Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

Sadece Patron mu ?


[ Forum ]


Makale yazari: gokyuzu Tarih, gün ve saat : 05. Nisan 2001 01:00:52:



Necef Uğurlu'nun aşağıya aldığım yazısı, daha önce yazdığım yazıları destekler nitelikte ve içeriden bir bakış.

Bu medya rezilliğinde, sadece patronlar değil ya üst düzey yöneticiler diyor ve çok haklı esasen suçun büyüğü bunlarda. Patron adı üstünde, patron ve gazete,tv'ya bakışıyla domatese bakışı arasında fark olmayabilir. Bu rezilliğe yönetici olan herkes ortaktır; sadece yönetici olan da değil, yazar olarak ayda 30 milyar alan Çetin Altan, bu paraların kendisine nereden, nasıl ödendiğini, bu ülkede böyle bir maaşın, üstelik gazete zarar ederken ödenmeyeceğini bilmiyor muydu ? Elbette biliyordu. Bedri Koraman'ın ayda 26 milyar almasının akılla mantıkla bağdaşır bir tarafı var mıdır ? Milliyet'e para veren 30.000 kişi vardı, diyelim 200.000 TL'den sattın gazeteyi, gazete 4-5 günlük satışıyla senin maaşını zor karşılar. 200.000 bedava dağıtlıyor, haydi diyelim reklam karşılıyor, onu, ki Milliyet doğru dürüst reklam geliri olan, fazla olan bir gazete de değil, bu paralar nereden ve nasıl karşılnaıyor bilmiyorlar mıydı sanki.
Asgari ücretin 300 katı para alan insan, gelir dağılımındaki adaletsizlikten bahsetmeye yüzü mü olur. Onu da geçtim, bir köşe yazarı, muhabirin 100 katı maaş alır mı ? Elbette iyi para alın, ama bunun akılla ,mantıkla bağdaşır bir rakamı,oranı olur.
Bal gibi biliyordunuz o paraların hortumlanan bankalardan geldiğini, patronunuzun POAŞ'ından, Dışbank'ından, enerji ihalelerindeki vurgunlarından geldiğini. Şerefinizle istifa edemediniz, çünkü bu ahlaksızlığın ortağıydınız ve sus payı olarak bu akla mantığa sığmayan rüşvetleri, bunlar maaş değildir, alıyordunuz. Siz medya baronları, işten atılınca yaygara kopardınız, oysa sizden önce 3000 gazeteci işten atılmıştı, ama onların kalemi, köşesi, genel yayın yönetmenliği, genel yayın koordinatörlüğü yoktu ve oralardan aslında ne kadar demokrat, iyi insan olduklarını yazamıyorlardı. İki yıldır sadece tekstil sektöründe yüzbinlerce işçi işinden olmuştu, ama size ne gam.

Dinç Bilgin, Aydın Doğan şimdi mi kötü oldu ? Onlarca yıllık gazeteciler dururken, gazeteciliğinizin altıncı yılında sizi tepelere koyarlarken iyiydi. 12 Mart'ta sokaktan geçenler toplanırken, Cemal Paşa'nın torununa neden dokunulmadı ?
Cem Uzan'ın Ali Kırca'ya 2 milyon dolar vermesi hele bugünlerde akla ,mantığa sığıyor mu ? Yarın Cem Uzan kovarsa o zaman Cem Uzan kötü olacak. Deniz Subayları Bildirisi'ni yazan kişinin, Sarp Kuray'ın yakın dostu olarak, ordudan atıldıktan sonra TRT'ye memur olarak girmesinin, oradan en kaymaklı yer olan ABD'de yıllarca istihdam edilmesi, arkadaşlarının çoğu aç-susuz kalıp, en azından kamu hizmetlerinden men olarak yaşarken, ABD'ye değil vize pasaport bile alamazken bu muhteremlere talihin gülmesi nedendir acaba ?

Medya baronları, şimdiye kadar yediklerinize sayın ve o yedikleriniz, bu ülkede bir cerrahın, bilim insanının, ustanın yüzlerce yılda alamadığı paralardır.

******
DALGALAR

Necef UĞURLU objektifhaber@objektifhaber.com

SADECE PATRON MU ? YA ÜST DÜZEY YÖNETİCİLER ?

Haftalar boyu insanları altın karşılığı yarıştıracaksın, kazanmaları için tahrik edecek, gerilimlere sokacaksın, sonra kazananlara paraları verilmediği ortaya çıkacak, iş mahkemelik olacak...

Ve sen, “Ne yapalım, ben programın sunucusuydum, aldım paramı sundum programı” diyebilecek, bu işin içinden sıyrılabilecek misin?

Ve bir sanatçı olduğunu iddia edebilecek misin?

Banu Alkan sana kıyasla (sanatçı ahlakı bağlamında) bin kat daha sanatçıdır. Hiç olmazsa topluma senin kadar zarar vermedi.

“Atatürkçülük” mü? Pardon duyamadım, sen mi? Güldürme beni!

Patronun hortumladığı bankasından paraları alacaksın, bu hortum organizasyonun mimarlarından Karahasanoğlu’nu haberlerde karşına oturtup yere göğe koyamadığın röportajı yapacaksın, sonra işler sarpa sardığında vınnn başka kanala geçip, “Bunlar bir serüvendi, yaşanması gerekti” filan türünden saçma sapan laflar edip yapacağın haberlerde güvenilirlikten bahsedeceksin, “Dün dündür, gelecek yeni şeyler vaad ediyor, Mevlana der ki...” deyip bu işin içinden üste milyon dolarlar cebinde sıyrılabilecek misin?

Ve bir “yayıncı” olduğunu iddia edebilecek misin?

İddiasız bir kanalda, yani milyon dolarların alıp verilmediği, Ferhan Şaylıman adlı bir yayıncı var. Programlarını izle, kamu yararı nasıl gözetilir, bu ufak tefek, gösterişsiz, kişisel meselelerini değil halkın sorunlarını dile getiren adamı, Türkiye’nin nasıl kucakladığını gör. Cüzdanındakileri say, sonra aynaya bak ve ağla. Şaylıman, senin kadar şık değil, saç modeli de sık değişmiyor, giydiği çıkardığı hep aynı, ama mazrufa bakmaktan zarfı önemseyen yok!

Senin gibi toplumu, Etiler, Bahçeşehir‘den ibaret sanmıyor. Senin kadar kazanmıyor ama işini senden bin kat daha iyi yapıyor. “Atatürkçülük” mü, pardon duyamadım, sen mi? Güldürme beni!

Yıllarca halkı değişim değil, değişmemeye kurguladınız. Gelenekler, mahalle araları, apartman dayanışmaları halka layık gördüğünüz dar dünyanın, size getirdiği rant ile epey değişim geçirdiniz. Aranızdan üç haftada İngilizce öğrenmeye soyunan gerzekler bile çıktı. Paraları nereye koyacağınızı bilemediniz, bir kısmını banka, bir kısmını repo, yarısını “Çekmece”ye koydunuz

Ve yazar, demokrat, devrimci geçindiniz.

Topluma ders veren pozlarınız ise başka bir alemdi, arada köşe dinazorlarından zeka katsayısı en düşük olana üç beş satır methiye yazdırıp, ağır abi rolü ile iyi idare ettiniz. Nice değerli insanın önünü kesip, televizyonların Susurluğuna iyi hizmet ettiniz. Üfürük dizileriniz duvara bir bir tosladıkça, sizi palazlandıran ve çok eleştirdiğiniz devletin kara deliklerinden birine kafayı sokmak, dolar haftalıklarınızı devam ettirmek için yırtınıyorsunuz şimdi.

Çatlı bile sizden daha haysiyetli idi. Doğru bulalım bulmayalım, yaşamının her anında hiç olmazsa ölümü göze almış, heder olan gençliğinin hesabını başka kimliklerle yaşayarak veriyordu. Sizin kimliğiniz nedir?

Siz toplumu dar alanlara hapseden tellerinizle boğdunuz. Bu bir katliamdı, şimdi cebinizde milyon dolarlarla bu işten sıyrılabilecek misiniz?

“Atatürkçülük” mü, pardon duyamadım, siz mi? Güldürmeyin beni !

Çalıştığınız müesseselerin patronlarını batırmadan, borçlandırmadan asla gemiyi terk etmediniz. Kurulma, yapılanma, borçlandırma, borçları tahsil, olmak üzere her aşamada patron batarken para kazandınız. Hiç üretmediniz.

Patronu damadına, damadı baldıza, baldızı erkek kardeşe düşürüp kendinizi yayıncı, yönetici gösterdiniz. Ne yönetim ama, Abdülhamid sağ olsa böle böle batırma hususundaki hünerlerinizden dolayı sizlerin karşısında fesini çıkarırdı.

Üç kuruşluk orospuları dolar maaşlarla ekranlara çıkartıp gerçek işlerini “artistlik” ile kamufle ettiniz. Bunu sadece para için mi yaptınız, yoksa her fırsatta yüksek sesle dile getirmekten hoşlandığınız akım kakım siyasi fikirlerinizin (Tabii bunlara fikir denebilirse!), ekrana çıkmak için sizi kullanan siyasi liderler tarafından duyulup Meclis’e gireceğinizi mi sandınız? Hadi kabul edin, içinizden geçiyordu. Berbat kesimli, berbat kumaşlı elbiselerinizi provaya ofislerinize gelen terzileriniz bile size kıs kıs gülüyordu. Ne hazin, çok paranız oldu ama burjuva bile olamadan geldiniz gidiyorsunuz.

Şimdi bakıyorum birbirinizi çekiştiriyorsunuz, “O aldı ben almadım, o zaten masondu” gibilerden, birbirinize kabahat bölüştürmektesiniz. Oturduğunuz milyon dolarlık apartmanların, şatoların hesabını vermeden bu işten sıyrılabilecek misiniz?

Üçüncü sınıf adamlarla birinci sınıf iş çıkarttık diye pek övünürdünüz, kendinizi avuturdunuz. Şimdi habere, yayıncılığa, topluma şaşı bakan ve ortaklık payesi verdiğiniz bu döküntülerle elde ettiğiniz “özel haber” kasetleri; doğru, dürüst ve ülkesinin aydınlık geleceği için canını ortaya koymaya hazır insanlarını susturabilecek mi?

Yoksa artık bu dünyaya şaşı bakanlar sizin için mi haber üretmeye başladı?

Frankeştayn sahibini mi yiyecek?

“Atatürkçülük” mü, yoksa “Ülkücülük” mü, “solculuk” mu?

Pardon, siz mi? Güldürmeyin beni !

Kartal Cezaevi’ne tıkılmak üzere yeni patron avında mısınız?

İşçi sınıfının yapamadığını yaptınız aşk olsun size!

Batırmadığınız, adliyelik olmayan patron bırakmadınız.

Ömrünüz gündüzleri ofisinizde ona buna “solcu, komünist” diye bok atıp, yol kesmekle, geceleri sanatçı barlarında “Ben sosyalistim” demekle geçti.

Sizi gidi sizi.....

TÜSİAD Üyesi Nuri Çolakoğlu, bu düzeni elbette iyi bilenlerden... BBC’de radyoculuk, TRT’de danışmanlık, derken gece program sunuculuğu, olmadı sabah şekerliği, NTV, ve TÜSİAD üyeliğine geldi dayandı. Aynı zamanda patronların üst düzey yöneticilerin toplandığı Yayıncılar Derneği kurucusu.

Bu engin bilgi birikimi ile medyadaki patronları bakalım koruyabilecek mi? Merak ettiğim bir başka konu ise, Dinç Bilgin ile başlayan soruşturmanın bürokrasi, siyasi üst kanadı kadar, bu düzenin mimarisinde büyük katkıları olan yönetici alt kanadının (CEO) bu işlerden sıyrılıp sıyrılamayacağı.

Dinç Bilgin bankacılıktan anlamadığını söylemiş. Televizyondan anlıyor muydu?

Ne anlardı batan televizyon patronları yayıncılıktan, kimler akıl verdi? Bu akılların sahiplerinin medyadaki son faturası 4000 işsiz, ülkedeki televizyon keşmekeşi...

Bunun hesabını sadece patronlardan mı soracaklar? Profesyonel rant operatörleri yeni gelecek medya patronlarını, bilirkişiler olarak yemek üzere tarantula gibi bekliyorlar.
Patronların işi zor.








Cevaplar:


[ Forum ]