ACIMA İSTEMİYORUZ, ACIMAYIZ DA...
[ Serbest kursu ] Makale yazari: Börklüce Mustafa Tarih, gün ve saat : 24. Aralik 2000 12:45:13:
'Karanlıkta Dans' filminde, kendisi gibi genetik nedenlerle kör olacak çocuğunu kurtarmak için çalışan bir kadının hikayesi anlatılıyor. Çocuğunu ameliyat ettirmek için ABD'ye gelen Çekoslovakyalı göçmen kadının biriktirdiği parayı, biraralar arasının iyi olduğu, polis evsahibi çalıyor. Parasını geri almak için polisin yanına giden kadın trajik bir diyalog sonrasında parasını alabilmek için herşeyi göze alıyor ve polisi kurşunlarla, başına demir bir aletle vurarak öldürüyor. Polisin elindeki parasını alıp çocuğunun tedavisi için doktora veriyor. Güvenlik güçleri tarafından yakalanan kadın yargılanıyor ve idama mahkum ediliyor. Hapispanede, tecrit ortamında - devrimci tutsakların koyulduğu F tipi cezaevlerine benzeyen bir ortamda - çocuğunun gözlerini kurtarmak adına kendini savunmuyor ve idam sehpasına gitmeyi göze alıyor. Çocuğu ameliyat olup görmeye başlıyor. İdam odalarında ölümü bekleyen tutsakların odalarına girip her birine sarıldıktan sonra boynuna yağlı urgan geçirilen kadın ise asılmadan önce şu şarkıyı söylüyor:
Bu son şarkı değil
Onlar bizi tanımıyor
Ancak biz izin verirsek
Son şarkı olurEvet, devletin yaptığı ve hala devam ettiği bu katliam son şarkı değil! Böyle olacağını sananlar bizi tanımıyor! Halkın gittikçe körleşen gözlerinin görmeye başlaması için canını veren devrimcilerin şarkısı kulaklarımızda yankılanıyor. Yıllardır söyledikleri ve söylemeye devam edecekleri şarkı... Melodiler zorla sokuldukları F tipi cezaevlerinden hala yankılanıyor, yoksa duymuyor musunuz? İnsanların gözlerinin görmesi için verilen canlar bazılarının kulaklarını mı sağırlaştırıyor?
***
Yıllardır F tieplerine girmemek için devrimcilerin içerde amansızca sürdürdükleri mücadelede 2000 ölüm oruçlarıyla devam etti. 1996'da canlarını tereddütsüz verenler, ölüme yatanlar, devletin katliamını 4 yıl erteletmeyi başarmışlardı... 4 yıl sonra yeni saldırının önüne geçmek için başlatılan ölüm oruçları ise büyük bir katliamla karşılaştı ama sona ermedi... Hastanelerde, F tipi cezaevlerindeki hücrelerde devam ediyor.
Böyle zamanlarda, devrimci hareketlerin politik hatalarından, direnişlerinin uygun olup olmadığından bahsetme zamanı değildir! Böyle zamanlarda, renkler tonlarını kaybeder ve siyah ile beyaz haline gelirler. Ya gelecek aydınlık günler adına, yaşanan karanlığı delmek için beyazla buluşursunuz; ya da niyetiniz ne olursa olsun karanlığın korosuna katılıp siyahlaşırsınız. Akıl böyle demiyor olsa bile, "aydın" mantığınız hatalar, politik saptamalar yapma eğilimi içinde olsa bile; doğru politik konumda yer alabilmeniz için aklınızın hilelerinden alabildiğine uzak durmanız gerekir. Aksi, sizin tahayyül bile edemeyeceğiniz konumlara düşmenize neden olabilir - olacaktır. Ölüm oruçlarını eleştirirseniz, oruçlara son verilmesi çağrılarında bulunursanız, devlet resimlerinizi boy boy medyasında sergileyerek sizi 'akıllı solcu' ilan eder ve katledilenlerin, direnenlerin "akılsızlığını" sizin aracılığınızla ispat etmeye çalışır. Devlet sizi tartışma programlarına çıkararak devrimci tutsaklara karşı aldığı tavrın haklılığını "demokratik" dilinizden tüm insanlara duyurmaya uğraşır. Bir kez bu duruma düştünüzmü niyetiniz ne olursa olsun ödediğiniz bedel ağırdır ve düştüğünüz konum açıkça ortadadır. Zaman devrimcileri değil devleti eleştirme zamanıdır! Zaman devlete karşı tek vücut olma, içerdekilerin cesaretinin yüzde birini bile olsa gösterebilme zamanıdır!
96 1 Mayıs'ında laleleri elindeki sopayla biçen kızı eleştirenler devletin kendini şefkatli gösterme çabalarının maşası olmuşlardı. Devlet onlar aracılığıyla öldürdüğü üç kişiyi gözlerden saklamaya ve laleler aracılığıyla öldürülenleri vahşi göstermeye çalışmıştı. O zamanlarda, yine tartışmayı reddettik ve Germinal filminden yola çıkarak tavrımızı açıkladık.
Germinal Filmini izleyenler hatırlar. İyi yürekli, masum ve güzel burjuva kızının yoksulseverliğini pek hoş karşılamayan ve yoksulluktan çıldırmış yaşlı bir işçi resmedilir. Kirli, saba, sefil, çirkin yaşlı işçi vicdanlı, temiz, iyi yürekli, masum burjuvayı kara elleriyle boğar. Burada doğruluk - yanlışlık, iyilik - kötülük ikilikleri üzerinden yükselecek her türlü aklı - evvellik geçersiz ve gayrı - meşrudur. Her türlü vicdan ve değerden bağımsız ve öte, her durum ve koşulda bizimkilerin, ezilenlerin tarafında, içinde olmak. Solculuğun ontolojik temeli budur. Bu tür zamanların terimi haklı - haksızdır. Konuma bağlı hareket her zaman haklıdır, karşıdaki ise her zaman haksızdır. ACIMA İSTEMİYORUZ, ACIMAYIZ DA...