Afrika'dan İki Haber
[ Forum ] Makale yazari: Ergin Yıldızoğlu'ndan Aktarma Tarih, gün ve saat : 12. Nisan 2001 18:32:18:
Doç.Dr.Ergin Yıldızoğlu, Dünya Ekonomisine Bakış, Cumhuriyet, 12 Mart 2001
Afrika dün, sömürgecilik, diğer bir deyişle önceki küreselleşme döneminde emperyalizmin ''karanlığının kalbiydi'' . Bugün de öyle... Afrika, 1980'lerden bu yana krizler, felaketler içinde kıvranıyor, küreselleşme eğiliminin basıncı arttıkça, Afrika'da talan da acılar da artıyor: IMF'nin yapısal uyum programlarının toplumsal, ekolojik tahribatını; Yugoslavya'nın dağıtılmasından, Endonezya'nın dilim dilim kesilmeye başlanmasından önce, kronik kuraklık, açlık ve iç savaşlar olarak Afrika'da gördük. Sonra, ABD-İngiltere ekseniyle Fransa arasında nüfuz alanlarının yeniden paylaşılması sırasında yaşanan Ruanda soykırımları, özel savaş şirketleri, Kongo'nun paylaşılması, elmas üzerinden oynanan oyunlar ve nihayet ortaçağın vebasından çok daha beter bir AIDS salgını. Afrika, yapısal krizine yeni bir küreselleşme/emperyalizm atılımı ile cevap arayan, kapitalizmin içinde, bir türlü kapanmayan bir çatlak . Sistemin gerçeği, sık sık bu çatlaktan içeri sızarak göze batıyor.Geçen haftalarda Afrika'dan iki haber geldi. Biri, ilaç şirketlerinin uluslararası kamuoyunun baskısına boyun eğmeye başladığını gösteriyordu; öbürüyse tarihte ilk kez Kilimanjaro Dağı'nın tepesindeki karların erimeye başlamasıyla ilgiliydi. Bu iki haber, küreselleşmenin bugününe ve geleceğine ilişkin kimi gerçekleri gözler önüne serdi.
Direnen kazanıyor!
Dünyadaki yaklaşık 36 milyon HIV taşıyıcısının yüzde 70'i Afrika'da. Yetişkin nüfusunun yüzde 20'si HIV'li Güney Afrika, dünyada bu alanda liste başı. Veba salgınından çok daha trajik bir durum söz konusu Afrika'da: Veba salgını sırasında ''kara ölümün'' tedavisi yoktu. Bugün bir ilaç karışımı kullanıldığı takdirde ölüm oranını yüzde 75 düşürmek mümkün. Ancak, çok az sayıda dev şirket tarafından üretilen bu karışımın hasta başına maliyeti, yıllık 10.000-15.000 dolar arasında değişiyor. Afrika'da yaşayanların, bunu ne bireysel ne de devlet bütçesinden karşılamaları mümkün değil. Bu yüzden, AIDS'ten ölüm oranı gelişmiş ülkelerde hızla düşerken Afrika'da artmaya devam ediyor. Geçen yıl AIDS'ten, Sahraaltı ülkelerinde 2.5 milyondan fazla insan öldü (New York Times, 8/03). Ancak, uluslararası ilaç firmaları, araştırma, geliştirme maliyetlerini ileri sürerek fiyat düşürmüyorlar. Dünya Ticaret Örgütü 'nün küreselleşmeyi sürdürmek için kurmaya çalıştığı kurumsal yapı içindeki patent yasaları, bu ilaçların Afrika'da yerel olarak daha ucuza yapılmasını ya da Brezilya ve Hindistan gibi DTÖ'ye aldırmadan bu ilaçları üreterek halkına çok daha ucuza, hatta Brezilya'da ulusal sağlık hizmetinin bir parçası olarak ücretsiz sunabilen ülkelerden ithal edilmesine izin vermiyor.
Bu yüzden, uluslararası ilaç şirketlerine ve DTÖ'nün patent yasalarına karşı bir muhalefet hareketi, genel küreselleşme karşıtı dalganın da bir parçası olarak yükseliyor. 1997'de Güney Afrika hükümeti, çare olarak bu ilaçları, gerek kendi ülkesinde üretmesine gerekse de daha ucuz kaynaklardan ithal etmesine olanak veren bir yasa tasarısı hazırlamıştı. 39 ilaç şirketi, bu yasayı önlemek için hükümete yönelik tazminat davası açtı. 5 Mart günü bu dava Yüksek Mahkeme karşısına geldi. Aynı gün, Sendikalar Birliği Cosatu, TAC, Sınır Tanımayan Doktorlar, Oxfam, Teknoloji ve Tüketici Projesi gibi yerel, uluslararası grupların önderliğinde binlerce gösterici, Yüksek Mahkeme'nin önünde toplandılar, ABD elçiliğine yürüdüler, uluslararası ilaç sanayiinin girişimini protesto ettiler. 1.8 milyon üyeli Cosatu 'nun lideri Zwelinzima Vavi , mahkeme binasının önünde yaptığı konuşmada, ''Kapitalizm, insanlığın ürettiği en açgözlü, en benmerkezci, en zalim sistem olduğunu bir kez daha ortaya koydu'' diyordu (cosatu.org.za) . Duruşmada çok önemli bir gelişme oldu. Hâkim, HIV/AIDS'li hastaların haklarını savunan bir yerel örgüte (TAC) mahkemede ifade verme, delil sunma hakkı tanıdı. Böylece TAC Başkanı Zaki Ahmat 'ın sözleriyle ''İlk kez ilaç şirketleri, Güney Afrika'da ve dünyanın gözleri önünde, milyonlar ölürken fiyatların neden bu kadar yüksek olduğunu açıklamak zorunda kalacaklardı'' ( The South Africa Mail and Guardian , 6/03). Ertesi gün Wall Street Journal , ilaç şirketlerinin bunu göze almaktansa geri adım atmaya karar verdiğini gösteren bir haber verdi: İlaç şirketi Merck , Journal'ın ifadesiyle ''geçen sene düşünülmesi bile mümkün olmayan'' bir adım atarak AIDS ilaçlarını azgelişmiş ülkelere özel fiyattan, Washington Post 'a göre de (8/03) kâr etmeden satmaya karar verdiğini açıklıyordu. Böylece Merck'in iki ilacının hasta başına yıllık maliyeti 600 dolara düşerek DTÖ yasalarını tanımadan üretim ve ihracat yapan kimi Hindistan firmalarının düzeyine yaklaşıyordu. Ancak aynı günlerde bir başka Hindistan firması Hetero International , ilacın maaliyetini 347 dolara kadar çekebileceğini açıkladı. DTÖ'nün patent yasası olmasa, Güney Afrika'nın da Brezilya gibi bu ilaçları yerel olarak çok daha ucuza üretmesi mümkün. İlaç şirketleri, yükselen muhalefet karşısında daha fazla yıpranmamak ve patent yasasını deldirmemek için taviz veriyorlar ama, muhafazakâr CATO Institute 'den Mark Groombrige 'in, ilaç sanayii ''bundan sonra büyük bir olasılıkla hep kaygan bir zeminde olacak. Bugün sorun AIDS, yarın neden kalp hastalıkları, kanser ilaçları olmasın'' sözleriyle dile getirdiği gibi, artık geri dönülemez bir yola girdiler. Böylece DTÖ'nün meşruiyeti bir darbe daha yemiş oldu.
Kilimanjaro'nun karları
20 Şubat'ta San Francisco'da toplanan Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli , yayımladığı raporda, Afrika'nın, Ernest Hemingway 'in meşhur kısa hikâyesine konu olan Kilimanjaro Dağı'nın ölümsüz karlarının, 15 yıl içinde yok olabileceğini açıkladı. Rapora göre Kilimanjaro'nun karlı tepesi, atmosferde gittikçe artan sera gazlarının etkisiyle 1912'den bu yana yüzde 80 küçülmüş. Kilimanjaro'nun yanı sıra Kenya Dağı'nda, Peru ve Venezüella'daki buzullarda görülen bu erime, toplantıda konuşan Prof. Thomson 'a göre, yalnızca yerel toplulukların yaşamları üzerinde sarsıcı etki yapmakla kalmıyor, aynı zamanda gezegenin büyük bir değişim geçirmekte olduğuna da işaret ediyordu (New York Times , 20/02). Kapitalizmin büyüme ve yayılma eğilimi, geçen 20 yılda gittikçe siyasi denetimden çıkan piyasa ilişkileri, bunları destekleyen DTÖ yasaları, öngörülenden çok daha hızla artan küresel ısınmaya karşı etkin önlemler alınmasını engelliyor.
Afrika'dan gelen haberler bize, serbest piyasa ve küreselleşmenin artık yalnızca insan yaşamının değil, tüm canlıların geleceğini tehdit etmeye başladığını gösteriyor. Ancak Güney Afrika'dan gelen haber, yerel halkın küreselleşme ve uluslararası sermaye karşısında sanıldığı gibi güçsüz olmadığını, direndiği takdirde yerel (hatta genelde süreci tersine çevirebilecek) kazanımlar elde edebildiğini, üstelik de, bir uluslararası dayanışmanın Seattle'dan bu yana giderek artmakta olduğunu da ortaya koydu. Ulusal bağımsızlığın anlamını yeniden tartıştığımız şu günlerde bu iki haberin, konuyla bir ilişkisi var mı acaba?
AIDS'ten, Sahraaltı ülkelerinde 2.5 milyondan fazla insan öldü. Ancak, uluslararası ilaç firmaları, araştırma, geliştirmenin maliyeti gerekçesiyle fiyat düşürmüyorlar.