
KADIN ÜZERİNE SÖZLERİ - AÇIKLAMALAR-2
(3)- Biz, GENEL olarak, DIŞ ALEM'le ilgili işlerin, yani para kazanma, ev geçindirme, aile fertlerini koruma, geleceğini temin etme, aile fertlerinin hak ve vazifelerini tesbit etme sorumluluğunun ERKEK tarafına; İÇ ALEM'le ilgili işlerin de, yani çocuklara bakma, evi düzende tutma, aile fertlerinin iç huzurunu sağlama ve sürtüşmeleri önleme görevlerinin KADIN tarafına ait olduğuna inanırız... Bu ERKEK ve KADIN'ın YAPI'sına ve MİZAC'ına uygun, ATATÜRK'ün de dile getirdiği bir İŞBÖLÜMÜ'dür.
KUR'AN, çok gerçekçi olarak " ALLAH insanları birbirinden üstün kıldığı için, ve mallarından harcayıp geçindirdiği için erkekler kadınlar üzerinde yöneticidirler" (Nisa Suresi, 34. ayet) der, AİLE'de REİS'in KOCA olduğunu belirtir.
Çok açıktır ki, bu ayet "bütün erkekler, bütün kadınlardan üstündür" anlamına gelmez!... ATATÜRK gibi biz de nice erkekleri cebinden çıkaracak nitelikte KADIN gördük... Yurt dışında Golda Meir, Thatcher; yurt içinde Tansu Çiller, Behice Boran, Türkan Akyol gibi sadece kendi çevresindekileri değil, karşı gruplardaki erkekleri de ezip geçen kadınlar tanıdık... Ama İSTİSNALAR kaideyi bozmaz1.. AİLE'de bir tek kişinin REİS olması, DÜZEN açısından şarttır!.. Çünkü küçük büyük her topluluğun bir lideri yoksa, orada kargaşa hakim olur... "İkisi de eşit, ikisi de reis" diye bir şey olmaz, olamaz!..
Bu konuyu okumuş, seçkin kadınlar içinde defalarca dile getirdik... Ve şu soruyu sorduk: AİLE'nin eline 1 milyar lira para geçse, ERKEK "EV alalım," dese, KADIN da "OTOMOBİL alalım" diye ısrar etse; bu mesele nasıl çözülecek?.. "Tartışırlar" dendi... Tartıştılar, hiç biri vazgeçmedi...Ne olacak?... Bu mesele ilelebed sürüp gidecek değil ya!..İşte o zaman, REİS'in dediği olur!.. SORUMLULUK ta ona aittir!.. Çıkacak sorunları çözmek zaten en başta erkeğin görevidir.
REİSLİK bunun için vardır. Yoksa KADIN'a hava atmak, eziyet etmek için değil!..Ayrıca REİSLİK, bir konunun enine boyuna görüşülmesini de engellemez... Hatta pek çok konuda yetkinin KADIN'a devrine de engel değildir... Ama REİS'siz AİLE olmaz!..
Kaldı ki, KUR'AN erkeğin üstün olduğunu söylerken, ona KADIN'la ilgili pek çok sorumluluklar yükler!.. Yanında iken bakması şart olduğu gibi, boşadığı kadına ve çocuğuna dahi, eğer muhtaç iseler, bakma sorumluluğunu yükler... Yani bazı cahillerin sandığı gibi, İSLAM'da "boş ol" demekle her şey bitmez!.. NAFAKA kavramı modern hukukta yer almadan çok önce, İSLAM'da FARZ olarak yer almıştır. (Bakınız: NİSA Suresi) Bu anlayışa göre, kadının sokağa düşmesinden bile eski kocası sorumludur!.. Bu kadar ağır sorumluluk üstlenen kişiye de, REİSLİK haktır elbette ki!..
ATATÜRK, KADIN'ın hem AİLE HAYATI'nda, hem de TOPLUM içinde, ÇALIŞMA HAYATI'nda ERKEK'le BİRLİKTE olmasını ister... Biz bunun için hem "aydın, atatürkçü" geçinip, hem de KADIN KOLLARI, KADIN DERNEKLERİ kuranları ayıplarız... Madem "kadın-erkek eşittir" diyorsunuz, niye onları AYRI KAMPLAR'da gruplaşmaya zorluyorsunuz?..
Aynı tarz bir gruplaşma "aydın" ve "medeni" geçinen MASON, LİON, ROTARYEN klüplerinde de vardır... Bunlar da aralarına sadece ERKEKLER'i alırlar!.... Zaten hepsi BATI kökenli olduğu için KADIN'ı aşağı gören bu MAÇO tavrı, aynen benimsemişlerdir.
Biz KADINLAR'ın, ancak "ERKEKLER'in varlığından RAHATSIZ olacakları" DURUM ve ORTAMLAR'da birbirlerinden AYRI olmaları gerektiğini düşünürüz... Toplumun her kesim ve ortamının KADINLAR'ın rahatsız edilmeyeceği, HUZUR ve GÜVEN içinde bulunabilecekleri hale getirilmesini isteriz... Bunun için de önce ERKEKLER'in eğitilmesi, biraz EDEB-ERKAN-SAYGI öğretilmesi gerektiğine inanırız... ANADOLU ERKEĞİ'nin KADIN'nin yüzüne bakmamasındaki FAZİLET'i, ŞEHİR ERKEĞİ'nin yılışık kibarlığına tercih ederiz!..
Biz şimdiye kadar ERKEKLER'in tavrından, tutumundan, sarkıntılığından, sululuğundan şikayet etmeyen bir tek KADIN'a rastlamadık!... ATATÜRK, KADIN'ın TOPLUM içine girmesini isterken, herhalde bu sıkıntılara düşmesini istemiyordu. Zaten HİTAB'ı da ERKEKLER'edir!.. KUR'AN'ın HİTABI da ERKEKLERE'DİR!..Çünkü KADIN'ın durumunu düzeltecek olan, onların sokağa dökülmeleri değil; ERKEKLER'in TAVIR DEĞİŞİKLİĞİ'dir!.. O uyduruk "kadın dernekleri" kadınlara hitap edip sürtüşmeyi arttıracaklarına, erkeklere, bilhassa "maço"luk aşılayan yayınları yapan erkeklere hitap etseler, daha çok amaca hizmet etmiş olurlar!
Halbuki bu feministler, ve bazı kadın dernekleri 1995 Pekin Kadın Kongresi'nde ve 1996 fiyaskolu İstanbul HABİTAT toplantısında bizim yukarda belirttiğimiz acı gerçekler üzerinde duracaklarına, neleri vurgulamışlardır, biliyor musunuz?.. Lesbiyen kadınlar ile "kadın" saydıkları homoseksüel erkeklerin "hak"larını!..
KADIN'ın evde, sokakta rahat olması yetmez... Biz KADINLAR'ın çok iyi bir EĞİTİM görmesini istediğimiz gibi, kendini geçindirebilecek bir MESLEK SAHİBİ olmasını da ŞART görürüz. KADIN'ın toplumun ilerlemesine katkısı bir yana, TEK başına kaldığı zaman düşmesini önliyecek tek çare budur!.. Ve SOKAĞA DÜŞMEK bir KADIN'ın başına gelebilecek en büyük FELAKET'tir!..
Erkeğin evsiz kalması, hatta erkek çocukların bile sokakta kalması bunun kadar büyük bir felaket değildir... Erkek kendini toparlarsa, topluma dönebilir. Ama kadın?...KADIN bir gece bile sokakta kalsa, ömrü boyunca bunun ızdırabını ruhunda, lekesini alnında taşır, toplum onu dışlar... Bu yüzden KADIN'ın namusuyla çalışabileceği bir MESLEK sahibi olmasını, hiçbir feminist BİZİM kadar isteyemez!..
Ancak biz bazı mesleklerin KADIN MİZACI'na, bazı mesleklerin de ERKEK MİZACI'na daha uygun olduğu inancındayız... Özellikle hayat boyu sürdürülen bir mesleğin KADINLARI ERKEKLEŞTİRMESİ'ni, ERKEKLERİ KADINLAŞTIRMASI'nı doğru bulmayız.
Ağır fiziki işçiliğin, demiryolu inşaatında, madenlerde çalışmanın KADINLAR'ın bazı ÜSTÜN ÖZELLİKLER'ini ortadan kaldırdığını, onları kabalaştırıp çirkinleştirdiğini, hatta insan olmaktan çıkardığını SOSYALİST ülkelerde müşahede ettik... Aynı şekilde ülkemizde kadın berberlerinin bir süre sonra kadınları taklit eden ses ve davranışlar edindiğini gördük... Bu yüzden AFET ve SAVAŞ dönemleri dışında ERKEK ve KADINLAR'ın kendi fiziki yapılarına, mizaç ve hasletlerine uygun eğitim görmeleri, meslekler ve görevler edinmeleri, TOPLUMUN GELECEĞİ açısından daha yararlıdır.
Erkeklere hoş gelse de; kadınların dansöz, konsumatris, manken, pavyon şarkıcısı olmaya özendirilmeleri yanlış olduğunu söyledik... Bu meslekler kazandırdığı para ne olursa olsun, kadını YABANCI erkeklerin oyuncağı, eğlencesi durumuna düşürür, şeref ve haysiyetini yok eder... Kimse sesli dile getirmese de, herkes içinden onları "orta malı" gibi görür, hele erkekler bir fırsatını bulup yatağa atmaktan başka bir şey düşünmez!..
Bu satırlar, okuyanları şoke edebilir. Çünkü şimdiye kadar pek az kişi bunu toplum önünde, böyle açıkça dile getirecek cesareti gösterebilmiştir... Ama bu, hakikati değiştirmez!..
Biz ÇALIŞMA HAYATI'nın KADINLAR için her bakımdan KANUNLAR ve ADETLER ile TAM bir GÜVENCE'ye alınmasını, KADININ ÇALIŞMASI için ÖN ŞART olarak görürüz... Yani KADIN, DEVLET DAİRESİNDE, FABRİKADA, TARLADA, ÖZEL SEKTÖRDE, KENDİ İŞİNDE patronun, ustabaşının, mesai arkadaşının, müşterilerin ahlaksız teklif ve davranışlarından, hatta yılışık bakışlarından masun olmalıdır!... Yolda gelip giderken, sokakta dolaşırken, alışverişte iken her türlü TASALLUT ve TECAVÜZ'den korunmalıdır!.. Aksine davranışta bulunanlar, yanında çalışanları kandırıp İĞFAL edenler, hele kadınları kaçırıp TECAVÜZ edenler çok ağır cezalara çarptırılmalıdır!.. Böyle durumlarda eğer ŞAHİT yok ise, KADIN'ın ifadesi DOĞRU kabul edilip ona göre işlem yapılmalıdır!... Ki, erkekler kadınla YALNIZ kalmak için bahaneler yaratmasınlar!..Bu uygulama İSKANDİNAV ülkelerinde başladı.
Halbuki şimdiki kanunlarımız KADINLAR'ı korumakta yetersizdir... Üstelik kadınların hava karardıktan sonra çalışmalarını, erkeklerin içinde yalnız kalmalarını önleyen kanun maddeleri de uygulanmamaktadır... Büyük şehirlerin çoğunda her gece yüzlerce, binlerce çalışan KADIN evine sağ salim ulaşabilmek için ecel terleri döker!.. Sarhoşlarla, hovardalığa çıkmış pis zamparalarla uğraşmak durumunda kalır.
KADIN'a tecavüz ancak "bikrini izale" yani bekaretini bozma durumunda ve bu ispatlanabilirse, erkeğe küçük bir ceza getirir... Bakire bir kıza ters ilişki yolu ile tecavüz bile kanunlar nazarında "tecavüz" sayılmaz!.. Evli bir kadına tecavüzün; onu kocası, çocukları, ailesi ve çevresinde ne duruma soktuğu göz önünde tutularak, verilecek cezanın tesbit edilmesi ve mutlaka caydırıcı olması gerekir!.. Feministlerin hiç bu konuları dile getirdiğini duydunuz mu?..
Öte yandan sırf saf genç kız ve kadınları kandırmak için verilen "artist yapma, iş bulma" ilanları tamamen denetimsizdir... Onu bırakın; kadın satıcılığı, yani PEZEVENKLİK suç bile değildir!.. O "kadın hakları"nı savunanlar, bu gerçek sorunların hiç biri ile ilgilenmezler.
Onlar ilgilensin ilgilenmesin; KADINLAR'ı TOPLUM içinde ve ÇALIŞMA hayatında koruyacak, rahat ettirecek KANUNLAR en kısa zamanda çıkarılmalıdır!.. Sadece EĞİTİM, MESLEK yetmez!.. KORUMA sağlanmalıdır!.. ATATÜRK'ün KADIN konusundaki DEVRİM'i ancak o zaman gerçekleşmiş olur!.
(4)- ATATÜRK'ün çıkarttığı kıyafet kanunu en çok çarpıtılan uygulamalarından biridir... Hızlı "atatürkçü"ler ATATÜRK'ün KADINLAR'ı ÇARŞAF'tan, PEÇE'den, KAFES'ten kurtardığını söyler dururlar... Cahilliğin bu kadarı olmaz!..
O tarihlerde ÇARŞAF, PEÇE, KAFES ancak şehir ve bazı kasaba evlerinde vardı... Siz hiç kafesli köy evi, çarşaflı köy kadını gördünüz mü?..Kadın-erkek arasındaki kaç-göç köylerde geçmişte de yoktu, şimdi de yoktur... O zaman nüfusun ancak %20'sinin şehir ve büyük kasabalarda yaşadığını hatırlarsak, "kurtulan" kesimin şehir hatunları olduğu, bunlardan sosyetik kısmının ise zaten kafes, peçe, çarşafla pek alakası olmadığı anlaşılır.
Kaldı ki, kim kurtulmuş?.. ATATÜRK'ten sonra ÇARŞAF'lı kadın, burnuna kadar yüzünü örten kadın sayısı, bu "atatürkçü"ler yüzünden artmadı mı?..
Hemen belirtelim ki, ATATÜRK'ün kadınların DİN'e ve EDEB'e uygun örtünmesine hiç itirazı yoktur!.. O ancak bu örtünmenin KADIN'a sıkıntı verecek boyuta ulaşmasından, DIŞ DÜNYA'yı tanımasını zorlaştırmasından kaçınmak gerektiğini belirtir!.. Ki bu, zaten DİN'in de talebidir.
İSLAMİYET, KADIN'ı ÖRTÜNME ile TOPLUM DIŞI hale getirmemiştir!.. PEYGAMBERİMİZ'in eşi Hz.AYŞE, onun vefatından sonra MESCİDLER'de vaaz vermiş, erkeklerle sohbet etmiş; hatta onların "adet gören kadına elle dokunmanın uygun olup olmadığı" gibi sorularına; "mahzuru yoktur, PEYGAMBER ben adet görürken başını dizime dayamıştı," gibi çok özel cevaplar vermişti... Sonra Hz. ALİ ile olan sürtüşmesinde silah kuşanıp ordunun önüne geçmişti... PEYGAMBERİMİZ'in ilk eşi HZ. HATİCE de ticaretle uğraşırdı... Servetini kocasının davası uğruna harcamıştır.
KADIN'ın eve kapanması, sonradan İSLAMİYET'e aykırı olarak önce ARAP ülkelerinde başlamış, sonra bize yansımıştır... KADIN'ın ÇARŞAF'a girmesinin ise, enteresan bir hikayesi vardır... Önce halifelerden biri tarafından, "açık-saçık dolaşıp ta MÜSLÜMAN erkeklerin aklını çelmesin" diye GAYRIMÜSLİM KADINLAR'ın sokağa çıktıklarında ÇARŞAF giymesi kuralı getirilmiş; daha sonraları bu, kıskanç kocalar tarafından MÜSLÜMAN KADINLAR'a uygulanmıştır. İSLAM'da ÇARŞAF'ta yoktur... Ama ORTÜNME vardır, ve sadece KADINLARA MAHSUS DEĞİLDİR! ERKEKLER de bel ile dizkapak arasını örtülü tutmak durumundadırlar... ARABİSTAN gibi sıcak ülkelerde ERKEKLER'in de başı örtülüdür, saçı görünmez... Ama bu gelenektir, şart değildir.
ÖRTÜNME konusu, AMACI tesbit edilmeden tartışılamaz!.. Çoğu kimse bunu kıskanç erkeklerin kadınlarını kendilerine saklamak için uydurdukları bir şey sayar... Tatbikatta öyle olanı vardır... Ama esas amaç, erkeğin kolay uyanan cinsi arzularını TAHRİK etmemektir!..
Erkek TAHRİK olursa ne olur?.. Ne olacak, kadına asılır, laf atar, elle sarkıntılık eder, eğer tenhada yakalamışsa TECAVÜZ eder!..
İşte ÖRTÜNME'den maksat, KADIN'ı bu tür rahatsız edici davranışlardan korumaktır!.. Sarkıntılık, saldırı olaylarının sayısını azaltmaktır.
Çeşitli ülkelerde yapılan araştırmalar erkekleri en çok TAHRİK eden şeyin kadınların göğsü, sonra kalçası, bacakları, saçı, kokusu olduğunu göstermektedir... Şu halde bu uzuvların örtülmesi gereklidir.
Hemen belirtelim ki, hedef TAHRİK'ten kaçınmaktır... Vücudunu, başını, hatta yüzünü örtüp, kalçasını sallıyarak veya göz kırparak erkekleri tahrik eden kadınlar, örtünmese de olur... Yıllar önce Suudi Arabistan'da çalışmış bir inşaat işçisinden dinlediklerimiz bizi çok şaşırtmıştı... İnşaatın sahibinin karısı, tepeden tırnağa çarşaflı olmasına rağmen, yukarda kalasların üstünde dolaşır, altta çalışan gariban işçiler de hatunun içine çamaşır giymediği görürmüş!..Bazı feministler hemen bu olayı "yasaklara tepki" şeklinde yorumlıyabilirler ama, bizce sebep herifin iktidarsızlığı ile kadının edepsizliğinden başka şey değildir!..
Biz bu TAHRİK konusunu sadece ÖRTÜNME ile ilgili görmüyoruz... Bazı meslekleri de KADIN HAYSİYETİ'ne yakıştıramadığımızı söylemiştik... Kadınların barlarda, pavyonlarda, kumarhanelerde çalışması bu mesleklerin başında gelir.
Ayrıca geçmişten beri bazı meslek mensubu kadınlar nedense erkekler tarafından "orta malı, kolayca yatağa atılacak tip" olarak görülmüştür... ŞARKICILAR, ARTİSTLER, MANKENLER, HOSTESLER, SEKRETERLER, hatta HEMŞİRELER... Hepsinin bir sebebi vardır... Şarkıcılar çalıştıkları gazino gibi hovarda erkeklerin bol bulunduğu ortamdan dolayı... artistler filimlerde aldıkları rol ve göründükleri kıyafetten dolayı... mankenler sundukları malı beğendirirken biraz da kendilerini beğendirme durumunda kaldıkları için... sekreterler patronla hergün beraber ve yakın oldukları için... hostesler tanımadıkları erkekler ile gülümseyerek konuşmak durumunda kaldıkları için... hemşireler yataklı bir binada gece erkekler ile bir arada bulundukları için karşısındakilerde bir TAHRİK OLMA duygusu yaratmaktadır.
Aslında dikkat edilirse, kadınlar KÖTÜ olduğundan değil, onları KÖTÜ GÖZLE gören ERKEKLER olduğundan durum böyledir!... O zaman erkeklerin EDEB-ERKAN bakımından eğitilmesi gerektiği gibi, bu ortamların da düzeltilmesi gerekir... Eğer gazinolarımız birer konser salonu haline döndürülebilse, rafine insanların gelmesi sağlansa, sanatçı kadınlar yemek ve dans müziği icra etse, SARHOŞ MEZESİ olmaktan kurtulurlar... Artistlerimiz Muhterem Nur, Nurhan Nur, Fatma Girik, Türkan Şoray gibi davransalar; erkeklerin hayal ettikleri İDEAL KADIN sembolü haline gelirler, şehvet arka plana düşer... Muhterem Nur, sonradan dansözlük yapmak mecburiyetinde düşmüş, ancak zihinlerde hep "masum kız" olarak kalmıştır... Mankenler aslında hiç bir kadının giymediği, göğüsleri gösteren şeffaf bluzlar sunacaklarına; otomobil üzerine mayo ile çıkacaklarına mazbut kıyafetler giyseler, daha çok saygı kazanırlar... Hostes sorunu uçaklarda erkek elemanların görev yapması ile çözülmüştür. Yılışık bir müşteri, ERKEK servis yapınca tavrını düzeltmek zorunda kalmaktadır... Hastahane yöneticileri; doktorları, bilhassa doktordan fazla ücret alan hademeleri hizaya getirirlerse, hem hemşirelerin rahatsız edilmesi ortadan kalkacaktır, hem de hademelerin güçsüz kadın hastalara tecavüz etme olayları da önlenecektir.
Burada akla şu soru gelebilir: Nedir bu KADIN'ın çilesi?.. Neden KADIN tecavüze uğruyor, neden sokağa düşüyor, neden zengin bile olsa, bu kadar sıkıntıyı yaşıyor da, ERKEK'te bunlar olmuyor?..
İki sebepten... Birincisini söyledik, ZAYIF olması dolayısiyle...Aynı sıkıntıları ZAYIF erkekler, çocuklar ve ihtiyarlar da çeker...İkincisi, KADIN'ın SEKS yönünün PAZAR EKONOMİSİ'nde yeri var... ALIM-SATIM'ı mümkün...
Yani bir ERKEK cinsi gücünü satışa çıkarsa, kimse aldırış etmez ama; ne kadar çirkin, hatta yaşça geçkin olursa olsun, bir KADIN kendini pazara sürdü mü, MÜŞTERİ bulabilir... Aslında o sokakta sarkıntılık edenler, laf atanlar, işyerinde sulananlar, tenhada bekleyip saldıranlar hep bu POTANSİYEL MÜŞTERİLER'dir!
Bu anlatış tarzımız KADINLAR'ı şoke edebilir ama, gerçeğin ta kendisidir... BEYAZ KADIN TİCARETİ, FUHUŞ, GENELEV gibi tabirler hep KADIN içindir, erkek için değil!.. KADIN'ın CİNSİ YÖNÜ'ne böyle bir talep olunca, hele bir de ZAYIF olunca; bundan yararlanmak, "ticaret" yapmak, "kar" etmek isteyenler çıkıyor elbette ki!.. Zaten GENELEV'in yaygın adı "karhane" değil midir?..
Tabii bu pazara sadece KADINLAR değil, çocuklar ve KADINSI erkekler de düşüyor... Ama dikkat edin, SATIŞ'ı yapılan, TALEP edilen hep KADIN'ın CİNSİ ROLÜ'dür!
İşte bu özellik, KADIN'ı erkekten tamamen farklı, KORUNMAYA MUHTAÇ bir konuma getiriyor... Her değerli MAL gibi, bir MÜCEVHER gibi herkesin gözü üzerinde oluyor, ve bir anlık bir ihmal felakete yol açabiliyor.
TABİAT'ın DİŞİ'ye verdiği rol bu!.. ARSLAN'ın dişisi bile eşini kaybetti mi, derhal güçlü bir ERKEK arslan tepesine biniveriyor... Bu genel kuralı değiştirmek, erkeklerdeki şehveti söndürmek mümkün değil... Ama denetime almak, KADIN'ı da korumak mümkün!..
İşte bu yüzden "KADIN'ı bir CİNSİ EŞYA olmaktan çıkaralım" görüşünü gerçekçi bulmuyoruz... Bunu başarmak imkansız...Hele seksin ayağa düştüğü "modern" çağımızda ve hele pezevenkliğin bile makbul sayıldığı, kadın pazarlıyan Hughes (PLAYBOY dergisinin sahibi) gibi kavatların zengin ve hatırlı kişilerden olduğu SERBEST PAZAR EKONOMİSİ'nde, maalesef MÜMKÜN DEĞİL!..
Bugün KADIN kendini sattıkça, cinsi yönünü pazarladıkça meşhur oluyor, zengin oluyor, yükseliyor!.. Yani bizce işler KADIN için iyiye değil, kötüye gidiyor!..
KADIN'dan bahsedip te CİNSİ HAYAT'tan, yani SEKS'ten bahsetmemek olmaz...O konuda da affınıza sığınarak bir kaç hususu belirtmek istiyoruz.
ERKEK ve KADIN'ın birbirine duyduğu SEVGİ, ki bu ANA-BABA, ÇOCUK, AKRABA, DOST hatta VATAN sevgisinden çok farklıdır... Eğer karşı cinse duyulan ilgi sadece onun bedenine yönelik olursa, buna ŞEHVET denir... Bu yönüyle tamamen HAYVANİ bir özellik taşır. İnsana yukarda saydığımız diğer sevgileri unutturduğu gibi, sözümona sevdiği kişiye de acımaz bir tavra dönüşür... Mesela adam sevdiğini söylediğin kızı dağa kaldırır, bağırta bağırta TECAVÜZ eder...Kızın duyduğu ızdırap, onun kendisini sevmemesi umurunda bile değildir...İnternet'ten Amerika'da AIDS hastası bir erkeğin onlara da bulaşsın diye 20 kadına tecavüz ettiğini, mağdurlardan birinden öğrendik... Bu zavallı kadın sonra genç yaşta AIDS'den öldü... Aslında bu tavrı HAYVANCA olarak bile vasıflandırmak, doğru değildir... HAYVANLAR'a HAKARET olur!.. Çünkü hiç bir HAYVAN karşı cinsten birine onu tavlamadan, razı etmeden saldırmaz!..
Hakiki SEVGİ bencil değildir!.. Kendinden çok karşıdakini düşündürmesiyle diğerinden ayrılır... FERHAD'ın ŞİRİN için DAĞI DELME'si, MECNUN'un LEYLA için ÇÖLE DÜŞME'si, KEREM'in ASLI için 32 DİŞİNİ ÇEKTİRME'si hep SEVGİLİ'nin uğruna yapılan fedakarlıklardır...ve asla YATMAK amacına yönelik değildir. SEVGİLİ'nin bir kere olsun YÜZÜNÜ GÖRMEK, ondan bir GÜLÜCÜK koparmak, GÖNLÜNÜ HOŞ ETMEK, hatta sırf o SIKINTI ÇEKMESİN diyedir... MECNUN, gönlünün kendisinde olduğunu bildiği LEYLA'yı kaçıramaz mıydı?..Elbette kaçırırdı. Ama yapmamıştır!... Bütün bu hikayelerde SEVGİ büyür, büyür, AŞK olur!...
KADIN'a duyulan bu mertebedeki AŞK öyle KUTSAL'dır ki, TASAVVUF'ta ALLAH'a duyulan İLAHİ AŞK'ın yansıması olarak kendini gösterir...Bu yüzdendir ki, bütün DOĞU AŞK HİKAYELERİ'nde SEVGİLİLER birbirlerine kavuşamazlar...Çünkü insan ALLAH'a kavuşmanın nasıl bir DUYGU olduğunu bilemez!.. Hem bu DUYGU anlatılamıyacağı için, hem de bu ilahi sevgiye maddi ilişki karışırsa değerini kaybedeceğini düşündüklerinden, HALK AŞIKLARI bu tür destanları hep ölümle bitirirler ama SEVGİLİLER ölümle de ayrılmaz!..
Şimdi bu kadar ulvi olan KADIN-ERKEK ilişkisini 5 dakikalık bir faaliyete indirgemeyi çağımıza yakıştırabiliyor musunuz?..İş bu kadarla da kalsa iyi... KADIN'a bir-iki hoş lafı, bir demet çiçeği, uyduruk bir akşam yemeğini yeterli görüp onu hemen yatağa atma arzusu, BATI'da adeta bir GELENEK haline gelmiştir... Bunları kabullenip te "hayır" diyen KADIN'a, adeta karşısındakini kandırmış gözüyle bakılmaktadır artık!..
Hele SEVGİ'nin tamamen unutulduğu, ŞEHVET'inse alabildiğine körüklendiği ilişkiler?... Televizyonda, filimlerde, romanlarda, hatta sözümona "cinsel eğitim" yapan kadın, erkek dergilerindeki sapık ilişkiler?..Kadın kadına, erkek erkeğe, hayvanlarla, hiçbir şeyden habersiz körpe çocuklarla ağızla, burunla, önden arkadan işkence ederek kurulan SAPIK ilişkiler?.. Babanın kızına, ananın oğluna sulanmasını mubah görenler?..Kadınları kırbaçlıyan, sigara söndüren, jilet atanlar, şişe sokanlar?...Bunlar hep o KUR'AN'da LUT KAVMİ'nin, "Siz, sizden önceki hiç bir milletin yapmadığı bir edebsizliği yaptınız, kadınları bırakıp erkeklerle ilişkiye girdiniz. Şüphesiz siz sapıtmışlardansınız" diyerek lanetlenmesini hatırlatıyor bize...Midemiz bulanıyor!.. Bu sapıklıkların "cinsel tercih" diye yutturulması kanımızı donduruyor!..
Bizce CİNSİ TEMAS ALLAH'ın insanlara bahşettiği bir lutuftur!.. İnsandan başka hiç bir yaratık her mevsim, her gün ilişkiye giremez!.. Ancak belirli zamanlarda ÜREMEK için bu faaliyeti yürütür... Demek ki, İNSAN için CİNSİ TEMAS'ın, AŞK'ın çok özel bir yeri ve manası vardır... O da her İKİ CİNS arasındaki yakınlaşmayı, birbirini anlamayı, fedakar olmayı, ve birbirine karşı duydukları SEVGİ ve SAYGI'yı arttırmalarıdır.
ZİNA(geçici ve sorumluluk yüklemeyen ilişki) ve SAPIKLIK işte bu yüzden HARAM'dır!.. Bunlar çiftler arasında SEVGİ, SAYGI ve FEDAKARLIK yaratmaz!.. Tam tersine SAYGI'yı ortadan kaldırır... Çok özür dileyerek belirtelim: Önce makatına, sonra da ağzına soktuğunuz uzvu yalayan KADIN'a, nasıl SAYGI duyabilirsiniz ki?..Siz kıçınıza değdirdiğiniz parmağınızı yalıyor musunuz?.. Bu ne biçim bir pislik, ne biçim edepsizliktir!..Fahişelere bile reva görmekten kaçınılması gerekirken; parlak kuşe kağıtlı mecmualarda evli çiftlerin "fanteziler"i arasında yer aldığını görünce, cinimiz tepemize sıçrıyor!..
Biz bütün CİNSİ SAPIKLIKLAR'ın sebebinin ERKEK İKTİDARSIZLIĞI olduğuna inanırız... KADIN "pasif" olduğu için "aktif"liğini kaybetmiş erkeklerin hem kadınları, hem de başka erkekleri sapıklığa ittiklerini düşünürüz... HOMOSEKSÜELLİK, LEZBİYENLİK denen sapıklıkların SUN'İ olduğuna inanırız... Gerçi insanların arasında erkek mi, kadın mı olduğu belli olmayan, bazen iki cinsi de taşıyan HÜNSA tabir edilen kişilerin olduğu bir vakıadır... Ancak bu tarz fiziki rahatsızlıkları olanların TIBBİ tedavi ve ameliyatla düzeldiği de sabittir.
FİZİK olarak hiç bir eksiği olmamasına rağmen, kendini karşı cinsi gibi hissedenlerin bulunduğu da bir gerçektir... Bunların büyük bir kısmı YANLIŞ EĞİTİM sonucu bu hale düşerler!.. Kız çocuk bekliyen anne oğlunun saçını uzatır, etek giydirir, bebek alır...Tabii çocuk ta kendini KIZ gibi hisseder...Bütün bu tarz kişiler bizce HASTA konumundadır, RUHİ TEDAVİ ile sağlığına, gerçek cinsiyetine kavuşabilir.
Esas büyük tehlike KADIN karşısına çıkma cesaretini yitirdiği için, çocuklara, bilhassa erkek çocuklara dadanan ERKEK sapıklardır!..İşte bunları eğitmeden önce, gözlerini korkutarak kendilerini KONTROL etmeye zorlamak gerekir... Bunun için de ÇOCUKLARA TECAVÜZ'ün cezası son derece ağır olmalı, hatta müzmin sapıklar AMERİKA'da yapıldığı gibi kısırlaştırılmalı, HADIM edilmelidir!..
LEZBİYENLİK de gene İİKTİDARSIZ erkeklerin TATMİNSİZ bıraktığı kadınlarda oluşan, onlardan saf genç kızalara bulaşan bir hastalıktır... İSLAM böyle kötü alışkanlığı olan kadınların eve hapsedilmesini, yani başka kadınlarla görüşüp onlara asılmasının önlenmesini emreder...(Bakınız: NUR Suresi) Ondan sonra yapılacak iş de kendine uygun bir kocaya vermektir.
Netice itibariyle, CİNSİ HAYAT okullarda öğretilmesi gereken son derece önemli ve lüzumlu bir konudur. Sapıklıkla mücadele, küçük yaştan itibaren herkesi sağlıklı bir cinsi hayat beklentisi içine sokan EĞİTİM'le yapılır... Bununla yola girmeyene de ağır CEZA uygulanır... Ne demiş ZİYA PAŞA: