Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

Ulusal program


[ Serbest kursu ]


Makale yazari: Serdar TURGUT-Hürriyet'ten Tarih, gün ve saat : 18. Ocak 2001 13:50:04:

18 Ocak 2001,
Perşembe


Ana Sayfa
Sondakika
Haber İndeksi
Türkiye
Ekonomi
Dünya
Spor
Yaşam
Dizi
Yazarlar
Hürriyet İstanbul
Hürriyet Ege
Hürriyet Akdeniz
Kelebek
Cumartesi
Pazar
İnsan Kaynakları
Özel Ekler


Piyasanet
Teknonet
Astronet
Kültür Sanat
Şehir Rehberi
Gezi
Hava Durumu
Televizyon
Bulmaca
Seri İlanlar
Anketler
Gündem Dosyaları

GENÇ HÜRRİYETİM
Haber
Müzik-Eğlence
Tüh, ne yapsam
Genç Kalemler
Üniversite Rehberi

AGORA
Agora'da Bugün
Türk Basın Özetleri

ARŞİV+ARAMA


Yardım
E-mail

Serdar Turgut: Ulusal program

Serdar TURGUT

HERKESİN bildiği gibi Türkiye'nin demokrasi ve insan hakları
konularında evrensel kabul görmüş ilkelere uygun davranması
imkánsız.

Ben bu gerçeği kabul ettiğimden bu yana (‘Pilim bitti’ yazısını yazdığım günden
itibaren) son derece rahatladım.

Hatta keyfim bile yerine geldi. Stresim acayip azaldı.

Bizi yönettiği iddiasında olan kişiler ise kesin mazoşistler. Kendilerine durup
dururken yeni stresler, sorunlar yaratıyorlar.

Demokrasi, insan hakları konularındaki ‘özgün Türk tavrından’ taviz verilmesine
imkán olmadığını bildikleri halde Avrupa Birliği'ne nasıl gireriz diye düşünüyorlar.

Düşünmekle de kalmayıp bu fikilerini yazıya dökmeye karar veriyorlar.

Bilindiği üzere geçen gün ‘Türkiye’yi tam üyeliğe taşıyacak ulusal programı'
hazırlamaya başladılar.

Yapılan hazırlığa son derece tuhaf bir başlık atılmış. Körler ile sağırlar birbirini
ağırlar türü bir şey bu.

Bizim yöneticilerin hazırlayacağı herhangi bir programın Türkiye'yi Avrupa'ya
taşıması ihtimali kesinlikle yok. Bunu herkes biliyor.

Aksine Türkler bir ‘ulusal program’ hazırladıkları an asıl bu program onların
Avrupa'ya katiyen alınmamaları için bir esas neden oluşturacaktır.

Bu tabiat kanunu gibi kesin bir şeydir.

Dolayısıyla hazırlık sürecine verilen ad bile kendi içinde muazzam bir çelişki
yaşamaktadır. İşin başında işler sapa sardı anlayacağınız.

* * *

Zaten ulusal program ile ilgili gelen ilk işaretler bu yazdıklarımı doğrular
niteliktedir.

Yöneticilerimiz çok akıllı, çok cin olduklarından ‘Kürtçe ve ana dilde TV ve eğitim’
yerine ‘Lehçe ve ağız formülünü’ geliştirmişler.

Ne demek istiyorlar ben pek anlamadım?

Ne yapacaklar yani, bir kanalda haberleri sadece Lazlar mı okuyacak veya ‘ağız’
formülü'ne göre yeni kurulan bir kanalda insanlar ekrana çıkıp sabah akşam
sülalemize mi sövecekler?

Getirilen formül belirsiz ilkeler içerdiği için ‘ağız formülünün’ ne anlama geldiğini
Avrupa'da anlatacak diplomatlara başarılar dilemekten başka yapacak bir şey yok.

* * *

Aslında ‘Türkiye’yi Avrupa'ya taşıyacak ulusal programa' akıllıca bir madde
eklenerek Kürtçe ve ana dil meselesine girmeyelim diye ‘ağız formülü’ gibi hilkat
garibesi çözümlere gitmek zorunluluğundan kurtulabilinirdi.

Türkiye bence Kürtlere sağır ve dilsizlerin kullandığı işaret dilini öğretmeyi
kendisine ulusal amaç ilan etsin.

Kürt olan herkes bu işaret dilini zorunlu olarak öğrendikten sonra hemen bir
televizyon kanalı oluşturulsun ve her programda ekranın sol üst köşesinde işaret
diliyle olan biteni anlatan uzmanlar gösterilsin.

Bu Kürtçe eğitim ve ana dil gibi banal meselelere kesin çözümü oluşturur ve
üstelik Avrupa da bu ‘özgün Türk tavrına’ kesin destek verir.

Çünkü Avrupa ülkelerinde fiziksel handikabı olan insanlara özel önem verilir,
onların hayatının kolaylaştırmak için tedbirler alınır.

Türkiye ulusal programına koyduğu işaret dili hedefiyle bir taşla iki kuş vurmuş
olacak, hem ‘ana dil’ meselesini çözecek, hem de Avrupalılar'dan takdir
toplayacaktır.

Üstelik bu meselenin başka bir olumlu yanı da var. Vaktiyle ‘Saturday Night Live’
adlı programda işaret dili konusunda muazzam komik skeçler yapılmıştı.

Türkiye bu önerim doğrultusunda hareket ederse Kürtler 1970'lerin klasiği olan bu
şovu da anlayarak izleme imkánına kavuşacaklardır.

Meselenin bu yanını da göz ardı etmemek gerek.

* * *

Anladığım kadarıyla Türkiye, katılımdan önce Avrupa'nın Türkiye'ye benzemek
yolunda bazı adımları atması için beklemek kararını almış durumda.

Yapılan açıklamaların cümle aralarından bu anlam çıkıyor.

Bence de rasyonel bir tavır bu. Türkiye'nin değişmesi imkánsız olduğuna göre
ilerde bir Türkiye'nin de içinde bulunduğu Birleşik Avrupa var olacaksa mantıken
olması gereken şey Avrupa'nın değişip Türkiye'ye benzemesidir.

Artık bir postmodern darbe de Hollanda'da mı olur yoksa Almanya'da mı bunun
ben bilemem.

Belçika Flaman dili ve kültürünü ne zaman yasaklar, İngiltere, İskoç şivesiyle
konuşan TV sunucularını ne zaman işten atar, hangi ülkede yöneticiler ile
işadamları soygun düzeni kurar, hangi ülkede hak aramak direkt olarak terörizm
olarak tanımlanır bunu ben bilemem.

Ama bildiğim şu ki Avrupa Türkiye'ye layık olabilmek için daha çok adım atmak
zorunda.

Geri

Ana Sayfa | Son Dakika | Haber İndeksi | Türkiye | Ekonomi | Dünya | Spor | Yaşam | Yazarlar | Kültür Sanat | Gezi
Piyasanet | Teknonet | Astronet | Şehir Rehberi | İnsan Kaynakları | İstanbul | Ege | Akdeniz | Kelebek | Cumartesi | Pazar
Seri İlanlar | Arama+Arşiv | Bize yazın | Yardım
© Copyright 2001 Hürriyet







Cevaplar:


[ Serbest kursu ]