Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

Devamı Olarak


[ Forum ]


Makale yazari: gokyuzu Tarih, gün ve saat : 13. Nisan 2001 16:27:55:

Su yaziya cevaben: Avukat ve Tablo makale yazari: gokyuzu Tarih, gün ve saat : 13. Nisan 2001 16:07:15:

Aşağıdaki yazıyı soru soran bir katılımcıya yazmıştım, yukarıdaki yazının devamı olarak aldım.
***********
Öcalan'in, Suriye'den çikarilmasi sonrasi, I. Seven, "generallerin büyük hata yaptigini" söylemisti. Biz ise, Seven'in düsündügünü generallerin de düsündügünü ve bir güvence almadan böyle bir riske girilmeyecegini yazmistik. Karsitinizi aptal sanmayacaksiniz, bu ülkeyi yönetenlerin bu analizi yaptiklari belliydi ve zamani gelince, güvenceler alininca dügmeye basildi. Temenni ile tahmin, analiz, öngörü farklı şeylerdir. Küçükaydın da, Öcalan’ın başbakan olacağını yazmıştı. Bu, belli ki Küçükaydın için bir temennidir. O zaman da komik olmuştu ve hala bu komedisi devam ediyor.

1971 Gizli Marmara Brifingi'nde, Kürt Sorunu üzerine, ne denli ciddi bir sorun olduğuna dair, saptamalar vardır.
Mesele basittir : Yok edemiyorsan, senin kontrolünde bir muhalif hareket olsun istersin. Öcalan da bu anlamda yetiştirilmiş basşında basit bir ajan-provokatördü. Daha sonra zekasıyla önce çıktı ve verilen görev gereği, diğer bütün Kürt hareketlerini yok etti, hem de devlet desteği ve eliyle.
Çinlilere göre, fare ile en iyi mücadele yöntemi, bir grup fareyi bir yere kapatarak aç bırakıp, farelerin birbirini yemesini sağlamak ve sona kalan ve artık fare yemeye alışmış, canavarlaşmış fareyi, doğal ortamına salarak diğer fareleri yemesiymiş.

Tarih tek basina ne tesadüfler, ne komplolar, ne ajanlar, ne de ortodoks materyalist yotumdan ibaret. Bütün bunlarin hepsinin rolünün oldugu, çok bilesenli, karmasik ve asla deterministik degil.

Geçmis deneyimler ve devletin bu konularda yaklasimlari, devletin bu konunun önemini çok önceden kavradigini gösteriyor. Hatta Kürtlerin çogundan çok önce devlet bu meselenin büyüyecegini tarihsel perpektifle ele almis.
Yok edemiyorsan, kontrol altina alirsin : Altin kural bu olmuş hep.

Öcalan ve PKK olayi da, objektif kosullar mevcut oldugu ortaya çikmistir. Bu hareketin kitleselliginin nedenleri için çok daha ayrintili sosyolojik analizler gerektirir.

Bu olusumlari önlemenin tek yolu nedir diye düsündügümüz de, bu olusumlarin tanrilarini kendinize baglamak olur. Bu hareketlerin liderleri yaritanri durumundadir.Tanriyi öldürmek, yeni tanri yaratabilir, oysa size bagli bir tanri yaratmak, bu hareket(ler)in liderlerinin iplerini elinizde tutmaniz, kaçinilmaz olan Kürt ve Türkiyeli radikal örgütler geleneginden en radikal(!) olusumları elinizde tutmaniz demektir. En "sert" görünenlerin, teorik olarak en radikal olmadiklarini söylemeye gerek yok.

Benim iddiam biliniyor, bunu söyleyenler simdi daha da artti. Öcalan, Kontrgerilla’nin 1978’de tasfiye edilen Kara Kuvvetleri Komutani cuntasinin (Baki Tug ve 77 katliami organizatörü Orhan Kilercoglu da bu cuntanin adamiydi) adami oldugunu söylüyorum. Çatli gibi kullanilan bir enstrümandi, ancak islevi bitince tasfiyeyi kabul etmeyen Öcalan, rakip servislerin kontrolune geçti.
Basta tekrarladigim gibi bu PKK hareketini sosyolojik açidan açiklamaz, ancak yapisini, hedeflerini anlamakta ve geçmisi sorgulama açisindan (gelecege bakabilmek için) bize önemli bir perspektif saglar.
PKK yenildigi için, Suriye Öcalan’i harcadi. Öcalan itirafçi oldugu için PKK yenilmedi; PKK yenildigi için, kullanilan kart olma özelligini yitirdigi için Öcalan harcandi.

El Muhababerat ya da başka bir servis, Kürtlerin kazanması için değil, yeterince ölmesi, öldürmesi, ekonomoyi bozması için, su savaşı, uyuşturucu trafiğini kontrol, sınır sorunu vs şeylerde kart olarak kullanmak için yardım eder. Kendi ülkesinin Kürtlerini insan olarak dahi görmeyen bir devletin, Kürtlerin özgürlüğünü istemeyeceği açıktır. Bu , bölgedeki, bütün devletler için ortak çıkardır. Her ülke, başka ülkenin Kürtlerini destekler, ama başarı kazanmasını istemez.

W. Christopher ya da başkaları Öcalan'la görüşmüş olabilir. Bu işler biraz da, "tavşana kaç, tazıya tut" işidir. Yani, ABD hem Türkiye'yi destekleyebilir, hem de Öcalan'a destek verebilir ve böylece iki tarafı da, işinize geldiğiniz kadar ve işinize gelen konuda kullanırsınız. ABD'nin, el altından İran'a silah vermesi, Yarbay North'un üstüne yıkıldığı "Irangate" böyle bir olaydır. Nitekim, Marksist-Leninist(!) ve Sovyet Yanlısı PKK bir tek kez bile ABD tesislerine, ABD'lilere karşı eylem yapmamıştır.

Ve yine aynı ülkenin, değişik unsurları farklı taraflara destek verebilirler. Hatta, hiç bir kurum, devlet, gizli servis, ordu homojen değildir ve içinde mutlaka egemen gruba karşı, muhalif gruplar, fikirler vardır. Eşref Bitlis'in öldürülmesi böyle bir olaydır.

Gelelim Mustafa Kemal'e. Elbette Mustafa Kemal’in basarili olacagi objektif kosullar mevcuttu. Aksi zaten mümkün degildir. Burada, örnek olması açısından, sözü çok az edilen bir olguya değineyim. L. George Yunanlıları desteklerken, buna mukabil Lord Curzon ve askerlerin Mustafa Kemal'i desteklemesi, bizim açımızdan tarihin akışını değiştiren bir olgudur. Ve yine elbette, bu desteklerin, toplumsal grupların çıkarları anlamında karşılıkları vardır.
Mustafa Kemal de, fırsatları kullanacak kadar zeki birisiydi ve örneğin, İzmir İktisat Kongresi'ni, I. Lozan ile II. Lozan arasına "sıkıştırıverdi" ve Türkiye'nin yolunun kapitalist bir yol olduğunu ilan ederek, Lozan'da karşısındaki kapitalizme "güven" sağladı.
Kısacası, iç ve dış dinamiklerin uyumu sonunda başarı kazanılmıştır.

Bunu, Marksist söylemle soyutlarsak, üretim araçlarına sahip olanlar, siyasi yapının liderini, karakterini çizmiş; siyaset de üretim ilişkilerini netleştirmiş, daha sonra bu üretim ilişkileri de siyaseti şekillendirmiştir. Bu karşılıklı ilişki hiç bitmez.






Cevaplar:


[ Forum ]