Bir on Dakika
[ Serbest kursu ] Makale yazari: Vaner Alkaç Tarih, gün ve saat : 10. Aralik 2000 11:17:21:
İnsan iradesi korkunç bir bilinmez enerji.
Belkide bu yüzdendir iradesini bayraklaştıranlar birden kutsallık
mertebesine yükselir diğrelerinin gözünde.
Ne için olduğu hangi inacın yarattığı bir iredeyi bayraklaştırma gücü
olduğu çoğu zaman hiç önemli değildir.Kıbrıs çıkartmasına katılmış subaylarla konuşmaya çalışıyoruz askerde.
İlk kez sayılabilecek bu sıcak savaş deneyinde psikoloji ortamı
tanımaya çalışıyoruz.
"Eğer" diyor birliğin askerlerindan bazıları "ilk çıkarma grubuna
katılmış iseler kesin bir tahtaları oynamıştır" diye uyarıyorlar bizi.
Konuşmak istemiyorlar.
Konuşturamıyoruz hiç birini.
Sadece birisi silahların etki gücünden bahsederken "ölümü göze almış
insandan daha tehlikeli bir silah yaratılamadı" dedi.İradenin en yüksek düzeyde kullanlması idi sözünü etmeye çalıştığı.
20. günden sonra idi. Sorgusu bitenleri bir odaya topluyorlar. Bu
sefer ellerimizde kelepçe yok ama gözlerimiz bağlı olmak zorundaydı.
Gözlerimizden çok korkuyorlardı. Günlerce süren işkencelerde ancak
acı, yorunluk ve çoğu zamanda yılgınlık görebilecekleri gözlerimizden
korkuyorlardı. Biraz açık olduğunu bantın kaydığını gördüklerinde
çılgına dönüyorlardı.Onları yandaki koğuşla aramızdaki mazgaldan tanıdım.
Uşaktan getirilmişlerdi.
Dev-Yoldan ihrac edilmişler onlarda gitmiyoruz demişler. Askı 2
olayını onlardan duydum ilk kez.
Sabah "haydar" ların mesaisi başladığında koğuştan alınıyor akşam
tekrar koğuşa getiriliyorlardı.
Bir tek gün ne inlediklerini ne de başka sızlanmalarını duydum.
Hele birisinin neredeyse tüm gırtlak kısmı açılmış kapanmış yara
kabukları ile kaplanmıştı.
Oysa bu sefer profesyonelleşmeye çalışıyordu haydarlar.Görünürde iz
bırakmamaya çok dikkat ediyorlardı.
O gün ne hikmetse mesaiye gitmemişlerdi.
Sıkıla sıkıla sordum.
Tam dedi 25 tane cinayet kabul ettim. Ama bir tek kanıt bir tek silah
hatta çakı bile yok ellerinde. Bütün Uşak tarlalarını kazdırdım
onlara.
Onlar kazarken ben dinleniyordum.
Kazı bitince kudurmuş gibi üstüme geliyorlar ağzıma bez sokup
gırtlağıma basıyorlar.
Konuşma ulan konuşma. Tek kelime istemiyoruz diye. Gözlerin kararıyor
hertarafımdan köpükler çıktığını hissediyorum tamam gidiyorum artık
dediğim noktada bırakıyorlar. Ve bu neredeyse hemen hemen hergün
sürüyor.
Ne bir kanıt verdim ne de tek kişiyi getirttim içeriye...
Sıyırmış tüm göz bağını. şıl ışıl gözleri ile çekmiş iradenin
bayrağını.Karşılıklı iki pencereyi açtığınızda ceryan yapıyor kapat diye
babamın bağırtısını anımsarım. Hepimizi hasta mı edeceksin.
Gerçekten de olurduk.
Yalınayak taşa basmayın diye öğütlerlerdi bizi.Tam 20 günden fazla seansların dışında ellerimiz birbirine kelepçeli
gözlerimiz bağlı tahta sandalyelerde oturduk. Akşamları buz gibi
oluyordu beton bina.
Bir kez bile titremedim.
Bir kez bile başım ağrımadı.
Miğdemdeki ülser çıkana dek hiç anımsatmadı kendisini.
En güzel uyku idi ellerimin kelepçeli olduğu doktor arkadaşa yerde
betonda yatabilmesi için izin verdiklerinde onunla birlikte çektiğim
uyku. Taşın soğukluğunu kemiklerinize dek hissediyorsunuz.
Beyin alarmıı vermiş. İrade tüm savunma mekanizmalarını harekete
geçirmiş.
Taşla birlikte taşlaşıyorsunuz. Göztermek için el mi yaman bey mi
yaman.Orta okul sıralarında tutuğum orucun bitimindeki güvenci vücdumla
kavgadan irademle galip çıkmış olmayı hiç unutamadım.
Ramazan bu günler değil mi?
Birileri öbür dünya için birileri de bu dünya için oruçtalar.
Kimin doğru kimin yanlış yaptığı hiç umrumda değil.
Yüzyıllardır insanoğlu karşısındakini yanlış diye imha etti.
Ama oruçlu bir nefs yaşanan ölmcül orucu daha çok anlaması gerekir
değil mi?
Olmuyor.
Allah için oruç tutanlar kul için tutanların gün be gün ölümünü
keyifle seyrediyorlar.(mı?)
Bana öyle geliyor ki edemiyorlar.
Aynen gözünükırpmadan inançları uğruna kendini alevden top yapanların
karşısında duydukları dehşet dolu saygınlıkla izliyorlar.
Üzerine bombaları bağlayıp hiç düşünmeden pimi çekebilen o korkunç
iradye duydukları dehşetli saygıyla...Ama Ölüm orucu çok daha korkutucu.
Bir anlık bir kararla bitirmiyorsun eylemi.
Hergün iradenin gücünü biraz daha kurşun yapıp beynimize göndererek.
Üstelik tek tek kiçiler bazında kandırılmışlar lafının arkasına da
saklanamıyarak.
Kitle halinde ve sürekli katılımlarla...
Ne doğrusu ne yanlışı ne katılıyorumu ne katılmıyorumu hiç anlamlı
olamıyor bu noktadan sonra.Bu nasıl iradedir diye sormadan edemiyorsun.
Ezanın okunmasının kendi saatiyle geciktiğini gören oruçlunun
tepkisini düşünün.
Ve bu çocuklar toplum vicdanının ezan saatini yine kendilerine
düşmanca bakanlara bırakıp yatmışlar ölüme. Daha dorusu yaşamaya.
Lokmalar boğazınız düğümlenmiyormu?
Ellerimiz kirlenmiyor mu kanları ile bu insanların.
Çok mu haksız bu çocuklar.Herşey iyi kötü yerli yerinde gidiyor da bu çocuklar mı bozuyor.
Sizce banka hortumlayarak bu ülkenin kaynaklarını soyanlar asıl
terörüstler değilmi?
Bu ne biçim şiddettir kullanılan tüyü bitmemiş yetimi açlığa mahkum
etmek.
Sizce ta tepeden tabana eroin pazarlayarak genccik çocuklara
çırıngalayanlar asıl terörüst değil mi?Bir an olsun kafanızı kaldırın.
Sadece bir an.
Ve çocuğunuza bakın.
Bakın lütfen.
Yarın nerede uyuştucu illetine yakalanabileceğini düşünün.
Damarını aradığını düşünün enjektörü sokabilmek için.
Ve bakın o sülün gözlü yavrunuza.
Ve düşünün ki eroin parası için sokakta vücudunu satıyor.
Oğlunuz.
Cihan parçası. Uykusuz geceleriniz.
Eroin parası için parasını almaya çalışırken bir ihtiyarı öldürmüş.Kim terörist allah aşkına. Tuttuğunuz oruç aşkına.
Bakın o kahraman toplumunuzun yararttığı magandalara.
Maç kutlarken balkonda kuşunlanan sizin çocuğunuz değildi ise
şanslısınız.
Okul dönüşünde otobüs beklerken son model arabası ile çocuğunuzun
üstünden geçmedi ise şanslısınız.Kim verdi deprem bölgesinde böylesine konut yapılmasına izin?
Ve kim yaptı?
Kim sattı?
Ve onbinlece canı kim boldezelerle molozlarla temizledi.Nerede bunların sorumluları?
Bu çocukların hiç biri evet hiç biri bu denli büyük zarar verdi mi?
Bu denli büyük katliam yaptı mı?Asıl teröristler bu hapisaneleri yaptırarak taşları bağlayıp itleri
serbest bırakanlar değil mi?Kızmayın bu çocuklara.
Bunlar bu toplumun refleksi.
Onlar gönüllü taşlar, itlere atılan.
Ki onlar değilmi yıllardır parça parça etimizi koparan. Ve onlar
değil mi bizleri evsiz okulsuz susuz yolsuz ekmeksiz işsiz bırakıp
uyuşturucusuz, rüşvetsiz soygunsuz bırakmayan.
Bu çocuklar taş olup fırlatıyorlar kendilerini.
Sülün gözlü kızınız cihan parçası oğlunuz için.Katılmaya bilirsiniz taş atma biçimine.
Ama anlayın.
Yanlış bulabilirsiniz kavga biçimini.
Ama sevin onları.
Sizin için olduğu bilinciyle.Bu oruç lokmaları boğazınıza düzmüyorsa korkun kendinizden.
Ölüm orucu değil bu.
Dirim orucu.Allah için oruçlumusunuz?
hadi bir on dakikada kul için ekleyin buna.
Küçücükde olsa bir selam gönderin.Saygılarımla
Vaner Alkaç