|
|
|
17 Ağustos Depremi |

17 Ağustos 1999 tarihinde saat 3.02’de, Kuzey Anadolu Fay Hattının
Adapazarı, Kocaeli, Gölcük segmenti üzerinde, Richter ölçeğine göre Ms=7.4 many
itüdünde ve yaklaşık 45-50 saniye süren bir deprem meydana gelmiştir. Deprem,
Marmara Bölgesinin tamamı ile Kuzey Anadolu Fay Hattının doğu yönündeki
uzantısında yer alan Düzce ve Bolu gibi şehirleri etkilemiştir. 17 Ağustos
depreminin Ülkemizde endüstrinin ve şehirleşmenin en yoğun olduğu Marmara
Bölgesinde meydana gelmiş olması, can kaybının ve hasarın da çok büyük olmasına
sebep olmuştur. 1967 Adapazarı Depreminden sonra bölgeyi etkileyen en büyük deprem
olan 17 Ağustos 1999 depremi, İstanbul’un Avcılar, Küçükçekmece, Tuzla ilçeleri
ile İzmit, Adapazarı, Gölcük, Yalova, Düzce ve Bolu şehirlerinde 20 000 dolayında
can kaybına ve maddi hasara yol açmıştır. İzmit Körfezinin iki tarafında ve
İzmit-Adapazarı arasında yer alan sanayi tesislerinde çeşitli boyutlarda hasarlar
meydana gelmiş, Tüpraş Rafinerisinde bir bacanın tanklardan birisi üzerine
yıkılması nedeniyle başlayan yangın daha sonra yedi tanki etkilemiş ve güçlükle
söndürülmüştür. Deprem nedeniyle bölgede bulunan kamuya ve özel sektöre ait
endüstri tesislerinde yaklaşık bir hafta süre ile üretime ara verilmiştir. Anadolu
Otoyolunun Sapanca-Adapazarı arasındaki kesiminde meydana gelen oturmalar, çekme
çatlakları ve bir üst geçitte meydana gelen göçme nedeniyle Otoyol üç gün
süreyle ulaşıma kapanmış, bu ise deprem bölgelerine ulaşılmasında önemli bir
engel oluşturmuştur.
17 Ağustos 1999
sabahı, saat 8.30’da, İTÜ Rektörlüğünde konuyla ilgili öğretim üyelerinin
katıldığı bir toplantı yapılmıştır. Bu toplantıda depreme neden olan faylanma ve
yerdeğiştirmenin belirlenmesi, İstanbul ilçeleriyle İzmit ve Adapazarı’ndaki
yapısal hasarın dağılımı, boyutları ve sebepleri, yapısal hasarın meydana
geldiği alanlardaki zemin ve yeraltı suyu koşullarıyla ilgili olarak tespitler ve
aletsel ölçmeler yapılmasına, veri toplanmasına ve konuyla ilgili kamu
yöneticilerine destek ve rilmesine karar verilmiştir. Bu bağlamda, 17~20/8/1999
günlerinde İTÜ öğretim üyeleri depremden etkilenen bölgelerde incelemeler
yapmışlardır. Bu incelemelerde fay hattı boyunca meydana gelen yeni kırıklarla
ilgili olarak yerden ve havadan gözlemler yapılmış, belediye başkanları ve
belediyelerin teknik elemanlarıyla görüşülmüş, toptan göçen veya az-orta hasarlı
binalardaki hasarların sebepleri belirlenmiş, beton numuneleri alınmıştır. Ayrıca
Petkim, İgsaş, Tüpraş ve Sümerbank’ın başvuruları üzerine bu kuruluşlara ait
tesislerde deprem sonrası tespitler yapılmıştır. 17 Ağustos depremiyle ilgili olarak
Üniversitemiz uzmanlarının yaptıkları tespitler, değerlendirmeler ile kısa ve uzun
dönemde alınması gerekli önlemlere aşağıdaki paragraflar da yer verilmiştir.
17
AĞUSTOS 1999 KOCAELİ DEPREMİNİN ÖZELLİKLERİ |
Deprem 17.08.1999
de saat 3.02 de 40.70 kuzey enlemi ile 29.91 doğu boylamının tarif ettiği bölgede,
İzmit’in 11 km güney-doğusunda meydana gelmiştir. Depremin büyüklüğü çeşitli
kuruluşlar tarafından değişik değerlerde bildirilmis ise de, moment büyüklüğü Mw
= 7.4 ve yüzey dalgası büyüklüğü Ms = 7.8 değerleri civarında
değişmektedir. Depremin odak derinliğinin 10-15 km olduğu ve sağ atımlı 120 km
civarında bir fay hareketi ortaya çıktığı yapılan incelemelerle belirlenmiştir.
Ana deprem dalgasının ardından büyüklüğü 4.0- 5.0 değerlerinde olan çok sayıda
artçı depremler meydana gelmiştir.
Deprem merkez
Üssüne en yakın ivme kaydı, İzmit Metoroloji İstasyonu’ndan alınmıştır. Buna
göre, maksimum ivme kuzey-güney doğrultusunda 163 mG, doğu-batı doğrultusunda 220 mG
ve düşey doğrultuda 123 mG dir. Görüldüğü gibi, üç birleşende birbirleri ile
kıyaslanabilir büyüklüktedir. Aşağıdaki Tablo'da yurdumuzdaki son büyük dört
depreme ait yaklaşık büyüklükler verilmiştir.
Yukarıdaki
Tablodan görüldüğü gibi, Kocaeli depremi son yıllarda yurdumuzu etkileyen en
yıkıcı deprem olarak karşımıza çıkmaktadır (Kandilli Rasathanesi kayıtları).
17
AĞUSTOS 1999 KOCAELİ DEPREMİNİN YERBİLİMLERİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ |
17 Ağustos sabah
saat 3.02 de meydana gelen deprem, karada İzmit körfezi ile Düzce güneybatısı
arasında yaklaşık 120 km uzunluğunda bir yüzey kırığı meydana getirmiş olup bu
kırık üzerinde 4.2 m’ ye varan sağ-yanal yerdeğiştirmeler meydana gelmiştir.
Yapılan arazi gözlemlerine göre, faylanma genelde 4 segmentten oluşmaktadır ve İzmit
körfezi ile Akyazı arasında kalan segmenti ana kırığı oluşturmaktadır.
Kırığın üzerinde yer alan TEM otoyolu en az üç yerde kırık tarafından kesilerek
yolun yer yer 200 m uzunluğundaki bölümünü deforme etmiş olup üst geçitlerin
yıkılmasına veya kullanılamaz hale gelmesine sebep olmuştur. İzmit - Arifiye tren
yolu Arifiye batısında ve özellikle Tepetarla köyü yakınlarında 2.7 metreye varan
sağ-yanal ötelenmelerle deforme olmuştur. Tren yolunun Arifiye batısındaki
deformasyonda 1 m lik yükselmelerde gözlenmiştir. Yüzey kırığı üzerinde yer alan
siteler ve köylerde de yoğun hasar ve yıkım gözlenmiştir.
Bu deprem
sırasında bu kırığın yakınında yeralan ve özellikle suya doygun alüvyon
zeminlerde başta Adapazarı, Izmit, Gölcük, Yalova ve Akyazı olmak üzere bir çok
yerleşim biriminde aşırı yıkımlara sebep olmuştur. Faylanma dışında Adapazarı
içinde sokaklarda meydana gelen deformasyonlar ile Gölcük ve Sapanca gölü
kıyılarında meydana gelen göçmeler kuvvetli yer sarsıntısı ile ilgili olup
hasarların yoğunlaşmasına sebep olmuştur. İstanbul’da Avcilar basta olmak üzere
Bağcılar ve Sefaköy’de önemli hasarlar meydana gelmiştir. Depremin hemen
sonrasında Harvard Sismoloji Laboratuvarı ve US Geological Survey, depremin merkez
üssünün yaklaşık olarak Sapanca Gölü ve İzmit körfezi arasında olduğu,
mekanizmasının yaklaşık D-B yönünde sağ-yanal doğrultu atımlı bir mekanizmaya
sahip olduğu ve derinliğinin 10-15 km olduğunu uzak deprem istasyon verilerinde
hesaplamışlardır.
Bu deprem
öncesinde İzmit körfezi ve çevresinde deprem potansiyelinin yüksek olduğu yalnız
tarihsel deprem kayıtlarına dayanılarak değil, GPS ölçümleri sonuçlarının
değerlendirilmesi ile de farklı grupların yaptığı çalışmalarda ileri
sürülmüştür. Bu verilere göre bu alanda en son depremlerin 1719 ve 1754 yıllarında
meydana geldiği ve buradaki hızların 10-15 mm/yıl olduğu gözönüne alınırsa, bu
faylar üzerinde bu deprem sırasında meydana gelen yerdeğiştirmelerle çok uyumlu
oldugu anlaşılmaktadır. Bunun yanısıra Kuzey Anadolu fayı üzerinde 1939 yılında
başlayan 6 büyük depremin batıya doğru göçü sonucunda Kuzey Anadolu Fay Zonunun
toplam 900 km lik bir kısmı kırılmış ve kırıklarda 7.5 m ye varan
yerdeğiştirmeler gözlenmiştir. Bu depremlerin yakın geçmişte modellenmesi İzmit
körfezi çevresinde bu depremler sebebiyle stresin yükseldiğini ortaya koymuştur.
Şekil 2. Kuzey Anadolu
fayı üzerinde 1939-1967 deprem göçü (alt resim), bu depremler sırasında meydana
gelen yüzey yer değiştirmeleri (orta resim), ve bu depremlerin modellemesi sonucunda
stresin (deprem riskinin arttığı alanlar (kırmızı), (üst resim). Üstteki resimde
İzmit körfezinde artan stresin meydana gelen depremle aynı alandadır.

Şekil 3. Son 10 yılda
yapılan GPS ölçümlerine göre Marmara Denizi çevresinde hareket hızları
gösterilmektedir.
17 Ağustos 1999
İzmit depreminin büyüklüğü hakkında da farklı görüşler bulunmaktadır. Amerikan
kaynakları ilk verilerde depremi Ms=7.8 olarak vermişler, Kandilli Rasathanesi ise
Ms=6.7 ve daha sonra 7.4 olarak değerlendirmiştir. Arazide yapılan makro sismik ilk
gözlemler değerlendirildiğinde depremin Ms= 7.4 civarında olması gerektiği
düşünülmektedir. Bu değerin arazi çalışmaları tamamlandıktan sonra 0.1
büyüyebileceği düşünülmektedir. Ancak esas büyüklüğün bütün verilerin
detaylı bir şekilde değerlendirilmesinden sonra elde edileceği unutulmamalıdır.
Bu deprem
sonrasında fayın batıya uzantısı olan Karamürsel - Yalova segmenti ve Çınarcık
çukurluğunda kırılmamış ise ki bu konuda çalışmalar devam etmektedir, deprem
riski eskiye nazaran yükselmiş bulunmaktadır. Ancak bunun zamanı hakkında kesin bir
şey söylemek bugün için bilimsel olarak mümkün değildir. Kesin olan İzmit körfezi
ve Çınarcık çukurluğundaki segmentlerin üzerinde var olan deprem riskinin bu deprem
sonrasında daha da arttığıdır. Aktivitenin önümüzdeki en fazla 30 yıl içinde
batıya, komşu segmentlere sıçrayıp benzer büyüklükte deprem meydana getirmesi
mümkündür. Artçı depremler, Adapazarı ile Çınarcık çukurluğu arasında kalan
koridor ve çevresinde yer almaktadır. Bu artçı depremlerin seyrek de olsa orta
büyüklüklere (Ms=5-6) çıkması yine beklenen aktivitelerdir. Bu artçı deprem
aktivitesi de zaman içinde sönümlenerek en az 1 yıl devam edebilir.
BÜtün bu
bilgiler bir arada değerledirildiğinde bu alanda ulusal ve uluslararası araştırmalara
hız vermek, yapıları ve önemli tesisleri depreme dayanıklı hale getirmek acil olarak
yapılması gerekenlerdendir.
ZEMİN VE TEMEL
MÜHENDİSLİĞİ DEĞERLENDİRMELERİ |
Izmit Körfezi,
İzmit Kuzey Anadolu fayının kuzey kolu üzerinde yer almaktadır ve bu yapı bir seri
basenlerden oluşmaktadır. İzmit Körfezi’ne boşalan nehirler jeolojik süreç
içerisinde Gölcük, Hersek, Kavaklı deltalarını ve Sapanca Gölü ile İzmit Körfezi
arasındaki geniş ve uzun alüvyon düzlüğünü oluşturmuştur. Bu alanlarda, zemin
profili genelde çok kalın, yumuşak-orta katı kil veya gevşek kum tabakalarından
oluşmaktadır. Diğer bir deyişle, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın Marmara Denizi’nin
güneyi boyunca uzandığı bölgede hem sismik aktivite çok yüksek ve hem de zemin
koşulları son derece elverişsizdir. Çeşitli projelerle ilgili olarak bölgede
yapılan zemin araştırmaları, zemin tabakalarının sıkışabilme özelliğinin çok
yüksek olduğunu ve ayrıca bazı bölgelerdeki zeminlerin sıvalaşma potansiyeli
gösterdiğini ortaya koymuştur. Nitekim, depremi takiben İTÜ Zemin Mekaniği ve Temel
Mühendisliği öğretim üyelerinin yerinde yaptığı incelemelerde özellikle
Adapazarı, Gölcük ve Yalova’da meydana gelen hasarların başlıca sebebinin zemin
problemlerinden kaynaklandığı belirlenmiştir. Buna karşılık, ciddi ve bilimsel
zemin araştırmalarına dayanantemel mühendisliği çözümlerinin uygulandığı
projelerde örneğin, yumuşak zemin koşullarında kazıklı temel sistemlerine
taşıtılan binalarda ve sanayi tesislerinde, fay hattına çok yakın olsa bile herhangi
bir hasar meydana gelmemiştir. Adapazarı örneğinde olduğu gibi, zemin koşulları
elverişsiz ve yeraltı su seviyesi çok yüksek olduğu halde ağır yapıların bile
tekil veya sürekli temellere taşıtıldğı yerlerde ise binaların farklı oturma
yaptığı, devrildiği, yana yattığı veya zemin katların bodrum kata dönüştüğü
tespit edilmiştir. İlk defa bu depremde elverişsiz zemin koşulları, deprem
hasarının büyük olması üzerinde bu derece etkili olmuştur. Kavaklı ve
Gölcük’te, deniz kıyısı ile karayolu arasındaki düzlüklerde ortaya çıkan
heyelanlar ve arazi çökmeleri, bölgenin morfolojisini tümüyle değiştirmiş, ve bu
bölgelerde denize yakın olan alanlar ve kıyıya yakın yapılar su altında
kalmıştır.
Marmara
Bölgesi’nde çeşitli kurumların yerleştirdiği kuvvetli yer hareketi ölçerleri
bulunmaktadır. Bu aletlerden alınan kayıtlarla deprem hasarı arasında büyük bir
uyum bulunmaktadır. Şöyleki, İstanbul’da Haliç’in doğusunda bulunan bölgede
hakim formasyon kumtaşı, kiltaşı kaya birimleri olup bu bölgede ölçülen maksimum
yer ivmeleri %5 g - %8 g dolayındadır. Bilindiği gibi, İstanbul’da kumtaşı,
kiltaşı kaya birimlerine oturan gelişigüzel inşaa edilmiş ruhsatsız yapılarda bile
hasar meydana gelmemiştir. Buna karşılık, Zeytinburnu’nda %12, Ataköy’de %17,
Ambarlı’da ise %25 gibi yer ivmeleri ölçülmüştür. İstanbul’daki en büyük
hasarın Ataköy ile Ambarlı arasında yer alan Küçükçekmece ve Avcılar
bölgelerinde olduğu bilinmektedir. Keza, Marmara’nın güneyinde, fay hattı üzerinde
%35 - %40g dolayında yer ivmeleri ölçülmüştür.
YAZININ BAŞINA DÖN
|
|
|
|