ATATÜRK SABATAYCI MI?

 

Sayın A. R. S,
"Şimdı buraya asılan bu İngilizce yazıda, İsrail Cumhurbaşkanına "Atatürk'ün Yahudi kökenli olduğunu biliyor musunuz?" şeklindeki soruya "Elbette, elbette" diye cevap verdiği söyleniyor. Bu da delil olarak yazılıyor." diyerek işi geçiştirmeye ve İngilizce bilmeyenlerin konuyu detayıyla öğrenmesine mani olmak amacını güdüyorsunuz.
Atatürk Sabetayci veya değil bunu ne siz ne de ben kesin olarak bilemeyiz ama lütfen konuyla ilgilenenlerin araştırmalarını yalan yanlış ifadelerle baltalamaya çalışmayın.

Bu yazıda Atatürk'ün bizzat kendisinin Itamar Ben-Avi adındaki gazeteciye "ben Sabetay Sevi'ye inananların soyundan geliyorum" dediğini gözardı etmeyelim lütfen. Kaldı ki "adı isminde" o Türk'tür de ne demek ?
Yani İsmail Cem, Abdi İpekçi, Tansu Çiller, Rahşan Ecevit, Cahit Arf, Orhan Pamuk, Coşkun Kırca Türk değil mi? Bir
insan hem Kurt hem de Türk olabileceği gibi bu kimseler de hem Sabetayci kökenli hem de Türk olamazlar mı? Kimlerin Türk sayılabileceğini belirlemek size mi kalmış ?

Kendisini Türk hisseden herkes Türk'tür. Ne oldu "ne mutlu Türk'üm diyene" ideolojisine. Birinin Türk olması için illa da kanının Orta Asya Türklerine mi dayanması gerekir? Ortaçağda kalmış ırkçı ideolojilerle hiç bir yere varamayacığınız gibi, Türkiye için de hizmette bulunmuş olmazsınız. İngilizce bilmeyenler için makalenin Türkçesini özetleyeyim. Forward gazetesindeki Ataturk'le ilgili yazı bizzat Hillel Halkin adlı, Amerikan asıllı ünlü bir İsrailli gazeteci tarafından kaleme alınmıştır.
Referans verdiği Filistin Yahudisi bir gazeteci olan Itamar Ben-Avi'nin İbranice otobiyografisi de 1940 yılında Kudüs'te yayınlanmıştır. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin en güçlü olduğu bir devirde daha İsrail devleti kurulmamışken ve İslamcılar bugünkü güçlerine kavuşmamışken yayınlanmış eserde bahsedilen bu anı kesinlikle İslamcıların bir palavrası değildir.
Bu anısında Itamar Ben-Avi 1911 yılında, Mustafa Kemal daha 30 yaşında, Trablusgarp Savaşı'na katılmak üzere olan bir subayken o zamanlar bir Osmanlı vilayeti olan Filistin'den geçtiğini berlirtiyor.
Ben-Avi, Kudüs şehrinde bulunan Kamenitz Oteli'nde giderek parlamakta olan Osmanlı subayı Mustafa Kemal ile tesadüfen karşılaşmalarını anlatıyor.
Ben-Avi, gazeteci kimliğiyle , Mustafa Kemal ile dostane bir mülakat yapıyor. Konuşmalarının da ana eksenini o yıllarda Osmanlı İmparatorluğu'nun içinde bulunduğu savaş ortamından nasıl kurtarılabileceği oluşturuyor.
Birkaç gün üstüste devam eden toplantılarının birinde Mustafa Kemal, aslen Sabetay Sevi'ye inananların soyundan geldiğini, fakat Yahudi olmadığını, küçüklüğünde babasının kendisine Venedik'te basılmış eski bir Tevrat'ı okuyabilmesi için Karaim Yahudisi bir öğretmen tuttuğunu belirterek, aklında kalan tek duanın da ; "Shema Yisrael Adonai Eloheinu ve Adonai Ehad" olduğunu söylüyor.
Yani; "Dinle ey İsrail Rabbimiz olan Allah Tektir."
Itamar Ben-Avi de unutamadığı bu toplantıyı yaşamındaki diğer tüm anılarla beraber 1940 yılında Kudüs'te bir kitap halinde bastırıyor.
Fakat baskı çabucak tükendiğinden ve İbranice olarak basıldığından, bu önemli konu sadece dar bir çevrenin bildiği bir konumda kalıyor. Hillel Halkin ise 1994'te İsrail Cumhurbaşkanı'nın Türkiye'yi ziyareti dolayısıyla, Atatürk'ün Yahudi geçmişinin iki ülke arasındaki bağları nasıl etkileyebileceğini düşünerek, Cumhurbaşkanı sözcüsüne konuyu gündeme alıp almayacaklarını soruyor.
Onların da bu konudan habersiz olduklarını görmesi üzerine New York'ta yayınlanan 103 senelik bir Yahudi gazetesine konuyu aydınlatan geniş bir özet sunuyor.
Makalesinde, Itamar Ben-Avi'nin otobiyografisinden, Atatürk'ün Şemsi Efendi'nin yönettiği Fevziye Mektebi'nde babası tarafından okutulmasından ve Nazilerce katledilen Selanik Musevilerinin (1912-1943) Atatürk'ün kendi cemaatlerinden çıkmış olmasından ötürü duydukları kıvançtan bahsediyor.
Encyclopedia Judaica' da bile Atatürk'ün Dönme asıllı olduğuyla ilgili iddialar var.
Sonuçta, Atatürk, Sabetay Sevi'ye inanan ailelerin soyundan gelmiş olabilir.
Bu konuyu herhangi bir duygusal evhama kapılmadan objektif olarak değerlendirmemiz lazım. Dönme dahi olmuş olsaydı, Atatürk, Türk'tür ve bu milletin modern dünyaya katılması için elinden geleni yapmıştır.
Pavlus

<<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>>

TARİHTE BUGÜN

Ali Rıza Efendi'nin Ailesi Nereliydi ?

Sayın Faruk Bey, Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi’nin ailesinin kökeni hakkındaki dört ayrı senaryoyu size yolluyorum. Eğer okuyup, fikirlerinizi iletirseniz çok sevineceğim. Teşekkür ederim. Hürmetler.

http://
www.mkataturk.gen.tr/ozel/ozel3.html
Mustafa Kemal'in baba soyu, AYDIN / SÖKE’DEN gelerek Manastır vilayetine yerleştirilen, "Kocacık Yörükleri (Koca Hamza Yörükleri)"ndendir. Ali Rıza Efendi, Manastır'ın Debre-i Bala sancağına bağlı Kocacık'ta dünyaya gelmiştir (1839). Aile sonradan Selanik'e göçmüştür. Babası İlkokul öğretmeni Kızıl Hafız Ahmet Efendi'dir. (16)

(16). Şapolyo, Enver Behnan, Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, İst.,1958, s.17

http://www.yeniavrasya.com/eylul/kocacik.htm
Atatürk'ün Köyü KOCACIK

 


Kocacık halkının KONYA’DAN geldiğini, çok eski tarihlerde köyün adının "Kocacenk" olduğunu hatta bir ara köye "KONYACIK" dahi denildiğini anlattı. Civarda yaşayan insanlar da burada yaşayanları, "KONYARLAR" olarak tanıyormuş. Köy yakınlarındaki büyük çarpışmadan dolayı köyün adının bir ara Kocacenk, daha sonra da Kocacık olarak anıldığını anlattı. Makedonca resmi adı da aynı imiş. Türkçe yazıldığı gibi Kocacık.
Atatürk atalarının KONYALI yörükler oluşundan çok mutluydu. Bir gün ilk KONYA Milletvekillerinden Naim Hazım Onat'a "KONYA benim dedelerimin öz vatanıdır. Onlar, Rumeli'ne KONYA’DAN göçmüşlerdir" dedi.
Atatürk'ün babası Ali Rıza Bey, o dönemin Manastır vilayetinin Debre-i Balâ Sancağı'na bağlı Kocacık nahiyesinde dünyaya gelmişti. Hafız Ahmet Efendi, kardeşi Hafız Mehmet Emin'le birlikte 1850 yıllarında ticaret amacıyla önce Manastır'a sonra da Selanik'e gelerek yerleştiler.

http://www.f16.parsimony.net/forum27628/messages/1616.htm
Laz Uşa Bey’in daha önce ifade ettiği düşünceleri;
Atatürk’ün babasının ARNAVUT Ali Rıza sanıyla çağrıldığını, ARNAVUT olduğunu Yahudilikle alakası olmadığını yazabilirdiniz. Atatürk’ün Sabetaycı değil ARNAVUT olduğunu düşünüyorum, babası ARNAVUT olan birisi otomatikman ARNAVUTTUR, ama kendisi ben Türk’üm diyorsa ARNAVUT asıllı Türk olabilir. Osmanlı döneminde biliyorsunuz soyadı yoktu, birisi hayatı boyunca ARNAVUT Ali Rıza diye çağrılıyorsa bunun makul bir sebebi olmalıdır. Düşünün Makedonya’da Türkler, Sırplar, ARNAVUTLAR, Yahudiler, Yunanlılar, Çingeneler ve doğal olarak Makedonlar yaşıyor. Ali Rıza Bey’in ailesi ARNAVUT değil, Türk olsaydı kimse ona ARNAVUT demezdi o dönemde Makedonya’da dünya kadar Türk yaşamaktadır, Yahudi olsaydı neden ARNAVUT densin ki? Adam ARNAVUTLUK’TA değil, Makedonya’da yaşıyor.
Uluğ İĞDEMİR : Atatürk'ün Yaşamı, I. Cilt (1881-1928), T.T.K., yayını, 1980.

Bu kitabın I. cildinin 23. sayfasında Mustafa Kemal'in 1911'de Libya'ya giderken Kudüs'e uğradığından bahsedilerek şu anıya yer verilmektedir: "8 Eylül 1911'de Istanbul'dan yola çıkan Mustafa Kemal, 19 Ekim'de Iskenderiye'ye vardı. Bu yolculuk esnasında Mustafa Kemal'in Kudüs'e de uğradığı ve orada Ibrani dilini yeniden konuşma dili haline getirme çabası içinde bulunan ve Ibranice'nin Büyük Sözlüğü'nü meydana getiren Eliezer Ben Yehuda (1858-1922) ile görüştüğü anlaşılıyor."

Adı geçen eserde, Mustafa Kemal'in o zamanlar Yehuda'ya "Ibrani yazısının güç bir yazı olduğunu, bunun yerine Latin harflerini kabul etmelerinin yerinde olacağını, eğer kendisi Türkiye'de söz sahibi olursa Arap harfleri yerine Latin harflerini kabul ettirmeye çalısacağını" söylediğinden bahsedilmektedir.

Eliezer Ben Yehuda'nın oğlu Itamar Ben-Avi hatıralarında uzun uzun Mustafa Kemal'le babasının ve kendisinin tanışması ve konuşmalarından sözeder. Ben-Avi'ye, Mustafa Kemal o zaman ilgilendiği konuları ve planlarını anlatır. Hatta Kudüs'de bir otel odasında bu Yahudi ile konuşurken onlara Enver ve Cemal Paşalara olan güvensizliğinden sözetmektedir. Itamar Ben-Avi, Mustafa Kemal'le tanışıp konuştuktan sonra "Türkiye için daha güzel bir istikbal umutlarının kapısının açıldığını ve Mustafa Kemal'in anlattıklarına, bir Osmanli tebaası olarak kendisinin de yürekten katıldığını" ifade eder.

http://
www.f16.parsimony.net/forum27628/messages/1517.htm
FORWARD, A Jewish Newspaper published in New York. January 28, 1994 (
www.forward.com)

WHEN KEMAL ATATURK RECITED SHEMA YISRAEL   ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
It's My Secret Prayer, Too," He Confessed
By Hillel Halkin

Bu makalede Atatürk’ün babasının SABETAYCI olduğu belirtiliyor. Bu sonuca da Atatürk’ün 1911 yılında, Kudüs’te, Itamar Ben Avi’ye yaptığı itiraflardan yola çıkarak ulaşılıyor.

Itamar Ben Avi, (1882-1943), Osmanlı tebaasından olan ve Filistin vilayetinde ikamet eden ünlü bir Yahudi gazeteciydi. Ölmeden önce, hayli maceralı geçen hayatını ve tanıştığı kişilerle ilgili anılarını kaleme almıştır. Atatürk’le ilgili olan anıları da, 1940 yılında İbrani dilinde yazılmış bu otobiyografide yer almaktadır.

Buna göre Kudüs’teki Kamenitz Oteli’nde gerçekleşen ilk görüşmelerinde, Atatürk, Ben Avi’ye, “SABETAY SEVİ’NİN soyundan geliyorum. Tabii ki artık YAHUDİ sayılmam, ama bu peygamberinizin bir hayranıyım. Keşke bu ülkedeki bütün YAHUDİLER onun safında yer alabilse” demiştir.

Bir sonraki görüşmesinde ise “evimde Venedik’te basılmış eski bir TEVRAT var. BABAM onu okumam için bana KARAİM YAHUDİSİ bir öğretmen tutmuştu. Öğrendiğim ayetlerden bazılarını hala hatırlıyabiliyorum” dedikten sonra biraz düşünüp ;
'SHEMA YISRA'EL, ADONAI ELOHENU, ADONAI EHAD!' demiştir.
(anlamı : “Dinle ey İsrail, Rabbin olan Tanrı tektir”)

Itamar Ben Avi’nin “efendim, bu YAHUDİLERİN en önemli duasıdır” demesi üzerine Atatürk de (o zamanki adıyla Mustafa Kemal) şöyle cevap vermiştir : “Benim de GİZLİ DUAMDIR bayım, benim de” ve sonra da sohbetlerine kaldıkları yerden devam etmişlerdir.
Şimdi soruyorum;
Ali Rıza Efendi’nin ailesi :
1- AYDIN / SÖKE’DEN mi göç edip, Kocacık’a yerleşen Yörüklerdendi?
2- KONYA’DAN mı göç edip, Kocacık’a yerleşen Yörüklerdendi?
3- Ali Rıza Efendi, ARNAVUT adıyla çağrıldığına göre ve ailesi Arnavutların yoğun olarak yaşadıkları Makedonya’nın batısından Selanik’e göç ettiğine göre Arnavut asıllı mıydılar?
4- Yoksa, Itamar Ben Avi’nin anılarında iddia edildiği gibi SABETAYCI kökenli miydiler?
Tartışmalı bir konu olduğu muhakkak. Fikirlerinizi bekliyorum. Selam ve sevgiyle.
Pavlus  
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Sayın Pavlus Bey,
Atatürk'ün ailesinin Konya'dan Makedonya'ya göç ettiklerini Abdurrahman Küçük gibi şahısların öne sürdüklerini okumuştum. Atatürk'ün seceresini araştıran Avni Altıner'e göre Ali Rıza Efendi'nin babasının değil amcasının adı Hafız Kırmızı Mehmet. Sadece bu hususta değil, Atatürk'ün doğum tarihi, ayı ve günü, doğduğu yer hakkında da çeşitli rivayetler var. N. Nazif Tepedelenlioğlu Atatürk'ün Selânik'te değil, bugünkü Makedonya'daki Tırnova'da doğmuş olduğunu ve ailenin (93 Harbinin bir neticesi olarak) 1884'te Selânik'e göçtüğünü yazıyor. 1990'ların başında Türkiye'ye gelen Makedon Eğitim Bakanı Dr. Dimitar Bajaldziev devrin Türk M. Eğ. Bakanı Navzat Ayaz'a "Atatürk sizin zannettiğiniz gibi Selânik'te doğmadı. Asıl doğum yeri Makedonya'dadır. Doğduğu ev korunuyor" demişti. Bu iddilara göre Ali Rıza Efendi'nin Arnavut kökenli olması ihtimal

dahilindedir. Bu mevzuda bildiklerim bu kadar. Selâm ve saygılar.
Faruk
llllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll
Atatürk'ün Kendisi Sabetaycıydı... İşte Kanıtı

FORWARD, A Jewish Newspaper published in New York.
January 28, 1994 (
www.forward.com)

WHEN KEMAL ATATURK RECITED SHEMA YISRAEL
"It's My Secret Prayer, Too," He Confessed
By Hillel Halkin

Sizce M. Kemal
Sabataycı mı?



Current Results

 

ZICHRON YAAKOV - There were two questions I wanted to ask, I said over the phone to Batya Keinan, spokeswoman for Israeli president Ezer Weizman, who was about to leave the next day, Monday, Jan. 24, on the first visit ever made to Turkey by a Jewish chief of state. One was whether Mr. Weizman would be taking part in an official ceremony commemorating Kemal Ataturk.
Ms. Kenan checked the president's itinerary, according to which he and his wife would lay a wreath on Ataturk's grave the morning of their arrival, and asked what my second question was.
"Does President Weizman know that Ataturk had Jewish ancestors and was taught Hebrew prayers as a boy?"
"Of course, of course," she answered as unsurprisedly as if I had inquired whether the president was aware that Ataturk was Turkey's national hero.
Excited and Distressed
I thanked her and hung up. A few minutes later it occurred to me to call back and ask whether President Weizman intended to make any reference while in Turkey to Ataturk's Jewish antecedents. "I'm so glad you called again," said Ms. Kenan, who now sounded excited and a bit distressed. "Exactly where did you get your information from?"
Why was she asking, I countered, if the president's office had it too?
Because it did not, she confessed. She had only assumed that it must because I had sounded so matter-of-fact myself. "After you hung up," she said, "I mentioned what you told me and nobody here knows anything about it. Could you please fax us what you know?"
I faxed her a short version of it. Here is a longer one.
Stories about the Jewishness of Ataturk, whose statue stands in the main square of every town and city in Turkey, already circulated in his lifetime but were denied by him and his family and never taken seriously by biographers. Of six biographies of him that I consulted this week, none even mentions such a speculation. The only scholarly reference to it in print that I could find was in the entry on Ataturk in the Israeli Entsiklopedya ha-Ivrit, which begins:
"Mustafa Kemal Ataturk - (1881-1938), Turkish general and statesman and founder of the modern Turkish state.
"Mustafa Kemal was born to the family of a minor customs clerk in Salonika and lost his father when he was young. There is no proof of the belief, widespread among both Jews and Muslims in Turkey, that his family came from the Doenme. As a boy he rebelled against his mother's desire to give him a traditional religious education, and at the age of 12 he was sent at his demand to study in a military academy."
Secular Father
The Doenme were an underground sect of Sabbetaians, Turkish Jews who took Muslim names and outwardly behaved like Muslims but secretly believed in Sabbetai Zevi, the 17th-century false messiah, and conducted carefully guarded prayers and rituals in his name. The encyclopedia's version of Ataturk's education, however, is somewhat at variance with his own. Here is his account of it as quoted by his biographers:
"My father was a man of liberal views, rather hostile to religion, and a partisan of Western ideas. He would have preferred to see me go to a * lay school, which did not found its teaching on the Koran but on modern science.
"In this battle of consciences, my father managed to gain the victory after a small maneuver; he pretended to give in to my mother's wishes, and arranged that I should enter the [Islamic] school of Fatma Molla Kadin with the traditional ceremony. ...
"Six months later, more or less, my father quietly withdrew me from the school and took me to that of old Shemsi Effendi who directed a free preparatory school according to European methods. My mother made no objection, since her desires had been complied with and her conventions respected. It was the ceremony above all which had satisfied her."
Who was Mustafa Kemal's father, who behaved here in typical Doenme fashion, outwardly observing Muslim ceremonies while inwardly scoffing at them? Ataturk's mother Zubeyde came from the mountains west of Salonika, close to the current Albanian frontier; of the origins of his father, Ali Riza, little is known. Different writers have given them as Albanian, Anatolian and Salonikan, and Lord Kinross' compendious 1964 "Ataturk" calls Ali Riza a "shadowy personality" and adds cryptically regarding Ataturk's reluctance to disclose more about his family background: "To the child of so mixed an environment it would seldom occur, wherever his racial loyalties lay, to inquire too exactly into his personal origins beyond that of his parentage."
Learning Hebrew
Did Kinross suspect more than he was admitting? I would never have asked had I not recently come across a remarkable chapter while browsing in the out-of-print Hebrew autobiography of Itamar Ben-Avi, son of Eliezer Ben-Yehuda, the leading promoter of the revival of spoken Hebrew in late 19th-century Palestine. Ben-Avi, the first child to be raised in Hebrew since ancient times and later a Hebrew journalist and newspaper publisher, writes in this book of walking into the Kamenitz Hotel in Jerusalem one autumn night in 1911 and being asked by its proprietor: " 'Do you see that Turkish officer sitting there in the corner, the one* with the bottle of arrack?' "
" 'Yes.' "
" 'He's one of the most important officers in the Turkish army.' "
" 'What's his name?' "
" 'Mustafa Kemal.' "
" 'I'd like to meet him,' I said, because the minute I looked at him I was startled by his piercing green eyes."
Ben-Avi describes two meetings with Mustafa Kemal, who had not yet taken the name of Ataturk, 'Father of the Turks.' Both were conducted in French, were largely devoted to Ottoman politics, and were doused with large amounts of arrack. In the first of these, Kemal confided:
"I'm a descendant of Sabbetai Zevi - not indeed a Jew any more, but an ardent admirer of this prophet of yours. My opinion is that every Jew in this country would do well to join his camp."
During their second meeting, held 10 days later in the same hotel, Mustafa Kemal said at one point:"
'I have at home a Hebrew Bible printed in Venice. It's rather old, and I remember my father bringing me to a Karaite teacher who taught me to read it. I can still remember a few words of it, such as --' "
And Ben-Avi continues:
"He paused for a moment, his eyes searching for something in space. Then he recalled:
" 'Shema Yisra'el, Adonai Elohenu, Adonai Ehad!'
" 'That's our most important prayer, Captain.'
" 'And my secret prayer too, cher monsieur,' he replied, refilling our glasses."
Although Itamar Ben-Avi could not have known it, Ataturk no doubt meant "secret prayer" quite literally. Among the esoteric prayers of the Doenme, first made known to the scholarly world when a book of them reached the National Library in Jerusalem in 1935, is one containing the confession of faith:
"Sabbetai Zevi and none other is the true Messiah. Hear O Israel, the Lord our God, the Lord is one."
It was undoubtedly from this credo, rather than from the Bible, that Ataturk remembered the words of the Shema, which to the best of my knowledge he confessed knowing but once in his adult life: to a young Hebrew journalist whom he engaged in two tipsily animated conversations in Jerusalem nearly a decade before he took control of the Turkish army after its disastrous defeat in World War I, beat back the invading Greeks and founded a secular Turkish republic in which Islam was banished - once and for all, so he thought - to the mosques.
Ataturk would have had good reasons for concealing his Doenme origins. Not only were the Doenmes (who married only among themselves and numbered close to 15,000, largely concentrated in Salonika, on the eve of World War I) looked down on as heretics by both Muslims and Jews, they had a reputation for sexual profligacy that could hardly have been flattering to their offspring. This license, which was theologically justified by the claim that it reflected the faithful's freedom from the biblical commandments under the new dispensation of Sabbetai Zevi, is described by Ezer Weizman's predecessor, Israel's second president, Yitzchak Ben-Zvi, in his book on lost Jewish communities, "The Exiled and the Redeemed":
'Saintly Offspring'
"Once a year [during the Doenmes' annual 'Sheep holiday'] the candles are put out in the course of a dinner which is attended by orgies and the ceremony of the exchange of wives. ... The rite is practiced on the night of Sabbetai Zevi's traditional bithday. ... It is believed that children born of such unions are regarded as saintly."
Although Ben-Zvi, writing in the 1950s, thought that "There is reason to believe that this ceremony has not been entirely abandoned and continues to this day," little is known about whether any of the Doenmes' traditional practices or social structures still survive in modern Turkey. The community abandoned Salonika along with the city's other Turkish residents during the Greco-Turkish war of 1920-21, and its descendants, many of whom are said to be wealthy businessmen and merchants in Istanbul, are generally thought to have assimilated totally into Turkish life.
After sending my fax to Batya Keinan, I phoned to check that she had received it. She had indeed, she said, and would see to it that the president was given it to read on his flight to Ankara. It is doubtful, however, whether Mr. Weizman will allude to it during his visit: The Turkish government, which for years has been fending off Muslim fundamentalist assaults on its legitimacy and on the secular reforms of Ataturk, has little reason to welcome the news that the father of the 'Father of the Turks' was a crypto-Jew who passed on his anti-Muslim sentiments to his son. Mustafa Kemal's secret is no doubt one that it would prefer to continue to be kept.
Pavlus

llllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll

WWW.DINDUSMANLARI.COM

Atatürk Mason muydu ? İnternet'ten Linkler...

Internet'ten rahatlıkla ulaşabileceğiniz ve Atatürk'ün Mason
olduğunu belirten yabancı menşeli web sayfaların listesini veriyorum.

http://www.durham.net/~cedar/famous.htm
Ataturk, Mustapha Kemal. Former President of Turkey 1923-1938.
Member of an Italian Lodge, Macedonia Resorta e Veritus.

http://www.oddball.fsbusiness.co.uk/100famousmasons.htm
100 famous Masons from around the world
Mustapha Kemal Ataturk
President and 'Father' of modern Turkey.

http://abbey.lodge.org.uk/famous-masons.htm
Mustapha Kemal Ataturk
President and 'Father' of modern Turkey.

http://www.esoteria.org/massoneriaregolareitalia.htm
La Massoneria regolare in Italia
Grande Oriente d’Italia-Palazzo Giustiniani
PATRIOTI-Mustafa Kemal Pasha (Ataturk)
 

http://space.tin.it/lettura/kxxbar/massoni.htm
Massoni celebri da tutto il mondo
Mustafa Kemal Pasha Ataturk Presidente della repubblica turca,
il padre della Turchia moderna

http://www.sasasa.it/massoneria/scelserodiessere.htm
Questi uomini scelsero di essere "massoni"
Kamal Mustafà Pascià detto ATATURK cioé Padre della Turchia combatté il fondamentalismo.

http://www.esonet.org/dizionario/m04.htm
Massoni patrioti:
Eleutherios Venizelos (1864-1936), capo della rivolta cretese contro i turchi, proclamatore dell'unione di Creta alla Grecia nel 1805, Mustafa Kemal Atatürk (1880-1938), generale e statista, depose il sultano Maometto V e proclamò la repubblica turca, di cui fu presidente fino alla morte.

http://www.esoteria.org/massoni1.htm
Massoni Famosi M - Z Ataturk Mustafa Kemal Pascha - padre della Turchia moderna.

http://www.esonet.org/dizionario/g07.htm
Grandi Massoni: Mustafa Kemal Atatürk (1880-1938), generale e statista, depose il sultano Maometto V e proclamò la repubblica turca, di cui fu presidente fino alla morte.

http://www41.homepage.villanova.edu/klaus.volpert/garcia.htm
Influences on Atatürk’s Concept of Turkish National Identity
Jim Garcia - History Department
 

Sabiha Gökçen tartışması...

Sabiha Gökçen hakkındaki iddia tartışılır, gerçek ortaya çıkar... Olur biter... Kökeninin şu veya bu olması da Gökçen'i ne büyültür ne de küçültür. Çünkü onun değeri Atatürk'ün özlemlerine uygun gerçek bir Türk kadını olmasındadır.
Mimar Sinan'a Bulgarlar, Büyük Atatürk'e Arnavutlar sahip çıkar.
Falih Rıfkı Atay Atatürk'ün ‘‘Son büyük Makedon’’ olduğunu yazar...
Böyle iddialar var diye hangisinin değeri gözünüzde düştü söyler misiniz?
Atatürk'ten daha Türk olan var mı?
İnsanın sorası geliyor... Başka işimiz yok mu Allahaşkına?
Oktay EKŞİ Hürriyet, 24.2.2004


 

WAS ATATURK ALSO A SECRET DESCENDANT OF SABBATI ZEVI?
Los Donmeh (turcos conversos), el secreto de Kemal y la actual dirigencia turca:
Este es un dilema que aún hoy corroe a la nación turca. Mucho se investigó acerca del posible origen judío converso de Kemal Atatürk, el partido Ittihad y la dirigencia turca de ese entonces y de la actualidad. En las ciudades de Salónica, Ismirna (ver recuadro) y Estambul había una gran comunidad denominada Donmeh, conformada por judíos conversos al Islam, seguidores del profeta Shabattai Zevi (siglo XVII). Esta es una comunidad muy cerrada que, tanto para los musulmanes como para los hebreos, es considerada "hereje", ya que sus miembros se casan sólamente entre ellos y tienen ciertos valores morales, relativos a los abusos sexuales que realizan entre ellos, que no son bien vistos por las otras comunidades. Actualmente, varios periódicos islámicos están sacando a la luz cuestiones que, de ser confirmadas, darían un gran vuelco al tema de la participación de esta minoría religiosa en el genocidio armenio.
Los Donmeh, organizados en grupos de trabajo secretos y con el aval de la diplomacia europea, se abalanzaron sobre Estambul en 1908, derrocando al Sultán Abdul Hamid II. Según esta vertiente, Kemal Atatürk y su familia pertenecerían a este grupo. Otra fuente reciente, perteneciente a un periódico hebreo de la ciudad de Nueva York, revela que Mustafá Kemal Atatürk solía rezar en secreto el "Yema Israel" (un rezo de los seguidores de Sabattai Zevi).
Hoy en día hay dos bloques de poder que se enfrentan: el islámico y el militarista kemalista, que tiene mucho que ver con la historia del Donmeh. Tan solo habría que analizar la alianza Turco-Israelí-Estadounidense para razonar cómo siguió y sigue la historia.
Carlos Vartkés Pozian, Caracas, Venezuela

He managed to stay out of trouble long enough to be exonerated by the army leadership, and was transferred in time to Salonika, his birthplace. Here he formed another branch of his group, with only a few fellow officers. Salonika, however, was also the hotbed of activity for the much larger secret society known as the Committee of Union and Progress. This group, made up mainly of military officers, was the vanguard of the movement known as the Young Turks. Shortly after arriving in Salonika, Mustafa Kemal’s group joined and was absorbed by the Committee.

One image that stuck in the mind of Mustafa Kemal was the ritual of initiation into the larger Committee, an elaborate ceremony influenced by the Freemason society that shared many members. In this case, the new member would have his eyes blind-folded, then be led to a secret location. He would then have to stand in front of three men in hoods, and be required to swear his allegiance on the sword and the Koran. Apart from not caring much for all the pomp involved, Mustafa Kemal was particularly offended at having to take the oath using the symbols of the Islamic religion, especially after his own group had sworn on a pistol. Anyway, as a relatively insignificant member of this society, he played only a minor role in the historic events that unfolded in the revolution of July 23rd 1908.
Pavlus
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

“Türkler’in Babası Bir Yahudi Oğlu muydu?”

Yazının  “ Almanca” aslını okumak için tıklayınız


Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Alman asıllı yahudiler tarafından yayınlanan ve ABD’nin tek yahudi ama Almanca yayınlanan yayın organı olan „Aufbau“ = „İmar“ dergisinde bir yazı yayınlandı. „Aufbau“ adlı dergi 1934 yılından bu yana Almanya’dan ABD’ye göç etmiş yahudiler tarafından ABD’de yayınlanmakta, fakat Almanya’da da satılmaktadır.

Bu derginin 26 Kasım 1999 tarihli nüshasında çok dikkat çekici bir yazı yayınlandı. Yazının başlığı aynen şöyle idi: „Türkler’in Babası Bir Yahudi Oğlu muydu?“ Yazı şöyle devam etmekte: „Kemal Atatürk bir yahudi mi idi? Onun gerçekleştirmiş olduğu reformlar kendi özgeçmişiyle mi ilgiliydi? Bu sebepten dolayı mı yahudi Atatürk, Türk İslam’ının düşmanı oldu?“

Derginin Atina muhabirlerinden Heinz Gstrein’in kaleme almış olduğu yazıda bu sene de ölüm yıldönümünde Türk basınında tartışılan M. Kemal’in geçmişiyle ilgili tartışmaları özetleyen bir Yunan yahudi dergisi olan „Zachronoth“ adlı dergiden kesintiler alınmış.

Yunanistan’daki Yahudi Cemaatleri Merkez Komitesi tarafından çıkarılan „Zachronoth“ adlı dergide, M. Kemal’in doğmuş olduğu Selanik kentinin tarihten beri „Balkan’ın Kudüs’ü“ olarak adlandırıldığı bildirilerek, M. Kemal’in geçmişinin „Dönme“ denilen ve Osmanlı’da en üst düzey görevlere gelebilmek için dışa dönük müslüman olduklarını iddia eden ve 17. yüzyıldan bu yana faaliyet gösteren bir yahudi cemaatına dayandığı iddia edildi. Şabatai Zevi denilen yahudi asıllı bir „sahte mehdi“ tarafından kurulduğu „Zachronoth“ adlı dergide iddia edilen „kuruluş“un en meşhur üyesinin de 1908 yılında Osmanlı’da vezir (bakan) olan Cavid Bey olduğu bildirildi. Cavid Bey yahudi dergi tarafından, Osmanlı’nın yıkılma aşamasında siyonistlerle Filistin’de temsilcilikler kurulması yönünde masabaşına oturan ilk üst düzey yetkili olduğu, açıklandı.
 

M. Kemal’in yahudi „dönme“ olduğuna mühim kanıtın ise Osmanlı Sultanı kızlarından Kenize Murad’ın kaleme almış olduğu ve hatıralarını yazmış olduğu yazı gösterilmekte. Türkiye’de İslam’ın hükümranlığını sona erdirmede M. Kemal’in gayretinin „dönme“ geçmişiyle ilgili olduğu Kenize Murad tarafından iddia edilmiş. İşte yahudi kaynaklı bir dergi M. Kemal hakkında böyle şeyler yazmakta!

(Yahudi „
Aufbau“ = „Imar“ dergisi)
lllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll
Hizmetkârlarının gözüyle... Atatürk'ün uşağının gizli defteri
Atatürk'e 12 yıl gece gündüz hizmet etmiş olan Cemal Granda'nın anılarından.

Kenize Murad

Kenize Murad

Atatürk uysal bir insan değildi. Hatta haşin olduğu dahi söylenebilirdi. Böyle olduğu halde çok terbiyeli, çok olgun, çok merhametli, çok hoşgörülü bir insandı. Temiz kalpliydi, alçak gönüllüydü. Gösterişten uzaktı. Vazife başında laubaliliğe yer vermez, fakat özel yaşantısında sevdiklerinin nazını çekerdi.
Bir gün Çankaya'da eski köşkte Selanikli berber Mehmet ve berber Rıdvan'la antrede oturmuş konuşuyorduk. Berberlerin ikisi de Atatürk'ün hemşehrisi olduklarından kendilerini imtiyazlı sayarlar, yüksekten konuşurlardı. Bu şekilde -şaka da olsa- böbürlenerek dolaşmalarına çok içerlerdim ama yine de renk vermemeye çalışırdım. O gün yine zayıf tarafımı bulmuşlar, bana şakadan takılıyorlar: 'Biz Selanikliler olmasaydık, siz kurtulamazdınız...' diyorlar, ben de cevap olarak: 'Biz kendi kendimizi kurtardık. Selanikliler'e ihtiyacımız yok. Hem Selanik'ten çıksa çıksa Yahudi çıkar...' diyordum.
O sırada merdivenleri yavaş yavaş inen Atatürk'ü görmemiştik. Konuşmalarımıza istemeyerek kulak misafiri olmuş ki, o akşam sofrada bir Selanikli olan Nuri Conker'e damdan düşer gibi sordu: 'Nuri Bey Selanik'ten ne çıkar?'
O anda beynimin karıncalandığını duyar gibi oldum. Demek korktuğum başıma gelmişti. Atatürk konuşmalarımızın hepsini duymuştu.
Nuri Conker Atatürk'ün nazını çektiği, kaprislerine katlandığı eski bir çocukluk arkadaşı olduğu için aklına eseni söylemekten çekinmeyen biriydi. Bu nedenle de ciddi ciddi 'Sen çekil de biraz da biz Cumhurbaşkanılğı yapalım' diyecek kadar ileriye gittiği zamanlarda bile Atatürk gülüp geçer, işi şakaya boğardı. Fakat bu seferkinin şakaya gelir yanı yoktu.
Nuri Conker, sanki bütün konuştuklarımızı biliyormuş da, beni korumak istercesine; 'Bol Yahudi çıkar Paşam' demesin mi? Bunun üzerine Atatürk yüzünde alaylı bir gülümsemeyle daha önce kulağına çalınmış dedikoduların tümüne karşılık verdi.

'
Benim için de bazı kimseler -Selanik'te doğduğumdan- Yahudi olduğumu söylemek istiyorlar. Şunu unutmamak lazımdır ki, Napoleon da Korsikalı bir İtalyandı. Ama Fransız olarak öldü ve tarihe Fransız olarak geçti. İnsanların içinde bulundukları cemiyete çalışmaları lazımdır.'

O günkü kadar utandığımı ve Atatürk'ün karşısında küçüldüğümü on iki yıllık hizmetim süresince hatırlamıyorum. O günden sonra da Selanik kelimesini bir daha ağzıma almadım.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

MUSTAFA KEMAL ATATURK WAS A CRYPTO-JEWISH CABAL OPERATIVE & FREEMASON
Dear VNN, I believe that Tim K. is mistaken about Ataturk being a Jew. Indeed, Ataturk was reportedly very pleased with his Aryan racial heritage. He had red hair, and I believe blue eyes as well. (Although I have met Jews with these features as well, come to think of it.) Tim may be mistaking Ataturk for some of the leaders of the "Young Turks" who overthrew the last Sultan, who apparently were Jews. I am away from my library, so I cannot look up their names. I too would be most interested to see evidence that Ataturk was a Jew. It is a nasty thing to be a Jew, and I would not want anyone to be accused falsely, especially a statesman like Ataturk, who in many ways was quite admirable. T.C. Lynch
http://www.vanguardnewsnetwork.com/lettersOct-Nov03/120503letters.htm
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Sabbati Zevi claimed 1666 (note the 666) as the millenium he came as a messiah for the jews.He was a Kabbalah scholar Recently, new evidence has surfaced that Ataturk was not only a non-muslim doenmeh, but a secret Jewish descendant of Jewish false prophet Sabbati Zevi! The evidence comes not from tracing his geneology, but from a statement he himself made. Check out the following:
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
The "Kemalist" Turkey is the only Middle East border country with a military alliance with Israel. They pose a threat to Syria and Iraq over long simmering border disputes. Mustafa Kemal Ataturk was a secret Jewish infiltrator ! This explains the alliance between the Ataturk-influenced military regime in Turkey and the fraudulent and criminal state of Israel! This also explains the opposition of the "kémalian" junta against the rennaisance of Islam amongst the muslim people of Turkey! About the jewish Ataturk: visit the jewish home page "Famous Jews".
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Sixty-five-year-old Turkish Jewish novelist, Moris Farhi, now lives in London. He learnt about the Armenian genocide when his family was living in Ankara and they took in two penniless survivors from the death marches. Farhi remembers, “an apocryphal story that Ataturk, founder of the modern Turkish state, was a Jew, as he was born in the very Jewish city of Salonika. In 1933, Ataturk offered asylum to Jews and leftwingers persecuted by Hitler. Thousands came to Turkey.”  
By Julia Pascal - The Guardian  January 27, 2001


DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ