Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

'Fayın kalp atışlarını sürekli dinler hale geleceğiz'

Prof.Le Pichon: Biliyoruz ki Kuzey Anadolu Fayı ilerleyen deprem serisi üretiyor. Dolayısıyla hangi parçanın uzun süre kırılmadığını saptamak, gelecek depremin hangi faylar üzerinde biriktiğini öğrenmek açısından önem taşıyor. Bu, faylar üzerinde deprem olma riski maksimuma ulaşıyor demektir. Mesela 1912 Ganos Fayı'nın denizin içinde nereye kadar kırıldığını bilirsek depremin olası yerini daha kolay kestirebiliriz.

Fay denizde, İstanbul'un içinde değil. Kocaeli depremine yol açan ana fayın yeriyle kıyaslarsak, bu kısım su altında bulunuyor. Bu nedenle Kocaeli depremiyle kıyaslarsak Marmara fayının, tabii yaratacağı deprem büyüklüğü ile orantılayarak söylüyorum, İstanbul için yıkıcı etkisi daha az olacaktır diyebilirim.

Orhan Bursalı'nın ünlü deprem uzmanı Prof.Le Pichon ile röportajı (Cumhuriyet, 24.09.2000):

Marmara fayları üzerinde Türk bilimcilerle ortaklaşa başlattığı araştırmalarla dikkatleri üzerine çeken Fransız yerfizikçi ve küresel tektonikçi Xavier Le Pichon araştırmaların sonucunu mükemmel olarak nitelendirdi ve "Yeni araştırmalarla Marmara fayının kalp atışlarını sürekli dinler hale gelebiliriz, kulağımız kirişte olur" dedi. Le Pichon'la Le Survoir araştırma gemisinde, Marmara Denizi'nin yeni elde edilen muhteşem yapısal haritası önümüzde, yaptığımız söyleşiyi sunuyoruz.

- Batımetre çalışmalarının sonuçlarından memnun musunuz, daha önceki bilgilere ek olarak yeni bilgiler elde ettiniz mi?

Le Pichon - Harikulade geçti çalışma. Teknik olarak mükemmel. Araştırmayı programladığımız alanın hemen hemen iki katı fazlası alanı taradık. Gördüğümüz yapılar o kadar açık ki, gemideki bütün bilim insanları arasında temel bir anlaşma sağlandı. Ana fayın nerede olduğunu görüyoruz. Fayın tek parça halinde süreğenliğini izledik. Tabii bu çalışma, depremi önceden kestirme anlamına gelmiyor. Elde ettiğimiz bilgiler çok sevindirici. Daha önceki bilgilerin üzerine birkaç katı bilgi eklenmiş oldu. Fayın derinliklerdeki detaylarını bilmiyorduk, bunları gördük. Çınarcık çukurluğunun detaylarını bilmiyorduk, bunları öğrendik. Ayrıca Marmara Denizi'nin örneğin 10
bin yıl öncesinin özelliklerine ilişkin, henüz ayrıntıları üzerinde çalıştığımız için açıklamayacağımız yeni ve ilginç bilgiler elde ettik. Harita için tıklayınız

- İlk haftaki çalışmalarınızda kullandığınız ve fayı izlediğiniz sonar cihazının özellikleri nelerdir?

Le Pichon - Adı Em3000. Geminin altına monte edilmiş durumda. 150 derece açı ile açılabiliyor. Taranacak bölgeye bir seferinde 135 ses ışını gönderilebiliyor. Her ışın 1 dereceden biraz fazla bir açıyla tarama yapıyor. Üzerinde gittiğimiz suyun tabanını 1 km. derinliğine kadar 5 km'lik bir koridor boyunca tarıyor. Gelen bilgiler, suyun tuzluluk ve sıcaklık verileri dikkate alınarak normalleştiriliyor. Suyun yapısını bilmezseniz, ışınların gönderdiği bilgileri değerlendirmede hata yaparsınız. Sonarın bu birinci kapasitesi. Ayrıca ışınlar deniz tabanına vurup yansıdığında, radar görüntüsüne benzer bir görüntü daha elde ediyoruz. Bu yansıma haritası gemideki yazıcılar tarafından anında kayda geçiriliyor ve önümüze geliyor. Yani özetle, biz bu radarla hem batımetre hem de yansıma haritası elde ediyoruz. İlk programda Marmara
Denizi'nin dörtte üçünün sistematik batımetresini çıkardık. Yansıma, batımetre ile elde edilemeyen yerlerin özellikleri hakkında bilgi veriyor.

- 20 Eylül - 4 Ekim programınız hangi araştırmaları içeriyor?

Le Pichon - Derin sonar araştırmaları yapacağız. Gemide bulunan ve deniz tabanına 75 metre kadar yaklaşan Balık dediğimiz derin dip sonarı ile tabanı tarayacağız. Bu bize yakın plan sismik profiller verecek. Marmara Denizi'ndeki değişik fay parçalarının birbiriyle mukayesesini yapmaya çalışacak, hangisinin daha önce ve hangisinin daha sonra kırılmış olabileceğini araştıracağız.

- Bu çalışmanın sonuçlarını nasıl değerlendireceksiniz?

Le Pichon - Biliyoruz ki Kuzey Anadolu Fayı ilerleyen deprem serisi üretiyor. Dolayısıyla hangi parçanın uzun süre kırılmadığını saptamak, gelecek depremin hangi faylar üzerinde biriktiğini öğrenmek açısından önem taşıyor. Bu, faylar üzerinde deprem olma riski maksimuma ulaşıyor demektir. Mesela 1912 Ganos Fayı'nın denizin içinde nereye kadar kırıldığını bilirsek, depremin olası yerini daha kolay kestirebiliriz.

- Sizin için sürpriz olan bir sonuç çıktı mı?

Le Pichon - Elde ettiğimiz fayla ilgili bilgiler benim için sürpriz olmadı. Zaten bekliyorduk. Biz çalışmalarımızı, Türk araştırmacıların önceden yaptığı araştırmalara dayandırdık zaten. Türk araştırmacılar, bizden önce iyi çalışmalar yaptılar. Hatta beklemediğim bir performans gösterdiler. Biz ayrıca onların bu verilerinin de üzerinden gittik. Bazı çok önemli ayrıntılar saptadık. Bu detaylar, artık önceden üzerinde yaptığımız tartışmaları bitirdi. Elde ettiğimiz fay ile ilgili ayrıntılar mükemmel.

- Fayı değerlendirir misiniz?

Le Pichon - Sürekli bir fay bölgesini görüyoruz. Esas olan budur. İki büyük segment saptadık. Fay kırılırsa 7.6'lık bir deprem üretir, iki parça kırılırsa da 7'nin üzerinde deprem üretecektir.

- Bu depremlerin aralıklarını kestirmek mümkün mü? Parçalı kırılacağını varsayarsak...

Le Pichon - Hayır, ama örneğin iki aylık sürelerle kırılabilirler veya daha uzun sürelerle. Tarihsel depremleri araştırmakla ünlü Ambraseys , bu tür depremlerin birbiri arkasından geldiklerine inanmıyor; aralarına daha uzun süreli mesafeler koyuyor. Ancak, Marmara fayı örneğinde ben bu sürenin iki ay gibi çok daha kısa zamanı kapsayacağına inanıyorum.

- İstanbul için olumlu yönler de olduğu görüşündesiniz, bunu açıklar mısınız?

Le Pichon - Fay denizde, İstanbul'un içinde değil. Kocaeli depremine yol açan ana fayın yeriyle kıyaslarsak, bu kısım su altında bulunuyor. Bu nedenle Kocaeli depremiyle kıyaslarsak, Marmara fayının, tabii yaratacağı deprem büyüklüğü ile orantılayarak söylüyorum, İstanbul için yıkıcı etkisi daha az olacaktır diyebilirim. Ayrıca denizdeki kabuk yapısı da deprem dalgalarını, karaya geçerken biraz filtre eder, bu da yıkım etkisinin bir parça daha azalmasında rol oynar.

Ama bunları söylerken açık davranmak da gerekir. Geçmişte tarihi depremler oldu ve bunlar İstanbul'da çok hasar yaptı. Bu hasarın derecesi tartışılıyor, ama hasar yaptığı belli. Yakın bir zamanda büyüklüğü 7'nin üzerinde bir deprem olması kaçınılmazdır. Fakat bu İstanbul için kıyamet değil. Aykut Barka 'ların Science bilim dergisinde tarihi depremler üzerine yaptıkları araştırmanın sonuçlarına göre, İstanbul'da önümüzdeki 30 yıl içinde deprem olasılığı yüzde 15 artı-eksi hesabıyla, yüzde 62'dir. Yani 30 yıl içinde yüzde 47-77 arasındadır. 1999 Kocaeli depreminden bu yana zaman geçtikçe, Kocaeli depreminin Marmara depremini tetikleme olasılığı giderek azalıyor. Üç yıl daha geçerse, bu olasılık artık söz konusu olmayacak ve Marmara fayı kendi üzerinde stres birikimi sonucu kırılacaktır. Bu durumda bekleme
süresinin daha uzama şansından bahsetmek belki mümkün olur.

- Elde ettiğiniz veriler, geçen yıl ortaya attığınız tek fay varsayımını destekliyor mu?

Le Pichon - Birinci nokta: Bu varsayımın temelini oluşturan ana görüş değişmiyor. Yani tek fayın varlığı doğrulandı. İkinci nokta: Böyle bir parçalanma olduğunu, yani ana fayın iki parçadan oluşabileceğini tahmin etmedik. Ama parçalı gözükmesine de şaşırmadım. İlk yaptığımız teorik bir yaklaşımdı, bir varsayım, bilimsel bir spekülasyondu. Ama fay daha önce çizdiğimize yakın çıktı, ancak iki parça gibi. İki parçalı olması, fay açısından önemli değil, ama deprem açısından önemli.

Sistematik çalışma yapmalıyız. Verileri tartıştırmalıyız. Bir yabancı olarak, Türklerin son bir yıl içinde yaptıkları araştırmaları ve elde ettikleri verileri takdirle karşılıyorum. Sismik refleksiyon çalışmalarını bizden önce başlattılar. Ve bütün bu bilimsel araştırmalar çok iyi koordine ediliyor. Burada Naci Görür 'ün çalışmalarının altını özellikle çizmeliyim. Bunu bir kompliman olarak görmeyin. Eğer bir gerçeğe dayanmıyorsa, komplimanların yararı yoktur.

- İkinci dönem çalışmalar hangi noktalarda yoğunlaşacak?

Le Pichon - En iyi hedeflere yöneleceğiz, burası Ganos fayı ve Çınarcık çukurluğu olabilir. Balık dediğimiz bu deniz dibi sonarını ilk kez kullanacağız. Bu nedenle de dikkatli olmak zorundayız. Kaybedersek denizin içinde çok yazık olur, çünkü hem pahalı bir araç elden gider hem de projenin bu ayağını gerçekleştirememiş oluruz.

- Balık'ın özellikleri nedir?

Le Pichon - Deniz dibinin 75 metre üzerinde gidiyor. Pasif bir balık gibi geminin ardından çekiyorsunuz. İçinde büyük bir ağırlık var. Derinden gidiyor. 3 farklı kayıt alıyor, sonarı var, 1500 metrelik bir alana geniş açılı ses ışınları gönderiyor. Kendine paralel 45 derece açıya kadar falezlerin içine yayılabiliyor bu ses dalgaları. 3,5 saykıl ses üretebilen ses kaynağı var. 30 metreye kadar çökellerin içine girebiliyor. Sismik refleksiyon veriyor. Balık, arkasında ağ gibi, yelpaze gibi bir mekanizma çekiyor. Bunun arkasında halata bağlı hidrofonlar var. Yüzeyden gönderilen sesin yansımalarını kaydediyor.

Balık, yüzeydeki aktif fayları görüyor, gemiden yaptığımız çalışmayla bunları birleştirip 3 boyutlu bileşenleri ortaya çıkarıyoruz. Şimdi fayın en aktif kısımlarını bulmaya çalışacağız. Sistematik bir haritalamasını yaptığımız için, fayların gidişini ve hangi fayın ne tür aktivite yaptığını bulmak zorundayız.

- Sonraki çalışmalarda neleri programladınız?

Le Pichon - Bundan sonra Batiskaf'ı getirmek istiyoruz. Batiskaf'a gireceğiz ve fayları gözle göreceğiz, onlardan numuneler alacağız ve inceleyeceğiz. Batiskaf için başvuru yaptık, bu başvuruyu şimdi yeniden tekrarlayacağız. Gelecek yıl bu programı uygulamak istiyoruz, ancak 2002 yılına da sarkma olasılığı var.

2001'de başka bir gemi gelecek. Bu gemiyle derin sismik yapacağız. Deniz dibinden 10 kilometre kadar derinliğin ayrıntılı yapısını ve haritasını çıkarmak istiyoruz. Fayların derindeki yapısını inceleyeceğiz. Bugüne kadar en çok 3 kilometre derinlikler araştırılabildi. 10 kilometre derinlikte ne göreceğimizi merak ediyorum. İlk olarak Marmara havzasının derin yapısını göreceğiz ve ana fayın derindeki geometrisini öğrenmiş olacağız. Kabukların hız yapısını ve depremlerin merkez üssünün yapısını öğreneceğiz.

- Marmara'da başka hangi araştırmalar yapılabilir?

Le Pichon - Örneğin 1. olarak sanayi tipi 3 boyutlu sismik refleksiyon yapılabilir. İkincisi de Çınarcık havzasının tabanına derin sismik gözlemevi yerleştirilir. OBS dediğimiz derin sismik cihazlar kablolarla karaya bağlanır ve fayın kalp atışlarını dinleyebiliriz böylece. Karadaki klasik sismik cihazlarla saptayamadığımız bütün mikro depremleri saptayabiliriz bu yöntemle. Eğer fayın tam yerini biliyorsak ve kablo da varsa, bir kabloya üç OBS bağlayarak daha ucuza getirmek mümkün. Bu iki projenin maliyeti 10 milyon dolar kadar tutar. Faydaki değişimleri anında ölçeriz böylece ve davranışı hakkında sürekli bilgi sahibi oluruz. Fayın hareketlerini ve değişimlerini ölçmek çok önemli. Eğer gözle görülebilir değişiklikler saptarsak depreme karşı daha duyarlı olabiliriz, kulağımız tam anlamıyla kirişte olur.

- Deniz dibine ve karalara bahsettiğiniz OBS'lerden yerleştirildi sonra bunlar yeniden Japonya'ya gittiler..

Le Pichon - Evet bir süre deniz tabanında mikro faaliyetleri izlediler. Japonlar bunları değerlendirip sonuçlarını açıklayacaklar. Bunlar da Marmara fayı üzerine bize değerli ve önemli bilgiler verecek. Ancak bu OBS'leri sürekli fay üzerinde tutmalıyız. 10 milyon doları zenginlerden isteyince vermiyorlar, gidin hükümetten alın diyorlar. Hükümet de bu konuya fazla ilgi göstermiyor. Örneğin bu çalışmalara maddi bakımından hiçbir katkısı olmadı.

- Başka hangi araştırmalar var programda?

Le Pichon - Fransa'da enstitü en son üretilen sismik sistemi satın aldı. Bu sistem 4.5 km. uzunluğunda ve ucuna 40 adet jeofon bağlı. Ağustos 2001 projesi için, 40 adet OBS ile birlikte derin sismik yansıma yapabileceğimiz sistemi getirtip araştırma yapabilirsek ne mutlu bize. Bu araştırma sırasında Marmara Denizi'ni çalıştığımız bölgelerde trafiğe kapatmak zorundayız.

Ayrıca kalıcı bir sismolojik ağ kurmak gerek. Sıkı bir GBP ağı ile, aralarında en çok 10 km. mesafe olan GPS ağı ile bölgede fayın hızını sürekli ölçmek gerek. Ayrıca mikro jeoloji ile bütün İstanbul'un zeminini araştırmak şart. Bu mikro jeoloji ile bölgenin jeolojik yapısını ayrıntılı olarak öğrenmiş oluruz ve hangi bölgelerin depremi büyüteceği konusunda bilgi sahibi oluruz, böylece o yerlerdeki binalar hakkında daha sağlıklı karar verebiliriz. Zemine bakarak, bu binaların deprem karşısında davranışlarını önceden kestirme şansımız olur.

Marmara Denizindeki Fayın İlk haritası

Le Suroit'in ilk seferi sonucu ortaya çıkan fay geometrisinin basitleştirilmiş haritası (X.Le Pichon, Celal Şengör ve diğerleri)

Bu harita, Le Survoir gemisi ile 14-19 Eylül 2000 tarihlerinde yapılan batımetri çalışmaları ile kazanılan bilgilerin, daha önceki sismik profillerle yorumlanmasıyla elde edilen haritanın şematize edilmiş biçimidir. Fayın büyük kolu, B.Çekmece açıklarından Saros'a doğru 110 km., kısa kolu ise körfeze doğru 65 km dir. Yerleşim bölgelerine yer yer 10 km kadar yaklaşmaktadır.

İlgili Linkler:

Prof. Le Pichon: Istanbul'da Büyük Deprem Bekleniyor 

Tarihi Istanbul depremleri

1509 Yılındaki Büyük Istanbul Depremi 

1766 Yılındaki Büyük Istanbul Depremi 

Prof. Le Pichon, Doç.Dr.T.Taymaz, Prof.A.M.C.Şengör:Büyük Marmara Fayı tek parça olarak kırılabilir. Istanbul depremi 8
büyüklüğünde olabilir

Deprem Araştırmalarının Sonuçları (Nisan 2001)

Deprem Anasayfası