Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

Fatsa modeli ve Sincan


[ Serbest kursu ]


Makale yazari: Doğan Arkadaş Tarih, gün ve saat : 03. Ocak 2001 16:21:10:

Merhaba,

Halkın kendi kendisini yönetmesinin, kendi sorunlarına sahip çıkmasının, halkın söz, yetki ve karar sahibi olmasının
geçmişte yaşanmış bir nüvesi olan Fatsa ( belediyede halk yönetimi) deneyimi, faşizmin bütün baskı ve karalama
kampanyalarına karşın, Türkiye halkının bugününü etkilemeye devam ediyor. Yıllar önce zamanın Başbakanı Demirel,
Fatsa için " Fatsa nev'i şahsına münhasır olaydır... Henüz Fatsa'nın başındayız. Kökünde Kızıldere vardır. Mesele
yarım bırakılamaz. Bırakılırsa yüz Fatsa çıkar." demişti.

Fatsa Türkiye halkının bilincinde yer almıştır. Bu nedenle Anadolu'da bir çok belediye başkanı, "Fatsa modelini" örnek
aldığını, belediyede yapılan/yapılacak olan çalışmalarda Fatsa'dan esinlendiğini söylüyor. Bunlardan biri de Ankara
Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız.

3 Ocak 1997 tarihli Yeni Yüzyıl gazetesinde konu ile ilgili bir haber dikkati çekti: " Belediye Başkanı Bekir Yıldız, İslamı, Türkiye'de sosyal yaşama hakim kılmak için Terzi Fikri'nin mahalledeki insanların yönetime katılmasını
esas alan "Fatsa modeli'ni" uygulamaya koydu."
Habere göre "Belediye Başkanı Bekir Yıldız, ilçede İslami bir yönetim biçimi kurmaya çalışıyor, bu amaçla Şura
sistemini kurduklarını ve halka yönelik kararları bu üyelerle birlikte aldıklarını söylüyor. Şura üyeleri ile her hafta Cuma günü sabah namazı sonrası bir camide toplanıp birlikte namaz kılıp kahvaltı yaptıklarını söylüyor."

Devrimciler kendi anlayış ve uygulamalarının, gerici ve faşistler tarafından da model alınıp uygulanmasından tabii ki memnunluk duyarlar. ( Örneğin kamu çalışanları sendikaları için önceleri olmadık şeyler söylediler, sonra kendileri de sendika kurdular; Kızılay eylemleri için de olmadık karalama kampanyaları yaptılar, sonra yine onlar da Kızılay'da eylem yapmaya başladılar. Bu adamlar gibi " ..... ya terket" anlayışında olmadığımıza göre, napalım, onları da böyle kabul edeceğiz.) Ama bu deneyimlerin devrimci içeriğinden koparılarak ele alınmasına ve sonra da dönüp bunun model olarak alındığının söylenmesine, devrimcilerin de elbette söyleyecekleri bir çift lafları olmalıdır.

Öncelikle Fatsa modelinde "İslamın" sosyal yaşama hakim olmasının yerine "halkın" kendi yaşamına hakim olmasının
hedeflendiği biliniyor. ( Zaten bu hedeflenmediği zaman da yapılanların Fatsa modeli ile ilgisi kalmıyor !)

Ayrıca Şura üyelerinin birlikte sabah namazı kılıp camide toplanması ve toplantı öncesi namaz kılması, gericilerin
aslında nasıl bir toplum modeli tasarladıklarının da ipuçlarını veriyor.( Şura üyelerinin seçiminde, yalnızca namaz kılmanın ve "cemaatın" ölçüt alınıp alınmadığı bir yana ) gericilerin dışındaki halk kesimlerinin yönetimden dışlandığı ve dahası dışlanan kesimlerin sosyal yaşamına da gericilerin üstelik de iktidar olanaklarını kullanarak müdahale edebildikleri bir toplum tasarımı ! Oysa Fatsa'daki halk komitelerinde, devrimcilerin yanında CHP'lisi, AP'lisi, MSP'lisi ile geniş bir halk kesiminin yer aldığı bilinen bir gerçek. Bunun yanında, Fatsa'daki halk komitelerinde, toplumun bir kesiminin, yönetimden dışlanan diğer kesimlerinin sosyal yaşamına müdahale etme anlayışında olmadığını söylemeye gerek yok.

Zaten "islamın" sosyal yaşama hakim kılınması anlayışı ile "halkın" kendi yaşamına hakim kılınması anlayışının farkı da
burada yatıyor.

Ahlak, namus vb konularda herkese ders vermeye kalkan bu "anlayış", örneğin Aczmendi Şeyhi Müslüm Gündüz olayında olduğu gibi en iddialı oldukları konulardaki yanlışlarına yönelik eleştirileri bile "İslama hakaret" olarak algılıyor. Halkın söz ve karar süreçlerine katılımına yönelik yukarıda söylenenler bir yana, bu anlayışın iktidar
olması halinde, kendilerine yönelik her türlü eleştiriyi ( eleştirenler müslüman bile olsa ) İslama hakaret olarak
algılayacaklarını da gösteriyor.

Bu durumda Fatsa modelini örnek almak isteyen Bekir Yıldız'ın modeli kavraması için yapması gereken çok iş olduğu görülüyor ve anlaşılan işe Marksizmle ilgili bir el kitabı okuyarak başlamasını önermek gerekiyor.

Ve bizim açımızdan da zamanın Başbakanının o sözü, bugün de geçerliliğini koruyor : "Henüz Fatsa'nın başındayız...Mesele yarım bırakılamaz !"

Doğan Arkadaş

Not : Bu yazı 1997'de yazıldı. Fatsa konusunda atıp tutan bazı arkadaşlara okumaları için buraya bir kez daha
aktarıldı. Umarım "Fatsa'da ne oldu ki" deyip deneyimi küçümsüyenlerin arkadaşlarımızın Demirel yada Bekir Yıldız
kadar akılları vardır !




Cevaplar:


[ Serbest kursu ]