Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

Insana, Topluma, Örgütlenmeye, Sosyalizme Farkli Bakis: Devrimci Yol


[ Serbest kursu ]


Makale yazari: gokyuzu Tarih, gün ve saat : 03. Ocak 2001 00:34:00:

(Defalarca yazdığım gibi, yazacaklarım sadece beni bağlar.)

Iki temel anlayış oldu: Birincisi, SCCB, ÇKP, AEP yanlısı görüşlerde olanlar ya da ne olursa olsun kısacası "geleneksel" anlayış; diğeri de Devrimci Yol’un anlayışı. Topluma, sosyalizme, örgütlenmeye kısacası insana bakışta bu iki temel farklılık en belirgin ayrımdır.

Geleneksel anlayışın (niyetleri ne olursa olsun) insana bakışının, burjuvazinin insana bakışıyla büyük farklılıkları yok. Yaşanan "reel sosyalizm" deneyi de bunu bize gösterdi.

Gelenekselcilere göre, örgüt, örgütlenmek iktidara gelmek için bir güç olmak, halka düşen de, bu "kurtarıcıların" dediklerini yaparak, yeni yöneticilericini saptamaktır. Örgüt, parti burada kitlelerden başka bir şeydir; onlara dışarıdan dayatılan (çoğu zaman halka rağmen hatta halka karşı olan) "kurtuluş reçetesine" kayıtsız, şartsız iman etmek ve bu reçeteye uymak için yine birileri (parti, örgüt elitleri) tarafından icat edilen strateji ve taktikleri uygulamak, işte halka düşen görev budur.

Halka söylenen, "onları tercih etme bizi tercih et" mantığının binbir versiyonudur. Bu mantığın sonucu, egemen güçlerin silahlı, silahsız kuvvetleri ile devrimci örgütler, partiler arasındaki mücadelede, savaşta, kitlelerin olmaması yla beraber, kitlelerin, en iyimser sonuçla bu bu mücadelede "tarafsız" kalmalarıdır ve çoğu kez de yaşanan, devrimci örgütlerin kitlelerden yalıtılması sonucu bu mücadeleyi kaybetmeleridir.

Oysa Devrimci Yol için, örgütlenmek, Devrimci Yol’un kendisinin örgütlenmesi degildi( r). Örgütlenmesi gereken güç, halkın, kitlelerin kendisidir. Halka, esas gücün kendileri olduğunu ve sorunları çözecek olanların da, yine kendileri olabileceğini söylemek ve davranmaktır. Bir Devrimci Yol’cunun buradaki görevi, halkın,sıradan insanların kendi öz örgütlenmeleri konusunda yardımcı olmak ve bu örgütlenmelerin perspektifini, anlayışını sosyalizmin ruhuna uygun yöne çevirmek için yardımcı olmaktır. Insanlari, bugünden sosyalist ilişkilerin, örgütlerin, dayanışmanın içinde yaratıcı kılmak, hayatın içine sorunlarını çözmek için katmak…
Bu gerçek kitlesel örgütlerin, doğrudan demokrasiyle küçük sovyetçikler, minik Paris komünlerinin ve bu örgütlerin içindeki insanların kurabileceği partiler sosyalist ve devrimci olabilecektir.

Sosyalizm, insanın, toplumun (ilişkilerin) değişimini, dönüşümün hedefler. Insanlar da, yaşamın içinde, kendi öz örgütlenmeleri içinde, kendi yaşamsal sorunlarına el atarak, onlar için can yakıcı sorunları, yine kendi örgütlükleriyle çözebileceklerini, dışarıdan dayatılan hayali kurtuluş reçeteleriyle, değil, kendi mücadeleri, iradi olarak hayat müdahale etmeleriyle, "kurtuluşun" olabileceğini görmelidirler.
Suyumuz yok dedikleri zaman gelenekselci anlayış, "sosyalizm gelsin hele hele herşeyiniz olacak" demekte ve bu haklı olarak inandırıcı gelmemekte ve en azından dertlerine derman olmamaktadır. Oysa sosyalizm denen "şeyin" nüveleri bugünden atılmalıdır ve bu tarz örgütlenmeler, bu örgütlenmelerin işleyişi yarının toplumu için de örnek bir model olur, bugünden sosyalizmi kurmaya, insanı dönüştürmeye başlar.

Soysalizm de, bütün bu minik modellerin tümünün, bütün bir hayatı sosyal bir dönüşüme uğratmak için de ortak hedefe, ortak siyasetlerle yönelmesiyle mümkün olabilir.
Eğer olabilirse sosyalizm ancak böyle kurulabilir.
Halkın olmadığı, devrimci örgütlerle, devlet güçlerinin mücadelesi ne o çok söyledikleri iktidarı almaya yeter, ne de hele hele sosyalizmi kurmaya…

X örgütü becerebilse hemen yarın iktidara gelmek istemektedir. Sosyalizmi, kendi örgütlerinin, partilerinin iktidarı olarak gördükleri için, perspektifleri iktidarı almakla sınırlıdır. Oysa, mesele, "kurtaracaklarını" söyledikleri halkı iktidara getirmek ve bu halkın kendisini yönetmesini sağlamaktır. Bunun da mümkünü, halkın iktidarını sağlayacak yani halkın kendisini yönetecek, her türlü sorununu çözecek kadar örgütlü ve donanımlı hale getirecek halk örgütlenmeleri yaratmaktır.
" Söz, Yetki, Karar, Iktidar Halka !" vecizesinin anlamı budur.
Fikri’mizin ince gülü Fatsa’daki komiteler bu anlayisin ürünüdür. "Ben ne yaptımsa, halkımla birlikte yaptım " diye çok doğru söyleyen Fikri Sönmez döneminde, bütün beldeiye kararları halkla birlikte alınmıştır. Halk düsmani MHP’li fasistlerin disinda herkesin girebildiği ve halkın oylarıyla seçilen komite üyleri, yine halkın oylarıyle geri alınarak, doğrudan demokrasi nedir bunu örneği de verilmiştir.

Işte Fatsa bu yüzden çok tehlikeliydi, halk nasıl kendisini yönetirdi; egemenlere, söürücülere yer kalmazdı o zaman. Kenan Evren’lerin korkusu buydu.

Ben, sen, bizim oğlan olarak parti /örgüt kuranların (çoğu da çok iyi niyetliydi gerçekten) ya da bu oluşumların içinde olanların, Devrimci Yol’un neden örneğin, parti olarak ortaya çıkmamalarını anlayamamalarını doğal karşılamak gerekir.
Ülkenin en kitlesel hareketi, kitlelerin kendi öz örgütlenmelerinin yarattığı, yarının insanının bugünden dönüşmeye başladığı, hayata müdahalenin, sorunların nasıl çözülebileceğini gören insanların pratikleriyle, yoksul terzilerin de halkla birlikte nasıl belediye başkanlığı yapabildiğini göstererek partileşmek istedi.
Kısacası sıradan insanları özgür, müdahaleci, sorunlara ve sorunlarına sahip çıkarak, buradan yola çıkarak bir sosyalizm kurma çabasıydı.

Günümüzde karşılaştığımız sorunlar için, bizzat yaşayanın anlattığı bir örnekle (Sosyalist Sol Konuşuyor kitabında) parlamentodan yararlanmalı mıyız diye bir soruyla karşılasılınca (yıl 1980), Mao’nun 1935’te Çin için söylediği sözü alıp getirerek, "Yok yararlanmayız Maoculuğa uymaz" diye geri çeviren bir dogmatizmle, sosyalizmin uyuşmayacağı açıktır.

Ya da, yaşananların doğruluğunu göstermek için, Lenin’in neredeyse yüz yıl önce Rusya’ya dönüşünden örneklerle yola çıkmak sosyalizm adına sefalettir.
"Hayat Pahalılığıyla uğraşmak gündemi saptırmaktır" bile diyebilenlerin gündemiyle, kitlelerin, halkın gündemi elbette farklı olacaktır. (Onlar, binlerce kilometre öteden program bile yazarlar. )
Hayat ve sosyalizm, bize halkın verili konumundan hareket etmemizi söyler. Örneğin, bir devrimci halkın dini inançlarına saygı gösterir, yüzlerce yıllık birikimin iki sözle değişemeyeceği gerçeğinden yola çıkar. Insanlara sorunların çözülebileceğini, kaderlerine mahkum olmadıkları ve aslında kader diye bir şey olmadığı, ancak o sorunları çözebildiğini göstermekle uhrevi ve dünyevi inançları sarsılır.
Yoksa, ne olduğu ve insanlara (diğer bütün canlılara, doğaya) ne vereceği belli olmayan bir sosyalizme insanları çağırmakla kazanamazsınız.
Sosyalizm gelince bütün sorunlar çzöülür anlayışı dinsel anlayışın bir ifadesidir. Bütün sorunlar hiç bir zaman tam olarak çözülmez, ancak bunların çoğunun insanların katılımıyla çözülebileceğini söylemek, insanları olmayan bir cennete çağırmaktan çok daha doğru, dürüst ve sosyalist bir anlayıştır.
Onların söylediği "sosyalizm" gelse bile (ki geldi gördük)halkın yöneten değil, yine yönetilen olacağı bellidir. Oysa, ezilenlerin, kadınların, eşcinsellerin, çevrenin ve diğer tüm kaybedenlerin mücadelesi kendi örgütlülükleri içersinde çözülebilir; hem de bugünden o örgütlülükleri kurarak.

Bütün bu yaşanan rezilliklerin çözümümün ancak halkın kendisinde olduğunu söylemek ve halkı bu rezilliğe, kendi sorunlarından başlayarak çözmek için örgütlenme anlayışı, sosyalizm anlayışı yaratmak. Devrimci Yol’un en büyük farkı ve diğer bütün farkların da doğduğu asıl farkı budur.

Bu bahiste kısaca söyleyebileceklerim bunlardır.






Cevaplar:


[ Serbest kursu ]