Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

Kim Muhalefet mi? Ve sorular


[ Serbest kursu ]


Makale yazari: Baran Vanlı-Vaner Alkaç Tarih, gün ve saat : 17. Ekim 2000 00:02:03:

Türkiye ekonomisi,"Yeni Dünya Düzeni"ne ve onun ekonomik yapisina tam bir uyum ve bütünlesme sagladigini göstermektedir. YDD'nin temel ekonomik yönelisi:Gümrük duvarlarinin ortadan kaldirilmasi Rasyonellik, serbestlik, mal ve hizmet mübadelesinde sinirsiz serbestlik.
Bu durumda, var gücüyle dünya ekonomik sistemiyle bütünlesmeye çalisan Türkiye; dünya çapinda yillik cirosu 500 milyar dolar oldugu "belirlenen" hashas, koka bitkisi ve kenevir ve de türevlerinin, üretilmesi, islenmesi, pazarlanmasina ve de bunlarin yapilabilmesi için ulusal ve uluslararasi organizasyonlar olusturulmasina ilgisiz kalabilir miydi?

Unutmamak gerekir ki, bu bitkilerin ticaretinin bir yillik cirosu (500 milyar dolar) dünya üzerindeki 185 ülkeden 180 tanesinin bir yillik ulusal hasilasindan daha fazladir. Aslan payini da çok gelismis bir kimya sanayisine sahip ülkelerin sirketleri almaktadir. Hashasin eroine, kokanin kokaine dönüsebilmesi için çok yüksek bir teknoloji ile elde edile bilen kimyasal ara maddeler gerekmektedir. Bunlari da birkaç çokuluslu kimya tekelinden baska hiç kimse üretemiyor.

Türkiye'nin petrol ve silahtan sonra dünyanin en büyük pazarina ilgisiz kalmadigi görülmektedir. Uzmanlar, karaparanin seyrinin lüks ve bol yildizli oteller, kumarhaneler ve benzin istasyonlari gibi nakit para bulunduran, bol gelirli is merkezlerindeki artisi, emlak ve otomobil fiyatlarindaki yükselisler ile izlenebilecegini belirtmekteler.Uyusturucu ticaretinin gelismis Avrupa'daki yillik cirosunun 160 milyar dolar oldugu yetkililerce belirtiliyor.

Türkiye'nin YDD'ne uyum saglayamadigi yillarda, Avrupa'daki gelismis bankacilik sisteminde tutulabilen ve yikanan bu paranin Türkiye'nin düzene uyumunun sagilanmasiyla birlikte Türkiye'ye kaydigi görülmektedir.

Yüzde 50 üzerinde enflasyonla 10 yildan fazla yasayabilen dünyadaki tek ülkenin Türkiye olmasi da yine böyle olanakli oluyor. Yüzde 80'lerde seyreden bir enflasyon yüzde 25'lere varan bir issizlik orani olmasina ragmen mal ve hizmet üretiminde hiçbir aksama olmuyor. Bu yüzden de üst yapidaki tüm çarpici degismeler-çalkalanmalar (siyasi kriz) atlatiliyor. Enflasyon, issizlik köy bosaltma nedeniyle olusan büyük göçlere ragmen mal ve hizmet üretimi akisinda hiçbir aksamanin olmamasinin uyumla (YDD) ilintili oldugunu gösteren rakamlar ortada. Üstelik Türkiye her yil 6 milyari ana para 3 milyari faiz olmak üzere toplam 9 milyar dolar dis borç ödüyor.

Rakamlara göre Türkiye'nin iflas etmesi gerekiyor. Ama YDD'ne tam uyum ve uyumun sagladigi çekicilik, geçmiste Avrupa banka sisteminde yikanan ve degerlendirilen yillik uyusturucu parasinin Türkiye'ye akmasini sagliyor.

Peki "Bankalar Operasyonu"nun çeteleri bunun neresinde? Madem bütün rakamlar ve isleyis ortada, bunlarin suçu neydi ve neden tasfiye ediliyorlar? Çünkü bunlar yapilan isin bir ticaret oldugunu ve ancak YDD'yle uyum içinde yapilabilecegini; bu dev pazarin güven ve istikrarindan da devletlerin (gizli servisleri) sorumlu oldugunu anlayamadilar, sistemi tikayan ve giderek islemez hale getirebilecek eylemlere yöneldiler. Açikca ve hayasizca yakin çevrelerine para kazandirmaya,üst üste bankalari batirmaya basladilar.

Baslangiçta Kürt sorunu ve süren savas nedeniyle "katlanilabilir" bulunan bu faaliyetler, Kürdistan'da savasin bitmesi uyusturucu ticareti yapanlarin zincirinde bir kirilma yaratinca artik "beyaz" dolarlar bankalarda Kibris'ta ve diger aklanma alanlarinda azaldi, giderek bitme noktasina geldi. Çeteler (ki bunlar SUSURLUK' ta gördügümüz çetelerdir!) savasin bitmesi ile birlikte ilan edilen amaçlarin disindaki hedeflere yönelince, yani YDD'yle uyum ciddi bir biçimde bozulmaya baslayinca, duruma müdahale edildi. Ancak çete elemanlari siradisi bir sekilde yükseldikleri için; herseyi kendi cesaret ve çabalariyla yaptiklarini sandilar. "SINIR bilmez tanimaz oldular". iste bu tasviyeler; YDD'ne uyumu bozmaya kalkan eylemlere yönelenlerin, elinde güç olan baskalarinin da ayni seylere yönelmemesi için yapilan bir tasfiye sürecidir. Tasfiye YDD'nin kurallarina göre yapiliyor. Silah kullanarak tehlike yaratanlar silahla, siyaset kullananlar ise siyaset kullanilarak tasfiye ediliyor

Bugünlerde yapilan Yegen Demirel operasyonu da ayni sekilde degerlendirilmelidir. S. Demirel bu yeni sisteme uyamayacak kadar eski pisliklerin içindedir .Hem S. Demirel hemde onun varligina ve siyasal gücüne bagli tüm pislenmislerin tasfiye edilmesi gerekmektedir.(Nitekim Demirel, Ecevitin tüm çabalarina ragmen yeniden Cumhurbaskani secilmemistir).Birkac omuzu kalabalik subay'in da bu islerden yargilanmasi, hatta emekli Generallerin de "is"lerinin bozulmasi çok uzak degildir.

MHP ve icindeki pisliklerin ortaya cikmasi icin henüz gerekli sartlar olusmamistir. AB ve diger YDD ile ilgili "devlet" in bütün görevleri bittikten sonra onlarinda kirli camasirlari ortaliga serilecektir.
D.Bahceli'nin Ecevite sarilmasi, hükümete sarilmasi bundandir. Bahçeli , Erbakanin refah partisinin T.Çillerle kurdugu Hükumette yaptigi hatayi yapmamaya ugrasiyor, Askerle ve Ecevitle uyumlu görünüyor.
Her ne kadar fanatik tabanina, AB - Kopenhag sartlarindan olan Kürtler ve Kibris ile ilgili ve bunlarin lehine olacak durumlara karsi geliyor imaji verse de sonucta bu isi G.Kurmayin ,YDD nin istedigi sekilde çözecek aygitta kalacaktir.YDD Kürt sorunu ve Kibris sorununu Türkiyenin en bagnaz milliyetci iki partisine çözdürecektir.Ve aslinda YDD için en akilli yol'da bu görünmektedir.

Devrimcilerin hala devre disi olduklarini, bu isler olurken sadece basin bildirileri yayinlamak yada bir kac kisiyle bir toplanti eylemi yapmak disinda ne legal partiler, ne adlarinin ardinda ML olan radikal "sosyalist"ler, ne sendikalar nede aslinda halkin, gencligin ve aydinlarin hic bir etkisinin olmadigini demokratik Kürt muhalefetininde nefes almasinin bile denetlendigi hareket alaninin giderek daraldigi bir ortamda demokrasiden, halktan,Kürtlerden yana, emekten, esitlik ve dayanismadan yana bir çözümü ancak etkili bir devrimci-demokratik siyasetin çözebilecegini, bilmem bir kez daha söylemeye gerek var mi?

Baran VANLI
16 Kasim 2000

Sevgili Baran,
Sevinerek söylemeliyim ki özellikle son iki yazı giderek birikiminizin gelişmesi ve düşünce yoğunlaşmanızın doğru hedefler yönelmesi açısından son derece sevindirici.
Yukardaki yazınızda bazı noktaları düzeltme anlamında tartışmak mümkün. Ama bunu hiç önemli bulmuyorum.
Genel çerçevede başarılı çalışmalar. Kutlarım.

Belki bu çalışmalar çerçevesine yerleştiremediniz veya daha sonrakilerin ana konusu olacak ama bir eksıkılık den söz etmek zorundayım.

Bu yazının bence en zayıf tarafı sizin YDD dediğiniz benim globallizmin etkileri olarak (kendi porojelerinin sağlığı açısından) aldığım reorganizasyon çalışmalarında birilerin tam kontrola sahip olduğu imajını veriyor olmanız.

Sermayenin uzun yıllardır var olan büyüme kontrol etme isteği gelinene aşamada yön değiştirmiş ve bu değişimin politik sonuçlarıdır ülkemizde de yaşanan.

Genellikle solun emperyalizm olarak algıladığı ilk dönemde kapitalizm doğarken kendi güvenliği için yararttığı sınırları zorlayarak kendi arasında oldukça büyük boyutlara varan kapışmalar yaşanmıştır. Bu I. ve II. dünya savaşı diye adlandırırılır veya paylaşım savaşı.
Bu savaşlar kendi aralarındaki liderlik konusuna belli bir çözüm getirirken bu seferde savaşların yarattığı kontrol zayıflığından dünyanın önemli bir kısmında politik kontrolü "sosyalist"lere kaptırmışlardır.

BU iki savaşdan alınan dersler ve de nükleer silahların ulaştığı boyutlar da
hesaba katılarak uzun yıllara (insan ömrüne göre) yayılan bir soğuk savaş stratejisi ile yıpratma ve ekonomik geriliğin yaratacağı içsel tepkiler temel alınan bir hat izlemişler ki son derece başarılı sonuçlar alındığını itiraf etmek zorundayız.

Politik olarak son derece yoğun ve gerilimli olan paylaşım savaşları ve soğuk savaş dönemi rakibi elimine etmek için herşeyin mübah sayıldığı politikaları içermektedir.

Bu yalnızce kapitalizm açısından değil kendini sosyalist olarak gören devletler ve ideolojik önderlikler tarafından da söz konusu.

Toplumsal gelişmenin önünde engel ve tarihi olarak ekonomik olarak aşılması gereken tüm eğilimler her iki taraf açısından da fütürsuzca desteklenebilmiştir.

Örneğin emperyalizme karşı anti emperyalist bir ulusal hareketin desteklenmesi gerektiği öngörüsünden çıkılarak Türk ulusal Kurtuluş hareketi desteklenmiş. Ama bunun yanı sıra kendi deyimleri ile emperyalizmin bir uç beyliğine dönüşen Türkiyenin ortaya çaıkması engelllenememiştir.
Dini kurumlardan tututun azınlıkların etnik çelişkilerine dek. Her iki taraf için.

Sovyet bloğu sol milliyetciliği körüklerken kapitalizm sağ milliyetciliğ körüklemiştir. Oysa kapitalizm içinde soyalizm içinde milliyetcilik tarihi dönemini tmamlamış ve tasfiye edilmesi gereken politik argümanlardır.
Uluslar arası olmak isteyen bir sermeye nasıl kendi doğasına ters biçimde milliyetcilikleri destekleyebilir.
Ve dünya işçi sınıfının birleşmesini öneren sosyalizm nasıl işçi sınıfını parçalayan bir milliyetciliğe çeşitli nedenlerle destek verir.

Soğuk savaşın stratejisi olan karşı ratafın hakimiyetinin fazla olduğu yerlerde istikrarsızlık politikası kendi kontrollerinde tüm dünyada istikrar aramaya yönelmiştir ki yapılması gerek ilk şey kendilerinin geçmişte istikrarsızlık için geliştirdikleri politik örgütlenmelerin ve kurumlaşmaların tasfiyesi.


Bizim ülkemizde yaşanan da bir anlamda budur.

İç dinamiklerle bu problemleri çözemedikleri yerlerde tüm dünyanın gözleri önünde show yaparcasına şiddet kullanarak aşmaya çalışılıyor sol veye sağ milliyetcilikler.
Ve ya şiddetle iyice ısıstıldıktan sonra ekonomik bunaltma ile içeriden hareket yaratılıyor.

Türkiyede ki tasfiye ve reorganizasyonun kendine özgü problemleri var.

Şu ana dek içerden müdahale o da brokrası içindeki kontrol mekanizmalarını harekete geçirerek yapılmaya çalışıldı. Ve zaman zaman medya aracılığı ile çatışmalar alevlendirilerek kamu oyu önünde istenmiyen konula tartışılmaya başlandı.

Buna ek olarak gerek kürt sorunu gerekse Ermeni konusu gündeme getirildi. Bir anlamda baskıyı her alanda hissettirmeye çalıştılar.

Henüz bu çerçevenin sınırlarını zorlama işareti görünmüyor.
Görünmesinin de ancak istedikleri gelişmelerin yaşanamıyacağı sonucuna varmalarında mümkün olacağını sanıyorum.

Daha önceleri belirtmiştim.

Türkiyenin daha çıplak bir operasyona muhatap olmamasının kendileri için çok önemli gerekçeleri var.

Bunu ben ortadoğu ortak pazarı çerçevesinde Türkiyeye verilmek istenen ekonomik ve politik misyon olarak daha önceleri de vurgulamıştım.

Sizin söz ettiğiniz uyuşturucu ve kara para operasyonlarından elde edilen gelirle ekonominin ayakta kalıyor olması aynı zamanda tasfiye operasyonunda globalizmin elindeki en önemli silahlardan biridir. Ki henüz kullanılmadı.

Kullanılanlar sadece politik olarak gözdağı operasyonunun bir parçası.

Örneğin en son gazeteci ve aydınlara yönelik pasifikasyon çalışmaları ile ilgili yayınlanan belge.
Oysa sağır sultan bile duydu Kürtlerle götürülen savaş sırasında bizzat devlet kontrolünde uyuşturucu nakli yapıldığı. Ki Çiller ile ilgili Avrupa mahkemelerinin açıklamaları bile söz konusu.
Yine bunun en önemli belirtilerinden biri 12 eylül öncesi MHP neredesye tümüyle politik bir organizasyondu. Ama 12 eylülden sonra tüm mafya örgütlenmelerinin MHP li olması gibi bir değişiklik yaşandı. Tutuklanan babalar bir anlamda kendilerini ele vermemesi için koruma ve gözetim altındadır içerde. Bu yüzden pervasız olabilmektedirler.

Yazında asıl söz etmek istediğim eksiklik öncelikle yaşadığımız sürece ilişkin politik hedeflerin ne olması gerektiği ve bu tasfiye sürecinin -ki tüm politik dengelerin oynadığı bir süreçtir- nasıl bir politik güç yaratılması sorusuna yanıt arayışı olmamasıdır.

Bu anlamda da bir çok görüşümü daha öncelerden bildiğini düşünerek sorularımı sormak isterim.

1- ÖDP li olduğunu bildiğim için birikimi zayıf ve sınırlı da olsa bir kesim insanın toparlanma noktası olması nedeniyele ÖDP nin sitem değiştirme diye bir iddasının olup olmadığını sormakla başlamalıyım. Eğer soruyu ÖDP dışınada taşıyarak sorarsak ilericilerin demokratların (ki sen devrimci lafını da kullanıyorsun. Ben kullanmayacağım Çünki bu kavram bence yeniden tanımlanmalı)kapitalizm dışında başka bir önerileri var mı?
2- Diyelim ki var. Peki bu gün için mücadele yaşanan sistemin iyileştirilmesi en azından çağdaşlarını yakalaması hedefli değilmidir?
3- Eğer öyle ise var olan politik güçlerin birleştirilmesi veya bir proğram çerçevesinde toplanması gerekmektemidir?
4- Eğer gerekiyor diyorsan kendi içindeki Kürt hareketine yakınlık duyan sosyalistleri bile tasfiye etmeye hazırlanan bir ÖDP muhalefetin ortak politik gücünü yaratılması konusunda ne denli samimi?
5- Kürt halk hareketinin legal platformdaki temsilcisi HADEP e uzun zamandr soğuk bakan ve giderek mesafesini açarak hadep'i yalnızlaştırarak başka güçlerin kucağına itmeye çalışan bir politika sizce kime hizmet etmektedir?
6-Soğuk savaşın kirli solcularının ağır kontrolünde olan ÖDP ve soğuk savaşın kirli Kürtcülerinin kontrolünde olan HADEP ve soğuk savaşın kirli Devletcilerinin kontrolünde olan CHP ülkemizdeki demokratik mücadelenin birleşik gücünü yaratabileceğine inanıyormusun?

Son bir not bir çok ülkede tasfiye ve reorganizsayon için tüm muhalefet güçlerini örgütlemeye çalışan global güçler ülkemizde henüz böyle bir girişime yönelmemişlerdir. BU bile muhalefet güçlerinin ne denli umutsuz bir görüntü verdiklerinin göstergesi olarak alınmamalı mı sence.

Sevgiyle kal
Vaner Alkaç

Bu yazıyı ve senin yazını sosyal demokrasi formuna asacağım. Bence bu tip tartışmaların önemli muhatlarından birisi de sosyal demokratlar.





Cevaplar:


[ Serbest kursu ]