Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

Ertuğrul Özkök'ün "arkadaşları"


[ Serbest kursu ]


Makale yazari: Doğan Arkadaş Tarih, gün ve saat : 14. Aralik 2000 16:33:24:

Su yaziya cevaben: makale yazari: Doğan Arkadaş Tarih, gün ve saat : 14. Aralik 2000 15:13:38:

Tekrar merhaba,

Ertuğrul Özkök, cezaevi direnişçilerinden "içerideki arkadaşlar" olarak söz edilmesinden rahatsız olmuş anlaşılan.
Aslında belki de rahatsız olduğu şey, onlardan nasıl söz edildiği değil, onlardan söz ediliyor olması. ( Nitekim DGM de Özkök gibi düşünüyor olmalı ki, yayın yasağı koydu biliyorsunuz. ) Evet cezaevindekilerden söz ediliyor. Onlardan söz etmek için, ölüm oruçlarının sınırına gelinmesi beklendi. Şimdi artık F tipi cezaevi tartışılıyor. Terörle Mücadele Yasası'nın 16. maddesi tartışılıyor. Sayın Ertuğrul Özkök'ün gazetesinin yer vermediği tartışmaya, cezaevindekiler hayatlarını ortaya koyarak yol veriyor.

"Arkadaş" güzel bir sözcük. Benim hayalimdeki Türkiye herkesin herkesle arkadaş olabildiği bir ülke. Arkadaşınızla dayanışma içindesinizdir; paylaşırsınız; farklı ve ortak görüşleriniz vardır; aranızda etnik, cinsel, siyasi, hayat felsefesi, anlayış, görüş vb. farklılıkları olsa da berabersinizdir; kavga da edersiniz zaman zaman ama, en acılı anlarında da örneğin, koşar gidersiniz yanına; o sizin arkadaşınızdır. Bizler böyle bir Türkiye'de yaşamalıyız.

Bir yazar arkadaşımız, ölüm orucuna yatanlardan "içerideki arkadaşlar" diye söz etmiş. Özkök, bu ifadeyi masum bir ifade olarak nitelendirip, yakınıyor. İşlenen suçun ve verilen cezanın hukuki kılıfı atılmış ve geriye bu masum ifade kalmış ! Böyle söylüyor Özkök "arkadaş". Sanki içerideki arkadaşlardan "arkadaş" olarak söz edenler, "bunlar beraat etsinler, dışarı çıkarılsınlar, neden içeride yatırıyorsunuz" demişler de, Özkök de yakınıyor. İçeridekilerden arkadaş olarak söz edilmesi bile rahatsız etmeye yetmiş Özkök'ü.
Bu nasıl nefrettir anlamadım doğrusu. Ölüm orucundakilere ve onları destekleyenlere yönelik Türker Alkan'ın (Radikal'deki) yazılarını da okudunuz mu, bilmem. Alkan da ölüm oruçlarına eleştirel yaklaşmıştı ama böyle bir düzeysizlik yapmamıştı.
Özkök kime telefon etse, devletin bir avuç insanla "pazarlık ettiği" görüntüsünden rahatsızlarmış. Ben de bu pazarlıktan rahatsızım. Ama bence asıl rahatsızlık yaratan şey, pazarlık edilenin biraz da "yaşam" olması. Bir tarafın elinde, kendi yaşamı dışında, "pazarlık masasına süreceği" hiç bir şeyi yok. ( "pazar ekonomisi" dedikleri de bu olsa gerek )
Özkök Ulucanlar'da katledilen "hainlerin" durumunu bilmiyor olamaz. Biliyorsunuz toplu yaşamalarına rağmen Ulucanlar'da 10 tane "hain" öldürülmüştü. Toplu iken başlarına bunların geldiği, en büyük gazetelerden birinin yöneticisinin arkadaşlar denmesinden bile rahatsız olduğu bu insanların ( hay allah "insan" dedim, Özkök bundan da rahatsız olur mu acaba? ) F tipi cezaevinde neler başlarına gelebilir, hiç düşünüldü mü ? Bir an için dışarda iken, tutuklu ve hükümlüler için arkadaş denmesinden bile rahatsız olan Özkök'ün, bir de "içeride" görevli, mesela cezaevi müdürü, olduğunu düşünün bakalım. Tüyler ürpertici !
İçerideki eylem konusunda, ölümleri teşvik eder bir tavır tabii ki eleştirilmelidir. "Yaşasın ölüm" tavrını benimsemek tabii ki mümkün değildir. Ama "yaşasın hayat" diyen kim ? "En ufak bir acıma duygusu" bile olmayanlar mı ?

Ölüm orucuna yatanlarla ilgili "en ufak bir acıma duygusu" yokmuş. Demek Özkök'ün bir telefonda ulaşabildiği insanlar böyle insanlar. Eh bunlar da Özkök'ün "arkadaşları" !

Sayın Özkök arkadaş !
Bugün ülkede yaşadığımız sorunların nedenleri arasında siz ve sizin yönetiminizdeki gazetenin halkın sorunlarını önemsemeyen yayınlarının da payı var. Yıllardır ülkede siz ve sizin gibilerin "borusu" ötüyor. Gelinen nokta da ortada.
( MİT müsteşarı bile komunist olurdum diyor, örneğin ! )

Sizden ricam, o arkadaşlarınıza bir kez daha telefon edip, acıma duygularını yitirmemelerini öğütlemeniz. Belki aynaya baktıklarında gerekli olur !






Cevaplar:


[ Serbest kursu ]