Kıbrıs Rezaleti- Bir Söyleşinin Aktarımı
[ Forum ] Makale yazari: gokyuzu Tarih, gün ve saat : 09. Nisan 2001 15:53:38:
'Kıbrıs rezaleti'
Eski öğretmen sendikası lideri ve Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) üyesi Arif Hasan Tahsin (soyadı kanunundan sonra bu isme bir de Desem ekleniyor), 15 Nisan seçimlerinde Yurtsever Birlik Hareketi'nin cumhurbaşkanı adayı olarak seçimlere katılıyor. Kıbrıslıların çoğu ona Arif Hoca diyor. Arif Hoca, Kıbrıs'ın gayrı resmi tarihinin en ciddi 'sözel belge'lerinden biri. TMT üyesi olarak, birçok olayı 'içeriden' yaşamış ya da öğrenmiş. Cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinde de, Kıbrıs'ta yaşanan bu gayrı resmi tarih sık sık gündeme geliyor. Üzerinde en çok durulan isim ise, tabiatıyla Rauf Denktaş oluyor. Rakipleri, Ada'da yaşayan iki halkı birbirine düşüren geçmişteki karanlık noktalarla Denktaş arasında açık bir ilişki kuruyor. Arif Hoca ile, Kıbrıs'ın kuzey sahilindeki Lapta yakınlarında, portakal bahçeleri arasındaki evinde konuşurken de ister istemez geçmişin anılarına dönüyoruz.
Kıbrıs sorununun kökeninde ne var?
Zamanında papazlar gitti Osmanlı'ya yalvardı. "Gelin bizi kurtarın" dediler. Osmanlı geldi yerleşti Ada'ya. Bu sefer başladılar Osmanlı'ya karşı isyana. Osmanlı bizi İngiliz'e kiraladı; kimsenin haberi olmadı. Ada'da karmaşa biter mi? Bu sefer başladık İngiliz'e karşı isyana. Bekledik Yunanistan'ı, Türkiye'yi. Türkiye geldi, bir hat çekti, yerleşti. Bu sefer yana yana bekleriz emperyalist Amerika'yı, gelsin kurtarsın bizi, Avrupa Birliği'ne üye olalım... İşte bu yüzden kiminin Kıbrıs sorunu, kiminin Kıbrıs konusu dediğine, ben 'Kıbrıs rezaleti' diyorum...Aslında sorduğum, iki toplum nasıl oldu da birbirine düşman hale geldi? Rumlar genetik olarak Türk öldürmeye mi şartlanmıştı?
Sağda solda bombalar patladı. Rum, 'Türk yaptı' dedi, Türk, 'Rum yaptı' dedi. Ama öbür taraftan cumhuriyeti istemeyenlerle, Denktaş, TMT'yi de alet ederek, işbirliği içinde toplumları birbirine düşürdü. Türkiye Dışişleri Bakanı Necmettin Sadak, 25 Ocak 1950'de verdiği bir beyanatta, 'Türkiye'nin Kıbrıs meselesi diye bir meselesi yoktur' diyordu. Ne var ki, 1954'te Yunanistan Birleşmiş Milletler'e Kıbrıs'ta 'self-determinasyon' için başvurduktan sonra, bu anlayış yavaş yavaş yerini yeni arayışlara terk etti. Kıbrıs'ın Yunanistan'a bağlanmasını, yani 'enosis'i savunan faşist Rum örgütü EOKA'nın kuruluşu da aynı tarihe rastlıyor. Ortaya çıkan bu durumla birlikte, Kıbrıs'taki Türk toplumu da akibetini tartışmaya başladı. 1954 yazında, Kıbrıslı Türkleri temsilen Faiz Kaymak, Ahmet Mithat Berberoğlu, Ahmet Zaim'den oluşan bir heyet Türkiye'ye giderek Adnan Menderes ve Celal Bayar'la görüştü. Ardından, İngiltere'ye gittiler. Enosis'e karşı ne savunacaktılar? "İngiliz sömürgesi olarak kalmayı talep etmeniz ayıp olur" dedi İngilizler. Nihayetinde, İngilizlerin de tavsiyeleriyle, Ada'nın eski sahibine iade edilmesi talebinde bulunmak gibi bir formül buldular. İngiltere Kıbrıs'taki egemenliğini, daha doğrusu askeri üslerini yitirmek istemiyordu. Böyle bir atmosferde 1958'e gelindi 1958 yılına kadar, yaygın manada Türk-Rum çatışması diye birşey yoktu. EOKA'cıların İngilizlere karşı giriştikleri eylemler vardı. TMT de böyle bir aşamada kuruldu. 1955 ya da 1956 tarihlerinden söz edilse de, TMT'nin gerçekten vücut bulması 1958'de gerçekleşti.TMT'yi kuran kim?
Denktaş. İşin acayip tarafı, Rauf Denktaş 1949'dan o döneme dek İngiliz sömürge yönetimine bağlı 'Başsavcı' olarak görev yapıyordu! Neyse, 1958'in Ocak ayında Adnan Menderes İstanbul'da bir beyanat vererek Türkiye'nin Kıbrıs'ın tümü üzerindeki hak talebinden fedakarlık ettiğini, Ada'nın taksim edilmesini istediğini belirtti. Bunun ardından Kıbrıs'ta taksim yanlısı gösteriler başladı. Ve nihayet, Mayıs ayında TMT sahneye çıkarak bir bildiri yayınladı. Bildiri, Türk ve Rum işçilerinin ortak olarak örgütlendiği sendikalardan istifa etmeyen Türklerin öldürüleceklerini ilan ediyordu. Hemen ardından, bazı sendikacı Türkler öldürüldü. Haziran'da ise Türkiye Cumhuriyeti Haberler Bürosu'na bomba koyuldu. Bu bombayı TMT koymuştu. Nitekim, Denktaş ile aramızda süren muhtelif 'hakaret' davalarından birinde, bizzat Rauf Denktaş da bunu itiraf etti. Duruşmada verdiği ifadede, 'Evet, bombayı bizim arkadaşlar koydu. Ama benim haberim yoktu' dedi. Bombalamadan sonra, Türkler Rumlara saldırıp bazı Rumları öldürdü. Olaylar başladı. İki aya yakın devam eden karşılıklı çatışmalarda 200 civarında insan öldü. EOKA da işin içine girmişti. O güne dek İngilizlere ve Rum komünistlere saldıran EOKA bu kez Erenköy'deki Türk maden işçilerini taşıyan otobüsleri taradı. Boğazlaşma işte böyle başladı. EOKA ve TMT önce kendi solcularını vurdular, sonra da birbirine girdiler...Fakat sonra bir cumhuriyet kuruldu...
Evet kuruldu ama, garantörlük mekanizmasıyla NATO'nun kontrolünde bir cumhuriyetti. Cumhurbaşkanı Makarios ise, açıkça 'Bağlantısızlar' hareketine yakın duruyordu. Bu sefer de İngilizler ve ABD, soğuk savaş ortamında Ada'daki stratejik varlıklarının 'Bağlantısızlık' davasına son bulmasını, hatta bu stratejik yerin SSCB safına geçmesini göze alamazdı. Yeni karışıklıklar çıkartacaklardı; Ada'yı böleceklerdi. 1962'de Rum ve Türk işçilerinin ortak sendikalarda örgütlenmesini savunan iki Türk avukatın öldürülmesi bunun en açık kanıtlarından biriydi. Bu avukatları da TMT öldürdü. Ve Makarios İngilizlerin oyununa gelip anayasayı değiştirmeye kalkışınca da ortalık karıştı. 1963'te bozuldu cumhuriyet.Tam bir komplodan bahsediyorsunuz...
Kıbrıs Cumhuriyeti'ni bozanlardan biri de Denktaştır. Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin devamından yanaydı. Bunu Denktaş kabullenmedi. Ona göre, burada taksim olmalıydı. O zaman Kıbrıs Cumhuriyeti'nin içişleri bakanı vardı, ABD para verirdi buna, komünizmi takip için. Bunların Denktaş'la bir ilişkileri var. Ben bunu saptayıp, Denktaş'ın karşı tarafı istediği yöne çekmek için bilgi verdiğini yazdığımda, Bayrak televizyonunda bir açık oturumda bana 'Hakkım değil miydi?' diye sordu. Anlayacağınız, öbür taraftan da cumhuriyeti istemeyenlerle işbirliği içinde işte bunlar bitirdi cumhuriyeti.1974'te harekat gerçekleşti ve o gün bugündür Türkiye Ada'da. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye'nin devlet olarak burada pek çıkarı yoktur aslında. Bir takım insanların alavera - dalavera için buraya ihtiyacı vardır. Bankayla para çalma, eroin geçirip buradan Londra'ya yollama ihtiyacı var. Samson darbesi gerçekleşti. Bu adam zavallının tekiydi aslında. Tek başına hiçbir şey yapamayacak bir adam... Piyon olarak onu kullandılar. Darbeyi yapan Rum, Cumhuriyet'i savunan Rum ile savaşıyordu. Makarios taraftarları ve solcular Yunan cuntası taraftarlarıyla savaşıyordu harekat olduğunda. Bilir misiniz, Rumlar Türkiye'nin müdahalesini Türklerden daha çok beklerdi. 20 Temmuz'da Rumlar birbirini öldürürken, Rum siviller sınıra gelirdi, sorardı Türk arkadaşlara, 'Türkiye ne zaman gelecek' diye. Böyle bir ortamda komünistlerin iktidarı almasından endişe ettiler. ABD yeşil ışık yaktı, Türkiye girdi, ve bir koridor oluşturuldu.1996'da, Ada'da belli sorunların üzerine giden ve Türklerle Rumların birlikte yaşamasını savunan gazeteci Kutlu Adalı öldürüldü. Bu konudaki görüşünüz nedir?
Adalı'yı öldüren silah, Susurluk'ta Bucak'ın arabasından çıkan silahtan, Uzi... Bu adada böyle silahlardan yoktu...http://www.chivi.com/konular/konular.cfm?id=2000,04,14,02.ch