşadıkları toprakların bütünlüğü;
ikincisi, Türk bağımsızlığının tam olarak tanınması ve fiilen garanti
edilmesi; üçüncüsü, Türkiye'nin çağdaş medeniyete ulaşabilmesi için
serbestçe gelişmesine engel olan kayıtların kaldırılmasıyla Wilson
prensiplerinde vadedildiği üzere, bağımsızlıklarından ve haklarından
en güvenli bir şekilde yararlanmasına imkân verilmesi; dördüncüsü,
bu hususlarda ve Türklerin gelişmelerinin çabuklaştırılmasında
Amerika'nın bize yardımcı olacağını, Cemiyet-i Akvam 'a karşı
üstlenmesi.
2 - Boşaltılacak topraklardan çıkarılacak olan Türk ve Kürtlerin
gönderildikleri yeni topraklarda derhal yerleştirilmeleri ve bu
topraklardan hemen yararlanmalarını sağlamak için Amerika'nın yardım
etmesi.
3 - O çevrede ve özellikle Erzincan ve Sivas arasında yoğun olarak
bulunan Ermeniler'in yine Ermenistan sınırları içine gönderilmelerinin
sağlanması.
4 - Ermenistan adına ve hesabına gerçekleşmesini muhtemel gördüğümüz
toprak verme durumu, bağımsız bir Ermenistan adına değil, ancak büyük
ve medenî bir devletin mandası altında gelişecek çağdaş bir devlet
adına olacaktır. Çünkü, bugünkü Ermenistan'a toprak bırakmak,
Türkiye'nin başına ikinci bir Makedonya derdi açmak demek olduğu gibi,
Kafkasya için de bir gaile çıkarmak demektir.
5 - Bütün bunlar tartışılabilir bir "teklif" niteliğindedir. Ancak,
bunların kesin bir şekil alabilmesi, memleketteki hey'etlerle temas
kurmaya bağlı ise oraya Amerikan hey'etinden birinin gönderilmesi
şarttır.
6 - Ve en son olarak konunun kanunî ve meşru bir şekle sokulması
için Osmanlı Millî Meclisi'ne götürülmesi tabiîdir.
Şifre ... Erzurum, 21.8.1919 ... Kişiye özel
12'nci Kolordu Komutanlığı'na
İstanbul'da çeşitli partilerin Amerikan Komisyonu'na verilmek üzere
aldıkları kararlar, burada Hey'et-i Temsiliye'mizce son derece üzüntü
ve esefle karşılandı. Çünkü, birinci maddede Ermenistan'a Doğu
illerimizden toprak verilmesi söz konusu olmaktadır. Oysa, ezici
çoğunluğu Türk ve Kürt olan bu illerden bir karış toprağın bile
Ermeniler hesabına yazılmasının, bugün için uygulamada mümkün
olamayacağı şöyle dursun, unsurlar arasındaki nefret ve öcalma
duygusunun dehşet ve şiddeti, Osmanlı Ermenilerinin dönmeleri halinde
bile iller içinde yoğun olarak yerleştirilmelerini tehlikeli
göstermektedir. Bu bakımdan, suçlu olmayan Osmanlı Ermenilerine
gösterilecek en büyük kolaylık, adaletli ve eşit şartlar altında
vatanlarına dönmelerini kabulden başka bir şey olamayacaktır.
Üçüncü maddede, Erzurum ve Sivas arasında yoğun bir Ermeni topluluğu
bulunduğu hayali, bilgisizlik ve vukufsuzluktan başka birşey değildir.
Harpten önce bile, buralarda oturanların büyük çokluğu Türk, birazı
Zaza denilen Kürtlerden ve pek azı da Ermenilerden ibaretti. Bugün
artık varlığından söz edilecek sayıda Ermeni yoktur. O halde, bu gibi
dernekler yetkilerini bilmeli ve bir iş yapmak isterlerse, hiç olmazsa
Harbiye ve Hariciye Nezaretleri'nin barış hazırlıkları dolayısıyla
yaptıkları resmî istatistik ve grafiklere olsun başvurmak zahmetinden
kaçınmamalıdırlar. Bu telgrafın aynen İstanbul'a gönderilmesini rica
ederiz.
Güvenlikle ilgili ... Ankara,14.8.1919
3'üncü Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanlığı'na
1- Mustafa Kemal Paşa'ya (özel): İstanbul'a gönderilmek üzere
yazmış olduğunuz son cevaplarınız, yerine ulaştırılmış ve buna cevap
olarak basılı bir raporla, Ahmet Rıza Bey, Ahmet İzzet, Cevat,
Çürüksulu Mahmut Paşalar, Reşat Hikmet, Câmi, Reşit Sadi Beyler, Esat
Paşalar gibi pek çok şahsiyetin düşüncelerine uygun olan Kara Vasıf'ın
yani Cengiz'in ve Halide Edip Hanım'ın görüşlerinin yer aldığı uzun
mektuplar geldi. Bunlar sıra ile özetlenerek arz edileceği gibi,
asılları da Sivas'a gönderilecektir.
Bunların hepsinde bir yardıma
ihtiyaç duyulduğu ve bu yardımın Amerika tarafından yapılmasının en
az zararlı yol olarak kabul ve uygun bulunduğu şeklinde bir gerekçe
ileri sürülmektedir. Basılı rapor, Câmi, Rauf, Ahmet, Reşit Hikmet,
Reşit Sadi Bey'ler ile Halide Hanım, Kara Vasıf, Esat Paşa, bütün
parti ve derneklerin düşünceleri yoklandıktan sonra büyük çoğunluğun
görüşüne göre düzenlenmiştir. Vakit varmış. Kongrede bir an önce iş
görmek, Amerikalılar gitmeden tebligat yapılmak gerekirmiş.
Amerikalıları oyalayarak hareketleri geciktirilmeye çalışılıyormuş.
Kongre hemen kesin bir karar verebilir mi, sorusuyla Amerikalılar
bu düşünceyi benimsediklerini hissettiriyorlarmış. Kongrenin
toplanmasını çabuklaştırmanız rica olunur.
Bu telgrafta sözü edilen uzun mektuplar günlerce telleri işgal
eden şifrelerle verildi. Birbirine ekli olan o şifrelerden biri de
şuydu:
Güvenlikle ilgili
3'üncü Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanı Kâzım Beyefendi'ye
Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne (özel): 16.7.1919 tarih ve
880 sayılı şifrenin dokuzuncu maddesinin ekidir:
Kara Vasıf'ın 10 numaralı madde hakkında ek olarak verdiği bilgi:
1- Bir yardım şeklinde Amerika'ya taraftar olursak ve bunu Doğu
İlleri Kongresi, Millî Kongre, bir istek gibi telgrafla hükûmetimize
bildirirse, Wilson'un Amerikan Kongresi'ne karşı güzel bir dayanak
noktası olacaktır. İstanbul'da pek çok aydın bu görüşten yanadır ve
böyle bir şey hazırlıyorlar. Eğer Anadolu da yaparsa yararlı olur
diyorlar. Böyle olursa, Amerika'nın mandasından yararlanarak öteki
alçak düşmanları memleketimizden çıkarmak ve sonra yalnızca
Amerikalılarla karşılaşmak mümkün olur ve uğraşmak da kolay olur.
Bir de Amerikalılar bizi şiddetle suçluyorlar. Yani hükûmeti
aşağılayıp milletimizi de horluyorlar. Temsilcilerine İstanbul'dan
çıkışını, Paris'e gidişini, muhtıraları.... sonra diyorlar ki,
Avrupa'nın yapmaya cesaret edemediğini siz kabul ediyorsunuz. Söz
gelişi, Avrupa büyük bir Ermenistan kurulmasını düşünmüyor. Sizin
sadrazam, Toros'tan sınır veriyor, Ermenistan istiyor. Oysa, şimdiye
kadar Amerikan komisyonlarından hiçbirisi bile, buna olabilir demedi.
Bütün raporlara göre, Anadolu'da, Türkiye'de bir Ermenistan kurmak
şöyle dursun, muhtar ve bölgesel idareler bile oluşturmak mümkün
değildir. Nüfusları yok, toprakları yok. Bu yönetim müthiş bir askerî
kuvvete dayandırılmazsa olmaz. Ermenilerde bu kuvvet olamaz, Amerika
bu lûtfu yapamaz. Öteki devletler de buna tahammül edemez. Meğer ki,
oraları zaptetsinler ve barış yapsınlar, Bu da mümkün değil, Rekabet
bunu engeller.İşte İstanbul'un haberleri. Orada iyice düşünülsün:
Epeyce zaman vardır. Amerikan Kongresi hemen hemen Wilson'u dinlemek
üzeredir.
2 - İstanbul'da büyük çapta temaslar var. Onun için Mustafa Kemal
Paşa genel bir emir verir mi? Yoksa İstanbul'un karar ve çalışmalarını
benimser mi? Bu çalışmaların amacı, milletin birliği, vatanın
bütünlüğü, istiklâl ve hâkimiyetin elde edilmesi! Eğer Mustafa Kemal
Paşa buraya genel bir emir vermezse ve kendisi hemen oradan
Amerikalılar, İngilizler ve diğer yabancılarla temasa geçmezse, tabiî
burada faaliyet devam edecektir. Belki ters bir sonuç ortaya çıkabilir.
Buna dikkati çekerim. Bu rolü, siyaseti çok daha iyi yürüten bir
Mustafa Kemal Paşa'nın mücadelesine ve kuvvetine dayanmak ise, onun
sözleri, demeçleri, tavır ve hareketleriyle tutum ve söz olarak
yalanlanmış.
<3-Çolak Hüseyin Salâhattin iki yüzlü davranışını sürdürüyor. Sadık
Bey'in en gözde bendelerinden olan bu şahsın bir mevki sahibi olmaması
için ne yapılacağı düşünülüyor.
Kara Vasıf Bey'e bildirilmek üzere verilen cevap şuydu:
Şifre ... Erzurum, 19.8.1918 ... Kişiye özel ve ivedi
20'nci Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa Hazretleri'ne
İlgi: 17.8.1919
1- Sözü edilen Amerikan mandasının nasıl bir yardım sağlayacağının
dikkatli bir incelemeden geçirilmesi ve millî gayemiz açısından bir
yararı olup olmayacağının da hesaplanması pek önemlidir. İstanbul'da
çalışan grubun gayesi milletin birliği, vatanın bütünlüğü, istiklâl
ve hâkimiyetin elde edilmesi noktasında toplanmış gösterildiğine göre,
Amerikan mandasını kabul durumunda bu gaye korunmuş olabilir mi?
2 - Millî isteklere bağlı kalmayan ve onlara uygun düşmeyen
kararlar, hiçbir zaman milletçe kabul edilemeyeceğinden, milletimizin
ve vatanımızın alınyazısını tayinde, millî vicdana tercüman olmaktan
ibaret bulunan görevimizi tam olarak yerine getirebilmek için, millî
isteğin odaklaşarak tek bir hedefe yönelmesini beklemeden hiç bir
meselede yetkili görünmemiz doğru değildir. Bundan dolayıdır ki,
tarafımızdan yabancılarla olan temas ve ilişkilerin, kongrenin
kararlarına uyularak millet adına yapılmasını tercih etmekteyiz.
Tanrı'ya şükür, yurdumuzdaki millî akımın pek çok gelişmekte,
kökleşmekte ve güçlenmekte oluşu, bizleri sürekli olarak bu noktaya
doğru çekiyor ve davet ediyor.
3 - Şurası da gözönünde tutulmalıdır ki, memleket ve milletin
alınyazısı üzerinde Amerika veya herhangi bir devletle anlaşmaya
yetkili olabilecek bir hükûmet, ancak millî hâkimiyet ilkesini kabul
ve milli bir meclis'in varlığını benimseyerek ona dayanmayı gerekli
sayan bir hükûmettir. Bu takdirde, İstanbul Hükümeti'ni oluşturacak
şahısların da mutlaka bu vasıfları taşıması gerekir.
Burada bizce olduğu gibi oradaki çalışmalarınız da bu amacın
sağlanmasına yönelmelidir.
4 - Yakında kongre kararlarını öğreneceksiniz. Gözlerinizden öperiz.
> NUTUK'TAN: MİLLİ MÜCADELE - 5 < > LOZAN BARIŞI < > İÇİNDEKİLER <
Amasya, 25/26.7.1919
İvedi ve kişiye özel ... Erzurum
Amasya, 30.7.1919 ... İvedi
Erzurum, 1.8.1919 ... Kişiye özel
İlgi: 3.7.1919.
20' nci Kolordu Komutanlığı'na
(Yalnız 12'nci Kolordu)
İlgi: 13.8.1919.
Kişiye özel ... Ankara,17.8.1919