Çarpık Kapitalizmin Çarpık Solcusumuyuz?
[ Serbest kursu ] Makale yazari: Vaner Alkaç Tarih, gün ve saat : 15. Ekim 2000 12:45:33:
Sorunu doğru koymak veya soruyu doru sormak gerekirki cevabınız da istediğiniz açıklamayı arasın veye içersin.
Bu yetmez.
Soru sorarken mutlaka ortak öngörüleri de veya en azından kavramları karşılılı anlaşma ve kabul çerçevesinde yola çıkmak zorundasınız.
Örneğin islamiyeti ve uygulamalarını tartışmak için iki temel kabulde anlaşmak zorundasınız.
Tanrıya inanacaksınız
ve İslamiyeti din olarak kabul edeceksiniz.Bu iki uzlaşma veya kabul noktası olmadan tartışma yürütmek mümkün değildir.
Bir çok tartışmacıda gördüğüm genel arızların başında kavramlar konusunda (ki bunların kullanışında bile korkunç oynamalar var) bir kabul var syılıyor veya kendi kafalarındaki önermelerin tartışılmaz olduğu çıkışı söz konusu.
Bırakın düşünsel kopukluğu dilde bile yani iletişimde sürekli kısa devre yaptıtracak bir arızadır bu.
Giderilmeden yol almak mümkün değil.
Peki nereden kaynaklanıyor bu arızalar.
Örneğin bir devletcilik konusunu bile tartışırken ve buna bağlı olarak ekenomik model düşüncesi geliştiriken kullanılan kavramlar ve kabuller sözcük olarak aynı ama ifade etmeye çalıştıkları "şeyler" son derece farklı.Bu yazıda kavramlarla oynamayı herzaman olduğu gibi hiç düşünmüyorum.
Ama örneklemeden de geçemiyeceğim.
Sosyalist ekonomi veya sosyalist ekonomik sitem ilginç bir örnektir.
Ve bunun bir tercih olarak getirilmesi.
Birincisi böyle bir ekonomik sistem yoktur ve hiç olmamaıştır. Ancak belirli öngörülerden yola çıkarak denemeleri olmuştur.
Bizzat bu düşüncenin yaratıcı-öncülerinden Lenin bile iktidar ele geçirince işleyip işlemiyeceği belli bile olmayan bu ekeonomik uygulamalara geçmiştir.İki farklı gibi görünen ana uygulamadan söz edilebilir.
Kapitalist sınıfın yerine devlet bu görevi üstlenmiştir.
Çok kısa bir süre sonra kapitalist sistemdeki mülkiyet hakkıın alınması ile sistemi bir başka şeye dönüştüreceklerini ummanın hatalarını gören Lenin küçük işletmlere yol vermek zorunda kalmıştır.
Merkezi kontrolu elde tutmaya devam ettiği için de sonuç üzerinde bu geriye çekiliş pek etkili olmamıştır.
kapitalizmde belirleyici olanın mülkiyet ilişkisi olduğunu düşünmenin ve bunun üzerine teorik sistem inşa etmenin sonuçlarını yaşam bize gösterdi.
İktidarı ele geçirebilirsiniz ama yaşamın dinamiğini ele geçiremezsiniz.Öğreneceğimiz şey bu bu denemeden.
Peki gözden kaçan veya gereken ciddiyetin verilmediği şey neydi.
Marksizmde artı değer olarak ifade edilen insanın ihtiyacından fazlasını üretebilme yeteneğinden çıkan birikimin kar topu gibi büyüyerek gelişmesi.
Yani solun kar veya sömürü dediği şey aslında ihtiyaç fazlası (üreten açısından) yaratılan değerdir.Buradaki problem ihtiyaç fazlasının sınırlarının belirlenmesindedir.
Yani sömürü ihtiyaç fazlası değere el koyulması değil çalışanların ihiyacı olan değerede el konulmasındadır.Kapitalist sistemde insanlığın yaşadığı ve çok yavaş da olsa çıkmaya başladığı evre budur.
Özellikle gelişmiş kapitalist ülkelerde üretenlerin ihtiyacı olan değere el konulmasının sınırlarına gelinmiş ve bu yüzden bir anlamda iş gücü değer kazanmıştır.
Bu da değil.
Kapitalist ekonmi üretenlerin yaşamları için gerekli olan değere el koymanın dönüp kendilerini vuracak bir misyona sahip olduğunu da görmişlerdir.
Eğer üretenlerin ihtiyacı olan değerlere el koyarsanız bu ilk etapta yoksullaşma biçiminde yansıyacaktır.
Yoksullaşan halkın alım gücü düşecektir.
Peki ürettiğinizi nerede satacaksınız.Kime satacaksınız.
Kapitalizm bir kapkaç ekonomisi değil bir süreklilik yeniden yatırım yeniden kar tekrar üretim gibi bir devamlılıktır.
İkinci olarak yoksullaşmanın yaratcağı problem politik kontolü zorlaştırmasıdır.Bu nedenledir ki devlet denilen örgüt yaşanacak düzeyde bir gelir tabanı saptar ve şu veya bu nedenle çalışma yaşamının dışında kalanları da sosyal güvenlik veya işsizlik ödeneği gibi işleyişlerle taban standartda tutar.
Bir tartışmacı Bilgisayar dünysının devi Bill Gate'in son toplantılarının birinde dünya nüfüsünün çok büyük bir bölümünün günde bir dolarla yaşadığından bahsetmesini konu edinerek o bile gidişatın kötülüğünü gördü gibi bir yoruma ulaşmış.
Yanlış.
Bill Gate sömürüden bahsetmiyor.
Alım gücü böylesine düşük bir korkunç sayıda insanın bilgisayar edinemiyeceğini İnternetten yararlanamıyacağını biliyor. yani kendi pazarının sınırlarını genişletilmesi için yapılması gerekenlere dikkat çekiyor.Baştaki kavramlarla ilgili konumuza dönersek sosyalist ekonomi diye kabul ettiğimiz uygulama kapitalist ekonominin dinamiklerinin politik tercihlerle bozulmasından başka bir şey olmadığını söylememiz gerekiyor.
Milikyet ilişkisi bireysel dinamizmden alınarak statik hantal ve brokratik devlet mekanizmasına devrediliyor.
Yaratılan artı değer yeniden üretime büyüyerek girmesi gerekirken çok önemli bir pay üretimle ilişkilendirilmeden paylaşım adına dağıtılıyor. Ve sonderece yavaş bir gelişme. Ve giderek geriye düçme yaşanan sonuç.Bakın dünyanın en büyük sosyalist devleti Sovyetler birliği yerini Rusyaya bırakarak kapitalizme dönüyor elinde dünya sistemi içinde yarışacak birikimi yok. Çu anda da yapmaya çalıştıkları politik ve askeri olarak hakim oldukları bir pazarı kapitalist isiteme yüksek fiattan satabilmek.
Bu anlamda sosyalist ekonomi gibi sanki bir başka alternatif var da birileri buna sırtını dönüyor anlamında bir kavram kargaşası kaldırılmadan tartışmaları ilerletmek mümkün değil.
Diğer kavram kargaşası DEVLET kavramında yatmaktadır.
Marksist kökenli sosyalistlerin uzun erimde devleti yok etmek gibi ideolojik hedefleri olanların bu gün Devletciliği üstelik Türkiyedeki gibi baştan bir çıplak zor örgütü olan bir kurumlaşmayı savunmalarını anlamak, ancak çarpık kapitalizmine uygun çarpık solcuların varlığını kabulü gerektirir.
Bu konudaki tartışmamızı bir sonraki yazıya bırakıyorum.
Ama kendimi de içine katarak çuvaldızı batırmadan edemiyeceğim.
Us ile uslanmıyanı etmeli tektir.
Tektir ile uslanmyanın hakkı kötektir.Bizi köteklerde adam edemedi...
Bırakın ekmeğini yiyen kılıcını sallasın. Daha ne kadar köteklenmemiz gerekiyor?