-6-

BATI EMPERYALİZMİ İLE MÜCADELE VE ŞARKÇILIK İLKESİ

- (Bir gün sabaha kadar çalıştıktan sonra, köşkün bahçesinde gezerken) ŞARK'tan şimdi DOĞACAK olan GÜNEŞ'e bakınız!.. Bugün günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün ŞARK MİLLETLERİ'nin de uyanışlarını öyle görüyorum!..(Bakınız:AÇIKLAMALAR, 1)

İSTİKLAL ve HÜRRİYET'ine kavuşacak olan çok KARDEŞ MİLLET vardır... Bu milletler bütün güçlüklere rağmen muzaffer olacaklar ve kendilerini bekleyen istikbale ulaşacaklardır... Bugün ESARET elemleri altında inleyen pek çok DİNDAŞIMIZ vardır... Bunlar için de, İSTİKLAL'lerini kesbetmeleri ve memleketlerinin refah ve itilasına gayret sarf eylemeleri en büyük temennilerimizdendir. (16.1.1923)

- Milletimiz asırlardan beri iki müstebit kuvvetin, iki imhakar kuvvetin baskısında müteessir ve müteellim olmakta idi... O iki kuvvetten birisi doğrudan doğruya MEMLEKET ve MİLLET'İ İDARE ETMEK İDDİASINDA BULUNAN MÜSTEBİTLER, ikincisi bütün bir EMPERYALİST ve KAPİTALİST ALEM'dir!.. Asırlarca bu iki kuvvetin baskısı altında kalmış olan MİLLET, tabii gayet zebun bir haldedir.

EMPERYALİST KUVVETLER; MİLLET'imizi HUKUK, HAYSİYET ve İSTİKLAL'den mahrum ve bunları gayr-ı müdrik bir HAYVAN SÜRÜSÜ telakki ettiği için, böyle bir sürünün elinde SONSUZ TABİİ KAYNAKLAR'a malik KIYMETLİ ve GENİŞ bir memleketin bırakılmasını tabii caiz görmezlerdi... Onların telakkisine göre bu memleketi parçalamak ve bu memleketteki insanları esaretleri altına almak lazımdı... Harb-i Umumi'nin neticesiyle hasıl olan fırsattan istifade ederek, mütareke ile MİLLET'in ve ORDU'nun elinden silahlarını aldıktan sonra fiiliyata girmişlerdir... Bir taraftan da DAHİLDE bulunan GAFİL ve HAİN KUVVETLER, MEMLEKET ve MİLLET'i adeta bu HARİÇ KUVVETLER gibi telakki ediyorlardı... Binaenaleyh onların dahi mesaisi, en hain düşmanların mesaisi mahiyetinde tecelliyatını göstermiştir... Halbuki MİLLETİMİZ hiç bir vakit düşmanlarımızın telakki ettiği gibi HUKUK'una, İSTİKLAL'ine yabancı değildir!.. Bilakis büyük bir AŞK ile ve VİCDAN bağı ile İSTİKLAL ve HAYSİYET'ine merbuttur! Ve yine MİLLETİMİZ, dahildeki cahil ve gafillerin ve hainlerin telakki ettiği ve ifade ettiği mahiyette değildir. (13.10.24)

- GARB'IN HİÇ BİR VAKİT AFFETMEYECEĞİMİZ ZALİMLERİ, memleketimiz TÜRKİYE'yi parçalamak, bu topraklarda yaşayan MİLLETİMİZİN HAYSİYETİ'ni, İSTİKLALİ'ni payimal etmek için verdikleri asırlık kararı en nihayet tatbike koyarken, MİLLETİMİZ bugün cihana şamil inkılablar ve ihtilaller içinde mevcudiyetini muhafaza lüzumuna kanidir.

Türk MİLLETİ HAKKINI, HAYSİYETİNİ, ŞEREFİNİ TANITMAYA KAADİRDİR!.. Türk VATANI'nın bir karış toprağı için bütün MİLLET bir vücut olarak ayağa kalkar. Tecavüzün küçüğü, büyüğü yoktur!.. MİLLET'in müdafaada sebatı devam ettikçe, GARP milletleri kendi hükümetlerinden başka türlü düşünmeğe başladılar... FRANSIZLAR, İTALYANLAR hakikaten son zamanlarda fikirlerini tashih ve tebdil ettiler. (13.10.24)

- İstila fikri ile açılmış olan Cihan harbini hitama erdiren galipler, teklif ettikleri barış şartları ile ana TOPRAKLARIMIZ'ı, İSTİKLAL ve HÜRRİYETİMİZ'i elimizden almaya, asırlardan beri İSLAM'IN ve TÜRKLÜĞÜN fedakar MUHAFIZI olan MİLLETİMİZ'i ESİR derecesine indirmeye kalkıştılar! (14.10.21)

GARP ALEMİ, OSMANLI DEVLETİ'ni yıkmak için ortaya ŞARK MESELESİ namıyla bir mesele çıkarmıştı. GARP öyle zannediyordu ki, OSMANLI DEVLETİ'ni yıkmakla, onu vücuda getiren ASIL UNSUR'u da yıkacaktı. (31.1.1923)

Bu vaziyette ANADOLU'yu gözönüne getirmeniz rica ederim. ANADOLU; bütün ASYA'NIN, BÜTÜN MAZLUMLAR DÜNYASI'NIN ZULÜM DÜNYASI'NA DOĞRU İLERİ SÜRDÜĞÜ BİR VAZİYETTE bulunmaktadır... ANADOLU bu vaziyeti ile bütün ZULÜMLERE, HÜCUMLARA, TAARRUZLARA MARUZ bulunuyor. BU HÜCUMLARIN UMUMİ HEDEFİ BÜTÜN ŞARK'TIR! ANADOLU her türlü tasallutlara, taarruzlara karşı bütün mevcudiyetiyle NEFİS MÜDAFAASI etmektedir... ANADOLU bu müdafaası ile yalnız kendi hayatına ait vazifeyi ifa etmiyor. Belki bütün ŞARK'a müteveccih hücumlara SET çekiyor! BU HÜCUMLAR ELBETTE KIRILACAKTIR!..Bütün bu tasallutlar mutlaka nihayet bulacaktır. İşte ANCAK O ZAMAN GARP'TE, BÜTÜN CİHANDA HAKİKİ SÜKUN, hakiki REFAH VE İNSANİYET HÜKÜM SÜRECEKTİR! (18.10.1921)

- TÜRKİYE'nin bugünkü mücadelesinin yalnız TÜRKİYE'ye ait olmadığını, bir defa daha teyit etmek istiyorum!.. TÜRKİYE'nin bugünkü mücadelesi yalnız kendi nam ve hesabına olsaydı, belki daha kısa, daha az kanlı olur ve daha çabuk bitebilirdi... TÜRKİYE mühim bir gayret sarfediyor. Çünkü müdafaa ettiği, bütün MAZLUM MİLLETLER'in, bütün ŞARK'IN DAVASI'dır!.. Ve bunu nihayete getirinceye kadar TÜRKİYE, ŞARK milletlerinin beraber yürüyeceğinden emindir...(2) (Temmuz 1920)

- Biz BATI EMPERYALİSTLERİ'ne karşı yalnız KURTULUŞ ve BAĞIMSIZLIĞIMIZ'ı korumakla yetinmiyoruz... Aynı zamanda BATI EMPERYALİSTLERİ'nin, güçleri ve bilinen amaçlarıyla TÜRK MİLLETİ'Nİ EMPERYALİZME ARAÇ OLARAK KULLANMAK İSTEMELERİNE ENGEL OLUYORUZ... Bununla bütün insanlığa hizmet ettiğimize inanıyoruz! (20.6.1920) (3)

DOĞU'da ittifak vardır, BATI'da KARA ve müthiş bir PENÇE sürüp gitmektedir!.. (25.9.1920)

- MÜSTEMLEKECİLİK ve EMPERYALİZM yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiç bir RENK ve IRK farkı gözetmeyen yeni bir AHENG ve İŞBİRLİĞİ ÇAĞI egemen olacaktır!.. (1933) (4)

- Zulüm altında tutulan ASYA ve AFRİKA halkları ile BATI'daki işçiler MİLLETLERARASI KAPİTALİZM'in kendilerini efendilerinin çıkarları için istismar etmek gayesiyle sabırlarını suiistimal ettiklerini anladıkları zaman, burjuva sınıfının kuvveti ortadan kalkacaktır... SOVYET RUSYA'nın Avrupa işçileri üzerindeki yüksek otoritesi, ve MÜSLÜMAN dünyasının TÜRK milletine olan bağlılığı, herkesi BATILI EMPERYALİSTLER'e karşı birleştirmeye kafi geleceğini açık şekilde göstermektedir. (28.11.1920) (5)

- Bütün MAZLUM MİLLETLER ZALİMLER'i bir gün MAHV ve NABUT edecektir! (3.1.1922)

- AVRUPA'nın en önemli DEVLETLERİ, TÜRKİYE'nin zararıyla, TÜRKİYE'nin gerilemesiyle ortaya çıkmışlardır!.. Eğer güçlü bir TÜRKİYE varlığını sürdürseydi, denebilir ki İNGİLTERE'nin bugünkü siyaseti var olmayacaktı...FRANSA, İTALYA, ALMANYA da aynı kaynaktan esinlenerek hayat ve siyasetlerini geliştirmişler ve güçlenmişlerdir.

- Bu ülkelerde duygular, fikirler TÜRKİYE'NİN YOKEDİLMESİ noktasında yoğunlaşmıştır!.. Ve bu yoğunlaşma yüzyıllar geçtikçe oluşan kuşaklarda adeta tahrip edici bir GELENEK biçimine dönüşmüştür... Nihayet "TÜRKİYE'yi ıslah etmek", "TÜRKİYE'yi uygarlaştırmak" gibi bir takım bahanelerle TÜRKİYE'NİN İÇ HAYATI'na, iç YÖNETİMİ'ne sızmışlardır!.. Bunun etkisi altında kalarak milletin, en çok da yöneticilerin zihinleri tamamen bozulmuştur. (6)

- Artık durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak için mutlaka AVRUPA'dan nasihat almak, bütün işleri AVRUPA'nın emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri AVRUPA'dan almak gibi bir takım sihniyetler ortaya çıktı.

Oysa HANGİ İSTİKLAL VARDIR Kİ, YABANCILARIN NASİHATLARIYLA, YABANCILARIN PLANLARIYLA YÜKSELEBİLSİN!.. Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir! (7)

İşte TÜRKİYE'de bu yanlış zihniyetle malul olan bazı yöneticiler yüzünden her saat, her gün, her yüzyıl biraz daha çok gerilemiş, daha çok düşmüştür!

Bu düşüş, yalnız maddi şeylerde olsaydı, hiç bir önemi yoktu... Ne yazık ki, TÜRKİYE ve TÜRKİYE halkı AHLAK bakımından da düşüyor!..(8)

Durum incelenirse görülür ki, TÜRKİYE DOĞU MANEVİYATI'yla başlayan, BATI maneviyatıyla sona eren bir yol üzerinde bulunuyor... BATI'ya yaklaştığımızı zannettiğimiz takdirde, asıl mayamız olan DOĞU MANEVİYATI'ndan tamamiyle soyutlanıyoruz!.. Hiç şüphesiz ki, bundan milleti ÇÖKÜNTÜ ve YOKOLMA çıkmazına itmekten başka bir sonuç beklenemez! (9)

- TÜRKİYE'nin nasılsa başına geçmiş olan bir takım insanlar, galip düşmanlar karşısında susmaya mahkummuş gibi, TÜRKİYE'yi atıl ve çekingen bir halde tutuyorlardı... Korkak ve mütereddit idiler.

TÜRKİYE'nin fikir adamları adeta kendilerine hakaret ediyorlardı. Diyorlardı ki, "Biz adam değiliz ve olmayız. Kendi kendimize adam olmamıza ihtimal yoktur."... Canımızı varlığımızı BİZE DÜŞMAN OLDUĞUNDAN HİÇ ŞÜPHE EDİLMEYEN AVRUPALILAR'a kayıtsız şartsız bırakmak istiyorlardı!.. "Onlar bizi idare etsin" diyorlardı. (6.3.1922) (10)

- Bir DEVLET Kİ, kendi uyruklarına saldığı vergiyi yabancılara salamaz, GÜMRÜK İŞLEMLERİNİ, resimlerini MEMLEKETİN İHTİYAÇLARINA GÖRE DÜZENLEMEKTEN UZAKTIR... Ve bir devlet ki, YABANCILAR ÜZERİNDE YARGILAMA HAKKINI UYGULAYAMAZ... BÖYLE BİR DEVLETE ELBETTE BAĞIMSIZ DENEMEZ!..(17.2.1923, İzmir İktisat Kongresi) (11)

DEVLET'in ve MİLLET'in hayatına yapılan müdahaleler bu kadar değildi. Söz gelişi DEMİRYOLU yapmak için, FABRİKA YAPMAK İÇİN, her şey yapmak için DEVLET SERBEST DEĞİLDİ. Şu halde hayatını sağlamaktan yasaklanmış bir devlet, BAĞIMSIZ olabilir mi?..(1923) (12)

- MİLLET ve MEMLEKETİN MENFAATLERİ İCAB ETTİRİRSE, milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan DOSTLUK ve SİYASET münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. ANCAK BENİM MİLLETİMİ ESİR ETMEK İSTEYEN herhangi bir MİLLETİN, bu arzusundan vazgeçinceye kadar AMANSIZ DÜŞMANIYIM!..(13)

Eğer ecnebi düşmanlığından o kadar pahalı elde edilen bir bağımsızlığa gölge düşürebilecek her şeyden nefret etmek anlamı çıkarılırsa... EVET, bizim ECNEBİ DÜŞMANI olduğumuz söylenebilir... Evvelce size açıkça söyledim: HENÜZ GÜVENİMİZ TAM DEĞİLDİR!.. TÜRKİYE'DE bulunan ECNEBİ TEŞEBBÜSLERİN, ECNEBİ AMAÇLARININ içimizde UYANDIRDIĞI KAYGILAR, bütünüyle ORTADAN KALKMIŞ DEĞİLDİR!..

Bazen aşırı derecede kuşkulu davranıyorsak, bize çok pahalıya mal olan HÜRRİYET'imizi kaybetmek konusundaki korkumuzdandır. (29.10.1923)

- Yüzyıllardır DÜŞMANLARIMIZ, AVRUPA ULUSLARI arasında TÜRKLER'E KARŞI KİN ve DÜŞMANLIK fikirleri telkin etmişlerdir... Bu fikirler bir zihniyet meydana getirmiştir... AVRUPA'da bugün de TÜRK'ün her türlü ilerlemeye düşman bir adam olduğu, gelişmeye elverişsiz bir adam olduğu sanılmaktadır... Bu çok büyük bir yanılgıdır!... Bizi aşağı olmaya mahkum bir halk olarak tanımakla yetinmemiş olan BATI, YIKILMAMIZI ÇABUKLAŞTIRMAK İÇİN NE LAZIMSA YAPMIŞTIR! (1923)

Düşmanlarımızın emellerini yakından biliyoruz. DÜŞMANLARIMIZIN bu emellerini elde etmek için amaçlarına ulaşmak için KEŞFETTİKLERİ EN GÜÇLÜ ARAÇ, yine BİZİ BİRBİRİMİZE ÇARPIŞTIRMAKTAN İBARET OLMUŞTUR! (24.4.1920) (14)

- Mevcudiyetimizi muhafaza ve milli emellerimizin temini için HAKİKİ DAYANAĞI HARİÇTE DEĞİL, DAHİLDE BULMAK prensibini İcra Heyeti kabul etmiştir. ... Şuradan buradan gelecek kuvvetlere dayanarak EMEL takip edersek, hayal kırıklığına uğrarız. Bunun için önce KENDİ KUVVETİMİZ'e önem veriyoruz. (15)

- Milletimizin isteği tek kelime ile de özetlenebilir: İSTİKLAL!... Avrupa'nın yöneticilerinden ve sermayedarlığından ayrı olan asıl milletleri, bize hayatımızı çok görmüyorlar. Eğer bugün FRANSIZ MİLLETİ, İTALYAN MİLLETİ, VE HATTA İNGİLİZ MİLLETİ İLE DÜŞMANLIK HALİNDE BULUNUYORSAK, BU MİLLETLERİN SESLERİNİ İŞİTTİREMEMELERİNDEN, VE KENDİ YÖNETİCİLERİNİN İSTİLA VE SERMAYE EMELLERİ İÇİN BİZİ YOK ETMELERİNE SES ÇIKARMAMALARINDANDIR!...(2.7.1920)

- Mahkum olmak istemeyen bir milleti esaret altında tutmaya muktedir olacak kadar kuvvetli müstebitler, artık dünya yüzünde kalmamıştır!.. TÜRK MİLLETİ son mücadelesiyle, bilhassa burada ihzar ettiği zaferle, izhar ettiği azim ve irade ile malum olan bu hakayıkı, bir defa daha sine-i tarihe çelik kalemle haak etmiş bulunuyor!.. (30.8.1924)

- Endişemiz odur ki, İngilizlerle Bolşevikler AZERBAYCAN TÜRK ALEMİ ile bizim aramıza bir ERMENİSTAN dikmek istiyorlar... Bakalım kim galebe edecektir: Sovyetler mi, yoksa biz mi?..

- İTİLAF devletleri Bolşeviklerle TÜRKLER'in arasını KAFKAS MİLLETLERİ aracılığı ile kesmek planını bulmuşlardır. Bağımsızlıklarını tasdik ederek onları kendi yönlerine çevirdiler...(29.5.1920)

KAFKAS SEDDİ'ni arkadan yıkacak yığınaklara başlamak... Yeni KAFKAS hükümetleriyle özellikle AZERBAYCAN, DAĞISTAN gibi İSLAM hükümetleriyle acele temasa geçerek İTİLAF planlarına karşı kararlarını ve durumlarını anlamak... Bize sed olmaya karar verdikleri takdirde, taarruz harekatımızı birleştirmek için Bolşeviklerle anlaşmak (gerek). (16)

- İki şeyi birbirinden tefrik etmek lazımdır: Biri BOLŞEVİK OLMAK, diğeri BOLŞEVİK RUSYA İLE İTTİFAK etmek... BOLŞEVİKLER bütün milletleri bu içtimai esaslara uydurmaya imkan olmadığından İSLAM ALEMİ İLE İTTİFAK lazım geldiğine kani olmuşlar ve bir milletin dini ve milli esaslarına riayet etmeye karar vermişlerdir. İSLAM ALEMİ'ne kendilerine müttefik yapabilirlerse, GARP'te EMPERYALİZM'e karşı galebe çalacaklarına kanidirler. (29.5.1920) (17)

Bizim nokta-yı nazarımız bolşeviklik değildir... Hakimiyetin, idarenin doğrudan doğruya halka verilmesidir... Biz MİLLİYETÇİ'yiz. Bizim milliyetçiliğimiz bencil ve gururlu değildir... Biz MÜSLÜMAN olduğumuz için, müslümanlık yönünden ÜMMETÇİLİĞİMİZ de vardır ki, milliyetçiliğin çizmiş olduğu sınırlı çemberi geniş bir alana dönüştüren odur... Bolşevizm, millet içinde mağdur olan bir sınıf halkı nazar-ı mütalaaya alır... Bizim milletimiz ise, heyet-i umumiyesi ile mağdur ve mazlumdur. (2.8.20) (18)

- TÜRKLER bir müstemleke ordusu gibi RUSLAR'a karşı savaşa sürülecektir. (19)

- "BOĞAZLARdan vazgeçemez misiniz?.. ADALAR DENİZİ sahilinde YUNANLILAR'a bazı imtiyazlar ve FRANSIZLAR'a bazı imtiyazlar vermek, sizi sarsmaz zannederim..." Bu sözleri bana sarfeden Kafkasya'da mümessil olan Rawlinson adında bir kaymakamdır!.. Görülüyor ki, İNGİLİZLER bize karşı dostluk temini teklif ettikleri zaman, bu dostluğu yalnız ve yalnız KENDİ MENFAATLERİ ve ihtiraslarının temin için istemişlerdir... Yoksa bizim menfaatimize ait hiç bir teşebbüsleri olmamıştır!.. (24.4.1924) (20)

- RUMELİ ve ANADOLU halkı, AZERİ kardeşlerinin kalbinin kendi kalbi çarptığını bilirler... AZERİ TÜRKLERİ'nin de bir daha esarete düşmemeleri arzusunu izhar eylerler. AZERİ TÜRKLERİ'nin dertleri kendi dertlerimiz ve sevinçleri kendi sevinçlerimiz gibi olduğu için, onların HÜR ve MÜSTAKİL olarak yaşamaları bizi pek ziyade sevindirir... TÜRK'ün saadeti ve mazlumların halası yolunda AZERBAYCAN TÜRKLERİ'nin de kanını dökmeye amade bulunduklarına dair olan beyanatınız, istilacılara karşı TÜRK'ün ve mazlumların kuvvetini arttıran pek kıymetli bir sözdür. (14.10.192,1AZERBAYCAN Elçisi İ. Abilof'a hitaben)

)AZERBAYCAN ile TÜRKİYE arasında mevcut kardeşliğin, tevlit ettiği rabıtadan başka, AZERBAYCAN'ın diğer dostlarımızla temas noktasında bulunması da haiz-i kıymet ve ehemmiyettir... Coğrafi vaziyeti gözönüne getirilirse, filhakika AZERBAYCAN'ın ASYA'daki KARDEŞ hükümet ve MİLLETLER için bir TEMAS ve telaki NOKTASI olduğu görülür... AZERBAYCAN'ın bu mevki-i mahsusu, vazifesini pek mühim kılmaktadır. (18.10.21)

- Bir ZAYIF ile bir KUVVETLİ'nın birleşmesinden söz etmiyoruz... Zira birleşmenin böylesi, ZAYIF'ın KUVVETLİ'ye ESİR olması demektir. (2.1.1931)

Şark'ta Ruslar'la aramızda TABİİ bir DOSTLUK mevcuttur. (13.10.24)

TÜRKİYE halkının ŞARK milletleriyle, RUSYA ile, AZERBAYCAN ile, AFGAN'la, İRAN ile olan bağları yalnız hissiyat üzerine mübteni değildir... HAKİKİ, MADDİ, DEĞİŞMESİ MÜMKÜN OLMAYAN bir takım ESASLAR'a dayanmaktadır... Düşmanlarımızın içimize girerek yapacakları telkinler ile bu bağların gevşemesine imkan tasavvur etmek doğru değildir. (7.7.1922) (21)

AFGAN milleti ile menşei ORTA ASYA olan ecdadımızın arasındaki münasebetler ve uhuvvet rabıtaları pek kadimdir... Tarih kayıtları AFGANLI ve TÜRK büyükbabalarımızın bugünkü siyasi hudutlarımızın haricindeki sahalarda dahi DEVLET kurmakta yekdiğerine halef selef olduklarını göstermektedir. (20.5.28)

- IRAK'a gelince, genel olarak OSMANLI MEMLEKETİ'nin bir parçası olmayı kabul ettiler... Biz onlara SURİYELİLER'e söylediğimiz görüşü söylemekten başka bir şey yapmadık: "Kendi dahilinizde kendi güçlerinizle kendi varlığınızla bağımsızlığınızı sağlamaya çalışınız. Ondan sonra birleşmemiz için hiç bir engel kalmaz.".. Bugün bile dış görünüşü ne olursa olsun, bizi yok etmeye çalışan düşmanlar, SURİYE ve IRAK'taki milli faaliyetlerle bize karşı kullandıkları kuvvetleri azaltmaya mecbur olmuşlardır... Bugün dahi dış görünüşü ne olursa olsun, IRAKLILAR'ın, SURİYELİLER'in, dindaşlarımızın kalpleri bizimle beraberdir. (22)

- Bir dindaşınız olarak aramıza sokulan ve bizi ayırmış olan fitneye, nifaka kulak vermemenizi rica etmekteyim. Bütün anlaşmazlıkları ortadan kaldırmalıyız... Ve silahlarımızı memleketimizi bölmek isteyen düzenbazlara çevirmeliyiz. Dinimizin imansız düşmanlarının vaadlerine güvenmeyiniz!.. (Suriye'de dağıtılan bildiriden)

- Çizdiğimiz hudut haricinde kalan dindaşlarımızla, aynı hudut dahilinde asırlardan beri vatandaşlık ettik... Bu kardeşlerimiz Suriye'de, Irak'ta, Yemen'de, şarkta kendi dahillerinde muhafaza-i mevcudiyet ve temin-i istiklal için sarf-ı mesai ediyorlar... Bütün bu islam parçalarının mazhar-ı istiklal olmaları ALEM-İ İSLAM için ne büyük bahtiyarlık olur. (28.12.1920)

- Şarki Trakya hinterlandımızın gayr-ı kabil-i fek bir kısmını teşkil etmekte ve TÜRK ekseriyetini haiz bulunmaktadır. TRAKYA'nın diğer aksamı için biz maalmemnuniye rey-i amm'a müracaat olunmasını kabul edeceğiz.

- Balkan milletleri bugün ARNAVUTLUK, BULGARİSTAN, ROMANYA, YUNANİSTAN YUGOSLAVYA, ve TÜRKİYE gibi müstakil siyasi mevcudiyetler halinde bulunuyorlar... Bütün bu devletlerin sahipleri olan milletler asırlarca beraber yaşamışlardır... Denebilir ki, TÜRKİYE Cumhuriyeti dahil olduğu halde, son asırlarda vücut bulan bugünkü BALKAN DEVLETLERİ OSMANLI İmparatorluğu'nun parçalanmasının tarihi neticesidir. (23)

Bu itibarla BALKAN MİLLETLERİ'nin asırlara şamil müşterek bir tarihi vardır. Bu tarihin elemli hatıraları varsa, onlara sahip olmakta bütün Balkanlılar müşterektir... TÜRKLER'in hissesi ise, daha az acı olmamıştır.

İşte siz muhterem BALKAN MİLLETLERİ mümessilleri, mazinin karışık his ve hesaplarının üzerine çıkarak, derin kardeşlik esasları kuracak ve geniş birlik ufukları açacaksınız... İhmal olunmuş, ve unutulmuş büyük hakikatleri ortaya koyacaksınız... BALKAN MİLLETLERİ içtimai ve siyasi ne çehre arz ederlerse etsinler, onların ORTA ASYA'DAN gelmiş, AYNI KANDAN, YAKIN SOYLARDAN müşterek CEDLERİ olduğunu unutmamak lazımdır.

Karadeniz'in şimal ve cenup yollarıyla, binlerce seneler, deniz dalgaları gibi birbiri ardınca gelip BALKANLAR'da yerleşmiş olan insan kitleleri, başka başka adlar taşımış olmalarına rağmen, hakikatte BİR TEK BEŞİKTEN ÇIKAN VE DAMARLARINDA AYNI KAN deveran eden KARDEŞ KAVİMLER'den başka bir şey değildir.

Görüyorsunuz ki, BALKAN MİLLETLERİ yakın maziden ziyade uzak ve derin mazinin kırılmaz çelik halkaları ile BİRBİRİNE pekala BAĞLANABİLİR!.. Binbir türlü beşeri ihtiraslarla, dini ayrılıklarla, bazı tarihi hadiselerin bıraktığı dargın izlerle geçmiş zamanlarda gevşetilmiş, hatta unutturulmuş olan hakiki bağların ihya olunmasının lüzumlu ve faydalı olduğu, yeni insani bir devre girdik.

Bir an için bütün bu maziye gömülmüş olan hatıralardan sarf-ı nazar etsek bile, bugünün hakiki icapları, BALKAN MİLLETLERİ'nin devrin hürmet ve riayete mecbur kıldığı yepyeni şartlar ve kayıtlar ve geniş bir zihniyet altında birleşmelerindeki faydanın büyük olduğunu göstermektedir.

BALKAN BİRLİĞİ'nin temeli ve hedefi karşılıklı siyasi MÜSTAKİL MEVCUDİYET'e saygı ile dikkat ederek, İKTİSADİ SAHADA KÜLTÜR ve MEDENİYET VADİSİNDE TEŞRİK-İ MESAİ eylemek olunca, böyle bir eserin bütün medeni beşeriyet tarafından takdirle karşılanacağına şüphe edilemez. (25.10.31) (24)

Dünyada şimdiye kadar başka başka milletlerin ÜNYON yaptıkları ve asırlarca beraber yaşadıkları, tarihte görülmüştür... Bizim (Balkanlar'da) kurmak istediğimiz ÜNYON'un tarihte geçmiş ünyonların çok fevkinde olmasını isteriz... Tarihi bu kadar yüksek bir idealin esas temel taşı, yalnız geçici POLİTİKA esaslarında kalmaz!.. Bunun esas temel taşları lazımdır ki, KÜLTÜR ve EKONOMİ cevheriyle dolu olsun!.. (27.3.37)

***

> İÇİNDEKİLER < > BATI EMPERYALİZMİ İLE MÜCADELE VE ŞARKÇILIK İLKESİ - AÇIKLAMALAR < > DEVLETÇİLİK İLKESİ < > ERDOĞAN DÖNEMİ <